2012-2013 Sezonu Yeni Oluşan Takım Üzerine

Ersin Dağlı 4.5 gibi oynayacak.Yani hem 4 numara hemde 5 numarada görev alabilecektir.İki pozisyonada destek verecek kritik uzun Ersin Dağlıdır.
Benim ilk 5'im Gordon,Domercant,Hawkins,Ersin,Furkan

Abi Ersin 4,5 oynayabiliyor ama ben o mevkinin gerçek sahipleri Furkan ve Ndong varken Ersinin 5 numara için ancak 3 üncü tercih olabileceğini düşünüyorum.3 üncü tercih olduğu için eksra durumlar hariç 5 numarada pek süre alacağını zannetmiyorum .Ama Ersinin çok önemli bir oyuncu olduğuna yüzde yüz katılıyorum.Geçen sene BJK nin başarısında ki gizli kahramanlardandı kendisi .
 
Bu sene güzel ve geniş bir kadro kurduğumuza inanıyorum... İnş kimya olarak da takım tutar ve özlenilmiş başarıları elde ederiz Artık Şampiyon olmak istiyoruzz...
 
Bence Ersin ne 4 ne de 5 için ilk 2 tercihten biri olmaz. 4'te Macvan,İlkan;5'te Furkan,N'dong ilk alternatifler olur. Ve Ersin de bu iki mevki arasında değişmeli oynar.Benim düşüncem onun daha çok 5'te oynaması.Böylece iki tane çok yetenekli genç 4 numaralarımıza şans verebiliriz. Furkan da şans bulmalı tabi ama onu tamamlayacak isim zaten çok uzun süreler sahada tutulması gerekmeyen,yaşı ilerlemiş N'dong olacak.

Kısa oyuncularla ilgili olarak bence ligdeki ilk 5'imizde Gordon kenarda başlayabilir oyuna.Çünkü hem Engin hem de Ender'i yedek başlatmak dengesiz olur.Domercant-Hawkins'le de dış oyuncu rotasyonunu tamamlarız.

Benim ideal 5'im:Ender(Engin)-Domercant-Hawkins-Macvan-Furkan
 
Bence Ersin Dağlı sezonun genelinde Furkan'dan daha çok süre alacak.Furkan çok yetenekli bir uzun fakat,Ersin daha hazır,daha tecrübeli,ve şu anki haliyle Furkan'dan daha çok katkı verecektir.Bu sebeple Ergin Ataman'ın Ersin'i daha çok kullanacağını düşünüyorum.
 
Sizce bu kadrodan daha iyi kadromuz hangi yılda vardı. ilk beşiyle sayabilir miyiz? Merak ettiğim için soruyorum, önceleri takip etmişliğim yoktu.
 
Ligde

Göksenin - Domercant - Hawkins - Macvan - Furkan 5'iyle başlarsak daha iyi olur bence. Göksenin çok iyi bir savunmacı. Maçın başında savunmada rakibe kolay kolay sayı buldurmaz. Zaten yazdığım beşte rahatça sayı bulabileceğimiz Winner özellikli oyuncular mevcut. Yani oyunun başında kontrolü ele alabiliriz.
 
Gerçekten güzel bir kadro oluşturuldu,benim aklıma takılan en önemli sorunsa Engin Atsür'ün sağlık durumu.Engin ne kadar sağlıklı acaba? Eğer tüm sezon boyunca ufak tefek sıkıntılara rağmen istikrarlı bir şekilde takımda süre alırsa inanılmaz fark yaratacağını düşünüyorum.Bu arada kadroya şöyle uzaktan baktığımda bana verdiği fikir: hem atan hem de tutan dengeli bir takım olduğu,eğer ivmemmizi yakalayabilirsek çok çok entresan işler başarabiliriz,Efes Pilsen'den ve Fenerbahçe Ülker'den geride değil takımımız onların bazı avantajları varsa bizimde onların kadrolarına karşı kesinlikle bariz avantajlarımız var.
 
Belki de lig tarihinin en kaliteli kadrolarının yer alacağı, rekabetin yüksek düzeyde olacağı bir sezon izleyeceğiz. Sanırım biraz da Avrupa’da yaşanan krizle bağlantılı olarak bazı takımların bütçede kısıntıya gitmeleri, bunun ardından da özellikle Türkiye ve Rusya’nın pazarda aktif olması sonucu bu tarz kadroları ligimizde izleyebileceğiz. Süren yıllar boyunca ligimizin kalitesi; özellikle de baş-üstü, zirveye oynayan takımlar olarak tabir edebileceğimiz kulüplerin önemli düzeylere geldi. Ancak bu sene zirveye çıkıldı; hem kaliteli kadrolar, hem de kaliteli coach’lar ile..

Öncelikle rakiplerimizin konumunu, kadrosunu ve yaptıklarını belli bir şablona oturtmak gerekli. Bunu yaptıktan sonra kendi hamlelerimizin hangi seviyede olduğunu, iddiamızı daha net bir biçimde ortaya koyabiliriz.

* Fenerbahçe Ülker ile başlamak gerekirse;

Kadro;
Point Guard; Bo Lester McCalebb, Barış Ermiş,
Shooting Guard; Ömer Onan, Romain Sato, Can Maxim Mutaf
Small Forward; Emir Preldzic, Bojan Bogdanovic
Power Forward; David Andersen, Kaya Peker, Gist(?)
Center; Mike Batiste, Oğuz Savaş

Coach; Simone Pianigiani

scaled.php


Eğer şöyle dersek yanlış olmaz sanırım; Ülker ile birleştiğinden bu yana Euroleague’de kendine F4 hedefi koyan ama hep beklentilerin altında kalıp, şişirilmiş kadrolar kuran Fenerbahçe Ülker’in en realist, en donanımlı yabancılardan kurulu kadrosu. Belki bir dönem yakaladıkları, Semih’li, Ömer Aşık’lı, Mirsad’lı, İbrahim’li yerli kadrosu yok, ancak bu sefer yabancılarda daha isimlerinin hakkını veren, önemli oyunculardan kurulu bir kadroya sahipler. Ve başlarında İtalya, hatta Siena dışı tecrübesi olmasa da Avrupa’nın gözde ve sayılı koçlarından biri olan Simone Pianigiani var.

