EL 6. Hafta | Galatasaray MP 78 - 76 Asseco Prokom

Sıkıştığımız zaman bizi bunalımdan çıkartacak bir oyuncu fikrine katılıyorum. Bence Lakoviç'de bu sınıfa giren bir oyuncu, sadece devreye sokmamız gerekiyor. Belki de aşarı savunma konsantrasyonumuz hücumu bu şekilde düşürüyor olabilir. Lakoviç'i bu kadar erken göndermek ona biraz haksızlık olmaz mı? Belki de onu boşa çıkartacak setlere öncelik verilmesi gerekir.
 
Yıllar sonra çocuklarıma anlatacağım en büyük aşk hikayesi romanlaşmaya başladı şimdiden : How I Meet your love...

Bu hikayenin içinde Oktay Mahmudi olacak, Tutku Açık olacak, Preston Shumpert olacak, Caner Topaloğlu alacak, Zaza olacak, Shipp olacak, Gordon olacak, Furkan,Ender ve Cevher olacak, Haluk Yıldırım olacak, Lucka Andric olacak kısacası tüm emekçiler olacak ama tribünlerde şov yapan, kendini Galatasaray'dan daha çok öne çıkaran sen olmayacaksın Abdurrahim Albayrak!..

Beyler bu takımı yalnız bırakmayın hangi sonucu alırsak alalım çünkü bu takımın bireyleri bizim efsanevi romanımızın baş aktörleri.

Yürüyedurun Aslan Yürekliler...

Yanlış bir yazı olmuş.

Adam bulgaristanda hastaneden kaçıp maça gitti.

Bazıları maç izlerken yaptıklarını farkına varmaz.

Benim ne görüntülerim var Albayrağı aratmayacak.
etrafımdakiler farkettirmeden çektiği..

daha bugün, Gordon şutunda çayı devirdim odanın ortasına .(Limonlu.)
 
Sıkıştığımız zaman bizi bunalımdan çıkartacak bir oyuncu fikrine katılıyorum. Bence Lakoviç'de bu sınıfa giren bir oyuncu, sadece devreye sokmamız gerekiyor. Belki de aşarı savunma konsantrasyonumuz hücumu bu şekilde düşürüyor olabilir. Lakoviç'i bu kadar erken göndermek ona biraz haksızlık olmaz mı? Belki de onu boşa çıkartacak setlere öncelik verilmesi gerekir.

İşte tecrübe ,işte yorum.Tamamen katılıyorum.

O kadar yüksek seviye savunmada Lako da yıpranıyor.Bugün kaçırdığı şutların başka açıklaması olamaz.
 
hakemin gözü önünde üç kere çizgiye basışı görmeyişi ve ispanyol hakemin neredeyse tüm kritik kararları rakip lehine kullanması çok ilginçti. art niyetli olduklarını düşündürdü bana. taraftarın sahaya bişeyler fırlatmaması inanın çok sevindirdi beni.

Müthiş bir basket kültürü yaratıyoruz seyircimiz çok iyi bir standardıda yakaladıkmı çok güzel olacak ama bu akşam en çok sevindiğim futbolda beklediğim istediğim taraftar kültürü vardı öyle bilinçliydilerki hakemi nasıl etki altına alacaklarını çok iyi becerdiler bunu futboldada yapmalıyız yeri geldimi laylay lom yeri geldim isyan uğultusu sahaya 1 tane madde atmadan küfür etmeden işte bu kültürü yakaladığımız zaman bile bazı odaklar bunu bile kabullenemeyeceklerdir .
 
4. periyodun ortası ve uzatma periyodunu hoplaya zıplaya izledim. Mübalağa yapmıyorum, son toplarda bildiğin zıplıyordum evde. Bu maçı kazanmamız lazımdı ve kazandık. Evimizdeki bu maçıda kaybetseydik kötü olacaktı, Allah'tan olmadı. Yine o bilindik muhteşem geri dönüş vardı sahnede. Yanlız hakemler inanılmaz derecede kötüydü, resmen şuurlarını kaybettiler. Ramak kalmıştı çileden çıkmaya.

