Pandemi - Hayatlarımız - Gelecek

Bu kapanma Ocak ayında çok soğuk karlı bir dönem vardı o zaman yapılsa daha iyi olurdu,zaten o dönem evde durmak herkesin işine gelirdi,esnafta o dönem pek iş yapmıyordu ama durdular durdular havaların aşırı sıcak olduğu bu döneme denk getirdiler.Ben böyle olacağını biliyordum o yüzden açtım zaten bu başlığı,bundan sonra olacaklarıda tahmin edebiliyorum,geleceği bilerek yaşamak çok acı verici,çünkü o zaman umut kavramı devre dışı kalıyor.

Psikolojik savaşın,organize kötülüğün ne olduğunu her geçen gün daha iyi öğreniyorum.Keşke çocukluğumuzda o güzel günleri yaşamasaydık,hep böyle acı olsaydı hayatlarımız,o zaman ızdırabımız bu kadar büyük olmazdı

Nasıl bir karanlık gölgeyse bu dünyamızın üzerine çöken,bizim bilmediğimiz neler dönüyorsa .. Bize huzurlu bir yaşam şansını artık tanımayacaklar diye düşünüyorum.
 
Yani sürekli bir karar alınıyor ama o kararlar düzeltmekten ziyade daha da çok bozuyor durumu. Zaten bir şeyi baştan yanlış yaparsan devamı da yanlış gider; düğme iliklemek gibi.
 
Virüs yayılmasın diye kapan, aşı bulunsun diye kapan, aşının Faz 3 çalışması bitsin diye kapan, aşının biten Faz 3 çalışması Lancet'te veya SCI üzerindeki bir dergide yayınlansın diye kapan, turizm sektörü doyduktan-elbette cari ödemeler açığımıza döviz girdisi olduktan- sonra vaka sayıları düşsün diye kapan, aşı gelsin diye kapan, aşı acil kullanım onayı alsın diye kapan, Mart sonuna kadar 100 milyon doz gelecek Coronavac aşısından Mayıs ayına kadar 30 milyon kadar doz getirilebildiği için kapan, Nisan ayında hazır olacağı söylenen yerli aşıda hala Faz 3 çalışmaları başlayamadığı için kapan, kapan-kapan-kapan!

Ben tıpçı değilim ama ülkemizde vatandaşların bilim kurulu tarafından çok yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum. Bilim kurulu üyesi doktorlarımızın h endeksine baktığımızda öyle aman aman yayın göremiyoruz ama ne zaman göz önünde olsalar kendileri dışındaki herkesi küçük görüyorlar. Bir ara bu kurula sosyal bilimci ve ilahiyatçı alınsın dendiğinde kıyamet kopmuştu ancak bence kararlar yine tıpçılarca alınacak şekilde kurulun bu şekilde genişletilmesi gerekirdi. Alınan önlemler bizi biyolojik yönden korusa da psikolojik ve sosyal, hatta bir de ekonomik boyutlarda ne gibi örtük maliyetlere sebep olduğu çok irdelenmiyor. Salgın bitecek ve insanlar kanun koyucunun belki bir sözü sonrasında eski normale dönecekler ama salgının özellikle yukarıda saydığım alanlardaki maliyetleri uzun süre bizimle olacak.

Hemen hemen tüm salgınlarda bulaş damlacık yoluyla gerçekleştiği halde kapalı alanlardan çok hijyen üzerinde duruldu, insanlar alışveriş paketlerini bile günlerce bekletip dezenfekte etti, konu komşu gezmelerine devam etti. Virüs her ne kadar gripten daha bulaşıcı dense de neredeyse hiç grip vakası bildirilmezken covid'in önünün alınamayışı, maskelerin koruyuculuğunun simülasyonlar üzerinden gösterilirken hiçbir çalışmada maskenin bulaşı önleme üzerine kayda değer etkisinin ispat edilememesi, hastalığın kökeninin ve semptomlarının kesinleştirilemeyişi, tedavi protokollerinin netleştirilemeyişi, WHO'nun korkunç düzeydeki beceriksizliği gibi kafa karıştırıcı durumlar da var.

