Murat Özyer Röportajı

Yabancı transferinin takımımız için sona ermesi ve hazırlıkların da başlamasıyla erkek takımımızın koçu Murat Özyer ile bir söyleşi yapmak istemiştik. Hocamız bu isteğimizi kırmadı, bizi Florya'daki ofisinde ağırladı. Bu güzel söyleşi ve samimi açıklamalarından dolayı kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Biraz uzun bir söyleşi ama sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum.

GSBasket.Org: Hocam öncelikle bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Dilerseniz sohbetimize takımımız üzerinde en çok konuşulan konuların başında gelen yerli oyuncularımızın ilk beşteki rotasyonu ve 3+2 kuralının getirdiği zorluklarla başlayalım. Bu sene bu zorlukların üstesinden nasıl gelmeyi planlıyoruz?

Murat Özyer: Şimdi şöyle başlayalım. Ben anlaşmamı yaptığımda Temmuz'un başıydı. O dönemde bildiğim kadarıyla üst seviyede yani Euroleague seviyesinde boşta olan tek Türk oyuncu Kaya'ydı. O da Efes Pilsen'e gitmeye karar verdi. Dolayısıyla Temmuz başı itibariyle kadromuzda farklılık yaratacak bir Türk oyuncu yoktu. Ben, Tufan'ın geçen sene oynadığı maçların sayısının az olmasından dolayı espriyle de karışık bu seneki Türk transferlerimizden birisinin de Polat Kocaoğlu ile birlikte Tufan olduğunu söylüyordum. Tufan hem bizim için hem de taraftar için çok önemli bir oyuncu. Çünkü bazı oyuncuları sadece yaptığı istatistiklere göre değerlendiremezsiniz. Tufan böyle bir oyuncu yani savunmayı çok iyi yapıyor, iyi bir şutör, iyi bir Galatasaraylı ve takımın ayakta durmasını sağlayan oyunculardan biri. Bu meziyetlerin onda toplanmış olması da onun kaybının büyüklüğünü gösteriyor. Şimdi bu sorunu nasıl aşacağız diye düşündüğümüzde karşımıza iki yöntem çıkıyor. Birincisi kadromuzda yer alan oyunculardan %100 değil %110 verim almak. Bunun için kadroyu geniş tuttuk ve 3 genç oyuncumuz da kadromuzda yer alıyor. Bunlardan biri Altay Özurgancı, diğeri Teoman ve sonuncusu da aramıza yeni katılan Alican Güney. İsmet Hacıoğlu'nu da kiralık olarak, bu sene hem kendisini ispat edebileceği ve oynama alışkanlığı kazanabileceği hem de bundan sonraki senelerde Galatasaray'ın guardı olup olamayacağını gösterebileceği bir takıma göndererek böyle bir şans verdik. Kısacası birinci yöntemimiz ve uygulayacağımız olan yöntem kadrodaki oyunculardan kapasitelerinin üstünde yararlanmak.

İkinci yönteme gelirsek; Şimdi hiçbir takım kadrosunda yer alan oyuncuyu bırakmak istemez. Şu anda bizim yaşadığımız hazırlık dönemini onlar da yaşıyorlar. Hazırlık maçları yapacaklar, sonra Türkiye Kupası maçları başlayacak ve en sonunda da lig ve Avrupa'daki maçları başlayacak. Dolayısıyla 2-2,5 ay sonra diğer takımlarda yer alan Türk oyuncular ya kendilerine verilen sorumluluklardan memnun kalacaklar yada Kiralama Dönemi'nin biteceği Aralık sonuna kadar başka bir takıma gitmek isteyecekler. Biz de bu süreçte kadromuzda farklılık yaratacak bir oyuncu bulabilirsek bütçemiz doğrultusunda onları kadromuza katmak isteyeceğiz. Uygulamayı düşündüğümüz strateji şu anda bu.


Bizler yerli transferinde geç kalmamızın yabancı oyuncu transferini de etkilediğini düşünüyoruz. Yerli ve yabancı oyuncu transferinin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşündüğümüz gibi yabancı transferi olumlu yönde mi etkilendi?

Ben iyi yabancı oyuncuların ligde tabiki fark yaratacağını düşünüyorum. Ama Türkiye Ligi'ne baktığımız zaman sahada iki tane yerli oyuncu olması gerekiyor. Bu iki oyuncunun da iyi işler yapmış, tecrübeli, Euroleague tecrübesi olan, Milli takımlarda oynamış veya ligde şampiyonluk mücadelesi vermiş olması çok önemli. Bu seviyede oyuncuların her zaman başarıyı getireceğini düşünüyorum. Tabiki bizim de bütçe açısından yabancı transferinde avantajlarımız oldu ama bana göre kaliteli yerli oyuncu transferi yabancı oyuncu transferinden çok daha etkili.

Yabancı oyuncu transferinde bütçe olarak daha rahat olduğumuzu düşünürsek geçen seneye göre yabancı transferi mutlaka etkilendi. Geçen sene daha çok atletik, hoplayıp zıplayan Amerikalı oyuncularla anlaşırken, bu sene daha çok oyun bilgisi yüksek olan Avrupalı oyuncularla anlaştık. Atletizmi yüksek bir takımdan Fundamentalı yüksek olan bir takıma geçişimiz bizi nasıl etkiler?

Geçen sene çok atletik ve kavga eden bir takımdık ama biz geçen sene de Avrupalı oyuncularla anlaşmak istedik. Yalnız 10 sene sonra ilk defa Avrupa arenasında olmamızdan dolayı tanınırlığımız bu seneki kadar yüksek değildi. Bunun dışında da iyi bir bütçemiz yoktu. Şimdi bu sorunların ikisini de bertaraf ettik. Özellikle Avrupa'da oynayan basketbolcuların transferde bazı kriterleri oluyor. Bunların başında takımın hedefleri ve oynadığı lig geliyor. İkincisi ise maaşların ve primlerin düzenli ve zamanında ödeniyor olması. Biz iki senedir ücretler konusunda kulübümüz ve sponsorumuzun desteğiyle hiçbir sorun yaşamadık. Bunlar çok önemli faktörler.

Geçen seneye dönersek ilk defa ULEB CUP'ta oynayacağımızda dolayı transferde çok zorlandık. Hep iyi oyunculara ateş ettik ama hep oyuncuların üstünde güçlü bir çelik yelek vardı. Euroleague, İtalya, İspanya, Yunanistan çelik yeleği çıktı hep karşımıza ve ateş ettiğimiz kimseyi vuramadık, kurşunlar hep sekti. İstediğimiz Avrupalı oyuncuları da alamadık bundan dolayı. Dolayısıyla takımı da ancak Ekim başında kurabilmiştik. Fakat bu sene hem takımımızın tanınırlığının artması hem de bütçemizin geçen seneye göre yukarıya çıkmasının bu oyuncuları burayı getirmek için yeterli olduğunu düşünüyorum.


