2024/2025 Sezonu Kadro Yapılanması ve Transferler

Koskoca yaz ayında bu kadar tembel davranıp sadece ligde oynamış oyuncularla kadro kurarsanız göreceğiniz tablo bundan fazlası olmaz. BSL'de zor play off yapmış takımın 1 ve 2 numaralarını alıp ben başarılı olacam demek komiktir. Yazın Florya'da hocayla takım hakkında konuşurken bir an benle dalga geçtiğini falan düşünmüştüm ama aldığı oyuncuları öyle bir görüyor ki ben bir an Euroleague yaparız diye düşünmüştüm. Geldiğimiz noktada takımın en iyisi son parayla aldığımız Cummings. Bu sezon artık bir transfer bile yapılmamalı. Hatta teklif gelen tüm oyuncular gönderilmeli.

Bu tarz ikinci sınıf oyuncularla başarılı olunmaz. Gelişim ligine bakmadan, avrupa'nın top seviye liglerine bakmadan kadro kurulmaz. Temmuz ayında Galatasaray kadrosunu tamamlayamaz. Yani derdiniz tatil yapmaksa bırakın görevi yapın kimse size zorla yalvarırım gelin koç olun demiyor.
 
I- Bu vasıfsız yönetim mevcut koçtan memnundur.
II- Gönderilse bile kimsenin aklına Ufuk Sarıca gelmez.
III- Akıllarına gelse bile Ufuk Sarıca böyle basketbol düşmanı vizyonsuz bir yönetimle çalışmayı kabul eder mi?
 
Yönetimin böyle bir düşüncesi var mı önemli olan o, ben Ufuk Sarıca'nın kabul edeceğini düşünüyorum. Evet dışarıdan antipatik görünüyor ama ben bize özel bir şey yaptığını düşünmüyorum yıllardır ve koç olarak da beğeniyorum.
Aynı fikirdeyim.
Ufuk Sarıca'yı beğenmeme durumu yok.
Yani olmaması lazım.
Tabi dediğin gibi yönetimin düşüncesi var mı asıl önemli olan mesele bu.
Umarım tez zamanda bu düşünce oluşur.
 
Konu Karşıyaka olunca, İzmirlilerin en üst mertebedeki övgü ifadesiyle Başbakan Ufak Sarıca. Şu ara dağılma süreci ilgi çekici gelip her maçı izletse de, birkaç ay içerisinde Ufuk Sarıca'nın Karşıyaka'sının yokluğuyla kültürel alanda neyi kaybettiğimizi idrak edeceğiz. Pınar tekrardan sponsor olsun, yolları kesişsin diyeceğiz.

Ufuk Sarıca ve İstanbul söz konusu olduğunda ise, Efes dönemi için de benzeri ifadeyi kullanabilirim fakat belirleyici bölüm şu; Beşiktaş dönemini kelimenin tam manasıyla beğenmiyorum. Oynadığı takımın efsanesi olup, taraftarı olduğu takımınsa yıllarından yedi ez cümle.

Yakup Sekizkök denir, Basketbol Şampiyonlar Ligi denir; ben Faruk Süren ya da Ünal Aysal derim, bir diğer Galatasaraylı mimarisine ve içersindeki yerleşime bağlı olarak destekleyeceğim şekilde salon der. Bunları konuşuruz. Ufuk Sarıca-Galatasaray ihtimaline dair geçmişteki İstanbul deneyimleri üzerinden ben çok uzağım. Zaten mevcut kadroyu yönetmeyi tercih edeceğini de hiç zannetmiyorum.
 
Otis Livingston hariç bütün transferler 7. ya da 8. sıradan Play-off'a tutunmak ve sonrasında tek maç kazanamadan elenmek üzerine. Bu son transfer Roberts Blumbergs ise direkt küme düşmemeye oynayan takımların yapacağı çapta bir transfer. Bu kadar düşük seviyedeki oyuncularla (James Palmer Jr. , Izundu, David Efianayi, Blumbergs) bırakın Türkiye'de ve Basketbol Şampiyonlar liginde şampiyon olmayı ilk 4'e bile girilemez. Yakup Sekizkök'ün koç, Dursun Özbek'in başkan olduğu bir yapıdan zaten büyük beklentilerim yoktu ama transferler "Ben büyük takım olmak istemiyorum. Ligde ve Avrupada şampiyonluğa oynamak istemiyorum. Ben sıradan olmak istiyorum" diye bağırıyor.

Izdırap dolu bir sezona hazır olun.

Haziran ayından belliydi bugünlerin geleceği. Yazık oldu 5 Milyon Dolar'ı aşan bütçeye.
 
