Milli Takım ve Polonya 2011

teknik taktik konuşulacak çok şey vardır ama böyle başarılarda bunların pek önemi olmuyor o teknik ekibin işi bize kutlamakdan başka birşey kalmıyor
şimdi önümüzde olimpiyat elemeleri 2013 ve en önemlisi Türkiyede düzenlenecek olan 2014 dünya kupası var, bu turnuvaların ikisinde kürsüye çıkabilirsek bayan basketbolunda seyirciyi dolayısı ile ilgiyi alakayı artırabiliriz
 
Bizim Isil,Birsel,Nevriye,Nevlin,Saziye,Baharin yanina oyuncu eklememiz lazim.Esmeralin duzelecegini dusunursek 7 oyuncumuz oluyor.Seda Erdogan umut veriyor.Bizim Gulsah ve Kubra Siyahdemirin bir sekilde bu takima monte edilmesi gerek.Uzun problemini nasil cozecez bilmiyorum.Bir uzun yetistiremezsek 2-3 yil icinde bayan basketbolu Nevriyenin birakmasiyla buyuk bir dususe gecebilir.Birsel,Nevriye,Nevlin ve Saziye ust duzey oynuyor su an.Esmeralde eskisi gibi donerse bu dortluye besinci olarak ekleyebiliriz. Isilda hizla eski Isil olma yolunda.Cok fazla sut ve penetre calismasi yapmasi lazim.Savunmada top kapma hamlelerinde bazen cok kolay geciliyor ve rakibe kolay sansi veriyor.Savunma zaaflarinida duzeltmeli.Isilda top kapma ve ribaund istegi ust duzeyde.Sut,savunma ve oyun kurmasini gelistirmesi lazim.Top elinde kalmamali.Ama saydigim besliden sonra degismez altincidir su an.Baharda ise bircok eksiklik var.Sertlesmesi lazim,sutlari duzgun ama sut secimleri cok yanlis Baharin,Savunma zaaflari var,penetresi hic yok,Ribaundlarda sert degil,birde yardimci oyuncu rolunu birakmasi lazim artik.Saziye nasil insiyatif aliyorsa Baharinda artik insiyatif alip takimi surukleyen role girmesi lazim.Her seye ragmen degismez yedinci oyuncudur.Seda Erdogan,Gulsah ve Kubra ile 10 kisilik bir takim olabiliriz.
 
Turnuvadan önce 5 numarası olmayan bir takımın ilk beşe girmesi hayal demiştim. Hayaldi gerçek oldu. Rakiplerimizden size olarak çok gerideydik. Bunu mücadelemizle kapattık. Çok yorulduk. Şampiyon da tamalayabilirdik. Ama olmadı.Canları sağolsun. Bu takım bütün övgüleri hakediyor. Maçtan sonra da sevinçleri buruktu. NBA'de oynayıp her maçtan sonra:"maddi manevi lalalalalaylaaaay..." diye bağıranlara da iyi bir örnek olmuşlardır umarım. Çok sevindim takımımızın başarısına. Tebrikler...
Bir de kadrodaki oyuncularmızın çoğu Cumhurbaşkanlığı kupasında oynayacaklar. Rekabeti, nefreti falan bir kenara bırakıp hepsini hepbirlikte ayakta alkışlamamız lazım.
 
SEN ŞAMPİYON OLMASANDA

Destansı bir performans ile finale çıkan Potanın Perileri, sonuç ne olursa olsun, kocaman bir alkışı hakediyor. Kendilerinden çok daha güçlü ve uzun olan, tecrübeli rakiplere karşı mücadele ettiler, kızlarımızın silahları, sert yardımlaşmalı savunma ile yürekleriydi. Biz emeğimizle buraya geldik diyebiliriz.

Belarus, Karadağ ve Fransa takımlarının hepsi, Potanın Perileri karşısında favoriydi, ama hesaplanamayan nokta, oyuncularımızın cesur ve mücadeleci olmalarıydı, pes etmeyen yapımız, bizi maçların içinde sürekli bir şekilde tuttu, ayrıca her maç Birsel ve Nevriye'nin standart katkılarının yanında, Şaziye, Tuğba, Nevlin ve Işıl gibi oyuncularımızdan ekstra katkılar almayı başardık ve adımızı finale yazdırdık.

Finalde Rusya karşısında, ilk grup maçlarında olduğu gibi, çok kötü bir 1. periyot oynadık, Rusya Stepanova, Korstin, Danilochkina gibi oyuncuları ile ribaundlarda da büyük bir üstünlük kurarak avantajı ele geçirdi ve ilk periyodu 19-8 önde kapattı. Potanın Perileri, 2. periyotta oyunu dengeleyip, iyi bir oyun ortaya koymasına rağmen, felaket geçen 1. periyottan sonra maçı dengeye getirmek mümkün olmadı, ilk yarıyıda 43-33 geride tamamladık.