Ben şehre çok yakın-aslında bir mahalle- bir köyde müstakil ve bahçeli bir evde yaşadığımdan, biraz da normal yaşam tarzımın izole oluşundan dolayı çoğu kişiye göre daha az etkilendim sayılır. Ancak yine de özellikle belirsizlik ve acaba yaşlı biriyle görüşsem hastalık taşır mıyım kaygısı yüzünden epey daraldım. Zaten köpeklerimle konuşan biriydim ama bu süreç başladığından bu yana köpeklerimle o kadar fazla konuştum ki artık dile gelseler şaşmayacağım. Ayrıca akademik personel olduğum için coursera gibi platformlardan çalışma ve doktora tezime yoğunlaşma fırsatına da sahibim. Biz neyse ama esnaf ne yapacak onu bilemiyorum. Neticede acın neredeyse canın da orada oluyor.

Bilim insanlarının da maske ve hijyenden önce mesafeye değinmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu veya herhangi bir virüs insana başka bir konaktan geçiyor. Özellikle kapalı alanda tedbirler yeterli hale getirilmedikçe açık alanda maske takma uygulaması birbirinin içine girerek konuşan kişilerden bazıları haricinde sonuç vermeyecektir.

Olayı daha düşünsel boyutta incelersek, virüs ilk patladığında Agamben bu durumu biyopolitika çerçevesinde ele alarak ülkelerin, olağanüstü yetkilerini devamlı kılacak ve tatbikini prova edecekleri bir zemin kazandığını iddia etmişti. Yani, salgının terörizmin yerine geçtiğini ve bundan sonra alınacak hukuk dışı önlemler için bahane olacağını öngörmüştü. Zizek gibi başkalarıysa salgındaki işbirliğini övmüş ve denetimin zorunluluk olduğunu iddia etmişti. Ben ikisinin tam ortasındayım. Baudrillard'ı çok sevmekle birlikte biyoiktidar konusundan veya aşırı küreselleşmeden çok bu süreçte dikkat edilmesi gerekenin üretim yönetimi ve metalaşma olduğunu düşünüyorum. Salgının başında karantina yaşayan iki ülke olan İspanya ve İtalya'da hükümetler bile karantinayı istemeye istemeye kabul etmişti. Ülkemizde de karantina değil tuhaf bir çeşit kapanma olmasının sebebi aynı: Üretimin yönetilmesi. Kapitalizm, hakim olduğu uzamdaki yönetim biçimi ne olursa olsun; insanların yönetiminin üretimin yönetilmesiyle ikame edildiği bir düzeni zorunlu kılarken; yönetimleri aşırı rasyonelleşen duygusuz aygıtlara, insanları da iradesiz robotlara dönüşmeye itiyor. Eğer Zizek'in dediği gibi uluslararası bir işbirliği gerçekleşecekse de bunun yolu ülkelerin birbirine yardım etmesi ve aralarındaki rekabeti salgının sonuna dek terk etmeleri. Ülkeler arasındaki durumu geçtim, ABD'de ikinci gündem konusu Çin ve Kuzey Kore, Rusya yine Ukrayna'ya takmış, ülkemizde de kanal istanbul. Sonra da iş birliği bekle dur...
 
