Artık hayallerimize dahi sığdıramadığımız yerdeyiz. Turnuva başlarken final için yazı yazacaksın deseler Rusya/Belarus - Fransa/İspanya için araştırmalar yapmaya başlardım. Fakat Potanın Perileri; Belarus'u çeyrek final göremeden evine yolladı, turnuvanın sürpriz takımı Karadağ'ın rüyasını bitirdi, şampiyonluğun favorisi Fransa'yı bronz madalya maçına gönderdi. Yıldızlarla dolu İspanya, Türkiye'nin aksine takım olamayınca evinin yolunu çok erken tuttu. Maltsi gibi bir yıldızı olan Yunanistan ilk gruptan çıkamadı, son Dünya Şampiyonası'nın gümüş madalyalı takımı Çek Cumhuriyeti yarı finalde kaldı. Gerçekten inanılmaza imza attı Potanın Perileri. Artık Avrupa'da kadın basketboluyla ilgili herkes gibi; Verameyenka, Maltsi, Viteckova, Torrens, Lyttle, Gruda, Dumerc, Leuchanka gibi yıllardır hayranlıkla izlediğimiz oyuncular da bu gece ya evlerinde ya da tribünde Potanın Perilerini izleyecekler.
Bu gurur gecemizde karşımızda Rusya olacak. Önceki üç maça göre değişen bir şey yok, bizden daha kalıplılar, bizden daha tecrübeliler ve kağıt üzerinde ağır basan taraf onlar. Avrupa Şampiyonaları'nda 4 kez karşılaşıp hiç yenemediğimiz bir rakip. Euroleague'ye ambargo koyan Rus takımlarından çok iyi tanıdığımız birçok yıldızı kadrosunda barındıran bir rakip. Bir de önceki üç maçta tutacağına inandığımız ve çok da iyi uyguladığımız "içeriyi iyi kapayalım, dışarıdan zaten atamıyorlar" fikrinin yenmek için yetmeyeceği bir rakip. Fakat biz pes edecek olsaydık, hedeflerimize ulaştıktan sonra Fransa karşısında imkansız denilen galibiyeti söküp alamazdık. En ufak bir yürek eksilmesinde Fransa bize cezayı keserdi, her türlü olumsuzluğa rağmen hiç geri adım atmadık. Beklentilerin üstüne çıktık, bize yeter demeyen bu takım gerçekten ilham ve gurur verici.
Rusya bir turnuva takımı olduğunu, birinci viteste başladığı ilk grup aşamasının ardından finale gelerek kanıtladı. Kadrolarındaki en genç oyuncu 24 yaşında, buraları en az sorunla geçecek oyuncuları üzerine kurdular takımlarını. Alttan oyuncu yetiştirme konusunda bizim gibi onların da sorunları olması bunun başka bir sebebi tabii ki. Avrupa pasaportları sayesinde kulüp takımlarına aldıkları birçok kıta dışı yıldız, kendi gençlerinin önünü kapadı. İki farklı nesil var Rusya kadrosunda, ilki belki de beraber son turnuvalarını oynayan herkesin yakından tanıdığı Arteshina, Korstin, Osipova ve Avrupa kadın basketbolunun en büyük efsanesi Maria Stepanova. Takımın yükünü hala birinci nesildeki ablaların çektiğini görüyoruz. İkincisi ise 84 ve 87 yılları arasında doğan oyuncuların oluşturduğu ve en dikkat çekicileri Kuzina ve Danilochkina olan -nispeten- genç nesil. Birinci nesil rahatlıkla Euroleague yıldızları olarak adlandırılabilecekken, ikinci nesilin Eurocup seviyesindeki takımlarda oynadıklarını, yani ablaları kadar iyi oyuncular olduklarını henüz kanıtlayamadıklarına görüyoruz. Takımın en kısa oyuncusu (Tatiana Popova) 1.79 yüksekliğindeyken, Stepanova 2.03 ile en uzun oyuncu. Bizimle kıyaslarsak her pozisyonda en az 5 cm uzunlar. Grupta oynadığımız maçlarda bu üstünlük ribaundlara (46-18 Rusya lehine) ve dolayısıyla sonuca (80-65 Rusya) yansımıştı. En kötü maçımızı, 7-29 biten ilk çeyreğin yüzünden, Rusya'ya karşı oynadık bu turnuvada. Oynadığı diğer 7 maçta ortalama 57 sayı yiyen Potanın Perileri, bu maçta 80 sayı yerken sorun savunma değil, Rusya'nın bizden daha iyi savunma