Merhaba arkadaşlar,
Geçen Cuma günkü, devre istatistikleri ile ilgili son paylaşımımdan sonra Vakıfbank maçı oynandı ve devamında yeni hoca ile ilk Avrupa maçımıza çıktık. Vakıfbank maçının ne olacağı, zaten yapmış olduğum paylaşım sonrası net idi ve nitekim de öyle oldu. Hiç şaşırtıcı değil. Takım, son Kuzeyboru maçının burun farkı ile kaybedilmesi sonucu aurasını kaybetmiş ve hoca belirsizliği sonunda, hiç akılda olmayan ve ligimiz hakkında derin bilgisi olmayan birisinin takımın başına geçmesi sonucu bu yenilgiye zaten zemin hazırlanmıştı. İşin bir diğer espirisi, evimizdeki maçı kazanmış, deplasmandaki maçı kaybetmiş olmamızdır. Tabii ki üzücü olan konu, 1.set dışında, adeta sıradan bir takım gibi oynamamız oldu. Bu maç ile ilgili olarak yine özellikle İlkin'in en çok eleştiriyi almış olmasını, sadece takım kaptanlığına bağlıyorum ama kötü oynayan takımın en iyisi olmasına rağmen kaptanlığı, bu eleştiriyi mıknatıs gibi çekti ki, bunu da normal karşılıyorum. İlkin'i bu kadar eleştirenlerin, bir de pas dağılımı ve kalitesine bakmasını salık veririm. İlk sette 10 pas alıp %50 hücum ve %30 etkinlikle oynarken, 2. sette ne oldu da sadece 4 pas alabilmiş. Sonrası ise, yandı gülüm keten helva. Eylül'ün ise ilk kez ne yapmaya çalıştığı belli olmayan bir libero performansına tanık olduk. Britt ise, özellikle önceki istatistik değerlendirmemde de belirttiğim gibi, tamamen ayrı bir parantez. An itibarı ile, söyleyebileceğim, Fener dışında, geçen devre kaybettiğimiz maçlara odaklanarak, bu maçları mutlaka kazanmamız gerektiğidir. Eğer bunu başarabilirsek, hala 4.lük şansımız olabilir, aksi takdirde Balkan kupasına katılmak bile riske girebilir. Yünetici olacak beyler ile hanımefendi'lerin gerekli hamleleri yapmaması sonucuda kaybedilecek imkanlar sonrasında yeni sezon palavralarının hiçbir önemi kalmayacaktır.
Bir diğer konu, arkadaşların son günlerde sıkça dile getirdiği yeni sezonun muhtemel hocası ve wild card uygulaması...Ne yalan söyleyeyim, ben Barbolini konusuna, bazı arkadaşlar gibi çok da mesafeli bakmıyorum. Barbolini dönemlerinde iki kez Şampiyonlar liginde yer almanın yanısıra, lig ve kupalarda hep ilk 3-4 içinde yer aldık ve devamında, yardımcısı olan Ataman Güneyligil, mirası devralmış ve 2021-22 yılına kadar fena götürmemiş amd bu tarihten itibaren, sağolsun yönetimler sayesinde o da ümidi kesmiş. Bizler de yeri geldi çok eleştirdik ama bugün bile bu tür savrukluklar ve anlaşılmaz hamleler yapan yönetim, o dönemde neler yapmış olabilir, düşünmek bile istemiyorum.
Zeren'in wild card alması yada bizim alıp alamamamız beni hiç ilgilendirmiyor. O zeminler, güçlü takımların çarpıştığı ve hak edenlerin yükseldiği bir zemin. Etik anlamda, herşeyin para olduğu bir zeminde, şu ana kadar hiçbir başarısı olmayan ve para ile Sultanlar'a katılan Zeren'in esasen Sultanlar veya Şampiyonlar Liginde ne yapıp yapamayacağı önemlidir. Eğer bu ligi yada Şampiyonlar Ligi'ni hak etmiyorsa elenir gider. Biz ise wild card alsak bile, o ligi hak edecek bir kadro ve yapı oluşturmadığımız sürece, sadece rezil oluruz. Hak etmeden Wild Card ile Şampiyonlar Lig'nde oynayıp rezil olmak yerine, hak ederek CEV cup'da oynayarak şampiyon olmayı tercih ederim.
Gelelim dün akşama... Ne yalan söyleyeyim, maç sonu forum'a girip baktığımda, önce doğru yerde olup olmadığım konusunda kararsız kaldım. Hatta yeni bir sayfa açılmışmıdır diye, birkaç kez ana sayfayı taradım... Sayfada tık yoktu... Arkadaşlar tamam... İlk yarının son maçı ile birlikte, en az sizin kadar hayal kırıklığı ve üzüntü yaşıyorum ve kafamda türlü soru işareti var ama sonucunda, Avrupa deplasmanında 3-0lık bir galibiyet almışız ve yarı finali evimizdeki maça taşımışız. Bizler ise hala donup kalmışız. Lütfen canlanalım. Mert kardeşim bile sadece maçın saatini paylaşmış ama sonucu ilk kez yazmamış. Çok şaşırdım. Dediğim gibi, Halil kardeşimin birkaç paylaşımı olmasa, neredeyse yanlış yerde olduğuma inanacaktım.
Maça gelince, 1.set rakibin üzerinden silindir gibi geçen takımımız, 2 setin ortasına kadar bambaşka, amatör ve saç baş yoldurtan bir takım kimliğine büründü. Neyse ki sonradan toparlanarak, inanılmaz bir şekilde 2.seti de aldık. Bundan sonrası ise malumun ilanı idi. İşte voleybol böyle garip bir oyun ve moral ve konsantrasyonun asla kaybedilmemesi gereken bir zemin...
Olumlu ve olumsuz noktalara gelince;
1- İlkin yine servislerde saç baş yoldurttu. Takım kaptanı olarak, basit hata yapan oyuncularına destek vermesi, uyarması ve motivasyonlarını yükseltmesi gerekirken, kendisinin bu hatalar zinciri içerisinde boğulmasının izahı olamaz. Çağdaş kardeşimin İlkin'e Vakıf maçı sonrası, çok da hak etmediği çağırıyı, bu maç için yapıyorum. İlkin, kendine gel. Bir değil iki değil. Bu yıl servis çizgisinde ne yapıyorsun? Zorlukla alınan sayının, servis çizgisinde cömertçe harcanması, hediye edilmesi, kabul edilemez. İlginç olan, Koç, İlkin servisi yine kaçırdıktan hemen sonra, yerine Kalandadze'yi aldı. Bu başka anlaşılmaz bir değişiklik idi. Neyse ki Kalandadze, en azından arka turu batırmadı.
2- Bongaerts, yine köçelere pas dağılımı ve kalitesinde, önceki performanslarını arattı. Son dönemlerde, Aydın maçı ve Kuzeyboru maçları da dahil olmak üzere, köşelerle uyum içerisinde değil. Timmerman'ı bile çok zorlayan paslar attı.
3-Yasemin'i gözlerinden öperim. Olympiakos'u dağıtan oyuncu oldu. Tam bir terminatördü. Her türlü övgüyü hak etti. Devam Yaso.
Sonuç olarak, biraz olsun karamsarlığı dağıtalım...
Biraz geç de olsa, TEBRİKLER BİZİM TAKIM.