Bu iş, bana daha önce de bir kaç kez teklif edildi. Anadolu Efes’te görevim devam ettiği zamanlardaydı bu dönem. Ancak Anadolu Efes’ten hep bir başantrenörlük bekledim. Seneler içerisinde baktım ki bu hedef gerçekleşmeyecek, bu şans verilmeyecek, ben de yavaş yavaş bu durumu kendi içimde kabul etmeye başladım. Anadolu Efes ile bu durumu hiç konuşmadan ve Galatasaray’dan bana bu son kabul ettiğim teklif gelmeden, takımdan ayrılmaya karar vermiştim zaten. O zaman Galatasaray’da Sportif Koordinatör olarak Murat Tümer vardı. Arayıp teklifte bulundu. Bu tekliften önceki sene de Seimone Augustus ve Sylvia Fowles’lı kadroda da aranmıştı ancak o zaman dışarıdan bir göz olarak bakınca, hedeflerinin pek gerçekçi olmadığına kanaat getirmiştim. O günkü şartlar altında böyle düşündüm.
Yine o günkü şartlar altında düşüncem, kadın basketbolunda Nevriye’nin olduğu takımda, terazinin farklı tartacağı yönündeydi. O sırada Nevriye Fenerbahçe’deydi ve gelemezdi. Sonra ki teklifte ise Nevriye, benim Galatasaray’a gelişimde bir etkin oldu. Kontrat serbestliği olmasıyla beraber, transfer edilebilme ihtimali doğdu. Benim Galatasaray’a gelebilme şartlarımdan biri, onu getirebilmekti. Burada son şampiyon olduğum kadronun oyuncularındandı. Kendisine çok emek verdim. O dönemlerde gençti ve zor bir takımdaydı. Hakikaten bebeğimiz gibi ilgilendik o zamanlarda. Bir sezon oynadı sonra maalesef bel fıtığı ameliyat oldu. Şimdiki zamanına benzer bir durumdu. Yine öyle denk geldi, bir sene bel rahatsızlığı yaşadı sonraki bir sezon oynadı. Ben onun şampiyonluk yolunda belirleyici bir faktör olduğuna inanıyorum. Ben erkek takımında, o Fenerbahçe’deyken, arada sırada konuşuyorduk ama böyle dost sohbetleri idi. Sonra benim Galatasaray’a gelişim kesinleşince, bu olayı konuşmaya başladık. “Bana sakat diyorlar, kazara bir şey olursa sana çok yüklenirler, tabii sakatlık bu herkese olabilir ama bana olursa farklı olur” dedi. Sonra onu ikna etmek için bayağı uğraştım. “Sen gel, eğer olursa da bütün her şeyi üstüme alacağım” dedim. Böylece benim Galatasaray dönemim Nevriye ile beraber tekrar başlamış oldu. O da yazın Milli Takım’la Ankara’daki olimpiyat elemelerini ve Londra’daki olimpiyatları sorunsuz ve başarıyla oynadı. Bizim sezonumuz başladığındaysa yazık ki sakınılan göze çöp battı, korktuğumuz başımıza geldi ve sezon başında sakatlandı. Çok şeyler yazıldı, çizildi sakat alındı diye. Ben bu insanları çok ayıplıyorum. Bu yazılanlar çok haksızca yazıldı. Kadın basketbolunun en önemli oyuncusu olan birine karşı haksızca yapılmış eleştirilerdi. Nevriye’nin durumu, kazandıkları, kazandırdıkları ve ahlakı ortada. Dünyada tüm iyi oyuncuların sakatlıkları var ki bu yüzde, uzun oyuncularda daha fazla. Biz Nevriye’yi 5-6 doktor kontrolünden geçirdik. Yine de saldırılara maruz kaldı. En büyük başarılarda pay sahibi olan bu oyuncuya, bu kadar yüklenmek yanlıştı. Benim şartım, onu alıp gelmekti, aldım geldim. Olimpiyatlarda harika oynadı.
