Dursun Özbek: Seneye Bütçe Düşecek

Bencede amaçlarına ulaştı bahane bulup bırakacak, birdaha böyle adamlar bu klubün başına geçmez umarım. Bu kadar dengesiz açıklamalar yapan bir Aziz Yıldırım vardı onuda sollayacak bu gidişle.
 
Bizim en büyük sorunumuz liseli vizyonsuz hedefsiz, heyecansız, ihtiyarlardır. Bu yönetim ve üyelik sistemi ile işler hep bir yerde aksıyor. O koltuklar neredeyse fosil olmuş beyinlere değil, başarıya aç hedefi amacı ve vizyonu olan genç beyinler ile doldurulmadan bu durumlar değişmez.
Sen kimsin harun,
Salon yapacağız,
Takımın bütçesi düşecek.
Başkan seni kim destekliyor ise onlarında tez zamanda bütçeleri düşer inşAllah. Parkelerde emek verip ter akıtan bütün sporcuların vebali boynuna. Amatör şubeler ancak bu kadar kötü yönetilebilirdi. Tebrik ederiz ! ! !
 
şuraya kaç yıl sonra yazacağım ilk şey içinde bir kutlamayı falan barındırsın isterdim.. ama yeldeğirmenlerine sövmek için buradayım.. yani elimden gelse, bir yaptırım uygulanmayacağını bilsem, galatasaray'ı şu hale getiren irili ufaklı tüm sorumluları eşek sudan gelinceye kadar döverim ve hepsini anemas zindanları'nın dibine gömerim bir daha varlıklarından haber almamak üzere..

galatasaray'da artık bir devrim olması gerektiği, kulübün lise zehrinden kurtulması gerektiği ve birçok avrupa devi gibi onbinlerce yüzbinlerce üye tarafından yönetilmesi gerektiği herkesin malumu zaten.. bunlara girmeye gerek yok.. zira bu çağdışı zihniyetin değişmesinin mümkünatı da yok.. konuşmamız gereken konu, bu bok çukuru olarak addedilebilecek yapıda bile birtakım rötuşlarla ve AHLAKLI bir şiarla euroleague şampiyonu olmamızın hayal olmadığnıı hepimizin bilmesi.. insanı en çok üzen de bu işte.. galatasaray öyle bir potansiyel ki, yapısındaki olanca rezilliğe ve aksaklığa rağmen, en basit hamleleri en doğru şekilde yapabilecek aklı başında ve AHLAKLI bir yönetimi olsa idi, şu an fenerbahçe euroleague şampiyonu olacak diye korkmuyor, "bizim zaten yurolig'imiz var ehehehehe" diye caka satıyor olurduk.. erkeklerde en az 1, kadınlarda en az 3'tü bu sayı.. umarım kimse bunlara "atma recep" vs demiyordur? diyorsanız, siz galatasaray'ı pek tanımamışsınız demektir zaten..

ikinci üzücü husus ise, ben dahil olmak üzere birçok kişiyi salonlardan uzaklaştıran asıl önemli etken.. eşekten inip ata binmemizden sonra tekrar eşeğe dönmemiz.. bu kulüp 2016'ya kadar 2000 zihniyetiyle ite kaka gelmiş olsaydı kimse bu yıkımı yaşamazdı.. yine bir şeylere söverdik ama gider desteğimizi de verirdik en amatör şekilde.. 10 kişi kalsak da... oyun kurucumuz can öğüt olurdu, ama en azından öfkeli olmazdık çok.. oysa kulüp, biraz özen ve dikkatle 2-3 yıl içinde el çeyrek finali yapabildiğini ve ligde şampiyon olunabildiğini gösterdi bize.. bu zaten hepimizin bildiği, öngördüğü bir durumdu ama, bizzat yaşayınca, o duyguları tadınca, olay hayli farklılaşıyor.. abdi'ye gelen avrupa devlerini tokatlaya tokatlaya yolladık.. eminim hepiniz hâlâ oly ve cska maçı videolarını falan açıp izliyorsunuz.. hayatınızdaki en güzel tribün anılarını o salonda yaşadıklarınız oluşturuyor çoğunlukla.. en azından benim öyle.. ha, 1.'si elbette 2005 ahmet cömert gs-bjk maçı.. 1-2 yıla tekrar öyle bi maç yaşarız zaten.. size diyorum genç nesil, bir şey kaçırmadınız.. hokkabaz oyun kurucunuz, fenerbahçe karşısında farkı 34'e indiren üçlüğü el üstünden yolladığında gırtlaklarınızı yırtacaksınız: "cimbombomuum sen çok yaşaa.." youtube'dan açın da izleyin.. durun ben de açıyorum.. osman da amma bağırmış ya gevşek adam..

