Bütçe ve Sponsorluk

Tshirt adedinde kar 3 dolari falan kolay kolay gecmez.Urun maliyeti isin cok capli bir bolumu.Calisan isci sayisi,magza kirasi magza maliyeti falan gibi genis capli maliyetlerde bu isin icine katilir ve genel harcamalar ile 3 4 dolar civari tshirt adedinden kar elde edilebilir.200bin 300 bin arasida bence total satis olur.1 tane iyi oyuncunun maliyeti cikarilabilir sadece eurocup sampiyonluk tshirtunden.
 
Bu bölgedeki Enerji işini ve ihaleleri yönetenlerin ruslar olduğunu herkes bilir. Ruslar Türki cumhuriyetler dışında İran Irak gibi yerlerde de hakimiyet kurdu. Bunun sonucu olarak Rusların bölgede en güvendiği adam Ünal aysal bir çok ihale aldı Hatta Ruslarla arayı düzeltmek isteyen devlet (o yıllardan bahsediyorum) Gebze'de Aysal'a bir enerji santrali ihalesi de verdi. İran Cumhurbaşkanının TR'ye geldiğinde A.Gül dışında görüşmede Aysal'ın da olmasını isteme sebebi bu.

Demirören Çalık Ciner grupları enerji işine yatırım yapıyorlar RTE'ye komisyonlarını ödüyorlar. Ortada ise komisyon da ödemeyen üstüne ihaleleri toplayan bir Aysal var. Sonuç? Fişi kesildi Aysal'ın. GS camiasında derin devlet işe iş yapan kişiler fetvayı verdi Aysal'a yüklenilmeye başlandı. Havz medyasını oluşturan Ciner Demirören Çalık gruplarının gazeteleri Aysal'a saldırdı. Ve O Aysal'a saldıran gazetelerden alınan donelerle burda aysal anlatılıyor. Dikkat edin GS'ın borcunu 200milyon arttıran Polat'a laf çakan yok! Çünkü Polat da o enerji işinde bu gruplarla beraber hareket eden adam. Ama Aysal'a yüklen! Bu depo olayı da ne hikmetse o gazetelerde çıktı. Önce Gebze diye çıktı sonra çataşla oldu! Bir vakit sonra doğru olduğu su götürmez gerçek oldu! Hadiyin buyrun şu depodan aldı o parayı diyin?

Aysal finansal anlamda sihirbaz evet. GS'a geldiğinden sonra ilk işi kısa dönem likidite için hisse senedi satmak oldu. Hİsse değerini arttırttı sattı hisseleri düşürttü sermaye artışı yaptı. 2. sermaye artışı sonrası SPK şartlarını kullanıp kulübün elindeki hisse miktarını gene ilk baştaki seviyeye getirdi. Bu yüzden Aysal'a yüklenebilme şansları yok. Sİyaset ile GSı sahibi gören adamlar arasındaki görüşmeler de belli. Dursun Özbek öncesi Duygun'un neden başkan olduğu da ardından neden Dursun'un geldiğini de tüm camia biliyor. Ama Camia yavaş yavaş şerefsizleşmeye başladı. GS lisesind e bir çocuğa taciz var. İnan Kıraç Candan Erçetin dahil camianın önemli isimleir bir araya gelip olayın ört bas edilmesi için çalıştılar. Ve GS Liseli bir kişi bile bu konud Bahsetmiyor. Liselerine gelecek bir karalama onlr için daha üzücü bir çocuğun hayatından!

Neyse zamanım olsa burda kitap yazacak kadar anlatırım Havuz medyasında çıkan Aysal haberlerini baz alıp Aysal kötü kaka! Ne yapmış Aysal? Pandev almış Hajrovic almış vay anasını be!! Tarihin en büyük hata yapan transfer hamleleri bunlar tabii! Al Bayern Münih Götze'ye 50 milyon verdi şu an satacak ki kıça giren daha fazla olacak! Hamit'i aldı diye eleştiriliyor adam:))

Kulüp senelerdir onu yiyen şerefsizlerin elinde! Başa kim gelirse gelsin aynı adamlar kulübü söğüşlüyor! Misal şimdi basketbolda t-shirt satılacak işte tanesinden 7-8 dolar kar bekleyen arkadaşlar va ya! Ahahahah gülüyorum. Çünkü o t-shirt'ü X kişi 2 dolara yapar kulübe 6 dolara satar kulüp 8 dolara taraftara satar! GS'da sistem böyle işliyor. Her operasyon organizasyon birilerini zengin ediyor. Sonra? Sonra ayna tut ahahaha İlker de bilmediğimiz adam olsa neyse! Tamam özünde iyi adamdır ama iyi olmak saplantılı olmadığını göstermiyor. Daha Aysal ilk başa geçti bu eleştirdi! Şampiyon olduk falan farketmedi kötüleşse kulüp diye bekledi. Bunla ronurlu adamlar olsa Kemal abi-İskender cayla olayında alacakları tutum ile saygıdeğer olurlardı. Bunlar piyon! Hep birileri onları kullanacak.


