Kimse bu çocuklara ?Mücadele etmiyorlar, ruhsuzlar, takım havasını kaybetmişler? demesin.. İnsan ne zaman mücadele eder? Başında güvendiği bir lider olunca! Bir askerin cephede ölüme gidebilmesi için komutanına sonuna kadar inanması gerekmez mi?
Maçın 24. dakikası.. İlk yarısında iyi mücadele verdiğimiz, bir top için yerden yere atladığımız ama hücumda berbat yüzdeyle top kullandığımız oyunda, rakibi yakalayıp, 3 sayı öne geçmeyi başarmışız. Sloven koç Pipan, o anda molasını alıyor, sahaya müdahale ediyor ve her şey bir anda değişiveriyor. Sonraki 10 dakika içinde yalnızca 1 sayı üretiyor, 21 sayı yiyor ve maçtan kopuyoruz. Takımımız nakavtın eşiğine gelmiş bir boksör misali sallanırken, Bogdan hocamızın aldığı mola sayısı sadece 1. Diğer iki molasını maçın sonlarına bırakıyor, takımı yönetemediği apaçık görülen Ender?i ve felaket bir günündeki Ermal?i sahada tutuyor ve bizim için Avrupa Şampiyonası o 10 dakikada bitiyor. Siz bu takımda oyuncu olsanız, başınızdaki bu komutana güvenebilir misiniz? Bogdan hocam! Dün gece kullanmadığın o son molayı Fransa maçına mı saklıyorsun? ?2010?a hazırlanıyoruz? masalları iyi hoş da, o turnuvada muhtemelen en çok bel bağlayacağımız Cenk ve Hakan bitmiş durumda. Semih de 3 dakika sahada.. Neden giriyor, neden çıkıyor, anlamak mümkün değil.
Bu turnuvaya en ağır antrenman programıyla hazırlanan takım bizdik sözümona.. Ama takım sahada yürüyor. Serbest atışta, üçlük yüzdelerinde en kötü takım biziz. Bu kadar kötü, sistemsiz, düzensiz oynayacaksak onca antrenmana ne gerek var? Daha da önemlisi, Bogdan hocaya ne gerek var?
Yiğiter Uluğ
Avrupa Basketbol Şampiyonası oynuyoruz, güçlü bir kadro ile İspanya?ya gelmişiz, tüm hazırlık dönemi boyunca 2010 yılı telaffuz ediliyor. 3 sene sonra kim öle, kim kala. Niye rezil oluyoruz cümle aleme, sıkıntıdan kurdeşen döküyoruz buralarda. Böyle mi 2010?da başarılı olacağız. Garantisi var mı 2010?da madalya alacağımızın. 2007?yi boşa geçtik, 2009?u da mı heba edeceğiz.
40 yılın başı mücadele ederek başladık Slovenya maçına. Tamam şutlarımız girmiyor, atamıyorduk ama en azından savunmada direniyorduk. Fark 2. çeyrekte 10 sayıya kadar çıkmasına rağmen, ribauntlardaki üstünlüğümüz nedeniyle oyundan kopmadık. Devre sona erdiğinde yüzde 33?le hücum etmemize rağmen, 24-14?lük ribaunt üstünlüğü ve 10 hücum ribauntu ile oyunda kaldık.
İkinci yarıya da daha iyi mücadele ederek başladık. İlk kez maç kazanabileceğimiz hissine kapıldım. Savunmada yine attırmıyorduk, 3 sayı da öne geçtik (39-36). Biraz da olsa Tanjeviç?in bitirdiği özgüvenlerin yerine gelebileceğini sanmıştım. Ama moladan dönen Slovenler, Slokar?la iki üçlük bulunca birden ip koptu. Mücadeleyi o kadar çabuk bıraktık ki, Slovenya aradaki koskoca ribaunt farkını bile kapadı. 9 dakikada sadece 1 sayı bulup, 21 sayı yedik. İnanılır gibi değil. 4. çeyreğe 6 sayı geride başlamışız. Mehmet ve Hidayet dışında sayı atan oyuncumuz yok. Maçı alıp götürecekler. Tanjeviç ikisini de kenarda oturtuyor. Aklından ne geçiyor anlayabilmek mümkün değil. Belki, turnuvada hiç oynamayan Semih, Cenk ve Hakan Demirel?in 3 yıl içinde ne kadar gelişim kaydedebileceğini hesap ediyor o sırada. Oyuncuların hiçbiri ona inanmıyor artık, ama Başkan Turgay Demirel?in inancı sonsuz. Ne de olsa basketbolun patronu, bu işi en iyi o biliyor!
Gökhan German