Ceyhun Hoca ile Takım Üstüne

Önder Ç.

0
Yönetici
Kulupte seçimden dolayı çok fazla belirsizlik var o yüzden roportaj yapamadık ama Ceyhun hoca ile birebir konuşmalarımdan aklımda kalanları yazacağım.

Öncelikle Hürriyet haberi. Ben bu habere inanıp hocaya sallayanlara inanamıyorum gerçekten. Sizce Ceyhun hoca böyle birşey demiş olabilirmi? Biz haketmedik, Fener bizden daha çok haketti ve kazandı? Aklınız alıyormu böyle birşeyi? Bir koç nasıl olurda kendi oyuncularının çalınan emeğini gözardı edebilir? Buyrun okuyun Ceyhun hocanın söylediklerini:

- Hürriyet Gazetesi, bana milli takımla ilgili röportaj için geldi. Sözleşmemde madde olduğunu, Galatasaray’la ilgili konuşamayacağımızı söylediğim halde sürekli sıkıştırdı. Ben de konuyu kapatmak için; “maçlar oldu ve bitti o seri, kupa şu anda kazanan takımın elinde” dedim. Ayrıca o son düdük çalınmasa şampiyon olacağımızı da söyledim. Uzatmaya giden son pozisyonda Harakova' çalınan faul düdüğü bütün gece gözümün önünden gitmedi, uyuyamadım. Dünyanın her yerinde son pozisyonlarda eğer oyuncu potaya gidebiliyorsa ve ciddi bir engelleme yoksa mutlaka oynatılması söylenir. Üstelik hatalı yürüme olan bir pozisyondu ama o da görülmedi. Fakat sadece işlerine gelen kısmı çekip almışlar ve başlık yapmışlar.

- Evet o son top çalınmasaydı şampiyonduk. Ama ben bunlara sığınmak istemiyorum. Biz öyle güçlü olmalıyız ki gerekirse hakemleri de yenmeliyiz. Şampiyonluğu neden kaybettiğimizi analiz etmemiz lazım, dürüst olmam lazım. Kendi hatalarımı, kendime söyleyebilmem, oyuncumla paylaşabilmem, oyuncumun da benle paylaşması lazım. Bu takım önümüzdeki yıllara damga vuracaksa, ders çıkarmamız lazım. Bunları kendi aramızda konuşmamız lazım ki, bir daha aynı şekilde kaybetmeyelim.

- Sene başında Işıl konusunda çok doğru yaptığımı düşünüyorum. Bu konuda çok mutlu ve huzurluyum. Işıl’la şampiyon olabiliriz diye düşünüyorum. Yabancılara değil de kendine güvense bizi şampiyon yapabilecek yetenekte bir oyuncu. Son maça çıkarken ona; “takımı guardsız, bizi de kupasız bırakma” dedim. Topu Işıl alıp, o oynattığı zaman takım doğru oynuyor. Yanlış oynatsın, kötü oynatsın ama Işıl oynatsın. Son maçta da yaptı bunu. Işıl, Seimone’ye çok güveniyor, o varsa her şey olur diyor ama kendine güvenmesi lazım. Sonucu point guard belirler, işte Horakova son topu aldı ve bitirdi. Kaybettiğimiz ilk maçta topu Işıl alsa, sahayı o yönetse, topu gereken kişiye verse, belki Seimone’ye verse maçı kazanacaktık belki de. Benim mola hakkım yokken bu saha içi organizasyonunu Işıl yapmalı ki bunu yapabilecek kapasitede.

- Bu kulübe ben kendim isteyerek geldim, rahmetli babam çok istedi diye geldim, Galatasaraylı olduğum için geldim. Ben bu kulübü seviyorum ve bu kulüpte büyük düşünen insanlarla çalışmak istiyorum, onların küçük şeylerin peşinde koşmamasını, hakemleri yenebilmeyi, işler kötüyken de yenebilmeyi. Hiç Michelle’nin yokluğu yüzünden kaybettik lafını duydunuz mu benden? Ben oyuncularıma şimdi Michelle yok, her maç 6 ribaund alıyor. O ribaundları sen alacaksın, sen alacaksın, sen alacaksın dedim. Uzunumuz yok, yenileceğiz diye düşünmesini istemedim oyuncumun. Ben oyuncuma inanıyorum. Eğer bahane sunmaya başlıyorsan bu işte, bitmez. Ben koç olarak böyle düşünürsem, oyuncum da, taraftarım da benim gibi düşünür.