Önce Pianigiani ile alakalı bir şeyler söylemek isterim. Gerçekten takdir edilmesi ve saygı duyulması gereken, Avrupa’nın yükselen coach değerlerinden biri. Sadece basketbol kariyerini değil, hayatını da Siena’da geçirmiş, Siena doğumlu bir insan Pianigiani. 1996-2005 yılları arasında Siena’da hem asistanlık hem de genç takımların sorumluluğu görevini üstlenen Pianigiani, bilindiği üzere 2001-2003 arası Ergin Ataman’ın da yardımcılığını yaptı. Ardından bir dönem daha yardımcılığa devam ettikten sonra, 2006’da devraldığı görevde 6 İtalya lig Şampiyonluğu, 5 İtalya Süper Kupası Şampiyonluğu, 4 İtalya Kupası Şampiyonluğu ve 2 Final-Four gördü. Cidden çok başarılı bir Siena kariyerini geride bırakarak, Fenerbahçe Ülker’in başına geldi. Pianigiani’nin Siena’da yarattığı sistem ve oynattığı basketbol çok iyiydi. Sistemine uygun oyuncuları bulmakta, rol oyuncularını kullanmakta ve genel olarak sistemi ön plana çıkarmakta oldukça iyiydi. Önce sisteminde Terrell McIntyre’ı parlattı, ki o da McCalebb tarzında bir guard idi. Zaten guard seçimlerinde delici, hızlı, atletik ve topa baskı yapan isim alışkanlığını McIntyre ile başlatmıştı. Ardından da McCalebb’in müthiş patlaması ve Avrupa’nın sayılı oyuncularından biri haline gelmişti. Oyuncular değişse de tarz olarak benzer oyuncuları kullanmaya devam etti. Bu sadece guard pozisyonunda da yaşanan bir durum değildi. Pota altında Eze, Stonerook gibi pis işleri yapan, savunma tarafı ağır basan oyuncular kullandı. Tabi Stonerook oyun aklı da olan bir oyuncuydu. Veya bir dönem Domercant gibi bir saf skoreri kullanırken, onun ardından şimdi Armani’de oynayan Hairston ile de bir deneme yapmıştı. Sato, Hawkins tarzı güçlü, savunması iyi oyuncular onun sisteminde her zaman yer buldu. Uzun forvetlerini oyunu açabilecek, dış şutu olan uzunlardan seçti. Lavrinovic ve sonradan Andersen’i de bu açıdan düşünebiliriz. Yani sistemin devamı için oyuncu değişimlerinde tarzları sabit tutmaya çalıştı.

Pianigiani’nin Fenerbahçe Ülker’e gelişini ve ardından yaptığı transferleri de bu açıdan ele alabiliriz. Zaten McCalebb, Andersen ve Sato öğrencileri. Bu transferler sayesinde belki de Pianigiani’nin alışma evresini aza indirmeyi, sistemini kurmak için harcanacak sürenin kısalmasını sağladılar. Bogdanovic’te saf skorer kimliğine uyan bir oyuncu olduğu için o da bence Pianigiani’nin iyi kullanabileceği bir oyuncu. Batiste de ciddi bir uzun. Ancak işte tüm bu yabancı tercihlerinin yanında, onları ileriye taşıyacak yerli rotasyonu ve pota altı sertlikleri soru işareti. Bunları pozisyon pozisyon açabiliriz;

PG; iki kişilik bir rotasyonları var, ancak ikisi de gerçekten kaliteli oyuncular. McCalebb, Avrupa’nın en iyi 3 guardından biri. Diğer ikisi ise Spanoulis ve Diamantidis. Ve McCalebb sadece iyi bir guard değil, üstüne takım kurabileceğiniz, taşıyıcı bir unsur. Bu anlamda da yine Avrupa’nın en iyilerinden biri. Partizan, Makedonya performansları ortada. Şut konusunda zafiyeti olan bir oyuncunun bu kadar önlem alınması güç bir hale gelmesi, çok özel bir durum. Bu durumu özel yapan da McCalebb’in yetenekleri. Gideceği yer belli olsa da deliciliği, hızı ve atletikliği ile savunulması çok zor hale gelen bir oyuncu. Ve tüm bu özellikleri ile fark yaratan bir oyuncu. Barış da ligimizin iyi guardlarından biri, o da McCalebb’i yedekleme işini iyi bir biçimde yapacaktır.

SG; Yaşı ilerlese de uzun süreler verilmeyip verimli kullanıldığında hem savunması hem kritik şutları ile iş yapabilecek Ömer Onan, aslen 3 numara olsa da 2 numarada Ömer dışında rotasyonun kısıtlı görünmesi nedeniyle bu rotasyona dahil olacak Sato ve 1-2-3 hepsini oynayabilen Emir var. Burada Ömer’in de performansını arttırmayı sağlayacak önemli etkenlerden biri, Emir. Emir’in yetenekleri ölçüsünde performans göstermesi, onları rahatlatacaktır.

SF; İki farklı tipte oyuncuya sahipler, bu bölgede. Biri Pianigiani’nin dış savunma ve takım oyunu anlamında güvendiği isimlerden Sato, diğeri ise saf skorer olan Bogdanovic. Sato, savunma yönünde vereceği katkı ile Fenerbahçe Ülker’in bir dönem Kinsey&Ömer ile yakaladığı dış alan savunması seviyesine getirmeye yardımcı olabilir. Bogdanovic ise dışarıdan bakıldığında McCalebb’in ardından kadroda en skora yatkın adam. Onun da potansiyeli olduğu bir gerçek ancak gelişime ihtiyaç duyduğu da ortada. Ve yine Emir Preldzic var. Onun performansı da oldukça önemli.

