Savas Karadag Yazıları

Zaragoza maçı özelinde değerlendirdiğimizde ortada tabii ki başarılı bir tablo mevcut. Bu forumu takip eden veyahut kalbinde Galatasaray basketbol sevgisini taşıyan herhangi birinin şu şkordan zevk almadığını düşünmek saçmalık olur. Ancak diğer taraftan daha 4 gün önce lokal ligin sonuncusuna kaybetti bu takım. Üstelik kadro kalitesi açısından kendisinden çok gerideki takımlara karşı 3. kritik deplasman mağlubiyetiydi bu son dönemde aldığı.

Bu iki farklı tablonun mutlaka sebepleri olmalı. Süreci eleştirmeyi tercih eden insanların iki adet gerekçesi var, birincisi konsantrasyon eksikliği, diğeri ise dar rotasyon sebebiyle oyuncuların maç seçmesi. 3 tane iddiasını sürdüren Eurolig ve üst düzey Eurocup takımı bulunduran bir ligde, playoff için ev sahibi avantajı yakalamanın önemi noktasında da herkes hemfikirdir sanırım.

Oynadığı her dakikanın hakkını vermeye çalışan Şafak, yazın milli formasıyla yaşıtlarının çok üstünde rebound performansı ortaya koyan Ege, sezon başında hocanın kendi transfer ettiği İzzet gibi isimler 35 farka ulaşılan ve dar uzun rotasyonuna sahip olduğun bir maçta dahi kendisini takımın parçası hissedemiyorsa, işlerin yolunda gitmediği kolay deplasmanlarda da alternatifiniz kalmıyor maalesef.

Bu durumdan rahatsızlığı olan insanları 'mızmızlık' ile suçlamak, eskiden Gsbasket'in adeti değildi, maalesef değişimden burası da nasibini alıyor. Yoksa kulübün en kötü dönemlerini burada paylaşan insanların, böyle bir vizyona sahip Özbek yönetimi işbaşındayken, Ataman giderse düşünülecek alternatiflerin hangi seviyede olacağına dair bir korku yaşadıklarından da eminim.

Dolayısıyla tek amaç, hocayla beraber zaferlere koşarken, yapıcı eleştiriler ile yol gösterici olmak.
Herkesin taraftar tanımı ve profili ayrı olabilir, ama yöntemi farklı olana saygı göstermek de zaruriyettir,
Galatasaraylılık bunu gerektirir.
Yürüyedurun..
 
Size çok önemli bir sır vereceğim, gsbasket sitesinde sürekli dar rotasyondan yakınan herkes, ki onlara ben de dahilim, bunların hepsi İzzet Türkyılmaz fanboyu, boş zamanlarında da Ege Arar'a dileniyorlar, yatak odalarında kocaman Şafak Edge posterleri asılı, kurdukları gizli bir paralel örgütle de bu isimlere tapınıyorlar.

Yoksa takımın 30 yaş artı dar rotasyonunun her deplasmanda maçın sonunu getirememesi, hiçbir savunmada ellerin düzgün kalkmaması ile konunun ilgisi yok, sahada çok sevdikleri İzzet'i göremeyince bu agresiflikleri, üstelik altın gününe girermiş gibi birleşerek aldıkları böyle bir oyuncuyu koçun hor görmesi üzüyor onları, halbuki Galatasaray falan teferruat.

Ulan, basketbolda Avrupa Kupaları eylül ayında başladı, o zamandan beri oynadığı 11 maçı kaybetti Sassari, bugün siftah yaptı bu adamlar, Esenler'de sessiz bir günde dua eden esnaf gibi, aylar sonra, üstelik kağıt üstünde organizasyonun şampiyonluk adaylarından birine karşı, yaklaşık 4 ay bekledikten sonra.
Ancak merak etmeyin, yine de savunabildiğiniz Telekom mağlubiyetinden daha utanç verici değil.

Bize hayat gibi Galatasaray,
Size McCollum gibi olabilir, eşeğini sağlam kazığa bağlamadan çayıra salıp sonra başına gelenlerden yakınmayı seviyor olabilirsiniz,
Lakin yine de siz sarı ile kırmızı armayı, karşıdan karşıya geçerken bile doğru kararı vereceği şüpheli bir adama bırakmayın lütfen, hele ki ölüm kalım anlarında.

Objektif olmak zorunda değilim, futbol takımından daha hallice bile olmayan bir basketbol takımına 'benzer' şey ile imtihan ediliyoruz,
Haydı iç sahadaki ilk maçtan sonra imparator diye bağırmaya,
Tribüne koşarken de, yanında patronu Harun Erdenay'ı getirmeyi unutmasın ama..

Böyle Galatasaray olmaz,
Bize masal anlatmayın..
 
Bu yazı 2008 yılında yazıldı, salonun inşaatına şimdi başlansa bizim o parkeye adım atmamızla beraber yazının üzerinden en az 10 sene geçmiş olur. Ancak yine de bugün Dursun Özbek'in açıklamalarını dinlerken, bu yazıyı yazdığım zamanki heyecanın aynısını hissettim.
Başkanın bir çok başarısız icraatı, salon konusunda da ümitvar olmamızın önünde engel, lakin bu işin altından kalkabilirse eğer, geri kalan karnesinden bağımsız, kendisini bir ömür şükranla anarım.
Zira inanıyorum ki, Galatasaray amatör branşlarının geleceği o salonun gölgesinde var olacaktır.
Umutlandırıp utandırmayın!


14 yaşında bir yürek düşünün, içine sığdırması gereken bir çok derde sahip, öncelikleri arasında dersleri, okul hayatı olması gerektiği küçük yaşlarda kendisine oğretilmeye başlanan, bir yandan yavaş yavaş içine girilmeye başlanan gönül işleri ve daha niceleri.

Bir önceki yazımda özeleştiri kavramından bahsetmiştim, 'Galatasaray için ben ne yaptım bu sezon' sorusuyla başlanabilecek bir özeleştiri süreci; buna müteakip daha önceki yazılarımda da değindiğim Galatasaray'imizi daha iyi yerlere getirebilme gayreti dahilinde, Gsbasket ailesini de kuruluş amacına yakınlaştıracak fikriyat üretimleri.

Farkettiğiniz gibi birbirinden kopuk iki giriş cümlesi, sebebine gelince;
Bildiğiniz üzere bizimki gibi sitelerde, yazılan yazıların altına imza atma yetkisi tanınmıştır, kelimelere hakimiyet kurma suretiyle, bazısı aşkını ifade eder oraya, bazısı o anki sıkıntısını, yeri gelir gelecekteki hedefler konu olur bu yazılara, ya da çeşitli sitemler, orası bize aittir, kişisel düşün dünyamızın dışa vurumu olarak.

İşte bu noktada hayatın tam da eşiğinde 14 yaşında bir çocuğun haykırış cümlesi cezbediyor beni, 10 gündür her girdiğimde sitemize, yazabilecek bambaşka, kocaman bir dünyası olmasına rağmen, kendisine ayrılan alanı bile işgal edecek kadar içinde yer etmiş bir dileği paylaştığı kelimeleri, çok kısa ve net sözcüklerle; ASLANTEPE'YE SALON İSTİYORUZ!!