Neyse

Basketbolda saha içi ilk sıra koltukların 18000 euro olacağı söyleniyor. Para birimi belki TL'dir ama bana denen € ve 2 yıllık verilecekmiş o 70 koltuk! Tribün kombinelerinin minumum 500 TL olacağı söyleniyor. diğer saha içi koltuklarda da haırı sayılır bir fiyat artışı yapılması bekleniyormuş. Yarın belli olacak fiyatlar
aynen suhan abı camıa aysala hıc sahıp cıkmadı hataları olmadımı olmustur. bıat etmedı hukumete bu aysala sallayanlar bir kez olsun genel kurula. onun zamanında alacaklar genelde ödeniyordu . millet hajrovıcten bahsedıyo ama arroyo dan drogbadan bahseden yok
 
bügün takım ziyarete gidiyor . birileri akıl etse orada türk telekom veya kapsamlı bir sponsor desteği ile dönülür ama bunu akıl edecek kimse yoktur
 
"Galatasaray Türk Telekom Odebank"....

Ne ödeme sorunu kalır ne bütçe...

Bir zamanlar Voleyboldaki Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom gibi....
 
Bu basketbol yönetiminin yaptıkları, Ünal Aysal'ın yaptıklarının yanında devrim kalır. Basketbol konusunda vasıfsız arıyorsanız basketbol sözlüğünde vasıfsızlığın kelime anlamının karşılığı Ünal Aysal'dır.

Mevcut yönetimi övdüğümü düşünmeyin. Aysal o kadar kötü yönetti. Varın siz hesaplayın durumu..


Hakiki devrim yaptılar :), Kombinen hayırlı olsun.
 
Bütçe konusun da yöneticilerin beceriksizliği ve bu beceriksizliği iyi değerlendiren sponsorların kendi çıkarlarına uygun rakamlı anlaşmalar yapmaları önümüzdeki engellerden biri. Odeabank 3 milyona 3 yıllık anlaşma yaptı ve şu an bu rakamı yükseltmek onların elinde. Ama diğer taraftan yöneticiler anlaşma içeriğinde olmayan bazı şeyleri dayatarak fiyat yükseltebilirler. Mesela Odeabank sadece isim hakkını aldıysa salonda parke üzerine Odeabank yazılı büyük çıkartmalar için ek ücret talep edilir. Salon ve çevresindeki her Odeabank afişi için, salon içinde dağıtılan her broşür için, elektronik billboardlarda yer alan her Odeabank tanıtımı için falan ücret talep edilip sponsor katkısı artırılabilir. Sponsorluk anlaşmasının metnini bilmediğim için tüm bu ayrıntılar anlaşma içinde var mıdır bilmiyorum. Ama mutlaka bahsettiklerim gibi gözden kaçan ayrıntılar bulunacaktır. İşte bunları araştırıp düşünüp Odeabank iler konuşacak birileri gerekiyor. Becerikli ve iş bitirme kapasitesi olan yöneticiler el atarsa Odeabank da mutlaka ikna edilecektir.

Tabi bizde yönetim yanında taraftar noktasında da sıkıntı var. Özellikle son yıllarda "iyi gün taraftarı" oranı önemli oranda arttı. Başarı varsa, sonunda haz varsa, "gidilmeye değer maç" gibi faktörler ön plana çıkmaya başladı. 3 Temmuz süreci şikeci takım taraftarlarının şikeyi bile sahiplenmesini dolayısıyla takıma aidiyet duygusunu beraberinde getirirken bizim takımda aidiyet duygusu ne yazık ki azaldı. Burada yönetimin de rol oynadığını düşünüyorum. Camia evlatlarına (!) yapılan zamlar, cemiyete-çevreye-liseye-taraftar gruplarına çekilen peşkeşler vs derken "Forma, T-shirt, bileklik alayım da bunlar mı faydalansın?" fikrini oluşturdu ve taraftardaki kırgınlığı perçinledi. Son final maçı öncesi olanlar ise bu durumu bir üst seviyeye çıkardı. Ama ısrarla belirteyim ki sene başında (futbolda da şampiyonluk falan yaşamışken) 200-300 TL'den 800 kombine alan taraftar kesinlikle sütten çıkmış ak kaşık değil. Kızlarda EL şampiyonluğu sonrası ilk lig maçında 500 taraftar falan vardı. Ekrem Memnun'un bile sitem ettiği (ki Ekrem Hoca çok sitemkar değildir, bundan dolayı da eleştiriliyor hatta) taraftar sütten çıkmış ak kaşık değil. Bedava dağıtılan T-shirtleri 5'er 10'ar poşete dolduranların "Don"a para vereceklerini zannetmiyorum.

Bu şampiyonluk artık bazı kapıları açmalı diye umut etmek istiyorum. İlk adımı yine biz atmalıyız. Ligde kalan maçlarda yine boş koltuk bulma sıkıntısı yaşanmalı (yazarken gülümsedim), forma ve T-shirt satışları artmalı ve kombine satışları patlamalı. Israrla söylüyorum, 5000 kombine satılmazsa seneye gelip forumda "yönetim şöyle, Sinan formsuz, hoca mola almıyor, hoca maç seçiyor" deme hakkımızın olmadığını düşünüyorum. Bu adıma yönetim de karşı adım atmalı. Muhtemelen EL olacağı için kombinelere zam gelecek ki gelsin anlayışla karşılarım, zam oranı iyi ayarlanmalı ve en azından GSBonus ve bir kaç kredi kartına taksit yapılmalı. Peşkeş çektikleri koltukları o kodamanlara para ile satmalılar. Salondaki taraftar grubunun imtiyazlarına biraz set çekmeliler. Ek bir sürü şey de yapılabilir ki zaten forumda arkadaşlar sürekli bahsediyorlar.

