Yaklaşık bir buçuk aydır her şeyi kenardan izliyor ve Galatasaray Erkek Basketbol Şubesi'nin akibetini zaman zaman merakla, zaman zaman endişeyle düşünüyorum.
Türk Telekom'a elendikten sonra, bir süre sessizliğin ardından evvela Murat ÖZYER'in ipi çekildi. Bunun "basketbol" dışında sebepleri var; fakat bu yarayı deşmek istemiyorum. "Bu kulüpten kimler gelip geçti" deyip sineye çekmekten başka yapabilecek pek bir şey yok!
Akabinde, Erman Kunter, Kaya Peker, Kerem Tunçeri gibi isimler ortaya atıldı. Kerem, Rusya'ya gitti; Kaya'nın ise hâlâ netleşmiş bir durumu yoık! Bahsi geçmişken ayrıca Sayın KUNTER ile ilgili bazı düşüncelerimi de paylaşayım!
Sayın KUNTER, bildiğiniz gibi 2002-2003 sezonunda Galatasaray'ı çalıştırmış ve normal sezonu 3. tamamlayarak takımı play-off'a dahil etmiş; play-off'ta ise F.bahçe'yi 3-2 ile eleyip, ardından Efes Pilsen'e 3-0'la elenerek göreve veda etmişti. KUNTER, 1994 yılında başladığı antrenörlük kariyerinde Darüşşafaka, Beşiktaş, Milli Takımı, Galatasaray, Cholet Basket, Asvel ve son olarak tekrar Cholet Basket takımlarıın çalıştırdı. Beşiktaş'ta görev aldığı sene takım küme düştü. Kariyeri boyunca ne Türkiye'de, ne de Fransa'da hiç şampiyonluk görmedi. Kazandığı tek kupa geçtiğimiz sezon Cholet takımı ile elde ettiği "Haftanın As'ı" idi. (Bu kupa Fransa'nın 3. büyük kupası olarak biliniyor) KUNTER'in, kariyerinde şampiyonluğa oynayan tek takım Asvel idi. Asvel'de iyi başladı. Ancak daha sonra başarılı olamayıp, son derece dramatik bir şekilde ayrılmıştı. (Bir sonraki sezonun ilk beş maçını kaybederek...) Sayın KUNTER, oynattığı basketbolla kimileri tarafından övülsede, şu zamana dek ne yazık ki pek parlak bir kariyer elde edemedi. Asvel'de başarılı olabilseydi, daha büyük takımlarda görev alabilirdi; fakat sıçrama yapamadı. Büyük takımlara henüz kendini kabül ettiremedi! Şimdi ise adı erkek basketbol takımımızla anılıyor, hatta takımın başına getirildiği söyleniyor ve şubeyi şampiyon yapacağına inanılıyor!... Geçmişine bakarak bunu kabul etmek güç... Üstelik TBL son yıllarda son derece zor bir lig haline geldi. 2002-2003 sezonunda oynanan basketbolun kalitesi ve ayrılan bütçeler ile günümüz arasında dağlar kadar fark var. Federasyon destekli ve oturmuş bir düzene sahip F.bahçe Ülker hegomonyasını yıkacak; Efes Pilsen, Türk Telekom gibi büyük bütçelerle oynayan takımları aşacak ve Galatasaray'ı şampiyon yapacak kişi Erman KUNTER' midir? Koskoca bir soru işareti!
Ne olursa olsun, Galatasaray basketbol takımının başında olduğu sürece KUNTER'in arkasında durmak ve başarılı olacağına inanmak zorundayız. İlk şampiyonluğunu Galatasaray'da yaşaması ve ULEB Cup'ta en az yarı final oynatması için elimizden gelen desteği vermeliyiz!