Bu cümle alalade bir araya getirilmiş kelimelerinden toplamından çok daha özel bir anlam ifade etmekte, içi alabildiğine dolu, mantıklı temellere dayanan, ve 14 yaşındaki bir arkadaşımızın ağzından çıkması geleceğimizin doğru ellerde olduğunun en güzel kanıtı.

Sevgi gibi yaradılışa da anlam katmanın yolu üretmek ve emekten geçiyor. Bize düşen de Galatasaray basketbolunu bir sonraki aşamaya taşıyacak fikirler üretmek, futbolda zaten marka haline gelmiş kulübümüzü basketbolda da Avrupa sınırları içerisinde yeri geldiğinde saygı duyulan, yeri geldiğinde ise korkulan bir marka haline getirmek için gerekli fikir teatisiini sağlayarak altyapı çalışmalarına yardımcı olmaktır. Zira bilmekteyim ki, yaratacağımız sinerjiyle beraber ortaya çıkacak geri bildirimler hem şubeye faydalı olacak hem de Galatasaray için ortaya emek koymanın derin hazzını bizlere yaşatacaktır.

Bu noktada, benim bunları düşünmeme sebep olan yazının asıl amacına dönmek niyetindeyim, gecenin bu vakti oturup bana Avrupa'daki ihtişamlı salonları inceleten o basit ama güzel isyan cümlesine; ASLANTEPE'YE SALON ISTIYORUZ!!

Çünkü bu isyan aslında bahsettiğim fikir üretiminden de, sinerjiden de, hatta seneye kazanacağımız Uleb Cup'tan bile daha önemli Galatasaray için, çünkü bu bizim geleceğimiz. Geç olmadan adımları atılması gereken, içeride dışarıda her maçta yetkililere hatırlatılacak ve hatta dayatılacak, o güne kadar belki de tüm Gsbasket ailesinin imza kısmının tek yürek haline geleceği, gerekirse bir kampanya başlatılarak masrafının bile paylaşılması suretiyle, başarıya ulaşılabilecek bir hedef.

Biliyorum ki Gsbasket çok büyük işler başardı daha önce, daha da iyilerini yapacak ileride, lakin kanaatimce sıra en kutsal görevde, Galatasaray ismini, Zalgiris'in, Pana'nın, Maccabi'nin isimlerinin yanına taşıyacak, olmazsa olmazımız salonumuzda.

Hep beraber haykırmalıyız biz şimdi, 14 yaşındaki yüreklerimizle, çığ gibi büyümeliyiz bu isteğimizle, taşmalıyız bendimizden ve bu isi başarmalıyız;
ASLANTEPE'YE SALON ISTIYORUZ!!
 
"Çünkü sen canıma yoldaş oldun."
Salona doğru yürüyorum, yanımdan beyaz bir otobüs geçti, kafamı kaldırdım Ergin Ataman, en önde oturuyor, önce üzerimdeki Galatasaray armasını gördü, sonra da beni, İspanya'dan güzel bir enstantaneydi. Giydiğim o Galatasaray montunu da Alicante'den almıştım zaten, bir Nike mağazasından, Önder Çiçekoğu ile beraber.
Aynı Önder, ben bu deplasman için Zaragoza'da olduğum saatlerde dedesine veda ediyordu Trabzon'da. Benim dedem Önder'i çok severdi, onun dedesi de beni çok sevsin isterdim, tanışmak kısmet olmadı maalesef, fakat böyle güzel bir adamı armağan etmiş ya bize, mekanı cennet olsun derken ki yakaladığım içtenlik aynı Galatasaray sevgim gibi.

Çok az şey var, uzağa giderken yanında götürebildiğin, 2008'den beri bir Galatasaray bir de onun kazandırdığı dostlar, dolayısıyla kişisel olarak böylesine anlamlı bir gecede Galatasaray büyük fark yemiş, kızsak bağırsak neye yarar. Maç öncesi Galatasaraylı olduğumu gören İspanyollardan aldığım güzel tepkiler, salonun çevresinde volta atarken mırıldandığım besteler, daha birini yaşamadan sonraki için yapılan planlar, önce çeyrek sonra yarı finalde kıta Avrupa'sında Galatasaray basketbolunun peşinde koşmalar, hayaline doğru uçar adım, taşımak istercesine en tepeye, varoluş felsefemize en yakın yere, alabildiğine sarı, alabildiğine kırmızı.

Zaragoza antetli bir zarfın üstünde ismime ayrılmış iki davetiyeyi takdim ettiğinde İspanyol görevli, gözümün önünden öyle keyifle akıp gitti ki, Ayhan Şahenk başlangıcımız, Abdi İpekçi günlerimiz, Nevizade zirvelerimiz, beraber sevişimiz, beraber koşuşumuz. Ne vermeye çalıştıysak Galatasaray'a hep misliyle döndürdü bize karma ile işbirliğindeki o kutsal arma. En tabii bundan sonrası için de daha makbul bir motivasyon yok, peşinde, yanında, arkasında, inadına.

Negatif bir yaklaşım, bize güzel dönüşler sağlamayacak maalesef son hafta öncesi. O sebep İpekçi'yi yine cehennem yapıp, Sassari'yi evine yollayıp, çeyrek final öncesi İzmir seyahatinin hazırlıklarına başlamak lazım. Bu hikaye, bu Eurocup serüveni pir-u pak değil malum, lakin inerek kalkarak, Avrupa'daki ilk kupa hedefine doğru, yolumuza omuz verecek, güç katacak bizden başka da merci yok. Mutlaka ki yine Dorsey üzerine oynanacak, yine dar rotasyon bazen sos verecek, yine bazı maçlar deplasmanda ikinci çeyrekten kaybedilecek, amma velakin yollar taşlı dikenli olsa da, başı dik, yüreği mağrur bir Galatasaray o kupaya doğru koşar adım yürüyecek. Zira ne kadar övünsek az hem İzmir, hem Münih deplasman sayılmaz.

Ruhun şad olsun dede Çiçekoğlu,
başın sağolsun dost Çiçekoğlu,

Yürüyedur be Galatasaray,
şu hayatta hangi dalımız var başka tutunacak..
 
GALATASARAY TURK TELEKOM
Bu iddia yillardir konusulur, hatta Galatasaray basketbolunu takip edenler icin bir nevi baharin gelisine isarettir tekrar alevlenen soylentiler, fakat sube hicbir zaman muktedir insanlarin elinde olmadigindan sadece spekulasyon olarak kalir bu durum.

Gelecek sezonun ise bir farki var, an itibariyle ligin bitmesine sadece 8 hafta kaldi ve Turk Telekom basketbol takimi ligin son sirasina demir atmis durumda. fiksturlerinin de zorlugunu goz onune alirsak kendilerini gelecek yil 2. ligde bulmalari bir hayli yuksek ihtimal.