El ele verip, bu şampiyonluğu fırsata çevirip bir basketbol geleneği, basketbol kültürü oluşturmamız gerekiyor. Her zaman ilklerin takımı olduk, Türkiye'ye ilkleri yaşattık ve her alanda milli takım anlamında da başarıların temelini biz attık. Basketbolda da ülke çapında yükselme misyonu aynı futbolda olduğu gibi bize bağlı diye düşünüyorum. Gelenekleri ve kültürü olan bir kulüp olduğumuz için bunu iddia ediyorum.

Zam oranı iyi ayarlanmalı diye temenni etmiştim, en az oran %125.
Net söylüyorum. Bu sene bazı konuklar (!) saha içi koltuklarda kombine sahipleri ile sorun yaşamışlardı. Saha içi fiyatları kesinlikle taraftarı oradan uzak tutup o konukların (!) rahatı için bu şekilde ayarlandı.
Kulüp bize satmayıp daha yüksek fiyatlara başkalarına satsa anlarım yine ama satmayacaklarından ve final maçındaki gibi olacağından o kadar eminim ki o yüzden biz de EL'deyiz bu fiyatlar normal diyemiyorum.
Geçen sene 1000 TL olan yerleri araba fiyatlarına satmak art niyetten başka bir şey değil. Bunu ne EL ile ne başka bir şey ile açıklayamazsınız.
Önce biz adım atalım sonra yönetim atmalı dedik ama yönetim biz adım atmayalım diye önümüze duvar ördü. Gerisi kendi bilecekleri iş!!!
 
Aysal ve diğer Başkanların yönetme sorunlarına ilişkin:
Aysalın ilk yönetimi başarılıdır, çünkü bir ekip, iş yapmak isteyen gönüllülerdi serdar bey bence gayet net anlatmış. Daha sonra aysal yaptığı her iyi şeyi kat kat kötüleştirerek mahvetti. Ben Polat'a haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Bir başka taraftan da bakmak lazım bu işler siyasetten bağımsız değil, bunların hepsi çok zengin iş adamları ve hepsinin bağlantıları vs var klüp dengelerinde de bazan bi ekip bazan diğer ekip öne geçiyor. Ne olması gerek: cidden iyi yönetim ve yönetim kurulu gerekli. Gerçekten galatasarayı düşünen kendi düşüncelerinin önüne koyan insanlara ihtiyaç var. Düzgün yönetim, dürüst yöneticiler lazım.
 
Yalniz kombine fiyatlarina ciddi protesto var. Şuan twitter'da ilk siradaki hasthag # Galatasaraydahirsizvar
Bu zihniyet ile ne basketbol kültürü nede basari elde edebiliriz... Saglam bir sponsor şart !
 
"euroleague yeni bir format oluşturuyor. bu format içinde galatasaray'ın öncelikle play-off'u hedeflemesi gerekiyor. 1-2 yıl adım adım ilerlemek ve ilk önce euroleague'de son 8 takım arasına kalmak gerekiyor."

"anadolu efes ile birleşme söz konusu olamaz. efes, avrupa'da bir ekol. efes hiçbir kulüple birleşmez, bu tamamen bir spekülasyon. ben efes'ten yetişmiş, yıllarca orada görev almış ve tuncay özilhan'ı çok iyi tanıyan birisi olarak bunun imkansız olduğunu biliyorum. telekom olayına gelince, aslında sempatik duran bir olay. neden? çünkü galatasaray futbol takımının en büyük sponsoru türk telekom. telekom, türkiye'nin en büyük kurumsal markalarından biri. işte o zaman euroleague'de final four ve şampiyonluk adayı bir galatasaray'dan bahsedilebilir. galatasaray'ın takım gücüyle telekom'un marka gücü birleştiği anda euroleague'de şampiyon olabilecek bir takım doğar." "derbi maçlarına tabii ki daha iyi konsantre oluyoruz. avrupa şampiyonluğu sonrasında idmansız, sakat ve hasta oyuncularla çıktık beşiktaş maçına. ama takımın karakteri oturmamış olsaydı bu derbiyi kaybederdik."

"futbol takımımız iyi bir sezon geçirmedi. sonuçta hedefimizde bir türkiye kupası var. biz galatasaray'ın şampiyonlar ligi'nde tur atladığı, üst üste şampiyonluklar yaşadığı arena'dan çıkılamaz olduğu, drogba'nın, melo'nun, sneijder'in olduğu takımı arıyoruz. tarihi neuchatel maçını ali sami yen'de açık tribünde izledim. o maçı hiç unutmadım."

"bakarsınız ileride türkiye'nin en büyük kulübünün başkanlığına soyunurum"dedi. türkiye ligi ve euroleague'de toplam 80-90 maç yapmak durumunda olacaklarını ifade eden başarılı koç, "biz 9-10 milyon dolarlık bir bütçe ve tecrübemizle, heyecan verici bir takım kurabileceğimizi vadediyoruz. ben, hedefi olan takımlarda çalışan bir antrenörüm. önümüzdeki sezon heyecan verecek bir takım isteniyorsa, başında da benim olmam isteniyorsa, mutlaka sağlam bir bütçenin oluşturulması gerekiyor"

fatih terim şu anda türk futbolunun başında. keşke aydın örs de türk basketbolunun başında yer alabilse...

fatih hocayı çok seviyorum ve muhabbetimiz de var. şampiyonluktan sonra konuşamadım çünkü çok yoğundum o da yoğun. her karşılaştığımızda oturup sohbet ediyoruz. çok iyi dostluğumuz var. aydın örs ile birlikte fatih terim'in türk sporunda çok yerleri var ki büyük katkıları da görmezden gelinemez. bu iki isim avrupa'daki büyük takımlara başarılar kazandıran hocalarımızdır. her ikisini de takdir ediyorum. fatih terim şu anda türk futbolunun başında, keşke aydın örs de türk basketbolunun yönlendirilmesinde yer alabilse. ümit ediyorum ki önümüzdeki dönemde bu da oluşur. bu isimler çok değerli insanlar. umarım gün geldiğinde benden de bu şekilde bahsedilir.

ergin ataman
 
Sühan Bey anlattıklarınızı okudum. Güzel masal anlatıyorsunuz. Aysal'la alakalı söylenenleri iktidarın propagandalarına bağladınız. Maden öyle şu sorulara bir cevap verin öyleyse.

