no tengo lugar,
y no tengo paisaje..
gidecek yerim yok dediğin zaman, kalmadığını hissettiğinde bir kapı, yüzünü ibadet edercesine abdi ipekçi'ye döndürür hayat,
orada #sontopakadar bir temaşa var diye..
"plansız bir hedef, sadece bir temennidir" der sevgili antoine de saint-exupery,
sayın hakan üstünberk ile ilk tanışmamızda, kendisinin bir önceki sezon son maçta kümede kalmış bir takıma biçtiği hedefin eurolig şampiyonluğu olduğunu öğrendiğimde, saygılı bir gülüş atmıştım ortaya, halbuki tüm delikanlılığı, imkansızlığı ayaklarına sermiş bir galatasaray'ın sempatizanı olarak geçirmeme rağmen.
kolay işler değil bunlar, başarmış olmamız da bir 'varlık' hali yaratmıyor aslında, en nihayetinde umuda bezenmiş bir yolculuğun en iddialı tiradının denk gelmesi gibi vardığımız nokta. ve belki de hiç bir zaman tekrardan yaşanamayacak güzellikte bir masalın, bizler tarafından payımıza düşmüş hali, ısrarla bencilliğimize malzeme edineceğimiz.
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine denk gelmiş olanlar bilir, piramidin en tepesinde "kendini gerçekleştirme" ideali vardır, altından kalkması oldukça zor olan, genelde yolundan dönülen, veyahut oldum sanılıp üstelenmeyen, halbuki en derin şüpheleri geride bırakmanın yalın hali, kendi özüne dair ıslak bir yolculuk. sayın mahmuti "gerçek etti"..
cska moskova maçı, galatasaray basketbolu tarihinin anafikridir !
gruplar ilk belirlendiğinde, başlığını açarken, maçının adının güzelliğine bak diyen adamların, kurduğu hayalleri biriktirip, sattığı hayalleri karşılığında gerçeği satın almasıdır cska maçı, "önce galatasaray sonra hayat" diyenlerin ibadetidir, ve gidecek yeri olmayanların evidir, en güzel üşenmişliklerin tecrübe edildiği..
sahaya bir takım çıkar, kapanan ışıklar vardır, yapılan görsel şovlar, okunan bizden adamlar, kapanan gözler, birleşen totemler, kabaran omuzlar, 12 adama ek o varlığı içselleştiren sempatizanlar, ve açılan bir pankart;
beraberce, güzel günlere..
gavurların kalaşnikof üzerinden tanımladığı ak47, avrupa basketbolunun en iyisini, soğukkanlılığını asla teklemez imajı ile güçlendirmiş bir adamı kontrol dışına çıkarabildi ya bu taraftar, oturup artık eurolig temsilcileri ağlar, final 4'te sanki hep bir eksik var.
ben endülüs emevilerini düşünüyorum o güne döndüğümde, ya da ilk olimpiyatları, sanma ki geçmişin herhangi bir birikimi o günün unutulanı, aksine her birisinin toplamı. cska maçı bir varlığın yoklukla toplamının umutla olan imtihanı, bazılarının şampiyonlar ligi heyecanı, bazılarının ömürlük dozda galatasaray ihtiyacı !
arkadan kanun veyahut ney sesi gelirken bir kaybolma ihtiyacı beliriyorsa, fakat sonradan muadilleriyle yetinmek kabul edilebilir hale geliyorsa, en birincil sebep, şüphesiz yok olmanın en güzel tecrübesinin cska karşısında dostlarla beraber yaşanmış olması. ayırırsak eğer gruplara, çılgınca sevinenlerin yanında bir de huşu içerisinde hazmetmeye çalışanlar, sırf hayat hesaplamalarını yaparken bugünü de yazsın diye değil, bilemediğinden, tanımadığından böyle bir sevinci, kategorize edemediğnden..
basketbolda dört sayılık basket yok ama, kazanmak için son düdüğü bekleyenlerin bir hikayesi var, dört olan farklarda..
galatasaray sanki huzursuz bir sakinliğin, nefes alınabilir hali,
yaşamak için ihtiyacı zaruri olan,
avrupanın en iyisine tüm organizasyonda tek yenilgisi aldıran,
sonra dönüp lokal liginde ağırlığını koyan..
gordun'un mükemmel oyunu,
muhteşem savunmamız falan,
hepsinin toplamı hayat ya,
hayat da galatasaray ya,
cska maçı işte, o hayatın elimize verilmesinin başat sebebi..
avrupada kıpkırmızı bir gece,
on küsür yıl sonra anmaya devam edeceğimiz,
çünkü bizim artık gidecek bir yerimiz var,
sıcaklığı cehenneminden gelmeyen,
ailemizi umuda ortak eden,
bizi bize ekleyen,
toplamımızdan yine galatasaray'a ulaşan,
kendini gerçekleştirme fiilini nirvanada bırakan..
sahneler, sözler, haykırışlar, inanmazlıklar,
umutlar, yokluklar, gururlar,
ve tabii sarılmalar, sonra da bitmeyen sevdalar,
hocam,
önce galatasaray sonra hayat;
galatasaray ulan !
Savaş abi n'aptın öyle yine. Çok acayip, mükemmel. Keyifle okudum.