Galatasaray Erkek Basketbol Takımı Euroleague Top 16 E Grubu 3. maçında Kızılyıldız'a konuk oluyor.16 Ocak Cuma günü Kombank Arena'da oynanacak olan mücadele saat 22:00'da başlayacak.Top 16 ilk hafta mücadelesinde seyircisiz oynanan maçta Abdi İpekçi'de Zalgiris Kaunas'ı 78-69 yenmiş,ikinci haftada ise Real Madrid deplasmanından 93-78'lik mağlubiyetle dönmüştük.Bu haftaki rakibimiz Kızılyıldız grupta ilk 2 maçını kaybeden tek takım konumunda.Bu noktada rakibimizin fikstürünün belirleyici olduğunu vurgulayabiliriz.İlk turda hayli başarılı bir performans gösterip Olympiakos'un ardından grup ikinciliğini yakalayan Kızılyıldız Top 16'ya Real Madrid-Maccabi(D) maçlarıyla başladı ve çok da şaşırtıcı olmayan 2 mağlubiyet aldı.
Sezon başından bu yana bir parça kadro seçimi;çok daha fazlasıyla idari problemler ve maddi sıkıntılar sebebiyle kadro istikrarını yakalayamayan takımımız TBL'de 9,Euroleague'de ise 10 oyunculuk net rotasyonla mücadele ediyor.Kaotik başlayan ve son 2-3 haftaya kadar kaotik ilerleyen sezonun bu hali almasında paragrafın başında belirttiğimiz problemlerin yanı sıra ilk grupta Kızılyıldız ile eşleşmemizin ve eşleşmenin üst gruba da taşınmasının payı büyük.
Hatırlanacağı üzere Euroleague'e Kombank Arena'da Kızılyıldız deplasmanı ile başlamış ve ödeme problemlerinin su yüzüne çıktığı dönemde oynanan maçı 76-68 kaybetmiştik.Şu an Eurocup'ta buruk bir şekilde üst turları düşünmeyip Top 8 hesabı yapıyorsak bu görüntünün altyapısı şüphesiz ki Olympiakos galibiyeti kadar destansı gelişen Kızılyıldız galibiyetiyle oluştu.Maçın neredeyse tamamını çift haneye yaklaşan bir tampon farkla geride götürmüşken son anlarda yaptığımız geri dönüş maçı ortaya getirse de özellikle Kalinic'ten yediğimiz üçlük rakip faul çizgisinde dağılmadığı takdirde ümitlerimizi hayli azaltmıştı.Son 8 saniyeye 3 sayı geride girmişken o gün Euroleague'de kariyer maçını oynayan Zoran Erceg'in faul yapılmasına müsaade etmeden orta sahanın bir iki adım ilerisinden attığı mucizevi üç sayılık basketle maçı uzatmaya taşımıştık.İkinci uzatma sonucunda aldığımız 110-103'lük galibiyet ve forma giyen her oyuncunun verdiği mükemmel mücadele maç öncesinde Kızılyıldız taraftar grubu Delije'nin salon önüne gelip içeri girememesinin önüne geçmiş gibi görünüyordu.Maçın sonrasında maç öncesi arabasının sahil yolunda salona doğru yürüyen Delije'lilerin arasında kaldığını ve ciddi bir tehlike atlattığını belirten koçumuz Ergin Ataman İstanbul Emniyeti'ni ve Euroleague yönetimini eleştirerek Kızılyıldız taraftar gurubu Delije hakkında da sert ifadeler kullanmıştı.Bu açıklamalardan yaklaşık bir saat sonra Kızılyıldız taraftarı Marko Ivkovic'in bıçaklanarak öldürüldüğü haberi yayıldı ve haber maalesef birkaç saat sonra teyit edildi.Sırp bir baba ve Hırvat bir annenin çocuğu olarak günümüzdeki Hırvatistan topraklarında doğan ve Krajina Sırpları olarak bilinen Hırvatistan içindeki azınlığa mensup olan Ivkovic babasının savaşta Hırvatlar tarafından sivil olduğu halde öldürülmesiyle Hırvat annesiyle birlikte Belgrad Zemun'a yerleşmiş ve orada büyümüştü.Hırvat bir annenin oğlu olarak Yugoslavya Savaşı sırasında Çetniklerin milis gücünü oluşturan Delije'nin 20 yıl sonraki nesline mensup olması ise Dünya'ya ve çevresel şartların insanı ittiği noktalara dair kapsamlı bir Dünya okuması gerektiriyor şüphesiz.Delije'nin günümüzdeki dinamikleri içerisinde Dünya üzerindeki pek çok ultra grubunun paralelinde milliyetçiliğin,Sırp milliyetçiliğinin önemli bir yeri işgal ettiği söylenebilir.
