Ben de turnuvaya iki gün kala milli takım için bir şeyler söylemek istiyorum.
Öncelikle kadro yapısından başlıyayım. İyi şeyler söyleyerek başlamak isterim ancak bu kadro yapısı hakkında iyi şeyler söylemek mümkün değil. Evet, sakatlıklar olmasa bu takım tarihimizin en iyi kadrolarından biri ancak unutulmamalı ki Hidayet ve Ersan'ın NBA'de geçirdiği sezonlar felaketti, Ömer ve Semih sakat geldi, Kerem Gönlüm kampta sakatlandı, Sinan ameliyat oldu, Oğuz sezon içerisinde inişli çıkışlı bir performans sergiledi, Enes bir tane bile resmi maç oynamadan geldi falan filan. Kağıt üzerinde kadro çok yönlü ve etkili bir kadro gibi gözükse de birey olarak incelendiğinde sorunların can sıktığı bir tablo çıkıyor karşımıza. Yine de kamp süresinde Orhun Ene'nin önüne öyle aman aman sorunlar çıkmadı, Semih'in sakatlığı dışında. Orhun Ene demişken ondan başlayalım, öncelikle seçtiği kadro ile turnuvaya maalesef 1-0 geride başlıyoruz. İki tane en önemli pozisyonda (1 ve 5 numara) 15 günden fazla sürecek bir turnuvaya sadece 2 isim ile katılacak olmak (Ömer-Oğuz, Kerem-Ender) açıkçası turnuvanın ilerleyen günleri için bir handikap olabilir. 12 kişilik kadronun genel olarak 2-3 numarada yoğunlaştığını da söylemek yanlış olmaz sanırım. 2 numarada ÖmerO-Cenk-Sinan, 3 numarada Hido-Emir-İzzet rotasyonu; gereksiz kalabalık ve şişik maalesef. 1 ve 5 numarada sadece 1'er alternatif varken 3 numarada bu şişkinlik kadro yapısındaki zaafları ortaya koyuyor.
Orhun Ene demişken; kendisi kadro seçimi dışında bir risk daha aldı, o da takımı hazırlama konusunda. Diğer milli takımlar genel olarak hazırlık döneminin sonlarına doğru hazır olurken bizim takımımız Karadağ maçına kadar hazır olmaktan uzaktı. Ancak 18 günlük turnuva düşünüldüğünde, turnuvaya 10-15 gün önceden hazır olan takımların turnuva sonlarına doğru düşeceğini ön görebiliriz, eğer bir takımın yaklaşık 30 gün boyunca (10 gün turnuva öncesi + 18 gün turnuva sırası) fizik kondisyon olarak en üst seviyede kalamayacağını gözden kaçırmazsak. Sırbistan ve Litvanya gibi turnuvanın önemli favorilerinin de hazırlık dönemi boyunca inişli çıkışlı performanslar gösterdiğini de bir dip not olarak ekleyelim. Almanya'daki turnuva sonuna kadar ağır idmanların devam ettiğini ve turnuva ilerledikçe -ilerleyebilirsek tabii- bu çalışmaların artı olarak döneceğini ön görmek de zor olmasa gerek. Daha önce de söylediğim gibi, önemli olan Litvanya maçında %100 olabilmek, Portekiz maçında %100 ya da %60-70 olmanın arasında fazla fark olmayacağı da aşikar.
Tekrar kadroya dönersek bu takımın en önemli oyuncusu kesinlikle Kerem Tunçeri. Evet Ender Arslan zaman zaman kenardan gelip takımı ateşleyebilir, evet bir maç çıkıp 15-20 sayı atıp maçı getirebilir ancak hazırlık dönemi boyunca yaşadığımız organizasyon sıkıntısını Ender ile gideremeyiz. Ender iyi bir skorer ama özellikle Orhun Ene gibi henüz bu seviyede kendini kanıtlayamamış bir koçun elinde organizasyon sıkıntısı yaratması muhtemel ki bunun belirtilerini de hazırlık maçlarında gördük. Ender'in sahada olduğu dakikalarda Hidayet veya Emir organizasyon açığını kapayabilecek kapasiteye sahip isimler ancak Orhun Ene'nin iki ismi de sadece skora kanalize etmesi, sorunu böyle çözme ihtimalimizi de ortadan kaldırıyor -Tabii bu iki isimden biri turnuva sırasında insiyatif alıp, rol dışında çıkmazsa- Hidayet ve Emir kendi takımlarında genel olarak point forward dediğimiz 3 numaradan oyunu kurabilen ve hücumu yönlendirebilen isimler olarak göze çarpıyorlar ancak özellikle Hidayet milli takımda çok farklı bir rolde oynuyor. Oysa rolü daha net ve doğru belirlenmiş, forvetlerde bire bir yerine tepede pick-and-roll oynayan bir Hidayet potansiyel olarak 13-5-5 civarı istatistikler yapabilecek ve oyunun çok daha içinde olabilecek bir isim. Benzer şeyleri Preldzic için de söylemek mümkün.
Uzunlara geldiğimizde ise Kerem ve Semih gibi iki tane oyunun momentumunu değiştirebilecek ismi kullanamayacak olsak da uzun rotasyonu olarak çoğu takıma üstünlük kurabiliriz. Ersan'ın turnuvanın ikinci bölümünde şut ritmini yavaş yavaş bulacağını ve geçen seneki performansına yaklaşacağını düşünüyorum. Kötü ve sakatlıklarla geçen bir sezondan sonra, ağır antremanları yedikten sonra da geçen seneki şut performansını beklemek hayalcilik olur. 4 numarada Ersan'ın olmadığı dönemlerde Ersan'ı sahada izleyeceğiz ki, hazırlık maçlarının ilk gününden son gününe kadar gösterdiği gelişim bile insanı ilerleyen yıllar için umutlandırıyor. Atletik, çabuk zıplayabilen, bileği düzgün ve güçlü bir uzun Enes ancak henüz tecrübesi, ayak hareketleri ve savunması istenilen seviyede değil. Özellikle savunmada takıma ayak uydurursa onun da sırıtmayacağını hatta benchten gelip fark yaratabileceğini düşünüyorum.
5 numarada ise Ömer Aşık'ı hayranlıkla izlemeye devam ediyorum. 1 senede bilek yumuşaklığının ne kadar geliştiğini görmek de zor değil. Serbest atışlar için konuşmuyorum, zor pozisyonda bitirdiği, tiplerken yumuşacık bıraktığı toplarla her geçen senede insanı etkilemeye devam ediyor. Sakatlıktan çıktığı gibi bu performansı gösterdiği düşünülürse fizik olarak biraz daha yukarı çıktığı maçlarda şüphesiz en önemli silahlarımızdan biri olacak.
Sonuç olarak belki 1 numaralı favori değiliz ve kura olarak da önümüzde çok zorlu bir yol var, ancak Portekiz maçı ile yine dağın tepesinden yuvarlanmaya başlarsak İspanya maçına kadar çığ olabiliriz, tıpkı geçen sene yaptığımız gibi. İlk öncelikli hedef, grupta İspanya veya Litvanya ikilisinden birini altımıza alabilmek olacaktır. Ondan sonra Sırbistan'ı, Almanya'yı, Fransa'yı konuşuruz. Umarım ülkemiz için hayırlı bir turnuva olur, biz de çok özledik basketbolu.