wotws
0
Maçlar için Çorum'a Pazar akşamı gitmiştim. Ayağımın tozuyla antremana gittim ve takımın çalışmalarını yakından takip etme fırsatım oldu. Antremandan ön plana çıkan unsur, takımın şuta dayalı setler üzerinde çalışmasaydı. Ve ilk beşimiz de setlerde hemen hemen anlaşılıyordu ve öyle çıkıldı maçlara. Taraftarın da ilgisi ve oyunculara moral vermesiyle herşey güzel başladı. Kötü giden hiçbir şey yoktu.
Beşiktaş maçı öncesi de takımın yüzü gülüyor ve herşey olacaktı sanki. Maça her iki takım taraftarları da çok iyi hazırlanmıştı. Bayraklar, pankartlar, özel tezahüratlar, duman çıkarmayan meşaleler gibi. Maça Beşiktaş iyi başladı ama hemen oyunu dengeledik. Chatman'ı kitledik ve geriden gelip öne geçtik ama Chatman kenara gelip tekrar oyuna girdiğinde maçın bütün şekli değişti. BJK koçunun maça dair en önemli hamlesi bu oldu. Chatman'ı kenara alıp Arın'ı sokmasa belki de o arada fark açılacaktı. Chatman oyuna girdikten sonra BJK'nın savunma direncinin artmasının yanısıra hücumları da daha verimli olmaya başladı. Amerikalı oyun kurucu genelde oyuncularımızın üzerine doğru hamleler yaparak onları faule zorladı ve defansımızı bir anlamda yumuşattı. Ama çalınan faullerin bazılarına haklıydı diyemezdik. Onun dışında maça iyi başlayan Adem'in yerini Austin aldı. Ama sanılanın aksine sayılarının önemli bir kısmını dışarıdan yaptı. BJK'ya karşı her seferinde bir hamle yaptık ama özellikle Haluk ve Austin'in yüzdeli oyuna bize bir türlü izin vermedi. Bu maçta ön plana çıkan en büyük sorunumuz henüz sert takımlara karşı verimli hücum yapamamamız ve dış şutlara karşı inanılmaz berbat bir savunma uygulamamızdı. Özellikle Cüneyt bu maçta çok yanlış şut seçimleriyle takımı çok etkiledi. Gurovic'i de inanılmaz sert ve yakından savundular. Sonuç olarak da BJK hakederek bu maçı kazandı. Bu maçta hiçbir bahane öne süremeyiz. Kötü oynadık hem de çok kötü. BJK da belki de en iyi oynayabileceği oyunu sergiledi.
İkinci maça geçmeden önce BJK-CASA maçıyla başlayalım. BJK ilk günü mumla arattı. CASA da ilk günkü performansının tesadüf olmadığını gösterdi. Uzun süre CASA kontrölünde geçen maç Chatman ve Ömer'in devreye girmesiyle ve kadro farkıyla BJK lehine sonuçlandı. Ömer hiçbir şey yapmadan 3 üçlükle maçı bitirdi. Bu maçın en basit açıklaması bu olur. Biz ise Daçka maçına hücumda iyi başladık. Maçın başında ise pota altında Emre'ye engel olamadık. İlk maçtaki Adem misaliydi. Daha sonra pota altı savunması sertleşti ve fark geldi. Takım hücum setlerini daha iyi oynamaya başladı ve bir ara skor 34-54'e geldi. Bu skordan sonra ise takımda inanılmaz bir gevşeme meydana geldi. İlk maçtaki gibi dış şutlara bir türlü engel olamadık. Yavaş yavaş geldi Daçka. Geldikçe de daha önce farketmediğimiz bir gerçek ortaya çıktı. Salonun yüzde 80'i Daçka'yı tutuyordu. O sırada oturan ve sahaya müdahale etmeyen Galatasaraylılara neler söylediğimi burada yazmak istemiyorum. Taraftarın da her üçlükte büyük bir gürültü yapmasıyla Daçka maça ortak oldu ve yetişti bize. Biz ise bu sırada sadece izledik. Oyuncular izledi, taraftar izledi, hoca izledi. Murat Hoca'nın bu turnuvadaki en büyük hatası buydu. Oyuna müdahale edemedi, Daçka'ya karşılık veremedi. Isınan Daçkalılar da üçlükleri teker teker sokunca hiç beklemediğimiz bir skorla karşılaştık. Herkes donakalmıştı. Tıpkı geçen seneki sahamızdaki Telekom maçı gibi. Artık bitti dedim ve bilet almak için otogara gittim. Biletimi aldım gece dönecektim. Ama düşündüm de takımı burada yarı yolda bırakmak yakışmazdı ve kalmaya karar verdim. Öğrenci evinde kalıyordum ve arkadaşların sorduğu soruya verdiğim cevap şuydu; "Biz onları 30 sayıyla da yeneriz."
