Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Türk basketbolu son yıllarda birçok kaliteli ve domine edici yabancı basketbolcuya kucak açtı. Her biri oynadıkları basketbol ve kazandırdıkları başarılarla gönüllerimizde taht kurdu. Bu yabancı oyuncular içinde performansıyla büyüleyen, gidişiyle taraflı tarafsız herkesi hayal kırıklığına uğratan David Hawkins’e değinmek istedim.
David Gregory Hawkins, Amerika’da kolej kariyerini Temple Üniversitesi’nde bitirdikten sonra 2004 NBA Draftlarında herhangi bir takım tarafından seçilemedi. Şansını Avrupa’da denemek isteyen Hawkins’in adresi İtalya oldu. Tam 7 sezon İtalya’da kalan ve Roma, Siena, Milano gibi basketbol rekabetine sahip takımların formasını giyen Hawkins, bütün Euroleague ve lig sezonlarında çift haneli skor ortalamalarına ulaşarak dikkatleri üzerine çekti. 2011-2012 sezonunun başında, Ergin Ataman yönetimindeki Beşiktaş’a ( o dönemki adıyla Beşiktaş Milangaz ) transferi gerçekleşecek, yaklaşık 1.5 sezon sürecek basketbol ziyafeti bizler için başlayacaktı.
Sezona NBA lokavtını değerlendirip Deron Williams ve Semih Erden bombalarıyla giren Beşiktaş, bir önceki sezon takımın skor yükünü çeken Marcelus Kemp’in yanına David Hawkins’i de alarak 1-2-3 numaralara yabancı transferlerini gerçekleştirdi. Sezonun başlarında Deron Williams’ın oyun liderliğini, Kemp’in de skor potansiyelini kullanan ekipte lokavt döneminin tamamlanmasıyla birlikte Hawkins rüzgarı esmeye başladı. Williams sonrası oyun kurucu transferinin gerçekleşmediği, Bonsu’nun ise henüz takıma yeni dahil olduğu dönemde oynanan Galatasaray maçında 21 sayı, Armia maçında ise son saniye basketi ile beraber 17 sayı kaydeden D-Hawk’un winner kimliği ortaya çıkıyordu. Takımına istatistiki ve istatistiklere yansımayan performanslar anlamında hemen hemen her alanda katkı veren Hawkins gün geçtikçe taraftarın sevgilisi oldu. David’in süperstar kartı Mart ayından sonra parkeye çıktı.
Türkiye Kupası’nda şampiyon olan, EuroChallenge ve ligde de şampiyonluğa koşan Beşiktaş’ın o dönemki en büyük sıkıntısı rotasyonuydu. Öyle ki ; çok kritik gözüken Nizhny Novgorod ve Fuenlabrada maçlarında Hawkins 40′ar dakika oynamak zorunda kalmıştı. Ancak bu iki maçın toplamında 41 sayı, 11 ribaund ve 8 asistlik katkı yaparak takımının çeyrek final yolunu açan en önemli isimlerden biri oldu yıldız oyuncu. Kupayla tamamlanan Avrupa macerasını 13.4 sayı, 4.4 ribaund ve 2.7 asistle kapatırken, gözler artık Beko Basketbol Ligi play-offlarına çevrilmişti. Uzatmalar sonunda biten ve Arroyo’nun performansıyla anılan Fenerbahçe maçında 24 sayı kaydeden Hawkins, deplasmanda da takımının skor lideri olarak yarı final yolunu açtı. Rakip, normal sezonu lider bitiren Galatasaray’dı. Çok düşük bir eforla geçtiği ilk maçın ardından serinin ikinci maçının yıldızı olan Hawkins, saha avantajını tek başına siyah beyazlılara getirdi adeta. Sırasıyla 24, 21 ve 24 sayı attığı 3 maçın ardından Galatasaray’ın elenmesinde büyük pay sahibi olan Amerikalı oyuncu için esas senaryoların yazılacağı final serisi başlıyordu.
Deplasmanda kazanılan 2 final serisi maçının ardından Abdi İpekçi’de Efes’i ağırlayan Beşiktaş, son 3 saniyeye 2 sayı geride girdi. Efes’in kaçan serbest atışının ardından ribaundu alan Hawkins’e Cenk Akyol faulü yaptı. Bu büyük hata, belki de Beşiktaş’a uzatmaların yolunu açacaktı. Serbest atış çizgisine gelen Hawkins’in her iki atışta da isabeti bulmasıyla galibiyet şansı tekrar doğabilirdi. Ancak yıldız oyuncu atışlarında isabet bulamayınca seri 2-1′e geldi ve Anadolu Efes adına bir umut doğdu. Böyle bir psikolojik çöküntünün ardından çoğu oyuncunun performansında düşüş gözlemleyebilirsiniz. Bu anlar basketbolcuların kendi içlerinde verdikleri bir savaştır ve yalnızca özel oyuncular bu savaşı kazanır. Hawkins de bu savaşı kazanan özel bir oyuncu olduğunu göstererek büyük bir şokla kaybedilen maçın ardından 23 sayılık harika performansıyla takımını galibiyete taşıyan isim oldu. Sıra 5. maça, Beşiktaş adına şampiyonluk maçına gelmişti. D-Hawk yine maç boyunca harika oynamış, takımı da maçı uzun süre önde götürmüş ancak uzatmalara gitmişt. Son 15 saniyeye girerken 82-80 üstün olan taraf Efes cephesiydi. Hawkins topu aldı, penetresini etti ve faulü kazandı. Beşiktaş yine 2 sayı geride, kalan süre yine kısıtlı ve serbest atış çizgisinde yine Hawkins… Senaryo aynı oldu. Hawkins ilk serbest atışını kaçırdı. Her şeyin bittiği düşünülürken taktik olarak ikinci atışı da kaçıran Hawkins, kendi ribaundu alarak basket faulü buldu ve yeniden her şeyi Beşiktaş’ın lehine çevirdi. Düşünceler tamamen değişmiş, şampiyonluk kutlamaları başlamıştı. Tek serbest atışla Beşiktaş için kupa vakti olacaktı. Ancak bu da olmadı. Hawkins bu serbest atışı da kaçırdı ve kalan 0.5 saniyede muhteşem bir kenar oyunu oynayan Efes maçı kazanarak seriyi 6. maça götürdü.
