Sezon başında 5 büyük branşta 5 lig şampiyonluğu sözü veren Aziz Yıldırım'ın elinde kalan son dal. Bunu da alırlarsa ancak 5'te 2 olacak. Daha da yazmaya gerek yok aslında...
Saha dışında görece kabul edilebilir iki deplasmandan sonra seri İpekçi'ye gelirken ortam çok gerildi, 2. maçın son pozisyonunun ardından. Burda şahsi gözlemlerimden yaptığım bazı çıkarımlarım var, bizzat olayın içinde olan renktaşlar değerlendirip varsa gerekli düzeltmeleri yaparsa sevinirim. Tabela maçlarındaki "kemik" seyirci kitlemiz belli. Bunun üzerine maç seçen ya da seçmek zorunda kalan belli bir kitle daha var. Bütün bunları alt alta koyunca yaklaşık 6-7 bin gibi bir sayı oluyor. Play-offl arda çeyrek final serisinin kırılma maçında, ligde ikili averajı etkileyecek bir maçta; yani özünde önemli olsa da ucunda kupa ya da derbi olmadığı için ahalinin genelince pek sallanmayan maçlarda ulaşabildiğimiz sayılar bunlar. Bu sayı Fenerbahçe için de aşağı yukarı bu, Beşiktaş için belki biraz daha az.
Yönetim ve/veya medya kaynaklı bir dürtükleme, CSKA gibi vitrin bir rakip ya da Şampiyonluk maçı olmadan bu sayıların üstüne çıkmak imkansız; ki zaten çıkamıyoruz. Çıktığımız zamanki maçlar da hep bir şekilde arıza çıkıyor. Zaten illa ki yaşanmş ya bir adaletsizlik oluyor, ya gerilim arttırıcı bir hareket ya da açıklama. Maçlara devamlılığı olan insanlar zaten patlamaya hazır oluyor, "old boys" niteliğinde yaşı büyük insanlar bilenip geliyor. Bunun üzerine bir de olayın sadece gerginlik kısmına müdahil olup gelen, maç izleme anlayışı oyun oynandığı sürece birilerine küfretmek olan insanlar doluşuyor ki sıkıntının büyüğü de ordan çıkıyor bence. Bizim salondaki iki maça o kafayla gelen adam sayısı çoktur. Aynı şekilde 5. maçta da sırf Aziz Yıldırım'ın açıklamasıyla gaza gelip orada bulunan insan sayısı fazladır. Yoksa Fenerbahçe tribüncülerinin bile hor gördüğü o salonda atmosferin bu derece yükselmesi kolay değil...
Birkaç bin bilet fazla satmak, bir başarı daha kazanıp elini rahatlatmak, ya da yediği naneleri kamufle etmek için bu kitleleri kullanmaya devam eden insanlar bu ülkede sporun içinde olduktan sonra sittin sene daha uğraşırız bu işlerle. Malesef bu yöneticilerin rengi yok, her camiada var bu tarz adamlar. Hatta daha kötüsü ülke olarak %90'ımızın belki de spora bakış açısı bu. Kavga etmek, küfür etmek, sidik yarıştırmak. Tüm stadlarında en yüksek desibele ulaşan tezahüratın "koyduk mu" olduğu bir ülke, daha ne diyeyim...
Siz dalgalarına baksınlar diye, o ünvanlara biraz daha sahip olup iş hayatı boyunca yapamayacağı reklamı bedavaya getirsinler, kıçını yırtsa sahip olamayacağı imtiyazları korusunlar diye bir nefret okyanusu yarattılar bu insanlar el birliğiyle. Bu okyanus sık sık kabarıyor, bazen kan dökülüyor hatta can alınıyor. Bizim gibi tek derdi sporu takip etmek ya da adına taraftarlık denen bu bağlılık duygusunu yaşayarak hayatındaki boşluklara dolgu yapmak olanlarsa kronik baş ağrısına kadar götüren bu sinir harbiyle uğraşmak zorunda kaldığıyla kalıyor...
Umarım hepiniz o nefret okyanusunun altında geberip gidersiniz günün birinde de, olayın sadece sağlam didişmeler olduğu günleri görmek nasip olur...