Ve CASA maçı günü geldi çattı. Maç öncesi gördüğüm tablo beni şaşkına çevirdi. Sanki herkes gelecek farktan emindi ve çok rahattı. Menejerlerimiz Ali ve Mert abinin yanına giderek takımı yarıda bırakmak istemedim geldim dedim ve onlar da inşallah uğurlu gelirsin dediler. Uğurlu geldim galiba. Maç öncesi sanki 2 günlük hayal kırıklığı hiç olmamış gibi bütün takım tek tek çağrıldı ve moral verildi. Maç başladı ve inanılmaz sert savunmayla başladık. CASA'lılar neye uğradıklarını şaşırdılar ve bir türlü sert savunmaya karşılık veremediler. Zaten bu sert savunmayla da birçok faul aldık ama rakibi daha maçın başında bitirdik. Bu sırada sahaya etki edemeyeceğini anlayan CASA koçu her faule itiraz etmeye başladı ve en sonunda da bir faul sonrası teknik faul aldı. Aslında geç gelen bir karardı. Sonunda da çıldırdı ve set çizilen tahtayı yere fırlatarak kırdı ve sahadan uzaklaştırıldı. Aynı anda tribünde de yine Galatasaray düşmanları ön plana çıktı ve hiçbir haklılığı olmayan birşey için hakemlere ve masa görevlilerine tepki göstermeye başladılar. Bu maçı dediğim gibi sert savunmayla kazandık, farkı açtık. Bütüm hücumlarda da hep pota altını kullandık. Milojevic'i izlemeden hakkında inanılmaz komik yorum yapanlara da haklılığımı gösteren bir kapak oldu bu. Gökçe'yle de konuşmuştuk CASA hazırlık maçında. CASA'nın uzunları blok yapan ve ribaund alan kişiler. Milo sakatlanmasa içeriyi dağıtırdı demiştim ve aynısı oldu. Gücünü çok iyi kullandı ve pota altında çok rahat sayı buldu. Zizic de içeriden ve dışarıdan inanılmaz oynadı. Attığı sayıların çoğu 2 sayılık dış atışları. Neyse zaten oyunculara ayrı bir sayfa açacağım. Toparlarsak sert savunma ve pota altını kullanmamız sayesinde bu maç aldık ve diğer maçın sonucunu beklemeye başladık. Tabi ben de diğer maçı izlemeden otogarın yolunu tuttum.
Takımın hücum ve defans analizine gelirsek;
Dış şutlara karşı savunma yapamıyoruz.
İçeriyi sertlik yaparak kapatsak da pota altı oyuncularının dışarıdan şutlarına engel olamıyoruz.
Rakibin önemli isimlerini kitleyebiliyoruz ama gizli kahramanlara önlem alamıyoruz.
Savunmamıza genel olarak pozitif bir oy veremeyeceğim. Son maçtaki sertliğe rağmen. Ama son maçtaki gibi savunma yaparsak yenemeyeceğimiz takım yok. Kısaca özetlersek pota altında sertlik yapmaya çalışırken dış oyuncuları unutuyoruz. Düzeltiriz inşallah.
