Sezon başından beri, özellikle Nuria üzerinden yabancı kontenjanında değişikliğe gidip gidemeyeceğimiz üzerinden yapılan tartışmalarda rotasyonu tamamlanmış şekilde izleyemediğimiz; Nevriye-Kizer'ın eksikliği sebebiyle de iç-dış dengesini kuramadığımız için kısalara ilerisi için kredi vermemiz gerektiği üzerinden ilerliyordum. Derbi rotasyonu tamamladığımız ilk maç oldu ve alışkanlık üzerinden ilerleyerek kazanabildik.
Savunmada maç boyunca oyun kültürümüzün gerisindeydik. Dubljevic,Martinez ve özellikle Nevriye'nin erken faul problemine girmesi bölüm bölüm kendilerini koruma gerekliliğini doğurdu. Faul probleminden daha ziyade Işıl'ın sağlık durumuna değinmem gerekiyor. Zira alışıldık savunma sertliğini başlatamayacak ve yerine göre hücumda topu dahi getiremeyecek bir halde sahadaydı. Bu noktada şerhler koyarak ilerlemek istiyorum zira Ekrem Memnun çevresinde oluşan oyun kültürümüze ve oyuncuların karakterine güven duyuyorum.
Şayet Işıl'ın derbiyi iki büklüm vaziyette oynamasında Milli Takım kampına katılmasının ve İsrail maçında oynamasının doğrudan etkisi varsa kendisine 2012'den beri ilk kez bu kadar kızgınım. Milli Takım'la Galatasaray basketbolunun figürleri arasında bölüm bölüm mazoşizme varan bir bağ gelişiyor ve en ufak mantık barındırmıyor dışarıdan bakınca. Kadın basketbolda alt yaş kategorilerine doğrudan ilgili olmasam da Türkiye'nin İsrail'i ümit milli takımla da, derbide benchte oturan iki tarafın potansiyelli oyuncularıyla da yenebileceğini düşünüyorum. Bunun yanında hani İsrail maçı kazanılsa ne olur kaybedilse ne olur bu formatta? Caferağa'da emeğe saygısızlık yaptıktan sonra bir de küfür gibi plaket verenlerin plaketini yere atan Işıl'ın hem acı çekerek oynamasına üzüldüm hem de gazozunadan hallice bir maç için sezonun en anlamlı maçını bu derece diken üstünde geçirmemize bozuldum maç boyunca. Mücadelesi için cidden çok teşekkür ediyorum fakat bile bile lades olduysa bunu ben kendime açıklayamıyorum. İkinci şerhi de Ayşegül konusunda koyarak tadında bir eleştri yapacağım. Şayet sakatlık gibi bir problem yoksa, Nuria iyi oynarken erken 3'lemişken; Işıl'ın her adımı sakatlığını resmediyorken ve top getirme bölümü dahi set alışkanlığımızı baltalıyorken maçta süre almadıysa avam tabirle ''nasıl olacak bu işler?'' sorusunun derbi günü özelinde gerekli olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz sezon şampiyonlukta payı vardı, Ekrem hocanın rotasyona ağır ağır şekil verdiğini bilmekle birlikte oyun kurucu kaynaklı olarak ritmi sürekli hale getiremediğimiz günde süre alamaması zihnimde soru işareti yarattı.
Dubljevic'in performansını yıllar geçse de unutabilmek mümkün olmaz diye düşünüyorum. Nevriye'yle birlikte bilfiil inisiyatif alarak maçı kazandırdılar, görüntümüzü kolay yakalayıp bir o kadar da dalgalandığımız bir günde başka türlü kazanamazdık diye düşünüyorum. Abdi İpekçi'de yarattığımız kültürün en iyi yanı ''acaba?'' diyerek daraldığımız anlarda dahi oyunculardan sıradaki adımda bir erk göreceğimizi hissediyoruz ve salonun enerjisi paralelinde oyunun kararını biz veriyoruz.
Kimi galibiyetlerde ''kazandık ama görüntü tatsızlaşabilir'' endişesi doğduğu olur, Cumartesi'yi ben böyle yorumlamıyorum. Rotasyon ilk kez bir arada oynayabilmişken, Ekrem hocanın alışkanlığı günü kurtarabilmek adına doğrulardan ödün vermeyi barındırmıyorken takımın günden güne gelişeceğini ve derbiyi kazanarak normal sezon liderliğinin yeniden en güçlü adayı haline geldiğimizi düşünüyorum. 2013-2014'ün ortasından beri ligin belirleyicisi konumundayken psikolojik anlamda da kendimize yeniden bir alan açtık.
En başta doğal olarak Ekrem Memnun'a, hız kesmeden resital sunan mutluluk kaynağı Dubljevic'e, ülkedeki spora dair en garip devamlılık örneği olan Nevriye'ye, kritik üçlüğü ve yarattığı set temposuyla Nuria'ya, acı çekerek oynayan Işıl'a, tarzlarıyla yeni soluğumuz olan Loyd-Kizer'a ve tüm rotasyona teşekkürler. Tribünün de erkeklerdeki Konya maçından fazla olduğunu ve saha içine bağlı olarak enerjinin düşebileceği yerlerde dahi Abdi İpekçi'deki alışkanlıktan ödün verilmediğini de belirteyim.