PF; David Andersen olsa da en zayıf oldukları pozisyon diyebiliriz. Sonuçta David Andersen yaşı gereği tüm maçı domine edecek seviyede değil, hatta yaşı gereği 4 numaraları savunma konusunda sıkıntı yaşayabilecek durumda. Andersen hala iyi bir oyuncu, ancak artık eski durumunda değil. Ve bu 4 numaraları karşı savunmasında ortaya çıkacaktır. Bu yüzden zaman zaman 5’e kaydığını da görebiliriz. Kaya Peker ile ilgili zaten konuşmaya pek gerek yok. Gist konusu ise hala bir bilmece. Ama bu bölgeye bir yabancı daha almaları ve 6. Yabancıyı bu bölgede kullanmaları kuvvetli ihtimal.

C; Batiste ve Oğuz Savaş. Batiste yaşı ilerlemiş olsa da hala Avrupa’nın önemli uzunlarından biri. İyi kullanıldığı takdirde hücum yönünde çok verim alınabilecek bir oyuncu. Burada da Oğuz’un performansı soru işareti. Onun önemli verim vermesi gerekecek. Çünkü Batiste’i verimli kullanabilmek için optimum süre 20 dakika civarında. Eğer Oğuz geri kalan sürede üstüne düşeni yapamazsa, Andersen veya Kaya bu bölgeye kaydırılabilir. Ama bu dönemde 4 numarada ne yaparlar bu soru işareti.

Genel olarak yabancı ve koç tercihleri iyi olsa da Fenerbahçe Ülker defoları olamayan bir takım değil. Pota altında soru işaretleri barındıran ve yerli rotasyonu bize göre, Anadolu Efes’e göre daha zayıf olan bir takım.

_________________________

* Anadolu Efes'i ele alırsak;

Kadro;
Point Guard; Jordan Farmar, Kerem Tunçeri, Doğuş Balbay
Shooting Guard; Jamon Alfred Lucas, Sinan Güler
Small Forward; Sasha Vujacic, Birkan Batuk
Power Forward; Dusko Savanovic, Kerem Gönlüm
Center; Semih Erden, Stanko Barac, Ermal Kuqo, Esteban Batista(?)

Coach; Oktay Mahmuti

scaled.php


Anadolu Efes de bu sene ligimizin kalitesini arttıran çok değerli hamleler yaptı ve Oktay Mahmuti ile beraber sadece lig bazında değil, Euroleague bazında da başarılı olabilecek bir kadro oluşturdu. Fenerbahçe Ülker’de Pianigiani’den biraz fazlaca bahsetmiştik, ancak Oktay Mahmuti ile ilgili bir şeyler yazmaya gerek yok. Zira Oktay Hoca’nın koçluğuna ve kişiliğine, Galatasaray basketbol Şubesi’ne kattıkları ile beraber fazlasıyla şahit olduk. Efes’in yıllardan beri süre gelen çok para harcayıp, dengesiz kadrolar kurması veya yanlış coach’lara emanet edilmesi ile geçen yıllar, Oktay Mahmuti’nin gelişi ile son buldu diyebiliriz. Bu süreçte David Blatt, Perasovic, Ergin Ataman gibi iyi coach’lar getirseler de yönetimsel bazda yaptıkları yanlışlıklar veya sabırsızlıklar istenilen başarıyı getirmedi. Ve belki de en son onları tam anlamıyla mutlu eden koçu, Oktay Mahmuti’yi takımın başına getirdiler. Oktay Hoca geçen seneki süre gelen bazı bağlayıcı kontratlar sebebiyle birkaç pozisyonda rahat hareket edemese de, Efes’in sonuç itibari ile kaliteli kadrosu ve yapılan takviyeler ile yine F4 rekabetine girebilecek bir ekip oldular. Pozisyon bazında incelemeye geçersek;

PG; Jordan Farmar, Kerem Tunçeri, Doğuş Balbay.. Gerçekten çok güçlü ve derin bir guard rotasyonu, gıpta etmemek zor. 3 farklı stilde, oyunun farklı anlarında kullanabileceğiniz kaliteli guard. Jordan Farmar, lokavt süresince Maccabi’de oynamış ve Avrupa basketboluna uyum sağlayabileceğini sergilediği performans ile ortaya koymuştu. Ve çok ciddi ücretler karşılığında, Anadolu Efes’e imza attı. McCalebb, Avrupa’da daha fazla süreden beri bulunduğu için ve biraz daha fazla göz önünde bulunduğu için transferi oldukça fazla öne çıktı. Ancak Farmar bana göre bu sene ligimize gelen en önemli oyuncu. Ve Maccabi macerasıyla beraber Avrupa’da iş yapabileceğini gösterdi. Hem delici, hem atletik, hem yüksek tempolu oyunu seven, hem de şut konusunda ritm bulduğunda sıkıntı yaşamayan bir oyuncu. Partneri olarak düşüneceğimiz, Lucas ile kombinasyonu göz önüne alındığında Avrupa’nın en iyi 2’lilerinden biri olarak görebiliriz. Diğer guard rotasyonuna dahil olacak isimler ise tecrübeli Kerem Tunçeri ile Doğuş Balbay. Kerem organizasyon konusunda, Doğuş ise savunma konusunda devreye girip üzerlerine düşen görevi yapabilecek oyuncular. Bu anlamda Anadolu Efes, oldukça zengin bir guard rotasyonuna sahip ki Jamon Lucas’ı da bu gruba dahil edebiliriz.