Transferde yine papatya falı açılıyor! Şu Gelecek, bu gelmeyecek teraneleri dönmeye devam ediyor! Kimileri Domercant'lardan, Lavrinovic'ler'den başlıyor; kimileri NCAA'de alınmadaık oyuncu bırakmıyor!Ancak bir gerçek varki; biz şu an transferde Efes Pilsen, F.bahçe Ülker ve Türk Telekom'la aşık atacak bütçeye sahip değiliz! Yani durum şimdilik keşmekeş devam ediyor... Galatasaray, önümüzdeki sezonlarda sağlam bir sponsor bulamadıkça da bu hengame süreceğe benziyor...
Sponsor demişken, "Galatasaray - Türk Telekom birşleşmesi" bahsine de değinmek lazım.
Malum, Sayın ŞARDAN ve DEDEHAYIR, bir süre önce Türk Telekom yetkilileriyle görüşmeler yaptı. Oldu, olacak derken; mevzu yine koskaca bir soru işareti ve koskaca bir ünlemle esrarengiz halini korumaya devam ediyor. Son olarak TT CEO'su Paul Doany'in yaptığı açıklamalar son derece çarpıcı ve bu sponsorluğu bekleyenler için ümit kırıcı idi. Zira, Doany, "Biz, sadece nezâketen görüştük, konuyu gündeme Galatasaray yönetcileri getirdi" beyanında bulundu. Yani meâlen; "Bizim Galatasaray'a ihtiyıcımız yok. Onların bize ihtiyacı vardı, bizde ihtiyaçlarını karşılamadık" demeye getirdi. Telekom yetkilileri şayet gelecek sene için anlaşma yapmaya sıcak bakıyor olsalardı, Galatasaray'ı bu derece rencide edecek açıklamalar yapmak yerine; "Galatasaray büyük camia, bizde büyük bir markayız..." vb. gibi yuvarlak cümleler kurabilirdi kanaatindeyim.
Bu sponsorluğa bazı Galatasaray taraftarları dahil, o kadar çok kişi karşı çıktıki iş çıkmaza girdi. Galatasaray'ın büyümesini istemeyen kişilerin rakip camialarda olması normal. Ama içeride olayı kavrayamamış o kadar çok ses varki Galatasaray bu zihniyetle asla F.bahçe'yi yakalayamaz, Avrupa takımı olamaz! Bunu görmek lazım... Galatasaray lokal-cemiyet takımı mı olacak, yoksa Dünya kulübü mü olacak taraftarın bunu sorgulaması lazım.
Taraftarın bir kısmı "bizim Telekom'la birleşmeye ihtiyacımız yok" derken, diğer taraftan F.bahçe'ye rakip olmaya çalışması kadar abes bir düşünce olamaz. Eğer F.bahçe bizim rakibimiz değil, biz kendimize rakibiz diyenler varsa onlar Galatasaray'ın büyüklüğünü kavrayamamış demektir! Galatasaray'ın olduğu hiç bir branşta domestik ikincilikler başarı sayılamaz! F.bahçe, Galatasaray'ı geçiyorsa başarısızsın demektir. Başarıya endeksli olmamak gibi bir durum söz konusu olamaz.
Düşünsenize, Galatasaray sayısız kupalar ve şampiyonluklar kazanmasaydı bugün "büyük camia" olarak adledilebilecek miydi?! Mektebi Sultani'de Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver ve diğerlerinin kurduğu o takım başarılı olamasaydı bugünlere gelebilir miydi?! O günün şartlarında bir çift ayakkabı, bir forma, bir top ve yola çıkmak için gerekli olan para var olduğunda başarılı olmak mümkündü. Fakat aradan bir asır geçti, artık herşey değişti. Paran varsa, varsın. Yoksa köy takımı, cemiyet takımı olursun. Lokallerde çay-kahve içip kozandan seyredersin Avrupa'yı!