Yarın Manisa Basket karşısında Basketbol Şampiyonlar Ligi'nin 2. grup aşamasındaki 2. maç var ama ne maçın konusu açılmış ne de maçtan bahseden var forumda. Çok iyi hatırlıyorum Oktay Mahmuti döneminde (2010-2012) maç konuları önceki maç biter bitmez açılırdı. Sayfalarca yorum ve analiz olurdu. İçimde de farklı bir heyecan olurdu. Maç saatini beklerken ya da Abdi İpekçi'ye giderken heyecanım her geçen dakika artardı. O zamanlar gerçekten basketbolda büyük bir güç olduğumuz zamanlardı. Sonrasındaki 13 yıl skandallar, vurdumduymazlıklar, takımda olmayı hak etmeyen koçlara verilen büyük bütçeler, takımda olmayı hak eden koçlara verilen kuş kadar bütçeler, Galatasaray başkanlarının ve yönetimlerinin basketbol düşmanlıkları, taraftarın genelinin tepkisizliği derken bugüne kadar geldik. Bugün, Gsbasket forumunda Galatasaray Basketbol takımı için heyecan duyan 1 kişi bile kalmamış. 1 Kişi bile bu başkan, yönetim, takım menajeri ve koçla Galatasaray Basketbol takımının ileriye gidebileceğine inanmıyor. Ama Basketbol Takımımızı kurtarmak için ne yeterli seviyede sesimiz çıkıyor ne de yeterli kişi çaba gösteriyor. Gerçekten güçlü olsaydık Dursun Özbek geçen yılki genel kurulda büyük farkla seçilmezdi.

2010 - 2012 arasını çok özlüyorum. O gücü ve heyecanı çok özlüyorum. O " Bizim takım" ruhunu çok özlüyorum. Adnan Polat - Hakan Üstünberk - Oktay Mahmuti arasındaki uyumu özlüyorum. Canlı gözlerle izlediğim güçlü ve hem ligde hem de Avrupa'da şampiyonluğa oynayan Galatasaray Basketbol Takımını bir daha ne zaman izlerim bilmiyorum. Ama o güne kadar burada insanları bugünkü vasat severliğe ve kalitesizliğe mahkum olmamamız için uyarmaya devam edeceğim.
 
Sizinle aşırı düzeyde ters düşüncelere sahibim fakat dediğinize katılıyorum. 2010-12 arası heyecanı o kadar çok özledim ki. Cuma öğlen saatinde oynanan Olin maçında bile salonun yarısından fazlası dolu olurdu. Takım her maç bitiminden 10 dakika sonra döner taraftarla bütünleşir sarılır resim çekinirdi ne bileyim. Oyuncular erişilebilir insanlardı. Aile gibiydik. Oktay hoca her seferinde aile vurgusu yapar, aile içinde teşekkür olmaz derdi. Sene içinde param ödenmiyor diyip kaçan da olurdu ama yine de mutluyduk. Her maça hevesle bakıyorduk. Bu hevesi epeydir yaşayamıyoruz. 2019-20 sezonunda pandemi patlamasa ve o kadar çok sakatımız olmasa belki 2010-11 sezonunun havasını yaşardık yeniden. Veya bu yıl, o kadar galibiyet serisinin arkasına Efes-Tofaş fikstürü arasında o kadar dayak yemesek ve hedef maç kazanabilen bir takım olsak yeniden o havayı yaşayabilirdik. Ama olmadı. Hoca pasif, takım erişilebilir değil, Aile havası yok. Sanki bir kere o samimiyeti yaşadık ve gitti. Çok üzücü doğrusu. Bir daha o havayı soluyamayacak olmayı kabullenmek en doğrusu galiba.
 
Sizinle aşırı düzeyde ters düşüncelere sahibim fakat dediğinize katılıyorum. 2010-12 arası heyecanı o kadar çok özledim ki. Cuma öğlen saatinde oynanan Olin maçında bile salonun yarısından fazlası dolu olurdu. Takım her maç bitiminden 10 dakika sonra döner taraftarla bütünleşir sarılır resim çekinirdi ne bileyim. Oyuncular erişilebilir insanlardı. Aile gibiydik. Oktay hoca her seferinde aile vurgusu yapar, aile içinde teşekkür olmaz derdi. Sene içinde param ödenmiyor diyip kaçan da olurdu ama yine de mutluyduk. Her maça hevesle bakıyorduk. Bu hevesi epeydir yaşayamıyoruz. 2019-20 sezonunda pandemi patlamasa ve o kadar çok sakatımız olmasa belki 2010-11 sezonunun havasını yaşardık yeniden. Veya bu yıl, o kadar galibiyet serisinin arkasına Efes-Tofaş fikstürü arasında o kadar dayak yemesek ve hedef maç kazanabilen bir takım olsak yeniden o havayı yaşayabilirdik. Ama olmadı. Hoca pasif, takım erişilebilir değil, Aile havası yok. Sanki bir kere o samimiyeti yaşadık ve gitti. Çok üzücü doğrusu. Bir daha o havayı soluyamayacak olmayı kabullenmek en doğrusu galiba.

