Sezon Öncesi Hazırlık Dönemi (Beklentiler, Öneriler ve Yapılması Gerekenler)

Diana nedense bana bir hayal kırıklığı olacakmış gibi geliyor umarım yanılırım.

Mihriban hanımdan çok haz etmesemde şu anda bu takım için elzem gibi görünüyor. Zira organizasyondaki aksaklıkları geçen sezondan az çok biliyoruz kadın bölümünde. Açık olarak görünüyor ki şu andaki ekip bu işin altından kalkamıyor. Sezon sonunda ahlar vahlar etmek yerine şimdiden böyle bir hamle yapılması mantığa uygun olur.

Saygılar.
 
Tabiki Mihriban Oğuz'un dönmesi şu takım için yapılacak en uygun hamledir. Yönetim elini çabuk tutmalı bu konuda.
 
Mihriban Oğuz gelse tekrardan gerçekten çok güzel olur. bu arada ceyhan maçına ceyhan taraftarlarıda gelecek diye duydum. bilgisi olan varmı
 
Galatasaray 82 - Kayseri Kaski 68

Galatasaray Medical Park, 2011-2012 sezonu hazırlıkları kapsamında Kartal'da bulunan Hasan Doğan Spor Kompleksi'nde TKBL takımlarından Kayseri Kaski ile karşı karşıya geldi. Mücadele takımımızın 82-68 üstünlüğüyle tamamlandı.

1. ÇEYREK: 24-17
2. ÇEYREK: 18-15 (42-32)
3. ÇEYREK: 21-12 (63-44)
4. ÇEYREK: 19-24 (82-68)

Ceyhun Yıldızoğlu'nun takımında en skorer isim, 21 sayıyla, Tarbes'ten transfer edilen Ivanka Matic olurken, İspanyol yıldız Alba Torrens 18 sayı, 7 ribaund ve 4 asist içeren performansıyla parmak ısırttı. Bahar Çağlar'ın bu sezon en iyi hazırlık maçlarından birini çıkarıp 13 sayı, 7 ribaund ve 3 asist ürettiği mücadelede, Işıl Alben 6 sayı, 8 asist ile oynadı. Gülşah Gümüşay 9 sayı, 3 asist ve Şaziye İvegin de 4 sayı, 3 asist ile takım arkadaşlarına eşik etti.

Resmi Siteden.

Maçın ilk 5 dakikasını izledim, ilk 8 sayımız Matic'in ellerinden geldi. Pota altında 2 top bitirdi, 2 serbest atışını başarılı kullandı ve son olarak da yayın üzerinden bir isabet buldu. Bu süre içinde bir de blok yaptı. Işıl'dan çok güzel paslar aldığını da söyleyelim bunları yaparken.

3-5 Ekim tarihleri arasında GS Store Cup'ta Nadezhda, Cras Basket Taranto ve İstanbul Üniversitesi ile seyirciye açık maçlar oynayacağız. Matic'i görüp değerlendireceğimiz yer de orası olacak aslında.
 
Işıl gümbür gümbür geliyor. Çok güçlenmiş, kendine güveni de iyice gelmiş, takımın kalbi olacak bu sezon. Maşallah diyelim. Bu yaz gerçekten çok çalıştı ve bunun karşılığını almaya başlıyor. Kariyerindeki en iyi sezonunu geçirecek inşallah.

Bu sene en çok güvendiğim diğer isimler Bahar ile Gülşah. Bahar zaten hazırlık maçlarında hep iyiydi, Gülşah biraz tutuktu ama son maçta o da beklediğim patlamayı yapmış. Onlarda ciddi anlamda çok iyi çalışıyorlar, böyle devam edecekler inşallah. Bu takım başarılı olacaksa ki olacak onların da ciddi katkısına ihtiyacımız var.

Şu ana kadar karşısında ciddi bir pivot çıkmadı ama Matic inşallah böyle devam eder, şutu oldukça düzgün.

Verameyenka geliyor hoşgeliyor, hazır buraya kadar gelmişken tutalım elinden bırakmayalım kalsın bizle.

Piph' in gelmesi çok iyi olmuş, Cumbaba da Işılın cezalı olduğunu düşünürsek bir an önce alışması lazım takıma.

Şimdilik herşey yolunda gidiyor gibi, bakalım önümüzdeki günler neler gösterecek.
 
şut yüzdemizin maşallahı var yine. Bahar konusunda umut taşıyabilmek çok yorucu, vazgeçtim ben. Kendisini bankamatik memurlarına benzetiyorum.
 