- Bahar’ı, Fenerbahçe’yi yendiğimiz maçlarda kimi zaman dışarıda kullandık. Pick&Roll’lerin sonunda onu dışarıya atıp, 3 sayılık basketler ve drivelar bekliyorduk. İlerleyen maçlarda Fenerbahçe bunu çözdü. Zaten Bahar da post-up yaparken değil, 3 oynarken etkisiz kaldı. Bahar büyük aşama kat etti ama hala kapasitesinin yarısını kullandığını düşünüyorum. Zaten şimdiki halinin bizi şampiyon yapmadığını gördük, muhakkak aşama atlamaya devam etmeli.

- Tamika gelmeden önce bir parçamız eksikti. O gelene kadar doğru basketbolu oynayamadık ama o geldikten sonra, takımda herkesin performansı arttı. Başka bir Tamika olmadığı için beklemek zorundaydık. Onun gelişinden sonra her oyuncum çok özel performanslar sergilediler dönem dönem. Fakat sezonun yıldızı diyebileceğim, istikrarlı bir şekilde hep çok iyi oynayan bir oyuncumuz olduğunu söyleyemem. Bu takım Türkiye Kupası’nı kazanıp, ligde şansını sonuna kadar zorladığı için bu takımdaki insanlar iyi işler yaptılar demektir.

- Euroleague için elimizdeki yerli oyuncuya bakmamız lazım. Biz Seimone ile Sylvia’yı aldık, rakibimiz Prag’da Whalen ve Delisha Milton var. İki numaraları Yunan Milli Takımı’nın gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu Maltsi, 3 numara Çek Milli Takımı’nın en önemli oyuncusu Viteckova, beş numaraları Çek Milli Takımı’nın oyuncusu Kulichova. Ben bunu görmemezlikten gelemem, bunlar bizim üstümüzdeki takımlar. Prag’da Viteckova, Halcon’da Torrens, Spartak’ta Korstin ve Osipova nasıl çok iyi oynuyorsa bizim de Türklerin çok iyi oynaması lazım. Onlardan katkı alamazsak, 4 tane çok iyi Euroleague oyuncusu alsak dahi yeterli olmayacak. Gintare ve Hodges da gerçek Euroleague oyuncusu değildi. Buna rağmen hala iddia ediyorum, benim izlediğim Gintare bu değildi. Çok daha cesur yürekli bir oyuncuydu, bir sakatlık geçirmiş olabilir, çok ciddi bir trafik kazası geçirmiş olabilir ama yüreğinde bir eksilme olmuş. Yeteneklerine bir şey demiyorum, çok yetenekli bir kız bize ciddi katkılar verdiği maçlar da oldu. Doneeka da Spartak maçını kazandırdı bize. Seimone, buraya hazır gelmemesinin etkisiyle Euroleague de katkı veremedi bize, Sylvia’ya bu seviyelerde çok oynamasına karşın takımının birinci winner değildi. Tam olarak maç kazandırmayı bilmiyordu. O yüzden geride kaldık. Yerliler gelişmek istiyorsa, bütün bir yazı çalışarak geçirecek, zihinsel olarak daha iyi olabileceklerini düşünecek, 1000 tane şut sokmadan sahadan çıkmayacak, özel kondisyoner bulacaklar. Kendilerine yatırım yapacaklar.

- İnsanların hisleriyle oynamak istemem, Euroleague’de ilk hedef geçen senekinden daha başarılı olmaktır. Geçen sene oyuncuları Final-Four seviyesine getirebileceğimi düşündüm ama getiremedim. Geçen sene yaptığımız hatalardan ders çıkararak, bir takım kurmak istiyoruz. Aldığımız oyuncuyla derece yapmayı düşünmek çok doğru değil. Tekrar söylüyorum, yerlilerin performansı önemli bizim için.

- Avrupa’da hedef bir önceki senenin önüne geçmek. Tüm hayallerimiz Türk oyuncunun elektriğine bağlı. Yabancı ben buraya niye geldim, beni niye aldılar diyor. İlk olarak Işıl’a, Bahar’a, Gülşah’a bakıyor. Işıl Dominguez gibi oynasa, Bahar Montanana gibi oynasa işler kolaylaşır. Yabancı oyuncudan maksimum verim alabilmek, yapamadıklarını yaptırmak için Türk oyuncunun yardımı lazım. Yerliler, yabancılara istedikleri pası geçiremiyor, Pick&Roll oynuyor top kaybı oluyor, bomboşken pas alıyor sokamıyor, birebirde çok kolay geçiliyor. Sene başında en iyi yerlimiz Tuğba’ydı. Çünkü Tuğba’nın ruhunda savaşçılık ve agresiflik var. Sonra Işıl vites yükseltti, Bahar yükseltti, Tuğba kayboldu. Çünkü Tuğba’nın en büyük özelliği agresifliğiydi. Diğerleri de agresif olunca, Tuğba kayboldu. Işıl drive edebiliyor, asist yapabiliyor, top çalabiliyor. Bahar da bunları yapabiliyor.