Son olarak bende Murat Kosova'ya teşekkür ederim. Bir spiker nasıl olunur bunun en iyi örneğidir Murat Kosova. Senelerdir kendisini hiç bozmadan devam ediyor, inşallah daha bir çok EL maçını anlatır. : ) Bir de Abdürrahim Albayrak konusu gündeme gelmiş. Hakkıdır. Sevinsin, gurur duysun ama seneler önce dediklerini ve yaptıklarını daha doğrusu yapmadıklarını bir çok kişi biliyor. Şimdi eski defterleri açmayalım bu mutlu günde.

Tebrikler Yenilmez Armada!
 
Öncelikle bugün kötü oynadık bir gerçek hele 3. çeyrek aman aman düşman başına... Zaza haricinde kimse genel olarak vasatı geçemedi uzun süre sonra 5teki oyuncuların çoğunun gereken mücadeleyi ortaya koymadığını gördük buda fazlasıyla üzdü beni.

Hakem meselesini es geçmiycem ama ondan önce hakeme suç atmak için maç içinde yeterli mücadele ve oyunu ortaya koymak gerekir bunuda hatırlatmak gerekir. Hakem fiyaskosu önce rus hakem mikhayloyla başladı ki bu hakem yanılmıyorsam Hırvatistan maçını katleden hakem ardından ispanyol hakem hierrezuelo aldı sazı eline ve öyle bir solo attıki müthişti gerçekten ortalığı kırdı geçirdi..

Birde bana bu yaşta kalp çarpıntısını yaşatan takıma ne diyim bilmiyorum ilerde 50 yaşından önce ölürsem bu takımın suçu.
 
Valla çok kızgınım bunu söyleyeyim..Maçı kaybetmek ya da kazanmak tepkimi değiştirmedi.Maçın sonunda heyecandan öldüm öldüm dirildim,kazandığımızda deli gibi sevindim ama sinirim hala geçmiyor..

EL'de gruptan bile çıkamayalım umrumda değil ama kaç maç oldu kaç maç ! Bir takım bu kadar sorun çıkaran eksiklikleri konusunda kendini hiç geliştiremiyorsa bir yerde sorun var demektir.Bunu tek tek isimlere yıkmak doğru değil,takım halinde çok kötü olan özelliklerimiz var.

Ribaunt konusunda zaten fiziksel dezavantajımız var doğru ama bunun dışında konstantrasyonumuz da çok kötü.Sadece geride olduğumuz anlar değil her zaman böyle bu.Takımdaki herkesi çok seviyorum,kimseye art niyetim yok.O yüzden rahat ve kaba konuşacağım..Savunma ribauntlarında aval aval bakıyoruz.Bu kadar mı olur ya ? Yani bir değil iki değil yeter artık.

Şut kaçar anlarım,isterse boş şut olsun,bunlar tecrübe isteyen stresli maçlar.Serbest atış kaçar anlarım.Basit top kayıplarını da anladım diyelim.(Ligde de çok yapıyoruz ama hadi EL stresi diyelim) Ancak ribauntlar konusunda bu kadar aciz kalmayı anlayamam,anlamam da.Bu kadar maç olmuş hiç mi ilerleme kaydedilmez arkadaş.Oyuncuların artık bu konuda kendine gelmesi lazım.