Melisa kadroda gözüküyor ama hazırlık maçlarında oynamadı sanırım.Işıl da cezalı umarım Cumhurbaşkanlığı finalide sıkıntı yaşamayız.
Yasemen-Prince-Taurasi-Şaziye-Torrens-Gülşah-Bahar-Melisa?-(Charles veya Fowles)-Melek final için yeterli olur gibi.Sahada olacak 2 yerli sıkıntı
yaratabilir.
 
İzlediğim hazırkık maçlarında geçen yıla göre hiçbir gelişme yok.Birilerinin gaz vermesine alışmayan arkadaşlar gaza gelmesin.Takım geçen yılki gibi hücumda organize olamıyor.Nerdeyse her attığımz sayı tesadüf,zorlama vs.Birtane setimiz yok,kayıp bir yıl bizi bekliyor eğer biran önce aymaz ve teknik kadroyu değiştirmez isek.Hala geç değil!
 
Dün ve bugün takımımızı izleme şansına sahip oldum. Diana & Tina & Fowles eksikleri dışında, Yasemen & Melisa & İlayda & Sariye isimlerini izleyemedik, sakatlıklardan dolayı.

Yeni eklemeler ile birlikte, takım görüntüsünde farklı bir çok nokta gözlemledim. 2 günü ele aldığımda, eksi noktaların, artı noktalardan daha fazla olduğunu söylemek zorundayım maalesef. Yaptığı eklemeler ile herkesin dikkatini çeken takımımızın, her ne kadar daha çok yeni olmasına rağmen, sahada daha dominant bir görüntü sergilemesini beklerdim. Özellikle işin savunma kısmında -bugünkü efsane 4. periyot hariç- önem göstermeyen bir takım hüvviyetindeydik. Endişe verici nokta ise, ribaundlar konusunda anlam veremediğimiz eksik kalışımızdı. İstatistik üzerinden gitmeyeceğim, İstanbul Üniversitesi karşısındaki durum gerçekten icler acısıydı, o maçı fazla önemsemediklerini varsaymak istiyorum.

Üniversite maçına nazaran, Nadezhda maçında gerçek bir sınav verdi takımımız. İlk üç periyotta oyunun sonucuna razı olan, sahada kendisinden daha güçlü bir takım olmasına karşın bunu mücadele ve istek ile dengelemeyi düşünmeyen bir takım vardı. Savunmada, zaten iyi şut atan takıma karşı büyük boşluklar verince onlar da değerlendirdi elbette, 3 periyotta 64 sayı çok fazla.

Tam işlerin çok can sıkıcı olduğu dakikalarda, kolay kolay hafızalardan silinemeyecek son periyot oynandı. Savunmada baskının öne alınması, boş şut imkanının neredeyse hiç verilmemesi, ilk hücumlarında boş dönen Nadezhda ekibini iyice düzenden çıkardı ve 2'si faulden olmak üzere yalnızca 4 sayı bulabildiler. Bu savunma seviyesine çıkabilen takımımızın, ilk üç periyotta bu görüntüden neden kesitler sunmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Savunmanın tavan yaptığı anlarda, hücumda da bir çok seçenekten sayı bulduk. Piph'in yüksek tempoda kolay sayıları, Alba'nın kendi başlattığı hızlı hücumları değerlendirmeleri, Gülşah & Şaziye ikilisinin yay gerisinden isabetleri, Bahar'ın dipten yolladığı orta mesafeler... Görebileceğimiz her varyosyonu gördük açıkçası ve ortaya 25-0'lık bir seri çıktı. Böylesine bir güce çıkan takımımızın, bu olağanüstü görüntüsünü maçın geneline yayması gereği ortada, konsantrasyonun önemi bu değişken yapıda iyice belli oldu.

Genel tablodan, takımımıza yeni katılan oyuncuların performanslarına gelirsek;

Alba Torrens: Takımın onu doğru kullandığını söylemek için daha çok erken. Oyuna etkisi bir çok yönde oluyor ve onu doğru noktalar üzerine kanalize etmek çok kritik. Keza, onu zor pozisyonlar ile ne zaman bıraksak, verimi inanılmaz düşüyor. Alba'nın birebir yeteneği ile bize sayı kazandırmasını değil, işleyen düzende iyi yaptığı şeylere olanak sağlamak gerekiyor. Bunu Nadezhda maçında bir bölümde yapabildik ve hızını, oyun zekasıyla birleştiğinde sahada fark yaratan oyuncu olarak öne çıkıyor.