Kizer'ın lisansı konusunda yapılan itiraza dair tek güvencem Ekrem Memnun'un aklıyla işlemlerin içinde olma ihtimali. Şubede alternatif bir akla güvenmiyorum ve TBF'nin cüret edebileceği saçmalıkların boyutunu defaten gördük.
Savunmada maç boyunca oyun kültürümüzün gerisindeydik. Dubljevic,Martinez ve özellikle Nevriye'nin erken faul problemine girmesi bölüm bölüm kendilerini koruma gerekliliğini doğurdu. Faul probleminden daha ziyade Işıl'ın sağlık durumuna değinmem gerekiyor. Zira alışıldık savunma sertliğini başlatamayacak ve yerine göre hücumda topu dahi getiremeyecek bir halde sahadaydı. Bu noktada şerhler koyarak ilerlemek istiyorum zira Ekrem Memnun çevresinde oluşan oyun kültürümüze ve oyuncuların karakterine güven duyuyorum.
Şayet Işıl'ın derbiyi iki büklüm vaziyette oynamasında Milli Takım kampına katılmasının ve İsrail maçında oynamasının doğrudan etkisi varsa kendisine 2012'den beri ilk kez bu kadar kızgınım. Milli Takım'la Galatasaray basketbolunun figürleri arasında bölüm bölüm mazoşizme varan bir bağ gelişiyor ve en ufak mantık barındırmıyor dışarıdan bakınca. Kadın basketbolda alt yaş kategorilerine doğrudan ilgili olmasam da Türkiye'nin İsrail'i ümit milli takımla da, derbide benchte oturan iki tarafın potansiyelli oyuncularıyla da yenebileceğini düşünüyorum. Bunun yanında hani İsrail maçı kazanılsa ne olur kaybedilse ne olur bu formatta? Caferağa'da emeğe saygısızlık yaptıktan sonra bir de küfür gibi plaket verenlerin plaketini yere atan Işıl'ın hem acı çekerek oynamasına üzüldüm hem de gazozunadan hallice bir maç için sezonun en anlamlı maçını bu derece diken üstünde geçirmemize bozuldum maç boyunca. Mücadelesi için cidden çok teşekkür ediyorum fakat bile bile lades olduysa bunu ben kendime açıklayamıyorum. İkinci şerhi de Ayşegül konusunda koyarak tadında bir eleştri yapacağım. Şayet sakatlık gibi bir problem yoksa, Nuria iyi oynarken erken 3'lemişken; Işıl'ın her adımı sakatlığını resmediyorken ve top getirme bölümü dahi set alışkanlığımızı baltalıyorken maçta süre almadıysa avam tabirle ''nasıl olacak bu işler?'' sorusunun derbi günü özelinde gerekli olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz sezon şampiyonlukta payı vardı, Ekrem hocanın rotasyona ağır ağır şekil verdiğini bilmekle birlikte oyun kurucu kaynaklı olarak ritmi sürekli hale getiremediğimiz günde süre alamaması zihnimde soru işareti yarattı.
Dubljevic'in performansını yıllar geçse de unutabilmek mümkün olmaz diye düşünüyorum. Nevriye'yle birlikte bilfiil inisiyatif alarak maçı kazandırdılar, görüntümüzü kolay yakalayıp bir o kadar da dalgalandığımız bir günde başka türlü kazanamazdık diye düşünüyorum. Abdi İpekçi'de yarattığımız kültürün en iyi yanı ''acaba?'' diyerek daraldığımız anlarda dahi oyunculardan sıradaki adımda bir erk göreceğimizi hissediyoruz ve salonun enerjisi paralelinde oyunun kararını biz veriyoruz.
Kimi galibiyetlerde ''kazandık ama görüntü tatsızlaşabilir'' endişesi doğduğu olur, Cumartesi'yi ben böyle yorumlamıyorum. Rotasyon ilk kez bir arada oynayabilmişken, Ekrem hocanın alışkanlığı günü kurtarabilmek adına doğrulardan ödün vermeyi barındırmıyorken takımın günden güne gelişeceğini ve derbiyi kazanarak normal sezon liderliğinin yeniden en güçlü adayı haline geldiğimizi düşünüyorum. 2013-2014'ün ortasından beri ligin belirleyicisi konumundayken psikolojik anlamda da kendimize yeniden bir alan açtık.
En başta doğal olarak Ekrem Memnun'a, hız kesmeden resital sunan mutluluk kaynağı Dubljevic'e, ülkedeki spora dair en garip devamlılık örneği olan Nevriye'ye, kritik üçlüğü ve yarattığı set temposuyla Nuria'ya, acı çekerek oynayan Işıl'a, tarzlarıyla yeni soluğumuz olan Loyd-Kizer'a ve tüm rotasyona teşekkürler. Tribünün de erkeklerdeki Konya maçından fazla olduğunu ve saha içine bağlı olarak enerjinin düşebileceği yerlerde dahi Abdi İpekçi'deki alışkanlıktan ödün verilmediğini de belirteyim.
Kizer'ın lisansı konusunda yapılan itiraza dair tek güvencem Ekrem Memnun'un aklıyla işlemlerin içinde olma ihtimali. Şubede alternatif bir akla güvenmiyorum ve TBF'nin cüret edebileceği saçmalıkların boyutunu defaten gördük.