#direngezi - #direnturkiye

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Gerçekçiyim, eylemler ne kadar etkili olursa olsun mevcut hükümet görevine devam eder. Hükümet istifa etse de yapılacak seçimde mevcut iktidar partisi birinci olarak çıkar. Yalnız iktidar partisinin alternatifinin olmaması eylemcilerin kusuru değil, ülke siyasetçilerinin ayıbıdır. Bu durum benim hükümetin verdiği bir kararı eleştirme hakkımı elimden alamaz.

Aklı başında olan herkesin anlayacağı gibi Gezi Parkı´ndaki ağaçlar bir simge haline dönüşmüştür. İktidarlar bir konuda karar verirken halkın isteklerini göz önünde bulundurmak zorundadır. "Ben yaptım olacak" anlayışı dayatılırsa dinamikler bir yerde patlak verir ve ortaya böyle bir tablo çıkar.

Eylemlerin geldiği noktanın tek sorumlusu başbakandır. Başbakan biz böyle karar verdik ama anladık ki halkın isteği bu değilmiş deseydi ve kararı geri aldıklarını açıklasaydı şu anda Türkiye´de eylem çoktan sona ermiş olurdu. Devletin malına zarar vermeyi kimse meşru gösteremez, tıpkı eylemcilere yönelik kullanılan aşırı orantısız gücün meşru kılınamayacağı gibi. Yalnız kamu malına kimin zarar verdiği konusu tartışmaya açıktır.


Eylemcilerin de yaptığı hatalar var, daha doğrusu eylemci kılığındaki provakatörlerin ama gelinen noktada kusur oranı belirlemek gerekirse en az kusur eylemcilerdedir.

gezi parkına destek veren saygıdeğer arkadaşlar, tam olarak istekleriniz, eylemlerdeki hedefleriniz ve eğer bu hükümeti istemiyorsanız, hükümete alternatifleriniz nelerdir yazarmısınız?

bunun yanında gezi parkı protestolarıyla baslayan bu sürecin şu anda ulasmış olduğu noktayı tamamen sahipleniyormusunuz? eğer cevabınız evetse başkasının malına yada devlet malına zarar verme hakkını bunları yakıp yıkma hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?

daha onlarca sorum var ama öncelikli merak ettiğim cevaplar bunlar..

saygılar..
 
gezi parkına destek veren saygıdeğer arkadaşlar, tam olarak istekleriniz, eylemlerdeki hedefleriniz ve eğer bu hükümeti istemiyorsanız, hükümete alternatifleriniz nelerdir yazarmısınız?

bunun yanında gezi parkı protestolarıyla baslayan bu sürecin şu anda ulasmış olduğu noktayı tamamen sahipleniyormusunuz? eğer cevabınız evetse başkasının malına yada devlet malına zarar verme hakkını bunları yakıp yıkma hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?

daha onlarca sorum var ama öncelikli merak ettiğim cevaplar bunlar..