SG; Jamon Lucas ve Sinan Güler. Ve ağırlıklı olarak 3 kullanılacak gibi dursa da Vujacic’i de bu rotasyona dahil edebiliriz. Jamon Lucas da Sinan da çok iyi savunmacılar. Bu isimlerin Efes’in savunmada direncini arttırıp, savunma konusunda takımı üst seviyeye çıkarma potansiyeline sahip isimler. Bunun yanı sıra Jamon Lucas’ın işin hücum yönünde nasıl bir silah ve organizatör olduğunu da geçen seneden biliyoruz. Jamon Lucas’ın daha oturaklı, daha dengeli bir guard olmasının özellikle Jordan Farmar ile beraber düşündüğümüzde önemi büyük. Çünkü Jordan Farmar ne kadar iyi bir oyuncu olsa da bazen freni patlayabiliyor ve dengesi bozulabiliyor. Böyle durumlar da Jamon Lucas önemli bir dengeleyici olacaktır. Oktay Mahmuti’nin bizde denediği skorer 1 numara, oyun kuran 2 numara kombinasyonu; yani Jaka&Jamon ikilisi, Jaka Lakovic’in beklenenden düşük seviyede kalması nedeniyle sekteye uğramıştı. Oktay Hoca bunu Anadolu Efes’te, Farmar&Jamon kombinasyonu ile gayet iyi bir biçimde sağlayabilir.

SF; Belki de bu kadronun kağıt üzerinden en zayıf bölgesi. Asıl pozisyonu burası olmayan Vujacic ile Karşıyaka’dan transfer edilen genç Birkan Batuk. Birkan gerçekten önemli bir ücrete geçti, Anadolu Efes’e. Gelişme kaydettiği ve potansiyelli olduğu bir gerçek ancak Birkan hakkında henüz net ve emin konuşmak mümkün olmuyor. Bu açıdan Birkan’ın performansı benim adıma soru işareti. Benzer şekilde Vujacic çok önemli bir oyuncu ve şutör olsa da, onun da forvet performansı belli soru işaretleri barındırıyor. Özellikle karşısına Hawkins gibi fizikli oyuncular gelirse, bu soru işaretleri artabilir. Bu rotasyona Sinan’ın katılışını da sık sık görebiliriz.

PF; Dusko Savanovic, Kerem Gönlüm. Avrupa’nın en iyi 4 numaralarından birine sahipler. Geçen sene dalgalı bir performans çizse de bu bana göre bir ölçü değil. Savanovic’in yeteneği ve potansiyeli ortada. Bunun dışında tam Oktay Mahmuti’nin sevdiği ve istediği tarzda bir 4 numara. Dışarıdan şutu olan, hareketli hatta sadece kendisine hazırlanan pozisyonları bitirmekle kalmayıp, kendi şutunu da yaratabilen çok önemli bir oyuncu. Yaşı her ne kadar ilerlese de Kerem Gönlüm, yine Anadolu Efes’e önemli katkılar verecektir. Bunun dışında Ermal’i de yer yer 4 numarada görebiliriz.

C; Semih Erden, Stanko Barac, Ermal Kuqo ve Esteban Batista(?).. Kalabalık dursa da soru işareti yaratabilecek oyuncuları da barındıran bir rotasyon. Bu pozisyonun en büyük güvencesi Semih olacaktır. Daha önceleri Semih’i ‘’kalas’’ sınıfında gören biri olarak söyleyebilirim, bu çocukta gelişim var. Zaten işin savunma konusunda hem hızlı ayakları, hem boyunun uzunluğu, hem de ribaund sezgileri ile iş yapan bir oyuncuydu. Bunun yanı sıra NBA’in ona bir şeyler kattığını ve kendin geliştirdiğini söylemek de mümkün. Rotasyon diğer ana elemanı diyebileceğimiz isim ise, Barac. Eğer bağlayıcı bir kontratı ve verilen yüksek bonservis olmasaydı muhtemelen kadroda bulunmazdı. Çünkü pek Oktay Mahmuti’nin stili bir oyuncu değil. Zaten geçen seneyi de gayet kötü geçirmişti. Oktay Mahmuti ile biraz kıpırdanabilir belki, ama dediğim gibi soru işareti. Ermal Kuqo da rotasyonun diğer elemanlarından biri. Bir de Batista var ki, durumu netleşmiş değil.

Genel olarak baktığımızda Anadolu Efes güçlü bir kadroya ve iyi bir koça sahip. Birkaç pozisyonda geçtiğimiz seneden süre gelen bağlayıcı durumlar olduğu için Oktay Mahmuti’nin tarzı dışında isimler de kadroda mevcut. Ancak Farmar&Jamon guard ikilisini ve Savanovic’i düşündüğümüzde Oktay Hoca’nın istediği tarzda da isimler var elinde. O istediği savunmayı oturtabileceği, pota altında hem hızlı ayakları sahip hem de boy sıkıntısı çekmeyecek bir Semih Erden’e sahip. Semih erden’in Anadolu Efes’in bu açıdan kritik oyuncusu olduğunu söyleyebiliriz. Semih’in de bir Ömer Aşık seviyesinde olmasa da takım savunmasına katkısını biliyoruz. Kaldı ki Kerem Gönlüm gibi, Sinan Güler, Jamon gibi, yeri geldiğinde Doğuş gibi savunmacılarla Efes yine Oktay Mahmuti’nin istediği savunma kimliğine bürünebilir. Hücumda da Vujacic, Savanovic, Farmar, Jamon gibi opsiyonlara sahip bir takım.

