2016/2017 Spor Toto Basketbol Süper Ligi

Daçka - Fener maçı çok sıkı geçiyor. İki takım da hem hücum hem savunmada iyi iş çıkartıyor. İlk devre 44-44 eşitlikle sona erdi.
 
Temposu yüksek, keyifli maç oluyor. Anderson'ın da atacağı tutunca daha güzel oldu [emoji1]


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
 
dacka 8 sayı öne geçiyor ve obradovic mola alıyor sonuç 3 sayı öne geçiyorlar

edit hiç yemeden 8 sayı öne geçtiler

edit blatt mola aldı fark 2'ye indi

anlayana!
 
Harika maç oldu. İki takım da devamlı birbirlerine karşılık vererek geri döndüler. Dixon yine harika oynadı. Son maçlarda hiç geri adım atmıyor. Maçı bitiren de Wanamaker oldu. Aslında istediği pozisyonu buldu. Birebirde kazanan kendisi oldu ama şutu sokamadı. Maç kimin hakkıydı bilemem ama Euroleague seviyesinde bir maçtı.

Bobby Dixon gerçekten övgüyü hak ediyor bu arada. Geçen sene eleştirildi, baya iyi oynadı ama bu seneye daha fazla eleştiriye karşı daha iyi başladı.
 
Maçın sonundaki çatışmadan Fenerbahçe 1 sayıyla galip çıktı. Ah ah, çok değil 4-5 ay önceye kadar biz de böyle mücadele eden takımdık. Hatta Canaria deplasmanında, Renezes'in ustalığında bundan çok daha iyi çizilmiş bir maç topunu savunmuştuk. Hem de bugün savunmada yerden yere vurulan ve sene başı teneke bağlanıp yollanan oyuncularımızla. Son hücumda Wanamaker bireysel yeteneğiyle müthiş bir iso oynadı ama şanssızlığına top çemberin içinden çıktı. Zaten iki takım böyle akıllı ve yürekli mücadele edince maçı biraz da şans belirliyor genelde. Maçın son 6 dakikasında izlediğim tek coaching hatası Blatt'in Fenerbahçe'nin son basketinde Dixon'ın üstüne Wilbekin'i vermesi oldu. Halbuki bir hücum önce de Wanamaker, oyunu kendisinden neredeyse 15 cm aşağıdan oynayan Bobby'nin elinden cımbızla çekmişti topu. Yine de bizim ligin bir Pazartesi'nde gördüğümüz oyun kalitesini, haftada yer yer 3 Galatasaray izleyip hiç bulamamak çok üzücü tabii.
 
Nunnally de ilk maçlarında oldukça etkisizdi. Resmen sırıtıyordu ancak Obradovic çıkıp "Nunnally berbat oynuyor" demedi, onu günah keçisi ilan edip taraftarın ve medyanın önüne atmadı. Sabretti, ısrarla süre verdi ve Nunnally her maç daha iyi oluyor. Bugün de çok katkı verdi.

Diğer tarafta da Ataman-Russ ilişkisi var.
 
Nunnualy ve obra örneginden yola cıkarsak ; ergin atamanın insan psikolojisinden gram anlamadıgı sonucuna varmak zor degil . Eurolig'in en iyi oyuncusu olacak dedigin Russ'ı 1 ayda yerin dibine sokmak mıdır kocluk ? Tanımadıgın oyuncuya eurolig'in en iyisi olacak dersen sonuclarina katlanirsin diyecegim ama piyango yine smith'e vurdu . 2. smith vakası.
Ama koc daima haklı.
 