Marko Ivkovic'in ölümünün ardından Sırp toplumunun savaştan bu yana pek sıyrılamadığı şiddet eğilimi ve milliyetçilik Türk toplumunun hali hazırdaki derin sosyo-ekonomik problemleri ve neo liberalizm çerçevesindeki kültürel açmazlarıyla birleşince ortaya karşılıklı nefret söylemi çıktı.Oluşan bu tablonun paralelinde hali hazırda Cuma akşamı saat 22:00'da Kombank Arena'da oynanacak mücadele öncesinde koçumuz Ergin Ataman'ın Sırbistan'a giriş yapıp yapamayacağından tutalım maçların seyircili oynanıp oynanamayacağı ve güvenlik sorunsalına kadar zihinlerde pek çok soru işareti mevcut.
Bir dönem Yugoslavya'daki çok kültürlüğün simgesi olan Kızılyıldız'la Galatasaray isimlerini yan yana görmek şüphesiz ki bizim için çok değerli.20. yüzyılın sonlarında Balkan halklarına verilen biçim ortaya acıdan,tepe taklak ekonomilerden,İkinci Dünya Savaşı gibi bir cehennemin ardından Balkanların cenneti olan Yugoslavya halklarının Batı Avrupa'da ucuz işçilere dönüşmesinden ve nefretle büyüyen alt nesillerden başka bir şey bırakmadı.
Abdi İpekçi'ye her girdiğinde gözleri parlayan,salonda ev sıcaklığı hisseden insanlar olarak maalesef Dünya'nın hali hazırdaki gerçeklerini salondan bir yere kadar uzak tutabiliyoruz.Belgrad ve İstanbul'daki 2 muğlak maç öncesi mümkün mertebe nefret söyleminden uzak durmak,klavyeleri yavaşça yere bırakmak en sağlıklısı gibi gözüküyor.Bu paralelde konuyu olabildiğince parkeye döndürmeye çalışıyor ve olası galibiyet durumunda hayli somutlaşacak olan Top 8 ümidine sarılıyoruz.Takımımıza ve bilhassa bir yığın saçmalıkla yüz yüze gelen Zoran Erceg-Vladimir Micov ikilisine kuvvetli bir psikoloji çerçevesinde başarılar diliyoruz.
Bizden şimdilik bu kadar.
Sezon başından bu yana bir parça kadro seçimi;çok daha fazlasıyla idari problemler ve maddi sıkıntılar sebebiyle kadro istikrarını yakalayamayan takımımız TBL'de 9,Euroleague'de ise 10 oyunculuk net rotasyonla mücadele ediyor.Kaotik başlayan ve son 2-3 haftaya kadar kaotik ilerleyen sezonun bu hali almasında paragrafın başında belirttiğimiz problemlerin yanı sıra ilk grupta Kızılyıldız ile eşleşmemizin ve eşleşmenin üst gruba da taşınmasının payı büyük.
