İlgilenen bayağı arkadaş konuyu daha ayrıntılı yazayım.
Kur farkının Aysal'ın ekonomi yönetimi üzerindeki etkisinde başlayım. Kurun artacağı belli olduğu zaman (açın dönemi gazetelerini göreceksiniz) küçük bir artı maliyetle (hatırladığım 10.000.000-20.000.000 milyon TL civarındaydı) yapılan banka borçlarının yeniden yapılandırılması faaliyetini dahi Aysal, vizyoner Aysal, sihirbaz Aysal diye anlatıyordu avaneleri. Soru. Ne oldu yaramadımı işe ki ? Kulübün dikine grafikle artan borçlarını şimdi kura bağlıyorsunuz ki kendide ona bağlıyor. Sizinki de nakarat zaten. Sporcu ödemeleri döviz, gelirler TL cinsindenmiş. Günaydın. Siz şimdimi öğrendiniz bunu. Dahi başkan başkanlığı süresince görememişmi bunu. Siz Alp Yalman 96'daki seçimi Faruk Süren'e niye kaybetti sanıyorsunuz. 5 Nisan kararlarını duydunuzmu hiç? Duymadı iseniz. Sorunuz google'a, bakınız. Ona rağmen Alp Yalman artıda devretti. 1998'de ve 2001'de de kriz oldu. Aysal'ın yaşadığı sanki uzay istilası. Tüm ekonomik verileride dış kapıdaki bekçi düşünecek heralde.
İkincisi "her yönetim kendi lehine olan rakamları kullanır" konusu. Benim verdiğim rakamlar bütçedeki bağımsız değerlendirme kuruluşundan alınan rakamlar. Yani herhangi bir yönetimin yönlendirmesi söz konusu değil. Yani bu eleştiride benim değerlendirmelerime teğet.
Üçüncüsü yazınızı okudum. Adnan Polat'a yaptığınız eleştirinin büyük bölümü temlikler ile ilgili. Biz iflas etmiş ve hacizlere muhatap olacak bir kurum olsaydık. Yüksek temlik başımızı fena yakardı. Fakat biz 20-25 milyona'a malolan biz spor kulubü olduğumuz için bu olanaksız. Onun için bizim ekonomik verilerimizde zarar ve borç kaleminin yanında temlik devede kulak kadar önemi var. Bunu Polat'ı savunmak için söylemiyorum. Polat ve Aysal'ın ekonomik yönetimlerini kıyaslamak için söylüyorum. Polat benim asla affetmeyeceğim Gs başkanıdır. Çünkü Gs'ın en büyük değerini çiğnemiştir kendi işlerinin korkusundan (Yuhalama olayı sonrası) Zaten genel kurulda ibra edilmemesinin nedenide budur. Grafikten bakalım.
[/URL] [/IMG]
2008, 2009, 2010 senesinde giderlerine bakarsanız Polat'ın bütçe disiplinine uymaya çalıştığı ve uyduğu görülüyor. Aynı dönem gelire bakarsanız. 195.000.000 TL'den 290.000.000 TL'ye çıkıyor. Yani % 50 lik artış sağlamış.Ve bunu istikrarlı yapmış. Zarara bakarsanız 80.000.000 TL zarardan 19.000.000 kara gelmiş yine istikrarlı olarak. Bir konu daha. Kendi alamadığı, sefasını Aysal'ın süreceği gelirin bir kısmıda Polat'a ait. 393.000.000 TL'ye fırlayan gelirin esası stadtır. Büyük kısmı Polat'ın sayesindedir. Bir konu daha Polat bunlar içinde birde şirket gangren'lerimizden birisi şirket birleşmesinide halletti yine bu dönemde. Bu yönetim ekonomik olarak mükemmel bir yönetim.Gelelim sportif karşılığına. Tek tek branş branş yazayım.
Polat bu ekonomik verilerin tamamını takımlara yatırım olarak yansıttı. Hepsinde başarılı oldumu, olamadı. Yüzme ve kürekte geriye düşmüştük. Tekrar öne geçtik. Su topu takımımız ekonomide dip yaptığımız dönemdede zaten bozulmamıştı. Hep 1. Kadın basketbol takımına büyük yatırım yaptı. 2. kupayı aldık. Artı hayalimizde canlandırdığımız takımları kurdu. Yanlış antrenör seçiminden tam karşılığını alamadı. Erkek basketbol takımına yıllardan sonra yatırım yapıldı. İstikrarlı olarak büyüdü. Başarı arttı. En son final oynadık Mahmuti'ye. Tekerlekli sandalye takımımız en üst seviyede devam etti. Voleybol takımlarına yatırım sürecide onunla başladı. Nesic ve Barbolini sürecide böyle. Futbol takımında ise inişler çıkışlar oldu. Kewell'ı harika kadrolarda, Sarp'lı kötü kadrolarda. Skibbe'nin antrenör olduğu, Rijkard'ın antrenör olduğu. Başarılı olduklarında oldu. Olamadıklarında ise konu ekonomik yada ilgisizlik değildi. Örnek basketbol takımızda Hakan Üstünberk gibi bir yönetici daha göremeyeceğiz muhtemelen. Hatalar neydi. Yanlış antrenör seçimi, hatada ısrar (Adnan Sezgin olayı gibi) .... Zaten iyi yaptığı şeylere rağmen hatalarının ve hatalarında ısrarının bedelinide ödedi. Defoldu gitti.