- Biz burada şortla otursak, her gelen şortla oturur. Montla otursak, soğuk diye montla oturur. Takımda da biri yere atlıyorsa, ötekiler de atlamak zorunda. Mersin’deyken bir Fenerbahçe maçında, Sariye alabileceği topa atlayıp almadığı için, saha içinde Aylin’den çok büyük tepki aldı. Bizim takımda bu sene bu olmadı. Fenerbahçe’ye Euroleague maçında kaybetmemizin en büyük sebebi, Angel’ın Seimone üzerinden aldığı ribaundlar. Takım içinden kimse ‘Seimone sen ne yapıyorsun, bak maç gidiyor’ demiyor. Seimone kırılmasın, üzülmesin diye bunu söylemiyorlar. Seimone hücumla yaşayan bir oyuncu, şuta dayalı. 18 top kullanıyor maç başı, top çalıp atmıyor, içeri girip turnike atmıyor, fastbreak’te koşup atmıyor. Onun basketbol tarzı da bu, insanlar da seviyor bunu, yüzdeli attığı zaman daha çok seviyor. Bu sene çok kötü attığı zaman da oldu, ortalama attığı zaman da oldu. Ama oyuncunun sadece şutla yaşamaması lazım. Top çalıp, ribaund alıp da atması gerekiyor. Alba belki Seimone gibi büyük sayılar atmaz ama oyunun diğer yanlarında daha fazla katkısı olur. Zaten Seimone kadar şut teşebbüsü de olmaz. Seimone her topu çembere atabilir, onun şut tekniği bazen %60-70’lere gider. Fakat genelde %40’larda atar. Tabii Seimone’nin yerine Torrens geldi diye bir şey yok.

- Galatasaray’ın geçen seneki gibi yapıp, skorer olarak Seimone’yi mi tutması lazım, yoksa ribaundlara yardımcı olabilecek bir oyuncu mu alması lazım? Uzun ya da skorer ama bir numara da oynayabilecek bir oyuncu istiyoruz. Doneeka’nın iyisi olarak düşünülsün. Seimone, Tamika gelene kadar Işıl’a hiç yardımcı olmadı guardda. Bence Seimone’nin son maçtaki performansıyla burada kalması lazım ama nasıl yapabilirim? Seimone olduğu zaman takım yapamıyorum. Bana göre bu takımın en büyük eksikliği 1 ve 5 numaralar. Işıl’ın yanında biri olsa, rahatlarız ama öyle biri yok takımda. Yine de Seimone kesin olarak yok demiyorum.

- Geçtiğimiz sene, kesinlikle çok daha doğru transferler yapmam gerekiyordu. Geldiğim zaman Amerikalı tercihleri bir skorer ve uzun üzerine kullanılmıştı. Alabileceğim 3 tane uzun, 3 de kısa Avrupalı vardı. Biz gerçekten bir Euroleague takımı olacaksak, ocak ayında transferi bitirmemiz gerekiyor. Pazarın çürükleri bize kalmamalı. Pazarın en iyi ürününü almak için gezmek gerekiyor, iyi oyuncuyu menajer vasıtasıyla alamazsın her zaman. Uğraşmalı, ona gitmeli, ikna edeceksin. Alba Torrens transferi şimdiye kalsaydı alamazdık belki de. Alba, olmasa çok beğendiğim Viteckova ile görüşecektik ama onun da sözleşmesi devam ediyor. Transfer yaparken bir pozisyonda bir yerliye güvenmen, arkasını boş bırakman gerekiyor. Kimi alırsak alalım yerlilerimizin gelişmeye devam etmesi gerekiyor. Işıl, Bahar ve Gülşah daha %50’leriyle oynuyorlar. Sezon başında oyuncuların zamanında kulübe gelmesi, hazırlık turnuvasına beraber gitmemiz lazım.

