Cem Bey sözleriniz için teşekkür ederim. Benim taraftarla olan söylediklerim gsbasket.org özelinde geçerliydi. Yoksa taraftarımızın, insanımızın geneli düşünüldüğünde vahim durumdayız, size katılıyorum. Bize düşen ne kadar olabilirse doğruları, yanlışları bir ölçüde gösterebilmek ve olabildiğince herkesin daha doğru pozisyon almasını sağlayabilmek. Bütçe için yapılabilecekler konusunda aklıma gelenleri sıralayım. Bunları yapacak bir yönetimimiz yok, ancak farzedelim var. Şunları yapabilir.
1. Alperen Bey sponsorun düşük rakama kapatmasını önümüzdeki bir engel olarak görmüş ancak konunun dinamiği böyle değil. Geçmişte spor'un ekonomisi bugünkü gibi değildi. Sponsorlukta bugünkü gibi öyle değildi. Amatör sporların içinde yer alan tanınan şahıslar tv'lerden zenginleri spora, sanata destek olmaya çağırırdı. Bu sorumluluğu hissedenler de yapardı. Bugün ise sponsorluk artık, aslında tamamen bir satış faaliyeti. Herhangi birşey satmaktan hiçbir farkı yok. Satılan nesnede 1 sene boyunca reklam faaliyeti oluşturabilecek isim hakkı, formanın arkasında, kolunda, dizinde vb. yer hakkı. Bu durumda, doğal olarak alıcı her zaman bunu daha uygun fiyata almak isteyecektir. Bunu yüksek fiyata satmak satıcıya kulübe kalıyor. Bundaki adımlar neler. Bunun değerinin daha yüksek olduğuna alıcıyı ikna, ürünün reel değerini artırma, alıcı sayısını artırma vb. işler.
Erkek basketbol ve diğer amatör takımlarımızın sponsorluğu için neler yapacağı özeline gelirsek. Önce Odeobank'la gelecek sende taahhüt altına alınmışsa ve rakam düşükse. Zorlayamazsın. Ancak ikan edersin. Ya daha yüksek meblağ vermeye veya başka bir takıma kaydırmaya. 2. önemli nokta sponsor, sadece isim sponsoru olacak diye bir kaide yok. İsim sponsorundan 6 milyon dolar alırsın. 5-6 tanede yan sponsorlardan (forma, reklam panosu vb) 1 milyon dolar toplarsın. 3. önemli nokta. Kulüpte oturarak sponsor gelmesini bekliyorlarsa daha çok beklerler. Böyle bir pazarlama faaliyeti kalmadı dünyada. Çıkarırlar ana sponsor ve yan sponsor olabilecek firmaları. Hangi kriterler önemli. Firmanın büyüklüğü, faaliyet alanı, iş yaptığı cografya, güncel mali durumu, reklam vasıtaları, sosyal tarzları, tuttuğu takım ..... Çıkardın mesela 100 adet firma. Hepsinden alırsın randevunu veya kulübe davet edersin tek tek. Yönetimdekiler zaten iş adamı. Birçok mecradan tanışıyor olabilirler çoğuyla, direkt yada dolayı sempatik kanallardan ulaşabilirler, reddedilmeden. Tüm amatör takımlarına bulursun, bulmak zorundasın zaten. Gün artık böyle.
2. Amatör branşlar için sponsorluğun dışında bir gelir konusu. Yayın faaliyetleri. Fakat bu konu tüm amatör branşlarda bildiğim kadarıyla total halledildiği için kulübün güncel olarak yapacağı birşey yok. Bunu satan kurumlardan veeilen parayı alacakalr o kadar.