Peki hocam geçen sene atletizmden dolayı savunma takımıydık. Bu sene oyun bilgimizin yüksek olmasından dolayı hücaum takımı olacağız diyebilir miyiz?

Biz geçen sene sakatlıklar gelene kadar iyi savunma yapıp hızlı oynayan bir takımdık. Ayrıca ekstra paslarla sayı bulabilen bir takımdık. Ama bu sene oyun şeklimiz hem müdafada hem de hücumda farklı duruma gelecek. Bu doğru ama biz geçen sene savunma takımıydık bu sene hücum takımı olacağız diyebilsek bile basketbolda başarılı olabilmeniz için bu ikisinin dengede olması gerekir. Dolayısıyla biz çalışmalarımızda hem savunmaya hem hücuma önem veriyoruz. Ama bu sene bu sene sizler belki yukarıda çok blok görmeyeceksiniz, aşağıda göreceksiniz. Elle yapılan blokların yerini vücutla yapılan bloklar alacak. Tabi seyir zevki biraz düşecektir, smaçları daha az izleyeceğiz. Ama bu oyuncular da topsuz basketbolu iyi bilen ve iyi şut atan oyuncular. Dolayısıyla uzunların şut atabildiği, kısaların alçak posttan oynayabildiği farklı bir düzen içerisinde oynayacağız. Bu farklılığı da zaman içerisinde göreceksiniz. Bu farklı sistemi oturtmak için de 12 tane hazırlık maçı planladık.

Hazırlık programının önemini sözlerinizden anlıyoruz. Program hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Yarın (Röportaj Salı günü gerçekleştirildi.) Almanya'ya gidiyoruz. Almanya Ligi bizim ligimizden nispeten daha kuvvetsiz bir lig olmasına rağmen ligleri bizden yaklaşık 3 hafta daha önce başlayacak. Bundan dolayı şu anda onlar bizden daha ilerideler. Hazırlık maçları oynadılar ve oynamaya da devam ediyorlar. Dolayısıyla biz orada hazır takımlarla karşılacağız. Biz daha beşe beş oynamaya başlayalı üç gün oldu. Bu yüzden sistemin oturması için vaktimiz var ve henüz erken. Ama bu maçlarda biz oyuncular arasındaki uyumu arttırmayı ve bazı oyuncuların farklı özelliklerini ön plana çıkarmayı hedefliyoruz.

Programın detaylarına gelirsek Çarşamba (27 Ağustos) günü gidiyoruz. Ayın 28'inde Bremen'de İspanyol Menorca ile oynayacağız. 29'unda şehrin takımı Bremen ile oynayacağız. 30 Ağustos Cumartesi günü de Murat Didin'in çalıştırdığı Opel Skyliners ile oynayacağız. Pazar günü de Türkiye'ye döneceğiz.

Bu maçlardan sonra ayın 3'ü akşamı Ankara'ya gideceğiz. Ankara'da 4'ünde Telekom'la 5'inde de Casa TED ile maç yapıp İstanbul'a döneceğiz. Sonra Antalya'da ayın 13'ünde Antalya BŞB ile ayın 14'ünde de Erdemirspor ile oynayacağız. Daha sonra 19 Eylül'de Slovenya'ya gideceğiz. Orada bir dağ kampımız olacak. Slovenya'da 20'sinde Adriyatik Ligi ve Slovenya Ligi takımlarından Helios'la, 21'inde ULEB takımı Rus Khimki ile, 23'ünde ise yine Adriyatik ve Slovenya Ligi takımlarından Pivovarna ile Lasko'yla oynayacağız. Ondan sonra 25'inde Ljubljana'ya çok yakın olan Treviso kenti takımı Oktay Mahmuti'nin Benetton'unun sezon açılış maçına katılacağız. Oktay Mahmuti bizi bizzat davet etti buraya. Bu maçın da televizyondan yayınlanması için gayret edeceğiz. Bu maçın ardından da İstanbul'a döneceğiz. Son yapacağımız hazırlık maçında ise 28'inde Kerem Tunçeri'nin takımı Triumph ile karşılacağız. Bu maçı belki seyirciye açık yapabiliriz. Böylece sekiz yabancı dört de Türk takımıyla hazırlık maçı yapmış olacağız.

Türkiye Kupası da muhtemelen ya 3-4-5 Ekim'de yada 6-7-8 Ekim'de oynanacak. Sonra 14'ünde en önemli maçımıza çıkacağız. Burada Litvanya takımıyla ULEB maçını oynacağız. Haftasonu da ligin başlamasıyla sezonu açmış olacağız.


Gerçekten iyi bir hazırlık programı düzenlenmiş. Güçlü takımlarla oynayacağız.

Tabi burada en önemli etkenlerden biri bütçe. Diğer önemli bir nokta da gittiğiniz yerde başka takımların da bulunması. Bu sizi hem maddi yönden hem de fiziki yönden rahatlatıyor. Slovenya bunun için seçilmiş bir yer. Mesela Almanya'daki programımızın maliyetini bir Türk Organizasyonu karşılayacak. Biz oraya sıfır bütçeyle gidiyoruz. Bu çok güzel oldu bizim için. Sadece burada değil diğer turnuvalarda da birtakım masraflarımız karşılanacak. Tabi bunlar geçen sene yaptıklarımızın karşılığı olarak ortaya çıkıyor.

Bu güzel bilgilerden sonra dilerseniz oyuncularla ilgili biraz konuşalım. Tabi bu sene en çok dikkat çeken transferimiz Milan Gurovic. Saha içi ve saha dışı davranışları hakkında birçok yorum yapılıyor. Öncelikle basketbol içi ve dışı birçok yerden oyuncu hakkında ve kulübümüz hakkında yapılan eleştiriler hakkında neler söylemek istersiniz?