- Prince, Avrupalı olduğu için onu transferi gerçekleşirse Torrens’le beraber önümüzü açacaklar. Uzun pozisyonunda kıta dışı oyuncu tercih edebiliriz. Sancho Lyttle’i çok istemiştim, Avrupalı bir oyuncu olarak, alsak elimizi rahatlatırdı ama 3 ay önce teklif yapmamıza rağmen UMMC aldı. Çok katkı verebilecek bir isimdi. Boştaki oyuncu çok az, herkes büyük paralar harcadığı için parayı riske etmiyor. Winner oyuncular transfer etmek gerekli, Alba Torrens bizim maçta fark 20 ama hala çok hırslıydı. Winner oyuncu maç seçmez, yeri gelir 0 sayı atar ama savunmasıyla maç kazandırır. Misal Milan Baros, Avrupa’nın en iyi forvetlerinden biri ama ne durumdayız. Herkes ona tapıyor. Gol atıyor ama kazanamıyoruz, kazandıramıyor. Çünkü bu işin bir de öteki tarafı var, pres yapıp top çalmıyor, takım arkadaşlarına geride yardım etmiyor, geriden çıkışlara yardımcı olmuyor. Winner oyuncu mücadele gücünü de arttırır. Tamika, çok iyi bir şutör mü, çok mu iyi drive eder. Hayır ama mücadelemizin en büyük nedeni Tamika’dır. Son maçta çok iyi oynamadı ama mücadeleyi başlatan isim oydu. Yere atlıyor, düşüyor, ribaund takip ediyor, en iyi hücumcuyu tutuyor.

- Özge Yavaş ile geçen sene çok uğraştık, anlaşmak üzereydik ama sonra olmadı. Rekabetin yüksek olması, çekinmesine yol açmış olabilir. Tuğçe okuduğu için Türkiye’yi düşünmüyor. Sophia’yı istememe gibi bir lüksüm yok, ruhunda mücadele var Sophia Young’ın. Kim istemez ki onu? Fakat Türk olmak istemiyor. Kararını veremiyor bir türlü. Şimdilik Michelle kalacak gibi gözüküyor.

- Transferle ilgili bir kısıtlama yok ama mekanizmanın daha hızlı çalışması lazım. Bir oyuncuyu istiyorsak, gerçekten doğru teşhisse ona hemen ulaşmak ve zamanında kulübe getirmek lazım. Ne zaman ki sezon içinde transferi bitiriyorsak, o zaman “biz gerçekten bu işi bitirdik” derim.

- Yönetim bizi hiç yalnız bırakmadı, hep yanımızda oldular. Şampiyonluk gittikten sonra herhangi bir tepki almadım. Öyle bir güven problemim hiç olmadı. Seri bittikten sonra da Yiğit Bey olsun, Adnan Bey olsun, Hakan Bey olsun “sizin yapabileceğiniz bir şey yok, elinizden geleni yaptınız” deyip hakemle ilgili veryansın ettiler. Son maça baktığınız zaman, çocuklar mücadele olarak elinden geleni yaptılar. Zihinsel eksiklerimiz olabilir, yapılmayan faul, taktiklerle ilgili, anlattığım pozisyonlarla ilgili ama kafa olarak doğru moddaydık. İlk maç modumuz böyle olsaydı, %100 şampiyonduk. Ama benim bu lafı kullanmamam gerekiyor, bu bir bahane çünkü. Bahane üretmeye gerek yok, son maç nasıl oynadıysak ilk maç da öyle oynamalıydık.

- Altyapıyı ne yapıp, edip aktif hale getirmemiz lazım. Çok önemli tohumlar attık, ben görür müyüm bilmiyorum ama biz 5 yıl içinde, Türkiye’nin en güzide alt yapı kulübü olacağız. Biz parlayan oyuncuyu almayacağız, bulup yetiştireceğiz. Zaten şu anda bulduk, yetiştiriyoruz. Diğer kulüpler, parlayan oyuncu alıyor, biz kendimiz bulduk. Altyapıdan çalışan arkadaşlarımız bunun çalışmalarına başladı, diğer kısmı da inandığı zaman, garanti veriyorum; 5 yıl içinde sıra dışı oyuncular getireceğiz. Sıra dışı oyuncular a takıma yükselecek. Bir takımın kalitesini de altyapıdan gelen oyuncu sayısı belirler. Oyuncu bana geldiği zaman “size” sorunu olmaması lazım. Çabukluk, kuvvet, hız problemi olmaması lazım. Bazı oyuncular böyle yaratılıyor, bizim onları bulup sonra da yeteneklilerini tespit edip onları doğru şekilde antrene etmemiz gerekiyor. Bu çocuklara a takıma gelene kadar temel fundamentali verip, geldiğinde direk a takıma monte olması gerekiyor. Diğer şekilde oyuncuyla çok fazla uğraşıyorsun.