3. Bir diğer gelir sağlanacak metod. Fonlama. Çok büyük bir camiayız. Fb ve Bjk kadar zenginimiz olmasada (bizde eğitimli insan çoktur) hiç yokda değil. Kaç tane amatör takımın var. Mesela 3 basketbol, 2 voleybol. 5 takım. Hepsini tek organizasyon yaparsın. Her takım için ayrı ayrı insanlarıda bunaltmazsın. Çok zenginler için bir dar kadrolu, orta ve düşük profil zenginler için bir geniş katılımlı 2 yemek yaparsın. Multimedya eşliğinde, biraz tarih biraz kupa görüntüleri. Verirsin gazı. Takım antrenörlerine birer kısa konuşma. Çıkar dersin sonra başkan olarak. Bakın, Bu 5 takım her sene Avrupa şampiyonluğu için oynayacak. Profesyonel olarak sağladığımzı gelir bu. Fakat bu gelir yetmiyor. Şu kadar daha lazım. Öyle kupa alınca bedava havalara sıçramak yok. Pamuk eller cebe. Yüksek profile Ateşleyin 50'şer bin dolar. Reddedemeyecek 20 kişi ben 2 dakikada soluksuz sayarım. Hattat'lardan, Tahincioğullarına. Yüzme branşını kaç sene E. Gürsoy finanse etti. Orta ve düşük profile'de 1000'er dolar, 5000'er dolar toplarsın. Bunlara bu yaptıklarının sene boyu havasını atacak bir malzeme verirsin plaket vb. Bu işin benzeri geçmişte eşya piyangosuydu. Pekçok kurum yapardı. Para toplamak için. İnandığımdan değilde Aysal bir takımız gelirini ben karşılayın diye Galatasaray üzerinden reklam yapıyor. Sen bu konuda adım bile atmıyorsun. Ben başkan olayım vaadedileni tehditle alırım. Medya önünde seni madara ederim diye.
4. Diğer gelir kapısı. Taraftar. Taraftar'a düşen 2 konu var. 1 tanesi Gsstore üzerinden malzeme satmak. Bunun çok ayrıntısına girmeyim. Kaliteli ürün, orjinal ürün, geniş portföy, zamanlama vb. konular önemli. Herkes biliyor zaten. Diğeri sponsorlar için ürünü daha değerli hale getirecek ve takıma maçlarda desteği artıracak şekilde daha fazla katılımın sağlanması. Bu konuda aslında hiç değiştiremeyeceğimiz temel bir kural var. Oda şu. Şimdi taraftarı iyigün dostu olarak suçluyoruz ya, bu pek doğru değil. Herkes Önder Bey gibi bu konuda erdemli olamaz. İtiraf edeyim. Bende dahil. Ben takımımın yanında olayım psikolosiyle hareket eden taraftarlık aslında tabiri caizse taşıma sudur. Ve taşıma suyla değirmen dönmez. Yani her maçtan önce antrenör ve manager'in tv'lerden söyledği "bu hafta önemli maçımız var maça gelin ha" nın sonu yok. Maça gitmek taraftarın takımına bir ödevi değil, sosyal eğlencesi olmalı. Kural bu. Bu nasıl sağlanır. Bu orta ve uzun vadeli bir iş. Yazı çok uzadı. Şimdi buna girmeyim. Ancak kısa vadede taraftar sayısı nasıl artırılır. Birşeyler yazayım. Organize bir taraftar derneğimiz var. Bu dernekle beraber bir planla hareket ederek, genç profilleri, mesela üniversite kampüslerinden bir sosyal eğlence konusu olarak toplu maça gitmeler organize edilebilir. Geliş gidiş konusunda yardımı olabilecek müthiş bir avantajımız var. A. Albayrak. Görevine göre üslubunu eleştirebiliriz ancak harbiden Gs sevdalısıdır. Maddiyat gözetmeden yardım eder. Büyük semtler buna dahil edilebilir. Burda taraftar grubu kitle sürükleyici pozisyondaki kişileri dahi kullanabilir. (Ben 90'larda üniversite öğrensisiyken, zamanın çok büyük kimi gece kulüpleri içi yaptım bunu, yapanlardan pekçok yerde gördüm)
Sonuç olarak yapacak çok şey var. Yeterki yapmak istesinler. Akıllarına gelmiyorsa küçük bir forum yapsınlar hafta sonu, meraklı galatasaraylılardan, başkanın oteli var. Ne fikirler çıkar, daha ne fikirler.