Halbuki Avea ile birlesen, dunya devi Huawei ile stratejik isbirligi anlasmasi imzalayan Turk Telekom firmasi icin bu durum kabul edilemez. Uzun yillardir Turk basketboluna yatirdiklari devasa butcelere ragmen birakalim kupa kazanmayi ust siralari dahi zorlayamadilar. Daha da onemlisi belli araliklarla salona gelen Ankaragucu tribunu haric belli bir basketbolsever kitlesi de yaratamadilar. Yani hep sportif hem de sosyal sorumluluk misyonu anlaminda hedef tutturulamadi.

Bugun Dogus grubunun gelecek sezon icin Fenerbahce ile isim sponsorlugu konusunda anlastiginin haberleri dustu gundeme. Yillardir el altindan verilen destek artik resmi kanallar araciligiyla kulube ve subeye arttirilacak. Ulker birlesmesi ile Eurolig A lisansini elde eden Fenerbahce, artik ligin en buyuk sponsoru ile de gucunu birlestirerek hem butcesini hem de lobisini en zirveye dogru tasiyacak.

Bu noktada, daha once futbolda Turk Telekom ile yuksek meblagli bir isim hakki anlasmasi imzalayan, Huawei ile ise kisa sureli bir forma sponsorluguna giden Galatasaray icin iletisim kanallari bir hayli acik. Turk Telekom Arena’nin hemen yanibasina yapilacak salonun isim hakkinin da dahil edilebilecegi iyi hazirlanmis bir kontrat ile iki buyuk marka icin de kazan-kazan durumu yaratilabilir.

Tabii ki, bizim yonetimin boyle bir stratejik akil ortaya koyabilmesini beklemek romantik bir hayalperestlik olur. Subenin bu sezon cikacagi en onemli maclardan birisinin oldugu gun, ‘Gelecek sezon butceyi daha da kismak istiyoruz’ diyen bir baskanin yonettigi kurul bu vizyonu sekillendiremez. Lakin buyuk Galatasaray taraftari yaratacagi kamuoyu ile beraber Turk Telekom yetkililerinin kulagina su kacirmak yontemiyle akillari celebilir belki.

Farkindayim ki, bu trajikomik durum amator subelerin gelecegine dair hepimizin icini karartiyor, lakin yollarin tasli ve dikenli oldugu hem Eurocup hem de lokal ligde sampiyonluga yuruyen bu takim, icimizdeki kifayetsiz muhterislere ragmen, yanlarinda bizlerin destegini ve gelecek ongorulerini hissederse kosar adim ilerleyecektir zaferlere.


Bundan baska Galatasaray yok.
yuruyedurun!
 
Cok zaman gecti uzerinden, Onder Cicekoglu son idmanina goturmustu kadin takiminin final maci oncesinde, Ingiltere'de yasiyordum o zaman. Kadin basketbolu yabanciydi bana, ancak Avrupa'da kupaya giden bir Galatasaray basketbol takimini kaciramazdim. Egitim sonrasi Turkiye'ye temelli donus kararimda o kupanin payi buyuktur. Ayhan Sahenk o gece oylesine doluydu ki, ne zaman donse yurek o ana, yavasliyor alabildigine zaman, Istanbul'un herhangi bir yerinde kirmizi cehennem. O takim daha sonra hedef kucultmedi, 2 numarali kupayla yetinmedi, akabinde yarisabilecekleri en yuksek kulvar olan 1. kupayi da getirdiler muzemize, hem de ezeli rakibin elinden.

Nedense benzer bir senaryonun erkek takiminin da basindan gececegi hissiyati var ben de. Aynen kadin basketbolunda oldugu gibi uzunca yillardir muazzam butcelerle eurolig oynayan fakat o zirveye bir turlu ulasamayan fenerbahce erkek takimi da bizden once gormeyecek kupayi, kita basketbolunun o sihirli tepesini. Once Eurocup, sene 2016, sonra gozumuzu dikecegimiz yer belli, zaten kirmizinin ihtisami doymak bilmeyen kupa acliginda sakli.

Kapansin sana gelen yollar, istikrarsizlassin hem sehir hem vatan, surlarin delikleri bize kaybedilen savaslari hatirlatsin, fakat biz sana inat, kadere inat, o yola inat yuruyeduralim. En son Ipekci'de kupa kaldirdigimizda zor gunlerden geciyordu ulke, 2013 haziran, 20 kusur yil bekledikten sonra gelen sampiyonlugun hakki verilememisti. Simdi bir benzeri Eurocup icin de gecerli, umutsuzlugun da besledigi bir mutsuzluk hali sinmisken sehri Istanbul'un ustune, Avrupa'dan gelecek bir kupa, fakat daha da onemlisi, o kupaya dogru kosar adim yurunecek yol, Topkapi minubuslerini geride birakacak kaplumbaga tadinda, sinmemis bir kalabalikla, arada gozleri dolduran anilarla, ah ulan Galatasaray!

Eurocup bizi yazmis Kanarya zaferi ustu, Avrupa'nin buyuk markasi donuyor demis, ancak bilmiyorlar ki, bir kez fethe basladi mi aslan, niyetlendi mi silmeye supurmeye, gozunu kupa burumuscesine, hirsli, kararli, ac, ''keske uyandirmasaydik'' demek icin gec kalmis olacaklar belki de. Cok bekledik cok, koca camianin kurulus kodlarinin disinda, varolusuna hizmet edememis olmanin utanciyla, kupasiz gecirdigi senelerin eksikligiyle, buruk, kizgin hatirlanmali o gunler. Fakat ayni vesileyle, kurumsal tarihiyle de barisacak Galatasaray basketbolu, kendini gerceklestirmenin vakur avuntusuyla.

Daha zirve yapacagiz Istiklal'de, Nevizade'de, Avrupa sampiyonlugu kutlayacagiz Galatasaray'la, biraz sari bir kirmiziyla, yuregimizin en derinlerinde, bazen hep birlikte bazen yalniz sarkilar soyleyecegiz o gece, Galatasaray diye bagiracagiz, bu sene sensin sampiyon!

Teker teker geciyoruz turlari,
kaldi uc,
yuruyedurun;
Galatasaray ulan!
 
Micov'un yaptigi blok Gran Canaria oyuncusuna degil, Galatasaray basketbolunu kucultebilecegini dusunen capsiz bir baskana atilan tokatti.
Ezeli rakibi ikinci defa ust uste Final Four'a kalirken, hem de son sampiyonu supurerek bunu basariyorken, kendi takviminin en onemli maclarindan biri oncesi, ''seneye butce kucultecegiz'' diyen bir ismi o koltuga oturtan Galatasaray Genel Kurul'u gaflet ve dalalet icerisindedir.

Basarisiz olunur, basarisizlik ihtimalini her birimiz gunluk hayatimizda, ailevi iliskilerimizde, kariyer tercihlerimizde yasayabiliriz, dolayisiyla bir kulup yonetmeye talip olan kisi de basarisiz olabilir, basarisizlik mumkundur, fakat vizyonsuzluk degil, hele ki Galatasaray'da!
''Ben beceriksizim, verdigim sozlerin hic birini tutamiyorum, koca Galatasaray'in en pahali markasina sponsor diye ancak Dumankaya'yi bulabildim'' diyemeyen bir zat, tabii ki ''amator subeler uzerimize yuk'' diyecek.