Hücumda ilk alternatifimiz pota altı oyuncuları oluyor.
Bu bağlamda da birinci tercihlerimiz hep Zizic ve Milojevic oluyor.
Ama asıl sorun oyun sıkıntıya girdiğinde oluyor. Geriden gelmeye çalışırken pota altından devam etmiyoruz da dış şutlara yöneliyoruz. Cüneyt çok fazla sorumluluk alıyor. Topları biraz Milan ve Antonio'ya da bırakmalı.
Genel değerlendirme yaparsak genel olarak hücum sistemimiz doğru ve verimli ama zor anlarda zorlama üçlüklere gittiğimiz için hücum performansımıza da çok iyi not veremiyorum. Yanlıştan döneriz ve pota altından oynamaya devam ederiz inşallah. Orada inanılmaz üstünüz. Herşey bizim elimizde.
Yapmamız gerekenler basit. Dış şutlara karşı önlem almalıyız. Pota altını tutacağız diye beklenmedik isimleri ön plana çıkartmamalıyız. Misal Haluk ve Hammonds. Hücumda da ilk tercihimize sabır göstererek devam etmeliyiz. Çünkü Gurovic gerektiğinde sorumluluk alıyor. Onun zaten minimum katkısı 15 sayı civarı. Graves'e de biraz daha potaya bakmasını söylemeliyiz. Sonra herşey güzel olacak. O kadar zor değilki. CASA maçında yaptık. CASA boş takım değilki.
Oyunculara gelirsek;
Erdem Türetken: Alması gereken süreleri aldı Erdem. Savunma tarafında etkili oldu da. Hücumda boş şutları değerlendirirse bu sene yararlı olur.
Marshall Strickland: Bence Marshall'a yol verilmeli. Son maçta biraz toparlasa da yok kardeşim yok bu adam olmaz. Potaya bakmıyor, sadece top çeviriyor. Savunması biraz iyi gibi hücumda gerekli katkıyı veremiyor. Marshall gitmeli setleri iyi oynayan bir guard alınmalı. Skorer olmasına gerek yok. Avrupalı bir oyuncu olabilir mesela.
Andrija Zizic: İnanılmaz yumuşak şutları var. Topu ona indirince kolayca faul alabiliyor yada topu potaya atabiliyor. Çok yüzdeli ve çok yararlı. Zaman zaman pota altında sertlik de gösterdi. Ribaundlarda da yeterli katkıyı veriyor. Birinci hücum silahımız olmalı.
Polat Kocaoğlu: Sene başından beri pek beğenilmiyor, takıma layık görülmüyor ama bence yararlı. Bazen faul de alsa pota altına sertlik getirmek için gerekli bir oyuncu. Şutları da fena değil. Polat benden geçer not aldı ve sezon boyunca da ondan güzel şeyler bekliyorum.
Murat Kaya: Kupanın hayal kırıklıklarından. Yabancılardan dolayı süre alabilecek bir oyuncu ama değerlendiremiyor. Murat böyle oynarsa taraftardan olumlu tepki almaz.
Cüneyt Erden: Faul atışlarında çok etkili. Bazen etkili de üçlük atıyor ama bazen de çok saçmalıyor. Bildiğimiz Cüneyt. Bu cümle yeterli sanırım. Daha fazlasını vermeli ama. Bu takımın birinci guardı o. Çok daha fazlasını vermeli.
Hüseyin Beşok: Malesef iyi görmedim Hüseyin'i de. Hiç mi hiç iyi başlamadı. Hüseyin çok önemli bir oyuncu. Zizic'i rahatlatmalı. Ama Çorum'da yoktu Hüseyin.
Dejan Milojevic: Zizic'le beraber takımın üç maçta da ezilmeyen oyuncusu. Milo çok verimli. Ribaund alıyor, savunma yapıyor, asist yapıyor. Seni çok övdüm, anketlerde hep en iyi transferimiz dedim sen de yanıltmadın Milo. Bu sene herkes seni sevecek.