____________________________

* Son bir 3’lü değerlendirmeye geçmeden Galatasaray’ımızı da ele almamız gerekirse;

Kadro;
Point Guard; Jamont Gordon, Engin Atsür, Ender Arslan
Shooting Guard; Henry Domercant, Göksenin Köksal
Small Forward; David Hawkins, Cenk Akyol
Power Forward; Milan Macvan, İlkan Karaman, Erwin Dudley
Center; Boniface Ndong, Furkan Aldemir

Coach; Ergin Ataman

scaled.php


Çok karmaşık geçen bir dönem oldu bizim adımıza. Murat Özyer ve Cem Akdağ döneminde başlayan kıpırdanmanın, Oktay Mahmuti zamanında ‘’#yenilmezarmada’’ ruhunun şahlanışı olarak gördüğümüz dolu dolu iki sezon geçirdik. Oktay Mahmuti’nin gelişi ile başlayan planlı, programlı, vizyon ve hedef sahibi bir takım kademeli olarak yükseliyordu. Hatta ilk sezonunda öyle bir yükseliş yaşıyordu ki, ikinci sezonun sonunda genlin noktanın kısmen memnuniyetsizlik oluşturmasının ana sebebi oluyordu. Ve bu süreçte oluşan gönül bağı, taraftar ve Oktay Mahmuti arasında öyle yoğun oldu ki ayrılışı, hele de böyle bir ayrılışı kabul etmek pek mümkün olmadı. Bütün bunları çok konuştuk, çok yazdık, bu yüzden fazla da bu konulara girmeden geçmek istiyorum.

Öncelikle Ergin Ataman ile ilgili birkaç kelam edelim. Sevilir-sevilmez ayrı bir konu, ancak tartışma götürmeyecek bir durum varsa, bu da Ergin Ataman’ın Türkiye’nin en iyi iki koçundan biri olduğudur. İstikrar, ego, büyük konuşma tarzı soru işaretli konular olsa da bu Ergin Ataman’ın ne kadar iyi bir coach olduğu gerçeğini, hatta Avrupa’nın en iyi coach’larından biri olduğu gerçeğini değiştirmez. Hep hedeflerini yükseklere koyan, hücumu seven, zevk veren takımlar yaratan ve başarı odaklı bir koç. Geniş bir oyuncu havuzunu görebilen, yabancı seçimleri konusunda genelde iyi tercihlerde bulunan, oyuncularını sivriltmeyi seven bir koç. Geçen sene Beşiktaş Milangaz ile yaşadığı başarıyı kolay kolay yakalanabilecek ve tesadüf olarak nitelenebilecek bir başarı değil. Bir sezonda 3 kupa almak ve de mali anlamda zaman zaman sıkıntılar çektiğin veya bu sorunların çıkabilme ihtimaline karşı diken üstünde olduğun bir ortamda bu işi başarabilmek ayrı bir durum. Oynattığı basketbol bazen kaos olarak tanımlandı, bazen ne oynadığını anlayamadık diyenler oldu ancak Ergin ataman’ın kısıtlı kadroda, yabancılar üzerine kurulu ve maksimum verime dayanan bu sistemde yakaladığı başarı ve ortaya koyduğu heyecan verici basketbol inanılmaz. Bizim taraftarımızın bir kesiminin antipatik bulduğu, hatta ‘’mola alsana’’ üzerinden dönen diyaloglar vardı. Ben kendi adıma bir Ergin Ataman sempatizanı olmasam da, bu tavırları takınan biri de değildim. Bu yüzden de Ergin Ataman açıklandığında, verilen aşırı tepkileri anlayamadım. Sonradan bu tepkileri benim de içinde bulunduğum, ‘’Oktay Hoca sonrası’’ ruh haline bağladım. Ve Ergin Hoca, bu anlamda Galatasaray kariyerine dezavantajlı başladı. Oktay Mahmuti gibi çok sevilen bir kişi, sancılı ve hatalı bir sürecin ardından gönderilince ister istemez böyle bir ortam oluştu. Ama tüm bunların ardından gelinen noktada Ergin Hoca’ya güvenim ve inancım tam. İstediği bir kadro kuruldu, ki bu kadro planlaması ve kurulumu konusunda belki de Türkiye’nin en iyisi. Önemli işler yapabilecek bir rotasyon ortaya çıktı. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Galatasaray Basketbol Tarihi’nin en iyi kadrosu kuruldu. Ve başında da Türkiye’nin ve Avrupa’nın en coach’larından biri var, son derece iddialı bir durum. Kaldı ki Anadolu Efes ve Fenerbahçe Ülker’in kurdukları kadrolarla baş edebilecek bir takım oluşturmak zordu, bu başarıldı.

PG; Jamont Gordon, Engin Atsür, Ender Arslan.. Jamont Gordon, geçen sene Jamon Lucas geldiğinde akıllarda karışıklığa sebep olan oyuncuydu. Jamon Lucas geldiğinde keşke Jamont Gordon gelseydi diye muhabbetler dönmüştü. Çünkü Jamont Gordon, CSKA’daki ilk senesinde hatrı sayılır performans göstermişti. Ondan önce Cibona kariyerinde de önemli işler yapmıştı. Tarz olarak Jamon Lucas gibi oyunun her alanında katkı verebilen, istatistik kağıdının her hanesine rakam yazdırabilen, bir guarda göre güçlü fiziği ve içeri penetreleri ile etkili olabilen bir oyuncu. Jamon Lucas’tan aldığımız katkının bir benzerini Jamon Lucas’tan bekleyebiliriz. Jamont Gordon biraz daha hücum yönü gelişkin, savunmada ise Jamon Lucas’ın bir tık altı diye tabir edebiliriz. Guard rotasyonumuzun diğer isimlerinden biri de Engin Atsür. Hem karakteri, hem de oyunculuğu ile takdir gören bir oyuncu. Nort Carolina State’te geçen NCAA kariyerinin ardından, Milli Takım performansı ile göz önüne çıkmış ardından Benetton, Efes, Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi önemli kulüplerde Avrupa kariyerini geçirmiş bir guard. Son iki senesinde sakatlıklar sebebi ile pek verimli olmasa da bu sıkıntılarını atlattığında hem oyun görüşü, hem guard’lık meziyetleri hem de dış şutu ile katkı sağlayabilecek bir isim. Ve an itibariyle Ender Arslan’ın biraz daha önünde konumlanıyor diyebiliriz. Ender Arslan ise geçen sene bizi pek memnun eden bir performans sergileyememişti, ancak yine de guard rotasyonunun genişliği ve derinliği açısından Ender gerekli bir isim.