- Altyapıdaki hocalarımız iyi niyetli, bu işi yeteri kadar bilen ve uygulayan isimler ama hedef oyuncu bulma konusunda sorunlar yaşıyorlar. Bu yüzden milli takımlarda çok az oyuncumuz var. Maçları izlemeye pek vaktim olmuyor, idmanları takip ediyorum ama benim maçları daha çok izlemem için doğru oyuncunun o takımda yer alması gerekiyor. Galatasaray’ın kapılarını doğru oyunculara açması, antrenörlerin bu oyunculara hizmet etmesi lazım. Doğru oyuncu dediğim; Euroleague’de oynayan, ligde şampiyonluğa oynayan Galatasaray’ın kadrosuna girebilecek isimler. Bu hafta sonu altyapı antrenörlerimiz sene boyunca bulduğu ve çalıştırdığı genç oyuncuları bana gösterecekler. Sadece İstanbul içinden oyuncu seçtik, şehir dışından gelecek oyuncunun çok özel olması lazım ve ben böyle bir oyuncu göremedim.

- Ben Galatasaray’ın çok büyük bir camia, çok büyük bir kulüp olduğunu ve seyircisiyle, yönetenleriyle ve oyuncusuyla iyi insanlardan kurulu çok elit bir grup olduğunu düşünüyorum. Ama bu grubun fazla duygusal olmadan, daha objektif düşünebilmesi, sahada galibiyetleri ve kupaları saygınlık kazanarak kazanması gerektiğini düşünüyorum. Bizim kulübümüzün hiçbir hakemin desteğine en ufak ihtiyacı yok. Kendi işimizi kendimiz görmeliyiz, karşımızda formsuz hakemler çıkarsa gerekirse onları da yenecek basketbol oynamamız, o zekayı ortaya koyabilmemiz gerekiyor.

- Burası benim Avrupa’daki son kulübüm, bakın İstanbul demiyorum. Burayı Avrupa’nın en önemli kulüplerinden biri olarak görüyorum, burası benim son kulübüm. Buradaki işim bittikten sonra, basketbol yaşantım bu seviyelerde olmaz. Yaşadığım yerlere geri dönebilirim, Anadolu’ya tekrar dönebilirim. Türkiye’nin en büyük kulübüne güzel izler bırakmak istiyorum. Korkak, düzenin insanı olmuş, herkesi mutlu etmeye çalışan, her suçu başkasında bulan, kendi eksiklerini görmeyen, oyuncusuna, kulübün kurumsallaşmasına değer katmayan bir insan olmak istemiyorum. Günde 10 saatimi doğru olarak bu işe vermek ve olumlu-olumsuz karşılığını görmek istiyorum. Bunları yapmadan, kaçak davranak bir yerlere gelen insan olmayı kendime yakıştıramıyorum. Türkiye’nin en önemli kulübünün büyüklüğünü koruması ve daha büyük olması için, bir çalışan olarak ne yapmam gerekiyorsa onu yapıyorum. Ben oyuncularımın değerlenmesini istiyorum, en çok saygınlık duyulan oyuncuların Galatasaraylı oyuncular olmasını istiyorum. İnsanlar onları gördüğü zaman ayağa kalksın. Kimse kırılmasın, ben yere düştüğüm zaman elini uzatmadı, bana kötü baktı, arkamdan küfür etti dedirttirmesin oyuncularım. Ben büyüklüğün saygınlık kazanarak geleceğini düşünüyorum. Çalışma sürem ne kadar olacak bilmiyorum ama bunlardan taviz vermeyeceğim. Bunun doğru olduğuna inanıyorum.

- İnsanların kötü olduğuna inanmadım, herkes iyidir ama zaman zaman kötü düşünen insanlar vardır. Umarım anlaşılabilirim. Küçük yerlerde çalışırken insanlar senin ne yapmak istediğini anlıyorlar. Gözlem şansları daha yüksek. Bu yaşıma kadar bu kişiliğimle geldim, bundan sonra da değişemem. Burada da anlaşılabileceğimi düşünüyorum. Galatasaray’ı sadece şampiyonluk kesmez, Euroleague’de de sıra dışı bir takım olmalıyız. Altyapısını tamamlamış, her sene altyapıdan bir oyuncu geliyor, onları WNBA’ye gönderiyoruz, başka kulüplere verip bir kazanım elde ediyoruz. Benim buraya geliş amaçlarımdan biri de buydu. Bana, “sana dünya yıldızları alabiliriz ama bize dünya yıldızları yetiştirmeni de istiyoruz” dediler. Amaçlarımız da bunlar.