Bu depo olayını bizaat tv'de anlatan kim, Aysal'la turizm işinde iş ortağı olan başkan Özbek. Diyelimki bu bir iftira. İnsan ne yapar. Cevap verir. Varmı cevap. Yok. Konuşan zurnanın son deliği değil. Gs başkanı. Soma için düzenlenen maçın gelirlerinin Aysal zamanındaki bazı kişilerin yediğini söyleyen kim D. Yarsuvat. Söylediği gün sıfatı ne Galatasaray başkanı. Nerden tv'den. Varmı cevap. Yok. Bunları çoğaltırımda çoğaltırım. Bunlar hangi iktidar borozanı gazetelerin iddiaları.

2016 bütçe görüşmelerindeki konuşması forumda. Veriyormu cevap. Yok. 2015'te veriyormu. Yok. Şahsiyeti olan bir insan böyle iddialara cevap verir. Bunları yiyip oturanın söyleyeceği birşey yoktur. O ne anlatıyor hikaye.

Neyse ben forumdaki arkadaşlara Aysal'ın asıl sorununu söyleyim. (Bu bundan sonra neler yapılması gerektiğinede ışık tutacak.) Zeka sorunu var. Bütünü kavrayamıyor. 3,5 senelik spor kulübü yöneticiliği sonrasında dahi, bir spor kulübünün ne olduğunu, nasıl yönetileceğini kavrayamamış. Bunu nerden çıkarıyorum. 2016 bütçe konuşmasına bakalım. Aynen şöyle diyor. "Bizim dönemimizde pahalıya alınmış. Ucuza satılmış bir mal yok. Yani futbolcu alımı satımından dolayı, savurganlıklardan dolayı edilmiş bir zarar yok." Spor kulübünü işleyişini birşeye benzetmeye gerek yok ancak Aysal buna ihtiyaç duyuyor. Onada tamam. Ancak spor kulübü için sporcu, mal alıp satan tüccarın için alıp sattığı mala karlılık gelmez. (üretimden değil alıp satmadan bahsediyor, yani sanayici değil tüccarı tarif ediyor) Gelse gelse malları yükleyip, boşaltan çalıştırdığın işçiye karşılık gelir.

Bugün spor endüstrisinde, futbol hariç diğer tüm branşlarda % 95-100 ortalamayla bonservis parası ödenmiyor. Zaten malları bedava alıp bedava satıyoruz. Futbolda ise mesele mal alıp satarken zarar etmemek olsaydı, dünyada her sezon sonu binlerce mal bedava pazara çıkıyor. Aysal tonlarca bedava mal alabilirdi. Futbol takımına 45 kişiyide bu kafayla aldı heralde.

Bu çapsızlığı bir kenara koyalım. Şimdi bir profesyonel spor kulübünün temel gelirlerine ve giderlerine bir göz atalım.

Giderler : 1. Çalıştırdığın (sözleşmeli işe aldığın) tüm şahısların maaşları (sporcu, manager, teknik adam, idari personel, ahçı, bekçi, şoför, muhasebeci) 2. Takımların seyahat, konaklama masrafları 3. Spor Salonu, Kamp tesisleri giderleri 4. Bankalara borçlu isen faiz giderleri 5. Bonservis ile sporcu transferi yaparsan bonservis giderleri 5. Sosyal Tesis Giderleri 6. Vergiler

Gelirler : 1. Bilet gelirleri 2. Reklam gelirleri 3. Bağışlar 4. Medya yayın hakları gelirleri 5. Üyelik aidatları 6. Gayrimenkul sahibi isen kira gelirleri 7. Menkul sahibi isen faiz, borsa gelirleri

Daha sonra içeriğine dedineceğim sihirbaz (liberal) ekonomi zırvasının aksine gerçek ekonomide tek kural vardır. Gelirlerin toplamı, giderlerin toplamından fazla ise kardasın, giderlerin toplamı, gelirlerin toplamından toplamından fazla ise zarardasın demektir. Biz bir özel işletme değil spor kulübü olduğumuz için kar etmemize de gerek yok (borçları kapatma zorunluluğumuzu geçiyorum), ancak zararda etmemeliyiz.

Gelelim bizim için işin pratiğine. Bizim ülkemizde, genel ekonomik durum ve sosyal alışkanlıklardan ötürü herhangi bir spor kulübünün tüm gelirleri ve giderleri için titizlikle ele alınması gerekir. Yani bazı şeyleri iyi yaparak diğer şeylerden taviz verebileceğini düşünmek büyük hata olur. (Almanya'da veya İngiltere'de böyle değil.) Ayrıntılarda ise futbol'u ve diğer branşları işleyiş farkından (yetiştirip satma, parlalıp satma) dolayı ayırmak durumundayız.