Epiphanny Prince: İki maçta da kenardan gelerek takıma büyük katkı sağladı. Sayı potansiyelinin yanınında, arkadaşlarına iyi servisler yapması ve savunmada top çalma özelindeki azmi dikkat çeken noktalardı. Oyunun temposunu arttırarak, takıma kazandırdığı sayılar, uzun vadede önemli nefesler almamızı sağlayacak. Geçen sene aynı rolde olan ve oyuncunun Doneeka Hodges olduğunu hatırlarsak, her açıdan 2 gömlek yukarı çıktığımızı rahatlıkla söyleyebilirim.

Ivanka Matic: İzlediğim iki maç özelinde kendisi hakkında iyi işaretler aldığını söylemem çok zor. Ne rakibi tehdit eden bir orta mesafe, ne de sırtı dönük iyi bir oyun görebildim. Kısalardan iyi noktalarda buluştuğunda, sayıya gidiyor ancak birebir yeteneği ile sayı kazandırması çok zor. Benim ondan beklediğim de asla bu değil, savunmada iyi işler ortaya koyması zaruri Matic'in ve maalesef bu noktada da istenilen kıvamda değildi. Üni maçında savunma ribaundu konusunda çektiğimiz sıkıntı, Nadezhda maçında rakip uzunların bulduğu büyük boşluklar endişe vericiydi, Matic özelinde. Dilerim ilerleyen zamanlarda savunma katkısını geliştirebilir, keza bizim ondan asıl almamız gereken katkı orada olacak.

Şaziye Ivegin: Şaziye hakkında kötü düşüncelere yeniden sürüklenecektim ki, Nadezhda maçında efsane geri dönüşte, art arda iki üçlükle beraberliği yakalamamızı sağlayan performans geldi. Burada önemli olan o iki üçlüğün girmesi değil, Şaziye'nin sorumluluk alarak takımı öne taşımasıydı. Sahip olduğumuz silahları düşünürsek ve penetrenin bol olduğu bir hücum düzenimiz gerçeği, Şaziye için isteyebileceği en güzel ortam. Bol bol şut imkanı yakalayacaktır ve kendisinden, bugünkü gibi, takım için önemi büyük anlarda isabet bekliyoruz, başka bir beklentim yok.

Melek Bilge: Matic'in yedekleyen isim olan Melek'i sahada fazla etkin bir şekilde göremedik. Türkiye liginde süre bulabilir ancak Euroleague seviyesinde başımızın çok ağrımasına yol açabilir. Koçun da onun hakkında iyi düşüncelere sahip olduğunu düşünmüyorum. Bu takımda yer bulması için Melek'in çok daha fazla mücadele sergilemesi lazım en azından, oyununu geçiyorum.

Ayşe Cora: En sona, 2 maç için en beğendiğim ismi sakladım. Tabii bunda geleceğe yatırım olduğu için öne çıkartmanın payı var ancak, herkesin mutlu olabileceği iki performans gördük Ayşe'den. Mücadeleden asla kaçmaması, yaşının çok genç olmasına rağmen sahada güvenli duruşu, sorumluluk almaktan kaçmaması vs. resmen bu takıma rahatlıkla katkı verebilecek bir görüntü çizdi Ayşe ve bu bizim için çok güzel bir haber. Açıkçası bu denli iyi bir Ayşe beklemiyordum ama gösterdiği performans, gelecek adına büyük umutlar taşırken, kısa vadede de alınabilecek verimi gözler önüne serdi. Gelişimini takip etmek gerçekten büyük bir zevk olacak, dilerim doğru yoldan devam eder sürekli.

Takımın eskileri Işıl & Gülşah & Bahar üçlüsünün takım içindeki önemi büyük. Işıl'in geçen seneden daha güvenli ve cesur görüntüsü iyi işaretti. Şutunu kullanırken tereddüt yaşamaması savunmaların gömülmesini engelleyecektir. Gülşah'in, takımda saf şut olarak en yetenekli isimlerden biri olmasına rağmen şut seçimlerinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Daha iyi seçen ve güvenle atan Gülşah'ın katkı vermesi olağan sonuç olur. Ancak şunu unutmaması gerekiyor, bu sene ortaya mutlaka iyi işler koymak zorunda, kaybolmak istemiyorsa. Bahar'da geçen yıldan farklı bir şey göremedim, ne eksik ne fazla. Sabit katkısını vermeye devam ediyor.

Eksik kadrosuyla 3 verimli maçı geride bıraktı takımımız. Negatif yönlere çok vurgu yaptım ama çok göze battılar malesef. Euroleague ve Cumbaba maçlarını göz önüne alırsak teknik heyetin eksiler üzerine gitmesi şart, 2/2 isteniyorsa. Asıl süperstar isimlerin de eklenmesi ile ortaya her haliyle enteresan bir takım çıkacak, şuan için sonunu kestiremiyorum ancak zevk vereceği kesin.
 