Hücumda da sıkıştığımız ve üçlüklerin girmediği anlarda saçmasapan tercihler yapıyoruz.Bir kısmı EL'de ki tecrübesizliğimizden dolayı ama bir kısmı da bizim takımın genel halinden dolayı.Yani maçın sonu çok güzel özetti.Oyunculardan kim iyi,kime pozisyon hazırlamalıyız bunları hiç görmüyoruz.Kimi beslemek gerekiyorsa takım olarak o adamın performansını yazık ediyoruz resmen.Maçın sonunda çok şükür bi kere Songaila'ya yapabildik onda da abarttık.İlk üç hücum güzeldi ama artık dördüncü de özel önlem alınacağını ya da Songaila'nın çabuk yorulup basit top kaybı yapabileceğini göremedik ama Allah'tan şans bizden yanaydı o pozisyonda.Yani kritik anlarda,hücumda sıkıştığımızda ya doğru kişiyi bulamıyoruz ya da bulduğumuzda o bir şeyler yapsın diye topu onu atıp beklemeye geçiyoruz.Kimse hareket etmiyor,alternatif bir hücum için uğraşmıyor.

Maçla ilgili en güzel şey ise herşeye rağmen kazanabilmekti.Böyle maçlar sonunda kazanabilmek,bunu alışkanlık haline getirebilme yolunda çok önemli bir adımdı.EL'de böyle böyle tecrübe kazanacağız.Taraftarın da yine sesine,yüreğine sağlık.Zaten bilinçli olan taraftarımız daha da baskı kuracak inşallah hakemler üzerinde.


Birkaç oyuncu ile ilgili de söylemek istediklerim var.

Gordon hem Barcelona maçında hem de Efes maçında hücum anlamında beni delirtmişti.İki tane harika hücumu var Gordon'un.Biri içeri deliciliği,diğeride alçak postta sırtı dönük oyunu..Bu ikisini harika yaparken ve bizim takımın o hücumlara özellikle ihtiyacı varken gidip inatla yüksek posttan dengesiz atışlar deniyor.Aşırı atletik oyuncularda bu hareketli atışını kontrol edememe durumu var.Biz bunu daha önce Robert Hite'da da gördük.Yani topun basket olmayacağı elinden çıkarken belli.Birinin Gordon'a bunu özellikle uygulatması lazım.İnatla içeri dal,veya sırtın dönük oyununu oyna,yüksek posttan deneme diye.

Songaila'yı geldiğinde en çok savunanlardan biriydim ama hala olmuyor.Maçın sonunda attığı sayılar çok önemliydi ama zaten bu maç buralara gelmemeliydi,en azından Songaila daha önceden devreye girmeliydi.Olmuyor yani bir türlü,üstelik savunmada bir kişi eksik oynuyoruz resmen.Bir transfer hamlesi şart oraya,iş işten geçtikten sonra transferi düşünmenin bir anlamı kalmaz.Andric de çok sevdiğim bir oyuncu ama bir gerçek var ki hem Andric hem Songaila pozisyonlarında çok yetersiz kalıyorlar.EL için konuşuyorum tabi.Songaila'nın gönderilip sağlam bir 4 numara almak zorundayız o yüzden.

Shipp ile ilgili hala aynı şeyi düşünüyorum.Bir maçtan sonra Emir hoca burda soru cevap bölümünde sorumluluktan kaçan oyuncumuz yok gibi bir açıklama yapmıştı bir soru üzerine.Orda katılmadığımı belirtecektim ama belki sadece soru cevaptır diye yazmamıştım.
Sorumluluktan kaçmak mıdır Shipp'inki emin değilim.Bu kadar canla başla oynayan adam,kendini parçalayan,şampiyonluk kaçtığında en çok üzülen adamlardan biri bence sorumluluktan kaçmaz.Ancak özellikle kritik anlarda,hele hele son periyotlarda Shipp sahadan kayboluyor.Savunma belki yine yapıyor ki o bile bildiğimiz Shipp değil ama hücumda resmen kayboluyor.Boş şut kaçırması da önemli bir eksi bizim adımıza ama kaçırsın önemli değil,yeter ki potaya baksın,atması gereken şutları atsın.Kaç maçtır,kaç seferdir böyle.Bu korkusunu yenmesi lazım.Oktay hoca başta olmak üzere teknik ekip bol bol kaçırsan da önemli değil ama at demeli.Yani diyorlardır heralde ama daha da üzerine gidilmeli bu konunun.