Bu idari bir konu. Bence iki gazetede çıkan yazılar üzerine yöneticimiz sayın Ahmet Dedehayır güzel bir açıklama yaptı. Daha önce de ülkemiz başka kulüplerin başka spor dallarında bu tarz oyuncularını gördü. Ama ben masanın bu tarafında olan biri olarak şunu diyebilirim ki Galatasaray Spor Kulübü bu konuda tecrübesinden ve öngörüsünden yararlanarak doğabilecek riskler karşısında bir duvar ördü ve örmeye de devam edecek. Bu aslında idari bir konu fakat ben Galatasaray Spor Kulübü'nün bir sporcusunun sporla ilgili bütün konularda Galatasaray taraftarından ve camiasından sonsuz destek bulacağına inanıyorum. Ben sadece işin spor boyutuna bakmak istiyorum. Ama biz Galatasaray yönetimi ve teknik kadro olarak bunun bir telaş olduğunu düşünüyoruz. Ben bunu yıllar sonra güçlenmemizden, üst grupta yer almamızdan ve herkesi yenebilecek bir kadro kurmamızdan dolayı rakiplerin telaşının medyaya yansıması olarak görüyorum.

Sanal ortam konusunda da birşey demek istemiyorum. Çünkü kimliğini gizleyebiliyorsun ve herşeyi yazabiliyorsun. Ama medyada bunların kimlerin tarafından ön plana çıkarıldığını bizler çok iyi biliyoruz. Onlara cevabı da sahada vereceğiz.


Peki Gurovic'ten saha içinde beklentileriniz neler?

Milan Gurovic skor yönü çok yüksek bir oyuncu. Üçlük atışları son derece etkili ve 207 boyu olmasına rağmen forvet pozisyonunda oynuyor. Takımın oyun anlayışı üzerinde konuşurken kısalarımızı pota altında uzunlarımızı ise dışarıda görebiliriz demiştim. Mesela Gurovic bu tarzda bir oyuncu. Kısa gibi oynadığında karşı takıma eşleşme sorunu yaratabilecek bir oyuncu. Zaman zaman 4 numara da oynayacak. Bize hem drive'larıyla, hem şutuyla özellikle rakibe de faul aldırarak hüzumdaki işimizi kolaylaştıracak. Savunmada da boyunun ve uzun kollarının avantajını her şekilde kullanacağız. Bunun dışında Gurovic seyirciyle oynamayı seven bir oyuncu. Seyircinin tribünde çıkartacağı kıvılcımı büyük bir yangına dönüştürebilecek bir oyuncu. Bence tam taraftarlık bir oyuncu. Eğer taraftarla güzel bir ikili uyum yakalarsa ben veriminin çok yükseleceğini düşünüyorum.

En çok merak edilen konulardan biri de Gurovic'in Ruslarla anlaştığı söyleniyordu. Şu anda Avrupa piyasasında istediğini alabilecek Ruslarla biz transfer yarışına girip, onların elinden mi aldık Gurovic'i? Yoksa sadece söylenti miydi bunlar?

Ben sanal ortamda artık çok fazla bilgi kirliliği olduğunu düşünüyorum. Son günlerde yine araştırma yapılmadan bir oyuncuyla ilgilendiğimiz haberi yapılmış. Kaynaklara baktığımızda bu haberler genelde düşüncesi belli olan sitelerden çıkıyor. Gurovic'in anlaştığı haberleriyle son günlerde çıkan haberler de kaynak olarak hep aynı siteleri gösteriyor. Bu bir soğuk savaş oldu açıkçası. Biz de bilgi kirliliğini önlemek için maçların başlamasıyla beraber GS TV'de Pazartesi günleri bir program yapmayı planlıyoruz. Bununla beraber iletişim bozukluğunu gidermeyi ve taraftarı ve medyayı resmi ağızlardan bilgilendirmeyi düşünüyoruz.

Gurovic'e gelirsek başka takımlar da istedi ama o kolay bir oyuncu değil. Herkes transfer yaparken belirli kriterleri göz önünde bulunuyor. Bütçe, saha içi performansı, saha dışı davranışları, takıma uyumu gibi. Triumph da istemiştir ama Rusya farklı bir ülke. Genelde ilk defa büyük paralar kazanacak oyuncular tercih ediyor orayı ve iki sene sonra kaçmaya çalışıyorlar. Gurovic belli bir kariyere sahip bir oyuncu ve mali kaygısı yok. Kararını takım, şehir, lig, taraftar gibi unsurlara göre verip bizi seçti.


Yeni transferlerimizden biri de Graves. O da çok farklı bir oyuncu. NCAA kariyeri skor yönünden pek parlak olmayan ama savunmada daha verimli bir oyuncuydu. Fransa'da ise hücumda ise inanılmaz bir sıçrama yaptı ve güzel rakamlar tutturdu. Bizim ondan beklentilerimiz neler olacak?

Şimdi bu tür örnekler sık sık karşımıza çıkıyor. Mesela Domercant şimdi 2,5 milyona oynuyor ama NCAA'de çok büyük rakamlar da tuttursa zayıf bir takımın oyuncusuydu ve yine küçük takımlarda başladı kariyerine. Yine Trey Johnson diye bir oyuncu var. Kolejlerde inanılmaz bir sayı ortalaması yaptı ama Hemofarm'a geldi ve orada da tutunamadı. Şunun için söylüyorum NCAA'de tabiki birçok iyi oyuncu var ama bu öyle birşey ki kumaş her yerde değerini bulmuyor.

Graves de Fransa'da kendine uygun bir basketbol ortamı yakaladı ve belki de farkında olmadığı yeteneklerini ön plana çıkardı. Çünkü Fransa'da hızlı bir basketbol oynanıyor ve genelde dört kısayla basketbol oynanıyor. Bu da sanırım ona çok iyi geldi. Ama daha erken olmasına rağmen şunu söyleyebilirim ki Fransa'da kullanmadığı ama bizim takımda kullanacağı bazı özellikleri çıktı. Örneğin çok kolay potaya gidebiliyor ve bu da bize çok faul atışı kazandıracaktır. Geçen sene bizim bu konuda eksikliğimiz vardı. Hite çok iyi bir oyuncuydu ama dribbling'i iyi bir oyuncu değildi. 1-2 oynayabilecek bir oyuncu değildi ama Graves hem 1 hem 2 oynayabilecek bir oyuncu. Ayrıca sana katılıyorum savunması çok iyi ve bizim savunmamızı yukarıya çekecek bir oyuncu. Zaman zaman karşı takımın en iyi skorerini tutacaktır. Bunun dışında da fast break'lerde de çok yararlanacağımızı düşünüyorum. Bu sene en fazla dunk belki de ondan gelecektir.