Behiç bey kararları bilim kurulunun tavsiyesi ile alındığını düşünmüyorum ona bakarsak aralık ayında kapanalim diye kampanya vardı olmadı karaları mevcut iktidarda almıyor bürokrasi alıyor ve uyguluyor ne zamanı uygun görürlerse o zaman vaka sayısının önemi olduğunu düşünmüyorum 3 ay vaka sayısı 50 bin ortalama da gezerken alınmadı önce 18 nisan sonra 23 nisan şimdi bu kapanma gorecegiz vaka sayıları bürokrasi ne kadar uygularsa dışarıda ne kadar az gezerse o kadar az oluyor istersek 1 sene kapanalim vaka sayıları azalmaz
 
Behiç bey kararları bilim kurulunun tavsiyesi ile alındığını düşünmüyorum ona bakarsak aralık ayında kapanalim diye kampanya vardı olmadı karaları mevcut iktidarda almıyor bürokrasi alıyor ve uyguluyor ne zamanı uygun görürlerse o zaman vaka sayısının önemi olduğunu düşünmüyorum 3 ay vaka sayısı 50 bin ortalama da gezerken alınmadı önce 18 nisan sonra 23 nisan şimdi bu kapanma gorecegiz vaka sayıları bürokrasi ne kadar uygularsa dışarıda ne kadar az gezerse o kadar az oluyor istersek 1 sene kapanalim vaka sayıları azalmaz

Bürokrasinin karar alıcı olduğu ülke olarak bildiğim kadarıyla İsveç var. Orada salgın yayıldığında politikacılar değil de epidemiyoloji ve enfesksiyon uzmanları-Anders Tegnell başkanlığında- ile bazı sosyal bilimlere ait temsilciler bir araya gelip çeşitli önlemler aldılar. Norveç ve Finlandiye'ya göre daha kötü performans gösterse de İsveç bu süreci toplumsal yapısını çok sarsmadan geçirdi denilebilir. Bizde sağlık bakanlığı bir kurul topladı ve bu kurulun önerileri kabinede tartışılarak Cumhurbaşkanı'nın dikkatine sunuldu. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olduğundan dolayı kararları kendi verdi. Türkiye'de bürokratlar ne derece etkin bilmiyorum ama kabine ve bakanlar kurulu dediğimiz kurumlar tam olarak eskiden bildiğimiz kurumlarla aynı işlevi göstermiyor. Başkanlık sisteminde bakanlar olmaz, bugünkü bakanlar aslında ABD'de "Secretary of the State" olarak adlandırılan, bizde de karşılığı olan Cumhurbaşkanı sekreteri olma görevini sürdürüyorlar. Dolayısıyla bence Cumhurbaşkanı yardımcısı ve danışmanı olan kişiler de bürokrat olarak düşünülebilir. Bu şekilde düşünür ve bu kişilerin Cumhurbaşkanı'nın aldığı kararlar üzerindeki etkisini de dikkate alırsak dediğiniz gibi bürokratların alınan kararlarda oldukça etkin olduğu söylenebilir.
 
Ne zaman maske zorunluluktan çıkar ve bu şekilde 3 ay geçiririz o zaman pandemi bitti derim.

Bu sene geçen seneden ağır geçti,geçiyor,oysa 2020 yazında 2021 ilkbaharında pandemi biter deniliyordu,bu bile çok geliyordu gözümüze.

Bu şekilde 2022 ilk baharı daha ağır geçerse şaşırmam,vakaların düşüyor olması kısa süreli rahatlamayı ifade ediyor,eylül - ekim gibi tekrar kısıtlamalar geleceğini tahmin etmek zor değil.

Aşı oranları arttığında yok şu ülke varyantı yok bu ülke mutasyonu denilecek,medya yine görevini yapacak,aşılar fayda etmiyor muhabbetleri,yok yeni aşı çalışmaları falan derken,bir açılıp bir kapanarak yıllarımız geçecek,mesela 2024 e gitsek hala büyük ihtimalle eski hayatımızın olmadığını görürdük,boynumuza ipi geçirdiler bir kere,bazen gevşetecekler bazen sıkacaklar ama her gevşetmeden sonra ipi daha çok sıkacaklar bence.

İşte böyle lanet bir döneme denk geldik

Hep daha kötü,hep kötünün daha kötüsü

Peki nereye kadar ?
 