saygılar..
Öncelikle sorunuz için teşekkürler.En doğrusu sormak,dinlemek,üzerinde düşünmek ve tekrar sormak.Bu yapılabilirse hem ruhen rahatlanır hem de cevaplarla gerekli gözlemin birleştirilmesiyle insanlık adına faydalı şeyler yapılabilir.
Ben hükümet karşıtıyım.Daha da ileri götürerek Türk siyasetindeki merkez partilerin karşıtıyım.Dibine kadar oligarşik yapılar olduklarının,iş imtiyaz ve rant noktasına gelince ideolojik anlamda var olması gereken tüm farklılıklarının korkunç derecede kaybolduğu kanısındayım.Haliyle hükümete bir alternatifim yok gerçekçi anlamda.Ancak hükümetin yönetim tarzı siyasi anlamda ileri düzeyde faşizm,ekonomik anlamda ileri düzeyde kapitalizm çizgisine geldiğinden bunu dert ediyorum ve hayatın içindeki sorumluluklara sıklıkla takılmakla birlikte naçizane katkıda bulunuyorum harekete.
Bu ülke polis devleti oldu mu?Bence oldu.İşin kötüsü toplum da gün geçtikçe dejenere olduğundan gerek sıradan polisin insana,gerekse sıradan insanın polise bakışı katılaşıyor.Haliyle nefret büyüyor karşılıklı.Memur çocuğu olarak polisin yaşam şartlarını az çok biliyorum.Ne hikmetse büyüyen ekonomimiz her meslek grubunun olduğu gibi polisin de yaşam şartlarını yukarıya çekemiyor.En ufak hareket kabiliyeti taşımayan bir maaşla,yerine göre tüm gün kuru sandviçe talim ederek çalışıyorlar ve haliyle ''eylemciyi,aktivisti,taraftarı eve tıkıştırabilirsen sen de eve gidebilirsin'' anlayışı zihinlerine yerleşiyor.Bunun yanında geçmişten günümüze rütbeye ve bu bağlamda oluşan güce,emir verme psikolojisine tapan bir toplumuz.Birey olmak hiçbir zaman cazip gelmiyor,topluluğun üzerinde olma kaygısı var.Ben polislerin çoğunun ''sana 10.000 TL veriyorum,git şu insanları sokaktan ağır şiddetle kov'' dendiğinde bunu kabul edebileceğini düşünmüyorum.Polis devletini kurup merkez idarenin keyfiyetine göre bunu kullanmanın yolu polise çektirmekten geçiyor,sonucunda da geçtiğimiz hafta Çarşamba ve Perşembe günlerinde olduğu gibi acısı kendi halinde Gezi Parkı için eylem yapan insanlardan çıkıyor.
İstiklal Caddesi gibi merkezlerin tek tipleştirilmesinden bıktı artık insanlar.İstiklal Caddesi dediğin yerde kültür olur,sanat olur,hayatı zenginleştiren şeyler olur.Sen Alkazar Sineması'na,Emek Sineması'na göz dikersen;İstiklal'in ortasına dokuyu bozan bir alışveriş merkezi diktirirsen bu halk durumun farkında olsa da olmasa da yabancılaşır.Bilinç altında İstiklal'den alabildiği mutluluk düşer,Pazar'ı İstiklal'de geçirdikten sonra Pazartesi işe geçerken önceki haftaya göre de ekside olur.Gezi Parkı yerine AVM projesinin böylesine tepki çekmesinin sebebi de bunun dışavurumu olması bence.
Ben bilinçli olarak zihni boşaltılan,geçmiş ve gelecek zamanla ilgilenmeyen,haliyle bugünü yaşarken çoğu anda boşluk ve yalnızlık hissine kapılan bir neslin mensubu olduğumu düşünüyorum.Bunun yanında ülkenin 40-50 yıl önceki haline göre nispeten rahat hayat şartları var ve neslin çoğu üst 2 paragrafta yazdığım ''kısır döngü''den nasıl kurtulurum sorusunun cevabını arıyor.Yani görece bilme ve öğrenebilme şansına sahip herkes.