ne diyorduk.. abdi ipekçi cehennemi ve o müthiş sinerji.. o günler kafama kazındı benim.. bizzat salonda yaşadıklarım da, youtube'dan seyrettiğim videolar da... çok mühim bir gönül mevzusu falan söz konusu olduğunda "cevher'in mutlaka baks etmesi lazım kirilenko'yu!" diyerek kendimi motive ediyorum ben halen.. tereddütle korkunun iç içe geçtiği anlarda gaipten şunu duyuyorum: "mitrovic dengeli attııı......" veya tehlike geçtiğinde ve rahat bir nefes aldığımda "bi' kere olur o sulukas!" diyorum.. yarın ne diyeceğiz peki? "şafak yoruldu, can öğüt'ün oyuna girerek enerjisini ortaya koyması lazım" falan.. bu kötü işte.. birileri galatasaray'ı sömürüyor, birileri paraları cukkalıyor.. kadın takımı yerlerde sürünüyor.. herkes kafamıza vurup ekmeğimizi alıyor.. erkek takımı eski günlerin özlemiyle(!) yanıp tutuşuyor.. dün maçı izlerken hiç mi aklınızdan geçmedi galatasaray yönetiminin eurocup şampiyonu olmamızı istemediği? bundan kesinlikle kuşkum yok.. euroleague'e gidip başımıza iş alacaz öfff deyip dövünmeye başlamışlardır şimdiden.. bu ortamda sassari'yi geçsek ne geçmesek ne? adamlar dalga geçer gibi, en önemli maçımızın olduğu gün bütçe neredeyse yarıya inecek diyorlar.. kollarımı tırmalamaktan başka çarem yok..

sizler bu ortamda belki de her türlü şartta destek mottosuyla yürüyorsunuz.. ama ben bu tavrın galatasaray'a zarar verdiğini düşünüyorum.. bazen taraftar kendini geriye çekmeli.. 20 30 yıl öncesinde yaşamıyoruz.. bazen aşkın için kan kusmalısın kızılcık şerbeti içmelisin ve kendine hakim olmalısın.. her türlü şartta arkanızdayız mesajı vererek bugüne dek yanlış yaptık.. öyle ki kulüp hâlâ en ufak krizde taraftar denen kazı yolma yoluna başvuruyor.. 15-20 yıl öncesinde aldığım kulübe yardım bilmemnelerinin makbuzları hâlâ dolabımda duruyor.. onlara bakarken gururlanıyorum.. ancak 20 yıl sonra da bu düzenin böyle sürdüğünü gördükçe utancımdan yerin dibine geçiyorum.. sattıkları bileklik kadar başlarına taş düşsün.. umarım hiçbiriniz almamışsınızdır.. bu bileklikleri alarak kulübe kötülük yapıyorsunuz.. arkanızdan gülüyorlar.. birileri komisyonları cebe indiriyor.. topçuların maaşını düşüremeyiz demeçleri veriyor.. kadınların maaşını ödemiyor.. sonra bileklik? yemin ediyorum kötülük bu.. bırakın belalarını bulsunlar.. galatasaray dibe vurmadan yüzeye çıkamıyor, netleşti artık bu.. dibe vuralım ve sonra ne olacaksa olsun.. böyle arada kalarak her şey daha da rezil bir hâl alıyor..

oyuncu grubumuza üzülüyorum en çok da.. micov'u izlemek son zamanlarda hayatımdaki en büyük zevklerden biri ama artık üzüntüden başka bir şey hissedemiyorum.. defolup gidecek o da.. gitsin de zaten.. lasme de gidecek.. sinan niye kalsın? ışıl da geri dönsün foxy'yi alıp.. her şey çok saçma.. her şey ne kadar da galatasaray'a özgü.. sıkıldım artık ben.. çok seviyorum ama sıkıldım.. deniz bitti artık.. çare ya anemas zindanları, ya devrim, ya da zulüme devam.. fenerbahçe'nin basketbol takımlarının euroleague dublesi yaptığını görmemiz de çok uzak değil.. o dehşet gecesine hazırlıklı olun.. neyse.. 5 yıl sonra görüşürüz arkadaşlar, hepinize selamlar..

namağlup geldiler, namağlup dönmesinler..
 