Uzunca bir hazırlık sürecini ve son hamlesi hariç transferleri geride bıraktık. Kısa bir süre içinde sezon, haftada iki maç temposuyla başlıyor. Kadroyu; Diana Taurasi, Tina Charles, Epiphanny Prince, Alba Torrens, Ivanka Matic, Şaziye İvegin, Sariye Kumral ve Ayşe Cora ile güçlendiren ekibimiz, Tamika Catchings, Seimone Augustus (Spartak Moskova), Doneeka Hodges, Tuğba Palazoğlu, Nihan Anaz (Beşiktaş), Gintare Petronyte (CCC Polkowice) ile de yolları ayırdı yeni sezon öncesinde.

Kadroyu şekillendirmek gerekirse:
Guard: Işıl, Yasemen, Ayşe, Sariye, Prince, Taurasi
Forvet: Torrens, Şaziye, Gülşah, Bahar, Michelle
Pivot: Charles, Matic, Melek, Fowles

Birçok oyuncunun farklı pozisyonlarda oynayabilmesi de koça bir rahatlık oluşturacak. Şu anda gözüken en ciddi sıkıntı, Fowles'ın ocak ayına kadar takımla olmayacak olması ve o geldikten sonra da Euroleague rotasyonunda, onun veya Tina Charles'ın dışarıda kalacak olması. Geçen yaptığımız Euroleague değerlendirmesinde rakip pota altlarının nasıl güçlü olduğunu, en üst seviyede en az 4'er uzunları olduklarını görmüştük. Bunun ışığında staff'ımızın, bir Avrupalı uzun daha almak istediğini biliyoruz. Çünkü bu kadro sadece TKBL için değil, Euroleague şampiyonluğunu da kazanmak için kurulmuş bir kadro. Bu kadar yıldızı bir araya getirmenin sebebi de bu. Euroleague'de aynı anda sahada olabilecek Prince, Taurasi, Alba ve Tina/Syl dörtlüsü gerçekten heyecan verici. Tabii geride bıraktığımız yıllardan çıkardığımız en büyük ders, yerlilerden katkıyı alamazsak yabancıların kupaları kazanmak için yeterli olmadığıydı. O yüzden yerli oyuncuların da en iyilerini sahaya koymalarını bekliyoruz bu sene. Bu sene güdülen transfer politikası bize gösteriyor ki; kulüp artık "canınız sağ olsun" ikincilikleriyle yetinmek istemiyor, hedef artık çok büyüdüğü için sene sonunda başarısız olursak faturası da büyük olacaktır. O yüzden benim de şahsi beklentim, bu sene 'iyi insan', 'iyi Galatasaraylı' gibi sıfatları bir yana bırakıp, 'kusursuz basketbolcuları' izleyebilmek.

Takımın nasıl bir sistem ile oynatılmak istediği çok belirgin. Geçen seneki Halcon veya WNBA'de izlediğimiz Atlanta gibi; ribaundları domine eden, topu ivedilikle kısalara aktaran ve -her birinin ekstra hızlı oyuncular olmasının da altını çizmek lazım- hızlıca potaya giden bir takım göreceğiz. Savunma konusunda en net örnekleri Polonya'da, Milli Takım üzerinde gördük. Rakipler baskıyı hissedecekler her saniyede. Gerek bire bir savunmada, oyuncuların basketbol bilgisinin yüksek olmasıyla gerekse de alan savunmasında kazanılacak toplar yine kolay ve hızlı basketlerin yolunu açacak. Set hücumlarında; Işıl, Prince, Taurasi ve Alba'nın delicilikleri, Taurasi ve Prince'e ek olarak Gülşah ile Şaziye'nin şut tehditleri ve içeride Tina ve/veya Sylvia'nın varlıkları opsiyonları arttırıyor, keza Bahar da eşleşmelerde sorun yaratan bir oyuncu. İçerideki uzunun daha iyi kullanılabilmesi adına Taurasi ve Alba'nın ikili oyunları da geçen sene yapamadıklarımızı yapmamızı sağlayacaktır. Savunma demişken burada bir parantez açmak gerekiyor, Oktay Mahmuti'nin savunmasını bu takımda görmeniz mümkün değil, bizzat kendisi de bu takımın başında olsa. Arada çok basit bir fark var, burada bahsettiğimiz oyuncular erkek değiller. Örnek vermek gerekirse, Erkekler 100 Metre'de dünya rekoru 9.58 iken, kadınlarda 10.49'dur. Yüksek atlamada erkek rekortmenin lehine 36 cm iken, sırıkla atlamada da 1 metre 8 cm fark vardır. O erkek basketbolunda gördüklerinizi bire bir burada beklemek büyük haksızlık.