Bu direniş meşru ve samimi geldi,böylesine kitleselleşmesinin sebebi de bu.Zira Çarşamba ve Perşembe geceleri Gezi Parkı'na çadır kuran,müzik yapan,kitap okuyan,polise börek ikram edebilecek düzeyde olan insanların şu toplumda olabilecek en ''meşru'' eylemine yapılan vahşice müdahale önceki olayların da birleşimiyle imkansızı başardı ve bu nesli bir araya getirdi.Çadır yakmak,müzik aletlerini ezmek,en pasif ve olgun tepkiyi veren eylemci bir kadına 1 metreden biber gazı sıkmak bahsedilen demokrasinin ve sivilleşmenin neresinde?Bu hakkı devlet ve polis teşkilatı kendinde nasıl buluyor?
Cuma günü sabahtan akşama kadar kafasında eylemi yaşayan,hani şu toplumda 40 yıl düşünsen akıl edemeyeceğin bir kitle oluştu şehirde.Akşamında kitle sayı anlamında uçup gittiği halde yaşananlar önceki 2 geceden pek farklı olmadı,medyanın artık acizliğin de ötesine varan ''sansürlü üç maymun'' hali insanları daha da birleştirdi.
Sonraki 2 gün meydanlarda toplanan,''zorbalıkla'' değil eylem hakkımızın tanınmasıyla eve gireriz diyen insanlar haddi hesabı olmayan düzeyde biber gazı yediği halde mevcut Türk toplumunun ederinin fazlasıyla üstüne çıkarak ''pasif direniş''e önemli ölçüde devam etti hayatlarını tehlikeye atma pahasına.Hani size göre ''insanlar yakıp yıkma hakkını kendinde görüyor'' ya,şayet dediğiniz gibi olsa Beşiktaş ve Taksim'de taş taş üstünde kalmazdı o müdahalelere tepki olarak.
Eylemin tek bir grubun yönlendirmesiyle olsa şu kalabalığın 1000'de 1'i olmazdı.AKP tabanından ciddi bir kitleyi,tüm tribün gruplarını bir araya getirebilecek bir yapı var mı sizce?Bu eylemin destek bulmasının sebebi herkesin ''birey'' olma duygusunu yaşayabilmesi,bir üst yapının olmaması.Bugüne kadar sürmesinin sebebi de üstlenmeye çalışanlara,çıkar sağlamaya çalışanlara azımsanmayacak derecede ciddi bir kitlenin tepki vermesi.Yozlaşma elbette olacak,bundan ben de korkuyorum.Ama bugüne gelinirken mevcut toplumun çok üzerinden bir iyi niyet sergilendiğini düşünüyorum.
Son olarak demokratik yollardan sapmamak kaydıyla eylem yapmanın bir hak olduğunu ve olayların kronolojik sıraya bakılarak yorumlanması gerektiğini hatırlatıyorum.Taksim Dayanışması'nın talepleri benim için geçerli,çoğunun gerçekleşmeyeceğini düşünmekle birlikte şahsen katılıyorum.Gerçekçi baktığımda Gezi Parkı'nın kurtulması ve devletin ''ben ne dersem o'' rahatlığının son bulup ''insan''ların hayatına yön verdiğini hatırlaması benim için yeterli.
Bir de şunu rica ediyorum,konuyla alakalı fikir belirten herkes ''gözlem'' yöntemlerini yazsın.Zira bu denli kirliliğin ve yönlendirmenin olduğu bir ortamda bire bir gözlemin yerini hiçbir şey tutmuyor.
 