Tekerlekli sandalye takimi yillar sonra ilk defa sampiyonlugu kaybederken, kadin takimi en son ne zaman oldugu unutulan sekilde lokal lige ceyrek finalde veda ederken, futbol takimi Allah'a emanetken, bu capsiz ve ekibi Galatasaray basketbolunun gercek sevdalilarini erkek takiminin final macinda Abdi Ipekci'den mahrum etti ya, insan eskiyaligin bile bir hukuku oldugu su dunyada, akil sir erdiremiyor, neyin zulmudur bunlar diye.
Galatasaray markasini ele gune rezil edecegim diye tutturan Dursun maca gidecek, gercek ultraslanlarin yasadigi bir Balkan ulkesinde yoneticilik yapsa bir daha sehre giremeyecek olan Cengiz maca gidecek, fakat gercek arma sevdalisi orada olamayacak, Allah'in adaleti gecikir ama asla sasmaz!

Litvanya'da eski bir hostelde izledim Canaria macini, net de zayifti, basketbolu seven mekan sahibi ayri bir networkun sifresini verdi de, Micov o blogu 'ele gune' karsi koydugunda gozlerimin dolmasi onurunu yasadim. Final gorunce Galatasaray, elalem kirmiziya boyanirmis ya, benim de icimi kapladi bir heyecan, haydi Turkiye'ye diye. Lakin kisisel sebeplerden, sezon basladigindan beri gidemedim sehri Istanbul'a, dolayisiyla Ipekci'ye. O bilet bir sekilde bulunurdu tabii, fakat yakistiramadim kendime, o evin sezonluk sahiplerine, sene boyu kahrini ceken arma sevdalilarina bunu yapmayi.

Galatasaray erkek basketbolu ilk Avrupa kupasini kaldirirken bile isliklanmayi hakediyor Dursun, cunku o sadece basarisiz degil, o Galatasaray'i kucultmek istiyor, fakat gucu yetmez, yetmeyecek. Liselerinin tavani yuzunden belki goremiyorlar ama, Galatasaray taa burdan arsa kadar, ufuk cizgisi onun icin ancak kirmizidan dogar, onunla yasar. Bilsin ki, dunyanin farkli noktalarinda 'ona ragmen' gelecek bir kupayi kutlayacak milyonlarca Galatasarayli var!

Buralar karanlikti bir zamanlar, ellerimizde sari kirmizi atkilar, karanligin garabetinden gorunmezken hem de o guzelim atkilar, direndik inadina, israrla, gururla. Karda da yuruduk Ipekci'ye, kista da, hesapsiz, kitapsiz, beklentisiz. Ne final biletleri dusledik, ne de kupa seromonileri. Cunku biz bizi cok sevdik. Simdi bitsin de finalleri, playoff'lar geldiginde ceyrek finalde yine 3000 kisi olsun Galatasaray'in gercek cocuklari.

Kizginiz yahu, Galatasaray Avrupa'da finalde ve bizler gururumuzun yanina yaklasamasa bile yine de ayni cumleye yakismayan bir kizginligin icindeyiz.
Dogacak baska gunesler, sariyla kirmizi dans edecek gokyuzunde, Ipekci yine bizim olacak o gunlerin sabahinda, ama once su 'final' var.

Tanri bizim almamizi istiyor, cunku 'we are the best Galatasaray'.
Yuruyedurun,
Galatasaray ulan!
 
Toplumsal olaylarin saglikli bir sekilde incelenebilmesi icin kuraldir, 20 yil gecmesi beklenir, tam olarak yarattigi etki anlasilabilsin, sebep oldugu degisiklikler sindirilsin diye. Spor gibi dinamik bir ortamda boyle bir luksumuz yok tabii, seneye yeni bir sezon baslayacak, baska kupalarin pesinden kosulacak, mucadele devam edecek, bu arma varoldugu surece pesindelik halimiz de her bir baslangicta yenilenecek, taa ki sonsuz kadar.

1481'den beri var olmak farkli bir sorumluluk gerektirir. Sportif anlamda yaristigin rakiplerin bir yana, temsil noktasinda kok saldigin topraklarin yuku de ustundedir, sinirlarin ote tarafina gecildigi andan itibaren 500 kusur yillik bir olgunluk ile beraber karakter koyman beklenir, zaten Galatasaray'in sportif faaliyetleri de bu amacla baslatilmis, ne mutlu ki defalarca sefer de bu guzel camia varolus sebebine layikiyla hizmet etmis, iki bayragi birden dalgalandirmayi basarabilmistir. Bizim neslin bir baska sansi ise bu sanli gunleri dunya gozuyle gorebilmesidir, bizden oncekilerin surekli hayalini kurdugu sekilde.

Turkiye'den ayrildigimda en buyuk firsat maliyetinin Galatasaray basketbolundan uzaklasmak oldugunu kabullenmistim. Onceki sezonlarin aksine bu sefer pek fazla yurda gelip Abdi Ipekci'ye kosma sansim da olmadi. Dolayisiyla final macinda da orada bir yerim olmadigina karar verdim kendi adima. Buna ragmen salona gidememek bir yana, maci bile zor izleyebildim. Sehirler arasi yolda 4g ile beraber, gozlerim parkede, fakat daha da fazla tribunu de hissetmeye calisarak yasadim Galatasaray'in Avrupa'daki ilk finalini. Hayiflanmak bir yana, sahitligin siniri olmaz ki armanin sevdasi yurege islenmisse dusturuyla, mutluluk gozyaslari icinde izledim kupayi kaldirirken o guzel kaptan.

Normal sartlarda boylesine ezber bozan basarilar, bir camiayi olusturan oyuncu grubu, koc, taraftar, yonetim vb. tum unsurlarin yarattigi birliktelik ve sinerji ile kazanilir. Galatasaray'in tarih sayfalarina altin harflerle kazinan basarisini daha da ozel kilan ise bu destani ''kendi yonetimine ragmen'' yazabilmis olmasidir. Zira takimin oynayacagi en onemli maclarin arifesinde dahi butce kismaktan bahsedebilen, sezon basinda verdigi hic bir sozu tutmayan, buna ragmen itinayla yalanlarini surdurmekten yuzu kizarmayan bir baskana, yani kulubun liderine ragmen bunu basarabilmek bence kupanin degerini bir kat daha arttirmaktadir. Vicdaniyla yollarini uzun zaman once ayirmamis herhangi bir insan evladi, sube tarihinin en buyuk basarisinin yasandigi anlarda dahi istifaya davet edilmesi durumununda ceketini alip kosar adim bulundugu yerden uzaklasacakken, kendisinin kupayi sahiplenmeye calismasi dahi, armamizi temsil eden oyuncu grubunun hangi sartlarda bu basariyi sagladigini anlayabilmek icin onemli bir veridir.