Oyuncu kurucu pozisyonu da bizim için gerçekten önemli bir pozisyon. Hep bir görüş vardır; "Bir takım 1 numarası kadar oynar" diye. Bu sene bizim oyun kurucularımız da Cüneyt ve Marshall. Marshall konusunda da önemli eleştirileri var. Geldiği takımla da doğru orantılı olarak. Cüneyt ve Marshall ekseninde bu seneki oyuncu kurucu rotasyonumuz konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bir defa ben artık günümüz basketbolunun değiştiğini düşünüyorum. 1 ve 5'in kadar konuş muhabbetinin doğruluğu değişti.. Levent Topsakal'la da zaten devamlı konuşuyoruz bu konuyu. Artık oyuncu kurucu özelliği dağılmış durumda. İspanya ve Yunanistan bunun en güzel örnekleri. Artık bu kuralın kırıldığını düşünüyorum. Bizle doğru orantılı bir cevap olmasa da ben artık 1 ve 5 olayına inanmadığımı söylemek istiyorum. Örneğin bizde de Murat Kaya oyun kurabilecek bir oyuncuydu geçen sene. Bu sene de onu biraz daha çalıştırmayı düşünüyoruz.

Marshall'a gelirsek burada en önemli konu herkesin Solomon ve El-Amin'den etkilenmesidir. Herkes oyun kuruculuğu o olarak görüyor ama bunu gidip de onların takım arkadaşlarına sorduğunuzda farklı şeyleri düşündiklerini göreceksiniz. Hiç topla buluşamadıkları ve devamlı bu oyuncularda topun kaldığı yönünde. Tabi bizde bu sene Euroleague ayarında birkaç tane oyuncuyla konuştuk. Ben mesela Mayıs ayında Marques Green'le de konuşmuştum ama Temmuz ayında anlaşmam olduğu için o başka bir takıma transfer oldu. Onun dışında bizi yukarıya taşıyabilecek çok iyi oyuncularla da konuştuk ve onların istedikleri ücretleri de verdik. Ama hep karşımıza baştan bahsettiğimiz çelik yelek olayı çıktı. Bazı oyuncular da aşırı yüksek paralar istediler. Biz bu arada teknik heyetle konuşup burada o hakkımızı kullanmayalım diye düşündük. Türkiye'yi bilen, etrafındaki oyuncuları doğru zamanda topla buluşturabilecen, gerektiğinde ceza atışlarını sokabilen, genç ve ileride belki de Türk olabilecek Marshall'la anlaşma yoluna gittik.

Cüneyt'e gelirsek bana göre Cüneyt geçen sene %60 ile oynadı. Çünkü hep sakatlık problemi yaşadı. Sene sonunda da ameliyat oldu şimdi biraz ağrıları var küçük şeyler. Bu sene onun daha fazla sorumluluk alıp daha verimli olacağını düşünüyorum. Oyun zekasını daha fazla sahaya yansıtacaktır çünkü etrafında skora gidebilecek çok oyuncu var. Bu bağlamda şunu diyebilirizki oyun kurucularımız bu sene oynayan değil oynatan oyuncular olacaklar. Tabi ceza şutlarını da çok iyi kullanacaklar. Şunu da belirtmeliyim ki maçın son toplarını oynayacak oyuncular geçen seneye göre farklı oyuncular olacaklar.


Türk yapma olayı cevabınızda da geçti de bunu da sormak istiyoruz açıkçası. Türk yapma olayı tahmin ettiğimiz kadar kolay mı? Üç sene oynayan her oyuncu Türk olabiliyor mu?

Bir takım kurallar mevcut ama şu anda Türk olan Mrsic'ten başka oyuncu görünmüyor. Bu sanki Mrsic ve Harun'un eşi için çıkan bir kural gibi oldu. Bu şimdi çok uzun bir süreç. O kadar da kolay değil. Üç sene burada oynamış her oyuncuyu Türk yapamazsınız. Öncelikle bu sporcunun Türk Devleti tarafından vatandaşlığa kabul edilmesi gerekir. Kuralın ana teması şu ki Türk olursa ligde Türk oynama şansı var. Yani oynar demiyor oynama şansı var. Kısacası olayın ikinci ayağı da federasyon. Önceden bayanlar da kolayca Türk olabiliyordu. Türk'le evlendiklerinde direkt vatandaşlığa geçebiliyorlardı ama federasyon bunu önlemek için üç sene kuralı çıkardı. Ama takip ediyor musunuz bilmiyorum Nevlin başka bir kuraldan girip Türk oldu. Buradan da görüyoruz ki bu kuralı hep aynı takım için uygulanıyor olması hoş birşey değil.

Şimdi burada bir sürü oyuncu var. Örneğin Domercant hem Bosna hem de ABD vatandaşı. Şimdi bu adam Türk olursa üçüncü bir vatandaşlık mı elde edecek? Bunu bilmiyoruz mesela. Prkacin var, Kambala var, Dobie var. Bende bunların listesi ayrıntılı şekilde mevcut. Mesela Efes Drobnjak için zorluyor. Euroleague için onu tribünde oturtacak vatandaş olana kadar. Bunu için de bir riske girmek gerekiyor ama bizim o riske girecek bütçemiz şu anda yok.

Ayrıca şimdi yeni çıkan bir kural varki bu kuralın da ne için çıktığı çok açık. Avrupalı oyuncuların kadroda yer alması zorunluluğu. Şimdi bu kuralın nasıl çıktığı bilinmiyor. Tamamen yaptım oldu oluyor. Şimdi hem 2010 diyorlar hem de 3 sene oynamış oyuncuya vatandaşlık hakkı veriyorlar. Kinsey gibi örnekleri de gözardı etmemek gerekir ayrıca. Neyse bu konu uzar gider.


Oyun kurmak üzerine konuşmuşken sizin bir planınız üzerinde de konuşmak istiyoruz. Sene başında oyunu 4 numara kurmayı düşünüyorum diye bir söyleminiz olmuştu. Hala bu görüşte misiniz? Milojevic istediğiniz tarzda bir oyuncu mu? Bu planınız ve Milojevic konusunda görüşleriniz nelerdir?

Milojevic bizim çok beğendiğimiz bir oyuncu. Bu söylemimle aslında günümüz basketboluna bakış açımı ad belirtmiş oldum. Günümüzde artık iyi takımlar ikinci topları hep uzunlarla buluşturuyorlar. Çünkü kısalara çok baskı yapılıyor. Uzunların artık pas yeteneği olan, sahayı görebilen, drive edebilen ve şut atabilen oyuncular olması lazım. Milojevic de Partizan'da 5, Pamesa'da 4 oynamış, hem içeriden hem dışarıdan oynayabilen bir oyuncu. Milan Gurovic de bu tarz bir oyuncu. Onu hem 3 hem de 4 numara olarak kullanacağız. Dolayısıyla uzunlardan oyun kurma fikrim hala devam edecek. Zaten geçen sezon da bunu zaman zaman Hüseyin'le yapıyorduk. Hüseyin bizim ikinci oyun kurucumuzdu. Bu sene hem 4'ü hem de 5'i bu şekilde kullanmayı planlıyoruz.