- Milli Takımda' da Esmeral sezonu kapadı, ameliyat olacak ve milli takımla olamayacak. Ben takımıma güveniyorum ama sağlıklı bir takım olması önemli. Milli takımda sürprizlerle karşılaşıyoruz. Hedefimiz ilk 5 olacak Polonya’da. Oyuncularımızın da bu hedefe canı gönülden inanıp gerekliliklerini yerine getirmeleri gerekiyor. Olimpiyatlar için umarım bunu becerebiliriz. Oyuncuların gelişimini hızlandırmaları ve karar almaları gerekiyor. Ligde patlama yapan, performansını arttıran bir oyuncu yok bir önceki seneye göre. Biz Türk Seimonelar, Sylvialar, Angellar çıkartmak zorundayız. Oyuncularımız yetenekli ama fazla mesai harcamakta, fedakarlık yapmakta sorun yaşıyoruz. Gidip 1000 şut atacaksın, kararını alıp o 1000 şutu atmadan salondan çıkmayacaksın.

- Yabancı sayısının azaltılması, yerli oyuncuların zaten büyük olmayan hedeflerini iyice küçültür. Oynama dakikaları artar ama basketbol, oynayarak geliştirilmez ki. Özel çalışmalarla kazanılır, bir emeğin sonunda basketbolumda bunu yapmaya başladım diyebilirsin. Evet, süreleri artar yerlilerin ama basketbolları gelişmez. Ligde az süre aldığı için buna yazık oluyor denilebilecek kaç oyuncu var? Gelen yabancıların hepsi takıma bakıyor, takım çalışkansa sonra onlar da çalışkan, takım tembelse onlar da tembel. Her şey elindeki Türk oyuncuya bakıyor, yerli oyuncu atlayacak, sıçrayacak, koşacak. Gerçek bir takım olacak. Kaliteli Türk oyuncu sayısını arttırmak, Türk oyuncunun yabancıya “belki senin kadar iyi şutör değilim ama topun ucunu gördüğüm zaman atlarım, en iyi savunmamı yaparım” mesajını vermesi lazım.
 
Bu ekstra bilgiler için teşekkür ederiz..
Bence Hürriyet gazetesi ile konuşarak bu yanlış anlaşılmaya neden olan hocadır..
Onların ne olduğunu bilmeyen yok, keşke hoca hiç konuşmasaydı..
Tuğba konusunda da kendisine katılmıyorum..
Geçen sene Esra'yı aradık, bu sene de Tuğba'yı ararız..
Türk oyuncuları değiştirmek değil, portföyü derinleştirmek lazım.
Gelecekse hem Şaziye gelecek, hem Tuğba kalacak ki sene içinde sıkıştığımızda başvurduğumuz oyuncunun da belli bir kalitesi olsun..
Bahar ve Gülşah'ı mutlaka korumalı, sakınmalıyız..
Biraz daha zaman.
 
buradaki yazılanları okuduktan sonra hocaya birşey diyemem augustus konusunda artık.ama hocam keşke hurriyete konuşmasaydın da kafan rahat olsaydı.
 
Bu konuşmadan şunu çıkarıyorum: ceyhun hoca ışıl-epiphanny-alba-bahar-tina beşi ile başlamayı düşünüyor...
bir de marina kuzina ismi geçiyor, böylece 4 yabancı oyuncumuz olmuş oluyor, ancak hala kıta dışı bir oyuncu hakkımız var...
bunun için skorer bir amerikalı oyuncuya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum, augustus, diana taurasi, angel mccoughtry hatta maya moore... bunlar konuştuğumuz seçenekler...
fowles dönmeyecek sanki yoksa tina charles transferi çok anlamsızlaşır bana göre, ikisi de 5 numara oynayan oyuncular...
ancak şunu da unutmamak lazım, kimi alırsak alalım bu sene yine yerli oyuncular sonucu belirleyecek...
 
Roportaj için teşekkür ederiz.