Bu bir son degil, ancak bir baslangic, Galatasaray basketbolu artik rustunu ispat etmistir. Dahili ve harici tum dusmanlarina ragmen bu arma artik sadece daha ileri gidebilir. Kadin basketbol takimimizin yaptigi gibi, 2 numarali kupayi ulkeye armagan ettikten sonra kitanin en buyuk kupasini da bu topraklara yine sari kirmizi bayragimizin golgesinde tasimak yeni ufkumuzdur. Maalesef halihazirdaki idareci grubuyla bunun imkansizligi ortadadir. Fakat inaniyorum ki, 600 yillik camia yakin zamanda kendisini yonetmeyi hak edecek misyon ve vizyona sahip ellere tekrar teslim edilecektir.

Son bir anekdot bazen ben dahil hakkini yedigimize inandigim koca,
2013 mayıs'ta Ergin Ataman'ı ağırlamıştık Nevizade'de, playoff öncesiydi, organizasyon bittiğinde yolcu ederken kendisini Cicek Pasajı girişinde "Bize lig şampiyonluğunu hediye edecek misiniz hocam" diye sorduğumda, "Bir gün Avrupa kupası getireceğim bu kulübe Savaş" şeklinde cevaplamıştı.
2007'de Galatasaray basketboluna gönül verip emek koymaya başladığımdan beri tek dileğim, yegane vizyonum bir gün Türkiye'ye bu sporu getiren yenilmez armada'nın, Ali Sami Bey'in hedef koyduğu çizgide 'bizden olmayanları yenerek' ulaşacağı o kupayı görmekti.

Bize bu sene bir daha o ligi hediye et de hocam, Atasehir hasetinden yansin,
daha fazlası da yok zaten, çok şükür, bin şükür; şen ola Cimbom, şen ola..
 
''Bir insan omrunu neye vermeli'' diye soruyor 2 temmuz 1993 gunu kaybettigimiz Hasret Gultekin. Sozler Zulfu Livaneli'ye ait olsa da, Hasret'in agzina oyle yakisiyor ki bu samimi, hatta biraz da naif soru, zira olum gogun yuzunde, yerin dibinde, soluk alisinda, basucunda.
Sevgi bunlarin hic birinde degil, sevgi icimizde..

Galatasaray, ilk sorunun cevabi olabilir. Hepimizde eksik bir taraf var gibi geliyor bana, hayatimizin bu kadar merkezine oturtabildigimiz bir somut varligi, paylasmaktan kacinmadan alabildigine elbirligiyle buyuterek, tum rasyonaliteyi koseye birakarak hem de, pek aciklanabilecek bir durum degil.
Cok kotu yonetiliyor Galatasaray, insanin babasi ailesini bu kadar yonetse o kutsal dahi gucten indirilecekken, biz tum bilesenleri ile aile belledigimiz Galatasaray somurulurken, orselenirken, tuketilirken elimiz ceplerimizde olan biteni izliyoruz.

Yemeginden yenmeyecek, sofrasina oturulmayacak, haram yiyen, post icin kurk icin ikrarindan donen insanlarin hizla cogaldigi bir ulkede, Galatasaray bundan tabii ki nasibini alacakti. Tum kalkinmanin insaat sektoru uzerinden gerceklestigi bir ortamda, sahip oldugu muazzam degerdeki gayrimenkullerin bu camiaya hem de boylesine bir kurtlar sofrasinda yar edilmesini beklemek ancak hayalperestlik olurdu. Yine de insan, en azindan bu gaspin dahi belirli bir nezaket cercevesinde yapilacagini umuyor.

Turkiye kana bulanmisken, sehri Istanbul'un Galatasaray ile beraber dunyaya acilan kapisi olan Ataturk Havalimani'nda 44 cani kaybetmisken, gundem tam bizim istedigimiz kivamda zihniyeti ile duyurulan bu anlasma, ancak ecdadi Hizir Pasa olanlara yakisirdi. Giden malin yerine yenisi koyulur belki, fakat kaybolan degerlerimiz ve bunun Galatasaray'a dahi boylesine yansiyor olmasi can yakiyor, ezber bozuyor, yurek dagliyor.

Tamam ugruna omur veren insanlar Galatasaray icin aciyi da bal eyler, amma velakin arkadan gelen nesile, evlatlarimiza, yegenlerimize, mahallenin kucuk cocuklarina hangi degerleriyle, hangi dogrulariyla Galatasarayli olmasini soyleyecegiz, rusvet olarak forma teklif edecegiz, bu arma sana her daim gurur tasiyacak diyebilecegiz.

Bizim icin Galatasaray ne basari ne kupa,
Bizim icin Galatasaray ancak o armanin onurlu durusu.
Seyrantepe'de salon da sizin olsun,
Emlak Konut ile yaratacaginiz rant da,
Bize sadece Tevfik Fikret'in Galatasaray'ini verin..
 
Biiirrrr numara; Blake Schilb !
32 numara takim kaptanimiz; Sinan Guler !
Bas Antrenorumuz; Ergin Ataman !
Tribunlerde cosacaksin, kupalari alacaksin, sen sampiyon olacaksin, seni sevmeyen olsun, olsun !!

Havaya Galatasaray icin kalkan eller, bir, iki, uc diye saymayi beklerken,
Bir Ali Sami Yen'de cok guzeldi, bir o kadar da ancak Ipekci'de guzel, mabedimizde.

Cimbombomum sen cok yasa, canim feda olsun sana,
Hic bir seye degisilmez senin sevgin, senin sevgin bu dunyada.

Benim icin sezonun en onemli maci Subat'ta, hep benim pesinden gittigim Galatasaray, bu sefer bana, Barcelona'ya geliyor.
Simdiden hazirliklara basladim, ne misafirim bitsin isterim, ne de ev sahipligi keyfim.
Zeytinburnu uzeri degil de, Diagonal caddesinin Camp Nou ile birlestigi sokaktan asagiya dogru suzulurken atkilar ile.
Hafiften de yagmur ciselerse eger, elimizde bayraklarla;
Olum olsa bile, hep en onden gider Istanbul, Istanbul nidalariyla..

Hele bir de ilk 8 iddiamiz devam ederse o zamana kadar, degmeyin keyfimize.
Kimin oynayacagi tartismalari, macin gidisati ile ilgili hesaplar;
Tribunu Barca gruplarina vermeme mucadelesi,
Siz bir kulupten fazlasi iseniz (mes que un club), biz de Galatasaray'iz dusturuyla..

Ergin Hocam takimi hazirlasin da maca,
17.14'te sesimizi Palau Blaugrana'ya birakmak farz olsun..

Guzel bir sezon bekliyor bizi, buna benzer hikayeler,
Ismi guzel, kendisi guzel maclar.
Yolun sonunda da Galatasaray;
Galatasaray ulan !
 
Ilk Eurolig deneyimimizin ikinci tur gruplarinda Cska Moskova ile eslestigimizde ''macin adinin guzelligine bak'' demistik.
Galatasaray basketbolunu cok degil, 7-8 once takip etmeye baslamis kisiler icin surreal seviyelerdi.
Tabii artik geride kaldi o gunler, Galatasaray rustunu tekrar ispatladi Avrupa'ya, hem parkede hem tribunde.
Simdi bir sene ara verdigimiz Eurolig sahnesine geri donerken acilis maci icin ilk tercih Cska olmazdi belki de, fakat inanmak da guzeldir.