Geçen sene biz büyük bir çıkış yakalamıştık. Bu çıkışla beraber taraftarın da basketbola ilgisi arttı ve bazı oyuncular da taraftarın sevgilisi haline geldi. Bu oyuncuların kadroda tutulmama nedenleri de merak edilen bir başka konu. Nasıl gelişti bu konuda olaylar?

İsterseniz Gaines'ten başlayalım. Gaines çok değerli bir oyuncu. İşin pis kısmını çok iyi yapıyor. Ofansif özelliği pek yok ama atletizmi, fırsatçılığı ve iyi koşması en belirgin özelliği. Ribaundlarda da etkili bir oyuncu. Hem kısa savunmasında hem de uzun savunmasında çok agresif bir oyuncu ayrıca. Ama bu seneki sistem çerçevesinde bize şutu olan ve ofansif özellikleri olan bir oyuncu lazımdı. Gaines bu yüzden kadrodaki yerini kaybetti.

Owens ise zaten son ana kadar gündemimizdeydi. Sırp oyunculardan birini alamasaydık belki de kadroda yer alabilirdi.

Hite'ı açıkladım biraz önce zaten. Atletik bir oyuncu, iyi bir şutör ama içeri drive edemiyor diye kadroda düşünmedik.

Britton'dan ise beklediğimiz performansı çok bulamadık. Gurovic'ten beklediğimiz 3 ve 4 numarada çok şeyler bekliyorduk ama buraya gelmeden önceki sakatlığı sanırım ondan bazı şeyler götürmüş. Ama Torino'daki Beşiktaş maçında da belki de bize verdiği en önemli katkıyı verdi ve o maçı bize getiren oyuncuların başında oldu. Shumpert'i çok iyi savunmuştu. Ama bunun dışında eski performansına hiç yaklaşamadı.

Dee Brown ise gelgitler yaşayan bir oyuncuydu. Aralık'a kadar çok iyi oynuyordu tabi takım da iyi oynuyordu. Ama daha önce kırdığı ayağından sakatlık geçirmesi onu psikolojik olarak çok etkiledi. Avrupa'da ilk defa oynuyor olmasından dolayı da kendini başka türlü ispat etmeye çalıştı. Fakat sakatlık onun ruhsal dengesini de bozdu ve oyununu bir türlü ileriye taşıyamadı. Zaten geçen sene Aralık ayı ve Oyak maçı bizim sezonun geri kalanki performansımızı da çok etkiledi, çok talihsiz bir dönem yaşadık kesinlikle.


Bu sezon bazı oyuncularımızdan taraftar olarak bizim beklentimiz büyük. Bunlardan ikisi de Cemal ve Erdem. Bu sene onlardan çıkış bekliyoruz. Yakalayamadıkları çıkışları yakalayacaklar mı?

Cemal ilk geldiği sene Fatih'le beraber çok fazla süre almıştı. Geçtiğimiz sene ise hedeflerin yükselmesi, Hüseyin'in kadroya katılması gibi sebeplerden Cemal'in dakikaları azaldı. Bu sene aldığı süre biraz artacak. Fatih'in kadroda olmayışı ve yerli rotasyonda ona ihtiyacımız olduğundan daha fazla şans bulacak ama iyi çalışması şart.

Erdem'e baktığımızda geçen sene Türkiye Kupası'nda çok büyük bir şans yakaladı ama bu şansı iyi kullanamadı ve yüzdeli bir şut performansı da sergileyemedi.

Günümüz basketbolunda değişen birşey daha var ki artık oyuncuların oyunun her iki yönünü de iyi oynaması gerekiyor. Bu yüzden biz bütün oyuncularımızdan oyunun iki yönünü de iyi oynamalarını bekliyoruz.

Şimdi bu iki oyuncuya beraber baktığımızda ben antrenörün forma verme felsefesine sahip bir teknik adam değilim. Antrenörden formanın alınması felsefesine sahibim. Bunun da örnekleri mevcut. Rahmetli Conrad McRae Koraç Kupası finalinde kenarda oturuyordu, Ümit Milli oyuncu Mirsad maçı bitiren oyuncuydu. Yine Ülker'de Zaza Pachulia yaşanan sakatlıklar sonrası şans buldu ve bunu çok iyi değerlendirdi. Ülker'de yine birinci guard Stefanov'du ama ben göreve geldikten sonra Cüneyt o pozisyonu kendi emeğiyle aldı. Ben ona vermedim. Şimdi söylemek istediğim şu; Teoman eğer Strickland ve Cüneyt'i geçiyorsa oynar. Cüneyt de Strickland da benim babamın oğlu değil. Aynı şekilde Erdem de Gurovic'i yeniyorsa forma yine onun olur. Ben şimdi burada Galatasaray ve kendi kariyerim için varım. Benim enayi olmam lazım bizi yukarıya çekecek bir oyuncuyu bir oyuncuyu oynatmamam için. Benim bu konuda görüşüm bu ama bazı koşullar da yok değil. Bir oyuncu formsuzdur, onu kazanmak istersiniz yada sakatlıktan yeni çıkmıştır ve ona güvendiğinizi göstermek istersiniz. Bunlar istisnalar.


Hüseyin üzerinde de biraz konuşmak istiyoruz hocam. Geçen sene çok büyük şanssızlıklar yaşadı. Fiziki olarak sezonun büyük bölümünü sorunlu geçirdi. Bu sene Hüseyin'i tam randımanla sahada görebilecek miyiz?

Hüseyin geçen sene gerçekten çok büyük sakatlıklar yaşadı. Önce kaburgası kırıldı, sonra apandisti patladı. 6 hafta sadece kaburgasının iyileşmesi sürdü ama kendini feda etti yine. Aynı şey Hakan Şükür'ün de başına gelmiş o da aynı şekilde fedakarlık göstermiş. Hüseyin geçen sene Aralık ayına kadar muazzam bir performans sergilemişti. Kadroda çok büyük fark yaratıyordu. Taki Oyak Renault maçına kadar. Bu maç hakkında aslında konuşacak o kadar çok şey varki resmen kaderimizi belirledi Oyak maçı. Hem Hüseyin hem de Hite sakatlanmıştı. Böyle maçlarda biz diğer salonlardaki düdük seviyesine de ulaşmamız gerekiyor açıkçası. Bize çalınanlara karşı sessiz kalmamamız gerekiyor. Bunu da biz ve taraftar beraber sağlayacağız. Bu maçta hem Hite'ın hem de Hüseyin'in sakatlığı spor sakatlığı değildi. Hüseyin'in resmen kickbox oluyor yani. Kaderimizle oynandı geçen sene bizim.