Milan Gurovic: Milan kötü oynamadı ama daha fazla sorumluluk alabilirdi. Topu aldığında etkiliydi de ama sanki hep geri plandaydı. Ön plana çıkarılmalı, unutulmamalı. Savunma da yapmıyor sanki Milan.
Antonio Graves: Onu kullanamadık kupada. Fazla top kullanmadı. Zizic ve Milo takımın asıl hücum silahları olmalı ama Toni de Milan'la beraber yeri geldiğinde sorumluk almalı. Toplar tek Cüneyt'e bırakılmamalı. Hocanın hatalarından biri de Toni'yi kullanamamasıydı.
Alican Güney: Alican pek oynamadı ama benim onun için olumlu şeyler kullanmama engel değil bu. Her zaman gülüyor, her zaman etrafına pozitif enerji veriyor. Arda'yı andırıyor bazen. Alican'ı Teo, Altay ve İsmet'in önüne koyuyor bu. Belki de kadroda yer almasının sebebi. Alican takımın bir üyesi, genci değil. Kendine güvendiğin için tebrikler Alican.
Cemal Nalga: Cemal'in bu sene vereceği katkı belli. Savunmaya sertlik getir, hücumda poa altını karıştır, ribaund al. Bunları yapsan yeter Cemal. Yaptı biraz ama daha fazlası.
Genel olarak Milo, Zizic ve Polat'ı beğendim. Cüneyt ve Milan daha fazlasını verebilir. Graves'i hoca daha iyi kullanmalı. Marshall, Hüseyin ve Murat vasat.
Murat Hoca'nın Eksileri, Artıları;
Takımın genel sistemini iyi kurmuş. Savunmada zaafları ve açıkları var ama düzeltecektir. Geriden gelen rakibe önlem alamadı. Hücum sistemi iyi ama zor anlarda takımı sakin tutamadı. Kısacası Murat Hoca'nın maça hazırlanması ve genel olarak her maçta kullanacağı sistem iyi ama maç içinde bazı olumsuzluklara engel olamıyor. Bazı arkadaşlarımızın sık sık ifade ettiği gibi.
Beşiktaş maçı öncesi de takımın yüzü gülüyor ve herşey olacaktı sanki. Maça her iki takım taraftarları da çok iyi hazırlanmıştı. Bayraklar, pankartlar, özel tezahüratlar, duman çıkarmayan meşaleler gibi. Maça Beşiktaş iyi başladı ama hemen oyunu dengeledik. Chatman'ı kitledik ve geriden gelip öne geçtik ama Chatman kenara gelip tekrar oyuna girdiğinde maçın bütün şekli değişti. BJK koçunun maça dair en önemli hamlesi bu oldu. Chatman'ı kenara alıp Arın'ı sokmasa belki de o arada fark açılacaktı. Chatman oyuna girdikten sonra BJK'nın savunma direncinin artmasının yanısıra hücumları da daha verimli olmaya başladı. Amerikalı oyun kurucu genelde oyuncularımızın üzerine doğru hamleler yaparak onları faule zorladı ve defansımızı bir anlamda yumuşattı. Ama çalınan faullerin bazılarına haklıydı diyemezdik. Onun dışında maça iyi başlayan Adem'in yerini Austin aldı. Ama sanılanın aksine sayılarının önemli bir kısmını dışarıdan yaptı. BJK'ya karşı her seferinde bir hamle yaptık ama özellikle Haluk ve Austin'in yüzdeli oyuna bize bir türlü izin vermedi. Bu maçta ön plana çıkan en büyük sorunumuz henüz sert takımlara karşı verimli hücum yapamamamız ve dış şutlara karşı inanılmaz berbat bir savunma uygulamamızdı. Özellikle Cüneyt bu maçta çok yanlış şut seçimleriyle takımı çok etkiledi. Gurovic'i de inanılmaz sert ve yakından savundular. Sonuç olarak da BJK hakederek bu maçı kazandı. Bu maçta hiçbir bahane öne süremeyiz. Kötü oynadık hem de çok kötü. BJK da belki de en iyi oynayabileceği oyunu sergiledi.