Gelelim asıl konuya. Aysal'a. Aysal yönetiminin seçildiği iklimle başlayalım. Futbol takımı 8 olmuş. Polat yaptığı yağdanlık neticesinde yönetimden devrilmiş. Başkanlığa iyi hazırlığı olan pek kimse yok. Aysal camiada çok tanınmayan ancak ekonomik olarak çok güçlü bir figür. Onun başkanlığında bir yönetim kurulu oluşturuldu. Bu yönetim kurulundaki herkes Aysal'ın seçtiği isimler değil. Hatta tahmin ediyorum bazılarıyla ilk o zaman tanıştı. Fakat çok güçlü bir yönetim kurulu. Başkan olur diye beklediğiniz (Ali Dürüst), hatta başkan adayı olmuş isimler (Adnan Öztürk) yönetim kurulunda, kulübün efsanelerini (Ali Gürsoy) temsilen oğulları yönetim kurulunda. Birde Aysal'ın camiayla ilişkileri uzak olmasına rağmen kendi yakınında olan bir takım isimlerde var. Mesela Mustafa Sarıgül. Oğlu yönetime sokulmuş. Mesela yancısı Bülent Tulun. Yönetimde değil ancak ortamda. Birde Aysal o güne kadar herhangi bir spor kulübünün kapısından geçmemiş, yani işleyiş ve olabilecekler hakkında tecrübesi yok.
Yönetim çalışmaya başlıyor. İlk faaliyet, ilk kriz. İlk grup diyor. Antrenör Fatih Terim olacak. Aysal'ın yancıları diyor olmaz. Aysal konudan pek anlamadığı için ilk grup ikna ediyor. Öğlen Fatih Terim'le görüşüp anlaşıyorlar. 2 senelik. Toplantı dağıldıktan sonra (Şimdi bundan sonrası tekrar işaret edeceğim yere kadar benim düşüncemdir. Çünkü tek ihtimal bu.) Aysal'ın yancıları diyor 2 senelik bari olmasaydı. 2 senelik niye yaptınız. Bunu düşürelim. Biz bunu işi ele alınca paketleriz. Tamam oluyor. (Orası burası. Bundan sonrası zaten yaşananlar) Bunu hocaya kim söyleyecek. Başkan Refik Arkan'ı arıyor. Sözleşme 2 senelikti ancak bunu düşürelim 1 sene olsun. Sen hocaya söyle. Refik Arkan bu olmaz, problem olur diyor. Ancak sonuçta başkan talimatı. Gece Fatih Terim'in evine gidiyor. Hocam böyle böyle. Hocada tamam diyor. Fakat Terim bu. İçine yer etmiş. Şampiyon olduktan sonra uzun süreli sözleşme yapılmaya çalışılınca ne demişti. Tek tek gidiyorduk. Hayrola ne gerek var uzun süreli sözleşmeye. Peki Aysal ne demişti. Eleman. Gaf sanıyorsunuz değilmi. Gaf sanmaya devam edin öyleyse. Terim Florya'ya ilk gittiğinde ilk icraati neydi? Kendine oda hazırlatmış olan Bülent Tulun'u kovmak. Aysal'ın cevabı neydi. Benim kişisel danışmanım. Terim yollanınca Tulun'un ilk icraati neydi. Deplasmanda takım otobüsünün ön koltuğunda zafer pozu vermek.
Uzun uzun bunu neden anlattım. Aysal'ın icaatlerine bakarsanız. İşte bu ikilem içindedir. Aysal spor kulübü yönetiminden bihaber olduğu için ilk grubun yönettiği ilk 1,5-2 sene muhteşem, Aysal'ın kendi zihninde ben kavradım bu işi dediği, ilk grubu önce kafasında (Kurumsallaşma üzerinden medya önünde tartışmalar başlamıştı. Aysal kulübü tamamen profesyoneller yönetecek. Öztürk kurumsallaşmak ota boka pozisyon açıp ulufe dağıtmak değildir. Hatırladınızmı?) sonra seçimle yönetimden yolladığında, tamamen yancılarının esiri olduğunda ise Galatasaray tarihinin gördüğü en rezil yönetimdir. Bu tartışmalar ilk başladığında ben kararsızdım. Çünkü kimse benim babaın oğlu değil, öyle olsada farketmez. Aysal kurumsallaştırmak istemekte haklı. Ancak Öztürk'ün dediği gibi olacaksa bu kurumsallaştırma değil zaten, Aysal'ın derdi başka. Şimdi herşey olup bitti, görüyorumda söylüyorum bu rezilliği.
