.....
Karşı görüş, öncelikle Taurasi’nin masum olmadığına inanıyor. Kontrolde bir hata varsa, aynı gün numune veren Anna Vajda’da niye bir şey çıkmadı? Üstelik Hacettepe, bir yöntem hatası yapmışsa, bu hatadan dönmek mümkün. Neticede numuneler hâlâ ellerinde. Taurasi’yi suçlayanlar, Amerika’da kadın basketbolunun sevilmesinde, yayılmasında ve para kazanmasında büyük pay sahibi olmuş, WNBA’in marka değerine katkı yapmış bu yıldızın, ülkesinin gücü sayesinde kollandığı görüşünde. Taurasi’nin sportif saygınlığını koruması, gelecek yıl göğsünde “USA” yazılı formayla olimpiyatlarda yer alabilmesi, bizim şu an içinde bulunduğumuz kayıkçı kavgasından daha “derin” bir mevzu. Amerika, yetiştirdiği en büyük sporculardan birinin, adını telaffuz bile edemedikleri bir “üçüncü dünya laboratuarı” tarafından verilen raporla iki yıl zorunlu tatile çıkarılmasına razı olmadı. WADA’ya bastırdılar, o da Hacettepe’yi sıkıştırdı. Çalınan minareye de uygun bir kılıf bulundu. Bilimsel anlamda Hacettepe’nin başına “çuval geçirildi.”
***
Peki, bunca toz dumanın ortasında hakikati istiyor muyuz? Cevabınız evetse Taurasi’den alınan numuneler hâlâ orada, Hacettepe’nin kilitli kasalarında duruyor. İster orada, ister başka bir merkezde bu defa analizi doğru yöntemle yapıp, hakikate ulaşmak mümkün. Numuneler bozulmuşsa ve analize uygun değilse, en azından bir bilim adamı tarafından yapılacak tatmin edici bir açıklamayı hak ediyoruz herhalde…
Yok, “Hayatın gerçekleri, dünyanın güç dengesi çok başka, onlara karşı çıkmak bize mi kaldı?” diye düşünüyorsanız hakikatle alâkanız yok demek ki…