Tekrar basketbola gelip, oyuncular üzerinden ilerleyelim:
Işıl Alben: Kaptan, şu oluşan kadroya en uygun oyuncu diyebiliriz. Eğer Işıl bizde olmasaydı ve şu kadro şekillendikten sonra bir PG almamız gerekse o kuşkusuz Işıl olurdu. Savunması ve bu konudaki liderliği bunu söylememizin bir numaralı sebebi tabii ki. Geçen seneki son dönem performansına bakınca ceza şutlarında da iyi olduğunu görmüştük. Yalnız, üst üste oynadığımız Kayseri maçlarında Gizem Yavuz karşısında biraz yavaş kaldığı da göze batmıştı, şu hazırlık sürecinde böyle bir probleme şahit olmadık. Buna dikkat etmesi gerekiyor, onun hız, zıplama, güç, dayanıklılık gibi fiziksel özellikleri hep üst düzeyde olmak zorunda. Hücuma gelirsek eleştirilecek yanları var, bunu Milli Takım'da da gördük, hazırlık sürecinde de, topu elinde tutup driplingi kestiği her hücum net bir şekilde yavaşlıyor ve sıkıntılı geçiyor. Bunu biraz yanındaki oyuncularla atlatacağız ama Işıl'ın da bireysel olarak burada daha iyi olması lazım. En azından topu mümkün olan en geç saniyede tutması gibi.

Yasemen Saylar: Sakatlığını yavaş yavaş atıyor, zorlu süreci artık bitti. Bu sene çekişmenin düşük olduğu maçlarda iyi süreler alıp hem kendini toparlayacaktır hem de artık gerçek bir A Takım oyuncusu olmanın ilk adımını atacaktır.

Epiphanny Prince: Chicago Sky ile Galatasaray'da oynamanın farklılığını bildiğini hemen gösterdi. Bire birde geçemeyeceği oyuncu yok. Rahatlıkla potaya gidebiliyor, rakibin ilgisi uzunumuza veya Taurasi'ye yöneldiğinde ceza şutlarında da fark yaratacaktır. En geç gelen oyuncu olmasına rağmen, GS Store Cup'ta takımın en dikkat çekici oyuncusuydu. Daha iyi olacağına da eminim. Işıl'la beraber ön alan baskısında, oyunu hızlandırmakta, şutlarıyla rakibin direncini kırmakta çok işimize yarayacağı kesin.

Ayşe Cora: Ayşe için geldiği gün Torrens'le beraber en sevindiğim transfer demiştim. O da şimdilik bu düşüncemi destekledi ama yüksekten uçmaya gerek yok, Ayşe henüz çok genç bir oyuncu. Size'nın bir Euroleague takımı için yetersiz olduğunun farkındadır. O yüzden mevcut özelliklerini çok güçlendirmeli. Bu sene aldığı her dakikayı ve yaptığı her olumlu hareketi bonus olarak görmeli. Yolu çok uzun, şimdiden abartılı beklentiler genç oyuncuyu strese sokacaktır. Hem kendisinin de basketbol bilgisini arttırmaya ve yeteneklerini daha da parlatmaya ihtiyacı var.

Sariye Kumral: Sariye'nin çok fazla süre ve çok aktif bir rol alacağını düşünmüyorum. Tecrübesi ile yaptığı her olumlu hareketi de -Cora'da dediklerimizin tersine- Galatasaray lehine bonus olarak yazacağız.

Diana Taurasi: Takımın yıldızı, beklentiler malum. Yapmak zorunda.

Alba Torrens: İyi başladığını söyleyemeyiz, transferi açıklandığı gün yazmıştık şutunun kötü olduğunu ama şu İspanya-Hırvatistan maçının psikolojisinden de bir an önce kurtulması gerekiyor. Bu kadar da kötü değildi yani şutu. Yalnız tek handikabı bu Alba'nın, müthiş bir takım oyuncusu olacak. Yanındakiler ne kadar iyi olursa o kadar verimli olacak bu çok açık, takım kimyasının en önemli bağlayıcı unsuru. Ki bu rolde bir oyuncunun MVP olabilmesi alışılanın dışında, ayrıca onun da ne kadar yetenekli olduğuna bir kanıt. Savunmada uzun kolları, çok yönlü oyunu, hızı, deliciliği, top hakimiyeti ile harika bir oyuncu, umarım takımın oturmasıyla onu da çok daha iyi göreceğiz. Tabii İpekçi'nin de potalarına biraz alıştıktan sonra.