Dun itibariyle bu seneki rekabet seviyesiyle neredeyse Eurolig kadar tat vermesini bekledigim lokal sampiyonamiz da basladi.
Forumda maca dair yorumlari okurken, olumsuz oldugunu dusunduklerimi bir cirpida atlarken, umitvar bildirimleri ise icsellestirmeye calistim.
Russ ve Tibor'un kotu performasindan ziyade, Austin ile Tyus'un cezbedici potansiyellerine pozitif ayrimcilik uyguladim.
Zira bir arkadasimizin buradan yazdigi gibi, ozellikle Eurolig seviyesindeki bu maclardan hayata dair keyifli dakikalar cikartmamiz gerektigine inaniyorum.

Spor icinde rekabet barindirdigi kadar keyifli, tabii ki Galatasaray adinin oldugu her musabakaya kazanmak icin cikar.
Ancak diger taraftan, biz bu sporu guzellestirdigimiz ve keyif almayi becerebildigimizi gosterdigimiz surece yeni Eurolig'in daimi parcasi olacagiz.
Fenerbahce gibi guclu sponsorluklarimiz veyahut Efes ve Dacka gibi muesseseden sinirsiz kaynak aktarilabilen bir yapimiz yok maalesef.
Dolayisiyla bu organizasyonu severek, disaridan takip edenler icin bir eglence unsuru haline getirerek mevcudiyetimizi saglamlastiracagiz.

Bu foruma uye oldugunda 14 yasinda olan bir arkadasimiz ulasti bana haftasonu, kendi yas grubu 3 kisi Barcelona deplasmanina gelecekler.
Iste bu tam olarak oturtmamiz ve disariya sunmamiz gereken kimligin en guzel ozetidir nazarimda.
Galatasaray, Galatasaray basketbolu ve onun pesinden kosan Galatasaraylilar !

Basliyoruz,
Inaniyoruz ve basaracagiz.
Yolun sonundan onceki ilk durak ceyrek final.
Allah utandirmasin !
 
Herkes mutsuz, herkes umutsuz.
Gecerli sebeplerimiz de var, ben son 3 dakikayi izlemedim, zor geldi.
Fakat bu sene Eurolig 30 mac, onumuzde iki opsiyon var, ya basimizi yukari kaldiracagiz, ya da sizlanmaya devam edecegiz.

Pozitif tarafindan bakarsak eger, Cska gibi bir takima 3 ceyrekte 71 sayi atmak hucum potansiyelimizi gosteriyor.
Ustelik bu lige en yakisan oyuncumuz Micov'un sakatligini tam olarak atlattiktan sonra verecegi katki da onemli.

Tabii ki Ergin Ataman'in Eurolig standartlarinda en iyi savunma yapabilecek besini belirleyip uzun sureler vermesi gerekiyor.
Birbirine cok benzeyen oyuncular arasinda bazilarini one cikartip savunma konsantrasyonlarini yukari cekmenin yollari aranabilir.

Eurolig kimsenin atarak mac kazandigi bir yer degil malum, her takim savunmasiyla kimligini var etmeye calisiyor.
Biz ise Eurocup seviyesinde dahi tatmin edici olmayan savunmamizin ustune koymayi basaramadik, hatta geriye gittik.
O takimin bireysel defans performansi cok yuksek olan bazi oyuncularini kaybederken, Blake gibi takimin bu alandaki en zayif halkasini Eurolige tasidik.

Yine de basimizi one egmenin anlami yok.
Ergin hocanin hedef olarak gormedigi maclara hic hazirlanmadigini, hatta yanlis oldugunu dusunmeme ragmen mac sectigini biliyoruz.
Dun musabakanin ardindan ''bugunu kayip olarak gormuyorum'' seklinde yorumu da bunu dogruluyor.

Inaniyorum ki bu takim savunmada vites yukselterek sezon basinda konulan ceyrek final hedefini zorlayacaktir.
Fakat bunun icin de Ergin Ataman'in dersine iyi calismasi gerekiyor.
Zira yukselen hedeflerle beraber degerlendiriliyor artik kendisi, bu yeni citada emegi buyuk olsa da.

Ilk rakip hucum potansiyeli cok da yukarida olmayan Kizilyildiz,
O salon yine dolmali,
Teker teker gececegiz maclari..
 
Basinizi dik tutun beyler!

Tamamen kendi emegiyle, katilim hakkini yoktan var eden bir takimiz, camiayiz.
Diger takimlarin hepsinden daha fazla saygiyi hak ediyoruz, ama bunun icin de once biz kendimize saygi duymaliyiz.

Daha Kasim ayina bile gelmedik, lokal ligde guzel bir baslangic yaptik ve bugun de onemli bir basalti takim ile oynayacagiz.
Sorunlarimiz oldugu dogru, heyecanla bekledigimiz Eurolig sezonuna yaptigimiz giris uzuntu verici, hatta can yakiyor.
Fakat goz ardi etmememiz gereken hususlar da var.

Mucadele ettigimiz diger takimlarin aksine, biz ozellikle savunma standartlarinin cok daha dusuk oldugu bir organizasyondaydik gecen sene.
Maalesef ki, yaz boyunca bu mesafeyi kisaltacak, yeni turnuvadaki diger takimlarla farki aza indirecek oyuncular transfer edemedik.
Tercih ettigimiz oyuncular potansiyelli fakat bu seviyeleri daha once tecrube etmemis isimlerdi.

Bunun iki adet sebebi var gibi gorunuyor, birincisi butce, ikincisi ise Ergin Ataman'in tercihleri.
Kariyerinin hic bir asamasinda yonettigi takimlarin savunma performansiyla anilmadi hoca, ki Eurolig'in de olmazsa olmazi malum.
Italya'daki basarilari da dahil, dolu cv'sine ragmen, A lisansina sahip elit bir Avrupa takima sicrayamamasini da ben bu sebebe bagliyorum.

Fakat su sartlar isiginda, Galatasaray Spor Kulubu'nun erkek basketbol takimini yonetmeye kendisinden daha uygun bir aday hala goremiyorum.
Subede 5. yilina baslayan, bir arada durmasina alisik olmadigimiz 'istikrar' ve 'Galatasaray basketbolu' kelimlerini ayni cumle icinde kullandirtan bir isim Ataman.
Ayrica yapmis oldugunu kabul edebilecegimiz transfer hatalari disinda, belki de son 2 senedir takimin en kilit oyuncusu Micov'u kritik hazirlik doneminde sakatliga kurban verdigini de unutmamamiz gerekiyor.

Onumuzde iki adet opsiyon var artik, ya karamsarligimizi bir sarmal gibi buyuterek kendimize azap dolu bir sene hazirlayacagiz,
Ya da daha toplam 56 adet normal sezon maci olan takimimizi nasil bize keyif verir hale getirebilecegimize el birligiyle kafa yoracagiz.

