Galatasaraylı olmasıyla ilgisi yok, Göksenin de aynı Sinan bey gibi durağan oyunda faydalı bir oyuncu. Sadece Sarıca'ya özel değil, günün basketbolunda Göksenin ve Sinan kadar yarı sahaya bağımlı adamlara yer yok. Sinan'ın belki 6-7 sene önce böyle bir oyuna adapte olması faydalı olabilirdi, şu an hiç şansı yok. Çünkü iki oyuncu da atletizm ve ceza şutundan uzaklar. İki özellikten Doğuş gibi hiç yoktan birine sahip (atletizm) olabilseler yine iyi kötü faydalı olurlardı, ikisi de olmayınca sahada olmalarının da pek anlamları olmuyor. Geçtim Göksenin'in oynamasını, Sinan'ın dahi sahada kaldığı her saniye zarar şu sistemde. Zaten bilhassa son periyotlarda oyuna girdiği her anda da istikrarlı şekilde takımın içine etmeye devam ediyor. Dünkü Letonya maçında son periyot Sinan oynayana kadar Furkan sahada olsa hiç yoktan daha fiyakalı kaybederdik. Sinan ve Göksenin'in gibi topa baskıdan başka bir şey bilmeyen adamlara karşı top çevirince ne yapacaklarını bilmiyorlar. Dün sadece Sinan'ın tuttuğu 33'lük Skele'den son 3 dakika içinde 2 tane boş turnike yedik bu sebeple.
Sertaç'ın filan oynaması yokluktan zaten. Takımın eli yüzü düzgün tek uzunu son resmi maçını Ocak'ta oynamış. Ersan yok, Ömer zaten çocuk hayatıyla cebelleşiyor, öbür OKC'li salağı söylemeye bile gerek yok. Samet Geyik beklenen çıkışı yapsa bu turnuvadaki kozlarımızdan biri olacaktı ama o da sırf para için saçma sapan Daçka, Efes transferleri yapınca gelişimini durdurdu. Bu yıl Beşiktaş çıkışı olur belki. Elde kalan zaten 3-4 tane adam var, en yüksek profillileri de Barış ve Sertaç, yapacak bir şey yok.
Sürekli dediğim gibi şu turnuvayı izleyip Eylül'de Sinan'ın geri döneceğini bilsem üzüntüden kahrolurdum heralde. Fener için çok önemli değil, hem ezeli rakiplerinden oyuncu aldılar, hem de saçmak için hali hazırda çok paraları var. Akarken dolduruyorlar pek tabii. Bizse ayakları gitmeyen adamın maaşının çeyreğine bir takım kurduk. Sırf inat için şu herifi tutmaya kalkışsak bugün kadroya kattığımız 2-3 oyuncudan feragat etmemiz gerekecekti bence. O yüzden Göksenin'in, Sinan'ın filan oynayıp oynamaması pek umurumda değil, hiç yoktan birinin takımımızın selameti açısından aramızdan ayrılması benim mutlu olmama yetiyor.