SG; Henry Domercant ve Göksenin Köksal ana rotasyonun iki ismi gibi duruyor. Ancak bunlara Jamont Gordon’ı ve Engin Atsür’ü de ekleyebiliriz, çünkü iki guardımız da bu görevi üstlenebilecek yapıda oyuncular. Bu bölgede Domercant gibi Avrupa’nın sayılı skorer ve winner’larından birine sahibiz. Karşıyaka’da başladığı Avrupa kariyerinde çok önemli kulüplerde oynadı ve Avrupa’nın sayılı 2 numaralarından biri oldu. Kariyerinin belli dönemlerinde savunmacı kimliğini de öne çıkaran Domercant, özellikle son yıllarında nasıl bir skorer olduğunu ve nasıl bir winner olduğunu daha net bir şekilde gözler önüne serdi. Kazan’ın çok iyi geçen Euroleague macerasının baş aktörüydü, kritik anlarda sorumluluk alan, olmadık yerlerde sayı üreten, ‘’şapkadan tavşan çıkarmak’’ deyimini sık sık bize hatırlatan bir oyun oynadı. Ve bu transfer döneminde bizim adımıza belki de en kilit isim oldu. Çünkü kurulan kadroda onun gibi bir skorerin varlığı büyük önem arzediyor. Diğer isim ise Göksenin Köksal. Oktay Mahmuti Dönemi’nin miraslarından biri. İlk sene sonu Fenerbahçe Ülker maçlarında vitrine çıkan, geçen sene is önemli süreler alıp, takımın parçalarından biri haline gelen Göksenin’in gösterdiği gelişim de gayet memnun edici.

SF; David Hawkins, Cenk Akyol.. Hawkins geçen sene Beşiktaş Milangaz’ın 3 kupalı sezonunda Ergin Ataman’ın en önemli silahıydı belki de. Sezon içinde alışma evresinde yer yer beklenilen performanslarından uzak kalsa da özellikle Play-Off sürecinde ortaya koyduğu oyun ve karakter ile o da winner’lığını, çok yönlülüğünü gözler önüne serdi. Güçlü fiziği, oyunun her alanında verdiği katkı ve liderlik özellikleri ile çok önemli bir oyuncu. Ergin Ataman’ın da eski takımından en çok istediği oyuncuydu. Fenerbahçe Ülker ile aramızda rekabet oluşmasına ve uzun süre git-geller yaşanmasına sebep oldu. Ancak sonuç itibariyle Ergin Ataman’ın en çok istediği isimlerden biriydi, kadromuza katıldı. Hawkins’in bir kısa forvet olmasına rağmen, oyun görüşü, pas yeteneği, gücü ve çok yönlülüğü bizim önemli silahlarımızdan biri olacaktır. Cenk Akyol ise Türk Basketbolu’nun yetenekli ama bir türlü patlama yapamayan veya performansında istikrar sağlayamayan oyuncusu. Bu pozisyonda Birkan Batuk ile ilgilendiğimiz biliniyordu, ancak Birkan’ın Efes’e geçişi ile biz de Cenk Akyol’u aldık. Aslına bakarsak daha iyi olduğunu söyleyebilirim, çünkü bana göre Cenk Akyol daha iyi bir oyuncu. Cenk’in yapması gereken şey, performansına biraz istikrar kazandırmak. Geçen sene de Efes’te bazen süre bulamazken, bazen maçın kilit adamlarından biri oluyordu. Eğer bu dalgalanmalar azalırsa zaten gerisi de gelecektir. Ama ben Cenk Akyol’u gayet olumlu buluyorum.

PF; Milan Macvan, İlkan Karaman, Erwin Dudley.. Belki de ligin en iyi 4 numara rotasyonuna sahibiz. Rotasyonda bulunan oyuncuların çeşitliliği bize önemli avantaj sağlayacaktır. Transfer döneminde Kaimakoglou, Velickovic ve Medley’nin adları geçmişti, bu pozisyon için. Ve piyasadan bu isimlerin yavaş yavaş kayması ile beklentimizi de düşürüyorduk. Ancak Milan Macvan bizim adımıza müthiş bir hamle oldu. Ergin hoca’nın da söylediği kadarıyla dönem başından beri takip ettiğimiz ancak ücreti nedeniyle uzak kaldığımız bir oyuncuydu. Uygun şartlara gelmesi ile Avrupa’nın hem potansiyel hem de mevcut durumda en iyi 4 numaralarından birini aldık. Hem oyun bilgisi, oyun görüşü olan hem dış şutu olan, hem de ribaund sezgisi oldukça kuvvetli bir oyuncu. Alt yaş gruplarında gösterdiği efsane performanslar ile daha üst seviyeye çıkmadan adını duyuran Macvan, Hemofarm çıkışının ardından Maccabi’ye geçmişti. Maccabi’de istenilen performansı gösteremedi, ancak geçen sene kiralandığı Partizan’da gösterdiği Euroleague performansı ile ‘’helal olsun!’’ dedirtti. Ve daha 23 yaşında olan, Avrupa’nın en iyi ve potansiyelli 4 numaralarından birini, geçen seneki Partizan performansından sonra almak, Eurocup’ta oynayacak bir takıma getirmek ciddi anlamda büyük bir başarı. Rotasyonun diğer ismi ise yine önemli bir gelişme sürecinden geçen ve hala bu süreci devam ettiren İlkan Karaman. İlkan’ın gösterdiği gelişim ve azim takdir edilecek seviyede. Bir Türk’e göre üstün atletizmi, kuvveti, hırsı, mücadelesi ve üstüne giderek koyduğu oyunu ile bu sene rotasyonda önemli roller almaya aday. NBA macerası için oldukça hevesli, ancak bundan önce Galatasaray forması ile bir üst seviyede göstereceği performans da önemli. Erwin Dudley ise hem 4 hem 5 rotasyonunu rahatlatacak, bizim adımıza joker oyuncu. Telekom yıllarından beri istikrarını bozmayan ve Türk statüsü için en iyi tercihlerinden biri olan Dudley, orta mesafe şutu, oyun bilgisi ile iyi katkılar verecektir.