İkinci maça geçmeden önce BJK-CASA maçıyla başlayalım. BJK ilk günü mumla arattı. CASA da ilk günkü performansının tesadüf olmadığını gösterdi. Uzun süre CASA kontrölünde geçen maç Chatman ve Ömer'in devreye girmesiyle ve kadro farkıyla BJK lehine sonuçlandı. Ömer hiçbir şey yapmadan 3 üçlükle maçı bitirdi. Bu maçın en basit açıklaması bu olur. Biz ise Daçka maçına hücumda iyi başladık. Maçın başında ise pota altında Emre'ye engel olamadık. İlk maçtaki Adem misaliydi. Daha sonra pota altı savunması sertleşti ve fark geldi. Takım hücum setlerini daha iyi oynamaya başladı ve bir ara skor 34-54'e geldi. Bu skordan sonra ise takımda inanılmaz bir gevşeme meydana geldi. İlk maçtaki gibi dış şutlara bir türlü engel olamadık. Yavaş yavaş geldi Daçka. Geldikçe de daha önce farketmediğimiz bir gerçek ortaya çıktı. Salonun yüzde 80'i Daçka'yı tutuyordu. O sırada oturan ve sahaya müdahale etmeyen Galatasaraylılara neler söylediğimi burada yazmak istemiyorum. Taraftarın da her üçlükte büyük bir gürültü yapmasıyla Daçka maça ortak oldu ve yetişti bize. Biz ise bu sırada sadece izledik. Oyuncular izledi, taraftar izledi, hoca izledi. Murat Hoca'nın bu turnuvadaki en büyük hatası buydu. Oyuna müdahale edemedi, Daçka'ya karşılık veremedi. Isınan Daçkalılar da üçlükleri teker teker sokunca hiç beklemediğimiz bir skorla karşılaştık. Herkes donakalmıştı. Tıpkı geçen seneki sahamızdaki Telekom maçı gibi. Artık bitti dedim ve bilet almak için otogara gittim. Biletimi aldım gece dönecektim. Ama düşündüm de takımı burada yarı yolda bırakmak yakışmazdı ve kalmaya karar verdim. Öğrenci evinde kalıyordum ve arkadaşların sorduğu soruya verdiğim cevap şuydu; "Biz onları 30 sayıyla da yeneriz."
Ve CASA maçı günü geldi çattı. Maç öncesi gördüğüm tablo beni şaşkına çevirdi. Sanki herkes gelecek farktan emindi ve çok rahattı. Menejerlerimiz Ali ve Mert abinin yanına giderek takımı yarıda bırakmak istemedim geldim dedim ve onlar da inşallah uğurlu gelirsin dediler. Uğurlu geldim galiba. Maç öncesi sanki 2 günlük hayal kırıklığı hiç olmamış gibi bütün takım tek tek çağrıldı ve moral verildi. Maç başladı ve inanılmaz sert savunmayla başladık. CASA'lılar neye uğradıklarını şaşırdılar ve bir türlü sert savunmaya karşılık veremediler. Zaten bu sert savunmayla da birçok faul aldık ama rakibi daha maçın başında bitirdik. Bu sırada sahaya etki edemeyeceğini anlayan CASA koçu her faule itiraz etmeye başladı ve en sonunda da bir faul sonrası teknik faul aldı. Aslında geç gelen bir karardı. Sonunda da çıldırdı ve set çizilen tahtayı yere fırlatarak kırdı ve sahadan uzaklaştırıldı. Aynı anda tribünde de yine Galatasaray düşmanları ön plana çıktı ve hiçbir haklılığı olmayan birşey için hakemlere ve masa görevlilerine tepki göstermeye başladılar. Bu maçı dediğim gibi sert savunmayla kazandık, farkı açtık. Bütüm hücumlarda da hep pota altını kullandık. Milojevic'i izlemeden hakkında inanılmaz komik yorum yapanlara da haklılığımı gösteren bir kapak oldu bu. Gökçe'yle de konuşmuştuk CASA hazırlık maçında. CASA'nın uzunları blok yapan ve ribaund alan kişiler. Milo sakatlanmasa içeriyi dağıtırdı demiştim ve aynısı oldu. Gücünü çok iyi kullandı ve pota altında çok rahat sayı buldu. Zizic de içeriden ve dışarıdan inanılmaz oynadı. Attığı sayıların çoğu 2 sayılık dış atışları. Neyse zaten oyunculara ayrı bir sayfa açacağım. Toparlarsak sert savunma ve pota altını kullanmamız sayesinde bu maç aldık ve diğer maçın sonucunu beklemeye başladık. Tabi ben de diğer maçı izlemeden otogarın yolunu tuttum.