Benim eylemlerdeki hedeflerim:
1) Gezi Parkı'nın Park olarak kalması.
2) İnsanların metroda, parkta, sokakta vs. yaşamlarına karışılmadığı (el ele, dudak dudağa, kucak kucağa olduklarına) bir yönetim anlayışına geçilmesi (eğer bu Başbakan ve hükümet ile devam edilecekse).
3) Başta Başbakan olmak üzere, süreci geren kim varsa (muhalefetten, vali, emniyet müdürü vs. farketmez) istifa etmeleri ya da görevden alınmaları.
4) Şiddet emrini verenlerin görevden alınmaları.
5) Bundan sonra yapılacak ülke imajını etkileyen projelerin (bir Taksim Meydanı direk ülkenin imajını etkiliyor mesela) yapımına temsili değil doğrudan demokrasiyle karar verilmesi. Diktatörlük kokan yaklaşımın sona ermesi.
6) Eğer gazı orantılı kullanmayı beceremeyeceklerse (her haltta kullanıyorlar), gaz kullanımının yasaklanması.

Hükümete bir alternatifim, Erdoğan'ın ve O'nun gibi düşünenlerin (şiddet ve diktatörlük yanlısı olanları kastediyorum) olmadığı bir AKP olabilir mesela. Hiçbir şekilde bu insanların müdahale etmediği bir AKP ama, sözde çekilmeleri yetmez. Ben hükümetin direk olarak istifa etmesini talep etmiyorum. Zira görünüm Erdoğan'ı çıkarırsan çoğu şeyin aşılacağı yönünde bence. Ayrıca seçim barajının düşürülerek parlamentoya daha çok parti girmesi ve tek partilik (hatta şu an tek kişilik) iktidardan ziyade koalisyon olması da faydalı olabilir.

Tamamen sahiplenmiyorum, ama büyük bir bölümünü sahipleniyorum. Hiçbir kamu malı ve başkasının malına zarar vermeyi doğru bulmuyorum. Ama diğer taraftan özellikle polis araçlarına zarar verenleri çok iyi anladığımı söyleyebilirim. Barikat kuranları da çok iyi anladığımı söyleyebilirim.

Siz eğer Başbakan'a oy verdiyseniz ve destekliyorsanız (gerilimi artırıcı konuşmalarını), bu nedenle mi O'na oy verdiniz? Mesela sizin verdiğiniz oydan aldığı yetkiyle bana çapulcu, alkolik demesini nasıl buluyorsunuz (çapulcu lafını size kullanmadı demeyin lütfen, direk olarak herkese kullandı, hatta sayımızı 3-5 olarak gösterdi.)? Artık iktidar sahibi birisinin yaptıklarının bedelini ödeme zamanı sizce de gelmedi mi?

Şu anki partilerin hepsi al birine vur ötekine biçiminde. Siyaset bitmiş memlekette. AKP'ye tepki var, Genel Başkan gerilimi artıran konuşmalar yapıyor, 1 kişi dur demiyor. Dur diyen varsa da durduramıyorum deyip istifa etmiyor. CHP desen, adamlar alanda istenmiyoruz diyor, neden istenmediklerini araştırdıklarına dair birşey yapmadıkları ortada. Gençler bizim veremediğimiz ayarı verdi diyorlar, e sen neden o ayarı veremedin bu zamana kadar? MHP, alana çıkan seçmenlerini inkar ediyor. Destekleyen onca MHP'li ülkücü varken, destekleyen bizden değildir tarzı bir yaklaşım var. BDP desen vekili vincin önüne geçmiş ama sonrasında sus pus vaziyette. Böyle uzar gider.

AKP kadrosunda tepeden başlayıp genel bir temizlik yapıp, dayatmacı politikalarından vazgeçerse bu ülkeyi daha uzun yıllar yönetir. Ben hiç oy vermedim henüz, bu kafa yapısıyla yine vermem. Başbakan konuştukça da alanlara çıkarım.

gezi parkına destek veren saygıdeğer arkadaşlar, tam olarak istekleriniz, eylemlerdeki hedefleriniz ve eğer bu hükümeti istemiyorsanız, hükümete alternatifleriniz nelerdir yazarmısınız?

bunun yanında gezi parkı protestolarıyla baslayan bu sürecin şu anda ulasmış olduğu noktayı tamamen sahipleniyormusunuz? eğer cevabınız evetse başkasının malına yada devlet malına zarar verme hakkını bunları yakıp yıkma hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?

daha onlarca sorum var ama öncelikli merak ettiğim cevaplar bunlar..

saygılar..
 
cevaplarınız için teşekkürler.. konuşabilmek güzel.. cevaplarda hem katıldığım hem itiraz ettiğim noktaları ve de aklıma takılan diğer soruları da yakında yazarım lakin BUGÜN GÜNLERDEN GALATASARAY.. Aklımda sadece akşamki maçımız var..
 