Amatör branşlarda yapılacak iş şudur. Tüm gelir kalemlerini sürekli olarak zorluyorsun. Bir bütçe oluşturdun. Atıyorum. 10 milyon dolar. Hedeflerine uygun olduğunu düşündüğün antrenörüne bu bütçeyi veriyorsun. Oda bu bütçe doğrultusunda takım oluşturuyor. Ve sezonu oynuyor. Yani bu sene yönetimin yaptığı gibi. Yada Aysal'ın yapmadığı gibi. O ne yapmıştı. 6-7 milyon TL olan amatör branş idari yönetim giderini 45 milyon TL'ye çıkarmıştı. Ülkemizde amatör branşların gelirleri, giderleri genel olarka zaten karşılamıyorken birde. Yani bu şuna benziyor. Tesisatçı dükkanınız var 20 senelik. Ayda 3000 TL para kazanıyorsunuz. Sonra dükkanın üstünüze olan tapusunu satıp aylık 50.000.000 TL ye tek kendiniz çalışan tesisatçıya Genel Müdür işe alıyorsunuz. Nasıl sihirbazlık iyi değilmi ?

Futbolda ise amatör branşlardan farklı olarak önemli gelirler kadar katkı yapacak bir gelir kalemi var. Yetiştirip satma, parlatıp satma. Bunu dünyada başarıyla uygulayan örnek varmı. Pek çok. Lyon, Madrid, Porto, Benfica, Shaktar .... Herkes böylemi değil. Bilet, medya ve sponsorluk'tan elde elde ettiği çok yüksek gelirin rahatlığıyla,ilgiyi ve dolayısıyla bu gelirleri yüksek tutmak amacını giderek tüketici konumunda olan kulüplerde var. Juventus, Chelsea vb. Peki ikisinide yapan kulü yokmu. Oda var. Barcelona. Peki ne yok. Birde kimler var. Bunların hiçbirini yapamayan, sürekli zarar eden, 20 kişilik işe (mal bedava alınıyor diye heralde) 45 kişi dolduran, oyuncu paramı ödemezseniz giderim dediği halde bilmem artık ne için umursamayan, belki 10 milyon dolar kayba uğradığın (baskebolculara 50.000-100.000TL yi ödeyemezken birde) ..... Gs var. Uefanın bu konulardan ceza verdiği.

Peki olması gereken ne. İhtiyaç. Ekonomik ve kurumsal akla beraber sahip bir yönetim kurulundadır.

Kurumsal akıl nedir. İş çevresinden seçileceklerinden sahip olmadıkları sportif teknik bilgiden dolayı, sportif aklı kulübe getirecek ve ona zaman sağlayacak bilinçtir. Basketbol takımlarımız özelinde düşünürsek 3 adet harika sportfi akal sahibiz. Tek gereken devam etmelerinin sağlanması. Bu nasıl olacak ekonomik ihtiyaçların karşılanmasının yanında Ataman'ı, Memnun'u Terim'i yolladığın gibi yollamayacaksın. Ataman kiraz lazım diyorsa, sen kuş kadar bildiğinle erik alalım demeyeceksin. Takımın bir oyuncusuyla (mesela Schilb) Ataman'ın takımdaki otoritesini sarsacak ilişkilere girmeyeceksin. Buna sahip olursan. Kuluü kalkınız. Sahip olmassan don-gömlek kaçmak zorunda kalırsın zaten.

Ekonomik akıl nedir. Ekonomik akıl kulübün yukarıda saydığım tüm gelirlerini artıracak planlara, projelere sahip olan ve bunları uygulayarak gelirleri artıran, doğru riskleri alan, aldığı riskere karşı doğru pozisyon alan akıldır. Olmayan dolayısıyla ödeyemeyeceğin bir parayla 10 milyon dolarlık takım kurup, zaten parayı ödeyemeyeceği için sportif başarısızlığın kesin olduğu, sonuç olarak 10 milyon dolarıda çöpe atan gerizekalılık değil.

Son olarak biraz siyaset ve tarih olacak ancak bu sihirbazlık söylemi nerden geliyor. Bu Aysal takipçileri nerden kendilerinde doğruluk buluyor. Ona gireyim. Bilindiği gibi ülkemizde siyaset imparatorluğumuzun son dönemi ortaya çıkmıştır. Temel olarka 3 siyasi kanat olmuştur. 1. Milliyetçiler 2. Liberaller 3. İslamcılar Milliyetçiler İttihat ve Terakki çizgisinden sonra Atatürk çizgisinden geliyorlar. Bunlar genel olarak dışarıya karşı Batıya karşı sömürüye karşı bir tavır sergilemişlerdir. (Mustafa Kemal) Liberaller ise dışarıya (batıya), sömürüye karşı değil, onların güdümünde olmuşlardır.(Ali Kemal, Prens Sabahattin) Genel olarak. İslamcılara grimiyorum konumuzla alakası yok. Bu siyasi kutuplaşmanın aslında bugünde devam ettiği konuyu tarihi olarak incelemeyenler bilmez. Ancak öyledir. Liberaller ile milliyetçiler arasındaki dış politikada olan bu ayrım, sosyolojide (bireycilik ve toplumculuk) ve ekonomi üstünde de devam eder. Liberal çizgi 90'larda Özal çevresinde yer bulmuştu. Ve çok modaydı. Medyaya hakimdiler. Çandar'dan, Altan kardeşlere. Üstüne 1980 darbesiyle oluşmaya başlayan lümpen kitlemizde var. Neler anlatıyordular. (Benimde 20'li yaşlarım. Bende yiyenlerdenim) Ekonomide devlet iştirakinin ilkellik olduğu, toplumculuğun zırvalık olduğu. (Son ABD krizinde devlet özel teşebbüsleri kurtarınca aslında batanın ne olduğunu gördük tabi) Yeni yüzyılda başında globalizm tartışmaları. Derken bloomberg tvler geldi. Sabahtan akşama o hisse ne oldu, bu hisse ne oldu diye konuşup ekonomi düzelteceğini sananlar varya. İşte bu ekonomideki sihirbazlık hikayesi temeli neoliberalizmin tüm dünyada, kucağında oturtup doyurduklarının lümpen avama pazarladıkları hikayedir. İşler sihirbazlıkla falan hallolmaz. İşler akılla, bilgiyle, tecrübeyle hallolur. Aysal'ın sermaye artırımı ve hisse satışı akıllı bir harekettir. Zaten ben itiraz edeni de daha görmedim. Ancak spor kulübünün bunun haricindeki diğer işlerinde bu akıldan eser gösteremezsen, gridiğin girdaptan çıkamazsın don-gömlek kaçarsın. Galatasaray tarihinde varmı bilmiyorum. Ancak son 30 senede tek.