Daçka insanüstü savunma yaptı. Wilbekin başta olmak üzere hiç bir screene takılmadılar kaymaları güzel yaparak 2 3 hücum çembere top değdirtmediler.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
 
Fener ne olursa olsun planlı gidiyor..
Sürekli her maçta farklı birilerini ön plana çıkarıyor Obradovic..
Bir bakıyorsun Barcelona maçında Sloukas Dixon sürüklemiş
Bizim Maçta Sloukas Udoh ikilisi ön planda..
Bu maç da sezon başından beri katkı vermeyen Nunnaly ile birlikte Dixon maçı adı götürdü
Bir takımın her maç birilerini parlatması, kişilere bağımlı olmaması bir koçun isteyebileceği en önemli şeylerden biri olsa gerek.
Çünkü bu durum sizi bilinmez yapıyor. Bazı çevrelerde Fener artık çözüldü deniyor ve ben buna katılmıyorum
Kış aylarının sonuna doğru da takım olarak formunu zirveye çıkaracaktır. Bu sürede EL'de ilk 4'de olmaları onlara yine F4 yaptırır..
Bizim durumumuz ise hiç içaçıcı değil arkadaş. Ligde bir şekilde ilk 4 yaparız. Ama EL çok karanlık..
Bu hafta, geçen hafta evinde Cska'ya yenilen ve bu maça sonuna kadar asılacak Olympiacos, ondan sonraki hafta Zalgiris deplasmanı ki Zalgiris bile bence bizden planlı oynuyor.
Sonraki hafta içerde Dacka ve Barcelona maçları, ardından bela deplasman Baskonia..
Allah aşkına içinizde bu maçlardan birini arkamızı koltuğa yaslar rahat rahat izleriz diyen var mı? :(
 
İsmail Şenol, aşağıda Fenerbahçe'nin son hücumunu anlatmış parça parça, işte coaching tam böyle bir şey. Şu sete rağmen Wilbekin da muazzam savunmuş pozisyonu ama ondan sonrası da Dixon'ın yeteneği.


,https://twitter.com/ismailsenol/status/795727831934390272


Ben de bunu paylaşmak için gelmiştim basketbol cidden çok enteresan oyun, ben 100 defa bu pozisyonu izlesem bu tür bir oyun olduğunu çıkartamazdım, bire bir izolasyon oynamış biraz yetenek biraz şansla atmış derdim ama İsmail Şenol'dan böyle okuyunca resmen ufkum genişledi. Bir de Fenerbahçe'nin çok sevdiğim basit bir oyunu var top sol ya da sağ taraftayken kısa oyuncu faul çizgisi üstünde uzun oyuncunun savunmacısına perde yapıyor burada savunma kafa karışıklığı yaşadığı anda ya bomboş smaç vuruyorlar ya da tepede kısa oyuncu boş şut imkanı yakalıyor. Bunlar cidden ufak detaylar ama basketbol seviyemizi üst seviyeye çekebilecek hareketler artık savunmadan ümidi kestim ama umarım biz de en azından daha derli toplu hücum etmeye başlarız.
 
İsmail Şenol, aşağıda Fenerbahçe'nin son hücumunu anlatmış parça parça, işte coaching tam böyle bir şey. Şu sete rağmen Wilbekin da muazzam savunmuş pozisyonu ama ondan sonrası da Dixon'ın yeteneği.


,https://twitter.com/ismailsenol/status/795727831934390272

Yanlız İsmail'in yanlış aktardığı bir konu var, diyor ki fener son topu savunarak kazandı. Oysa ki orda blatt'ın istediği oldu, wannamaker kalinici isolation da tabiri caizse köfte ekmeğe gönderdi ama hep soktuğu dribling üstü orta mesafeyi sokamadı.

Maçın en güzel yani koçların maça hazırlanış biçimleri ve maç esnasında müdaheleleri oldu.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
 
Nunnualy ve obra örneginden yola cıkarsak ; ergin atamanın insan psikolojisinden gram anlamadıgı sonucuna varmak zor degil . Eurolig'in en iyi oyuncusu olacak dedigin Russ'ı 1 ayda yerin dibine sokmak mıdır kocluk ? Tanımadıgın oyuncuya eurolig'in en iyisi olacak dersen sonuclarina katlanirsin diyecegim ama piyango yine smith'e vurdu . 2. smith vakası.
Ama koc daima haklı.

