İçerdeki Fenerbahçe rezilliğinden sonra 3 maç oynadık. Yediğimiz sayılar 72, 90, 84. 72 yediğimiz maç da şu an ligde Ted'le birlikte düşmeye en yakın gözüken takım Gaziantep'e karşı. Takımdaki performans değişikliğini anlayamazsınız yenilen sayıdan ama kafa değişikliğinin ne raddede olduğunu anlamak için iyi bir veri olsa gerek. Ben mesela Ataman'ın yerinde olsam hücumda hiç pozisyon işareti yapmam. Zaten öyle çok karmaşık, önlenemez hücum sistemlerimiz olduğu da söylenemez. Guardımız bir pick bekliyor, 21. yüzyılda roll savunamayan takım varsa uzuna atıyor, yoksa ya top kaybı yapıp ya da dışarda üçlük arıyoruz. Ataman bir şeyler becermek istiyorsa bence yatsın kalksın savunmada ne yapacağım diye düşünsün. Ne ikili sıkıştırma, ne switch, ne de zone var takımda. Zaten hücumda düşmemek için kısa ağırlıklı 5'lerle oynuyoruz, daha o kadar maçta pota altındaki uzuna yardım götürdüğümüzü hatırlamıyorum. Her hafta bir uzun da yıldız çıkıyor bize. Bugün de Caleb Green'e basketbolu tekrar sevdirdik, Julian Wright'ı Trento günlerine bir yolculuğa çıkardık. Ataman savunma yaptıramıyorum diyorsa geçtim Euroleague'i, ligde bile nal toplarız biz. Günün basketbolunda savunma bilmiyorum diye mazaret yok artık. Öyle diyorsa da sırf kendi soktu diye şu taraftarın elinden Euroleague heyecanını almasın. Bıraksın, hiç yoktan 3 maçta taraftar Avrupa'da mücadele eden takım görsün. Bir takım kazanırken de mutsuz ediyorsa, bir şeyler kopmuş demektir zaten.