Potanın Perileri, 2. yarıyada iyi başlayamadı, dış atış yüzdemizin çok kötü olması, ribaundlarda yaşadığımız sıkıntının devam etmesi ve Danilochkina'nın şutlarına engel olamamız, Rusya'ya yaklaşmamıza engel oldu.

Turnuva boyunca dar bir rotasyonla mücadele eden Potanın Perileri, 4. periyotta oyundan yorgunluğunda etkisiyle düşerek, maçın kontrolünü tamamen Rusya takımına bıraktı, Işıl Alben'in ekstra çabalarıda bu periyotta geri dönmemiz için yeterli olmayınca, aradaki farkın kapanmasına izin vermeyen rakibimiz, farkı açarak sahadan 59-42 lik bir galibiyetle ayrıdı. Rusya takımı 2011 Avrupa Şampiyonu olarak turnuvayı tamamladı.

Rusya, karşısında ribaundlarda yaşadığımız büyük sıkıntı ve rakip kısaların dış atışlarına iyi savunma yapamamız, mağlubiyetin bana göre en önemli iki sebebiydi. Potanın Perileri, ekstra 4. galibiyeti elde edip şampiyon olamadıkları için, kesinlikle eleştirilmemeli.

Potanın Perileri, şu çok net ki ''Finale'' Türkiye'nin adını yazdırarak, büyük bir başarı elde etti, kimsenin bize şans vermediği bu turnuvada, Perilerimizin finale çıkması, Rusya mağlubiyeti ile gölgelenmemeli, ağzımızda bu yenilginin tadından ziyade, takımımızın adının finalde yazmasının gururu ve geleceğe güvenle bakamanın mutluluğu olmalı!


Evet şampiyon olamadık!
Ama Kadın Basketboluna damgamızı vurduk, 2014 de ülkemizde yapılacak turnuva için büyük bir özgüven elde ettik.

O zaman SEN ŞAMPİYON OLMASANDA diyebiliriz!

AVRUPA 2. Sİ OLAN KADIN BASKETBOL TAKIMIMIZI TÜM KALBİMLE TEBRİK EDİYORUM.
 
Hedef ilk 5´ti ama Potanın Perileri hedefi çok daha üst noktaya çekip finale kadar kalma başarısını gösterdi. Grup maçlarından itibaren başlayan yükselen başarım düzeyi ve yaptığımız savunma ile finallere damgamızı vurduk.

Rusya karşısında fazla şansımızın olmadığını biliyorduk. Finale çıkarken ortaya koyduğumuz mücadele ve yaptığımız savunma ile rakibi dış atışlara zorluyor ve rakiplerimizin sayı bulma şanslarını azaltıyorduk. Oysa Rusya içeriden ve dışarıdan rahat sayı bulan bir takımdı. Hem fiziki güç farkı, hem oyun bilgisi hem de tecrübe farkı Rusya´dan yana olunca Potanın Perileri ikincilikle yetinmek zorunda kaldı. Finalde iki takımın da kazanmayı ne kadar çok istediğini gösteren kanıtların başında "10 tane paylaşılamayan top kararını" gösterebiliriz.

Kadın basketbolunun varlığını ülkemiz yazılı ve görsel basınına hatırlatan teknik kadro ve oynayan/oynamayan tüm oyuncularımıza gönülden teşekkür ediyorum.
 
tüm takıma çok tebrikler ilk 5 hedefin üstüne çıktılar. bırakın 5 i çeyrek finale cıkacaklarını bile beklemiyorduk açıkçası. helal olsun
bu rusya da ne acaip takım takımlarında kısa oyuncu yok nerdeyse, çatır çatır 3 lük yağdırıyorlar.
 
Evet buralara gelmek çok zor ancak bundan daha zoru hep bu düzeyde kalmak, kalabilmek. Bunun da yolu ileriye bakmaktan yani alt yapıdan geçiyor.
Biz, bu gururumuzu kabartan oyuncular yarın, zamanı geldiğinde, bayrağı devredecek yeni nesili bulamadığında ne yapacağız?
 
hepsine canı gönülden teşekkürler inşallah bu olay sıcakken 2014 dünya kadınlar basketbol şampiyonasının ülkemizde olduğuna dair tanıtımları görürüz
 
Biraz uzun bir yazı olacak, zaman ayırıp okuyacaklara şimdiden teşekkür ederim.