En basit ifadeyle 20.000.000 taraftarı olan bir spor kulübünün bugün bunları yaşaması tam bir skandaldır.Tamam kabul ediyorum Dursun Özbek hiç bir şekilde o koltuğu hak eden bir insan değil, ancak ben bugün bu açıklamaları için sadece ona değil, kulübü bu hale getirenlere kızgınım. Anlayamadığım çok şey var...
Öncelikli olarak 1 milyar liraya ulaşan borçlarımız, 2023 yılına kadar temlikli gelirlerimiz var. Financial Fair Play kapsamında ceza kapıda.Biraz tutuştu bizimkiler. Durum böyleyken bizimkilerin amacı hala gelir-gider dengesini sağlamak. Senelik borçlanma limitini 10.000.000 euro'da tutmak. Uefa'nında isteği bu zaten. Ama peki bizim bu biriken borçlarımız ne olacak? Her gün gerek kur farkından gerek faizlerden dolayı artan borçlarımız duracak, her geçen gün artarak. Halaa gelip geçici çözümler. Günü kurtarmaya yönelik projeler. Bu sene borcumuzu bu seviyede tutalım, ordan kısalım, burdan kısalım...Peki seneye ne olacak? Bide çıkıp galatasaray yarıştığı her branşta şampiyonluğa oynar açıklamaları yapmıyorlar mı? Delirmemek elde değil yemin ederim....Zamanında riva, ada kulübe kazandırılmış..Neden kazandırıldı bunlar kulübe? Otel arazisinin değeri 20-25 milyon dolar, şimdi maksimum bu kadar harcayarak otel yaplıyor.Otel bittikten sonra ekspertiz değeri 140.000.000 dolar...Demek ki biz Riva'yi öyle yada böyle değerlendirirsek bu borçlarımızdan bir şekilde kurtulamayız mı? Diyelim ki Galatasaray'lı olduğumuz için böyle abartıyoruz. Geçen sene Beşiktaş divan kurulunda divan başkanının bir açıklaması var."Madem ki Galatasaray'ı örnek alıyoruz, rakibimiz Riva'da 1200 dönüm imarlı arazinin yarısını teminat gösterse borcuda öder, kasada para da kalır, kuruçeşme adasının üçte birini teminat gösterseler İstanbul'u satın alırlar"
İki beyzade ada'da keyif yapacak diye o güzelim yeri tutuyoruz elimizde...Yemişim adasını adamızda olmayıversin...
Gelelim bence kulübümüzde yaşanan en büyük soruna..Galatasaray taraftarı hiç bir zaman kendisini kulübün bir parçası olarak görmüyor. Kulüple taraftarlar arasındaki bağlar kopuk. Eğer yanılmıyorsam Ünal Aysal dememişmiydi bizler için müşteri diye.Bu anlayışla yaklaşırsan bir şey elde edemezsin. Ondan sonra gelip arena'da 5000 ipekçi'de 1000 kişiye maçlarını oynarsın. Günümüzde 20.000.000 taraftarı olan bir kulüp, taraftarına ulaşmayı başaramıyorsa, bu 20.000.000 taraftarın kulübü için ufacıcık bir katkı yapmasını sağlayamıyorsa bana kimse boş boş konuşmasın. Günümüz futbol ekonomisinde lise'ye bağlı kalmak nedir ya? Aziz Yıldrım'ı günahım kadar sevmem. Sporda nefret tohumlarını eken adamdır kendisi. Ama yaptığı, yada yapmaya çalıştığı güzel işler var. Hedef 1,000,000 üye mesela... Gerçekleşirmi bilmiyorum ama fikir olarak bence çok güzel bir fikir...ordan kısarak burdan kısarak ancak günü kurtarabileceğinin farkında en azından..ondan sonra gelip sadece bayanlar 50.000 kişiyi dolduruyor kadıköyde...dün heryerde yazdı, liselilerin ve ailelerinin üyelik bedeli 600 tl, dışardan üye olacakların bedeli 10,000 tl diye...üye olabilirlerse tabi...bu konu hakkında o kadar çok şey yazarım ki, hadi bunu da burda bitireyim...Dün divan toplantısında bir üye konuşmasında bahsetti...burada şu anda 250-300 kişiyiz, ve BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUMUZ 70 yaş ve üzeri diye....İşte bizim durumumuzu en güzel özetleyen tablo....
Tutturmuşlar Galatasaray'ın marka değeri diye...Evet eskiden marka değerimiz vardı...Şimdi o da kalmadı sayelerinde...Var mı marka değerimiz, Türkiye'nin en büyük markasımıyız, o zaman bir kişi çıkıp sorsun ya, madem Türkiye'nin en büyük markasıyız, basketbola neden sponsor bulamıyoruz, neden bütçemizi yarı yarıya indiriyoruz diye? Sormayı geçtim bunları başaramayan insanlar, her sene katlanarak artan borçlara rağmen, adam gibi yönetilememesine rağmen kongrede ibra edilecekler...
Bir başka konuya değineyim, Galatasaray taraftarı eğer taraftarsa, kulüpte yaşananlara itirazı varsa, millet 20-25 milyon euro bütçelerle takım kurup senin takımının 3 milyon eurolarla kurulmasına itirazı varsa, ultraslan gerçekten isterse birlik bütünlük sağlanıp abdi ipekçide öyle protestolar yapılır ki (yönetime yönelik) yaptıkları hatadan dönme şansları olur...ama biz yapamayız bunu mahalesef..
Hayatımda hiç bir zaman kulübümüz için karamsarlığa kapılmadım. Bugüne kadar...40 yaşıma geldim, bekledim birisi çıkıp düzeltecek bazı şeyleri diye, bu kadar çok seveni olan, yeri geldiği zaman cebindeki son parasıyla maça bilet alan taraftarı olan bir kulüp düzelir diye bekledim.ama bırakın düzelmeyi gelen gideni aratır oldu....
Senin senelik 140 milyon euro gelirin varken, elinde riva gibi kuruçeşme adası gibi varlıklar varken, eğer bu kulüp bugün bugünleri yaşıyorsa siz orada olmayı hak etmiyorsunuz...140 milyon avro gelir adam gibi yönetilen bir kulüp için yeter de artar da....Borcu olmayan Galatasaray evet Türkiyenin en değerli markasıdır, düzgün yönetilen kulüp Türkiyenin en değerli markasıdır, halkla, taraftarıyla bir olan kulüp Türkiyenin en değerli markasıdır...işte o zaman sen basketbol takımın için sponsor aramazsın, bütün firmalar sana sponsor olmak için yarışır....
BU KADAR ÇOK PROBLEM VARKEN, HAMİT ALTINTOP=BASKETBOL TAKIMIYKEN, ÇOK ÜZÜLEREK SÖYLÜYORUM ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇECEKKEN, BİZ BİLEKLİKLERLE UĞRAŞIYORUZ...
 