Sezon başında müthiş antrenman yapıyorduk kötü bir çarpışmada oldu her şey. Sonrası Neviye için zor dönemlerdi. Sonunda o da cevabını çok güzel verdi. Basketbol takımı, maçı sadece basketbol sahasında oynamıyor, sadece sahada hazırlık yapılmıyor. Bu uzun dönemin, oteli , otobüsü, soyunma odası var. Antrenör olarak biz oyuncularla 2 yada 3 saat vakit geçirirken, onları ne kadar etkileyebiliriz ki? Ama Işıl ve Nevriye gibi oyuncular, otobüs, soyunma odası, yemekler, takım organizasyonu gibi yerlerde ciddi görevler üstlendiler. Nevriye geçen sene takımla neredeyse hiç beraber olamadı. Ama bu yıl daha aktif oldu. Kendi özel antrenman ve tedavileri vardı. Ancak bu dönemde Işıl işi ele aldı zaten bir çok konuda olduğu gibi bu konularda iki sezondur müthiş iş ve görev yaptı. Ben Nevriye’yı sadece 10 sayı atsın, 6 ribaund alsın diye bu takıma almadım. İnanın bunlar hiç önemli değil. O önemli bir karakter. Beynini, ruhunu, kalbini, karakterini sahaya almak istedim ve sonunda doğru karar verdiğimizi herkes gördü. Ben 10 sene kadın basketbolundan uzak kaldım. Galatasaray ile anlaştığımda, hala Anadolu Efes’te asistan antrenördüm ve play-off maçları oynanıyordu. Dolayısıyla orada işlerim vardı. Bu arada yeni takımımın da yönetilmesi gereken bir transfer süreci başlamıştı. O dönem Murat Tümer vardı görevde ve bana isimler geliyor, bir şeyler soruluyor ve ben hiç bir oyuncuyu tanımıyordum. Birtakım kararların çabuk verilmesi gerekiyordu ama ben oyuncuları tanımıyordum. Anadolu Efes’teki işlerim sürüyor ama diğer tarafta da bir oyuncu var 10 kulüp istiyordu, zaman da yoktu. Murat Tümer, Sancho Lyttle var dedi. Ben de kim olduğunu sordum. Düşünün Sancho’yu bilmiyorum. İspanyol vatandaşı, EuroLeague şampiyonu falan dedi. Bir maçının sadece 20 dakikasını seyrettim ve mutlaka alalım, insan değil dedim. Sancho tam bir kedi, çok zıplıyor, atlet falan ama esas özelliği ciddi kedi gibi savunma hamleleri yapması. Şutuna falan bakmadım sadece ribaund ve savunması için aldım. İçine kapalı biri ama beraber çalıştıkça, ilişki devam ettikçe ciddi ve çok çok akıllı bir insan olduğunu daha iyi anladım. Sancho konuşmaz ama bakar, gözlemler. Yalanı, doğruyu anlar. Beraber oldukça, o da alıştı. Benim en son gördüğüm Sancho, takım içinde gülüp, espri yapan biriydi. Gerçek bir insan, ilişkinin de gerçek olduğunu biliyor. Şimdilerde Sancho yine aynı, ama daha dışa dönük. Takımla ilişkisi daha fazla, fikrini daha net söylüyor. Dünya çapında çok önemli bir oyuncu, iyi ki Galatasaray’da ve inşallah devam eder.
Transferinden önceki sezon hedefleri dışarıdan bir göz olarak gerçekçi bulmayan Ekrem Memnun demek ki geldiği sene şampiyonluğa çok yakın hissetmişti. Peki neden olmadı?