C; Boniface Ndong, Furkan Aldemir.. Ndong kariyerinde geç zirve yapmış, ancak o zirveyi de sağlam bir şekilde yapmış bir uzun. Ve ilerleyen yaşına rağmen zaten dar olan uzun havuzunun hala en değerli parçalarından biri. Öyle ki bize gelmeden önce Barcelona kadrosunda tutmak, Real Madrid transfer etmek istiyordu. 2.13’lük dev Senegalli, orta mesafe şutu, uzun kolları, hem savunma hem hücum konusunda önemli işler yapabilen bir pivot olması ile katkı verecektir. Oktay Mahmuti döneminde zaman zaman dillendirdiğimiz kalıplı uzun eksikliğini tam anlamıyla giderebilecek bir oyuncu. Pota altında savunmasında ve hücumda orta mesafe şutları ile katkısı önemli olacaktır. Tabi Ndong’dan 30+ süreler alıp, oyunu domine etmesi beklenemez. Batiste gibi onu da verimli kullanmak için optimum süreleri vermek gerekli. Bu bizim adımıza da olumlu bir durum zira elimizde Furkan Aldemir gibi bir genç. Eğer aldığımız oyuncu 30+ süreler alacak tarzda bir olsaydı, bu Furkan’ın gelişimini sekteye uğratabilirdi. Furkan’ın ise şimdi gelişim göstermesi ve ileriye adım atması için önemli bir sezon, önemli bir kadro var. Savunma ve ribaund yönünde zaten belli seviyede işler yapıyor ancak hücum yönünde kendini geliştirmeli ve bunun için çalışmalı. Potansiyelini değerlendirir ve yeteneklerini geliştirirse Avrupa’nın önemli uzunlarından biri olacaktır. Yine Erwin Dudley, bu pozisyonda da 4 numarada olduğu gibi bir joker olacak, yeri geldiğinde katkısını verecektir.

Genel olarak baktığımızda başta da söylediğim gibi basketbol tarihimizin en yüksek bütçeli, en iyi kadrolarından birini kurduk. Ve başında başarı odaklı, Türkiye ve Avrupa’nın en iyi koçlarından biri var. Ergin Ataman’ın da söylediği üzere tüm yabancılarda ilk tercihler alındı, ki bu önemli bir başarıdır. Hepsi pozisyonlarında Euroleague’in önemli oyuncuları, bunun yanı sıra yerli rotasyonunda zaten oluşmuş bir çekirdek var ve en iyi yerli kadrolarından birine sahibiz. Oldukça dengeli ve planlı gözüken bir kadro var, ve şu pozisyonda net gerideyiz diyebileceğimiz bir durum yok. Bu çok önemli bir şey, defosuz bir takım olmak, dengeli bir takım olmak, önemli bir durumdur.

___________________________

Ligin en önemli favorileri olarak gözüken bu 3 takım da görüldüğü gibi çok üst seviye kadrolar kurdular. Ve bu kadrolar arasında öyle önemli farklar olmadığından, pozisyonlar arası uçurumlar olmadığından ufak nüanslar, takım olma faktörü, taraftar faktörü vs. gibi bir çok değişken olayın içine girecek ve sezon sonunda kazananı belirleyecektir. Her takımın birbirine göre bazı üstün olduğu noktalar var. Önemli olan üstün noktaların ne kadar öne çıkarılacağı, görece zayıf noktaların ne kadar kapatılacağı.

Guard pozisyonunda Anadolu Efes ile Fenerbahçe Ülker, McCalebb ve Farmar hamleleri ile bir tık önünde gözüküyorlar. Bu iki oyuncu da fark yaratan, delici, atletik, hızlı ve önemli oyuncular. Savunma konusunda karşılarında kim olursa olsun sıkıntı yaratabilecek oyuncular. Bu açıdan sadece salt Jamont&McCalebb veya Jamont&Farmar eşleşmelerine bakarsak dezavantaj yaşayabiliriz. Ancak basketbolun bir takım oyunu olduğu ve bu oyunun içinde bire-bir savunmanın yanında yardımlaşmanın da ne kadar önemli olduğu ortada. Ancak tersi açıdan düşünüldüğünde Jamont Gordon da üstün ve güçlü fiziği ile McCalebb gibi bir oyuncuya sıkıntı çıkarabilir. Yani her değerlendirmede olayın birden fazla farklı yönü ve açısı var. Ama genel olarak bahsedersek; guard rotasyonunda McCalebb’li Fenerbahçe Ülker ile Farmar’lı Anadolu Efes daha önde duruyor.

2 numaraya baktığımızda ise farklı tarzda oyuncular görüyoruz. Fenerbahçe Ülker’in bu pozisyonda rotasyonu daha dar ve rakiplerine göre daha geride gözüküyor. Bizim ve Anadolu Efes’in oyuncuları ise farklı tipte oyuncular olmakla beraber ikisi de kendi stillerinde önemli oyuncular. Domercant, Avrupa’nın en iyi skorerlerinden biri. Oldukça güçlü, sorumluluk alan, kendi pozisyonu yaratabilen bir oyuncu. Jamon Lucas ise iyi savunmacı, oyunu yönlendirmeyi ve organizasyonu kurmayı başarabilen bir oyuncu. Ama genel olarak söyleyebiliriz ki Domercant, Jamon Lucas’tan daha iyi bir oyuncu. Bunun yanı sıra fiziki üstünlüğü ile Jamon Lucas’ın etkinliğini azaltabilecek bir yapıya da sahip. Sonuç olarak baktığımızda; Galatasaray, Anadolu Efes’in biraz önünde. Fenerbahçe Ülker ise rotasyon darlığı ve 3 numaradan bu bölgeye oyuncu kaydırma mecburiyeti ile biraz daha sıkıntılı gözüküyor.