Basketbol Takımını el üstünde tutan ve cebinden takım için harcama yapmaya çekinmeyecek bir başkan ve yönetimle, basketbol takımı için emek veren ve akıl koyan bir menajerle ve doğru koçla o hava tekrar gelir. Takımda tekrardan ligde ve Avrupa'da şampiyonluğa oynar. Yeter ki maç kaybettiğimiz gün gözlerine uyku girmeyecek insanlar başkanımız, yönetimimiz, menajerimiz , koçumuz ve oyuncularımız olsun.

Bu arada, 2010-2012 Arasında param ödenmiyor bahanesiyle hiçbir oyuncu takımdan kaçmadı.
 
Basketbol Takımını el üstünde tutan ve cebinden takım için harcama yapmaya çekinmeyecek bir başkan ve yönetimle, basketbol takımı için emek veren ve akıl koyan bir menajerle ve doğru koçla o hava tekrar gelir. Takımda tekrardan ligde ve Avrupa'da şampiyonluğa oynar. Yeter ki maç kaybettiğimiz gün gözlerine uyku girmeyecek insanlar başkanımız, yönetimimiz, menajerimiz , koçumuz ve oyuncularımız olsun.

Bu arada, 2010-2012 Arasında param ödenmiyor bahanesiyle hiçbir oyuncu takımdan kaçmadı.
Bu sene İpekçi'ye geçişimizin ilk senesi olduğu için böyle bir sezon beklentim vardı. Çok umutluydum, hiçbir şey olmasa bile en azından içerde boğucu bir takım olmamızı, rakiplerin fikstüre bakınca İpekçi'ye mağlubiyet yazmasını istiyordum. Olmadı. Hoca sezon başı çok fazla Eski İpekçi havasını geri yakalayalım vurgusu yaptı ama maalesef o galibiyet serisinin arkasına böyle bir darmadağın oluş yakışmadı. Sözlerinin de altını boşalttı maalesef.

Rochestie dışında ben de hatırlamıyorum. Rochestie sonradan "paranı alamazsın sakın gitme" diyerek Kalnietis'in bize transferinin önüne taş koymuş sanırım. Onun dışında kimse yoktu evet. Rochestie'nin gidiş sebebi farklıysa da ben hatırlamıyorum ufaktım, maddi sebeplerden ötürü diye kalmış aklımda.
 
Taylor Rochestie parasını alamadığından değil o sezon için çok yetersiz olduğundan ve yerine Jerry Johnson geldiğinden gönderildi.


 
Son düzenleme:
Taylor Rochestie parasını alamadığından değil o sezon için çok yetersiz olduğundan ve yerine Jerry Johnson geldiğinden gönderildi.

Doğrudur. Dediğim gibi ufaktım hatırlamıyorum, Fenerbahçe maçından sonra da süresi epey azalmıştı diye hatırlıyorum. Aklımda maddi sebep olarak kalmış.

2010-12 arası basketbol takımımız basketbolu seviyordu ya her şeyden bağımsız. Basketbolu da sevdirip izletiyordu insanlara. Benzetmek istersem bu seneki karşıyaka'nın 2-3 misli fazlasıydık. Bu sene karşıyaka parası ödenmemesine rağmen çıkıp müthiş bir basketbol oynuyordu, hem kendileri hem izleyenler keyif alıyordu. Yabancı biri bu adamların aylarca maaş alamadığını falan düşünmezdi mesela. İşte biz 2-3 misli fazlaydık bu adamlardan. Bilmiyorum ne zaman yeniden öyle oluruz. Ne zaman olacaksak bir an önce olsun, Beşiktaş bile devrim yaptı şubesinde sezonu muhtemelen ilk 3'te kapatıp Eurocup'ta yarı final yaparlar en kötü. Heyecanları en üst seviyede. İmreniyorum, ekmek banıyorum. İmrenip ekmek banmak istemiyorum.
 
Taylor Rochestie parasını alamadığından değil o sezon için çok yetersiz olduğundan ve yerine Jerry Johnson geldiğinden gönderildi.


Rochestie önemli bir potansiyel olarak gelmişti ama ham görünüyordu o dönem için. Sonra kariyeri daha iyi bir noktaya gitti yıllar içerisinde
 
Yakında 2025 /2026 sezonu kadro yapılanması diye bir başlık açılır. Yine geçmiş yıllarda Türkiye de ligden düşme mücadelesi vermiş, bitik takımlardan beğenilmeyip gönderilmiş tipler toplanır. Konuşulmaya değmeyecek tipler için yorumlar yapılır. Başlarında da yine bir stajyer koç olur. Ve sezon ortası geldiğinde yine aynı şeyleri konuşuruz. Yıllardır aynı döngü devam ediyor. Hiç yaşamadan yazalım şimdiden.
 

Üst