Wesley Sniper
Ajax… Hollanda’nın en önemli futbolcu fabrikası… Özellikle 90’lı yıllarda, Uğur Dündar’ı bile şaşırtacak şekilde üretim yapan, Avrupa’nın en önemli kulüplerine sürekli oyuncu ihraç eden, buna rağmen asla tükenmeyen bir kaynak… Futbolcu bir babanın oğlu olan Wesley, tıpkı diğer iki kardeşi gibi babasının mesleğini seçiyor ve yolu, o muhteşem futbol okuluna düşüyordu. Henüz 8 yaşındaydı… Yaşıtları hala kapı zillerine basıp kaçarken, o hayallerine kocaman bir adım atmıştı!
Çocuk yaşlarda olmasına rağmen oyun zekâsıyla çok farklı gözüküyordu Wesley… Akademi takımlarında basamakları hızlıca atlıyor, henüz 17 yaşındayken kulübüyle profesyonel sözleşme imzalıyordu. Ancak A Takıma yükselmek için daha bekleyecek 1.5 yılı vardı… Parlamaya devam ederek sabretti ve sonunda altyapı hocası Danny Blind, dönemin Ajax Teknik Direktörü Ronald Koeman’ın kapısını çaldı: “Patron, bu çocuğu oynat!”
İlk adres: sol kanat
2003’ün Şubat ayında ilk resmi maçına çıkıyordu Wesley… Ajax’ın Willem II’ye 6 gol attığı harika akşamda, günün çileği oluyordu. Altyapılarda merkez orta sahada boy göstermesine rağmen, Ajax’taki ilk günlerinde 4’lü orta sahanın solunda boy gösteriyordu. Takip eden sezonda (2003-2004) takımının önemli parçalarından biri olan genç yetenek, yeni mevkisine de gün geçtikçe ısınıyor; hatta ters kanattan içeri kat ederek çok daha rahat şut pozisyonları bularak, bu konudaki yeteneğini daha fazla gösteriyordu.
O yılın sonunda, Hollanda’da yılın en iyi genç oyuncusuna verilen Johann Cruyff ödülünün sahibi olacaktı. Ve artık adını daha sık ve güçlü şekilde duyuracaktı Wesley Benjamin Sneijder.
Yeteneklerini her geçen gün daha fazla ortaya koyuyor, her geçen yıl Ajax formasıyla Hollanda futboluna damga vurmaya başlıyordu. 5 sezonluk Ajax kariyerinde; 180 maçta 58 gol atıp, 44 de asist yapıyordu. Bu, orta saha ve sol kanat bölgelerinde görev yapan bir oyuncu için fazlasıyla parlak bir sayıydı. Galiba, o artık bir yıldızdı… Ve hünerlerini Hollanda sınırları dışında göstermenin vakti gelmişti. Ajax, Real Madrid’in 27 milyon avroluk teklifini kabul edince; Wesley’in hikayesi La Liga’ya taşınıyordu.
Dönemin Real Madrid Teknik Direktörü Bernd Schuster ile birlikte daha ilk sezonunda muhteşem bir performans gösteriyordu Sneijder. 4-1-4-1 sisteminde zaman zaman merkezde oynasa da, daha çok kanat bölgesinde hocası tarafından özgürlük tanınan Hollandalı; 30 maça çıkıyor ve 9 gol, 7 asistlik performansla yaşanan şampiyonlukta büyük katkı sağlıyordu. Ancak sonraki sezonda sakatlıklarla boğuşarak, takımından sıklıkla ayrı kalan Sneijder; 2009 yazında başlayan Cristiano Ronaldo, Kaka önderliğinde II. Los Galacticos harekatıyla birlikte ikinci plana itiliyor ve Real Madrid’den ayrılmak zorunda kalıyordu.
“Şu Milito mu lan?”
15 milyon avro karşılığında yolu Milano’ya düşen Sneijder şanslıydı. Çünkü tekrar dilinden anlayacağı bir teknik adamla tanışacaktı: Jose Mourinho! Kurt hoca, Wesley’e yeniden değerli bir oyuncu olduğunu hissettiriyor, oyun planını onun üzerine kurguluyordu. Sistemde, topun Pandev-Milito-Eto’o üçlüsüne ulaştırmakta kilit rol oynayacaktı Sneijder ve başaracaktı da! Üç kupalı (Serie A Şampiyonluğu, Coppa Italia ve Şampiyonlar Ligi) sezonun ardından artık “Sniper” (Keskin nişancı) olarak anılacaktı. İtalyan medyası, ona bu lakabı takmıştı çünkü paslarda ve şutlarda mesafe tanımıyordu! Top, Sneijder’in hangi ayağından çıkarsa çıksın, mutlaka adrese gidiyordu. Özellikle dürbünde Milito’yu gördüğü anda pas tetiğine basan Wesley, Arjantinlinin kariyerindeki en şahane sezonunu yaşatıyordu. Ancak bu güzel takımın, Milito’nun, Sneijder’in hikâyesi; Jose Mourinho’nun Real Madrid’e doğru yol almasıyla birlikte son bulacaktı.
Resmi taktik: Sneijder halleder!
Futbol hayatı boyunca, Hollanda Milli Takımı’nda da vazgeçilmezlerin başını çekiyordu Sneijder. Özellikle finale çıktıkları Dünya Kupası 2010’da, onun katkısı tartışılmazdı! O turnuvada Hollanda, Filippo Inzaghi’nin avatarı gibiydi… Takımın sahada ne yaptığı belli değildi, ama bir şekilde gol atıyordu! Wesley, o şeklin bir diğer adıydı aslında… Hollanda dörtlü savunma ve önlerindeki iki defansif orta saha ile hücuma doğru hiç adım atmıyor, her şeyi Sneijder’in sihirli ayaklarına teslim ediyordu. Turnuvada 4 kez maçın adamı seçilen, 5 de gol atan yıldız oyuncu; o beklentilere fazlasıyla cevap veriyordu.
Wesley Sneijder’i teknik olarak oldukça yetenekli bir oyuncu oluşunun dışında farklı kılan şey; birçok mevkiinin esas adamı oluşuydu belki de… Defansif orta saha, merkez orta saha, forvet arkası, kanatlar hatta sahte 9 pozisyonu… Sahada plan veya sistem ne olursa olsun; mutlaka Sneijder’e yer bulunur. Sonuç olarak sistemin Sneijder’i değil de, Sneijder’in sistemi oynattığı fark edilir! O nedenle, gittiği her takımda mutlaka damga vurmuştur Wesley Sniper. Hatta belki de gerçek sniper Wesley değil de, onu transfer eden takımlardı
Kaynak:
HayatımFutbol