2 ay öncesine dönüyorum. Kadın Basketbolu ülkemizde en geride kalmış branşlardan biriydi, hatta 3 ana branş içerisinde erkek-kadın bazında ilgi olarak en geride kalanıydı. Daha sonra final serisinde biraz ilgi görmeye başladı, İpekçi'de maçlar 10 bin kişi önünde oynandı.

Yazın Avrupa Şampiyonası vardı ama çoğumuzun bundan haberi bile yoktu. Kendi özelimde Türkiye Ligi'ni ve WNBA'yi ortalamanın üstünde takip eden biri olarak bile pek umursamıyordum, asıl Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası'nı bekliyordum. Şampiyonaya yaklaştı, İstanbul'da Zafer Kupası hazırlık maçları oynandı. Alba Torrens'den dolayıdır muhtemelen, turnuvayı takip etmeye çalıştım, İstanbul'da olsam gitmeyi de düşünebilirdim. Milli Takımımız her zamanki gibiydi. İyi mücadele eden, iyi savunma yapan ama işin hücum yönüne gelince ve üst seviye takımlarla oynayınca 2-3 kişiye bel bağlayan bir takımdık. Buna rağmen kadro olarak çoğu takımdan geri değildik, önemli oyuncularımız vardı.

Şampiyona başladı. İlk maçımız Litvanya'ylaydı. Rakibe bakıyorduk, burada inanılmaz kötü oyuncu dediğimiz Gintare ilk 5 başlıyor. Bununla birlikte bizi yıkan isim de yine kendisi oluyordu. Turnuvanın geleceği gözümüzde canlanmaya başlamıştı. 2.gruplarda elenecek, en iyi ihtimalle çeyrek finale kalıp klasman maçlarıyla 7. 8. olacak bir takımımız var gibiydi. Bu tablo Belarus maçına kadar devam etti.

Ne olduysa Belarus maçında oldu. Maçı kazanırsak çeyrek finale çıkacaktık. Gintare'nin cirit attığı pota altında Leuchanka, Verameyenka kim bilir ne yapar diye korkuyordum. Korktuğum gibi olmadı. Pota altını çok iyi kapattı oyuncularımız, müthiş bir mücadele gücü gösterdik ve en zayıf olduğumuz ribaundlarda rakibe üstünlük sağladık. Birsel de bu maça kadar nispeten kötü olan oyununa karşılık bu maç vites yükseltti ve galibiyetin mimarı oldu. Şaziye'nin de böyle bir maçta 4/6 üçlük atması yine hepimizi şaşırtmıştı.

Çeyrek finalde rakip Karadağ'dı. İstatistik kağıdına baktığımızda işler hiç iç açıcı değildi. Buraya kadar namağlup gelmiş ve turnuvanın en iyi oyununa sahip olan bir Karadağ ile oynayacaktık. Ama kağıt üzerinde isimleri tek tek tartıyorduk, hiç de geride gibi değildik, sadece bunu sahaya yansıtmamız gerekiyordu. Bu maç için Ceyhun Hoca'ya hakkını vermem gerekiyor. Turnuvanın en kilit maçında rakibi çok iyi çözmüştü gerçekten. Bir önceki maç gibi Birsel ve Şaziye'nin liderliğinde maçı kazanmasını bildik ve Olimpiyat için eleme vizesini almış olduk.

Yarı finale çıktığımızda kendimizi çok başarılı olarak görebileceğimiz bir yerdeydik. Hani turnuva öncesinde 4. olacaksınız deseler "Keşke" diye cevap verirdik. Fransa çok tecrübeli ve tam turnuva takımıydı. Avrupa'nın en iyi uzunlarından Sandrine Gruda kadrolarındaydı. Celine Dumerc, Edwige Lawson, Emilie Gomis gibi önemli oyuncuları vardı. Bu maça da çok iyi hazırlanmıştık. Sahada gösterilen mücadele olağanüstüydü. Turnuvanın başından beri hayal kırıklığımız olan Newlin inanılmaz oynuyordu, Gruda'yı da ikili sıkıştırmalarla çok iyi durdurmuştuk. Ne var ki yine de gücümüz yetmeyecek gibiydi, çok daha tecrübelilerdi ve bu maçları oynamaya çok daha alışkınlardı. Birsel'in bir mucize üçlüğü ve bir zorlama turnikesi imdadımıza yetişti. Uzatma periyodunda genel olarak turnuvada beklentilerin altında kalan Işıl, önce Celine Dumerc'in elinden çaldığı topla, daha sonra da çoğu kişinin sorumluluk alamayacağı bir anda üçlüğü yolladı ve bize finalin kapılarını açtı.