Kısa forvet pozisyonunda ise bu sefer Anadolu Efes’in bir adım geride kaldığını görüyoruz. Vujacic bağlayıcı kontratından dolayı, mecburen böyle bir kadro oluşturmak zorunda kaldılar. Vujacic işin savunma kısmında kuvvetli oyunculara karşı sıkıntı yaşayabilir. Mesela geçen sene Jamon Lucas’ı sindiren Hawkins, karşısına Vujacic çıktığında bir maden bulmuşa dönebilir. Buna karşı Fenerbahçe Ülker’in Emir, Bogdanovic ve Sato’dan oluşan güçlü bir 3 numara rotasyonu var. Bizim ise Hawkins ve Cenk’ten oluşan yeterli ve iyi bir rotasyonumuz var. Fenerbahçe Ülker bu alanda biraz daha önde gibi görünüyor. Ancak Hawkins’in geçen seneki performansını bildiğimiz ve Ergin Ataman’ın onu ne kadar çok istediğine tanık olduğumuz için bu fark öyle önemli fark değil. Çünkü Hawkins, güçlü ve uzun süreler oynamayı bilen karşıdaki oyuncuların hiç birinden geride olmayan hatta hepsine üstünlük kurabilecek bir yapıya sahip. Ancak Anadolu Efes bu alanda biraz daha geride kalmış durumda.

Uzun forvet pozisyonunda 3 takımın da önemli oyuncuları var, ancak bizim rotasyonun genişliği açısından biraz daha önde olduğumuzu söylemek mümkün. Fenerbahçe Ülker’de David Andersen Avrupa’nın önemli 4 numaralarından biri olmakla beraber artık yaşının verdiği durumla alakalı olarak hızlı, atletik oyuncuları savunmakta güçlük çekebilir. Bunun yanı sıra Fenerbahçe Ülker’in Andersen dışındaki uzun rotasyonu da soru işaretleri ile dolu. Buna karşın biz ise ligin en donanımlı, geniş rotasyonuna sahibiz. Macvan gibi dış şutları ve oyun aklı ile fark yaratan bir oyuncu, İlkan gibi atletik ve dinamik bir uzun, Dudley gibi bir joker.. Anadolu Efes’te ise Savanovic önemli bir faktör.

Pivot bazında baktığımızda ise Anadolu Efes’in geniş bir rotasyonu olsa da dengeli bir durum söz konusu. Batiste, Ndong gibi tecrübeli oyuncuların yanındaki isimlerin göstereceği performanslar önemli.

Lig tarihinin muhtemelen en iyi sezonlarından birini, belki de en iyisini izleyeceğiz. Ben kurulan kadroya ve hocamıza güveniyorum. Şampiyonluk hatta 3 kupa ihtimalimizin azımsanmayacak düzey de olduğunu düşünüyorum. Ancak tüm bunlar hakkında daha net yorumlar yapabilmek adına maçların başlamasını ve takım kimyalarını da görmek gerekir. Eğer o kimyayı, kadro kalitesi ile doğru orantılı yakalarsak; Ergin Ataman’ın koçluğunda son derece iyi bir sezon geçirip, kupalara uzanabiliriz.

Uzun bir yazı oldu ancak genel bir değerlendirme yapmak istedim.
 
Harika olmuş, elinize sağlık.... birşey merak ediyorum. hawkins,domercant gibi isimler henüz resmi açıklanmadı. sizce garanti bizimle birlikteler mi? teşekkürler...
 
Çok güzel yazı olmuş, teşekkürler. Tam da yazıda bahsedilen ince nüanslardan biri de biz taraftarlar.
Futbolda 40000 kombine satıldı. Basketbolda en az 4000 olmalı, bunlar da takımı ateşlemeli. İpekçi'de
maç kaybetmezsek (ki yüksek ihtimal) şampiyon oluruz.
 
Güzel bir yazı ellerine sağlık.

FB Ülker ve Anadolu Efes güçlü kadrolar kurdular ama bizde en az onlar kadar iyi bir kadroyla mücadele edeceğiz. Takım olma olgusu ve taraftar desteği sezon sonunda kazananı belirleyecektir.
 
F.ülker veGalatasaray kadroyu yenilediler ve bence en büyük 2 favori...Efes 3.dür benim için ...

Nedeniyse oktay hoca istediği takımı kuramadı mecburen obradovic'in bile korktuğu sözleşmeler yüzünden takım geçen yıl 3-5 yıllıkları imzalayınca geri dönmek zor oluyor...kadro kaliteleriyle bireysel olarak iyi bir takım ama bence beklentileri yine karşılayamayacaklar...

F.ülker koçtan yana bir uyum sorunu olmazsa(zamanında efesin david blatt ın yaşadığı yeni kurulan takıma geç katılma milli takım sebebiyle)başarılı olabilir bence ve yerli uzun sorunları var 4 numara ve yaşlı denebilecek isimlerden kadro kuruldu bu tip sorunları olabilir...

Galatasaray'ınsa eurocupa rağmen dengeli bir takım kurduğunu söylemek mümkün...en büyük sorunu lider özellikli bir yerlisi olmamasıdır bence avrupanın elit takımlarının da kullandığı tip oyuncumuz yok şu an liderlik özellikleri olan geçen yıl Kirilenko-Khryapa'nın(bizim maçta sakatlanana kadar)Cska ya-diamantidis'in Panathinaikos'a --Spanoulis'in Olympiacos'a---Navarro'nun Barça'ya yaptığı gibi bence taraftarla-takımla iletişim kuran ve takımı ateşleyip kontrol eden yerli bir ismimiz yok...
 
Bu yıl İlkan,Furkan,Ersin'den çok şey bekliyorum.Bunların yanında Cenk,Göksenin ve Engin'den de umudum var. Yabancı konusunda hiç bir sıkıntı çekeceğimizi düşünmüyorum.
 

Üst