Şampiyonluk, normal şartlarda geçen sezon gelmeliydi. Gelinen noktada ben şampiyonluğu geçen sene yüksek ihtimalle kazanacağımızı düşünüyordum. Çok inanmıştım ama kontrol edemediğim bir çok olay oldu. En önemlisi Nevriye’nin sakatlığı. Aldığımızda çok iyi durumdaydı, Olimpiyatlarda da çok iyi oynamıştı. Oyuncu eksikliğinden dolayı antrenmanlara erkek takımdan oyuncu alıyorduk. Bir pozisyonda çarpıştılar ve bir sezon oynayamadı. Final serisinin 2. maçında oynadı ki setlerimizin bile çoğunu bilmiyordu. Takımdan bu kadar uzak kalmıştı. Alba ciddi bir sakatlıktan çıkmıştı. Sezonun çok büyük kısmını oynayamadı. Türkiye Kupası’nda ilk defa sahaya soktuğumda hala sekiyordu. Fiziksel ve mental olarak hazır değildi. Sancho ve Ann Wauters yeni gelmişlerdi. Fowles da ara ara sakatlıklar yaşadı. Her şeye rağmen sistemi oturttuk. EuroLeague’de son eleme sıralamasında 4. olduk. Bu sene 5. olarak sıralamaya girdiğimizi düşünürsek, bir sıra daha yukarıdaymışız. Geçen sene de en az sayı yiyen takımdık ve en az top kaybı yapan takımlardan biriydik.
Her şey bir çok aksiliğe rağmen çok iyi gidiyordu ki başka bir olay oldu ve Whalen kaçtı. Bir oyuncunun, Whalen’ın gittiği sebepten dolayı takımdan gitmesiyle, bir sakatlıktan yada bir disiplin konusundan dolayı gitmesi arasında büyük ayrılıklar var. Bunların arasında çok ciddi farklar var. Biri sakatlansa, takım daha çok kenetlenir, birlik olur. Disiplinsizlik yapsa başka bir durum. Bu şekilde bir ayrılış, beraberinde bir sürü soru işaretini de getirdi. Sonuçta herkes profesyonel ve kafalar feci karıştı. Gerçi sonra kulüp sorunları çözdü ama benim gördüğüm rakiplerin, hakemlerin gözünde oldukça prestij kaybettik. Ben Whalen’la geçen sene çok çok iyi bir takım olduğumuzu düşünüyorum. Birbirimizi anlamaya ve iyi de oynamaya başlamıştık. Bu yüzden şampiyonluğu geçen sene gerçekleştirilebilecek bir hedef olarak görüyordum ama bu seneye kısmet oldu.
Benim basketbol ve Galatasaray ile ilgili hedeflerim hayallerim bitmez. Şu anda, daha uzun seneler antrenörlük yapmayı planlıyorum. Antrenör olarak daha çok projelerim var. Bu projeleri hayata geçirebilecek kredilerim şimdi daha fazla. Benim için de, Avrupa Şampiyonluğu ve 3 kupa müthiş oldu. Türkiye’de takım sporlarında, Sedat İncesu’dan sonra bu kupayı kaldırmış tek antrenörüm. Bu çok gurur verici bir durum. Ben basketbola çok emek verdim. Maddi-manevi çok yatırım yaptım ve hala da yapmaya devam ediyorum. Dünyada çıkmış hiçbir literatürü kaçırmamaya çalışıyorum. Gece kalkıp maç seyrederim, ne maçı olduğu çok önemli değil. Seminerler izlerim, kitap okurum. Tabii kendi sahip olduğum bir kulübüm yok. Bunları gerçekleştirecek ciddi bir ortam yaratıldığında yurt dışına da giderim. Hayallerim var. Bu oyunu daha iyi oynamak daha iyi oynatmak istiyorum, yapabileceğimi düşünüyorum. İlişkilerim, bilgim, tecrübem var ve paylaşmak istiyorum. Kendi basketbol okulum ve oyuncu geliştirme atölyesi gibi bir girişimim var. Farklı bakıyorum farklı şeyler yapmak istiyorum. Epey ileri zamanlarda da camia içinde bir yerlere gelmek istiyorum. Hepimiz küçükken “ben başkan olsam” diye başlayan cümleler kurmuşuzdur. Hiçbirimizin bu kulüple ilgili hedefleri hayalleri bitmez zaten. Senin de benim de… İleride her şey iyi olursa, söz sahibi bir yönetici olmayı isterim. Ben hayallerin gerçekleşmesi konusunda şanslıyımdır. Bu sezon gelen başarılar ailemi çok memnun etti. 6 kardeşin en küçüğüyüm. Abim ile aramda 21 yaş fark var. Yeğenlerimin bile çocukları var. Büyük bir aileyiz. En yakınım annem. O çok mutlu oldu. Bulutların üzerinde müthiş sevindi. Bir dönem hep şampiyonluklara alışmıştı ama çoktandır böyle bir kutlama olmamıştı. Öyle bir sene geçti ki, tüm açıkları kapattı. Ben o ailenin en küçüğüyüm ve benimle gurur duyuyorlar.