Şaziye İvegin: Şaziye ile hiç de iyi ayrılmamıştık, fakat son Avrupa Şampiyonası'nda Ceyhun Hoca ile ne kadar farklı oynadığını gösterdi. Tabii ondan beklentiler belirli, savunma yapabildiğini gördük onu istiyoruz, iyi bir şutör olduğu kesin, benchten gelip skora katkı yapmasını bekliyoruz. 14-15 sayılar da değil, bazen iki üçlük hayat kurtarır. Ben onu milli forma ile izledikten sonra ön yargılarımı yıktım ama peşinen kendisine bir taraftar olarak ekstra motivasyon sağlıyabileceğimin garantisini vermiyorum. Aynı yürekli oyunu burada da sergilerse, o da bu Sarayın bir Sultanı olur. Zaten onun da İstanbul'da kalmak için son şansı artık, ayrıca kendisinde büyük emeği olan ve güvenen Hocası için elinden geleni yapmak zorunda.

Gülşah Gümüşay: Gülşah hala genç bir oyuncu, ilerleyecek çok yolu var. Bazen bunun farkında olmadığını düşünüp üzülüyorum, eli tutup peş peşe şutlar soktuğunda da bu düşüncem kırılmıyor aslında. Bu onun en iyi özelliği ama basketbol bununla kısıtlı değil. Şaziye'den de öğrenecek şeyleri var, Taurasi'den de. Misal Taurasi ondan daha iyi bir şutör ama diğer özelliklerini de geliştirmiş. Veya Şaziye, basketbolun durduğun yerden şut atma oyunu olmadığını anlamış. Gülşah'ın ilerleyen yıllarda Şaziye'nin en iyi halinden daha iyi bir oyuncu olmasını bekliyoruz, o yüzden bu seneyle beraber ileri taşıması gereken yanları var.

Bahar Çağlar: Bahar en son iyi maçlarını sanırım Gaziantep'te Türkiye Kupası'nda oynamıştı. Final serisi ve Milli Takım süreci Bahar için iyi geçmedi. Sorun üst üste zorlu maçlar oynamak olmamalı onun için. Son hazırlık maçında çok iyi bir görüntü çizdi ama öncekilerde şutu girmedikçe moralinin bozulduğuna da şahit olduk. Onun güçlü olması, ribaund katkısı, orta mesafe şutu ve hızı sistemimizde çok önemli. Sürelerini kaybetmek istemiyorsa o da daha iyi olmak zorunda.

Michelle Campbell: Sakatlığının hala tam olarak iyileşmemesi ve sezon öncesi dönemin çoğunu kaçırması büyük bir handikap. Kötü başlamıştı ama sakatlanana kadar performansını arttırdığını da görmüştük. İnşallah o kaldığı yerden başlar. Kendisinin hala doğru devşirme olduğunu düşünmüyorum ama 26 yaş altında, 3 senedir Türkiye'de oynayan ve Milli Takım'da oynamasında engel olmayan, yani devşirme yönetmeliğine uyan daha iyi bir oyuncu da bilmiyorum. Biraz da elimiz mahkum ona. Kaldı ki savaşçı ruhuna da ihtiyacımız var.

Tina Charles: Koşmayı seven, orta mesafeden şutu olan, post oyunlarında harika, kusursuz bir ribaundcı uzun. Tam da ihtiyacımız olan yani. Takıma biraz geç gelecek olması tek handikabı, Sylvia hala ondan daha iyi ama sistem de göz önüne alındığında Syl'i çok aramayacağız gelene kadar. Tina'yı, Sylvia ile beraber izlemek ise harika olacak. Tina'nın genç ve ispatlayacak çok şeyi olması alacağımız verimi de arttırır diye düşünüyorum.

Ivanka Matic: Matic'i beğenmediğimi daha önceden belirtmiştim. Bir uzun daha alacağımızı düşünürsek, -tabii onun Matic'ten iyi olmasını umuyorum- çok da sorun olmayacak takım için. Belki de Euroleage şampiyonu olacak bu takımın bir parçası olmak istiyorsa çok daha iyi oynaması gerekiyor.

Melek Bilge: Melek sık sakatlıklar yaşaması sebebiyle gelişimi yavaşlamış bir oyuncu. Şu sıralar ihtiyacımız var ama kadromuz tam olarak şekillendiğinde Melek'i benchte oturtmak ona yapacağımız en büyük kötülük olur. Oynayabileceği bir takıma kiralanması taraftarıyım

Sylvia Fowles: Geçen sene, forumumuzun oylarıyla yılın oyuncusu seçildi. Malum geç gelecek, dinlenmeyi de hak etti açıkçası hem Sky hem de Galatasaray'da yoğun bir tempoda çok yük taşıdı. Yarım sezon gelecek ama yarım kalan işi tamamlamak için gelecek. İyi dinlenip, çalışmasını da yapıp gelirse aksinin olmaması için hiçbir sebep yok zaten.