Takımın hücum ve defans analizine gelirsek;
Dış şutlara karşı savunma yapamıyoruz.
İçeriyi sertlik yaparak kapatsak da pota altı oyuncularının dışarıdan şutlarına engel olamıyoruz.
Rakibin önemli isimlerini kitleyebiliyoruz ama gizli kahramanlara önlem alamıyoruz.
Savunmamıza genel olarak pozitif bir oy veremeyeceğim. Son maçtaki sertliğe rağmen. Ama son maçtaki gibi savunma yaparsak yenemeyeceğimiz takım yok. Kısaca özetlersek pota altında sertlik yapmaya çalışırken dış oyuncuları unutuyoruz. Düzeltiriz inşallah.
Hücumda ilk alternatifimiz pota altı oyuncuları oluyor.
Bu bağlamda da birinci tercihlerimiz hep Zizic ve Milojevic oluyor.
Ama asıl sorun oyun sıkıntıya girdiğinde oluyor. Geriden gelmeye çalışırken pota altından devam etmiyoruz da dış şutlara yöneliyoruz. Cüneyt çok fazla sorumluluk alıyor. Topları biraz Milan ve Antonio'ya da bırakmalı.
Genel değerlendirme yaparsak genel olarak hücum sistemimiz doğru ve verimli ama zor anlarda zorlama üçlüklere gittiğimiz için hücum performansımıza da çok iyi not veremiyorum. Yanlıştan döneriz ve pota altından oynamaya devam ederiz inşallah. Orada inanılmaz üstünüz. Herşey bizim elimizde.
Yapmamız gerekenler basit. Dış şutlara karşı önlem almalıyız. Pota altını tutacağız diye beklenmedik isimleri ön plana çıkartmamalıyız. Misal Haluk ve Hammonds. Hücumda da ilk tercihimize sabır göstererek devam etmeliyiz. Çünkü Gurovic gerektiğinde sorumluluk alıyor. Onun zaten minimum katkısı 15 sayı civarı. Graves'e de biraz daha potaya bakmasını söylemeliyiz. Sonra herşey güzel olacak. O kadar zor değilki. CASA maçında yaptık. CASA boş takım değilki.
Oyunculara gelirsek;
Erdem Türetken: Alması gereken süreleri aldı Erdem. Savunma tarafında etkili oldu da. Hücumda boş şutları değerlendirirse bu sene yararlı olur.
Marshall Strickland: Bence Marshall'a yol verilmeli. Son maçta biraz toparlasa da yok kardeşim yok bu adam olmaz. Potaya bakmıyor, sadece top çeviriyor. Savunması biraz iyi gibi hücumda gerekli katkıyı veremiyor. Marshall gitmeli setleri iyi oynayan bir guard alınmalı. Skorer olmasına gerek yok. Avrupalı bir oyuncu olabilir mesela.