yapıyor olmasıydı. Çok zorlu atışlara kalmamız ve ribaundlarda hiçbir etkinlik gösterememiz Rusya'nın fast-breakler ile kolay sayılar bulmasını sağlamıştı. Ribaund alabilmek için 3 uzuna döndüğümüz anlarda da üst üste dış atışlar ile bu maçı kazanamayacağımız hatırlatılmıştı Rusya tarafından. Birçoğu zorlama olmak üzere 68 top kullandığımız bu maçta, en temiz şutörümüz Şaziye'ye sadece 3 şut attırabilmemiz de hücumda organize olamadığımızın başka bir göstergesiydi. Yani altın madalyayı almak için daha iyi hücum etmemiz gerektiği birinci gerçek. Artık çok yoruldular farkındayız ama son 40 dakikada ön alan baskısı, saf bir oyun kurucusu olmayan Rusya'yı şaşırtmak ve moralmen alt etmek için çok önemli. Futbolda olsa rakip hücumları orta sahada eritmek gerekiyor derdik, benzer bir durum var, iç veya dış Rusya'nın etkili silahlarına top geçmeden önce bunu önlememiz gerekiyor parkede de. Geride bıraktığımız yıllarda Becky Hammon tarafından yöneltilen organize hücumlar ve oyun aklı öksüz kalmış durumda, hele ki yeni devşirmeleri Epiphanny Prince de WNBA'den ayrılıp gelememişken. Bu bizim için ciddi bir avantaj ama ilk maçta kullanamadık, kaldı ki Rusya'nın diğer rakipleri de kullanamamış ki bu handikaba rağmen finaldeler. Diğer maçların aksine beklentilerimizin olduğu, kilit adam adama eşleşmeler göze çarpıyor. Son maçlarda formunu arttıran Danilochkina, dış atış performansıyla korkutucu duruyor. Neyse ki korku bilmeyen bir takımımız ve Tuğba Palazoğlu gibi bir savunmacımız var. Tuğba'nın bu savunması çok kritik olacak. Bir diğer kilit eşleşme ise bencten gelecek. Artık Osipova-Stepanova'nın karşısına biz de cesurca Nevlin-Nevriye yazabiliyoruz fakat Kuzina 1.95'lik boyunun yanında orta mesafe şutuyla da bizi çok zorlayacak bir isim. Bahar Çağlar, eğer hızlı ayaklarıyla Kuzina'ya şans tanımaz ve onun yapması beklenen etkiyi bizim lehimize kendisi yaparsa hücumda maçın kilidini çözebiliriz. Işıl ile Birsel'in harika birlikteliğine bir şey demiyorum, oradan bizim korkumuz yok. Onu de Rusya koçu Boris Sokolovsky düşünsün artık.
Karadağ maçından önce demiştik, çok şeyi değiştirebilirsiniz diye. Değiştirdi Periler, bugün tüm Türkiye tek yürek sizi izleyecek. Yaptığınız spora saygı kazandırdınız, tarih yazdınız, imkansızı yaptınız. Bir adım kaldı Potanın Perileri, kariyerlerinizin en önemli 40 dakikası. Belki de Türk spor tarihinin en önemli 40 dakikası. İçinde bulunduğumuz durumun rüya olmadığına hala tam anlamıyla inanamasak da sizin ruhunuza inanıyoruz Potanın Perileri...
Bu gurur gecemizde karşımızda Rusya olacak. Önceki üç maça göre değişen bir şey yok, bizden daha kalıplılar, bizden daha tecrübeliler ve kağıt üzerinde ağır basan taraf onlar. Avrupa Şampiyonaları'nda 4 kez karşılaşıp hiç yenemediğimiz bir rakip. Euroleague'ye ambargo koyan Rus takımlarından çok iyi tanıdığımız birçok yıldızı kadrosunda barındıran bir rakip. Bir de önceki üç maçta tutacağına inandığımız ve çok da iyi uyguladığımız "içeriyi iyi kapayalım, dışarıdan zaten atamıyorlar" fikrinin yenmek için yetmeyeceği bir rakip. Fakat biz pes edecek olsaydık, hedeflerimize ulaştıktan sonra Fransa karşısında imkansız denilen galibiyeti söküp alamazdık. En ufak bir yürek eksilmesinde Fransa bize cezayı keserdi, her türlü olumsuzluğa rağmen hiç geri adım atmadık. Beklentilerin üstüne çıktık, bize yeter demeyen bu takım gerçekten ilham ve gurur verici.