Hakemler demişken.Çok fazla pozisyonları veya hakemleri tartışmaya gerek yok.Önce Rus hakem sonra İspanyol.Hakemler diyince aklıma sadece Doğuş'un meşhur küfürlü videosu geliyor.Bunlar babadan oğula nesil heralde..!

Bir de bir şey söyleyeceğim.Ben maçı EL maçı olarak değerlendirmedim.Bahsettiğim sıkıntılar bu maça özgü değil,hazırlık döneminden beri böyle.Maçı kazanamadık,rahat kazanamadık falan değil benim derdim.İstersek güle oynaya maçı 30 sayı farkla kazanalım.Benim derdim sezon başından beri var olan eksi yönlerimizde kendimizi hiç geliştirememiş olmamız.Yoksa EL'de kolay maç olmadığının farkındayım,tecrübeyle yapacağımız hatalar,kaybedeceğimiz maçlar tabi ki olacak.
 
Valla çok kızgınım bunu söyleyeyim..Maçı kaybetmek ya da kazanmak tepkimi değiştirmedi.Maçın sonunda heyecandan öldüm öldüm dirildim,kazandığımızda deli gibi sevindim ama sinirim hala geçmiyor..

EL'de gruptan bile çıkamayalım umrumda değil ama kaç maç oldu kaç maç ! Bir takım bu kadar sorun çıkaran eksiklikleri konusunda kendini hiç geliştiremiyorsa bir yerde sorun var demektir.Bunu tek tek isimlere yıkmak doğru değil,takım halinde çok kötü olan özelliklerimiz var.

Ribaunt konusunda zaten fiziksel dezavantajımız var doğru ama bunun dışında konstantrasyonumuz da çok kötü.Sadece geride olduğumuz anlar değil her zaman böyle bu.Takımdaki herkesi çok seviyorum,kimseye art niyetim yok.O yüzden rahat ve kaba konuşacağım..Savunma ribauntlarında aval aval bakıyoruz.Bu kadar mı olur ya ? Yani bir değil iki değil yeter artık.

Şut kaçar anlarım,isterse boş şut olsun,bunlar tecrübe isteyen stresli maçlar.Serbest atış kaçar anlarım.Basit top kayıplarını da anladım diyelim.(Ligde de çok yapıyoruz ama hadi EL stresi diyelim) Ancak ribauntlar konusunda bu kadar aciz kalmayı anlayamam,anlamam da.Bu kadar maç olmuş hiç mi ilerleme kaydedilmez arkadaş.Oyuncuların artık bu konuda kendine gelmesi lazım.

Hücumda da sıkıştığımız ve üçlüklerin girmediği anlarda saçmasapan tercihler yapıyoruz.Bir kısmı EL'de ki tecrübesizliğimizden dolayı ama bir kısmı da bizim takımın genel halinden dolayı.Yani maçın sonu çok güzel özetti.Oyunculardan kim iyi,kime pozisyon hazırlamalıyız bunları hiç görmüyoruz.Kimi beslemek gerekiyorsa takım olarak o adamın performansını yazık ediyoruz resmen.Maçın sonunda çok şükür bi kere Songaila'ya yapabildik onda da abarttık.İlk üç hücum güzeldi ama artık dördüncü de özel önlem alınacağını ya da Songaila'nın çabuk yorulup basit top kaybı yapabileceğini göremedik ama Allah'tan şans bizden yanaydı o pozisyonda.Yani kritik anlarda,hücumda sıkıştığımızda ya doğru kişiyi bulamıyoruz ya da bulduğumuzda o bir şeyler yapsın diye topu onu atıp beklemeye geçiyoruz.Kimse hareket etmiyor,alternatif bir hücum için uğraşmıyor.

Maçla ilgili en güzel şey ise herşeye rağmen kazanabilmekti.Böyle maçlar sonunda kazanabilmek,bunu alışkanlık haline getirebilme yolunda çok önemli bir adımdı.EL'de böyle böyle tecrübe kazanacağız.Taraftarın da yine sesine,yüreğine sağlık.Zaten bilinçli olan taraftarımız daha da baskı kuracak inşallah hakemler üzerinde.