Finalde o klasik sendromu yaşadık sanki. Başarı kıstasını çoktan aşmıştık ve motivasyonumuz çok iyi değildi. Daha önce de uzun takımlarla oynamıştık ama ribaundları bir şekilde alabiliyorduk, bu sefer böyle olmadı maalesef. Yine de fazla bir şey değişmedi bizler için.

Turnuvada oyuncuları tek tek değerlendirecek olursam;

Nevriye aktif olarak basketbol oynadığı sürece Türkiye'nin en iyi oyuncusu her zaman. Bu turnuvada ilk 5'e seçilmesine rağmen zaman zaman beklentileri karşılayamadı, onun klasına yakışmayan turnikeleri ve boş şutları kaçırdı. Bunun için onu eleştirebilir miyiz, asla. Final serisinden beri süren bel rahatsızlığına rağmen kimi maç hiç çıkmadan oynadı, rakibin hep en sert savunduğu oyuncu oldu. Sanıyorum Olimpiyatlara gitmek onun için çok önemliydi ve bu isteğini gerçekleştirmesine çok az kaldı. Her şey için teşekkürler kaptan.

Işıl için turnuva pek iyi başlamadı. Açılış maçında şutları girmedi, muhtemelen uzun süredir Milli Takım düzeyinde ilk resmi maçı olduğu içindi bu. Slovakya, Rusya ve Çek Cumhuriyeti maçlarında hücum performansı iyiydi. Ama hücumda ne yaparsa yapsın savunmada her zaman çok iyiydi. İlk 2 maçta 8 top çaldıktan sonra rakip oyuncuları psikolojik olarak da yıprattı biraz, rakip oyuncular top çaldırmayayım derken doğru dürüst oyun kuramadı çoğu zaman. Çok az oyuncuda bulunan elden top çalabilme yeteneğiyle ne kadar iyi savunma yapabileceğini ve bu konuda Avrupa'nın en iyilerinden biri olduğunu gösterdi bu turnuvada. Turnuva sırasında ufak bir sakatlık geçirdi, üst üste 2 maçta pek süre alamadı bu yüzden. Ama daha sonraki Karadağ ve Fransa maçlarını getiren oyunculardan biri oldu yine, özellikle Fransa maçında istatistiklere pek yansımayan performansı turnuvanın en iyi bireysel performanslarından biriydi. Kişisel görüşüm olarak, Işıl beklentimin altında kaldı diyebilirim. Çünkü onun çok daha iyi şeyler yapabileceğini, Fransa, Rusya, Slovakya maçlarındaki performansını her maç gösterebileceğini biliyoruz. Yine de bize gümüş madalyayı getiren o mücadelenin ve savunmanın ana faktörlerinden biri oldu, Euroleague'de çok güzel bir sezon bekliyor onu.

Birsel için ne söylesem bilmiyorum aslında. Final serisinde silik bir oyun sergilemişti ve bu turnuvaya kötü yansımasından endişe duyuyordum aslında. Ama sahip olduğu yetenekleri en iyi şekilde kullandı, Kadın Basketbolu'nda yapılması çok zor olan atışları ve turnikeleri sayıya çevirdi, asist yaptı, top çaldı, ribaund aldı. Sahadaki oyuna ve takıma verdiği katkısını göz önüne kalırsak turnuvanın MVP'si olması gerekirdi ama ilk 5'e bile seçilmedi, bu da FIBA'nın ayıbı oldu. Onunla ilgili yazacağım 1-2 şey daha var ama onu daha aşağılarda yazacağım.

Şaziye'yle ilgili düşüncelerimi herkes biliyor. Takımımıza yakışmadığını düşünmüyorum, onu sarı-kırmızı formayla bir dakika bile görmek istemiyorum ama hakkını da vermem lazım şu turnuvada. Ne hikmettir bilmiyorum ama Ceyhun Hoca ile ya da şöyle söyleyeyim, Milli Takım ile çok başka oynuyor. Şut performansı çok iyiydi, turnuvanın en önemli anları olan 2.grubun son maçlarında Britanya-Belarus-Karadağ üçlüsünü geçmemizde kilit rol oynadı. Ondan hiç beklemeyeceğim turnikeler attı, iyi bir şut performansı gösterdi, hep korktuğumuz yer olan 3 numarada kimseye karşı ezilmedi. Tebrik ve teşekkür ediyorum, umarım bu mücadelesi Gs formasıyla da devam eder.

