Gerçek Bir Lider: Marina Maljkovic
Marina Maljkovic, Avrupa Şampiyonluğu, Olimpiyat üçüncülüğü kazanmış bir koç. Şimdi de Galatasaray'ın başında. Sohbete röportaj teklifimizi kabul edip bize zaman ayırdığı için teşekkürle başlamak istedi ancak O, "Teşekkür etmeye gerek yok. Hepimiz basketbolun içindeyiz, basketbolun gelişmesi için daha çok konuşmalıyız." sözleriyle ilk defa karşılaştığımız, ilk defa konuştuğumuz birisi ile oluşan doğal gerginliği ortadan kaldırıp bizi yanına çekti. Marina Maljkovic 35 yaşında. Başkalarının antrenörlüğe başladığı yaşta ama 20 yıllık deneyimi var. Başarılı koçu daha yakından tanımak için sorularımızı yönlendirdik. Koçluğa nasıl başladığından, giyim tarzına kadar... Ancak yanıtlarından biri bizi çok etkiledi: "Yıldız oyuncuyu yetiştirmek için öncelikle üst düzey bilgisi olan koçlar yetiştirilmeli."
İşte Maljkovic ile yaptığımız sohbet... (Röportaj: Mehtap ASLAN - Ümran KAPANLI)
Koçluğa genç yaşta Fransa’da başladınız. Bu nasıl oldu?
Evet, Paris’de başladım. Ben oynarken takımın başında çok ünlü bayan bir koç vardı. O beni gözlemliyormuş. Ben öyle bir oyuncuydum ki devamlı konuşurdum, sahada, soyunma odasında... Sürekli arkadaşlarıma küçük talimatlar veriyordum, onlar da beni dinliyor, söylediklerimi uyguluyorlardı. Bu çok bilinçli yaptığım bir şey değildi, karakterim böyle idi. Ben koçluk yönünde adımlar atmaya başlamışım fakat bunun çok farkında değildim. Koç olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu biliyordum ve çok istediğim bir şey de değildi. Böylece ilk olarak kendi koçum tarafından, oynadığım takımda yardımcı koç olarak görevlendirildim. İlerleyen süreçte, kendisi de koç olmak isteyen bir arkadaşımla düşüncelerimi paylaştığımda, bana bu konuda eğitim almam gerektiğini söyledi. Takım direktörümüz bana “Sen neden antrenör eğitimi almıyorsun? İki bölümü beraber okuyabilirsin” dedi. O sırada Belgrad’da Sosyoloji Bölümü'nde okuyordum. Böylece Spor Koçluğu Eğitimi de almaya başladım. Eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu başardım ve iki okulu birlikte okudum. Koçluk, bana karakterim özelikleri ile kendiliğinden doğal olarak gelen bir şeydi. Kaderimmiş diye düşünüyorum.
İlk defa kaç yaşınızda baş antrenör oldunuz. Basketbol oynamayı koçluk tercihi yüzünden mi bıraktınız?
Henüz 21 yaşındaydım, Spor Koçluğu Eğitimimi bitirdiğim yıl, Sırbistan’da Kadın Basketbol 3. Liginde olan bir takımda baş antrenör olarak göreve başladım. Artık tamamen koç olarak yola devam edecektim. Bundan sonraki dönemde profesyonel lig takımlarında, altyapılarda ve Milli Takımda sürekli görevler aldım. Kendiliğinden gelişen bu süreç, benim oyunculuğumu da sona erdirmiş oldu.
30 yaşınızda Sırbistan A Takım koçu oldunuz, takımda sizden büyük oyuncular var mıydı? Aynı yaş grubundaki insanları yönetmek zor oldu mu? Oyuncuların size yaklaşımı nasıldı?
Evet aynı yaş grubunda olduğunuz oyuncular vardı tabii ki. Oyuncularla aramda hiç bir zaman yaşla ilgili bir sorun olmadı. Çok genç yaşta koç oldum ve çalıştığım takımlarda başarılar kazandık. Milli Takımdaki oyuncular da benim basketbol bilgime saygı gösterdiler.
Sırbistan Federasyonundan aldığınız ücretin bir bölümünü Sırbistan'daki kulüplere dağıttığınızı biliyoruz. Buna neden gerek duydunuz?
Ben ülkemde, bayan basketbolunun gelişmesini, profesyonel liglerde yer alacak çok sayıda oyuncular yetişmesini, kadın koç sayısının daha çok olmasını ve basketbolu spor olarak tercih eden gençlerin sayısının artmasını istiyorum. Ülkenizde Basketbol adına bir şeylerin daha iyiye gitmesini ve ilerlemesini istiyorsanız, bunun için sizin de bir şeyler yapmanız gerektiğini düşünüyorum. Sürekli bu konu üzerinde çalışıyorum. Sırbistan Kadın Basketbolu’nda bu ilerlemenin “teşvik ve destekle” sağlanabileceğine inanıyorum. Çünkü çok önemli bir potansiyel var. Ben de kendi adıma, tüm yüreğimle sürekli bir şeyleri ileri doğru itmeye çalışıyorum. Federasyonun dışında bizler de elimizden geleni yapmalıyız.
