Para konusuna katılıyorum. Paran varsa Ekaterinburg'sun zaten. Oyuncuların biri gider, biri gelir, boşluklar elbet doldurulur. Ama biz Ekaterinburg değiliz.
Yönetim işini doğru yapıyor olsa, sanırım bu kadar sessiz kalmazdı. Kanaatim bu yönde. En azından çıkıp, "Bütçemiz bu kadar. Oyuncularımızla F8 öncesi ve lig sonu masaya oturduk. Bazıları devam, bazıları da kariyerleri için başka bir yol seçme kararı aldı" diye açıklama gelirdi. Bu yok, zira olması gereken zamanlarda yapılan bir konuşma yok. Oyuncuları en kritik maçlarda yalnız bırakan, sahiplenmeyen bir yönetimden zaten benim de bir beklentim yok. Hep bir geç kalma, hep bir hata örtme çabası....
Geçenlerde Mihriban Oğuz'un paylaşımını görüp, Overtime dergisini okudum. Ekrem Hoca ile yapılan çok güzel bir röportaj var. Ekrem Hoca'yı bir kere daha sevdim ve bir kere daha üzüldüm; Galatasaray için bir sürü hedefi varken, en unutulmaz sezonun sonunda bu kadar sıkıntıyla uğraşmak zorunda kaldığı için. Röportajında en çok 2 oyuncudan bahsediyor; sırasıyla: Nevriye ve Işıl. Bizler sahada bu oyuncuların işlerini yapmasını izliyoruz. Ekrem Hoca ise bizim tanık olma şansımız olmayan anlardan ve bu iki oyuncunun takımı nasıl "takım" yaptığından ve liderlik vasıflarından bahsediyor. İşte bu yüzden "giden gider, ağlayıp sızlanmanın gereği yok" sığ bir düşünce. Takımı sahiplenen, liderlik yapan, saha dışında takım arkadaşlarını zafere inandıran ve itici güç olan oyuncuları kaybediyorsan, bir oyuncudan çok daha fazlasını kaybetmiş oluyorsun.
Kimse bu göz boyamalarını yemesin. Işıl seneye Kursk forması giyecek. 1 aydır, hatasını gidermek için bir arpa boyu yol ilerleyemeyen yönetim bu sorunu çözebilirse, ben buna "mucize" derim. Nevriye de bu sene bırakmazsa, herkes yatsın kalksın sezon boyu Nevriye'ye dua etsin. Takıma liderlik yapacak ve karakterini verecek olan oyuncu o olacak çünkü. Ha, Nevriye de "ben bırakıyorum" derse, o zaman bazı şeyleri oturup uzun uzun düşünsün yönetim. Bir şeyler yine örtbas edilip, cezasız kalmamalı.