Newlin turnuva boyunca çok istikrarsız bir performans sergiledi. Bir maç 20 sayı atarken diğer maç 4 sayıda kaldığı oldu. Ne olursa olsun Fransa maçında gösterdiği performansla bizi buraya getiren isimlerden biriydi. 17 milyon arkamızda diye attığı tweetler ile de bizi güldürdü zaman zaman. "Go Newlin !" diyorum ben de ona :)

Tuğba için şimdi bir şeyler yazardım ama tepki görürüm, yazmıyorum :) Şaka bir yana Tuğba bitmek bilmeyen enerjisi ve mücadelesiyle yine sembol isimlerimizden biri oldu. Zaman zaman onla özdeşleştirdiğimiz hatalar yaptı, zaman zaman hiç beklemediğimiz üçlükleri attı ama kimi tuttuysa yine hayatından bezdirdi. "Bilekse bilek" diyemiyorum ama gönül rahatlığıyla "Yürekse yürek diyebilirim onun için.

Bahar bu turnuvanın biraz hayal kırıklığıydı benim açımdan. Nevriye ve Newlin'in olduğu takımda yine katkı verdi diyebilirim ama onun çok iyi şeyler yapabileceğini biliyoruz. 2009 Letonya'da muhteşem performansı vardı, ondan sonra 2 Final Serisi, 1 Euroleague, 1 Avrupa Şampiyonası geçirdi ama oyun olarak geriye gidiyor. Yetenek desen var, fizik kapasitesi üst düzeyde, takımımızdaki guardlar kadar hızlı belki de ama maalesef onu kullanamıyoruz. Burada sorun onda mı yoksa Ceyhun Hoca'da mı bilmiyorum ama umarım bu durum düzelir, çünkü hali hazırda Türk Basketbolu'nun geleceği ve Nevriye'nin yerine geçmesi gereken isim kendisi. Mücadelesinden ve emeğinden dolayı ona da teşekkür ediyorum.

Seda Erdoğan turnuvanın güzel yanlarından biriydi bizim için. Oyun stiliyle bize abisini hatırlattı, beklediğimizden fazla katkı verdi. Umarım kendini geliştirmeye devam eder ve Milli Takımımız 2 numara için çok iyi bir oyuncu kazanmış olur.

Yasemin, Gülşah, Nilay, Naile'ye de yine teşekkür ediyorum bu takımın oluşmasındaki emekleri için.


Bunu bana 1 ay önce söyleseler güler geçerdim. Ama takımımız kupayı kaybettikten sonra hava alanına gitmeyi çok istedim. Şampiyon olsalar sabah bir medya ordusu karşılardı onları, şimdi ise yaptıkları küçük bir başarıymış gibi görülüp kimse karşılamayacaktı kendilerini. Onlara bu ayıbı yaşatmamak için Aras Kafkaslı, Tanju Çiçek, Furkan Şenbabaoğlu ve Cem Erman ile birlikte her oyuncumuza birer gül olmak üzere 6 kırmızı 6 beyaz gül alıp hava alanına gittik.

Zaman geçmek bilmedi, gözlerden uyku akıyordu ama bu takım için değerdi. Hava alanında ilk dikkatimizi çeken Birsel'in annesi, babası ve (sanıyorum) kardeşi oldu. Gittik ellerini öptük, böyle bir yeteneği Türkiye'ye hediye ettikleri için şükranlarımızı dile getirdik. Annesiyle biraz konuştuk, bize nasıl geldiğimizi sordu, uyumadığımızı söyledik, o da bize maç bitince heyecandan dayanamadığını ve hemen yattığını söyledi. Bunu anlatmamın nedeni, bayan bir basketbolcu için aile desteğinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak. Sanıyorum Zafer Kupası'nda da ailesi hep yanındaymış Birsel'in, bu başarısının önemli bir sebebi de bu kesinlikle. Nedim Abi'ye İlayda'nın peşinden ayrılmamasını da söyleyeyim bu vesileyle :)

Kızların gelmesine yakın Sakaryasporlu 5-6 kişilik bir grup geldi. Sanırım Nevriye için gelmişlerdi. Onun dışında zaman yaklaştıkça diğer oyuncuların aileleri de geldi, fena olmayan bir kalabalık oluştu. Çiçekleri oyuncularımıza verdik. Burada komik bir olay oluştu. Nevriye bir arkadaşımızın uzattığı gülü almadı, elleri doluydu ama en azından bir teşekkür ederim diyebilirdi. Kırıldık haberi olsun, Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda bunun hesabını sormaya da yemin ettik :) En son çıkan Ceyhun Hocamız oldu, son çiçeği de Ceyhun Hoca'mıza verdik. Ceyhun Hoca'dan özellikle Seimone olayından sonra pek haz ettiğimi söyleyemem ama "Üzgünüz, kupayı getirmeyi çok isterdik, getiremedik" dediğini duyduktan sonra gerçekten çok üzüldüm. Saha içinde yaptığı yanlışları olabilir, en sert eleştirileri belki de ben yaparım ama bundan sonra hocamızın beyefendiliğine ve iyi niyetine kimse laf etmesin lütfen.