Bence bize gelene kadar farklı öncelikler var :) Kimsenin hayatlarımızı ya da pandemiyi önemsediğini düşünmüyorum :) Zaten dün gece de bunu bir kez daha gördük. Neticede halka cüzzi miktar destek paketi açıklayıp, sabahında benzine fahiş zamlar yaptılar. Bahsedilen vaka sayılarının zaten gerçek olmadığını artık 5 yaşında çocuk bile biliyor. Geçen sene ilk vakalar patlak verdiğinde 1 sene sürer en az deniyordu. Ki diğer ülkelere baktığımızda zaten onlar bu durumu aşmışa benziyor. Ama bizim ülkemizde rahat 2 senesi daha var maalesef.
Özetle; zenginsen hayat güzel.
 
Çin Virüsünün asıl hedefinin bedenlerimiz değil ruhlarımız olduğunu düşünüyorum.Amaç insanlara eziyet,insanları çıldırtmak için en uygun şey bir virüs olabilirdi ve bu virüs ortaya çıktı,fiziksel olarak zayıf olanlarımızı öldürüyor kalanlarda ruhsal olarak öldürülüyor.

Bir insana en büyük eziyet insanı zor durumda çaresiz bırakıp onunla o çaresizlik üzerinden resmen oyun oynamak,arada umut aşılayıp sonra daha büyük bir umutsuzluğa atmaktır.

Resmen şunu diyorlar virüsle ölmezseniz intihar edin veya cinnet geçirin veya akıl sağlığınızı yitirin,size insanca yaşam hakkı yok diyorlar.

Artan ekonomik sorunlar,haksız dünya düzeni,virüsün ve yasakların getirdiği ruhsal çöküş,politikacılara verilen halklarınızla oyun oynayın talimatı,nede olsa herşeyi bir senaryo yazıp ona göre yaşattıkları için politikacılar keyifli,insanlar eziyet çektikçe zevkten ince ince gülüyorlar çok yaşama garantisi verilmiş o muazzam hayatlarının içinde.

Sabır ve tahammül iyi insanların en büyük düşmanıymış bunu anladım.
 
Ne zaman maske zorunluluktan çıkar ve bu şekilde 3 ay geçiririz o zaman pandemi bitti derim.

Bu sene geçen seneden ağır geçti,geçiyor,oysa 2020 yazında 2021 ilkbaharında pandemi biter deniliyordu,bu bile çok geliyordu gözümüze.

Bu şekilde 2022 ilk baharı daha ağır geçerse şaşırmam,vakaların düşüyor olması kısa süreli rahatlamayı ifade ediyor,eylül - ekim gibi tekrar kısıtlamalar geleceğini tahmin etmek zor değil.

Aşı oranları arttığında yok şu ülke varyantı yok bu ülke mutasyonu denilecek,medya yine görevini yapacak,aşılar fayda etmiyor muhabbetleri,yok yeni aşı çalışmaları falan derken,bir açılıp bir kapanarak yıllarımız geçecek,mesela 2024 e gitsek hala büyük ihtimalle eski hayatımızın olmadığını görürdük,boynumuza ipi geçirdiler bir kere,bazen gevşetecekler bazen sıkacaklar ama her gevşetmeden sonra ipi daha çok sıkacaklar bence.

İşte böyle lanet bir döneme denk geldik

Hep daha kötü,hep kötünün daha kötüsü

Peki nereye kadar ?
23 Mayıs'ta aşı oranları arttığında yok şu ülke varyantı,yok bu ülke mutasyonu denilecek diye yazmıştım,bir süredir delta varyantı diye birşey çıkardılar yine,ülkemize dönecek olursak 1 Temmuz geliyor,bizim ülkemizde yasaklar kalkıyor bizden önce hızlı aşılama yapıp yasakları kaldıran ülkeler ise tekrar yasakları getirmeye başlamış,bunun manası çok açık,biz bu ülkeleri 40 - 50 gün geriden takip ediyoruz,yani umarım eylüle doğru yeniden yasaklar gündemimize gelmez.
 