Kulübün gelişimine pranga vuranların artık bazı şeyleri aşmanın zamanı gelmedi mi diye düşünmesi lazım! Mesela mevcut örneğe bakalım... F.bahçe Ülker'le birleşti, ama ilelebet değil. 10 senelik anlaşma yaptılar. 10 senede 100 milyon dolar alacaklar ve bu sürede kim bilir ne başarılar yakalayacaklar. Şimdiden İki şampiyonluğu elde ettiler bile! Cabası da var: Euroleague çeyrek finali! Belki seneye final four! Peki 10 sene bittiğinde ne olacak?! F.bahçe Ülker gidecek, sadece Fenerbahçe kalacak! Arada Ülker adı geçsede bu sürede kazandığı başarılar Fenerbahçe'ye ait olacak! F.bahçe büyüyecek!... Yani şimdi bizim birleşme dediğimiz şey, bir süre sonra sponsorluk olarak hatırlanacak.
Bize dönecek olursak; zaten "Galatasaray Cafe Crown" olmuşuz bir kere, daha neyin korkusu bu!? Kim daha fazla veriyorsa, Galatasaray isminin arkasına adını yazdırır, bu kadar basit! Ama 5 sene, ama 10 sene! Biz kendi ayaklarımız üzerinde duramadıkça buna mecburuz!
Her neyse sevgili kardeşlerim; şu ana dek yazdıklarım pek müspet değildi... Bu satıra dek okuyanların canını sıkmış olabilirim. Ama gerçekleri de görmemiz lazım!
Son olarak şunlarıda ekleyeyim;
Galatasaray'ın daha güçlü olması için yapılması gerekenler bellidir.
Yöneticlerimizin iyi niyetle hareket ettiklerini düşünüyorum.
Fakat salt iyi niyetle hareket etmenin yeterli olmadığı da aşikârdır!
İdarecilerimizin Galatasaray markasını çok iyi değerlendirmeleri lazımdır!
Paul Doany, vb. kişilerin yarım ağızla Galatasaray'ı anmalarına fırsat vermemek gerekir!
Galatasaray taraftarı gözlerini açmalı!
Nasıl büyürüz, nasıl gelişiriz bunu düşünmeli!
"Ben Galatasaray'ı Dünya Kulübü olarak görmek istiyorum" diyenler çıkarlarımıza sahip çıkmalı!
Galatasaray artık sadece bir lise takımı değildir!
Dilerim yakında, gündemimiz; kupa kaldırmanın sevincini paylaşmak olur!
Türk Telekom'a elendikten sonra, bir süre sessizliğin ardından evvela Murat ÖZYER'in ipi çekildi. Bunun "basketbol" dışında sebepleri var; fakat bu yarayı deşmek istemiyorum. "Bu kulüpten kimler gelip geçti" deyip sineye çekmekten başka yapabilecek pek bir şey yok!
Akabinde, Erman Kunter, Kaya Peker, Kerem Tunçeri gibi isimler ortaya atıldı. Kerem, Rusya'ya gitti; Kaya'nın ise hâlâ netleşmiş bir durumu yoık! Bahsi geçmişken ayrıca Sayın KUNTER ile ilgili bazı düşüncelerimi de paylaşayım!