Yorucu bir Büyükada gezisi ardından, hava alanından ayrılıp evlerimize vardığımızda saat sabah 08.30'u buluyordu. Ama söyleyebileceğim tek şey, böyle bir takım için her türlü fedakarlık yapılır.

Kadın Basketbolu'nda Türkiye Ligi, sadece iyi yabancıların oynadığı bir lig olarak görülmeyecek artık. Bunu başaran bu muhteşem ekibe tekrar çok teşekkür ediyorum, hep söylediğimiz gibi;

TÜRKİYE SİZİNLE GURUR DUYUYOR.
 
İlk beşe girme parolasıyla gidilen Polonya’dan beklentilerin çok üstünde bir başarıyla dönüyoruz. “İkincilik de güzel” kalıbının çok ötesinde çığır açan bir derece alındı Avrupa Şampiyonası’nda. 1950’li yıllardan beri kadın basketbolu oynanan ülkemiz, hiç Dünya Şampiyonası ve Olimpiyat’a katılamamışken, Avrupa Şampiyonası’nda da 4. tecrübesiydi. Avrupa Şampiyonalarında en iyi derecesini 2005’te kendi evinde 8. olarak alan Türkiye, bu gerçekler göz önüne alındığında çok büyük bir başarıya imza attı.

İlk grup aşaması pek keyif verici olmasa da farklı bir kimlikle geldik ikinci gruba. Yeni gruptaki ilk Çek Cumhuriyeti maçı, her şeyi doğru yaptığımız ama çok şanssızca kaybettiğimiz bir maçtı. Bu kalp kıran mağlubiyetten sonra üst üste 4 galibiyet alabilmek hiç de kolay değildi aslın. Fakat burada staff’ın hakkını vermek lazım, gerçekten çok iyi hazırladılar ve ayağa kaldırdılar takımı. Doğru isimler üzerine kurulan kadroyla harika bir kimya yakalandı ve hemen her oyuncudan maksimum katkı alındı. Polonya’ya giderken böyle bir baskın özelliğimiz olduğunun farkında değildik ama bütün Avrupa’ya gösterdik ki; Türkler disiplinli savunma yapar, baskılı savunmaları rakibi hataya zorlar, ‘size’ dezavantajını çok koşarak ve hareket ederek kapatır, hücumlarda da dış atışları ve ikili oyunları başarı ile sonuçlandırır. Herhalde FIBA bir savunma beşi seçse, Potanın Perileri’nden en az 4 isimi o takıma yazardı. Kapatılabilecek tüm dezavantajlarını, kendilerinde bol olan; yürek-enerji-emek üçgeni ile tamamladılar.

Bu ‘Gümüş Madalya’nın çok şeyi değiştireceğini düşünüyor ve umut ediyorum. Potanın Perileri yaptıkları spora ilgi çekmeyi başardılar. Birçok genç kızın kendi yollarını izlemesine yardımcı olabilir bu başarı, tabii devamlılık da kazanırsa. Diğer liglerdeki yerli kalitesi göz önüne alındığında kulağa afaki bir söylem olarak gelen “Avrupa’nın en iyi ligi” söylemini doğruladılar. Dünyanın en iyi oyuncularının transfer edildiği TKBL artık yerli kalitesiyle de Avrupa’nın en iyi iki liginden biri durumunda. Tabii ki kulüp takımlarının Avrupa’daki üst düzey hedeflerini de gerçekçi bir hale getirdiler, yerli oyuncularının belli bir seviyede olmadığı bir takımın Euroleague’de Final-Four yapması, şampiyon olması çok zordu, bunu İspanyol ve Rus takımlarında görüyorduk. Artık Türk kızlarının da onlardan bir eksiği olmadığına inanıyoruz. Diana Taurasi, Sylvia Fowles, Penny Taylor gibi yıldızlarla harmanlanacak kulüp kadroları Milli Takım’ın çıktığı seviyeyi kulüplerde de sürdüreceğine inancımız tam. Ayrıca 2014’te ülkemizde yapılacak Dünya Şampiyonası öncesi böyle bir başarıya çok ihtiyacımız olduğu çok açıktı, artık herkes bu ülkede zevkli bir mücadelenin daha olduğunun ve bu kızların sahaya çok büyük emek koyduğunun farkında.