Kupayı sadece Klüp ve taraftar almıyor arkadaşlar. Kupa bireysel olarak sporcuların, Koç'un ve ekibindir de. Bunu da unutmayın.Özellikle basketbol için sonbahara giriş yapmış sporcular için daha bir kıymetli. Winner olmak apayrı bir durum. Sahada potadan başka bir şey görmez insan. Onların hakkıdır. Ama dediklerinizin çoğuna katılıyorum, 15 yıldır süre gelen yönetim zaafları yüzünden bu sene alınacak kupalara başarı demek, doğru değildir.. Geçen seneden kalan bazı sebeplerle, başarı eksik kalmıştır.
 
Kulubun mali problemi olabilir ama bir kulup bu kadar vizyonsuz yönetilemez ..
Secim vaadi olarak basketbola tarihin en büyük anlasmasini imzalayacagiz diye gelen şahıs gelecek sezon bütce 3 milyona düsecek diyor.
Ve bu söyledigi ilk yalan olmamasi taraftarin gözündeki olmayan imajini iyice zedeledi ..
Pazartesi günü Fenerbahce - Dacka macını izledim ..
İlk dikkatimi ceken parke kenarındaki led reklam panolari ve salonun tepesindeki dev ekrandi ..
Sarar , Liv hospital , Vivident , acıbadem ve daha sayamadigim 5-6 farklı reklam dönmesi bile iclerinde bulundugu vizyonu özetliyor .
Tamam yıllardır sırtını ülkere dayiyorlar ama bu 10 yıllık sürecde son bir iki yıldır özellikle sistemi gercek anlamda oturttular
Biz ise bütceyi ne kadar kısarız telaşındayız..
3-4 yıllık Ergin Atamanlı yükseliş devrinin sonuna geliyoruz maalesef.
 
Yine uzun sıkıcı ve bol rakamlı bir yazı yazacağım ancak sabır edip de okuyanlara biraz ekonomi ve şirket yönetiminden anlayan birinin gözünden bu basiretsiz yönetim ve başkanının ne kadar iş bilmez olduğunu aktarmak isterim.

Araştırma yöntemleri temelde niceliksel ve niteliksel olarak ikiye ayrılır. Önce kulübün içinde bulunduğu duruma niceliksel yani rakamsal ve ekonomik bazda bir göz atalım.

Kulübümüz Deloitte para liginde (Yalnızca futbol gelirleri dikkate alınıyor) Deloitte Dünyada big four denen en ve güvenilir bağımsız denetim şirketinden biri. Bu verilere göre biz dünyada futboldan en fazla gelir elde eden 21. futbol kulübüyüz ve geçen yıl yalnızca futboldan elde ettiğimiz gelirler 159,1 milyon Euro. Buna ilave olarak diğer branşlardan da cüzi de olsa yayın, reklam ve sponsorluk gelirlerini eklesen iyimser tahminle 170 milyon kötümser tahminle 165 milyon yıllık geliri olan bir kulüp bizimkisi. Son üç yıldır rakamlar üç aşağı beş yukarı aynı seviyede duruyor.