Sayın KUNTER, bildiğiniz gibi 2002-2003 sezonunda Galatasaray'ı çalıştırmış ve normal sezonu 3. tamamlayarak takımı play-off'a dahil etmiş; play-off'ta ise F.bahçe'yi 3-2 ile eleyip, ardından Efes Pilsen'e 3-0'la elenerek göreve veda etmişti. KUNTER, 1994 yılında başladığı antrenörlük kariyerinde Darüşşafaka, Beşiktaş, Milli Takımı, Galatasaray, Cholet Basket, Asvel ve son olarak tekrar Cholet Basket takımlarıın çalıştırdı. Beşiktaş'ta görev aldığı sene takım küme düştü. Kariyeri boyunca ne Türkiye'de, ne de Fransa'da hiç şampiyonluk görmedi. Kazandığı tek kupa geçtiğimiz sezon Cholet takımı ile elde ettiği "Haftanın As'ı" idi. (Bu kupa Fransa'nın 3. büyük kupası olarak biliniyor) KUNTER'in, kariyerinde şampiyonluğa oynayan tek takım Asvel idi. Asvel'de iyi başladı. Ancak daha sonra başarılı olamayıp, son derece dramatik bir şekilde ayrılmıştı. (Bir sonraki sezonun ilk beş maçını kaybederek...) Sayın KUNTER, oynattığı basketbolla kimileri tarafından övülsede, şu zamana dek ne yazık ki pek parlak bir kariyer elde edemedi. Asvel'de başarılı olabilseydi, daha büyük takımlarda görev alabilirdi; fakat sıçrama yapamadı. Büyük takımlara henüz kendini kabül ettiremedi! Şimdi ise adı erkek basketbol takımımızla anılıyor, hatta takımın başına getirildiği söyleniyor ve şubeyi şampiyon yapacağına inanılıyor!... Geçmişine bakarak bunu kabul etmek güç... Üstelik TBL son yıllarda son derece zor bir lig haline geldi. 2002-2003 sezonunda oynanan basketbolun kalitesi ve ayrılan bütçeler ile günümüz arasında dağlar kadar fark var. Federasyon destekli ve oturmuş bir düzene sahip F.bahçe Ülker hegomonyasını yıkacak; Efes Pilsen, Türk Telekom gibi büyük bütçelerle oynayan takımları aşacak ve Galatasaray'ı şampiyon yapacak kişi Erman KUNTER' midir? Koskoca bir soru işareti!
Ne olursa olsun, Galatasaray basketbol takımının başında olduğu sürece KUNTER'in arkasında durmak ve başarılı olacağına inanmak zorundayız. İlk şampiyonluğunu Galatasaray'da yaşaması ve ULEB Cup'ta en az yarı final oynatması için elimizden gelen desteği vermeliyiz!
Transferde yine papatya falı açılıyor! Şu Gelecek, bu gelmeyecek teraneleri dönmeye devam ediyor! Kimileri Domercant'lardan, Lavrinovic'ler'den başlıyor; kimileri NCAA'de alınmadaık oyuncu bırakmıyor!Ancak bir gerçek varki; biz şu an transferde Efes Pilsen, F.bahçe Ülker ve Türk Telekom'la aşık atacak bütçeye sahip değiliz! Yani durum şimdilik keşmekeş devam ediyor... Galatasaray, önümüzdeki sezonlarda sağlam bir sponsor bulamadıkça da bu hengame süreceğe benziyor...
Sponsor demişken, "Galatasaray - Türk Telekom birşleşmesi" bahsine de değinmek lazım.
Malum, Sayın ŞARDAN ve DEDEHAYIR, bir süre önce Türk Telekom yetkilileriyle görüşmeler yaptı. Oldu, olacak derken; mevzu yine koskaca bir soru işareti ve koskaca bir ünlemle esrarengiz halini korumaya devam ediyor. Son olarak TT CEO'su Paul Doany'in yaptığı açıklamalar son derece çarpıcı ve bu sponsorluğu bekleyenler için ümit kırıcı idi. Zira, Doany, "Biz, sadece nezâketen görüştük, konuyu gündeme Galatasaray yönetcileri getirdi" beyanında bulundu. Yani meâlen; "Bizim Galatasaray'a ihtiyıcımız yok. Onların bize ihtiyacı vardı, bizde ihtiyaçlarını karşılamadık" demeye getirdi. Telekom yetkilileri şayet gelecek sene için anlaşma yapmaya sıcak bakıyor olsalardı, Galatasaray'ı bu derece rencide edecek açıklamalar yapmak yerine; "Galatasaray büyük camia, bizde büyük bir markayız..." vb. gibi yuvarlak cümleler kurabilirdi kanaatindeyim.
Bu sponsorluğa bazı Galatasaray taraftarları dahil, o kadar çok kişi karşı çıktıki iş çıkmaza girdi. Galatasaray'ın büyümesini istemeyen kişilerin rakip camialarda olması normal. Ama içeride olayı kavrayamamış o kadar çok ses varki Galatasaray bu zihniyetle asla F.bahçe'yi yakalayamaz, Avrupa takımı olamaz! Bunu görmek lazım... Galatasaray lokal-cemiyet takımı mı olacak, yoksa Dünya kulübü mü olacak taraftarın bunu sorgulaması lazım.