Hüseyin'e geçen sene bakarsak bize çok geç katıldı. Katıldığında da dizinde problemler vardı. Bu sene Hüseyin biz çalışmalara başlamadan Tufan'la beraber İzmir'de özel hoca tutup çalışmalara başladı. Hüseyin bu yüzden şu anda iyi durumda. Bu sene çok iyi hazırlanıyor. Ondan beklentimiz büyük.


Bu sene en çok önem verdiğimiz konulardan biri de şüphesiz Avrupa Kupaları olacaktır. Biliyorsunuz iki ön eleme oynayacağız. Biraz da Avrupa hakkında konuşalım.

Bir kere iki ön eleme oynamamız son dörde kalan bir takım için hoş birşey değil. Burada da lobi faaliyetleri ön plana çıkıyor açıkçası. Burada oynaaycağımız takım geçen sene Telekom'la da oynamıştı ama 1-2 tane oyuncusunu kaybetti. Şu anda tam kadrosunu tamamlayamadı. Ama Litvanya basketbolunda hep ilk dört içerisinde yer alabilen ve büyük takımları da yenebilen bir temsilcisi. Ufak bir salonları ve çılgın bir seyircileri var. Dolayısıyla ilk maçın burada olması bizim için hem avantaj hem dezavantaj. Avantaj olması takımı ilk önemli maçında seyircisi önünde tanımak bizim için çok önemli. Burada öncelikle galip gelmemiz gerekli. 1 farkla 5 farkla veya 10 farkla. Sonraki hafta da deplasmana gidiyoruz. Sonra da Buducnost. Aslında çok tehlikeli takımlarla oynuyoruz.

Grubumuza baktığımız zaman da ilk 3 içerisinde olmamız nispeten daha kolay gözüküyor. Tabi kağıt üzerinde. Grubun yeni takımı Bilbao da henüz takım kadrosunu tam oturmadılar. Kadrosundan önemli oyuncular kaybettiler ama özellikle geçen sene başında çok hızlı başladılar. Hep ilk üç içerisinde gittiler uzun süre. Sonra 2-3 sıra gerilediler sadece. Aslında ben şu anda biraz yüzeysel bakıyorum Avrupa'ya çünkü benim takımımda beş yabancı, Polat ve iki genç oyuncuyla beraber sekiz yeni oyuncu var. önce kendi takımımı oturtup analiz etmem gerekiyor rakiplerden önce. Tabi biz kağıt üzerinde çok güçlü bir kadro kurduk ama ligde en az 5-6 takım Euroleague seviyesinde takım kurdular. Başta Rus ve İtalyan takımları olmak üzere kupayı kazanıp Euroleague'e atlamak istiyorlar. Bu sene geçen seneden daha da zor olacağını düşünüyorum. Bizim öncelikle burada kendimize iyi bir yer edinmemiz lazım ve her sene de bu yerimizi korumamız lazım. Asansör takım olmak istemiyoruz ama taraftarın da asansör taraftar olmamasını istiyoruz. Özellikle 53. sıra bize hiç yakışmıyor. Tabi İstanbul'un şartlarını gözardı etmiyor değilim Maslak kolay bir yer değil ama bu iş beraber yola çıkılmadıkça olmuyor. Ama şunu da belirtmek lazımki örneğin Hemofarm maçı 250-400 arası kişi vardı ama öyle bir yerde sahaya etki ettiler ki takımı da ateşlediler. Boş salona oynamak kadar kötü birşey yok ama bu sene inanıyorum ki beraber bu işin üstesinden geleceğiz.


Galatasaray gibi bir kulübün en önemli zenginliklerinden biri de şüphesiz altyapı. Altyapı ile ilgili ileriye dönük kısa ve uzun vadede bizleri neler bekliyor?

Şimdi öncelikle A takımda yeni bir organizasyon sonucunda Ali Türsan idari menejer olarak aramıza katıldı. Levent Topsakal da yine aramıza teknik menejer olarak katıldı. Bu ikili benle beraber altyapıyla ile ilgili bazı organizasyonlara girecekler. Kafamızda bazı planlar var. Ama altyapı dediğimiz şey bugünden yarına olabilecek birşey değil. Fenerbahçe Ülker'in, Telekom'un, Efes'in Banvit'in hep ikinci takımları var. Bu takımlar hep 24 oyuncu arasından tercihlerini yapıyorlar. İstedikleri zaman istedikleri oyuncuları kadrolarına alabiliyorlar. Biz kısa vadede ilk olarak transfere yöneleceğiz. İkinci olarak ise salon konusunu halletmek istiyoruz. Buradaki tek salonu bütün basketbol takımları kullanıyor. Bazen sabah 8'de antreman yapmak zorunda kalıyorlar. Bazen sahayı ikiye bölüyorlar. Bunun için yeni bir salon kiralayacağız ve bunu da şehrin başka tarafında düşünüyoruz ki oradaki potansiyeli de kullanalım. Büyük ihtimalle bir Galatasaraylı kulüpten de onay çıkarsa altyapıya sponsor olacak. Bunun dışında Türki Cumhuriyetlerden 1-2 tane oyuncu getirmeyi düşünüyoruz. Bu çevrede yani Florya'dan Halkalı'ya doğru taramamızı da güçlendirmek istiyoruz. Anadolu'dan da birkaç tane ileriye dönük oyuncu getirmeyi düşünüyoruz. Bu organizasyonu belge haline getirdik uygulamaya da yavaş yavaş geçmek istiyoruz. Bu şekilde yakın zamanda Galatasaray'ın tozunu yutmuş, suyunu içmiş, yemeğini yemiş kısacası burada büyümüş oyuncuları A Takımda görmek istiyoruz. Tabi bu biraz zaman alacak.

Bizim basketboldan sorumlu bütün yetkililerimize sorduğumuz bir soru var. Salon konusu. Galatasaray Basketbol Şubesi ve yönetiminin bu konuya bakış açısı nedir?

Galatasaray Kulübü artık birçok şeyin farkında. Rakiplerin atacağı adımların da farkında. Önümüzde bir Aslantepe Projesi var. Daha yapılmadan kazandırdığı büyük paralar var. Yapıldıktan sonra kazandıracakları var. Yönetimin fikir anlamında çok büyük yol katettiğini biliyorum ve istekleri de son derece ciddi. Spor salonunun da neler getireceğinin de farkında yönetimimiz. Bu konuda atılan adımlar olacak.