Bu da demektir ki eğrisi doğrusuna denk gelir, şampiyonlukta iddialı ve şampiyonlar liginde gruplara kalabilen bir takımımız olursa 165 kağıt cepte. Şimdi gelin biz bir bütçe yapalım ve bu parayı kullanalım.

Önce kulübün borçlarından başlayalım. Birincisi yıllık bazda operasyon borçları. Yani oyuncular ve çalışanlara ödenen paralar, seyahat vb. giderler bonservis taksitleri vs. Şimdilik bunları bir kenara bırakıyorum. Bunun dışında üçüncü şahıslara ve özellikle bankalara ödenmesi gereken borçlar var. Öncelikle bu konuya odaklanalım. Muhtelif verilere göre kulübün 220-340 milyon dolar arası bir borcu var. Bu aradaki 120 milyon yukarıda bahsettiğim yıllara bölünmüş borçlardan dolayı oluşan farktır yani operasyon bütçesi içinde değerlendireceğiz. Kulübün net 220 milyon dolar yani 194 milyon Euro yuvarlak hesapla 200 milyon Euro borcu var diyelim. Gelin bu borcu Euro üzerinden Yüzde 4 faiz ile 10 yıl için yapılandıralım. İyimser koşullarda faiziyle beraber 240 Milyon Euro, kötümser koşullarda ise 260 milyon Euro bir borç stokunu yapılandıralım. Bu durumda yılda ortalama 26 milyon Euroyu 10 yıl boyunca bankaya ödeyeceğimiz kabul ederek bunu 165 milyon Eurodan düşelim. Elimizde yıllık ne kaldı? 139 milyon Euro,

Bu bütçeyi kabaca dağıtalım. Öncelikle amatör şubeler; Basketbola kadın erkek toplam 10 milyon Euro, Voleybola kadın erkek toplam 5 milyon Euro kalan diğer amatör şubelere de yıllık 5 milyon Euro ayıralım ve 139 milyon Eurodan elimzide 119 milyon Euro kalsın. Bu parayla futbol takımını döndürmemiz gerek. Bunu biraz daha detaylı olarak bütçeleyelim. 25 oyuncuya ortalama yıllık oyuncu başına 2 milyon Euro verelim. Teknik heyet ve idari personel vs. bunlara da yıllık 5 milyon Euro verelim. altyapıya yıllık 5 milyon Euro ayıralım. hiç oyuncu satamayacağımız varsayarak yıllık da 20 milyon Euro bonservis (transfer bütçesi) koyalım. Toplam ne yaptı? 50+5+5+20= 80 milyon Euroyu harcadık. Elimizde ne kaldı? 119-80=39 milyon Euro. Kalan paramız ile de stadyum, genel giderler vergi, sigorta, kamp giderleri ve seyahat gibi şeyleri ödeyelim. Yeter mi sizce. En basit CM oynayan adam bile bu bütçeyi yapabilir... Bir tutarsızlık gören varsa söylesin lütfen.
Be yönetim denen aymazlar topluluğu eldeki rakamlar sizin açıkladığınız resmi rakamlar. Bu rakamlara göre siz bu kulübü çeviremiyoruz diye hala ağlaşıyorsanız niceliksel yöntemlerden bihaber olduğunuz ayan beyan ortadadır niceliksel hesaplamadan bihaber kimse değil kulüp bakkal bile yönetemez. Çünkü yukarıda yaptığımız hesap da biraz gelişmiş bir bakkal hesabı.

Gelelim işin niteliksel, sosyal etmenlere dayalı analizine; Mevcut kulüp başkanı eski yönetimde daha çok mali işlerden sorumlu olan başkan yardımcısıydı. Sağ olsun son dönemdeki mesajlarından sanki bu UEFA meselsinden hiç haberi yokmuş gibi bir anlam çıkıyor. Bununla da kalmıyor iki tarafı keskin bıçak bir proje başlatıyor ve tek yürek tek bilek diye sonunun hüsran olacağı açık bir proje başlatıyor. Bu da yetmiyor, başkanlıktan önce şöyle sponsor bulduk, en sağlam mali yapılı kulübüz, bizim mali sıkıntımız yok deyip, başka olunca öldük bittik batıyoruz diye feveran ediyor. Şimdi bu şekilde konuşan bir kişi hakkında aklınızda hangi fikir oluşur? Kesinlikle güvenilmez hissi değil mi? Bir müessesenin başındaki adama güvenilmezse onun ticari başarı şansı nedir? Sıfır.
Bu da yetmiyor. Fiba şampiyonlar liginin konuşulduğu dönemde çıkıp 13.000 kişilik salon yapacağım diyor ardından da basketbol şubesi bütçesini yarıya indireceğim diyor. Bu demeç size bu kişi hakkında ne fikir verir? Kesinlikle iş bilmezlik.