Hatırlanacağı üzere Euroleague'e Kombank Arena'da Kızılyıldız deplasmanı ile başlamış ve ödeme problemlerinin su yüzüne çıktığı dönemde oynanan maçı 76-68 kaybetmiştik.Şu an Eurocup'ta buruk bir şekilde üst turları düşünmeyip Top 8 hesabı yapıyorsak bu görüntünün altyapısı şüphesiz ki Olympiakos galibiyeti kadar destansı gelişen Kızılyıldız galibiyetiyle oluştu.Maçın neredeyse tamamını çift haneye yaklaşan bir tampon farkla geride götürmüşken son anlarda yaptığımız geri dönüş maçı ortaya getirse de özellikle Kalinic'ten yediğimiz üçlük rakip faul çizgisinde dağılmadığı takdirde ümitlerimizi hayli azaltmıştı.Son 8 saniyeye 3 sayı geride girmişken o gün Euroleague'de kariyer maçını oynayan Zoran Erceg'in faul yapılmasına müsaade etmeden orta sahanın bir iki adım ilerisinden attığı mucizevi üç sayılık basketle maçı uzatmaya taşımıştık.İkinci uzatma sonucunda aldığımız 110-103'lük galibiyet ve forma giyen her oyuncunun verdiği mükemmel mücadele maç öncesinde Kızılyıldız taraftar grubu Delije'nin salon önüne gelip içeri girememesinin önüne geçmiş gibi görünüyordu.Maçın sonrasında maç öncesi arabasının sahil yolunda salona doğru yürüyen Delije'lilerin arasında kaldığını ve ciddi bir tehlike atlattığını belirten koçumuz Ergin Ataman İstanbul Emniyeti'ni ve Euroleague yönetimini eleştirerek Kızılyıldız taraftar gurubu Delije hakkında da sert ifadeler kullanmıştı.Bu açıklamalardan yaklaşık bir saat sonra Kızılyıldız taraftarı Marko Ivkovic'in bıçaklanarak öldürüldüğü haberi yayıldı ve haber maalesef birkaç saat sonra teyit edildi.Sırp bir baba ve Hırvat bir annenin çocuğu olarak günümüzdeki Hırvatistan topraklarında doğan ve Krajina Sırpları olarak bilinen Hırvatistan içindeki azınlığa mensup olan Ivkovic babasının savaşta Hırvatlar tarafından sivil olduğu halde öldürülmesiyle Hırvat annesiyle birlikte Belgrad Zemun'a yerleşmiş ve orada büyümüştü.Hırvat bir annenin oğlu olarak Yugoslavya Savaşı sırasında Çetniklerin milis gücünü oluşturan Delije'nin 20 yıl sonraki nesline mensup olması ise Dünya'ya ve çevresel şartların insanı ittiği noktalara dair kapsamlı bir Dünya okuması gerektiriyor şüphesiz.Delije'nin günümüzdeki dinamikleri içerisinde Dünya üzerindeki pek çok ultra grubunun paralelinde milliyetçiliğin,Sırp milliyetçiliğinin önemli bir yeri işgal ettiği söylenebilir.
Marko Ivkovic'in ölümünün ardından Sırp toplumunun savaştan bu yana pek sıyrılamadığı şiddet eğilimi ve milliyetçilik Türk toplumunun hali hazırdaki derin sosyo-ekonomik problemleri ve neo liberalizm çerçevesindeki kültürel açmazlarıyla birleşince ortaya karşılıklı nefret söylemi çıktı.Oluşan bu tablonun paralelinde hali hazırda Cuma akşamı saat 22:00'da Kombank Arena'da oynanacak mücadele öncesinde koçumuz Ergin Ataman'ın Sırbistan'a giriş yapıp yapamayacağından tutalım maçların seyircili oynanıp oynanamayacağı ve güvenlik sorunsalına kadar zihinlerde pek çok soru işareti mevcut.
Bir dönem Yugoslavya'daki çok kültürlüğün simgesi olan Kızılyıldız'la Galatasaray isimlerini yan yana görmek şüphesiz ki bizim için çok değerli.20. yüzyılın sonlarında Balkan halklarına verilen biçim ortaya acıdan,tepe taklak ekonomilerden,İkinci Dünya Savaşı gibi bir cehennemin ardından Balkanların cenneti olan Yugoslavya halklarının Batı Avrupa'da ucuz işçilere dönüşmesinden ve nefretle büyüyen alt nesillerden başka bir şey bırakmadı.
Abdi İpekçi'ye her girdiğinde gözleri parlayan,salonda ev sıcaklığı hisseden insanlar olarak maalesef Dünya'nın hali hazırdaki gerçeklerini salondan bir yere kadar uzak tutabiliyoruz.Belgrad ve İstanbul'daki 2 muğlak maç öncesi mümkün mertebe nefret söyleminden uzak durmak,klavyeleri yavaşça yere bırakmak en sağlıklısı gibi gözüküyor.Bu paralelde konuyu olabildiğince parkeye döndürmeye çalışıyor ve olası galibiyet durumunda hayli somutlaşacak olan Top 8 ümidine sarılıyoruz.Takımımıza ve bilhassa bir yığın saçmalıkla yüz yüze gelen Zoran Erceg-Vladimir Micov ikilisine kuvvetli bir psikoloji çerçevesinde başarılar diliyoruz.
Bizden şimdilik bu kadar.