Bir süre önce Adanaya taşındığımdan ancak buradaki Mersin maçına geleceğim, tabi iş durumuna göre her an sürpriz İstanbul olabilir ama açıkçası iş anında da maça gidecek vakit pek olmuyor, kalben giden arkadaşların yanındayım, her şartta televizyondan takibe devam. Ancak bu güzel taraftar kitlesinin sağladığı katkının onda birini yöneticilerin sağlamadığını söylemeliyim. Şöyle ki, futbol takımının formasından ülker, avea, telekom yazısı koymaktan armasını kaybettirmek üzere olan zihniyet, Cafe Crown yazısını şanlı ismimize basketbolda ekleyivermiş. Sponsor bu işin olmazsa olmazı. Ama senin Galatasaray ismini kullanarak sıradan bir takım yaratmaya hakkın yok. Özellikle cafe crown ürününün ağa babası ülker senin en büyük rakibini finanse ediyorsa, ve sen bu aradaki uçuruma göz yumuyorsan, ikinci sınıflığı kabul ediyorsun demektir. Şu anda, cafe crown desteği yada herhangi bir sponsor desteği olmadan, televizyon ve iddia gelirleriyle küme düşmeyecek bir bütçe oluşturulabilir ama o takımı göğsümüz gere gere izleriz, destekleriz. Bu durum her Galatasaraylı gibi benimde kendimi kötü hissetmeme sebep oluyor. Kızsak, nefret etsekte Aziz Yıldırıma bir bakın, nasıl takımının her branşının peşinde, bizim başkanımız ise varsa yoksa futbol, orada da durum pek açıcı değil ya neyse. Sözün kısası basketbolda kafadan kaybetmeyi kabullenmiş bir yönetim tarzımız var. Taraftar mağlubiyeti baştan kabul etmiş bir anlayışa ne kadar daha şevkle destek olur bilmiyorum. Bildiğim tek şey, salonlara koşan bir avuç insana çok saygı duyduğumdur.