2014 göz önüne alındığında, şimdiki rotasyonun iki önemli parçası Tuğba ve Nevriye (Polonya’da olamasa da her zaman önemli bir silahımız olan Esmeral) 34 yaşında olacaklar. Kadrodaki en genç oyuncu 23 yaşındaki Bahar Çağlar, o da 3 yıldır üst düzey olduğu için artık “Genç Bahar” gözüyle bakılmıyor. Perilerin tek yeni yüzü Seda Erdoğan’dı Polonya’da. Bazı gerçeklerle yüzleşip artık yeni isimleri Milli Takım’a hazırlamamız gerekiyor. Tabii daha iyisini yapmak için en az Nevriye kadar oynayacak isimleri tespit etmemiz ve onlara güven sağlamamız gerekiyor. Ki işimiz hiç kolay değil. Nevlin de takımın en iyi oyuncularından biriydi, şu anda ondan hiçbir şikayetimiz yok ama daha atletik, daha iyi ribaundcı ve daha sert bir uzun devşirmemiz hedeflerimiz için daha çok yarar sağlayabilir diye düşünüyorum. Polonya kadrosundaki ve Milli Takım havuzundaki oyuncuların çoğunun oynayabilecekleri takımları tercih etmeleri, kulüp takımlarının daha az para harcamak için Avrupa haklarını pas geçmemeleri de önemli maç tecrübeleri açısından. Bunun için de tüm kulüplerin ve koçların ve de oyuncuların fedakarlık yapması gerekiyor. –Kesinlikle sadece maddi manada söylemiyorum- Bugün 1 alacağıma 2 alayım derken, yarın alınabilecek 4’ten vazgeçiyoruz kimi zaman hem kulüp olarak hem de bireysel oyuncu bazında ve de dolayısıyla Milli Takım’da.

Daha önce de demiştim, Potanın Perileri bizim hayallerimize sığdıramadığımız yere geldiler. Bazen farklı geriye düştüler, isyan ettiler. Büyük Britanya maçından sonra belki biz de isyan ettik, onlar ispat ettiler. Belarus zor dedik, yendiler. Karadağ daha zor gözüktü, yine yendiler. Fransa imkansız dedik, bir daha yendiler. Kadroya tek tek teşekkür etmek istiyorum: Tuğba Palazoğlu, Seda Erdoğan, Birsel Vardarlı, Nilay Kartaltepe, Kristen Nevlin, Gülşah Akkaya, Işıl Alben, Nevriye Yılmaz, Naile İvegin, Yasemin Horasan, Şaziye İvegin ve Bahar Çağlar. Tabii onların yanında geçen yaz bu takımın Avrupa Şampiyonası’na katılması için grup aşamalarında emek harcayan Esmeral Tunçluer, Mehtap Gezer, Melek Bilge, Kübra Siyahdemir, Ceyda Kozluca, Gizem Yavuz, Tuğçe Canıtez, Gökçe Doğan, Bahar Yapar ve Yasemen Saylar’a. Ceyhun Yıldızoğlu yönetimindeki kenar yönetimine, yardımcı koçlar Erman Okerman ve Ömer Petorak’a. Menajer Canan Erdoğan’a ve Milli Takım Sorumlusu Jülide Sonat’a. Bu takımda emeği olan herkese sonsuz teşekkürler. Ve tabiî ki unutmadık Cem Akdağ ve bir önceki menajerimiz –ayağının uğuruna inandığımız- Mihriban Oğuz’un da çok büyük emeği var, onlara da teşekkürler. Bu kadar da değil bu takımın ilk koçu Fehmi Sadıkoğlu’ndan, Kaptan-ı Derya’ya. Çelenler’den, Seraplar’a, Aylinler’e; Ay-Yıldızlı formaya ter akıtan herkesin zaferi bu. Kadın basketbolunun zirve yaptığı bugünler, saydığımız ve sayamadığımız tüm emekçilerinin en mutlu günleri. Hepsine canı gönülden teşekkürler.
 
Sayı Kraliçeliği
1-Iva Peravanovic (Karadağ) 16.4
2-Ewalina Kobryn (Polonya) 14,7
3-Elina Babkina (Letonya) 14,4

Ribaunt Kraliçeliği
1-Zane Tamane(Letonya) 9.1
2-Maria Stepanova (Rusya) 8.9
3-Yelena Leuchanka (Beyaz Rusya) 8.2

Asist Kraliçeliği
1-Elina Babkina(Letonya) 4.2
2-Veronika Bortelova (Çek Cumhuriyeti) 4.1
3-Birsel Vardarlı(Türkiye) 4

Top Çalma
1-Laia Palau (İspanya) 2.7
2-Sancho Lyttle (İspanya) 2.5
3-Sandra Linkeviciene (Litvanya) 2.4

En iyi Beş
Elena Danilochkina (Rusya)
Sandra Mandir (Hırvatistan)
Eva Viteckova (Çek Cumhuriyeti)
Nevriye Yılmaz (Türkiye)
Maria Stepanova (Rusya)
 
Biraz geç oldu, ben bir şeyler yazdım sanıyordum ama yazmamışım. Hepsine tek tek teşekkürler, helal olsun, bu büyük başarı için. Işıl'ından Birsel'ine, Nevriye'sinden, Şaziye'sine...

