Maça doğru bir strateji ile çıktık. Temel amaç dengeli hücum edip rakibe koşu mesafesi tanımamak ve ev sahibi avantajını kullanmalarını engellemekti. Lasme ile ikili oyunları daha yukarıdan oynayıp alanı genişletmek üzerine kurduk hücum planını. Bu şekilde kanatlarda Sinan ve Micov'un şut-penetre tehditi için gerekli alan sağlanmış olacaktı oldu da ilk çeyrek. Burada Lasme'nin orta mesafesindeki yüzdesi planının işlemesini sağladı. 4 numaradan şut katkısı alamamış olmak, daha doğrusu 4 numarayı da tepeye çıkaramamak tek eksik noktamızdı. İşte bu yüzden şutör 4 numara çok kıymetli bu sistemde, spacing'i ve akıcılığı sağlamak için çok kıymetli.
2.yarı kısaların özellikle de Sinan'ın savunmadaki facia performansı, hücumda Errick ve Sinan'ın organizasyon anlamında sorumluluk almayışı ve rakibin ikili oyunlarımıza karşı dönem dönem switch yapışı sistemi tıkadı. Lasme'nin de gerek devrilişleri gerek p&p'taki açılışları ilk yarıdaki kadar keskin olmayınca tamamen düzen dışına çıktık. Düzen dışına çıkıp set temposunun bu kadar düştüğü yerde Errick,Sinan ve Blake'in çabuk sinmesi sonucu doğurdu. Maça tutunmak için Chuck ve Errick'in birebirleri gerekliydi 3.çeyreğin bir bölümünde, malesef olmadı.
Göksenin Köksal iyi niyetiyle birşeyler yapmaya çalışıyor, oyununu bu yıl geliştirdi belirli alanlarda. Ülker Arena'da kendisine yapılan tezahüratlar ve ukala bakış açısı hazmedemediğim bir durum. Yapacak birşey yoki canınız sağolsun. Caleb Green'in olmayışı maça tutunmamızı zorlaştırıyor maalesef; atletizm, dış şut, tempo gibi alanlardaki eksiklikleri kapatıyordu ilk dönem.