Hocam son sorumuzu da size yöneltip söyleşimizi sonlandırmak istiyoruz. Galatasaray taraftarının en çok merak ettiği konuların başında bu sene ligdeki hedefimiz geliyor. "Şampiyon olacağız" diyebiliyor musunuz? Hedefimiz nedir bu sene?

Şimdi ben "Şampiyon olmak istemiyoruz" desem bu inandırıcı bir açıklama olur mu? Tabi şampiyon olmak istiyoruz. Ben biraz gerçekçi bir insanım. Olmayacak bir konuda sizi inandırmak veya umutlandırmak istemiyorum. Ama kim istemez ki şampiyon olmak. Benim hayatta bir tane gayem var o da Galatasaray'da kupa kazanıp tarihe geçmek. Bu sene olur veya 15 sene sonra olur. Bunu istiyorum. Evde eziliyorum çünkü evde bir sürü kupa var eşimin aldığı. İşin esprisi bu ama Galatasaraylı bir insanın en çok isteyeceği şey bu forma altında veya kendi kurduğu takımıyla kupa kaldırmaktır. Ama "Hedef Şampiyonluk" demek o kadar kolay birşey değil. Büyük bir emek koymak lazım.

Örneğin Karşıyaka maçındaki olaylarda Gaines'in tribüne parayı geri atmasını NTV'nin sekiz kere gösterememesi lazım. Ama ne oldu siz protesto ettiniz ondan sonra organizasyonlar değişti. Şimdi Karşıyaka maçına gelelim. Orada cesur insanlar o maçın sorumluları olsaydı o salon boşalırdı. Keza Efes Pilsen maçında boşaltıldı. Şimdi bunları gördüğüm yerde ben şampiyonluktan bahsedemem. Abdi İpekçi'de saha listesinde ismi olamayan sahaya girebiliyorsa ve hakem anons yaptırıp içeri giremiyorsa eşit şartlar yoktur. Fenerbahçe maçında Mirsad 7 saniye boyalı bölgede kalıp bir de üstüne steps yapıyorsa ve hakemler düdük çalmıyorsa eşit şartlar yoktur. Ama bu sene bunların olmayacağını ben biliyorum. Bu sene daha güçlü oraya çıkacağız. Şimdi bazı şeyler var ki onları da söylemek istiyorum. Kimi bana diyor ki "Sen korkaksın". Kendi fikri olabilir ama ben çok korkaktım da geçen sene 20 sayı gerideyken bile takım niye savaşıyordu. Korkak bir antrenörün takımı savaşmaz ki. Geri çekilir, bırakır maçı. Böyle düşünenler olabilir ama kesinlikle kabul etmiyorum bunu.

Şunu söylemek istiyorum; Benim içimde bu ateş var. Tamam mı? Ama bu tek bir kişinin içinde yanacak ateşle olabilecek birşey değil bu şampiyonluk. Hani bir laf vardır; "Futbol sadece futbol değildir" diye, aslında spor sadece spor değildir. Bu sene ben bunun ismini koydum. Bu sene üç kupayı da almak için oynayacağız. Alamadığımız zaman da o sahayı herkese dar edeceğiz. Bu sene herşey daha farklı olacak. Kavgaya kadar oradayız. Hakkımız yeniyorsa öbür yanağı çevirmeyeceğiz. Biz iki sene önce geldiğimizde başkanımızdan başlayarak bizim sloganımız "Fair Play'in bir parçası olacağız"dı. Biz sahada savaşacağız, öyle başarılı olacağız dedik. Savaştık, bu sene de savaştık. Ama bir yere kadar. Bu sene herşey değişecek.

Şimdi benden yine şampiyonluk sözü alamadınız ama bunu söylemek o kadar önemli birşey değil. Bunun emeğini koymak daha önemli. Ama Galatasaray'da hedef her zaman şampiyonluktur. Galatasaray'ın olduğu yerde hedef hiçbir zaman ikincilik olmamıştır. Şimdi bunu telaffuz etmeyi ben çok önemli görmüyorum, bana göre basitlik geliyor. Bu sene ben maçlarımız başlasın diye gün sayıyorum. Çünkü büyük bir heyecan var içimde. Herkes de bunun farkında. Çünkü bu takım şampiyon olmak için kuruldu. Bu sene yönetim de daha verdiğinin çok daha fazla üzerinde destek verecek. Artık taşlar yerine oturmaya başladı. Bunun bir ayağı da sizlersiniz. Bu da sadece gelmekle değil etkin olmayla olmalı. Sahaya etki etmelisiniz. Sadece marşlar söylemek yada oturmak çok etkili olmuyor, pozisyonlara karşı yerinde tepkiler vermelisiniz. Benim asıl görmek istediğim taraftar profili budur. Oraya her maçta kemik olarak 2000 kişi toplayabiliyorsak bu da başarıdır benim için. Eğer öyle de olursa Play-Off'ları dolu Abdi İpekçi tribünlerinde oynarız zaten.


Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyoruz hocam. Bizleri kırmadınız, içtenlikle cevapladınız.

Ben de sizlere çok çok teşekkür ederim.
 
Roportaja gelince kerem ve gökçe ve emeği geçen herkesin ellerine ayaklarına sağlık. Artık bazı şeylere karşı sessiz kalmayacak olmamız beni çok sevindirdi. Murat hocamızada ayrıca teşekkürler samimi cevapları için.
 
Sarf edilen emek için emek veren herkese teşekkürler.Murat hoca kendisi ile Temmuz ayında anlaşılmasına epey bir vurgu yapmış!!!

Kerem SEÇER' Alıntı:
Bunun bir ayağı da sizlersiniz. Bu da sadece gelmekle değil etkin olmayla olmalı. Sahaya etki etmelisiniz. Sadece marşlar söylemek yada oturmak çok etkili olmuyor, pozisyonlara karşı yerinde tepkiler vermelisiniz. Benim asıl görmek istediğim taraftar profili budur.

Sadece bağırmak marş söylemek değil yani aslolan
 
hedef şampiyonluk tabi ki ama hocamız bunu deklare etmenin gereksiz bir şey olduğunu önemli olan gereken emeği koymak saha dışında ve saha dışında güçlü olmak olduğunu söyledi ben de katılıyorum.en azından bu sene şampiyon olmak için gereken her şeyi yapacağız.ben bunları çok önce de söyledim hocam da belirtmiş şampiyon olmak için saha dışında da çok güçlü olacağız.
murat hocamın da dediği gibi
uzunların kısa gibi kısaların uzun gibi oynadığı bir organizasyonumuz olacak

şahsi fikrim
saha dışında yenilmemeyi öğrenirsek şampiyonluğun en güçlü adaylarındanız
 
Kutay Çamcı' Alıntı:
Sarf edilen emek için emek veren herkese teşekkürler.Murat hoca kendisi ile Temmuz ayında anlaşılmasına epey bir vurgu yapmış!!!