Hayırlı olsun yeni sezon, başlarda da dediğim gibi bu sezon neyi hak ettiğimizi gönlümüz değil müzede gördüğümüz kupalar belirleyecek. Aslan olarak saldırmak ve kopararak almak zorundayız istediğimizi. Başarılar takımımıza.
 
Yol yakinken Matic yollanip akli basinda bir Avrupali 4.Ve mutlaka guard almaliyiz Avrupa icin.Prince 40 dakika oynayamiyacagina gore Becky Hammon olabilir.Prince 2 numaradada kullanilabilir.
 
Ben hoca değişmeden pek birşey değişmeyeceğini düşünüyorum.Yani transfer yaparak sorunu gideremeyiz,tabi bence varolan sorunu.Birilerine göre sorun olmayabilir tabiki.
 
Aras mükemmel iş çıkarmış benimde Diana konsunda eklemek istediğim bişeyler var zira orası biraz eksik kalmış :) .

Diana Taurasi'yi bu sene aşşağı yukarı tüm Wnba maçlarında izledim onu değerlendirmeden önce WNBA de oynadığı takımdan bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Ben şahsen yer yüzünde PHOENIX'den daha kötü bi takım olabileceğini sanmıyorum. Takımda Guard yok gibi bişey Tameka Jhonson diye bir oyuncu var ne işe yaradığını gerçekten merak ettim tüm sezon boyuca. Şut atamıyor, top getiremiyor ikili oyun falan o tarz basketbol zekası gerektirecek şeyleri zaten hiç söylemiyorum bile. Bonner uzunları her maç 10 tane orta sahanın oralardan şut atıyor abartmıyorum. Penny var hepimizin bildiği birde Dupree iyi ama takımın en önemli iki pozisyonunda oyuncu YOK resmen. Kenarda da koç olmadığı gibi. Bizim Kafkaslı gitse daha iyi idare eder o takımı çok samimiyim, şaka yaptığımı düşünenler olacaktır ama yapmıyorum.

Burda Diana Taurasi'nin nasıl bir oyuncu olduğunu anlatmak biraz komik oluyor belki ama anladımki bu gerekli.

Diana'nın oyunculuğunu falan bir kenara bırakırsak beni en çok etkileyen şey kazanma hırsı ve İSYANKARlığıdır, o dandik takımda bile bişeyler yapmak için çablayan bi oyuncu karakterinden bahsediyoruz. Üstelik bu kadın çok büyük bir yıldız çok rahat umursamayabilrde. Zaten Birsel'den falan duymuştuk Fenerbahçe'de oynarken antremana erken gelip çalışıyormuş ve diğer oyuncuları da teşvik ediyormuş gelin çalışalım gibisinden. Mesela kenardaysa molada takımı en önde o karşılar herkesle konusur motive etmeye çalışır. Böyle bi oyuncu Diana, sadece yetenekleri ile var olan biri değil, çok yetenekli olmasına rağmen. Şuna eminim Diana takım 20 sayı bile gerideyken hiç bir zaman oyuna küsmez ve o maçı çevirmek için her şeyi yapar. Teknik faul alır, hakem ile kavga eder, olmadık bi şut atar vs. Angel gibi koça küsüp final maçında küstüm ben oynamıyorum demez mesela. İyi basketbolculuğu bir yana çalışkan ve yeteneğinin kıymetini bilen bi sporcu.

Beni zaten tanırsınız oyunun içeriğinden çok anlamam ben sadece tutkulu bi şekilde takip ederim, sevmişsem eğer.

Diana için şunu söyleyebilirim Birsel'den daha iyi oyun kurucu, ikili oyunları en az onun kadar oynar ekstradanda turnike kaçırmaz şutunu ve içeriye yaptığı öldürücü penetrelerini zaten kıyaslamam bile kimse ile, eh belki biraz Angel onun kadar penetre edebiliyor. Cappy'den daha iyi 2 numara her alanda kafasına vurur, Penny'den daha iyi 3 numara oynar, bizim Bahar'dan çok daha iyi 4 numaradır. Gerçi neyi kimle kıyaslıyosam Kadın gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu NET.