Ergin Hoca'nın oyuncu psikolojisinden anlamadığı doğru ve Obra'nın başarısı sadece oyuncu psikolojisinden anlaması değil. Obra kendi getirdiği oyuncuların neredeyse hepsiyle başarılı oldu, kendisine miras kalan oyuncularla yeterince başarılı olamadı ve çoğu ile yollarını ayırdı zaten.

Obra ya da Ömer Onan'ın (hangisi hatırlamıyorum) bir röportajını okumuştum. Röportajda, transfer yaparken oyuncunun herşeyini araştırırız, saha dışında nasıldır, hobilerine varana kadar bakıp transfer yaparız diyordu.
Takım kimyasına ve organizasyona uygun oyuncuyu arıyorlar, sadece yeteneğe bakmıyorlarmış
Obra'nın elinde parlayan oyuncuları biraz da böyle düşünmek lazım. Nunnaly italya ligi mvp'si idi ama daha büyük organizasyonda daha küçük rol alıp, başarıya katkı sağlamakla mutlu olacak biri, en azından öyle düşünülüp transfer edilmiş ve öyle de gözüküyor.

Mesela bizim Daye, italya sayı kralı, ve attıkça mutlu olan biri. Attığı basketlerden (özellikle üçlük) sonra verdiğ reaksiyonlardan bu anlaşılabilir.

Tofaş maçında, maç kazandıran üçlüğü attığındaki sevinci dahi, normal bir üçlük atışı sonrası gösterdiği şutör reaksiyonu idi, yani bireysel bir sevinç; halbuki dün Nunnaly'in çok kritik anda farkı 4 sayıya çıkartan üçlüğündeki sevinci kritik anda takımı öne çıkartan bir basketin sevinci idi

Mesele işte bu kimya ve ruhu yakalamak. Bu da koçun görevi

Yanlış anlaşılmasın, Daye sevdiğim bir oyuncudur, sadece örnek olsun diye Daye'den bahsettim.

Aynı mantıkla, Smith oynadıkça, attıkça, 1-5 hücum ettikçe, istatistikleri arttıkça mutlu olan biri, oyuncunun hem kişisel karakterini, hem de oyun karakterini iyi tahlil edip transfer yapmak lazım
 
Güzel maç olduğu noktasında hem fikirim. İki takım da üst düzey performans sergiledi, izlemesi de keyifliydi.
Aslında böyle bir maç sonrası belirtmek taraftarlık olarak da algılanabilir ama dikkatimi çeken iki husus oldu:
1. FB yardımcı antrenörü Erdem Can sürekli parke kenarında idi, Obra'dan bile daha fazla müdahale ediyordu, sürekli bağırıp çağırıyordu falan. Çoğunu da hakemlerin yanında hatta gözlerinin önünde yaptı, deplasmanda da olmalarına rağmen tek bir uyarı bile almadı. Obra'nın yardımcısına bu kadar taviz vermesi, kısıtlamaması da takdir edilebilir fakat Erdem Can'ın tavır ve hareketleri bence sınırsızlıktı. Hiç uyarı almadığı tekrarlamakta fayda var.
2. Vesely için de ayrı bir parantez açıyorum. Oyununa, hırsına ve aidiyet duygusuna olan sempatimi belirtmiştim ama bu sene antipatik gelmeye başladı. Bir pozisyonda kolunu Moerman'a takıp kendini yere attı, hakemler aslında Vesely'yi cezalandırması gerekirken faulü Moerman'a verdiler. İspanyolların yaptığı tarz bir çirkeflik gibi geldi, yanlış görmediysem. Her halükarda zaten Vesely'yi düşürecek bir pozisyon bile değildi, neredeyse 2 metre fırladı. Genel olarak da maç içindeki tavırları da bu sene değişti.
 

Üst