Korku toplumu yaratarak insanları kontrol altına almayı planladılar, başardılar da..

Son yıllarda domuz gribi korkusu yayılmak istendi, tutmadı; kuş gribi korkusu yayılmak istendi, tutmadı ama en sonunda Corona virüsü ile amaçlarına ulaştılar. Her iktidar bu virüsten nemalanmaya çalıştı, bizim iktidar çizmeyi biraz daha aşıp ideolojik hedeflerine yönelik yasaklamaları (alkol yasağı, müzik saatine ilişkin kısıtlama vb.) da beraberinde getirdi.

Aşı karşıtı biri değilim, çocuğum olsa yapılması gereken aşılarını zamanı geldikçe yaptırmak isterim ama Covid 19 aşısı hariç. Aşı olmadım, imkanlarım elverdiği sürece de olmayacağım. 20-30 senede üretilen, yıllarca test aşamalarından geçen aşıları olduk biz, ilkokul sıralarında sıraya girip, ama öyle yan etki vs. diye bir şey de yaşamadık.

Neyse, İngiltere varyantı biter, Delta varyantı başlar, gün gelir o da popülerliğini yitirir başka varyant çıkar karşımıza...
 
Daha düne kadar bütün verdiği verilerin yalan olduğunu itiraf eden adam; sen kimsin ki aşı hakkında senin sözlerine itibar edeyim ? Yok bir yerlere almayacaklarmış aşı olmayanları... Yani malum kişiden izin almadan tuvalete bile gidemeyecek adamların ettiği beylik laflar. Daha ağır konuşmak istemiyorum, neyse.
 
Alman mrna aşısı oldukça yeni bir teknoloji ama Sinovac’ın aşısı çok eski nerede ise kadim ve güveninir olduğunu bildiğimiz bir teknoloji ile üretiliyor, muhtemelen Alman aşısı kadar etkili olmasa da en azından ağır hastalık/ölümden koruyucu etkisi var çalışma sonuçları bir yana aşılamadan sonra sağlık çalışanları içinde görev şehiti sayısı dramatik olarak düştü. Virusun kaynağını ya da ,kaynağından bağımsız ya da kaynağına bağımlı olarak pandeminin kim tarafından ne amaçla kullanıldığını bilemem ama ortada bir vırus var virulansı da hafife alınmayacak kadar ,belki tarihteki çok az sayıda istisnai suş hariç, öyle mevsimsel griple kıyaslanmayacak kadar yüksek maalesef.
 
Korku toplumu yaratarak insanları kontrol altına almayı planladılar, başardılar da..

Son yıllarda domuz gribi korkusu yayılmak istendi, tutmadı; kuş gribi korkusu yayılmak istendi, tutmadı ama en sonunda Corona virüsü ile amaçlarına ulaştılar. Her iktidar bu virüsten nemalanmaya çalıştı, bizim iktidar çizmeyi biraz daha aşıp ideolojik hedeflerine yönelik yasaklamaları (alkol yasağı, müzik saatine ilişkin kısıtlama vb.) da beraberinde getirdi.

Aşı karşıtı biri değilim, çocuğum olsa yapılması gereken aşılarını zamanı geldikçe yaptırmak isterim ama Covid 19 aşısı hariç. Aşı olmadım, imkanlarım elverdiği sürece de olmayacağım. 20-30 senede üretilen, yıllarca test aşamalarından geçen aşıları olduk biz, ilkokul sıralarında sıraya girip, ama öyle yan etki vs. diye bir şey de yaşamadık.