1. Alperen Bey sponsorun düşük rakama kapatmasını önümüzdeki bir engel olarak görmüş ancak konunun dinamiği böyle değil. Geçmişte spor'un ekonomisi bugünkü gibi değildi. Sponsorlukta bugünkü gibi öyle değildi. Amatör sporların içinde yer alan tanınan şahıslar tv'lerden zenginleri spora, sanata destek olmaya çağırırdı. Bu sorumluluğu hissedenler de yapardı. Bugün ise sponsorluk artık, aslında tamamen bir satış faaliyeti. Herhangi birşey satmaktan hiçbir farkı yok. Satılan nesnede 1 sene boyunca reklam faaliyeti oluşturabilecek isim hakkı, formanın arkasında, kolunda, dizinde vb. yer hakkı. Bu durumda, doğal olarak alıcı her zaman bunu daha uygun fiyata almak isteyecektir. Bunu yüksek fiyata satmak satıcıya kulübe kalıyor. Bundaki adımlar neler. Bunun değerinin daha yüksek olduğuna alıcıyı ikna, ürünün reel değerini artırma, alıcı sayısını artırma vb. işler.
Erkek basketbol ve diğer amatör takımlarımızın sponsorluğu için neler yapacağı özeline gelirsek. Önce Odeobank'la gelecek sende taahhüt altına alınmışsa ve rakam düşükse. Zorlayamazsın. Ancak ikan edersin. Ya daha yüksek meblağ vermeye veya başka bir takıma kaydırmaya. 2. önemli nokta sponsor, sadece isim sponsoru olacak diye bir kaide yok. İsim sponsorundan 6 milyon dolar alırsın. 5-6 tanede yan sponsorlardan (forma, reklam panosu vb) 1 milyon dolar toplarsın. 3. önemli nokta. Kulüpte oturarak sponsor gelmesini bekliyorlarsa daha çok beklerler. Böyle bir pazarlama faaliyeti kalmadı dünyada. Çıkarırlar ana sponsor ve yan sponsor olabilecek firmaları. Hangi kriterler önemli. Firmanın büyüklüğü, faaliyet alanı, iş yaptığı cografya, güncel mali durumu, reklam vasıtaları, sosyal tarzları, tuttuğu takım ..... Çıkardın mesela 100 adet firma. Hepsinden alırsın randevunu veya kulübe davet edersin tek tek. Yönetimdekiler zaten iş adamı. Birçok mecradan tanışıyor olabilirler çoğuyla, direkt yada dolayı sempatik kanallardan ulaşabilirler, reddedilmeden. Tüm amatör takımlarına bulursun, bulmak zorundasın zaten. Gün artık böyle.
2. Amatör branşlar için sponsorluğun dışında bir gelir konusu. Yayın faaliyetleri. Fakat bu konu tüm amatör branşlarda bildiğim kadarıyla total halledildiği için kulübün güncel olarak yapacağı birşey yok. Bunu satan kurumlardan veeilen parayı alacakalr o kadar.