Birde gezi olaylarında takındığı tavır (kulüpler içinde tek) yüzünden sempati duyuyorsanız. Agnostik, Atatürkçüyüm. Sizce en çok sempatiyi kim duyar ? Fakat bu konunun kulübün yönetilmesiyle ilgisi yok. Organize olmalarına rağmen erdem olarak çarşının yanından geçemeyen Ultraaslan'dan, başta verdiği desteği icraatleri sonrası sorgulamaya geçen genel kuruldan, bu konuda gösterdiğiniz erdemden dolayı destek hakettiğini düşünüyorsanız. Buna da katılmıyorum. Sebepler ayrıntılı. Girmiyorum.
 
Duygun Yarsuvat cemaatin Fenerbahçe'den 50 milyon dolar talep ettiğinide söyledi Galatasaray başkanı iken :) hakeza Dursun Özbek'de tarihin en büyük basketbol sponsorunu da bulmuştu. :)
 
Sühan Bey anlattıklarınızı okudum. Güzel masal anlatıyorsunuz. Aysal'la alakalı söylenenleri iktidarın propagandalarına bağladınız. Maden öyle şu sorulara bir cevap verin öyleyse.

Bu depo olayını bizaat tv'de anlatan kim, Aysal'la turizm işinde iş ortağı olan başkan Özbek. Diyelimki bu bir iftira. İnsan ne yapar. Cevap verir. Varmı cevap. Yok. Konuşan zurnanın son deliği değil. Gs başkanı. Soma için düzenlenen maçın gelirlerinin Aysal zamanındaki bazı kişilerin yediğini söyleyen kim D. Yarsuvat. Söylediği gün sıfatı ne Galatasaray başkanı. Nerden tv'den. Varmı cevap. Yok. Bunları çoğaltırımda çoğaltırım. Bunlar hangi iktidar borozanı gazetelerin iddiaları.

2016 bütçe görüşmelerindeki konuşması forumda. Veriyormu cevap. Yok. 2015'te veriyormu. Yok. Şahsiyeti olan bir insan böyle iddialara cevap verir. Bunları yiyip oturanın söyleyeceği birşey yoktur. O ne anlatıyor hikaye.

Neyse ben forumdaki arkadaşlara Aysal'ın asıl sorununu söyleyim. (Bu bundan sonra neler yapılması gerektiğinede ışık tutacak.) Zeka sorunu var. Bütünü kavrayamıyor. 3,5 senelik spor kulübü yöneticiliği sonrasında dahi, bir spor kulübünün ne olduğunu, nasıl yönetileceğini kavrayamamış. Bunu nerden çıkarıyorum. 2016 bütçe konuşmasına bakalım. Aynen şöyle diyor. "Bizim dönemimizde pahalıya alınmış. Ucuza satılmış bir mal yok. Yani futbolcu alımı satımından dolayı, savurganlıklardan dolayı edilmiş bir zarar yok." Spor kulübünü işleyişini birşeye benzetmeye gerek yok ancak Aysal buna ihtiyaç duyuyor. Onada tamam. Ancak spor kulübü için sporcu, mal alıp satan tüccarın için alıp sattığı mala karlılık gelmez. (üretimden değil alıp satmadan bahsediyor, yani sanayici değil tüccarı tarif ediyor) Gelse gelse malları yükleyip, boşaltan çalıştırdığın işçiye karşılık gelir.

Bugün spor endüstrisinde, futbol hariç diğer tüm branşlarda % 95-100 ortalamayla bonservis parası ödenmiyor. Zaten malları bedava alıp bedava satıyoruz. Futbolda ise mesele mal alıp satarken zarar etmemek olsaydı, dünyada her sezon sonu binlerce mal bedava pazara çıkıyor. Aysal tonlarca bedava mal alabilirdi. Futbol takımına 45 kişiyide bu kafayla aldı heralde.

Bu çapsızlığı bir kenara koyalım. Şimdi bir profesyonel spor kulübünün temel gelirlerine ve giderlerine bir göz atalım.