Pazar günü her zamankinden farklı olarak bisikletle Taksim'e gittim. Bir çok sokağa girdim, dolaştım. Merkez karakolda bir polis arkadaşla sohbet ettim ve orada bulunduğum süre içerisinde gelen olaylar hayret vericiydi. Tecavüzdan, gaspa, hırsızlığa, aklınıza gelecek her suç oluyor. Bazı gruplar türemiş 5-10 kişilik, sokak aralarında halkı sıkıştırıp ceplerinde ne varsa zorla almaya başlamışlar. Karakol cüzdan doluydu. Bir çok dükkan yağmalanmış, kasaları çalınmış.

Meydana çıktım, hem bisikletle olmanın verdiği zorluk, hemde şekilci, şovmen, fırsatçıları görmüş olmanın vermiş olduğu üzüntüyle fazla içeri girmeden döndüm. O ilk günkü güzel insanların hakimiyetinde değil artık o meydan. Tam bir fırsat merkezi olmuş, herkes rant ve suç peşinde. Tabi ki oraya sadece protesto etmek için gelenler yine çoğunlukta ama aradaki bu anlattığım kesimi durdurmaya güç yetmiyor malesef. Bu gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra bir daha oraya gitmemeye karar verdim.
 
Sureci tekrar 15 gun oncesine geri saran basta RTE olmak uzere herkesi kutluyorum buyuk basari (!).Bu arada aksaam 19:00 da tek yumruk yine yuruyus yapicak taksime ilgilenenlere duyurulur
 
Yazip yazip siliyorum basbakan burasi Suriye degil TURKIYE sen ne zannediyorsun kendini senin bunu yapmaya hakkin yok demokratik haklarini savunan insanlara egon uguruna bunu yapamazsin.
 
Pazar günü her zamankinden farklı olarak bisikletle Taksim'e gittim. Bir çok sokağa girdim, dolaştım. Merkez karakolda bir polis arkadaşla sohbet ettim ve orada bulunduğum süre içerisinde gelen olaylar hayret vericiydi. Tecavüzdan, gaspa, hırsızlığa, aklınıza gelecek her suç oluyor. Bazı gruplar türemiş 5-10 kişilik, sokak aralarında halkı sıkıştırıp ceplerinde ne varsa zorla almaya başlamışlar. Karakol cüzdan doluydu. Bir çok dükkan yağmalanmış, kasaları çalınmış.

Meydana çıktım, hem bisikletle olmanın verdiği zorluk, hemde şekilci, şovmen, fırsatçıları görmüş olmanın vermiş olduğu üzüntüyle fazla içeri girmeden döndüm. O ilk günkü güzel insanların hakimiyetinde değil artık o meydan. Tam bir fırsat merkezi olmuş, herkes rant ve suç peşinde. Tabi ki oraya sadece protesto etmek için gelenler yine çoğunlukta ama aradaki bu anlattığım kesimi durdurmaya güç yetmiyor malesef. Bu gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra bir daha oraya gitmemeye karar verdim.
Bir zabıt veya üst kurum olmadığından tek çözüm yolu düzgün insanların varlığını hissettirmesi abi.Meydan ve çevresindeki havayı korumanın yöntemi bu bence.
Suç konusu şehrin bir gerçeği,ilk günlerdeki nezih ve rahat ortam küçük suç gruplarının ekmeğine yağ sürecek cinstendi.Yazdıklarına göre türemişler maalesef.Bu suçların önünü alabilmek için var olan teşkilat devlet tarafından eylem kültürünü yok etmek,dikta uygulamak amacıyla yönlendirilmeseydi keşke.Böylesi herkes için zor.
 
Valinin sabahki açıklamaları-gün boyu yaşananlar.Vahşet tarifsiz bir boyut aldı.Parkın içinde güzel insanların emeğiyle oluşan,ütopyaya yaklaşan bir ortam vardı.Yazık oluyor insanlara.
 