Madalya maçları oynadınız, bu tür maçlardan önceki akşam ne yaparsınız? Bir tür ritüeliniz var mı?
Sadece madalya maçları için değil, tüm maçlar öncesi standart olarak oyuncularla toplantı yaparız, maçla ilgili konuşuruz, birlikte yemek yeriz. Ailenizden daha çok takımınızla zaman geçirmek durumundasınız. Onlarla çok yakın oluyorsunuz. Özel bir şey söylemenize veya yapmanıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Genel olarak maçlar öncesi, oyuncuların kazanma isteklerini görmeye çalışırım.
Eğer o kritik maçı kazanmışsanız veya kaybetmişseniz o akşamı nasıl yaşarsınız?
Maçı kazansak da kaybetsek de, yani her iki durumda, içimde kocaman bir boşluk hissederim. Sanki büyük bir balon sönmüş gibi. Çünkü sürekli çalışma, idmanla, yolculukla, sahada geçen bir dönem yaşıyorsunuz. Çok farklı duygular hissettiğiniz yoğun bir süreç oluyor. Sonunda da o maç yapılıyor ve bitiyor. Şimdi tüm bu yaşadıklarınızı yeniden planlamanız, yeniden o enerjiyi kazanmanız gerekmekte. Çok önemli galibiyetler yaşayabilirsiniz, maç da kaybedebilirsiniz. Tüm bunlar basketbolun içinde var. Ancak beni, alabileceğimiz bir maçı kaybetmek çok ama çok kızdırıyor. Bu durumu kabul etmem benim için biraz zor oluyor.
Boş zamanlarınızda ne yapmak sizi mutlu eder?
Çok fazla boş zamanım kalmıyor aslında. Sürekli bir program ile hareket etmemiz gerekiyor. Ancak dostlarımla, sevdiğim insanlarla birlikte olmayı ve onlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Bu beni mutlu ediyor.
Sırbistan'dan üst düzey oyuncular yetiştiğini görüyoruz. Türkiye’de neden yeni oyuncu yetişmesi konusunda sorunlar var?
Bu sadece Türkiye'nin değil, Fransa'nın da, Sırbistan'ın da, diğer Avrupa ülkelerinin de sorunu aslında. Benim de çok üzerinde durduğum bir konu. Öncelikle ülkenizde Kadın Basketbolu'nu çok önemli bir başlık haline getirmeniz gerektiğine inanıyorum. İnsanlar basketbol ile ilgilenmeli, sevmeli ve bu oyunu tercih eden sporcu sayısı mutlaka artmalı. Yıldız oyuncular ancak çok iyi koçlar sayesinde yetişebilir. Burada ki "iyi" tanımı ile, üst düzey basketbol bilgisini kastediyorum. Bir koç bir çocuğu basketbola başlatır, sevdirir, öğretir. Ancak siz üst düzey oyuncu yetiştirmek istiyorsanız öncelikle üst düzey koçlar yetiştirmeniz gerekiyor. Oyuncularda da karakter, eğitim ve mental yapı çok önemli. Gençlerin her yaş grubunda, kendilerinden tecrübeli oyuncular ile mutlaka oynama şansları olmalı diye düşünüyorum.
Ünlü koç Bozidar Maljkovic’in kızı olmak sizi nasıl etkiliyor. Zaman zaman ondan fikir alır mısınız? Ya da sizi eleştirir mi?
Bu soru Sırbistan'da artık bana sorulmuyor. En çok cevap verdiğim soru diyebilirim. Birlikte olduğumuz zamanlarda basketbol konuşuyoruz tabii. Ancak babam, kararlarımı eleştirmez veya tavsiyede bulunmaz. Benim de kendisinden böyle bir isteğim olmaz. Ailede profesyonel olarak ikimiz sporla uğraşıyoruz ve işimiz konusunda birbirimize saygı duyuyoruz.
Şık bir tarzınız var, Modayı takip eder misiniz?
Çok teşekkürler, eve kendi tarzım var. Maçlarda da kendi istediğim kıyafetlerle olmak isterdim ancak Federasyon Kuralları gereği tek tip giyinmek durumundayız. Şampiyona’da giydiğim bir siyah ceket var, ülkemin bayrağının renklerini işli. O ceketi çok seviyorum. Özel birisi için giyiyorum ama bunu söyleyemem, ben de sır.