Galatasaray erkek basketbol takımının, Euroleague semasında pençesini tam olarak attığı maç oldu desek yanılmayız sanırım. Geriden gelip kazandığımız Prokom maçı, Barca veya Siena maçları da çok farklı, özel ancak bu maçın bize kazandırdığı şeyler, hanemize 1 galibiyet yazılmasının dışında çok ama çok fazla. Bunun ilk meyvesini alacağımız adım, maç öncesi atıldı. Hepimizin farklı organizasyonlara imrenerek baktığımız zamanlar oldu. Görsel şov konusunda diğer ekiplerden baya geride kaldığımız atlanmayacak bir gerçekti. Euroleague gibi parke dışındaki unsurlara büyük önem veren bir organizasyonda, dün geceki şovun (bilindiği gibi Euroleague yetkilileri de salondaydı) önemi büyük. İlgiyi üstüne çeken ve salondaki atmosferi 2'ye katlayan bir olaydı ve bunu daha önce yapamadık maalesef. Maç öncesinden gazı almış bir şekilde başlamak, rakibe baskıyı daha maç başlamadan yaşatmak, basketbol açısından olmasa bile psikolojik etmende bize avantajı sağladı. Bu olayın gerçekleşmesinde emeği olan herkese teşekkürler, bu işin tadını tatmış olan bizleri ise daha altı kesmez artık, işleri zor yetkililerin.
Büyük maçların bir çoğundan yenilerek ayrılmak, genelinde iyi oynayarak kazanma eşiğine getirsek bile, takımda mental anlamda bir eşik yarattığı ortadaydı. Bu eşiğin atlanması için oyuncuların maç boyu galibiyet odağının yanında sarf ettikleri eforun miktarı epey fazlaydı. Bunu Jaka Lakovic'in kenarda saha kenarına gelerek yaptığı destekten, sakat olan Shumpert'ın her molada takımı en önde karşılayan isim olmasından, daha ilk maçını oynayan Savovic'in sisteme tam olarak hakim olmasa da gösterdiği istekten, Cevher'in hücumundan ziyade 2.çeyrekte yaptığı inanılmaz savunmadan da görüyoruz... Oyuncuların bu eşiği aşmak için gösterdikleri efor takdire şayandı.
Top 16 seviyesinde, sistem üzerine kurulmuş bir takımsanız işleyen parçaların göstereceği performans ve sağlık durumları doğal olarak büyük bir önem taşır. Maç öncesi durumu ortaya koyduğumuzda, Tutku'nun şanssız hastalığı, Ender'in sakatlıktan döndükten sonra 2. maçı ve gözle görülür bir şekilde formsuz olması, Savovic'in takım ile ilk maçına çıkacak olması elbette endişeleri arttıracak unsurlardı. Bunların yanına, sistemde büyük rolü olan ve performansı ile takımın potansiyelinin sahaya yansımasında kritik aktörlerden biri olan Shumpert'ın sakatlığının eklenmesi, ekstra işlere ihtiyaç doğurdu. Bu ekstra işleri, ikinci periyotta hem savunmada hem de hücumda inanılmaz oynayan Cevher'den, daha ilk maçı olmasına rağmen ribaund özelliğinde, (rakamı 4 olması aldatmasın) hücumda sorumluluk almasıyla Boris'den ve elbette, Jamon Gordon'un kusursuz bir şekilde maç sonunu oynayarak aldık. İşleyen bir düzenin getirdiği avantajları kullanmak için kritik oyuncularımızın eksikliğini bahane olarak değil, gerçek olarak sunabileceğimiz bir ortamda galibiyete yürüdük. Üstelik dramatik bir şekilde uzatmalara gittikten sonra. Yapılan işin değeri, 2-3 kat daha arttı böylelikle.
Her aldığımız büyük yenilgiden sonra, bu yenilgilerin bize hem sertlik hem de psikolojik anlamda güçlük katacağından bahsettik. Bunun ilk sonucunu dün akşam ziyadesiyle gösterdik. Tıka basa dolu bir salonda, son 3 saniye 69-66 önde giriyorsun, geçmiş haftalarda kalp kıran bir çok mağlubiyet tatmışsın ve orta sahadan mucize bir basket yiyerek normal sürede galibiyeti alamıyorsun. Bunun getirdiği moral bozukluğu gerçekten inanılmaz boyutta. Ancak yaşadığımız tecrübeler, bize yıkılmamızı, çabalamaktan asla vazgeçmemizi öğretti bize. İlk 2 dakikada bunu atmak zor oldu, normal sürede 4 tane üçlük bulabilen, biri mucize, Oly uzatma devresine Spanoulis & Printezis ikilisinden üçlükler ile başladı, moral seviyesinin yükselmesiyle. Ancak her zorlu şarta göğüs geren takımımızda özel bir günü yaşayan Gordon isyan etti resmen. 3 tane birebir, enfes hareketler ve maçı almayı başardık... O moral bozukluğunu yaşayan bir takımın maçı alması, üstelik kötü başladığı uzatma devresinin ardından, büyük bir iş. Hiç bir abartma olmadan söylüyorum ki, bunu başaracak az takım var Avrupa'da.
İkinci periyotta akıcılığın dibine vurmuş, en doğru hücumları seçen 21-9'luk serinin altına atan Galatasaray basketbolu, bu grupta daha bir çok güzel işin altına imza atacaktır, kırdığı büyük maç eşiği ile birlikte.
Ailenin içinden teşekkür etmek adabımız değil dedi koç ama edilmeden de olmaz, teşekkürler Aslanlar, teşekkürler Oktay Mahmuti ve ekibi...
Bu takım bizim, bu gurur bizim...