Basın önünde konuşurken konuyu toparlayamayan yukarıdaki yazdıklarım ile ilgili bir fikri olduğundan şüphe duyduğum başkanın çok önemli bir meziyetini unuttum. Hep eleştirdik ama hakkını da verelim. Adam liseli. Bizim gibi cahil değil ki.;
 
Bütçe düşürme mevzusuyla ilgili kulübün sosyal medya hesaplarına, twitter'daki mevcut yöneticilerin kişisel hesaplarına tepkilerimizi sürekli iletmemiz lazım. Bu şubenin sahipsiz olmadığını kafalarına sokana dek, bıkmadan, usanmadan.
 
Artık geleneksel kuralları, arabesk mottoları ve mağdur edebiyatını bırakıp günümüz dünyasının gerekliliklerini yapmalı.Gerekirse kulübe sponsor olabilecek şirketleri tek tek gezmeli yönetimler.Bu şirketlerin önlerine plan ve proje koymalı.Muhattap olduğu şirketlerin sponsorlukla sağlayacakları kazançlar için ikna etmeli.Anlaşmaya varılan sponsorları memnun edici ortak organizasyonlar geliştirmeli...Ama işte ne desek boş.Bu Dursun Özbek daha geçen ay kış dönemi hazırlık kampında bize sponsor olan otelden bahsederken "Hazırlık kampını beleşe getirdik ehehehe" minvalinde bir açıklama yaptı.O oteli onore edici bir üslupta konuşmayı akıl edemeyecek kadar donanımsız bir adam.

Galatasaray, ismini duyurma ve kendilerine ait şirketlerinin bürokratik işlerini daha kolay halletme amacında olan akbabaların oyuncağı olmuş durumda.Galatasaraylı olmanın veya Galatasarayla işbirliği yapmanın hiç bir cazibesi ve ayrıcalığı kalmadı.Şahsi bir hissiyat değil bu, stadyumların boş olmasına ve sponsor ilgisizliğine dayandırdığım bir tespit.
Şimdiye kadar Galatasaray için ne fedakarlık yaptığımı anlatmayacağım ama bundan sonra aynı fedakarlıkları yapmayacağımı söylemek istiyorum.Bunun yemin ederim başarıyla başarısızlıkla alakası yok.Bırakın maçlara gitmeyi, Galatasaray'ın maçlarını izlerken bile kendimi kullanılmış hissediyorum artık.Çünkü biz Galatasaray'ın peşinden koşulsuz koşmaya devam ettikçe onlar Galatasaray'ı şahsi çıkarları ve egoları için daha fazla kullanıyorlar.
 
Bunu, "Zaten salon dolmuyor, salona gitmiyorsunuz bir de eleştiriyorsunuz.", "Doğru bir planla 3 milyon euro gayet yeterli" diye savunan GALATASARAY TARAFTARLARI var. Hepsine yazıklar olsun. Sizin gibilerden cesaret alıyor işte Dursun da.
 
Konuyla alakalı uzun uzun yazılar yazan arkadaşların yazılarını okudum herkes Başkan'ın konuşmalarının ne kadar yanlış olduğunu objektif bir şekilde durumu özetlemeye çalışarak anlatmış herkesin emeğine sağlık. Ben çok kısa yüzeysel olacak fakat şunu söyleyeceğim; Dursun Özbek ve yönetimi acaba seneye kalabilecek mi?

Kendimi bildim bileli söylediğim bir şey var; burası Galatasaray. Bu yönetim zihniyetinin başarılı olması mucizeler üstüne kurulu. Küçük hesaplarla büyük işler yapmak öyle her zaman olan şeyler değil. Bütçe düşürür yine şampiyonluğa oynarım zaten amatör branşlar bana yük dersen Galatasaray taraftarı seni o koltuklarda oturtmaz. Bunun örneklerini geçmişte defalarca yaşadık. Tarih tekerrürden ibarettir. Dursun Özbek ve yönetimi Galatasaray taraftarının zekasını maalesef hafife alıyor fakat geçmişte de olduğu gibi Galatasaray taraftarı gerekli cevabı ve dersi yine verecek, VERECEĞİZ !
 
