Ekrem Memnun

Tuğba Palazoğlu maç sonu röportajda yürek soğutan kapağı ceyhun çapsızına yaptı.

Mili takımın başında Ekrem Hocamız olsaydı kesin finaldeydik.

Zaten ceyhunun işi bitti, takım gerçek sahibine kavuşacak!
 
Ekrem hocam,
Farkında mısın bilmiyorum ama şubede senin ayağını kayırmaya çalışan bir Murat Özyer var. Dünkü maçta bunu bir kere daha iyi anladım. Bütün maç salonu gezip çeşitli insanlar ile konuşup durdu. Ara ara gözüme battığı için merak ettim ne anlatıyor diye ama en son bizim arkamıza gelip yine biriyle konuşurken duyduklarım ile anladım derdini. Takımın kötü oynadığını, eksiklerden iyi çalışmadığını falan anlattı durdu. Üstü kapalı seni kötüledi yani. Ve muhtemelen bunu diğer konuştuklarına da yaptı. Bu adamın amacı seni gönderip kendi eşini takımın başına getirmek. Ha sorsan ona hayatta kabul etmez, yalan söyler çünkü öyle cin sanıyor kendini.

Hocam bu takım bu sene tek maç kazanamasa bile biz geçen seneyi hayatımız boyunca unutmayacağız. O takımla, eze eze yendiğin Fenerbahçe hayatının en büyük yıkımını yaşadı. Bayan basketbolunda büyüklük diye bir şey bırakmadın, tek büyük oldun. Ne yapsalar da bunu silemeyecekler artık. O yüzden hocam sen sakın bu Murat Özyer denen komplocuya takılma. Seni ona yedirmeyiz!
 
Ekrem Memnun istifa etmediği sürece onun bu kulüpten ayağını kimse kaydıramaz. Murat Özyer istediği kadar komplo kursun, farkında olmadığı tek şey bu.

Saygılar.
 
Ekrem Memnun

“Böyle bir maçtan sonra söylenecek çok fazla bir şey yok. Basketbolla ilgili bir analiz yapacak durumumuz yok. Çok kötü oynadık. Hatta kötü bile oynamadık. Bu takımdaki üçüncü senem. Burada bir kültür oluşturmaya çalıştım. Kazansak da kaybetsek de bu basketbol kültürünü yansıtmak istiyorduk. Bugünkü oyun bizim kültürümüze yakışmadı. Böyle mücadele edemeyiz. Bu durumun birçok sebebi olabilir. Şu an bir şey bilmiyorum. Oturup sakin bir şekilde düşünmemiz lazım. Bu takımın böyle devam etmesine izin veremeyiz.

Çok ciddi emek verdik. Bugünün sinyalini alıyorduk. Uzun zamandır oyundan memnun olmadığımı da söylüyordum. Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerek. Oyuncu arkadaşlarla konuşacağız. Çok ağır bir yumruk yemiş gibiyiz. Ya buradan kalkıp devam edeceğiz ya da nakavt olacağız. Teknik olarak analiz edecek bir duru yok. Yaşanmaması gereken bir maçtı”
 
Gelecek sene kesin genç takım ile oyna falan der bizim muhterem idareci ve yöneticilerimiz. Nasıl olsa her türlü koyuyor Fenere!
 
"Bizim açımızdan çok önemli bir galibiyet oldu. Sezon başından beri sıkıntılar yaşıyoruz. Fenerbahçe'yi yenmemiz hem lig sıralaması için önemli hem de öz güven tazelemek için önemliydi. Çok konsantreydik. Planladıklarımızı aşağı yukarı parkeye yansıttık.. Ribaundlarda üstünlük sağlamaya çalıştık.

Krakow'da 13 bin kişi önünde oynadık. Cuma günümüz tamamen yolda geçti. Sadece Cumartesi günü bir saat 15 dakikalık bir idmanla bu maça tam anlamıyla hazırlandık. Konuştuğumuz her şeyi yaptık.. Oyuncularımı yürekten kutluyorum.. Taraftarlarımıza çok teşekkür ediyorum. Onlar bizi destekledikleri zaman neler yapabileceğimizi biliyoruz.."
 
Ya ben bu kadar yüzsüz bir yönetim görmedim, hele Özyer. Bir de utanmadan maçtan sonra röportaj yapıyor, yazık sizin yöneticiliğinize. Hala düzgün bir oyun kurucu getiremediler. Ekrem Hocam Allah yardımcın olsun başka ne diyeyim. Helal olsun sana.
 
Galatasarayda mali kriz futbol yansıması gerekirken Gecen sezon en başarılı olan kadın basketbol takımına yansıyor.
Gecen sene futbolda kazanılmış bir türkiye kupası var.Mancinin kupa Primi 500bin euro
 
Ekrem Memnun diye bir adam var, kadın basketboluna döndüğü 2. sezonda, rakiplerine oranla çok düşük bütçeli bir takımla, ezeli rakibini 3 finalde yenerek kupaları topladı. Üstelik bunlardan biri de bu branşta alınabilecek olan en büyük kupa. Böyle bir başarıyı karşı tarafta yaşamış olsaydı kendisine imkan üstüne imkan sağlanır, istediği oyuncular anında alınırdı. Peki Galatasaray’da nasıl oldu? “Savaşa gitsem, yanıma alacağım ilk kişi” dediği kaptanını ve şampiyon takımın en önemli parçalarını elinden alıp, “Madem bu kadar iyi hocasın, al sana daha kötü bir takım. Bunu da şampiyon yap da görelim” dediler adeta. Fakat Ekrem Memnun bu, durur mu?
Perşembe günü 13 bin kişi önünde, oldukça zorlu Polonya deplasmanından galip geldikten sonra derbiye sadece tek idmanla hazırlanma şansı bulmasına rağmen, rakibini öyle güzel analiz edip işlemiş ki oyunculara, yine bir derbi galibiyetine imzasını attı.