Rusya bir turnuva takımı olduğunu, birinci viteste başladığı ilk grup aşamasının ardından finale gelerek kanıtladı. Kadrolarındaki en genç oyuncu 24 yaşında, buraları en az sorunla geçecek oyuncuları üzerine kurdular takımlarını. Alttan oyuncu yetiştirme konusunda bizim gibi onların da sorunları olması bunun başka bir sebebi tabii ki. Avrupa pasaportları sayesinde kulüp takımlarına aldıkları birçok kıta dışı yıldız, kendi gençlerinin önünü kapadı. İki farklı nesil var Rusya kadrosunda, ilki belki de beraber son turnuvalarını oynayan herkesin yakından tanıdığı Arteshina, Korstin, Osipova ve Avrupa kadın basketbolunun en büyük efsanesi Maria Stepanova. Takımın yükünü hala birinci nesildeki ablaların çektiğini görüyoruz. İkincisi ise 84 ve 87 yılları arasında doğan oyuncuların oluşturduğu ve en dikkat çekicileri Kuzina ve Danilochkina olan -nispeten- genç nesil. Birinci nesil rahatlıkla Euroleague yıldızları olarak adlandırılabilecekken, ikinci nesilin Eurocup seviyesindeki takımlarda oynadıklarını, yani ablaları kadar iyi oyuncular olduklarını henüz kanıtlayamadıklarına görüyoruz. Takımın en kısa oyuncusu (Tatiana Popova) 1.79 yüksekliğindeyken, Stepanova 2.03 ile en uzun oyuncu. Bizimle kıyaslarsak her pozisyonda en az 5 cm uzunlar. Grupta oynadığımız maçlarda bu üstünlük ribaundlara (46-18 Rusya lehine) ve dolayısıyla sonuca (80-65 Rusya) yansımıştı. En kötü maçımızı, 7-29 biten ilk çeyreğin yüzünden, Rusya'ya karşı oynadık bu turnuvada. Oynadığı diğer 7 maçta ortalama 57 sayı yiyen Potanın Perileri, bu maçta 80 sayı yerken sorun savunma değil, Rusya'nın bizden daha iyi savunma yapıyor olmasıydı. Çok zorlu atışlara kalmamız ve ribaundlarda hiçbir etkinlik gösterememiz Rusya'nın fast-breakler ile kolay sayılar bulmasını sağlamıştı. Ribaund alabilmek için 3 uzuna döndüğümüz anlarda da üst üste dış atışlar ile bu maçı kazanamayacağımız hatırlatılmıştı Rusya tarafından. Birçoğu zorlama olmak üzere 68 top kullandığımız bu maçta, en temiz şutörümüz Şaziye'ye sadece 3 şut attırabilmemiz de hücumda organize olamadığımızın başka bir göstergesiydi. Yani altın madalyayı almak için daha iyi hücum etmemiz gerektiği birinci gerçek. Artık çok yoruldular farkındayız ama son 40 dakikada ön alan baskısı, saf bir oyun kurucusu olmayan Rusya'yı şaşırtmak ve moralmen alt etmek için çok önemli. Futbolda olsa rakip hücumları orta sahada eritmek gerekiyor derdik, benzer bir durum var, iç veya dış Rusya'nın etkili silahlarına top geçmeden önce bunu önlememiz gerekiyor parkede de. Geride bıraktığımız yıllarda Becky Hammon tarafından yöneltilen organize hücumlar ve oyun aklı öksüz kalmış durumda, hele ki yeni devşirmeleri Epiphanny Prince de WNBA'den ayrılıp gelememişken. Bu bizim için ciddi bir avantaj ama ilk maçta kullanamadık, kaldı ki Rusya'nın diğer rakipleri de kullanamamış ki bu handikaba rağmen finaldeler. Diğer maçların aksine beklentilerimizin olduğu, kilit adam adama eşleşmeler göze çarpıyor. Son maçlarda formunu arttıran Danilochkina, dış atış performansıyla korkutucu duruyor. Neyse ki korku bilmeyen bir takımımız ve Tuğba Palazoğlu gibi bir savunmacımız var. Tuğba'nın bu savunması çok kritik olacak. Bir diğer kilit eşleşme ise bencten gelecek. Artık Osipova-Stepanova'nın karşısına biz de cesurca Nevlin-Nevriye yazabiliyoruz fakat Kuzina 1.95'lik boyunun yanında orta mesafe şutuyla da bizi çok zorlayacak bir isim. Bahar Çağlar, eğer hızlı ayaklarıyla Kuzina'ya şans tanımaz ve onun yapması beklenen etkiyi bizim lehimize kendisi yaparsa hücumda maçın kilidini çözebiliriz. Işıl ile Birsel'in harika birlikteliğine bir şey demiyorum, oradan bizim korkumuz yok. Onu de Rusya koçu Boris Sokolovsky düşünsün artık.
Karadağ maçından önce demiştik, çok şeyi değiştirebilirsiniz diye. Değiştirdi Periler, bugün tüm Türkiye tek yürek sizi izleyecek. Yaptığınız spora saygı kazandırdınız, tarih yazdınız, imkansızı yaptınız. Bir adım kaldı Potanın Perileri, kariyerlerinizin en önemli 40 dakikası. Belki de Türk spor tarihinin en önemli 40 dakikası. İçinde bulunduğumuz durumun rüya olmadığına hala tam anlamıyla inanamasak da sizin ruhunuza inanıyoruz Potanın Perileri...