Değerli arkadaşlar,
VNL'de eleme turlarının son etabı da tamamlanmış bulunuyor. Başta Santarelli olmak üzere, tüm ekibe ve oyunculara tebrikler ve teşekkürler.
Olabildiğince özetlemeye çalışarak şunları söyleyebilirim. Santarelli, oyuna ve oyunculara enerji veren bir hoca olduğu kadar, yerinde ve doğru dokunuşlar ve tercihlerle, kötüyü iyiye dönüştürebilecek kapasitede bir hoca olduğunu da, bu maçlar sonucunda bir kez daha kanıtladı. Önceki dönemlerde, ağzı ile kuş tutsa da, takım içerisinde kendisine yer bulamayan oyuncuların da, bu takım için ne anlama geldiği de ayan beyan ortaya çıkmış oldu. Galatasarayımız ile ilgili olarak da, son dönemdeki idari ve teknik kadro ile ilgili yapmış olduğum eleştiriler de, tam da buna benzer duruma yönelik olup, aslında psikoloji, enerji verme, doğru hamleleri doğru zamanda yapmanın ve motivasyonun ne kadar önemli olduğunu ve kötüyü iyiye çevirmedeki rolünü anlatmaya çalışmıştım. Geçen sezondaki başarısız tamamladığımız maçların birçoğunda da, ne yazık ki yukarıda saydığım bu temel öğeler, kadro kalitesinden daha fazla bir rol oynadı diye düşünüyorum.
Umalım ki, yeni dönemde, yeni başantrenörümüz, Santarelli çizgisinde, doğru planlama, doğru seçimler, doğru müdahaleler ve zamanında doğru bir motivasyonla, takımımıza son saniyeye kadar yüksek bir mücadele ruhu ve kazanma azmi aşılasın. İlkin'imizi sanırım artık kimse tartışabilecek durumda değil ve hatta açık ve net söylüyorum, 3 etap ve oynadığı 10 maç sonucunda tüm power smaçörler (OH) içerisinde, hem top öldürme (kill) hem de hücum etkinliğinde en iyi oyuncular içerisinde olması, tüm bu tartışmaları ortadan kaldıracak niteliktedir. Bunlarla ilgili istatistikleri de, önceden olduğu gibi, önümüzdeki günlerde eleme grubundaki toplam performanslar üzerinden bu forumda son kez paylaşacağım. İlgi duyanlar takip edebilir. İlkin'imizin, son Hırvatistan maçında dinlendirilmesi ise bence çok doğru ve yerinde bir karar oldu çünkü hem bizim, hem de milli takımın ilerleyen günlerde ona çok ihtiyacı olacak.
Rakamlar, sadece ve sadece gerçekleri verir, gerisi medya algısı, şov ve spekülasyondan ibarettir. Hande'yi de bugün görece zayıf ve neredeyse blok zaafiyeti olan bir takım karşısında göstermiş olduğu başarılı performans nedeni ile kutluyorum ama allah aşkına, maç sonunda VNL şampiyonluğu kazanmış gibi kucaklara atlayıp zıplamalar, belli bir kalitesi olduğunu iddia eden oyunculara hiç yakışmıyor. Tabii ki sevinin, sonuna kadar hakkınız, birbirinize sarılın ama şova yönelik bu abartı niye? Bazılarına göre normal gibi görünebilr ama sempatiden çok antipati topladığının farkına varılması gerekir. İlkin'i bir yana bırakarak, Egonu, Boskovic, Haak, Stysiak, Ana Cristina, Federovtseva, Gabi ve Voronkova gibi oyuncuların duruşlarına baktığında, farkı görebilmesi lazım ama ne diyelim, herkesin tavrı kendisine, takdir de izleyicilerin. Aynı şeyi Ebrar için de söyleyebilirim. Başarısını kimse yadsıyamaz ama ard arda alınan sayılardan sonra çıldırmış gibi bağırmalar ve akabinde çuvallayarak kenara alınmalar, sonrasında oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi somurtmalar ve küsmeler hiç ama hiç yakışmıyor. Neyse ki Santarelli gibi zeki bir başantrenör de bunları görüyor ve gerekli uyarılardan sonra yeniden motive edebiliyor. Öte yandan dışarıdan parlatma ve cilalamalar son hız devam ediyor. Gerek bunu kendine görev edinmiş twitter hesapları ve gerekse bazı yorumcular, 3. etabın ilk iki maçında kötü oynadığını sonradan kendisi itiraf eden oyuncu (Ebrar) için maçın hemen sonrasında methiyeler düzmesi tam bir fiyasko. Bari biraz bekleyin, çıkan istatistikleri bir gözden geçirin de daha sonra yorum yapınız. Voleybol maçını yaşamadan, dizi film izler gibi ve kendince fan'ı olduğu dizi film oyuncusuna methiyeler düzerek yorumlamak, saçmalıktan öte, kendi geçmiş kariyerlerine ve belli düzeydeki bilgilerine hiç yakışmıyor.