Giderler : 1. Çalıştırdığın (sözleşmeli işe aldığın) tüm şahısların maaşları (sporcu, manager, teknik adam, idari personel, ahçı, bekçi, şoför, muhasebeci) 2. Takımların seyahat, konaklama masrafları 3. Spor Salonu, Kamp tesisleri giderleri 4. Bankalara borçlu isen faiz giderleri 5. Bonservis ile sporcu transferi yaparsan bonservis giderleri 5. Sosyal Tesis Giderleri 6. Vergiler

Gelirler : 1. Bilet gelirleri 2. Reklam gelirleri 3. Bağışlar 4. Medya yayın hakları gelirleri 5. Üyelik aidatları 6. Gayrimenkul sahibi isen kira gelirleri 7. Menkul sahibi isen faiz, borsa gelirleri

Daha sonra içeriğine dedineceğim sihirbaz (liberal) ekonomi zırvasının aksine gerçek ekonomide tek kural vardır. Gelirlerin toplamı, giderlerin toplamından fazla ise kardasın, giderlerin toplamı, gelirlerin toplamından toplamından fazla ise zarardasın demektir. Biz bir özel işletme değil spor kulübü olduğumuz için kar etmemize de gerek yok (borçları kapatma zorunluluğumuzu geçiyorum), ancak zararda etmemeliyiz.

Gelelim bizim için işin pratiğine. Bizim ülkemizde, genel ekonomik durum ve sosyal alışkanlıklardan ötürü herhangi bir spor kulübünün tüm gelirleri ve giderleri için titizlikle ele alınması gerekir. Yani bazı şeyleri iyi yaparak diğer şeylerden taviz verebileceğini düşünmek büyük hata olur. (Almanya'da veya İngiltere'de böyle değil.) Ayrıntılarda ise futbol'u ve diğer branşları işleyiş farkından (yetiştirip satma, parlalıp satma) dolayı ayırmak durumundayız.

Amatör branşlarda yapılacak iş şudur. Tüm gelir kalemlerini sürekli olarak zorluyorsun. Bir bütçe oluşturdun. Atıyorum. 10 milyon dolar. Hedeflerine uygun olduğunu düşündüğün antrenörüne bu bütçeyi veriyorsun. Oda bu bütçe doğrultusunda takım oluşturuyor. Ve sezonu oynuyor. Yani bu sene yönetimin yaptığı gibi. Yada Aysal'ın yapmadığı gibi. O ne yapmıştı. 6-7 milyon TL olan amatör branş idari yönetim giderini 45 milyon TL'ye çıkarmıştı. Ülkemizde amatör branşların gelirleri, giderleri genel olarka zaten karşılamıyorken birde. Yani bu şuna benziyor. Tesisatçı dükkanınız var 20 senelik. Ayda 3000 TL para kazanıyorsunuz. Sonra dükkanın üstünüze olan tapusunu satıp aylık 50.000.000 TL ye tek kendiniz çalışan tesisatçıya Genel Müdür işe alıyorsunuz. Nasıl sihirbazlık iyi değilmi ?

Futbolda ise amatör branşlardan farklı olarak önemli gelirler kadar katkı yapacak bir gelir kalemi var. Yetiştirip satma, parlatıp satma. Bunu dünyada başarıyla uygulayan örnek varmı. Pek çok. Lyon, Madrid, Porto, Benfica, Shaktar .... Herkes böylemi değil. Bilet, medya ve sponsorluk'tan elde elde ettiği çok yüksek gelirin rahatlığıyla,ilgiyi ve dolayısıyla bu gelirleri yüksek tutmak amacını giderek tüketici konumunda olan kulüplerde var. Juventus, Chelsea vb. Peki ikisinide yapan kulü yokmu. Oda var. Barcelona. Peki ne yok. Birde kimler var. Bunların hiçbirini yapamayan, sürekli zarar eden, 20 kişilik işe (mal bedava alınıyor diye heralde) 45 kişi dolduran, oyuncu paramı ödemezseniz giderim dediği halde bilmem artık ne için umursamayan, belki 10 milyon dolar kayba uğradığın (baskebolculara 50.000-100.000TL yi ödeyemezken birde) ..... Gs var. Uefanın bu konulardan ceza verdiği.

Peki olması gereken ne. İhtiyaç. Ekonomik ve kurumsal akla beraber sahip bir yönetim kurulundadır.

Kurumsal akıl nedir. İş çevresinden seçileceklerinden sahip olmadıkları sportif teknik bilgiden dolayı, sportif aklı kulübe getirecek ve ona zaman sağlayacak bilinçtir. Basketbol takımlarımız özelinde düşünürsek 3 adet harika sportfi akal sahibiz. Tek gereken devam etmelerinin sağlanması. Bu nasıl olacak ekonomik ihtiyaçların karşılanmasının yanında Ataman'ı, Memnun'u Terim'i yolladığın gibi yollamayacaksın. Ataman kiraz lazım diyorsa, sen kuş kadar bildiğinle erik alalım demeyeceksin. Takımın bir oyuncusuyla (mesela Schilb) Ataman'ın takımdaki otoritesini sarsacak ilişkilere girmeyeceksin. Buna sahip olursan. Kuluü kalkınız. Sahip olmassan don-gömlek kaçmak zorunda kalırsın zaten.

Ekonomik akıl nedir. Ekonomik akıl kulübün yukarıda saydığım tüm gelirlerini artıracak planlara, projelere sahip olan ve bunları uygulayarak gelirleri artıran, doğru riskleri alan, aldığı riskere karşı doğru pozisyon alan akıldır. Olmayan dolayısıyla ödeyemeyeceğin bir parayla 10 milyon dolarlık takım kurup, zaten parayı ödeyemeyeceği için sportif başarısızlığın kesin olduğu, sonuç olarak 10 milyon dolarıda çöpe atan gerizekalılık değil.