Birkaç oyuncu ile ilgili de söylemek istediklerim var.

Gordon hem Barcelona maçında hem de Efes maçında hücum anlamında beni delirtmişti.İki tane harika hücumu var Gordon'un.Biri içeri deliciliği,diğeride alçak postta sırtı dönük oyunu..Bu ikisini harika yaparken ve bizim takımın o hücumlara özellikle ihtiyacı varken gidip inatla yüksek posttan dengesiz atışlar deniyor.Aşırı atletik oyuncularda bu hareketli atışını kontrol edememe durumu var.Biz bunu daha önce Robert Hite'da da gördük.Yani topun basket olmayacağı elinden çıkarken belli.Birinin Gordon'a bunu özellikle uygulatması lazım.İnatla içeri dal,veya sırtın dönük oyununu oyna,yüksek posttan deneme diye.

Songaila'yı geldiğinde en çok savunanlardan biriydim ama hala olmuyor.Maçın sonunda attığı sayılar çok önemliydi ama zaten bu maç buralara gelmemeliydi,en azından Songaila daha önceden devreye girmeliydi.Olmuyor yani bir türlü,üstelik savunmada bir kişi eksik oynuyoruz resmen.Bir transfer hamlesi şart oraya,iş işten geçtikten sonra transferi düşünmenin bir anlamı kalmaz.Andric de çok sevdiğim bir oyuncu ama bir gerçek var ki hem Andric hem Songaila pozisyonlarında çok yetersiz kalıyorlar.EL için konuşuyorum tabi.Songaila'nın gönderilip sağlam bir 4 numara almak zorundayız o yüzden.

Shipp ile ilgili hala aynı şeyi düşünüyorum.Bir maçtan sonra Emir hoca burda soru cevap bölümünde sorumluluktan kaçan oyuncumuz yok gibi bir açıklama yapmıştı bir soru üzerine.Orda katılmadığımı belirtecektim ama belki sadece soru cevaptır diye yazmamıştım.
Sorumluluktan kaçmak mıdır Shipp'inki emin değilim.Bu kadar canla başla oynayan adam,kendini parçalayan,şampiyonluk kaçtığında en çok üzülen adamlardan biri bence sorumluluktan kaçmaz.Ancak özellikle kritik anlarda,hele hele son periyotlarda Shipp sahadan kayboluyor.Savunma belki yine yapıyor ki o bile bildiğimiz Shipp değil ama hücumda resmen kayboluyor.Boş şut kaçırması da önemli bir eksi bizim adımıza ama kaçırsın önemli değil,yeter ki potaya baksın,atması gereken şutları atsın.Kaç maçtır,kaç seferdir böyle.Bu korkusunu yenmesi lazım.Oktay hoca başta olmak üzere teknik ekip bol bol kaçırsan da önemli değil ama at demeli.Yani diyorlardır heralde ama daha da üzerine gidilmeli bu konunun.


Hakemler demişken.Çok fazla pozisyonları veya hakemleri tartışmaya gerek yok.Önce Rus hakem sonra İspanyol.Hakemler diyince aklıma sadece Doğuş'un meşhur küfürlü videosu geliyor.Bunlar babadan oğula nesil heralde..!

Bir de bir şey söyleyeceğim.Ben maçı EL maçı olarak değerlendirmedim.Bahsettiğim sıkıntılar bu maça özgü değil,hazırlık döneminden beri böyle.Maçı kazanamadık,rahat kazanamadık falan değil benim derdim.İstersek güle oynaya maçı 30 sayı farkla kazanalım.Benim derdim sezon başından beri var olan eksi yönlerimizde kendimizi hiç geliştirememiş olmamız.Yoksa EL'de kolay maç olmadığının farkındayım,tecrübeyle yapacağımız hatalar,kaybedeceğimiz maçlar tabi ki olacak.