Basketbol branşlarının için bir kader anıydı Efes'in yanlış tercih yapması.Murat Tümerin büyük katkıları oldu.
Hoca Gs'lı olmazsa Erkek basketbolunda Kadın basketbol geçiş yapmayacaktı.
Yine o günkü şartlar altında düşüncem, kadın basketbolunda Nevriye’nin olduğu takımda, terazinin farklı tartacağı yönündeydi. O sırada Nevriye Fenerbahçe’deydi ve gelemezdi. Sonra ki teklifte ise Nevriye, benim Galatasaray’a gelişimde bir etkin oldu. Kontrat serbestliği olmasıyla beraber, transfer edilebilme ihtimali doğdu. Benim Galatasaray’a gelebilme şartlarımdan biri, onu getirebilmekti. Burada son şampiyon olduğum kadronun oyuncularındandı. Kendisine çok emek verdim. O dönemlerde gençti ve zor bir takımdaydı. Hakikaten bebeğimiz gibi ilgilendik o zamanlarda. Bir sezon oynadı sonra maalesef bel fıtığı ameliyat oldu. Şimdiki zamanına benzer bir durumdu. Yine öyle denk geldi, bir sene bel rahatsızlığı yaşadı sonraki bir sezon oynadı. Ben onun şampiyonluk yolunda belirleyici bir faktör olduğuna inanıyorum. Ben erkek takımında, o Fenerbahçe’deyken, arada sırada konuşuyorduk ama böyle dost sohbetleri idi. Sonra benim Galatasaray’a gelişim kesinleşince, bu olayı konuşmaya başladık. “Bana sakat diyorlar, kazara bir şey olursa sana çok yüklenirler, tabii sakatlık bu herkese olabilir ama bana olursa farklı olur” dedi. Sonra onu ikna etmek için bayağı uğraştım. “Sen gel, eğer olursa da bütün her şeyi üstüme alacağım” dedim. Böylece benim Galatasaray dönemim Nevriye ile beraber tekrar başlamış oldu. O da yazın Milli Takım’la Ankara’daki olimpiyat elemelerini ve Londra’daki olimpiyatları sorunsuz ve başarıyla oynadı. Bizim sezonumuz başladığındaysa yazık ki sakınılan göze çöp battı, korktuğumuz başımıza geldi ve sezon başında sakatlandı. Çok şeyler yazıldı, çizildi sakat alındı diye. Ben bu insanları çok ayıplıyorum. Bu yazılanlar çok haksızca yazıldı. Kadın basketbolunun en önemli oyuncusu olan birine karşı haksızca yapılmış eleştirilerdi. Nevriye’nin durumu, kazandıkları, kazandırdıkları ve ahlakı ortada. Dünyada tüm iyi oyuncuların sakatlıkları var ki bu yüzde, uzun oyuncularda daha fazla. Biz Nevriye’yi 5-6 doktor kontrolünden geçirdik. Yine de saldırılara maruz kaldı. En büyük başarılarda pay sahibi olan bu oyuncuya, bu kadar yüklenmek yanlıştı. Benim şartım, onu alıp gelmekti, aldım geldim. Olimpiyatlarda harika oynadı.