Son olarak biraz siyaset ve tarih olacak ancak bu sihirbazlık söylemi nerden geliyor. Bu Aysal takipçileri nerden kendilerinde doğruluk buluyor. Ona gireyim. Bilindiği gibi ülkemizde siyaset imparatorluğumuzun son dönemi ortaya çıkmıştır. Temel olarka 3 siyasi kanat olmuştur. 1. Milliyetçiler 2. Liberaller 3. İslamcılar Milliyetçiler İttihat ve Terakki çizgisinden sonra Atatürk çizgisinden geliyorlar. Bunlar genel olarak dışarıya karşı Batıya karşı sömürüye karşı bir tavır sergilemişlerdir. (Mustafa Kemal) Liberaller ise dışarıya (batıya), sömürüye karşı değil, onların güdümünde olmuşlardır.(Ali Kemal, Prens Sabahattin) Genel olarak. İslamcılara grimiyorum konumuzla alakası yok. Bu siyasi kutuplaşmanın aslında bugünde devam ettiği konuyu tarihi olarak incelemeyenler bilmez. Ancak öyledir. Liberaller ile milliyetçiler arasındaki dış politikada olan bu ayrım, sosyolojide (bireycilik ve toplumculuk) ve ekonomi üstünde de devam eder. Liberal çizgi 90'larda Özal çevresinde yer bulmuştu. Ve çok modaydı. Medyaya hakimdiler. Çandar'dan, Altan kardeşlere. Üstüne 1980 darbesiyle oluşmaya başlayan lümpen kitlemizde var. Neler anlatıyordular. (Benimde 20'li yaşlarım. Bende yiyenlerdenim) Ekonomide devlet iştirakinin ilkellik olduğu, toplumculuğun zırvalık olduğu. (Son ABD krizinde devlet özel teşebbüsleri kurtarınca aslında batanın ne olduğunu gördük tabi) Yeni yüzyılda başında globalizm tartışmaları. Derken bloomberg tvler geldi. Sabahtan akşama o hisse ne oldu, bu hisse ne oldu diye konuşup ekonomi düzelteceğini sananlar varya. İşte bu ekonomideki sihirbazlık hikayesi temeli neoliberalizmin tüm dünyada, kucağında oturtup doyurduklarının lümpen avama pazarladıkları hikayedir. İşler sihirbazlıkla falan hallolmaz. İşler akılla, bilgiyle, tecrübeyle hallolur. Aysal'ın sermaye artırımı ve hisse satışı akıllı bir harekettir. Zaten ben itiraz edeni de daha görmedim. Ancak spor kulübünün bunun haricindeki diğer işlerinde bu akıldan eser gösteremezsen, gridiğin girdaptan çıkamazsın don-gömlek kaçarsın. Galatasaray tarihinde varmı bilmiyorum. Ancak son 30 senede tek.

Birde gezi olaylarında takındığı tavır (kulüpler içinde tek) yüzünden sempati duyuyorsanız. Agnostik, Atatürkçüyüm. Sizce en çok sempatiyi kim duyar ? Fakat bu konunun kulübün yönetilmesiyle ilgisi yok. Organize olmalarına rağmen erdem olarak çarşının yanından geçemeyen Ultraaslan'dan, başta verdiği desteği icraatleri sonrası sorgulamaya geçen genel kuruldan, bu konuda gösterdiğiniz erdemden dolayı destek hakettiğini düşünüyorsanız. Buna da katılmıyorum. Sebepler ayrıntılı. Girmiyorum.

Görüşlerine katılınır ya da katılınmaz, tercih meselesidir.Ancak, Serdar Bey ciddi saygıyı hak ediyor bence. Emek veriyor ve bilgi , veri koyuyor ortaya sağolsun.

Ben tekrar edeyim. Bir yönetimi diğer yönetim üzerinden tartışmaya hiç gerek yok. Ben , yaşadığım süre zarfında , günlük başarı ile caka satmak dışında fazla bir iş yapan , geleceğe dönük Galatasarayımızı kurumsallaştırmak adına uzun vadeli işler yapan , parasını ona buna yedirmeyen, kendi parasıymış gibi Galatasaray'ın parasının hesabını yapan , ciddi ve çalışkan fazla bir yönetim görmedim.Kötünün iyileri var , birbirlerine nazaran.İyi yönetimler bizim ülke olarak çok alışık olduğumuz bir durum değil zaten.O yüzden, ülkemizde yöneticilere taraftar olmaya alışılmış.Kimseye körü körüne bağlanmadan icraat bazında eleştirmek ve iyisini kötüsünü söylemek en doğrusu.
 
Aslinda Tt ile birlesme olsa 5 m bile koysalar cok rahat sağlam kadro kurariz

GT-I9100 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Benim bildiğim bugün Türk Telekom cephesinden 'Herhangi bir birleşme olayı yok. Ergin Ataman zaman zaman böyle açıklamalar yaparak sponsorların ilgisini çekmeye çalışıyor.' tarzında bir açıklama geldi.
 
4 milyondan bahsediliyodu ama ne zaman ve nasil odeniyor bilemiyorum.

ASUS_T00J cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Ben de 3 milyon dolar diye duymuştum ama netliğini bilmiyorum. Yine de böyle bir gelir kalemi varsa zamanlaması çok önemli değil direkt bütçeye eklenebilir. E zaten 6 milyon dolar bütçesi olan ve kombine gelirleri artacak şube rahatlıkla 9-10 milyonlara çıkabilir bu durumda.
 

Üst