[quote="Kerem SEÇER":29qrif0e] Bunun bir ayağı da sizlersiniz. Bu da sadece gelmekle değil etkin olmayla olmalı. Sahaya etki etmelisiniz. Sadece marşlar söylemek yada oturmak çok etkili olmuyor, pozisyonlara karşı yerinde tepkiler vermelisiniz. Benim asıl görmek istediğim taraftar profili budur.

Sadece bağırmak marş söylemek değil yani aslolan[/quote:29qrif0e]

Röportaj dışında da konuştuk ve aynı fikirdeyiz. Sahaya etki eden, hatalı faullere yada çalınmayan düdüklere tepki gösterebilen ve sonrasında da hakemi baskı altına alabilen bir taraftar profili hocanın bahsettiği.
 
Biz iki sene önce geldiğimizde başkanımızdan başlayarak bizim sloganımız "Fair Play'in bir parçası olacağız"dı. Biz sahada savaşacağız, öyle başarılı olacağız dedik. Savaştık, bu sene de savaştık. Ama bir yere kadar. Bu sene herşey değişecek.(söylesiden)

Herseyi burda anlatmıs aslında gecen sene iyi oynayıpda hakemler yüzünden kaybetigimiz mac sayısı en az 4,5 dir buda kaderimizi etkiledi buna karsı koyabiliceksek bu sene süper olur yada mirsad denilen korkak cenk gibi kendi cüssesinin yarınsa saldırıpda susmazsak bu yolun sonu aydınlık !!!
 
Burak Barut' Alıntı:
Murat Hoca resmen kusmuş :) Ancak soruların bir çoğu da sorulmamış gibi.Her neyse herşeye rağmen çok hoş oldu ;)

Burakcım soruların birçoğu sorulmamış derken neleri kastettin anlamadım?
 
Hakikaten güzel ve keyifli bir reportaj olmuş. Uzun bir zamandır herkesin beklediği şeyleri üstüne basa basa söylemiş Murat hoca..

Reportaj için emeği geçen herkese teşekkürler
 
-Murat hocanın belli bir hayali vardı transfer de bunu büyük ölçüde gerçekleştiğini görüyoruz, peki taraftarın en büyük hayali olan Şampiyonluk için bu sene hedefim şampiyonluk diyecek mi?

-Guroviç'in mükemmek yıldız olmasının yanı sıra patlamaya hazır bomba oluşu takımı ve teknik heyeti nasıl etkiler ?

-Murat Hoca salon yapılmasını çok istiyordu Telekomla anlaşmadan sonra bunun yapılacağı söyleniyor,Türk Telekom Galatasaray birleşmesi hakkında neler söylemek ister ?( Özellikle hayali olan salonun gerçekleşmesiyle ilgili )

-Bu soru kendimce Ayhan Şahenk'e hafta içi ulaşmak genelde zor oluyor, ULEB kupası maçlarının Abdi İpekçi'de oynanması düşünülemez mi ?

Benim sorduğum sorular bunlardı.Knedi sorularımın hepsinin cevabını alamadığım için öyle birşey dedim ancak sorular çok iyi olduğu için önemsiz Kerem Abi takılacak bir durum yok yani :)
 
Yok Burakcım takılmak yok. Sadece bir açıklama yapayım. Gurovic konusunda 10 tane soru vardı belki de yada salon konusunda yada hedefimiz konusunda. Bunları birleştirdim. Telekom sorusuna cevap alabileceğimizi sanmadığım için sormadım :)
 
Volkan Ozger' Alıntı:
Biz iki sene önce geldiğimizde başkanımızdan başlayarak bizim sloganımız "Fair Play'in bir parçası olacağız"dı. Biz sahada savaşacağız, öyle başarılı olacağız dedik. Savaştık, bu sene de savaştık. Ama bir yere kadar. Bu sene herşey değişecek.(söylesiden)

Herseyi burda anlatmıs aslında gecen sene iyi oynayıpda hakemler yüzünden kaybetigimiz mac sayısı en az 4,5 dir buda kaderimizi etkiledi buna karsı koyabiliceksek bu sene süper olur yada mirsad denilen korkak cenk gibi kendi cüssesinin yarınsa saldırıpda susmazsak bu yolun sonu aydınlık !!!

Adnan Polat'ın katkısının büyük olduğuna inanıyorum.
 
Röportajdan anladığım kadarıyla süper bir hüseyin geliyor...
Murat Kaya'da öyle...
Alışık olmadığımız bir oyun tarzı...
Aslantepe'ye bir salon...
Gürovic için söylenenlerin rakip takım komploları olduğu...
Yerli transferi hazırlık dönemi sonrası olacak...
Milojevic,Gurovic,Zizic sistemin kilit oyuncuları...
Hazırlık dönemi çok verimli geçicek...
Gurovic'i Khimki'ye rağmen sağlam karakteri sayesinde aldık...
3 tane genç oyuncunun A takımda oynayacağı...
Oyunumuzu 1ve 5 numara değil takımın geneli belirleyecek...
Ropörtaj için çok teşekkürler
 
Murat Hoca'ya, Kerem Abi'ye ve emeği geçen diğer herkese teşekkürler... Murat Hoca çok doğru şeyler söylemiş. Son söyledikleri oldukça önemli. Artık hakkımızı arayacağız...
 
Kerem muhtemelen bu röportajı yapmak için yaptığın hazırlıklar ve sonrasındaki çözümlemeler günlerce sürdü. Doyurucu bir röportaj olduğunu düşünüyorum. Kerem harcadığın yoğun emek için teşekkürler.

Burak merak etmekte haklı, ben de merak ediyorum sonuçta. Ancak Türk Telekom konusunda Adnan Polat bile Divan´da konuşmadan medyaya açıklama yapmayacağım dedikten sonra bir süre kaşımamak gerek. Sanırım Divan Kurulu´nda alınan tepkiye göre anlaşma şartları şekillenecek.

Bazı arkadaşlar geçen sezon bazı maçlarda gsbasket tribünü olarak bilinen T Blok ara sıra tezahüratlara katılıyor diyerek eleştiriyordu. Murat Hoca takıma nasıl olumlu etki edebileceğimiz konusunda taraftara kılavuzluk yapmış. Daha ne denilebilir ki...
 

Üst