Sezon başında müthiş antrenman yapıyorduk kötü bir çarpışmada oldu her şey. Sonrası Neviye için zor dönemlerdi. Sonunda o da cevabını çok güzel verdi. Basketbol takımı, maçı sadece basketbol sahasında oynamıyor, sadece sahada hazırlık yapılmıyor. Bu uzun dönemin, oteli , otobüsü, soyunma odası var. Antrenör olarak biz oyuncularla 2 yada 3 saat vakit geçirirken, onları ne kadar etkileyebiliriz ki? Ama Işıl ve Nevriye gibi oyuncular, otobüs, soyunma odası, yemekler, takım organizasyonu gibi yerlerde ciddi görevler üstlendiler. Nevriye geçen sene takımla neredeyse hiç beraber olamadı. Ama bu yıl daha aktif oldu. Kendi özel antrenman ve tedavileri vardı. Ancak bu dönemde Işıl işi ele aldı zaten bir çok konuda olduğu gibi bu konularda iki sezondur müthiş iş ve görev yaptı. Ben Nevriye’yı sadece 10 sayı atsın, 6 ribaund alsın diye bu takıma almadım. İnanın bunlar hiç önemli değil. O önemli bir karakter. Beynini, ruhunu, kalbini, karakterini sahaya almak istedim ve sonunda doğru karar verdiğimizi herkes gördü. Ben 10 sene kadın basketbolundan uzak kaldım. Galatasaray ile anlaştığımda, hala Anadolu Efes’te asistan antrenördüm ve play-off maçları oynanıyordu. Dolayısıyla orada işlerim vardı. Bu arada yeni takımımın da yönetilmesi gereken bir transfer süreci başlamıştı. O dönem Murat Tümer vardı görevde ve bana isimler geliyor, bir şeyler soruluyor ve ben hiç bir oyuncuyu tanımıyordum. Birtakım kararların çabuk verilmesi gerekiyordu ama ben oyuncuları tanımıyordum. Anadolu Efes’teki işlerim sürüyor ama diğer tarafta da bir oyuncu var 10 kulüp istiyordu, zaman da yoktu. Murat Tümer, Sancho Lyttle var dedi. Ben de kim olduğunu sordum. Düşünün Sancho’yu bilmiyorum. İspanyol vatandaşı, EuroLeague şampiyonu falan dedi. Bir maçının sadece 20 dakikasını seyrettim ve mutlaka alalım, insan değil dedim. Sancho tam bir kedi, çok zıplıyor, atlet falan ama esas özelliği ciddi kedi gibi savunma hamleleri yapması. Şutuna falan bakmadım sadece ribaund ve savunması için aldım. İçine kapalı biri ama beraber çalıştıkça, ilişki devam ettikçe ciddi ve çok çok akıllı bir insan olduğunu daha iyi anladım. Sancho konuşmaz ama bakar, gözlemler. Yalanı, doğruyu anlar. Beraber oldukça, o da alıştı. Benim en son gördüğüm Sancho, takım içinde gülüp, espri yapan biriydi. Gerçek bir insan, ilişkinin de gerçek olduğunu biliyor. Şimdilerde Sancho yine aynı, ama daha dışa dönük. Takımla ilişkisi daha fazla, fikrini daha net söylüyor. Dünya çapında çok önemli bir oyuncu, iyi ki Galatasaray’da ve inşallah devam eder.
Transferinden önceki sezon hedefleri dışarıdan bir göz olarak gerçekçi bulmayan Ekrem Memnun demek ki geldiği sene şampiyonluğa çok yakın hissetmişti. Peki neden olmadı?
Şampiyonluk, normal şartlarda geçen sezon gelmeliydi. Gelinen noktada ben şampiyonluğu geçen sene yüksek ihtimalle kazanacağımızı düşünüyordum. Çok inanmıştım ama kontrol edemediğim bir çok olay oldu. En önemlisi Nevriye’nin sakatlığı. Aldığımızda çok iyi durumdaydı, Olimpiyatlarda da çok iyi oynamıştı. Oyuncu eksikliğinden dolayı antrenmanlara erkek takımdan oyuncu alıyorduk. Bir pozisyonda çarpıştılar ve bir sezon oynayamadı. Final serisinin 2. maçında oynadı ki setlerimizin bile çoğunu bilmiyordu. Takımdan bu kadar uzak kalmıştı. Alba ciddi bir sakatlıktan çıkmıştı. Sezonun çok büyük kısmını oynayamadı. Türkiye Kupası’nda ilk defa sahaya soktuğumda hala sekiyordu. Fiziksel ve mental olarak hazır değildi. Sancho ve Ann Wauters yeni gelmişlerdi. Fowles da ara ara sakatlıklar yaşadı. Her şeye rağmen sistemi oturttuk. EuroLeague’de son eleme sıralamasında 4. olduk. Bu sene 5. olarak sıralamaya girdiğimizi düşünürsek, bir sıra daha yukarıdaymışız. Geçen sene de en az sayı yiyen takımdık ve en az top kaybı yapan takımlardan biriydik.