Andrija Zizic: İnanılmaz yumuşak şutları var. Topu ona indirince kolayca faul alabiliyor yada topu potaya atabiliyor. Çok yüzdeli ve çok yararlı. Zaman zaman pota altında sertlik de gösterdi. Ribaundlarda da yeterli katkıyı veriyor. Birinci hücum silahımız olmalı.
Polat Kocaoğlu: Sene başından beri pek beğenilmiyor, takıma layık görülmüyor ama bence yararlı. Bazen faul de alsa pota altına sertlik getirmek için gerekli bir oyuncu. Şutları da fena değil. Polat benden geçer not aldı ve sezon boyunca da ondan güzel şeyler bekliyorum.
Murat Kaya: Kupanın hayal kırıklıklarından. Yabancılardan dolayı süre alabilecek bir oyuncu ama değerlendiremiyor. Murat böyle oynarsa taraftardan olumlu tepki almaz.
Cüneyt Erden: Faul atışlarında çok etkili. Bazen etkili de üçlük atıyor ama bazen de çok saçmalıyor. Bildiğimiz Cüneyt. Bu cümle yeterli sanırım. Daha fazlasını vermeli ama. Bu takımın birinci guardı o. Çok daha fazlasını vermeli.
Hüseyin Beşok: Malesef iyi görmedim Hüseyin'i de. Hiç mi hiç iyi başlamadı. Hüseyin çok önemli bir oyuncu. Zizic'i rahatlatmalı. Ama Çorum'da yoktu Hüseyin.
Dejan Milojevic: Zizic'le beraber takımın üç maçta da ezilmeyen oyuncusu. Milo çok verimli. Ribaund alıyor, savunma yapıyor, asist yapıyor. Seni çok övdüm, anketlerde hep en iyi transferimiz dedim sen de yanıltmadın Milo. Bu sene herkes seni sevecek.
Milan Gurovic: Milan kötü oynamadı ama daha fazla sorumluluk alabilirdi. Topu aldığında etkiliydi de ama sanki hep geri plandaydı. Ön plana çıkarılmalı, unutulmamalı. Savunma da yapmıyor sanki Milan.
Antonio Graves: Onu kullanamadık kupada. Fazla top kullanmadı. Zizic ve Milo takımın asıl hücum silahları olmalı ama Toni de Milan'la beraber yeri geldiğinde sorumluk almalı. Toplar tek Cüneyt'e bırakılmamalı. Hocanın hatalarından biri de Toni'yi kullanamamasıydı.
Alican Güney: Alican pek oynamadı ama benim onun için olumlu şeyler kullanmama engel değil bu. Her zaman gülüyor, her zaman etrafına pozitif enerji veriyor. Arda'yı andırıyor bazen. Alican'ı Teo, Altay ve İsmet'in önüne koyuyor bu. Belki de kadroda yer almasının sebebi. Alican takımın bir üyesi, genci değil. Kendine güvendiğin için tebrikler Alican.
Cemal Nalga: Cemal'in bu sene vereceği katkı belli. Savunmaya sertlik getir, hücumda poa altını karıştır, ribaund al. Bunları yapsan yeter Cemal. Yaptı biraz ama daha fazlası.
Genel olarak Milo, Zizic ve Polat'ı beğendim. Cüneyt ve Milan daha fazlasını verebilir. Graves'i hoca daha iyi kullanmalı. Marshall, Hüseyin ve Murat vasat.
Murat Hoca'nın Eksileri, Artıları;
Takımın genel sistemini iyi kurmuş. Savunmada zaafları ve açıkları var ama düzeltecektir. Geriden gelen rakibe önlem alamadı. Hücum sistemi iyi ama zor anlarda takımı sakin tutamadı. Kısacası Murat Hoca'nın maça hazırlanması ve genel olarak her maçta kullanacağı sistem iyi ama maç içinde bazı olumsuzluklara engel olamıyor. Bazı arkadaşlarımızın sık sık ifade ettiği gibi.