Güzel yazmışsında birde Rebound lara baksaydın.

(44-37)

Eleştirirken biraz dikkat!!!!!
 
Güzel yazmışsında birde Rebound lara baksaydın.

(44-37)

Eleştirirken biraz dikkat!!!!!

Bana lütfen istatistikle gelmeyin.Benim için istatistik hiç bir zaman önemli olmamıştır.İstatistik üzerinden övgüde bulunmadığım gibi istatistik üzerinden eleştiride de bulunmam.

Maçı tekrar izleyin,bugüne kadar oynanan diğer tüm maçları izleyin,özellikle kritik anlarda mutlaka bizde olması gereken(gereklilikten bahsetmiyorum,pozisyon itibari ile topun bizde olması gereken) kaç tane kritik ribaunt vermişiz..Bu durum kaç sefer maçı koparmamızı,rakibi yakalamamızı ya da ritm bulmamızı engellemiş ben ona bakarım.Tekrar izlerseniz daha net görürsünüz.
 
vallahi ben de tam istatistiklere bakacaktım çünkü reboundlarda üstünlügümüz vardi hem hücum hem savunmada ve bunda zaza'nın payı büyük...
 
maçı salonda izledim...kritik dakikalarda, mutlaka bu reboundu almalıyız denebilecek pozisyonlarda sadece 1 kez hücum tazelemelerine izin verdik prokoma..
 
Valla maça gelmeyenler çok şey kaçırıyor . :) Kazan - Efes -Barca maçlarına geldim hiç galibiyet görememiştim. Prokom da bir ara arayı açınca artık bende bir şey olduguna inanmaya başlıyordum ki çocuklar çevirdi maçı sagolsunlar benim salona gelme olayı noktalanmamış oldu :D
 
Yenilmez Armada Euroleague'de yoluna emin adımlarla devam ederken Galatasaray taraftarlarının da basketbol sevgisi ve bu takıma olan inançları da aynı orantıda artıyor. İlk başlarda takım taraftara güç verirken artık taraftar takıma güç veriyor. Son oynanan Prokom ve Barcelona maçlarında olduğu gibi. Bu dönüşüm gerçekten taraftarın takıma ne kadar güvendiğinin bir göstergesi. Kemik bir Galatasaray erkek basketbol takımı destekleyicisi oluşuyor artık bu oluşurken bazı basketbol literatürlerini iyi öğrenmek lazım aslında. Basketboldan anlamayan değilde yeni ilgilenmeye başlayan taraftarların bazı tepkileri bazen komik oluyor. Songalia kötü oynarken nerden aldılar bunu, bu Lakovic barcelona'da nasıl oynamış, lokavt bitse de Zaza geri gitse tarzı yorumlar. Bu yıl ki Galatasaray basketbol takımını kurarken Oktay Mahmuti şunu hesapladı günlük performanslar iyi olursa değil takım iyi oynarsa maç kazanacaktı Galatasaray. Böyle de olmaya devam ediyor esasında. Çünkü bu takımda her maç 10'un üzerinde top kullanan oyuncu çok az. Toplar eşit paylaşılıyor ve maçı sistem kazandırıyor oyuncular değil. Songalia ya da Lakovic'i eleştirirken bunları göz önünde bulundurup eleştirin. Ve bu takımın bütçesinin Fenerbahçe Ülker'in yarısından az, Anadolu Efes'in de 3'te biri olduğunu unutmayın ve Oktay Mahmuti'yi unutmayın. Son olarak Lakovic ve Songalia iyi oynarsa maç kazanmayız biz, sistem işlemişse maç kazanırız. Ve bu takımda bir yıldız varsa o Oktay Mahmuti'dir. Çünkü sistemi o kurdu. Ha bir de serbest atış kullanırken şiiitttt yapan kitle yapmayın !

http://lordstark.blogspot.com/2011/11/yenilmez-armada-ve-sistem-uzerine.html
 

Üst