Vali'nin akşam 10'a doğru yaptığı açıklama bir bana mı "sivil darbe" izlenimi verdi? Devletin ya da Emniyet'in kendi "yetersizliğinden" ötürü bir vatandaş olarak Taksim Meydanı'na gitme hakkınızın gaspı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bugün İstanbul'un göbeğini Türk vatandaşına "gelmeyin" çağrısı yaparak kapamış bir Vali var karşımızda.

Gereken önlemleri almaları lazım. Ara sokakta olanlar şahsen beni ilgilendirmiyor, ben hiçbir eylemcinin de bu durumdan kendine pay çıkarması gerektiğini düşünmüyorum. Beni ilgilendiren şey, taleplerimizin akıbetidir. Benim kabul edebileceğim minimum düzeyde bile adım atılırsa ben bir daha gitmem. Ama bu adım şu değil "İyi niyetli mesajlar alınmıştır. Ama üzgünüz, Topçu Kışlası yapacağız". Ara sokağın yükünü Gezi'ye yüklemek doğru değil bence. Gerektiğinde müdahale etmeyeceğiz deyip Gezi Parkı'nı bombalayan saygıdeğer polisimiz ara sokağı da zaptetmeli. Bir de "Duyum aldık, hayatınız tehlikede" diyor sayın Vali. İki adım ötede yüzlerce polis var, eylemcilerin hayatı nasıl tehlikede peki? Bunu da anlamış değilim.

Gezi Parkı eylemcileri nezdinde (bence) sevilmeyenler listesine 1. sıradan girmiştir Vali. Başbakan zorlar.

Bir de ne ben sayın Valimizin çocuğuyum, ne de kendisi benim babamdır.
 
Vali uyarilarinin dikkate alindigini ve gezi parkindaki kalabaligin 4/1 e indigini ve bunlarinda marjinel gruplar olabilecegini soylemis muhtemelen aksam gezi oarkina saldiracaklar kendiside yolunu yapiyor.Vali hakkinda soylenecek cok sey var ama biz adam pislik cikti riza baba deyip gecelim
 
24 saat içinde bu iş bitecek demişler. Bıktım marjinal grup lafından artık. Gezi Parkı'na dokunmayacaktınız hani, yalan işte.
 
26 yaşındaki gencecik bir kadini yaninda 6 aylik bebegi olduğu halde sirf başörtülü diye döven insanliktan nasibini almamiş yaratiklar. Allah belanizi versin. Bu Taksim olayi çok büyudü. Dert ağacmiş,çevreymis değil bu anlasildi. Yônetimde İslami devlet adamlari olduğu için bunu çekemeyenlerin düzenlediği bir organizasyondur ve bir siyasi eylemdir. Su yukarida bahsettigim olayi yeni duydum ve basimdan asagi kaynar sular dokuldu. Boyle igrenclik gormedim ben. Su yukaridaki igrencligi yapanlarin gozumde dagdaki teroristten farki yok. Hepsi din devlet vatan düsmani hainlerdir. Allah belanizi versin !!
 
26 yaşındaki gencecik bir kadini yaninda 6 aylik bebegi olduğu halde sirf başörtülü diye döven insanliktan nasibini almamiş yaratiklar. Allah belanizi versin. Bu Taksim olayi çok büyudü. Dert ağacmiş,çevreymis değil bu anlasildi. Yônetimde İslami devlet adamlari olduğu için bunu çekemeyenlerin düzenlediği bir organizasyondur ve bir siyasi eylemdir. Su yukarida bahsettigim olayi yeni duydum ve basimdan asagi kaynar sular dokuldu. Boyle igrenclik gormedim ben. Su yukaridaki igrencligi yapanlarin gozumde dagdaki teroristten farki yok. Hepsi din devlet vatan düsmani hainlerdir. Allah belanizi versin !!

İnanıyor musun bu olaya? Olay varsa o bölgede Mobese'den bol şey yok. Nerede Mobese görüntüleri?
 

Üst