Taraftarın bir kısmı "bizim Telekom'la birleşmeye ihtiyacımız yok" derken, diğer taraftan F.bahçe'ye rakip olmaya çalışması kadar abes bir düşünce olamaz. Eğer F.bahçe bizim rakibimiz değil, biz kendimize rakibiz diyenler varsa onlar Galatasaray'ın büyüklüğünü kavrayamamış demektir! Galatasaray'ın olduğu hiç bir branşta domestik ikincilikler başarı sayılamaz! F.bahçe, Galatasaray'ı geçiyorsa başarısızsın demektir. Başarıya endeksli olmamak gibi bir durum söz konusu olamaz.
Düşünsenize, Galatasaray sayısız kupalar ve şampiyonluklar kazanmasaydı bugün "büyük camia" olarak adledilebilecek miydi?! Mektebi Sultani'de Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver ve diğerlerinin kurduğu o takım başarılı olamasaydı bugünlere gelebilir miydi?! O günün şartlarında bir çift ayakkabı, bir forma, bir top ve yola çıkmak için gerekli olan para var olduğunda başarılı olmak mümkündü. Fakat aradan bir asır geçti, artık herşey değişti. Paran varsa, varsın. Yoksa köy takımı, cemiyet takımı olursun. Lokallerde çay-kahve içip kozandan seyredersin Avrupa'yı!
Kulübün gelişimine pranga vuranların artık bazı şeyleri aşmanın zamanı gelmedi mi diye düşünmesi lazım! Mesela mevcut örneğe bakalım... F.bahçe Ülker'le birleşti, ama ilelebet değil. 10 senelik anlaşma yaptılar. 10 senede 100 milyon dolar alacaklar ve bu sürede kim bilir ne başarılar yakalayacaklar. Şimdiden İki şampiyonluğu elde ettiler bile! Cabası da var: Euroleague çeyrek finali! Belki seneye final four! Peki 10 sene bittiğinde ne olacak?! F.bahçe Ülker gidecek, sadece Fenerbahçe kalacak! Arada Ülker adı geçsede bu sürede kazandığı başarılar Fenerbahçe'ye ait olacak! F.bahçe büyüyecek!... Yani şimdi bizim birleşme dediğimiz şey, bir süre sonra sponsorluk olarak hatırlanacak.
Bize dönecek olursak; zaten "Galatasaray Cafe Crown" olmuşuz bir kere, daha neyin korkusu bu!? Kim daha fazla veriyorsa, Galatasaray isminin arkasına adını yazdırır, bu kadar basit! Ama 5 sene, ama 10 sene! Biz kendi ayaklarımız üzerinde duramadıkça buna mecburuz!
Her neyse sevgili kardeşlerim; şu ana dek yazdıklarım pek müspet değildi... Bu satıra dek okuyanların canını sıkmış olabilirim. Ama gerçekleri de görmemiz lazım!
Son olarak şunlarıda ekleyeyim;
Galatasaray'ın daha güçlü olması için yapılması gerekenler bellidir.
Yöneticlerimizin iyi niyetle hareket ettiklerini düşünüyorum.
Fakat salt iyi niyetle hareket etmenin yeterli olmadığı da aşikârdır!
İdarecilerimizin Galatasaray markasını çok iyi değerlendirmeleri lazımdır!
Paul Doany, vb. kişilerin yarım ağızla Galatasaray'ı anmalarına fırsat vermemek gerekir!
Galatasaray taraftarı gözlerini açmalı!
Nasıl büyürüz, nasıl gelişiriz bunu düşünmeli!
"Ben Galatasaray'ı Dünya Kulübü olarak görmek istiyorum" diyenler çıkarlarımıza sahip çıkmalı!
Galatasaray artık sadece bir lise takımı değildir!
Dilerim yakında, gündemimiz; kupa kaldırmanın sevincini paylaşmak olur!