Bugun gunlerden Banvit,
Son sampiyonlugumuzdaki finalist rakibimiz.
Oturan roller, biriken umutlar ile dolu bir mac olur umarim.

Yollar tasli, dikenli olsa da;
Galatasaray ulan!
 
derbidir, bugun oynanacaktir, az ilgi ile yasanmaktadir.
belli araliklarla kendi arasinda birbirini elestiren galatasaray taraftari icin de subliminal mesajlar tasimaktadir bu durum.
zira adina amator spor denilen branslar arasinda en populer olani basketbolun dahi takip edilmesi icin bir on sart vardir;
mucadele!

sifira yakin beklenti ile sezona baslayan kadin basketbol takimi her mac takipci kitlesini arttirirken,
kulubun resmi twitter hesabi dahi, hic ilgilenmedigi takimin tam saha baski yaptigi anlara dair video paylasirken,
cok daha populer olan erkek basketbol alanindaki temsilcimize karsi konulan bu tavir dikkatle irdelenmelidir.

2000li yillarin basindan beri, mustafa kemal bitim, kemal tunceri, semsettin bas demeden,
surekli artan bir ivmeyle basketbol takimina destegini surduren galatasaray taraftari ilk defa bu sene bu kadar durgun,
ustelik lokal ligde 4-1 gibi iyi bir galibiyet yuzdesiyle lige baslamasina ragmen;
zira basketbol ancak savundugun kadar guzel bir oyun.

yine de bu kadar negatiflige kiyamiyor insan, adi bu kadar guzel mac ancak 4 defa geliyor bir sezonda karsimiza,
ustelik yillardir normal sezonda galibiyetle donemedigin bir yere giderken, ''bu defa kesin olacak'' seklindeki deli cesareti keyifli,
hem olympiakos gibi bir devi hafta ici geride birakan takim da bizleri ilk defa umitvar kilabiliyor bu sezon.

rakip ise eurolig tarihinin en agir maglubiyetlerinden birini almis ayni cuma,
o gece sabaha karsi turkiye'ye donebilmis, 4 saatlik ucak yolculugunda bir de o utancin yorgunlugu esliginde.

cikin ve savunun beyler,
tek istegim bu, savunan bir galatasaray.
sonra da daha 50'den fazla bulunan normal sezon macina umutla bakalim,
bize bu keyfi fazla gormeyin;

galatasaray ulan !
 
Bu sene icerisinde ziyaret etme sansim oldu, omru hayatimda Kaunas kadar basketbolla yatan basketbolla kalkan baska bir sehir gormedim.
Normalde ulkenin baskenti Vilnius, fakat Kaunas halkina gore baskenttekiler gercek Litvanyali degil, tarihsel olarak da aslinda bir Leh, yani Polonya kenti Vilnius.
Dolayisiyla basketbol ulkenin en buyuk milli gurur kaynagiyken, disariya temsilde bunun Kaunas sehri uzerinden yasanmasini cok onemsiyorlar.

Basketbol Avrupa kitasinda bu kadar endustriyel hale gelmeden once her sene final four adayi bir takimdi Zalgiris Kaunas.
Zira yetistirdigin oyunculari elde tutmanin cok daha kolay oldugu o donemde, tam bir oyuncu fabrikasi olarak yarismaci kimliklerini muhafaza edebiliyorlardi.
Gerci sadece Arvydas Sabonis ismi bile anlatmaya yetip de artacaktir ne denli degerli bir okul olduklarini.

Ulke ekonomisinin kucuklugu sebebiyle son yillarda biraz geride kalsalar da hala buyuk bir ekol Zalgiris.
Eurolig'in degisen formatiyla beraber belki de ligde takim bulunduran en kucuk sehri temsil etmelerine ragmen mucadeleye devam etmekteler.
Acikcasi Galatasaray'in olmadigi maclarda da ayri bir sempatiyle takip ediyorum kendilerini.

Bize gelirsek eger,
Cok onemli bir yol ayrimindayiz.
Uzulerek goruyorum ki, bahane yaratmak icin yarisir halde olanlarimiz var.
Gecen sene bizden daha dusuk bir butceyle final four oynayan, sonra da o takimin kocunu ve en degerli oyuncularini kaybetmesine ragmen, gectigimiz hafta Fenerbahce'ye 34 sayi vuran Baskonia Bilbao gibi ornekler ortadayken, ekonomik durum, dusuk sponsporluk butceleri, yeni kurulan bir takim vb bahanelerin ardina siginmak cok acikli.
Ya aglanip sizlanmaya, bu guzel areneda eziklenmeye devam edecegiz, ya da cikip parkeye adam gibi karakter koyacagiz.

Benim Galatasaray'imin slogani ''Son Topa Kadar'', biz bu ismi canimizin istegi uzerine koymadik, ciktik aslanlar gibi mucadele ettik her salonda ve kaybetsek bile alkislandik gittigimiz her yerde. Sonuna kadar hakedilmis bu motto elimizdeyken, basketbol kimligimizi bu dustur uzerine sekillendirme sansimiz varken, 3. ceyregin ortalarinda kopan maclar izlemek cok can yakiyor. Cikin ve mucadele edin yahu, savunma yapin, muhafaze edin, tek dilegimiz bu.

Yine umitvariz, herkesin herkesi yendigi bir ortamda, once Zalgiris sonra Dacka galibiyetleri bizi tekrardan potaya sokar.
Biliyoruz ki, zaferler senin ruhunda var,
Haydi bastir Galatasaray;
Galatasaray ulan!
 
Sevgimizi gostermeyi bilmiyoruz biz.
Guzel sorulara bile verecek cevaplarimiz sisli.
Dunku gibi, dun Bask ulkesinde goz gozu gormuyordu, o halde geldi sehre Galatasaray.

Ilk deplasman galibiyeti diye koyduk hashtagi, olmadi, vazgectik mi,
Pek tabii hayir,
Belki bu sekilde olmazdi pesindelik hali, fakat yersiz bile olsa o inanc devam ederdi.

Ben Galatasaray'i iskambil destesinde bulmadim ki sansima kuseyim,
Ha Yimpas Yozgat karsisinda cevredeki gokdelenlerden izledigim Galatasaray,
Ha amator spor diye siradanlastirilan basketbol takimimizi oralarda takibim..

13000 baskonia taraftari vardi dun salonda,
8 kisiydik biz,
Pankart astik, tezahurat yaptik, pesindeyiz diye gururlandik,
Yetmedi, hesap sormaya tenezzul edebilirdik,
Aksine tesekkur ettik, zira mucadele ettigimiz kadar guzeldik.

Bu arma dun, nazarimda en ozel basketbol sehirlerinden birinde iz birakti,
Paydasiz, Galatasarayliyiz,
Devam edecegiz..

Belki haftaya Panathinaikos, olmazsa ilk hedef Milano,
Armanin pesinde tukenen degil, buyuyen hayatlar..

Cok sukur, bin sukur,
Galatasaray ulan !
 
Dun aksam mola alinca 6 saniye kala Anadolu Efes macinin ilk yarisinin bitimine, korktum.
Mola bitti, hucum edemedik, ustune top kaptirip sayi yedik.