Arkadaşlar twitterda yönetici hesaplarına yönelik bir gündem oluşturmalıyız geldiği günden beri Galatasarayı hep geriye götüren bir yönetimle karşı karşıyayız kaldıkları her dakika her saniye Galatasaraya zarar veriyorlar artık kulüpte liseli üniversiteli istemiyorum ben Galatasaray taraftarındır ve taraftar nasıl istiyorsa öyle yönetilmelidir. Eğer güvenilir bir başkan yönetim olsa kulübün başında bu taraftar o bilekliklerden 100 er tane alır gerekirse ancak kimsenin bu adamlara güveni kalmadı verdiğimiz her para bunların oteline hamitin rızkına gidiyor. Ben 23 yaşındayım 15 yıldır aklım yeter hep takip ederim her ne kadar onunda yanlışlarıda olsa vizyon sahibi Galatasarayı her branşta yükseltmiş bir tek Ünal AYSALı biliyorum (özellikle ilk 2 buçuk sene)sonrası ayrı bir tartışma konusudur zagen . Geriye kalan hepsi fakir edebiyatı yaptı.
 
şuraya kaç yıl sonra yazacağım ilk şey içinde bir kutlamayı falan barındırsın isterdim.. ama yeldeğirmenlerine sövmek için buradayım.. yani elimden gelse, bir yaptırım uygulanmayacağını bilsem, galatasaray'ı şu hale getiren irili ufaklı tüm sorumluları eşek sudan gelinceye kadar döverim ve hepsini anemas zindanları'nın dibine gömerim bir daha varlıklarından haber almamak üzere..

galatasaray'da artık bir devrim olması gerektiği, kulübün lise zehrinden kurtulması gerektiği ve birçok avrupa devi gibi onbinlerce yüzbinlerce üye tarafından yönetilmesi gerektiği herkesin malumu zaten.. bunlara girmeye gerek yok.. zira bu çağdışı zihniyetin değişmesinin mümkünatı da yok.. konuşmamız gereken konu, bu bok çukuru olarak addedilebilecek yapıda bile birtakım rötuşlarla ve AHLAKLI bir şiarla euroleague şampiyonu olmamızın hayal olmadığnıı hepimizin bilmesi.. insanı en çok üzen de bu işte.. galatasaray öyle bir potansiyel ki, yapısındaki olanca rezilliğe ve aksaklığa rağmen, en basit hamleleri en doğru şekilde yapabilecek aklı başında ve AHLAKLI bir yönetimi olsa idi, şu an fenerbahçe euroleague şampiyonu olacak diye korkmuyor, "bizim zaten yurolig'imiz var ehehehehe" diye caka satıyor olurduk.. erkeklerde en az 1, kadınlarda en az 3'tü bu sayı.. umarım kimse bunlara "atma recep" vs demiyordur? diyorsanız, siz galatasaray'ı pek tanımamışsınız demektir zaten..

ikinci üzücü husus ise, ben dahil olmak üzere birçok kişiyi salonlardan uzaklaştıran asıl önemli etken.. eşekten inip ata binmemizden sonra tekrar eşeğe dönmemiz.. bu kulüp 2016'ya kadar 2000 zihniyetiyle ite kaka gelmiş olsaydı kimse bu yıkımı yaşamazdı.. yine bir şeylere söverdik ama gider desteğimizi de verirdik en amatör şekilde.. 10 kişi kalsak da... oyun kurucumuz can öğüt olurdu, ama en azından öfkeli olmazdık çok.. oysa kulüp, biraz özen ve dikkatle 2-3 yıl içinde el çeyrek finali yapabildiğini ve ligde şampiyon olunabildiğini gösterdi bize.. bu zaten hepimizin bildiği, öngördüğü bir durumdu ama, bizzat yaşayınca, o duyguları tadınca, olay hayli farklılaşıyor.. abdi'ye gelen avrupa devlerini tokatlaya tokatlaya yolladık.. eminim hepiniz hâlâ oly ve cska maçı videolarını falan açıp izliyorsunuz.. hayatınızdaki en güzel tribün anılarını o salonda yaşadıklarınız oluşturuyor çoğunlukla.. en azından benim öyle.. ha, 1.'si elbette 2005 ahmet cömert gs-bjk maçı.. 1-2 yıla tekrar öyle bi maç yaşarız zaten.. size diyorum genç nesil, bir şey kaçırmadınız.. hokkabaz oyun kurucunuz, fenerbahçe karşısında farkı 34'e indiren üçlüğü el üstünden yolladığında gırtlaklarınızı yırtacaksınız: "cimbombomuum sen çok yaşaa.." youtube'dan açın da izleyin.. durun ben de açıyorum.. osman da amma bağırmış ya gevşek adam..