Neyse, İngiltere varyantı biter, Delta varyantı başlar, gün gelir o da popülerliğini yitirir başka varyant çıkar karşımıza...
Hocam bir şey söyleyeceğim, 50 sene öncesinin teknolojisi gibi aşıların 20-30 senede üretilmesini beklemek bana mantıklı gelmiyor. Artık bilginin logaritmik olarak arttığı, saniyede paylaşıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Dolayısıyla 1 yılda aşınının geliştirilip test edilmiş olması çok da mantıksız değil ki şartların gereği olarak bir çok aşı, fazları biri bitmeden diğeri başlayacak şekilde planlandı. Eğer birinci faz başarısız sonuçlandıysa o devam eden ikinci faz durdurulup süreç baş döndü, sadece para ve zaman kaybı oldu. Bu, hem ticari olarak hem de dediğim gibi ihtiyaçtan dolayı alınan bir riskti.
Ben aşı taraftarıyım. Eğer seyretmediyseniz “sosyal ikilem - social dilemma-” isimli belgeseli seyredin, nasıl sosyal medyanın algılarımızı manipüle ettiğini göreceksiniz. Bugünün şartlarında, aşı elimizdeki tek silah. Söylendiği gibi kötü sonuçları olabiliyor olsa bile covid19 hastalığı geçirdikten sonra olabilecek kötü sonuçlardan daha kötü değil bu aşının olumsuz etkileri.
Benim kafamdaki soru, 10 sene 20 sene sonra nasıl etkiler olacak ? Bunu bilemiyoruz. Ama bu her konuda geçerli, elimizden düşmeyen telefonların, her yerde var olan en az 4-5 kablosuz ağın, yediğimiz doğal olmayan gıdaların da uzun süreki etkilerini bugün bilmiyoruz.
 
Sadece şunu sormak istiyorum madem tek çare aşı,diyelim ki dünya nüfusunun tamamına yakını aşılandı,yakamızı bırakacaklar mı ? Yoksa medya yolu ile birileri çıkıp evet aşı işe yarar demiştik ama şu an durum şöyle,böyle diyerek bu korku,bunalım döneminin bitmediğini bizlere hissettirecek mi ?
 
Tüm mikroorganizmalar koruyucu ya da tedavi edici ajanlara karşı direnç kazanabilirler öte yandan bu yeni koruyucu ya da tedavi edici ajanlar geliştirilmesine engel değil.Tabi benzer şekilde mikroorganizmaların virulansı zamanla azaladabilir o zaman herhangi bir aşıya gerek kalmayada bilir.Birçok farklı olasılık var. Penisilin ilk bulunduğunda çok daha fazla etkili idi şu an doğal ve yalın halinin günümüzde etkisi çok çok az günün birinde böyle olacak diye hiç kullanılmamalı mıydı.

Aşı karşıtlığının altındaki iddaa tam olarak ne henüz anlamış değilim ben ortada Sars diye bir virus hiç mi yok ? virus var ama hastalık mı yok ? hastalık var ama aslında ağır mı değil ? hastalık ağır ama aşılar işe yaramaz mı ?aşılar işe yarayabilir ama aslında çok mu tehlikeliler ? Bir virüs olmadığı halde birilerini bizi kontrol etmek için virüs varmış gibi mi yapıyor.Birileri bizi kontrol etmek için virüs mü üretti ?Birileri doğal olarak ortaya çıkan virusu abartıp bizi kontrol etmek için mi kullanıyor.Bu birileri kim tek bir küresel güç ve bağımlı uzantıları mı ? Ya da birbirinden bağımsız odaklar yerel olarak mı kullanıyor.Doğruluğunu geçtim sistematik, olarak kendi tutarlı kısmen ayrıntılı olarak teori ya da teoriler nedir ?
 
Ne zaman maske zorunluluktan çıkar ve bu şekilde 3 ay geçiririz o zaman pandemi bitti derim.

Bu sene geçen seneden ağır geçti,geçiyor,oysa 2020 yazında 2021 ilkbaharında pandemi biter deniliyordu,bu bile çok geliyordu gözümüze.

Bu şekilde 2022 ilk baharı daha ağır geçerse şaşırmam,vakaların düşüyor olması kısa süreli rahatlamayı ifade ediyor,eylül - ekim gibi tekrar kısıtlamalar geleceğini tahmin etmek zor değil.