Aysal'ın hataları neydi. 1. hatası Aysal spor konusunu kavradım sandı ancak hiç kavrayamadı. İyi antrenör+İyi sporcular=başarı sandı. (Dünyanı 1 numaralı antrenörü Mourinho, evi gibi olduğu kulüpte başarıdan başarısızlığa gitti) Takım kurduk. Hoca getirdik. 8. olan takımdan şampiyonlar liginde direkt çeyrek final. Ben bunları ne çekiyorumki. dedi. "Ama o enerji işinde öyle Aysal. Santrali yaptın. Alıcı devletlede anlaşmayı imzaladın. Tamam bitti. Gelsin paralar." Manciniyi getirip onca harcanan paraya rağmen çuvallayınca Allah Allah demiştir. Önceden oluyordu. Şimdi niye olmadı. "Mahareti kendinde mi sandın Aysal. Maharet ne sende, ne Dürüstte, ne Öztürkte... Maharet teknik adamdadır. Birazda güncel yakalanan uyumda. Terim, Ataman, Memnun, Hamzaoğlu. Sen sadece onun ihtiyacı olanı yerine getirirsin. Parayı sağlarsın. Eğer bu iki faktörü yakaladıysan da ilk kural; yapış bacağına bırakma. Taki başarısızlık gelene kadar" Ekonomik planlarını buna göre yaptı. Gereksiz bonkörlüğünün bir nedeni bu. 2. hatası yanındaki çakallardan bir türlü kurtulamadı. Onların fikirerinin kötü olduğunu süreç boyunca göremedi. Onların 3. şahıslar üzerinden (managerler,idari görevlere atanan şahıslar, kulübe iş yapan firmalar) soyulduğuna bakmadı bile 3. hatası spor sektörüne dışarıdan yeni girmiş biri olarak kendini Sultan Süleyman gibi görüp sektörün dinamiklerini fazla küçümsedi. Örnek Aziz Yıldırım'ın medyadaki köpekleri üzerinden yürüttüğü algı operasyonuyla 2 sermaye artışı engellendi. Örnek futbolda Eufa'nın şampiyonlar ligine karşılık kulüplerin kapalı lig kurma görüşüyle ve bu konudaki faaliyetleri ile Avrupa futbol camiası alay ettiler. Örnek Avrupa'dan 10 takım satın alıp Prandelli'yi hepsinin sorumlusu yapma fikrine Prandelli'de gülmüş. 4.hatası ekonomik icraatlerine karşı olası bir olumsuzluk durumunda B planlarını yapmamıştı. (2. Sermaye artışı geri çevrildi. Öyle kalakaldı. Alternatif üretebilirdi.) ... 5. hatası dünyayı tanıyan bir insan olarak düşündüğümüz Aysal'dan gelirleri yayacak, yeni gelirler yaratacak tek bir pazarlama projesi gelmedi. Kamp programı için uzakdoğuya gidileek dendiğinde öyle sevinmiştim. Kendileri iptal ettiler. Daha doğrusu tek elle tutulur proje Efsanelerimizi anıyoruz sosyal projesiydi. Birde eski basketbol takımını Abdi İpekçiye getirmişleridi. Oda iyiydi. Ama o kadar.
Sonuç olarak Aysal futboldaki başarı (Terime aittir) ve Telekom arena'nın açılmasıyla artan (Polat'a aittir) rutin gelirlerin yanında, geri dönüşümü olmayan, kulübün kaynaklarınıda satarak (sermaye artırımı, Sportif A.Ş. hisse senetlerinin satışı), geleceğe dair gelirleride satarak (20 senelik vip tribü gelirleri, Polat 3 senelik sattı diye eleştiriyordu) yarattığı büyük gelire rağmen (Polatın son senesi 290.000.000 milyon TL'den, 2013'te 536.000.000 TL'ye), bu gelirin büyük çoğunluğunu heba ederek, futbol'da Uefa'dan men yememize, amatör branşlarda yaşadığımız ekonomik krizden kaynaklı takımlarımızın tekrar 2005'teki rollerine geri bürünmesinin ilk ve tek failidir.