En iyisimi ben olacak olanı anlatayım size;

Bikere savunmada en az Işıl kadar gayretli bi oyuncu göreceksinizki bu çok önemli bi artıdır, onun ikili oyunlarında çok sayı buluruz Big Syl indireceği topları izleyeceğiz zaten sezonda. Penetrelerinden çok FT kazanacak ve %99 la falan atacak bunları. En olmaz dediğiniz yerde kaldıracak üçlüğü potaya gönderecek hemen hemen her zamanda sokacak bu kritik şutları, çünkü Winner kelimesinin tam karşılığıdır "Diana Taurasi". Guard sıkıntısı çektiğimiz anda oyun kuracak topu getirecek. Ligde belki yaşamayız ama EL de son saniyede maç kazandıracak bize. Kenarda takımın isyan eden yüzü olacak koçla beraber masa hakemlerine itiraz edecek, bu belki kötü bişey ama bazen koça saha içinde nasıl oynamaları gerektiğini anlatacak. İşte Diana bu (Bir anda hiç düşünmeden yazınca , daha bir sürü artısı vardır eminim) .

Bu kızın hiç negatif yönleri yok mu derseniz çok top kullanır, bazı maçlardada 23 de 5 ile falan oynayabilir böyle performanslarıda oluyor. Ama Galatasaray'da PHOENIX'de her eline alanın salladığı bi düzende oynadığı gibi oynayacağını düşünmüyorum. Buna yakın zamandan bir örnek verecek olursak Lakoviç'in Sloven milli takımındaki oyunu ile bizdeki oyununu söyleyebilirim.

Gelelim saha dışı olaylarına, modafinil kullanmadığına inanmıyorum ama bunu performans için kullandığınada inanmıyorum Lakin aklanmış bi sporcu ve ne olursa olsun aşşağı yukarı 1 sene geçmiş bu olayın üstünden Avrupa'da bir şekilde cezasını çekti sayılır.

Ben Taurasi karakterindeki oyuncuları çok severim onuda çok seviyorum, şahsen inanılmaz mutlu oldum bu transferden dolayı. Çok faydalı olacağına eminim gerçi bunu demeye gerek varmıydı bilmiyorum ama.
 
Diana'nın oyunculuğunu falan bir kenara bırakırsak beni en çok etkileyen şey kazanma hırsı ve İSYANKARlığıdır, o dandik takımda bile bişeyler yapmak için çablayan bi oyuncu karakterinden bahsediyoruz. Üstelik bu kadın çok büyük bir yıldız çok rahat umursamayabilrde. Zaten Birsel'den falan duymuştuk Fenerbahçe'de oynarken antremana erken gelip çalışıyormuş ve diğer oyuncuları da teşvik ediyormuş gelin çalışalım gibisinden. Mesela kenardaysa molada takımı en önde o karşılar herkesle konusur motive etmeye çalışır. Böyle bi oyuncu Diana, sadece yetenekleri ile var olan biri değil, çok yetenekli olmasına rağmen. Şuna eminim Diana takım 20 sayı bile gerideyken hiç bir zaman oyuna küsmez ve o maçı çevirmek için her şeyi yapar. Teknik faul alır, hakem ile kavga eder, olmadık bi şut atar vs. Angel gibi koça küsüp final maçında küstüm ben oynamıyorum demez mesela. İyi basketbolculuğu bir yana çalışkan ve yeteneğinin kıymetini bilen bi sporcu.

Ben bi benzetme yapmıştım ya bilmiyorum gördün mü

Dee = Kobe
Angel=Lebron
Mone=Wade weya Durant diye..


Dee için biraz daha geliştiriyorum Dee=Kobe veya Jordan..İlkini sadece kariyeri için yapmıştım ama şimdikini karakter olarak yaptım..Maç içindeki hırsı,sorumluluk alışı,takım arkadaşlarını oyun performansıyla ayrı,saha içinde yaptığı hareketlerle ayrı ateşlemesi..Bir tek ben mi benzetiyorum bilmiyorum ama saha içindeki tüm hareket ve mimiklerini Kobe ile Jordan'ınkilere benzetiyorum..Ben sadece saha içindeki halini biliyordum Dee'nin yalan sölemeyeyim,ama siz anlattıkça anlıyorum ki saha dışında da tam bir profesyonelmiş..

Bu sene çok ümitliyim kendisinden..Aynı Lakovic'deki gibi istatistik değil oyunu yönetme anlamında çok şeyler katacaktır bize..

Bu arada yeri değil belki ama hazır Jordan'ı anmışım,başarı,hırs,profesyonellik demişiz,onla ilgili duymayanlar için çok sevdiğim efsane sözlerini yazayım şuraya :)

Michael Jordan-"Kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. İşte başarımın sırrı..."
 

Üst