Birsel için ayrıca bir şeyler söylemek istiyorum ama zorlanıyorum. Hayran bıraktı kendine...
 
Periler için Reinada gece düzenlenmiş. Kaptana elbise yakışmış.

14.3D80

19.2CEA

45.4536

36.44AC
 
Avrupa ikincisi olan Potanın Perileri, dönüş yolculuğunda uçağı bu sloganla inletti...

Avrupa Şampiyonası finalinde Rusya’ya kaybederek 2. olan Potanın Perileri dün sabah saatlerinde Türkiye’ye döndü. Polonya’nın Lodz kentinden sabaha karşı havalanan Millilerin uçakta keyiflerine diyecek yoktu. Hatta herkesin uyuduğu bir anda oyuncuların hep birlikte söyledikleri, ‘Param yok, pulum yok, malım mülküm olmasın ziyanı yok’ şarkısına federasyon yetkilileri müdahale ederek kestirdiler. Bu hareket geçen sene erkek takımına verilen toplam 28.5 milyon TL’lik ödül tarifesinden kendilerine de uygulanmasını istemeleri olarak algılandı. Milliler başarılarının karşılığı olarak toplam 1800 Cumhuriyet altını alacak.

BU arada uçakta VATAN’a konuşan antrenör Ceyhun Yıldızoğlu asla kafada maçı kaybetmiş gibi sahaya çıkmadıklarının altını çizerek, “Ruslar çok iyilerdi” dedi. Oyunculardan Işıl ise “Bir ara baktım benim boyum neredeyse rakibin beline geliyordu” diyerek durumu özetledi.

HEDEF  OLİMPİYAT

A Milli Kadın Basketbol Milli Takımı şimdi gelecek yıl yapılacak 2012 Londra Olimpiyatları’na katılacak ilk Türk takımı olabilmek için düzenlenecek elemelere aynı büyük hırsla hazırlanacak.

Kulüplerinden yılda 200 ile 600 bin TL arasında kazanan Milliler, erkek takımının prim tarifesinden kendilerine de talep etti.
 
Yani şimdi bunları yazmak istemezdim ama dayanamayacağım. Milli duygular falan diyoruz da ABD'li oyuncular vatanlarını bizimkilerden daha fazla seviyor diye düşünmeye başladım. Geçen yıl Dünya Şampiyonu olan ABD Erkek Basketbol Milli Takımı'na 50 biner dolar dağıtılmış. Bizimkilere o parayı versen hepsinin ayrı bi sakatlığı çıkar. Çok sinir oluyorum hem vatan millet sevgisi edebiyatı yapıp hem de askari ücretin 700 lira civarında olduğu bir ülkede bu kadar pirim istemelerine. Bu primi istiyorsan vatan millet edebiyatı yapmayacaksın.
 
Olimpiyata; Son Dünya Şampiyonu Amerika, Avrupa Şampiyonu Rusya, Amerika Şampiyonu Brezilya, Asya Şampiyonu Çin, Afrika Şampiyonu Angola, Okyanusya Şampiyonu Avustralya ve Ev Sahibi Büyük Britanya direk olarak katılacaklar.

Biz ise Fransa, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Arjantin, Kanada, Küba, Kore, Japonya, Mali, Senegal ve Yeni Zelanda ile ön eleme oynayacağız. Bu 12 takımdan 5'i Olimpiyatta olacaklar.

Eleme maçları 25 Haziran-1 Temmuz 2012 tarihlerinde oynanacak
 
Olimpiyata; Son Dünya Şampiyonu Amerika, Avrupa Şampiyonu Rusya, Amerika Şampiyonu Brezilya, Asya Şampiyonu Çin, Afrika Şampiyonu Angola, Okyanusya Şampiyonu Avustralya ve Ev Sahibi Büyük Britanya direk olarak katılacaklar.

Biz ise Fransa, Çek Cumhuriyet, Hırvatistan, Arjantin, Kanada, Küba, Kore, Japonya, Mali, Senegal ve Yeni Zelanda ile ön eleme oynayacağız. Bu 12 takımdan 5'i Olimpiyatta olacaklar.

Eleme maçları 25 Haziran-1 Temmuz 2012 tarihlerinde oynanacak

Eleme maçları oyanayacak takımların çoğunda bayan basketbolu olduğundan bile şüpheliyim :) Rahat gitmemiz lazım demek istiyorum yani olimpiyatlara..
 

Üst