Zaten alıntı yaptığınız arkadaş da yazısını Galatasaray markasını Strasbourg ve Gran Canaria ile karşılaştırmayın diyen bir başka arkadaşa cevap olarak yazmış. Acı olan durum şu ki evet biz şu an Eurocup ayarında bir takım hüviyetindeyiz. Bir ara Azovmash Mariupol, Khimik filan kara para aklarken parlayıp sönmüştü, bizimki de benzer bir durum. Şu var ki son beş yıla bakıldığında yıllık ortalama 10 milyona yakın bütçemiz vardı, Oktay Hoca nın son senesinde de 6-8 arası vardır herhalde, bu süreçte çeyrek finali filan geçtim sadece EL de kalıcı olsak bana yeter de artardı mesela ama bunu sağlayamadık.
Dursun değil daha Duygun geldiğinde bunların olacağı belliydi zaten. Dedeler yine takımı ele geçirdi; abi aşağı abi yukarı dolanan kardeşlerine yönettiriyorlar diledikleri gibi. Ben son on senedir belki iki sezon futbol maçlarını takip ettim mesela. Rijkaard-zaten kendi de td olmadığını kabullenip işi bıraktı-, Servet Çetin, Milan Baros gibi hoca ve oyuncular geldiği gibi tavrımı söylemişimdir. Halbuki taraftarımız Belhanda derdinde, tüpçü BJK taraftarını nasıl güttüyse bunlar da aynı şekilde davranıyor. Bu sezon bütçe yine on milyon olsa muhtemelen bu kadar nümayiş olmazdı. Kulübün başındaki adam istiyor ki kulüp geliriyle faiz ödeyip Riva yı satsın ve birazıyla borç öder kalanını abileriyle batırsın. İşte her şey böyle başladı, Ünal a vermeyelim Riva yı, onun yerine aramızdan bir beceriksiz seçelim biz de nasiplenelim.
İyi yanından bakarsak iyi kötü genç oyuncular monte edilecek, bir buçuk-Sinan-Göksenin- oyuncuyla kaç sene idare ettik, iki yerli oyuncumuz olsa fark etmez mi? Üstünberk-Mahmuti onca oyuncuyu takıma bağlamışken-aralarında Baygül de var- bütün bu oyuncuları gönderip kalanını da Furkan bizi sattı, İlkan ihanet etti vesaire şeklinde iyice soğutan ben değilim.
Maalesef bizim kulüpte koçlar başarılı olup kamuoyu oluşturarak yönetimi bütçeyi arttırmaya ikna etmek zorunda. Özyer Gurovic-Zizicli sezonda bunu gerçekleştiremedi, Akdağ kısmen halletti ve onun mirasını devralan Mahmuti de iyi kötü bir yere getirerek bıraktı ama zirve bütçelerle çalışan Ataman sonunda ciddiyetsizliği ve sorumsuzluğuyla-bütçe ve Milli Takım- herkesin korktuğu enkazı bıraktı. Eskiden bütçe düşük olsa da en azından yüzü gözü bir şeye benzeyen yönetimler vardı, biraz olsun basketbol bilen şube sorumluları vardı. Şimdi Allah yardımcımız olsun.
Sorun bu zaten, Euroleague'de kalıcı olmak için en son gereken şey iyi antrenör ve başarı. Biz bu bahsedilen kulüplerin seviyesinde değiliz, hiç olmadıkda,(Olympiakos, Real Madrid, Cska, Panathinaikos vs) eğer o seviyede olmak istiyorsak, Euroleague kalıcı olmak istiyorsak, başarılı olmak istiyorsak, bunun yöntemi belli, istikrarlı yönetim, bütçe, sponsor, organizasyon, salon vs. Bunlar olduktan sonra A lisansı alıyorsun zaten. Yoksa gerisi saman alevi misali bir yıl parlayıp ertesi yıl sönmekten farkı yok.
Burada bu seviyede olmamamızı kabullenen zaten yok, herkes istiyor ama buda kademe kademe olacak birşey. Öncelikle yönetim zihniyeti değişmeli, sizinde dediğiniz gibi.