Göksenin'in tabii ki getirdiği şeyler var, Sinan'ın da vardı. Ama iki oyuncu da çok uç örnek. Sinan'ın konusunu yeniden yeniden açmak istemiyorum. Şöyle söyleyeyim, bugün 34 yaşında, Euroleague Şampiyonuna öyle ya da böyle transfer yapılmasını sağlayan adama ana avrat söven taraftara kucak açmış bir adam Sinan. Bunu Fenerbahçe'ye transfer olurken de yapmadı, daha 6 ay önce yaptı. Aynı anda bugün takımımızın kaptanı olan Göksenin de çok uç karakter. Galatasaray kaptanı için rakip takımı ve taraftarı sınirlendirmenin yolu sadece benche oturup bacağını pota arkasındaki rakip taraftara sallamak olmamalı. Onu Sabri 15 yıl yaptı, şimdi Göztepe'nin duran toplarını kullanıyor. Galatasaray kaptanının hem sahada, hem de dışarıda bir ağırlığı olmalı. Sahaya çıkınca da yeteneği el verdiğince en iyisini yapabilmeli. Şu Toparlak Melih'e bakın Allah aşkına. Adam normal sezonda 8 ay Obradovic'in şamar oğlanı oldu, azarlandı, itildi, kakıldı ama bize karşı da, Euroleague'de forma bulduğunda da eleman çıkıp kendisine çizilen tek payeyi yüzünün akıyla yerine getiriyor. Ne bir zorlaması var, ne de ekstrası. Ama görevi gelince de kafasını ve kulaklarını dış dünyaya kapatıp en iyi şekilde işini yapıyor. Bizim Sinan'dan daha çok takdir ediyorum bu Tosunu bu anlamda. Şu ana kadar da Cedi'yle birlikte ayakları yere en sağlam basan oyuncumuz görüntüsünde. Demek ki adında sadece ''kaptan'' sıfatı geçmesiyle büyük takım oyuncusu olunmuyormuş. Biraz sahada da bir şeyler koymak lazımmış. Öbür türlü Galatasaray'ın maçlarında maskottan çok bir şey yok zaten. Göksenin'in kendini acilen geliştirmesi ve yeni oyuna müdahil olabilmesi lazım. Yaşı da müsait, uğraşmıyorsa, yapmıyorsa Galatasaray'ı hak edecek kaptan çokca bulunur.
Bence Ufuk Sarıca fena iş yapmıyor. Şu grupta tek Rusya mağlubiyetini eleştirebilirim, o da biraz ilk maç olmasıyla karambole geldi gibime geliyor. Fikstür biraz şanslı olup ilk maçı Letonya, sonu Rusya'yla oynasak işler çok daha farklı olurdu. Şimdi daha şoktan uyanamadan bir de İspanya kasırgası gelecek. Boğulacaksan büyük denizde boğul demişler. Velev ki çıktın Hırvatistan'ın karşısında eledin, sonraki turda tüm pozisyonlarda fiziken ve kalite olarak üstün İtalya'yla oynayacaksın. Bizim Cedi'yle birlikte en iyisi dediğimiz Melih, İtalya'nın en iyi 3. oyuncusunun havlusunu tutuyor çoğunlukla kendi kulübünde. Kalite farkı her takımla var ve biz en fecisine son 16'da denk geldik. Turnuvada bizden kaliteli 3 takıma kaybettik, en kalitelisiyle son 16 maçımızı oynayacağız. Bundan sonra yırtınmanın alemi yok, İspanya kaybına mazerete de gerek yok. Dileğim oyuncular kafaları rahat çıkar, güzel tribün olur ve Sarıca şu Sinan ısrarından vazgeçer. Ondan sonrası 40 dakikalık tek maç, belli mi olur.
Sertaç'ın filan oynaması yokluktan zaten. Takımın eli yüzü düzgün tek uzunu son resmi maçını Ocak'ta oynamış. Ersan yok, Ömer zaten çocuk hayatıyla cebelleşiyor, öbür OKC'li salağı söylemeye bile gerek yok. Samet Geyik beklenen çıkışı yapsa bu turnuvadaki kozlarımızdan biri olacaktı ama o da sırf para için saçma sapan Daçka, Efes transferleri yapınca gelişimini durdurdu. Bu yıl Beşiktaş çıkışı olur belki. Elde kalan zaten 3-4 tane adam var, en yüksek profillileri de Barış ve Sertaç, yapacak bir şey yok.
Sürekli dediğim gibi şu turnuvayı izleyip Eylül'de Sinan'ın geri döneceğini bilsem üzüntüden kahrolurdum heralde. Fener için çok önemli değil, hem ezeli rakiplerinden oyuncu aldılar, hem de saçmak için hali hazırda çok paraları var. Akarken dolduruyorlar pek tabii. Bizse ayakları gitmeyen adamın maaşının çeyreğine bir takım kurduk. Sırf inat için şu herifi tutmaya kalkışsak bugün kadroya kattığımız 2-3 oyuncudan feragat etmemiz gerekecekti bence. O yüzden Göksenin'in, Sinan'ın filan oynayıp oynamaması pek umurumda değil, hiç yoktan birinin takımımızın selameti açısından aramızdan ayrılması benim mutlu olmama yetiyor.
