''Ya biz, binde bir karşımıza çıkan
dostluk,arkadaşlık,sevgililik fırsatlarını ne
yapıyoruz? Akşamüstünün bir saatinde yorgun gövdemizi
yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omuzumuza
dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir
omuzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara
dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında
tanıyabiliyor muyuz onu? Değerini
biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor
muyuz?
Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi
hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir
başkasına ,bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan
geçip gidiyor mu?
Karşımıza zamansız çıkmış insanları yolumuzun dışına
sürerken birgün geri dönüp onu deliler gibi
arayacağımızı hiç hesaba katmıyor muyuz? Hayat her
zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez
zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk
zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız
arkadaşlıkların, eskimeden yıprattığımız
dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin
hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün.
Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar
olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için
parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir
hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye
kitlenir.
Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi
hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri
yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları ''BIRGÜN''
geçmişte kalmıştır; oysa, hani şu karşıdan karşıya
geçerken, trafik ışıklarında rastladığımız, omuzunuzun
üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip
''Nasıl olsa ileride birgün tekrar karşıma çıkar ''
dediğinizdir.
Oysa tam da o gün bu zalim şehri terketmiştir O, boş
yere bu sokaklarda aranırsınız...