ne diyorduk.. abdi ipekçi cehennemi ve o müthiş sinerji.. o günler kafama kazındı benim.. bizzat salonda yaşadıklarım da, youtube'dan seyrettiğim videolar da... çok mühim bir gönül mevzusu falan söz konusu olduğunda "cevher'in mutlaka baks etmesi lazım kirilenko'yu!" diyerek kendimi motive ediyorum ben halen.. tereddütle korkunun iç içe geçtiği anlarda gaipten şunu duyuyorum: "mitrovic dengeli attııı......" veya tehlike geçtiğinde ve rahat bir nefes aldığımda "bi' kere olur o sulukas!" diyorum.. yarın ne diyeceğiz peki? "şafak yoruldu, can öğüt'ün oyuna girerek enerjisini ortaya koyması lazım" falan.. bu kötü işte.. birileri galatasaray'ı sömürüyor, birileri paraları cukkalıyor.. kadın takımı yerlerde sürünüyor.. herkes kafamıza vurup ekmeğimizi alıyor.. erkek takımı eski günlerin özlemiyle(!) yanıp tutuşuyor.. dün maçı izlerken hiç mi aklınızdan geçmedi galatasaray yönetiminin eurocup şampiyonu olmamızı istemediği? bundan kesinlikle kuşkum yok.. euroleague'e gidip başımıza iş alacaz öfff deyip dövünmeye başlamışlardır şimdiden.. bu ortamda sassari'yi geçsek ne geçmesek ne? adamlar dalga geçer gibi, en önemli maçımızın olduğu gün bütçe neredeyse yarıya inecek diyorlar.. kollarımı tırmalamaktan başka çarem yok..

sizler bu ortamda belki de her türlü şartta destek mottosuyla yürüyorsunuz.. ama ben bu tavrın galatasaray'a zarar verdiğini düşünüyorum.. bazen taraftar kendini geriye çekmeli.. 20 30 yıl öncesinde yaşamıyoruz.. bazen aşkın için kan kusmalısın kızılcık şerbeti içmelisin ve kendine hakim olmalısın.. her türlü şartta arkanızdayız mesajı vererek bugüne dek yanlış yaptık.. öyle ki kulüp hâlâ en ufak krizde taraftar denen kazı yolma yoluna başvuruyor.. 15-20 yıl öncesinde aldığım kulübe yardım bilmemnelerinin makbuzları hâlâ dolabımda duruyor.. onlara bakarken gururlanıyorum.. ancak 20 yıl sonra da bu düzenin böyle sürdüğünü gördükçe utancımdan yerin dibine geçiyorum.. sattıkları bileklik kadar başlarına taş düşsün.. umarım hiçbiriniz almamışsınızdır.. bu bileklikleri alarak kulübe kötülük yapıyorsunuz.. arkanızdan gülüyorlar.. birileri komisyonları cebe indiriyor.. topçuların maaşını düşüremeyiz demeçleri veriyor.. kadınların maaşını ödemiyor.. sonra bileklik? yemin ediyorum kötülük bu.. bırakın belalarını bulsunlar.. galatasaray dibe vurmadan yüzeye çıkamıyor, netleşti artık bu.. dibe vuralım ve sonra ne olacaksa olsun.. böyle arada kalarak her şey daha da rezil bir hâl alıyor..

oyuncu grubumuza üzülüyorum en çok da.. micov'u izlemek son zamanlarda hayatımdaki en büyük zevklerden biri ama artık üzüntüden başka bir şey hissedemiyorum.. defolup gidecek o da.. gitsin de zaten.. lasme de gidecek.. sinan niye kalsın? ışıl da geri dönsün foxy'yi alıp.. her şey çok saçma.. her şey ne kadar da galatasaray'a özgü.. sıkıldım artık ben.. çok seviyorum ama sıkıldım.. deniz bitti artık.. çare ya anemas zindanları, ya devrim, ya da zulüme devam.. fenerbahçe'nin basketbol takımlarının euroleague dublesi yaptığını görmemiz de çok uzak değil.. o dehşet gecesine hazırlıklı olun.. neyse.. 5 yıl sonra görüşürüz arkadaşlar, hepinize selamlar..

namağlup geldiler, namağlup dönmesinler..

Eline sağlık abim.... Kalemine sağlık.


Sent from my iPhone using Tapatalk
 
Galatasaray taraftarı yolunacak kaz mı? Üniversitenin çatısı yanar normalde kapısından geçirmeyecekleri taraftara dönüp (bunu yapan da bilmem kaç yaşında 1 milyar doların üzerinde serveti olan İnan Kıraç) hadi Galatasaraylılar yardım edin derler. Kulüp sıkıştı mı yüzüne bakmadıkları taraftara hemen gelin destek olun derler. son divana 300 kişi katılmış 180'ini almış o bilekliklerden.
 
İşlerine gelince Galatasaray kulübünün sahibi divandır diyorlar işlerine gelince taraftar. Bir Hamit parası toplamak için 300.000 bileklik satmak gerekiyor. Kulübün sahipleri kimse onlardan toplasınlar bu paraları.
 

Üst