Aşı oranları arttığında yok şu ülke varyantı yok bu ülke mutasyonu denilecek,medya yine görevini yapacak,aşılar fayda etmiyor muhabbetleri,yok yeni aşı çalışmaları falan derken,bir açılıp bir kapanarak yıllarımız geçecek,mesela 2024 e gitsek hala büyük ihtimalle eski hayatımızın olmadığını görürdük,boynumuza ipi geçirdiler bir kere,bazen gevşetecekler bazen sıkacaklar ama her gevşetmeden sonra ipi daha çok sıkacaklar bence.

İşte böyle lanet bir döneme denk geldik

Hep daha kötü,hep kötünün daha kötüsü

Peki nereye kadar ?
Vakalar 10 bine dayandı,mayıs ayında yazdığım şu yazı geliyor aklıma sık sık,birebir yazdığım gibi,aşı sayıları arttı,vakalar düştü,insanlar umutlandı,psikolojik harekat gereği bundan sonra tekrardan umutların kırılması gerekiyordu ve öyle oldu.Bir toplantı sonrası ekranda kırmızı yazıların olduğu,bir sürü maddenin konuşulduğu ve hep aynı lafların tekrarlandığı o güne az kaldı,eylül ekim diyordum ama Ağustos'un 20 sinden sonra bekliyorum artık

Sonuç olarak herşeyin kötüye gittiği ve hep umutla iyi şeylerin beklenildiği bir dönemde bu virüsün ortaya çıkışı bardağı taşıran son damla oldu,idam sandalyesine çıkartılmış hayatlara bu virüs vurulan son tekme oldu.

Oysa bu virüs yerine güzel birşey olabilirdi,mesela dünyada insanlara eziyet eden güç sahibi bir çok kişi var, bu insanlardan birinin ölme ihtimali mi daha yüksekti yoksa 100 yılda bir görülen pandeminin ortaya çıkışı mı ?

Bu yazının sonunda Barış Akarsu'nun Kimdir O ? isimli şarkısından alıntı yapmak istiyorum


Herşeyi bilir sinsice susar
Sen yaparsın o gelir bozar
Son günü bekler nefreti kusar
Kalbi bataklık yarını yutar
Görmezsin
Duymazsın
Hep vardır
Tepede beyaz bir saray
Sarayda soytarı bir kral
Kara haber onun işi sıra kimde?
Kanlı resimler ressamı
Sergide insan mezarı
Satılık olan karanlıktır çerçevede
 
2021 akıllara en kötü yıl olarak kazınan 2020 den daha kötü geçiyor

Ekonomi daha kötü,geçen yaza göre vaka sayıları daha kötü,mevsim şartları daha kötü,akın akın getirilen mülteciler huzursuzluk yaratıyor

Aslında Türkiye'de son yıllarımız hep acılarla geçmişti,hep bunuda aşacağız,hep birlikte atlatacağız denilen bir sürü olay oldu ama acıların sonu gelmedi,son geldiğimiz noktada hem ülke olarak zor durumdayız hem de virüs nedeniyle bu acı dönem dünya geneline yayılmış durumda ve bu sefer aşamıyoruz,bu virüs belası bitmeden başka başka belalar geliyor üstüne,her sene daha kötüye gidiyor,2022 yi düşünmek bile istemiyorum

Bu acıların sonu yok mu ? Buna hayatın verilerine bakarak,mevcut gidişata bakarak cevap verebiliriz.Malesef gerçeklik şu ki bunun sonu yok,yaşam her sene daha çekilmez olacak,çünkü gidişat bu yönde,rota bu yönde,hayatın ruhu bunu gösteriyor.

Son 2 - 3 yıldır tek gündemimiz acılar,felaketler daha önce böylemiydi ?

İçinden çıkamadığımız bir karanlık döneme girdik,bir kurtuluş lazım
 

Üst