Yeni bir maç, yeni bir psikolojik savaş vardı artık D-Hawk adına. Yine şampiyonluk şansının olduğu stres dolu bir mücadele başladı. Skorda kendi biraz daha geri çeken Hawkins, Bonsu ve Erceg’e yaptığı mükemmel asistlerle maçta kendisini gösterdi. Son dakikalara girerken Beşiktaş adına belki de maçın en kritik hücumunda, sadece 2 saniye kala Serhat Çetin’e yaptığı muhteşem asist şampiyonluğun kilidi açtı. 37 yıl aradan sonra lig şampiyonluğuna ulaşan siyah beyazlı ekibin kaptanı olarak 3 kupa kaldırarak görevini tamamlayan yıldız, yeni sezonda Galatasaray’ın yolunu tuttu.
Sarı kırmızılı formayla henüz ilk aylarında Fenerbahçe Ülker’e karşı Türkiye Kupası derbisine çıkan Hawkins, hakkında ” acaba ? ” sorularını soran bütün Galatasaraylılara kendini ispatladı. Takımının 74-69′luk galibiyetinde tam 30 sayılık katkı vererek sarı kırmızı kariyerine oldukça iyi bir başlangıç yaptı tecrübeli oyuncu. Maç sonrası taleplere yanıt vererek taraftarlarını saha dışında da coşturan sempatik Amerikalı önderliğinde lige başladı Galatasaray. Henüz ilk hafta derbisinde Efes’e karşı 17 sayılık bir oyunla galibiyette büyük rol oynayan Hawkins, neden ” büyük maçların oyuncusu ” yakıştırmalarını kazandığına da kanıtlıyordu bizlere.
Sezon içerisinde de birçok özel performansı oldu David’in. Eski takımı Beşiktaş’a karşı hemen hemen tüm takım arkadaşlarının kötü bir gün geçirdiği maçta tam 26 sayı atarak yıldızlaşıyor, EuroCup’ta zorlu geçen Donetsk mücadelesindeki 22 sayısıyla ismini ” top-scorer ” hanesine yazdırıyordu. En az 25 sayıyla kazanılması gereken Kuban maçında çok yüzdesiz oynamasına rağmen orta sahanın bir-iki adım ilerisinden gönderdiği inanılmaz üçlükle takımını ateşlemiş ve fark 24′e kadar çıkmıştı. Her ne kadar son topu oynayamasa da gösterdiği çabayla maç sonunda alkışları topladı. Jamont Gordon dışında hiçbir Galatasaray’lının hücumda istikrarı yakayalamadığı Kazan maçında bir şeyler yapmaya çalışan ikilinin diğer üyesiydi D-Hawk. Onu oynadığı takımların taraftarlarına sevdiren sadece skor potansiyeli değil, sahada ne gerekiyorsa onu yapmasıydı. Ribaund sezgisi çok iyi olan, gücünü harika kullanan, saha görüşü ve asist yeteneğiyle takımına opsiyon katan ve savunmada daima kararlı duran Hawkins için de yolun sonuna gelmiştik artık.
22 Ocak 2013 günü sabah saatlerinde bütün basketbolseverleri şoke eden bir haber düştü ajanslara. David Hawkins’e doping şoku manşetli haberlerin içerikleri birbirinden farklıydı. Tek bilinen, ortada Hawkins kaynaklı bir kaos olduğuydu. Birkaç gün içinde netleşen olayın ardından yıldız oyuncunun doping yapmadığı, keyif verici bir madde olan kokain kullandığı ortaya çıktı. 2007 yılında Roma forması giyerken de benzer bir skandalla gündeme gelen Hawkins’e tam 4 yıl men cezası verildi. Galatasarayla ilişkisi kesilen Amerikalının sunduğu basketbol ziyafeti de bizler için son buluyordu.
Gelişi ve performansıyla izleyenlere basketbolun güzelliklerini yansıtmaktan hiç geri kalmadı başarılı forvet. Sürekli isyan eden ve sahaya harika bir oyun karakteri koyan lider oyunculardan biri olduğunu daima hissettirdi taraftarlarına. Ancak mükemmel performansını berbat bir sonla gölgelemiş oldu. Ligimize gelen bütün yabancıların David Hawkins gibi yetenekli ve yüksek oyun karakterli olması, bunun yanında Hawkins’in tam zıttı olarak özel hayatında hatalar yapmaması dileğiyle. Sizleri biraz olsun saklı hatıralara götürebildiysem ne mutlu bana.