Bu arada Gözde Türkmen'in facebookta paylaştığı bir yazıyı buraya alıyorum...
--------------------------------------------
TEFERRUAT
İnsan her yeni kapı açıldığında umut ile doluyor. Daha bir inanıyor istediği şeye, ulaşılabilirliğine, yapılabilirliğine. Ne zaman ki öğrendik Spartak Moskova takımının as oyuncularından Lauren Jackson sakatlığı nedeniyle, Sue Bird ve Diana Taurassi milli takım sorumlulukları nedeniyle bu maçı kaçırıyorlar işte bize yen bir kapı açıldı. Umutlandık. Belki yine kupayı çekinerek telaffuz ettik veya etmeye çekindik. Malum karşımızda kadrosundan bağımsız, organizasyon açısından da Avrupa?nın en ciddi yapılanmasına sahip bir kulüp vardı.
Biz Galatasarayız dedik... Tarihi biz yazarız dedik... İnandık mı yaparız dedik... Daha doğrusu biz demişiz bunu. Eh bizler kadroları kuramadığımıza, sahaya çıkıp mücadele edemediğimize göre eksik başladık maça. Ben şahsen kupaya neden olmasın diyenlerdendim. Ama olsun olmasın, maç üç aşağı beş yukarı kafa kafaya gider son çeyrekte gücümüz yetmez artık diye düşünenlerdendim.
Her ne kadar hiç hazırlık karşılaşması izlememiş olsamda yerli ve yabancı oyuncularımızın hepsini biliyorum ya nasılsa hepsini bir zaman bir yerlerde izlemişim, tanımışım. Eh kendimce basketbolda biliyorum. Anlamsız bir ukalalık yapmışım sanırım kendi kendime.
Keza Dan Hughes de biz Turkler kadar bilmiyormuş. E be adam üç numara eksiğin var yıllardır. Ne diye çift guarda bel bağlarsın, koy Sophia Young?ı üç numaraya. Bak bizim üç numaramıza! Ne düşünülerek yapılmış bir tercihti kendisini üç numarada oynatmak bilemiyorum. Gerçi eleştiriyorum bu tercihi ama belki hücumlarımız daha organize olsaydı 40 dakika boyunca ısrarla beceremediğimiz bir ?pick and rolle? saplanıp kalmasaydık, Sophia ne yapacağını bilseydi, Nilay oyuna guard olarak ağırlığını koysaydı, Yasemin yere düşen toplar için eski günlerindeki gibi mücadele etseydi, reboundları Leuchanka ve Vecerova dışında birileri daha takip etseydi, Jia?nın ruhu winner olsaydı, Esra?nın gayretine çıkıp birileri yardım etseydi de potayı görüp bir iki şut atabilseydi vs vs vs vs...
Belki daha farklı olurdu... Ama skorda değil benim gözüm. Kupadada değil (he alsaydık yok istemem demezdim tabi). Zaten geçen sene yazdık bir tarih. Günü gelir daha iyilerini de yaparız hazır oldukça. Aceleci değilim de. Üzüldüğüm yılda bir en fazla iki kere sarı kırmızı mücadeleyi izleyebilen Moskovalı taraftarlar. O insanlara çok görmeseydik keşke mücadeleyi. Sophia gibi bütün takım atlasaydık yerdeki toplara, canla başla müdafa yapsaydık, keşke yüzlerimizde ?ya napcaz şimdi? tarzı bir korku olmasaydı. Tarihimizden güç alıp bugünümüze sahip çıksaydık...
Keşke... Fatih Terim tarzı bilmem kaç sene önce şunu yaptım bunu yaptım söylemlerine alkış tutmak yerine bugün neyi nasıl yaptığına değinsek insanların. Onların tercihleri ile gelenlere çemkirmek yerine o tercihi yapanlara tepki gösterebilsek. Bunu yanlış yapıyorsun bize yakışmaz, hazmetmeyiz hazmettirmeyiz diyebilsek.
Allah iş rastlığı versin. İş adamlarımız daha çok yatırım yapsınlar. Sayelerinde daha iyi oyuncular alabilelim, daha iyi otellerde konaklayabilelim, daha kaliteli malzemeler kullanalım. Onların bu KATKIlarını göz ardı etmeden GALATASARAY?ımızın başarılarını kutlayalım. Ama unutmayalım ikinci lige düşmek ne kadar bizim başarısızlığımız idiyse Avrupa kupasını almak da bir o kadar bizim başarımızdır. Bizim. Bireyler değil, GALATASARAY?dır Avrupa Fatihi olan.
Bu arada organizasyon sahiplerini de kınıyorum ucuz bir politika izleyerek Türkiye Cumhuriyeti kadınını karalamaya kalktıkları için. Ama bütün bunlardan bağımsız ellerini kollarını sallayarak sınırdan geçerek ülkemize giren ve serbest bırakılan bayrak düşmanlarına inat İstiklal Marşı esnasında bayrağımıza gösterdikleri saygı için Tuğba Palazoğlu ve Ivana Vecerova?ya teşekkür ederim...
-------------------------------------------------------------