Bu yazıyı yazarken, suni bir sinirin hakimiyetinde yazıyorum. Suni bir sinir dememin sebebi, olacakları daha önceden biliyor olmam ve buna karşı beynimi hazırlamam. Ama yine de, içimdeki Galatasaray taraftarı çocuk bu yenilgiyi ve bu maçın getireceği sonucu, tuttuğu kulübe yakıştıramıyor ve içimde yine belli bir sinir oluşuyor.
Bu sinirin, stresin gerçekten bir açıklaması yok. Türk spor kulüplerinde genel sorun, hiçbir yönetimin yahut hiçbir üst düzey görevlinin, görevini yapmaması ve kimsenin bu konuyu irdelememesi. Ki, konu basketbol olunca durum daha da vahimleşiyor. Hele takımınızın adı Galatasaray ise, durum iyice içler acısı bir hal alıyor.
Galatasaray 5 sene önce EuroCup'ı alıp EuroLeague vizesi kazandığında, takımın başında Ergin Ataman vardı. Kulüpte, şu an bile Avrupa basketbolunda yer tutan oyuncular vardı. Errick McCollum, Vladimir Micov, Sinan Güler gibi basketbolcular hala daha kulüplerinde ciddi süreler alarak oynuyorlar. Bu bile, kurulan yapının ne kadar ümitvar olduğunun göstergesi. 2017'de EuroLeague'e normal sezonda veda ederken de, o sezon takımda bulunan oyuncular hala Avrupa'da iyi seviyede basketbol oynuyorlar.
17/18 sezonunu takip etmedim, yalan yok. O sezon tamamen futbola kanalize bir taraftardım. Basketbolu göz ucuyla takip ediyordum. Dolayısıyla o sezon hakkında bir bilgim yok. Ancak 18/19 ve 19/20'de belli seviyede bir bilgi sahibi oldum takımım hakkında. Ertuğrul Erdoğan ve onun kurduğu kadro gerçekten başarılı sonuçlara imza atıyordu. Avrupa'da iyi değildik ancak zaten Galatasaray basketbolu Mustafa Cengiz yönetiminde "şube dönsün, tantana çıkarmasın yeter" mantığıyla yönetildiği için bu performanslara başarı demek normaldi.
20/21'de pandeminin de etkisiyle yeni sezona girilirken aslında isim isim baktığında güzel, ancak bütüne baktığın zaman sorunlu bir kadro vardı. Fakat burası Galatasaray'dı, ölüsü bile en azından 8. sıradan play-off yapar, BCL'de de Top 16 görürdü. Görürdü. Görürdü, ama dedik ya burası Galatasaray'dı ve söz konusu basketbol olunca her şey ters gitmek zorundaydı.
Burada zaten bu sezonun başından beri takımın bütün sorunları tartışılıyor. Gidenler, gelenler falan filan hiçbiri bu yaraya merhem olmuyor. 3 koç ile çalıştığımız, 10'un üzerinde transfer yaptığımız ve kadroyu sil baştan kurduğumuz sezonda, küme düşme tehlikesi artık burnumuzun dibinde. Bu gerçeği, Galatasaraylılar olarak sindirmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Artık, Galatasaray basketbolu, 2010'lu yılların ilk yarısındaki başarılı yıllarından çok ama çok uzakta. Bir şeyler ters gidince hemen kötümser senaryolar yazan bir insanım, ancak bu gerçekten bir senaryo olmaktan çıkıp bir gerçeklik olma yolunda hızla ilerliyor.
Bu durumdan kaçış yok. Bu durumu içselleştirmemiz gerek ve artık Galatasaray basketboluna gönül vermiş insanlar olarak bu kulüpten umudumuzu uzun bir süre kesmeliyiz. Evet Galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır, ama umut olması için o takımın bir şeyler vaat etmesi gerekir. Şu anda ne takım, ne de şube hiçbir şey vaat etmiyor. Ne zaman ki Ergin Ataman gibi bir koç, ve Ünal Aysal gibi bir finansör gelir, o zaman bu kulüp dipten kurtulur. Korkulu bir rüya maalesef gerçek oluyor. Bu kabustan uyanmak da, yine Galatasaray SPOR Kulübü'nün iç dinamiklerine bağlı. Eğer yine futbolun arkasında devam eden, basketbolu angarya olarak gören, Galatasaray ismini Avrupa'nın üçüncü sınıf turnuvalarına, kendi ülkesinin ikinci ligine yakıştırmaya devam eden yöneticiler olduğu sürece, Galatasaray basketbolu sadece müessese takımlarının değil; artık küçük gördüğümüz Beşiktaş'ın bile altında kalacak. Bu rezaleti bile isteye izleyen ve bu şubeyle zerre ilgilenmeyen "görevli" ve "yöneticiler" nedeniyle işte benim bu şubeden ümidim kalmadı.
Bu insanlar yüzünden, şikecilerin, Sırp basketbolunun lokomotifinin, 12-13 yaşındaki bebelerin, Rambo Okan gibi insanların ağzına düştük. Küme düşmek temizlenir, bir sene sonra tekrar çıkılır. Düştüysek kalkarız, ölmedik ya. Ama işte bu tür insanların ağzına sakız olmak benim gerçekten kanıma dokunuyor. Toplasan hepsini Anete Steinberga'nın kılı bile etmeyecek tiplerin kalkıp koskoca Galatasaray camiasıyla maytap geçiyor olmasını gerçekten kabullenemiyorum. Kulübün ise bunlara sessiz kalmasını, kendime yediremiyorum.
Sonuç olarak, hepimize geçmiş olsun. Bundan sonra artık umut da, kazanma arzusu da; sarı-kırmızılı bu camianın artık çok uzağında. Kulübüme, seneye Karesispor, Semt 77 Yalovaspor gibi Avrupa devleri karşısında gelecek sezon başarılar diliyorum.