Tabii ki bu durum kendisinin sucu degil, benim sucum.
Sonucta bir sikinti varsa ortada, birilerinin sorumluluk almasi lazim.
O sebeple tum sucu ustume alip herkesten ozur diliyorum.


Zira takim son 5 eurolig macina oyun kurucusuz ciktiysa bu benim sucum.

Tam 1.6 milyon euro bagladigim iki guardin gitmesi de benim sucum.
Hatta eurolig'in en iyi 1 numarasi olacak diye de ben takdim ettim, sonra 2 ayda yine ben vazcaydim.

Suc listem uzar gider,
Fakat su takimin, su teknik heyetin, su yonetimin umrunda bile olmayan hususlar icin ironiye dahi gerek yok.

Yine de kimsenin yapmadigini yapip cozum paketimi acikliyorum;
Bugun itibariyle, bundan sonraki hic bir deplasmana gitmeyerek masraflarimizi kisacagiz.
Ardindan burada biriken butce ile, gectigimiz senelerin aksine bir sonraki sezon teknik heyete 10 degil, 12 yabanci sunacagiz.
Boylece sezon basinda alip sezon icerisinde gonderecegimiz oyuncular gittiginde yeni basketbolcu almak yerine eldeki rezervleri devreye sokacagiz, uyum sureci kolay asilacak.
Hem bu vesileyle de, allah korusun yabanci sayisinin eksildigi bir bosluk aninda Ege Arar gibi genc oyunculara sure verme riskinden kurtulacagiz.
Kimse benim bulundugum ortamda, Russ Smith, Ian Vougiokas, Aleks Maric gibi isimlerin menejerlerinin rizkindan kisip Galatasaray'in gelecegi olabilecek kisilere yediremez.
Evelallah daha olmedik !
 
Simdi sikinti su,
Ergin Ataman kimseyi sevemez.

Basari icin her yolu mubah bulan insanlar, basarisizligi yasamayi hic bilmez.
Bu biraz degil baya yorar takip halindekileri, zira islerin geldigi cirkin hal cok yipraticidir.

Libya'da bulunuyordum, Besiktas bizi yenip finale ciktiginda, 4. mac,
Once cok uzuldum, dun gibi zihnimde o sahne, sanki her seyin bittigi anlar.
Halbuki sonra dolanirken Trablus sokaklarinda, attigim her adimda farkettim ki,
Beraber kaybetmenin bile guzel oldugu adamlar var..

Bunu herkes kabul edemez, istemez, hak vermek durumundayim.
Yarismaci kimlige sahip bir camia rekabette geriye kalamaz,
Dolayisiyla tamamen subjektif yaklasiyorum,
Ancak yine de kimse bu hakkimi elimden alamaz,
Ben beraber kaybederken sevecegim insanlarin elinde olsun istiyorum Galatasaray.

Ergin Ataman kendisine baska bir is bulana kadar istifa etmez,
Hakkidir,
Bizim yonetim de hocayi gonderemez,
Gonderse ilk Halil Uner ile gorusur,
Sonra camiamizin evladi Cem Akdag'da karar kilinir.

Iyi mi olur, kotu mu ben bilemem,
Fakat en azindan sevmeyi bilen bir adam Cem Akdag.

Bence sevmeyi bilmeyen bir adam sefkati de bilmez, aski da bilmez,
Bizim amator sporlara olan bagimizi bunlarsiz tezahur etmek ise mumkun degil.
Oyle biri gerek ki sevdamiza kopru, yol bize hep sevdanin bas taci.

Basari sevgiyi getirebilir, bu net,
Amma velakin, sevginin basariyi getirdigi hikayelere muhtaciz.

Sevdigimiz icin basaralim,
Bize sevebilecegimiz birini verin, basari sonra gelecektir.

Ah ulan Galatasaray !
 
Bugün Ali Naci KÜÇÜK herhangi bir konuda beni savunsa, sanırım yarın kendimi hayattan soyutlarım.
Zira öyle olmasa dahi, bir imaj mevcut kendisine ait, savunurken ki olası motivasyonlarına dair, işte en çok o mide bulandırır.


Öldük, gömmüyorlar.
Gömülsek yeniden dirilmek için Hz. İsa'yı bekleyeceğiz,
Şimdi ise öyle toprak üstü duruyor cesedimiz, kokarcasına.


Susarak bile özleyemiyoruz lan Galatasaray'ı,
Küçük diyor ki, Galatasaray neredeydi Ataman'dan önce.
Ben söyleyeyim, aslında Galatasaray yoktu,
Ataman geldi, dedi ki bizim renklerimiz sarı kırmızı olsun,
Lakabımıza aslan, karakterimize 'son topa kadar' yakışır.


Maç izleyemiyoruz, plan yapamıyoruz, heves edemiyoruz,
Nefesimiz kesiliyor izlerken, ve hatta öğrenirken bir sonraki maçın gününü,
Kazansak nedir, kaybetsek ne kadardır,
Fakat Galatasaray'ı bu hafta evimde ağırlayacağım diyen takımın, galibiyet hanesine hiç düşünmeden bir çentik atması nasıl bir utançtır.


Biz diyoruz ki, Galatasaray minnet eylemesin kimseye,
Diyorlar ki Dentmon var,
Koca Russ Smith var,
Olmazsa Deon var,
Var da var, siz minnet etmezsen biz Galatasaray'a kimi getirip, kimi göndereceğiz.


Diyor ki peşindekiler, ''Geberiyorum''
Sormuyorlar bile neden,
Başta bir bakkal, altında bakkalın süper market açmaya niyetlenmiş kardeşi,
Prizmanın sonraki halkaları bağımsız, bir de üstüne basketbol şubesinin imparatoru.


Kederimiz gökyüzünü aştı,
Çok büyük,
Ama en ağırı bu tutarsızlık, umursamazlık,
Galatasaray bayrağının gölgesinde nefes almayı haketmeyenlerin,
Koca camianın dibinde yarattığı çiftlik.


Bir daha kaybettik bu akşam,
Dilsiz artık bizim acılarımız,
Kendimizle bile konuşamıyoruz kederimizi,
Öyle yangın yeri, öyle saf acı.


Yeter yahu;
El vicdan merhamet !
 
Son düzenleme:
İzmir'in dağlarında çiçekler açar,
Altın güneş orda sırmalar saçar.


Derbi var, umrumda bile değil parkede oynanacak oyun.
Yegane arzum var bugüne dair, daha çok hayal.
İçeride Galatasaray formalı insanlar olsun,
Ülker Arena, İzmir marşı ile inlerken eşlik etsin kırmızı,
Gururla, vakur..


Bu bahsettiğim kırmızı formalılar,
Tabii ki resmi, tam bağımsız olanlar değil.
Herkesin görüşüne saygı şart,
Fakat Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin organize taraftarına bu kadar öyküneceğim ömür billah aklıma gelmezdi.


Ah ulan Galatasaray yok bugün,
Zira o bile teferruat şu anlarda..


Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar,
Yasa Mustafa Kemal Paşa, yasa!
 

Üst