3. Bir diğer gelir sağlanacak metod. Fonlama. Çok büyük bir camiayız. Fb ve Bjk kadar zenginimiz olmasada (bizde eğitimli insan çoktur) hiç yokda değil. Kaç tane amatör takımın var. Mesela 3 basketbol, 2 voleybol. 5 takım. Hepsini tek organizasyon yaparsın. Her takım için ayrı ayrı insanlarıda bunaltmazsın. Çok zenginler için bir dar kadrolu, orta ve düşük profil zenginler için bir geniş katılımlı 2 yemek yaparsın. Multimedya eşliğinde, biraz tarih biraz kupa görüntüleri. Verirsin gazı. Takım antrenörlerine birer kısa konuşma. Çıkar dersin sonra başkan olarak. Bakın, Bu 5 takım her sene Avrupa şampiyonluğu için oynayacak. Profesyonel olarak sağladığımzı gelir bu. Fakat bu gelir yetmiyor. Şu kadar daha lazım. Öyle kupa alınca bedava havalara sıçramak yok. Pamuk eller cebe. Yüksek profile Ateşleyin 50'şer bin dolar. Reddedemeyecek 20 kişi ben 2 dakikada soluksuz sayarım. Hattat'lardan, Tahincioğullarına. Yüzme branşını kaç sene E. Gürsoy finanse etti. Orta ve düşük profile'de 1000'er dolar, 5000'er dolar toplarsın. Bunlara bu yaptıklarının sene boyu havasını atacak bir malzeme verirsin plaket vb. Bu işin benzeri geçmişte eşya piyangosuydu. Pekçok kurum yapardı. Para toplamak için. İnandığımdan değilde Aysal bir takımız gelirini ben karşılayın diye Galatasaray üzerinden reklam yapıyor. Sen bu konuda adım bile atmıyorsun. Ben başkan olayım vaadedileni tehditle alırım. Medya önünde seni madara ederim diye.
4. Diğer gelir kapısı. Taraftar. Taraftar'a düşen 2 konu var. 1 tanesi Gsstore üzerinden malzeme satmak. Bunun çok ayrıntısına girmeyim. Kaliteli ürün, orjinal ürün, geniş portföy, zamanlama vb. konular önemli. Herkes biliyor zaten. Diğeri sponsorlar için ürünü daha değerli hale getirecek ve takıma maçlarda desteği artıracak şekilde daha fazla katılımın sağlanması. Bu konuda aslında hiç değiştiremeyeceğimiz temel bir kural var. Oda şu. Şimdi taraftarı iyigün dostu olarak suçluyoruz ya, bu pek doğru değil. Herkes Önder Bey gibi bu konuda erdemli olamaz. İtiraf edeyim. Bende dahil. Ben takımımın yanında olayım psikolosiyle hareket eden taraftarlık aslında tabiri caizse taşıma sudur. Ve taşıma suyla değirmen dönmez. Yani her maçtan önce antrenör ve manager'in tv'lerden söyledği "bu hafta önemli maçımız var maça gelin ha" nın sonu yok. Maça gitmek taraftarın takımına bir ödevi değil, sosyal eğlencesi olmalı. Kural bu. Bu nasıl sağlanır. Bu orta ve uzun vadeli bir iş. Yazı çok uzadı. Şimdi buna girmeyim. Ancak kısa vadede taraftar sayısı nasıl artırılır. Birşeyler yazayım. Organize bir taraftar derneğimiz var. Bu dernekle beraber bir planla hareket ederek, genç profilleri, mesela üniversite kampüslerinden bir sosyal eğlence konusu olarak toplu maça gitmeler organize edilebilir. Geliş gidiş konusunda yardımı olabilecek müthiş bir avantajımız var. A. Albayrak. Görevine göre üslubunu eleştirebiliriz ancak harbiden Gs sevdalısıdır. Maddiyat gözetmeden yardım eder. Büyük semtler buna dahil edilebilir. Burda taraftar grubu kitle sürükleyici pozisyondaki kişileri dahi kullanabilir. (Ben 90'larda üniversite öğrensisiyken, zamanın çok büyük kimi gece kulüpleri içi yaptım bunu, yapanlardan pekçok yerde gördüm)
Sonuç olarak yapacak çok şey var. Yeterki yapmak istesinler. Akıllarına gelmiyorsa küçük bir forum yapsınlar hafta sonu, meraklı galatasaraylılardan, başkanın oteli var. Ne fikirler çıkar, daha ne fikirler.