Geçen seneki hezimetten sonra şubeyi kapatırlar diye beklediğimiz :))) Fenerbahçe, kadro olarak geçtiğimiz sezonun çok gerisinde. Cappie Pondexter, Esmeral Tunçluer ve Ivana Matovic onlar için önemli kayıplar. Ayrıca ilk beş başlayan Miljana Bojovic zayıf bir oyun kurucu. Angel’ın zorlamaları ve Tina’nın klasik performansı ile tutundular maça. Bojovic; Meral, Cappie ve Birsel rotasyonundan sonra, son senelerde Avrupa’da top kaybı sıralamasında hep yukarılarda olan bir oyuncu. Sakatlığından dolayı birkaç haftadır oynayamayan formsuz Birsel karşısında da gereksiz şekilde oyun kurmada zorlanıp, fazla baskı yedik.

Bizim takıma bakacak olursak, özellikle kısa rotasyonumuzun kalitesi, geçen seneki Işıl Alben, Alba Torrens ve Shavonte Zellous üçlüsünün oldukça gerisinde kalıyor. Pota altında çok sağlam olmamıza rağmen, oyunu okuma ve liderliği, karşı tarafın zaaflarına göre elindekileri en sağlam şekilde oynayarak alma kabiliyeti olmadığı için ciddi anlamda zorlandık.

Evet, bu maçı kazandık ama bundan sonra ne olacak? Çıplak gözle ve objektif bir izlenimle son senelerin en gazı alınmış Galatasaray-Fenerbahçe derbisi oynandı. Karşı tarafta organizasyon eksiğinin yanı sıra fazla bir hırs da yoktu. Bu şekilde devam ederler mi, takviye yapar mı belli olmaz ama biz kendi tarafımızda önlemlerimizi almalıyız.

Bugün maçı seyreden herkes Ekrem Hoca’nın çoğu yerde parmağını kafasına götürerek oyun kurucularını “aklınızı kullanın” diye uyardığına dikkat etmiştir. Geçen sene kısa-uzun oyuncu skor dağılımı arasında dengeyeken, hatta genelde kısalar oyunculardan daha fazla skor katkısı alırken, bu maçta attığımız 66 sayının 47’ sinin uzun oyunculardan gelmesi sorunun nerede olduğunun basit bir göstergesi aslında. Şu maçın sonunda, Işıl Alben ve Shavonte Zellous olsaydı skorun rahat bir şekilde çift hanelerde bitebileceğini düşünmeyen yoktur sanırım. Aynı şey bence sezonun geri kalanı için de geçerli. Bu iki eski oyuncumuzu tekrar takımımıza geri döndürebilirsek ya da sadece Işıl’ı geri alabilirsek bu sezonda bizim için gayet güzel geçer. Shavonte zaten boşta, biraz ilgi alaka gerekiyor.

Işıl’ın nasıl Galatasaraylı ve Ekrem Memnun’la müthiş bir ikili olduklarını da zaten çok iyi biliyoruz. Üstelik geçtiğimiz günlerde eski basketbol şubesi sorumlusu Ahmet Dedehayır bir açıklama yapmıştı, “Eğer kulüp isterse Kursk takımını ikna edip Işıl Alben’i takıma geri gelmesi için yardımcı olabilirim” diye. Böyle fırsat değerinde olan bir açıklamadan sonra hala neyi bekliyoruz diye sormak istiyorum sadece?
 
Şapkadan tavşanı, fili değil hayvanat bahçesini çıkartıp bu takımı yine önemli bir yere getirirse yeter hocam biz seni başarısız olmaya zorladıkça sen daha çok yukarıya çıkıyorsun yabancıları da gönderdim bundan sonra genç takımla oyna derler mi acaba?
 
Memnun, “Bizim durumumuz diğerlerinden farklı değil. Biz bunu hiç yansıtmadık, konuşmadık bugüne kadar. Bilmesi gereken insanların bildiğini düşünüyoruz. Ciddi sıkıntılar yaşadık ama iyi niyetle çözülmeye çalışıldığını da görüyoruz. Şartlar ortada. Bizi en çok yaralayan şey; oyuncumuzun olmaması. Bir kısa oyuncu sıkıntısı yaşıyoruz. Kontratlı oyuncumuzu maalesef bir takım sebeplerden dolayı getiremedik. Yani çok başarılı ve onurlu bir takımımız var. Takviye yapmak istiyoruz ama benim elimde imkan yok. Yönetimin kararına bakacağız. Bu sezon maçların çoğunu, eksik kadroyla oynadık” şeklinde konuştu.
Hocam, bizim kulüpte ağlamayana meme yok... Ergin Hocam 3 senedir ne zaman oyuncu sıkıntısı çekse, kameraların karşısına geçip "tranfer istiyorum" diye bas bas bağırıyor ve yönetim de bir şekilde istediği transferleri yapıyor. Sen de meramını dile getirmelisin. Keşke kulübü yönetenler de senin kadar efendi ve işine saygılı olsa da, bunlara hiç gerek kalmasa... Ama nerde?... Unutma ki, sene sonu istenilen başarılar gelmezse, o yöneticiler seni de, şubeyi de kurban etmekte sakınca görmeyecek.
 
Ya bayadır düşünüyorum da biz Ekrem Hoca'ya yeteri kadar dilenmiyoruz. Tabi bunda kulübün de büyük payı var. Hala bu takımı ve bu ustaya gereken değeri göstermiyorlar.
 

Üst