Hoca Seimone nin 1 sene once diz yan bağlarının koptuğunun farkında değil gibi konuşmuş, hazır gelmedi tabiki hazır olsa 2010 şampiyonası için milli takıma seçilirdi denendi sakatlığının etkilerinin tam geçmediği görüldü seçilmedi. Seimone sakatlığını atlatınca TKBLde 7-8 rebound alabilecek 1.5-2 blok yapabilecek oyuncudur. hoca geçen sene bu departmanlardaki istatistiklerini onun maxsimumu zannediyor galiba. Dikkat çekmek gerekirse 1 sene önce geçirmiş oldukları diz sakatlıkları gereği ışılda seimonede dizlik ile oynamış oyuncular, mesela dizliğini atan Chris Paul un dizlikli CP dan ne kadar farklı perforsmans verdiğini bilmek hatırlamak gerek.

Ayrıca Seimone sadece şutuyla yaşıyor deyip gidip Şaziye yi istemekde pek olmuyor. şaziye ne savunma yapar ne rebound alir, box out bile yapmaya tenezul etmez, hele kendini hiiiiç yerlere filan atmaz bir top için, sadece airball atar yada çember döver, köşe dibinden kaçırdığı 3lüklerden sonra geriye bile koşmaz. Şaziye nin istenmesinede bune perhiz bune lahana turşusu demek istiyorum.

Seimone nin GS eurocup zaferi mvp olmasi ile filan ilgilenmiyorum şahsen, birçoğumuz gelecekteki hedeflerimiz için kalsın diyoruz, varsa alılanabilecek kategoride daha iyisi getirin o zaman ama yok bulamayacaksınız. Bu olay savunması çok üstdüzey değil diye DirkNowitskiyi postalamaya benziyor, durum biraz komik haliyle.
 
Seimone konusunda hala Ceyhun Hoca'ya katılmıyorum.

Neredeyse tüm sohbet boyunca winnerlıktan bahsetmiş, Seimone'u olduğundan çok kötü bir oyuncu gibi göstermiş. Fast-break atamıyor demiş, şuan hatırladığım fast break sayıları var final serisinden, sadece şut atıyor demiş, onun bıraktığı gözyaşı damlalarını atacak çok oyuncu yok dünyada.

Final serisi ortalaması; 19 sayı, 4.5 ribaund, 1.5 asist, 1 top çalma. Faul problemi yaşayıp sadece 24 dakika oynadığı ilk maçı çıkarırsak 5.7 ribaund ortalaması oluyor. Ribaund almıyordu değil mi?

Seimone dünyanın en yetenekli hücum oyuncusudur benim gözümde ama Ceyhun Hoca'ya kalsa Botaş'a filan da almayacak, o derece.

Neyse Şaziye gelsin işte, o çok savaşır ya, fast break filan da atar arada, ribaundları da teker teker çeker, şampiyonluğu da sene sonunda 1000 kişiyle kutlarlar artık.

Seimone insanlara Galatasaray Kadın Basketbol Takımı'nı sevdiren oyuncudur, burayla özdeşleşmiştir, Galatasaray için çoğumuzun yapamayacağı şeyleri yapan oyuncudur. Bu kadar kolay değil...
 
Gittikce güvenim azaliyor Ceyhun hocaya. Seimone bir skorer, bir oyuncudan öte Galatasaray taraftari icin. Öyle basit nedenlerle disarda tutulacak bir isim degil. ayrica Basketbola bakis acisini hic begenmedim. cok dar bir bakis acisina sahip maalesef.
 
Bu söylediklerinden sonra benim güvenim daha arttı Ceyhun hocaya. Çok doğru tespitleri var ve hatalarından ders almış görünüyor. Ama oyuncu seçiminde çok ince eleyip sık dokuması lazım çünkü bu sene olası bir başarısızlıkta son senesi olur.

Saygılar.
 
Öncelikle söyleşi için başta Önder olmak üzere sitemize teşekkür ederim.

Hoca'nın söylediği çoğu tespite katılıyorum.Özellikle Işıl için söyledikleri tam derslik.Ama Metin Abi'nin dediği gibi bu sene başarısızlıkta hocanın son senesi olur.
 