Göksenin'in tabii ki getirdiği şeyler var, Sinan'ın da vardı. Ama iki oyuncu da çok uç örnek. Sinan'ın konusunu yeniden yeniden açmak istemiyorum. Şöyle söyleyeyim, bugün 34 yaşında, Euroleague Şampiyonuna öyle ya da böyle transfer yapılmasını sağlayan adama ana avrat söven taraftara kucak açmış bir adam Sinan. Bunu Fenerbahçe'ye transfer olurken de yapmadı, daha 6 ay önce yaptı. Aynı anda bugün takımımızın kaptanı olan Göksenin de çok uç karakter. Galatasaray kaptanı için rakip takımı ve taraftarı sınirlendirmenin yolu sadece benche oturup bacağını pota arkasındaki rakip taraftara sallamak olmamalı. Onu Sabri 15 yıl yaptı, şimdi Göztepe'nin duran toplarını kullanıyor. Galatasaray kaptanının hem sahada, hem de dışarıda bir ağırlığı olmalı. Sahaya çıkınca da yeteneği el verdiğince en iyisini yapabilmeli. Şu Toparlak Melih'e bakın Allah aşkına. Adam normal sezonda 8 ay Obradovic'in şamar oğlanı oldu, azarlandı, itildi, kakıldı ama bize karşı da, Euroleague'de forma bulduğunda da eleman çıkıp kendisine çizilen tek payeyi yüzünün akıyla yerine getiriyor. Ne bir zorlaması var, ne de ekstrası. Ama görevi gelince de kafasını ve kulaklarını dış dünyaya kapatıp en iyi şekilde işini yapıyor. Bizim Sinan'dan daha çok takdir ediyorum bu Tosunu bu anlamda. Şu ana kadar da Cedi'yle birlikte ayakları yere en sağlam basan oyuncumuz görüntüsünde. Demek ki adında sadece ''kaptan'' sıfatı geçmesiyle büyük takım oyuncusu olunmuyormuş. Biraz sahada da bir şeyler koymak lazımmış. Öbür türlü Galatasaray'ın maçlarında maskottan çok bir şey yok zaten. Göksenin'in kendini acilen geliştirmesi ve yeni oyuna müdahil olabilmesi lazım. Yaşı da müsait, uğraşmıyorsa, yapmıyorsa Galatasaray'ı hak edecek kaptan çokca bulunur.
Bence Ufuk Sarıca fena iş yapmıyor. Şu grupta tek Rusya mağlubiyetini eleştirebilirim, o da biraz ilk maç olmasıyla karambole geldi gibime geliyor. Fikstür biraz şanslı olup ilk maçı Letonya, sonu Rusya'yla oynasak işler çok daha farklı olurdu. Şimdi daha şoktan uyanamadan bir de İspanya kasırgası gelecek. Boğulacaksan büyük denizde boğul demişler. Velev ki çıktın Hırvatistan'ın karşısında eledin, sonraki turda tüm pozisyonlarda fiziken ve kalite olarak üstün İtalya'yla oynayacaksın. Bizim Cedi'yle birlikte en iyisi dediğimiz Melih, İtalya'nın en iyi 3. oyuncusunun havlusunu tutuyor çoğunlukla kendi kulübünde. Kalite farkı her takımla var ve biz en fecisine son 16'da denk geldik. Turnuvada bizden kaliteli 3 takıma kaybettik, en kalitelisiyle son 16 maçımızı oynayacağız. Bundan sonra yırtınmanın alemi yok, İspanya kaybına mazerete de gerek yok. Dileğim oyuncular kafaları rahat çıkar, güzel tribün olur ve Sarıca şu Sinan ısrarından vazgeçer. Ondan sonrası 40 dakikalık tek maç, belli mi olur.