Her şey bir çok aksiliğe rağmen çok iyi gidiyordu ki başka bir olay oldu ve Whalen kaçtı. Bir oyuncunun, Whalen’ın gittiği sebepten dolayı takımdan gitmesiyle, bir sakatlıktan yada bir disiplin konusundan dolayı gitmesi arasında büyük ayrılıklar var. Bunların arasında çok ciddi farklar var. Biri sakatlansa, takım daha çok kenetlenir, birlik olur. Disiplinsizlik yapsa başka bir durum. Bu şekilde bir ayrılış, beraberinde bir sürü soru işaretini de getirdi. Sonuçta herkes profesyonel ve kafalar feci karıştı. Gerçi sonra kulüp sorunları çözdü ama benim gördüğüm rakiplerin, hakemlerin gözünde oldukça prestij kaybettik. Ben Whalen’la geçen sene çok çok iyi bir takım olduğumuzu düşünüyorum. Birbirimizi anlamaya ve iyi de oynamaya başlamıştık. Bu yüzden şampiyonluğu geçen sene gerçekleştirilebilecek bir hedef olarak görüyordum ama bu seneye kısmet oldu.
Benim basketbol ve Galatasaray ile ilgili hedeflerim hayallerim bitmez. Şu anda, daha uzun seneler antrenörlük yapmayı planlıyorum. Antrenör olarak daha çok projelerim var. Bu projeleri hayata geçirebilecek kredilerim şimdi daha fazla. Benim için de, Avrupa Şampiyonluğu ve 3 kupa müthiş oldu. Türkiye’de takım sporlarında, Sedat İncesu’dan sonra bu kupayı kaldırmış tek antrenörüm. Bu çok gurur verici bir durum. Ben basketbola çok emek verdim. Maddi-manevi çok yatırım yaptım ve hala da yapmaya devam ediyorum. Dünyada çıkmış hiçbir literatürü kaçırmamaya çalışıyorum. Gece kalkıp maç seyrederim, ne maçı olduğu çok önemli değil. Seminerler izlerim, kitap okurum. Tabii kendi sahip olduğum bir kulübüm yok. Bunları gerçekleştirecek ciddi bir ortam yaratıldığında yurt dışına da giderim. Hayallerim var. Bu oyunu daha iyi oynamak daha iyi oynatmak istiyorum, yapabileceğimi düşünüyorum. İlişkilerim, bilgim, tecrübem var ve paylaşmak istiyorum. Kendi basketbol okulum ve oyuncu geliştirme atölyesi gibi bir girişimim var. Farklı bakıyorum farklı şeyler yapmak istiyorum. Epey ileri zamanlarda da camia içinde bir yerlere gelmek istiyorum. Hepimiz küçükken “ben başkan olsam” diye başlayan cümleler kurmuşuzdur. Hiçbirimizin bu kulüple ilgili hedefleri hayalleri bitmez zaten. Senin de benim de… İleride her şey iyi olursa, söz sahibi bir yönetici olmayı isterim. Ben hayallerin gerçekleşmesi konusunda şanslıyımdır. Bu sezon gelen başarılar ailemi çok memnun etti. 6 kardeşin en küçüğüyüm. Abim ile aramda 21 yaş fark var. Yeğenlerimin bile çocukları var. Büyük bir aileyiz. En yakınım annem. O çok mutlu oldu. Bulutların üzerinde müthiş sevindi. Bir dönem hep şampiyonluklara alışmıştı ama çoktandır böyle bir kutlama olmamıştı. Öyle bir sene geçti ki, tüm açıkları kapattı. Ben o ailenin en küçüğüyüm ve benimle gurur duyuyorlar.
Basketbol branşlarının için bir kader anıydı Efes'in yanlış tercih yapması.Murat Tümerin büyük katkıları oldu.
Hoca Gs'lı olmazsa Erkek basketbolunda Kadın basketbol geçiş yapmayacaktı.