Hoca Seimone konusunda resmen saçmalamış. Avrupada elenmemizin sebebi Seimone imiş vay be. Angel'ı Augustusla savundurtmaya çalışmana ne demeli. 20-30 küsür fark yiyoruz Seimone'un verdiği riboundlardan bahsediyor. Hücum oyuncusuymuş hücum içinde yaşıyomuş, mücadele etmiyormuş. Pes artık ama ayıp yani hocam. Seimone'ye ikinci sınıf basketbol oyuncusu muamelesi yapıyorsun ya pes yani. İzlediği Gintare bu değilmiş hocanın şu açıklamaya bakın hele. İkizini mi izledin acaba. Seimone ile ne alıp veremediği var bilemiyorum ama resmen savunma yapmıyor mücadele etmiyor gibi safsataları söyleyip oyuncunun gidişini taraftara yedirmeye çalışıyor. Gönderceksen doğru düzgün istemiyorum de o zaman. Bu açıklamalardan sonra Seimone'un yerinde olsam Ceyhun hocanın yüzüne bile bakmam.

Hürriyet konusuna gelirsek lig biteli 1 hafta geçmemişken seninle milli takım için niye röportaja gelsinler? Sen onlara malzemeyi böylece vermişssin ki hakettiler dediğine inanıyorum ben der çünkü milli takımın başından gitmek istemiyor. Demediyse ve sözleri çarpıtıldıysa resmi siteden açıklama yapardın.

Benim kriterlerime göre Galatasaraya hiç ama hiç yakışmayan biridir bu saatten sonra. Biran önce yeni yönetimle gönderilmen dileğiyle.
 
Yerli oyuncular yeterince iyi değildi diyor,benim hatalarım var diyor,Fowles winnerımız olamadı diyor,Avrupa'da elenmemizin sebebi sadece Simon yorumunu nasıl çıkartıyoruz?Ayrıca Simon hücumda mükemmel bir oyuncu ama iyi bir savunmacı mı?Artık taraftarın bazı oyuncuları saplantı haline getirmesi cidden takımlarımıza zarar vermeye başlıyor.Bu takım Augustus'suz başarılı olacaksa gitsin,Işıl'sız başarılı olacaksak o da gitsin.Futbolda futbolcuya dayalı düzen deyip dururken,oyuncu sevgimizi takım sevgimizin üstüne çıkarmıyoruzdur inşallah.
 
Bazı yorumlar maşallah Hürriyet tadında. Ciddi ciddi artık birilerinin maksatlı bir şekilde ve kendi egolarını Galatasaray' ın menfaatlerinin önünde gördüğünü görüyorum malesef. Umarım yönetim ekibi bunlara bir müdahale eder.

Bende Ceyhun Yıldızoğlu'nun seçimlerinden bazılarını hoş karşılamıyorum ama bu işin bokunu çıkartıp hocayı kovmak için buraya yazan insanlar artık ayıklansın lütfen.

Saygılar.
 
Yerli oyuncular yeterince iyi değildi diyor,benim hatalarım var diyor,Fowles winnerımız olamadı diyor,Avrupa'da elenmemizin sebebi sadece Simon yorumunu nasıl çıkartıyoruz?Ayrıca Simon hücumda mükemmel bir oyuncu ama iyi bir savunmacı mı?Artık taraftarın bazı oyuncuları saplantı haline getirmesi cidden takımlarımıza zarar vermeye başlıyor.Bu takım Augustus'suz başarılı olacaksa gitsin,Işıl'sız başarılı olacaksak o da gitsin.Futbolda futbolcuya dayalı düzen deyip dururken,oyuncu sevgimizi takım sevgimizin üstüne çıkarmıyoruzdur inşallah.

Augustusun verdiği ribaundlar çok önemli rol oynadı diyor yenilmemizde fenere. Bir teknik direktör böyle açıklama yapamaz. Oyuncusuna böyle derse tüm takımın ona inancı kalmaz. Apaçık Fb bizi augustustan dolayı eledi demeye getiriyor işte. Ne anlamam gerekiyordu ki? Fowles bütün sezon boyunca aldığı ribaundlarla kendi ekmeğini çıkardı ama onu kullanamayan da Ceyhun hocadır. Nihanı Gintareyi Hodges'ı alan da odur. Bunlar bile ekstra bir şans verilmemesine yeterdir hocaya ama bir sene daha kaybedeceğiz görünen hocayla.

Unutmayalım ki bu sene hocayı Augustus kurtarıyordu. Aldığın oyunculardan verim alamadın, alınan süperstarlardan Fowles'ı etkili kullanamadım. Son maç Augustus varını yokunu koydu hakem orda uydurma birşey vermese şampiyonduk ve bunun mimarı Augustus olacaktı. O faul çalınmasa Augustusla devam edeceğine de eminim.
 

Üst