Futboldan yıllar içinde uzak kalışımın en büyük sebebi ''çalım''dır. Bunu dün akşam da izledim. Öyle bir sistem kurulmuş ki futbolda; çalım sözcüğü lügattan kaldırılmış. Yahu dün Belçika Portekiz maçında adamın karşısına rakip geliyor, adam sağa bakıyor pas atacak, rakip de sağa koşuyor; adam soldan devam etse önü bomboş ama ayağında pranga var gibi gidemiyor ve rakibin koştuğu yere zoraki, riskli pas atıyor şaka gibi. Ya futbolun özü çalımdır, çalım! Bununla ilgili geçen senelerde bir yazı mı bir görüş mü ne okumuştum. Daha ilk dakikadan çocukları kolektif yapıya adapte etmenin yanlışlığı tarzında.
Benim küçüklüğümden beri futbola aşık olma sebebim bireysel özgürlüklerdi. Ronaldinho, Henry, Kaka gibi adamlardı. Hatta bizdeki Abdelkader Keita da son örneklerdendi, o yüzden aşıktım adamın futboluna. Gidince üzülmüştüm çok.
Ronaldo bunu, parladığı 2005'li yıllarda çok yapardı. Karşısına geleni garip bilek hareketleriyle alt edip ilerlerdi. O da Madrid'e transferinden sonra bu hareketlerini bıraktı. Misal dünkü maç tam onun maçıydı. 3.bölgede topu alıp, bilek hareketleriyle 2-3 kişiyi ekarte edip köşeye topu yollardı eskiden olsa ama... Keza Arda Turan da bilek hareketleriyle parlamış bir oyuncuydu; o da kendini kanıtlayınca kolektif yapıya büründü. Bu gözlemlerim yıllardır şaşmadan devam ediyor. Dar alanda çalım atarak ünlenen ne kadar adam varsa hepsi bir anda kolektif futbola adapte edilip o özelliklerini bir kenara attılar.
Şu an bunun son kalan temsilcisi Messi diyebilirim. Adam geçmekten yahut sağdan soldan basıp geçmekten ya da gol atmaktan söz etmiyorum, karıştırılmasın. Futbolculara ''en kötü pası atmak çalım atmaktan yeğdir'' tarzı bir düşünce aşılanmış sanki.