Örneğin, bir önceki Brezilya maçında, maç sonuna doğru Elif'in sürekli bir şekilde Ebrar üzerinde oynama ısrarı, Santarelli'nin de sabrını taşırdı ve mola aldırttı, Zavallı Ebrar'ın, ard arda attığı smaçlar sonrası artık takati kalmamış ve sen ısrarla onu oynatmaya çalışıyorsun. Düşüyor kalkıyor çabalıyor ama sayıya mal oluyor. Yerine Meliha'yı sahaya sürerken sert uyarısında topun daha dengeli dağıtılması talimatını veriyor ve Meliha ilk buluştuğu topu sayıya çeviriyor. Bravo Meliha. Bu dokunuş hem kenarda dinlenen Ebrar'ı rahatlatıyor hem de son sayılarda takıma motivasyon veriyor. Daha sonra Ebrar yeniden sahaya dönüyor ve maçı alıyoruz. İşte önemli sihirli bir dokunuş daha. Ama yorumculara göre Elif süper pas dağıtımı yapmış. Esas konu da bu zaten. Hata veya eksikleri göremeyenler, maç kaybedildiğinde veya zora girdiğinde, neden öyle olduğu konusunda boşuna zırvalıyorlar.
Sonuçta, iyisi ile kötüsü ile, üç etaplı eleme turları sona erdi ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Bu tuhaf cilalama çabaları, sadece bizim medya için geçerli değil ve bazı seçimleri de hala sorguluyorum. Bunlardan birisi Brook Nuneviller ki önceden de yazmıştım ve sonradan takımdan kesildi ve kuvvetle muhtemel ki yeniden takıma seçilmesi zor. Onun yerine bir Zoe Fleck olsaydı, başarılı olacağı konusunda zerre kadar şüphem olmazdı. Gerçek anlamda pire gibi bir libero ve defansif özellikleri top karşılama ile birlikte çok iyi bir oyuncu ama ben ileriki zamanda onun da kadroda olacağını tahmin ediyorum, tıpkı Logan'ın bu sezon Galatasaray forması altında başarılı bir sezon geçirmesi durumunda Amerikan Milli takımının as oyuncularından birisi olacağı konusundaki beklentimle birlikte.
En tuhafı ise Julia Bergman. Türkiye Brezilya maçı 2. set sonu VNL turnuva spikeri, oyuna dahil olmamış, VNL de gerçek anlamda bir hücumcu olarak tümden çuvallamış ve takıma sayısal anlamda negatif (-) katkı yapmış, defansif özelliği dışında bir etkisi olmayan 196lık bir smaçör ve NCAA'de kendi konferans ligi dışında AVCA 1. Takımında bile yer bulamamış bir oyuncunun, böylesi bir turnuvada bile bu kadar ilgiye mazhar olmasının sırrını bir türlü çözemedim. Onca, Brezilyalı gerçek kariyerli voleybolcu varken Neden Julia Bergman? Alman/Brezilya melezi olması'mı yoksa bazı büyük şirketlerin reklam yüzü olması'mı hala anlayamadım, anlamak da istemiyorum.
Aslında, daha da önemli bir yanıltıcı kriteri de tartışmak lazım. Birçok site ve hatta turnuva organizasyonlarında, örneğin en iyi hücumcu diye sıralama yapılırken, oyuncunun bir maçta veya toplamda (turnuva veya lig bütününde) almış olduğu sayı kriteri dikkate alınıp, sıralama buna göre yapılıyor. Peki basitce sorgularsak, Sizce 50 hücumda 25 sayı yapan'mı daha başarılı, yoksa 100 hücumda 30 sayı yapan'mı daha başarılı? Oyuncu 3 ace atıp 5 servis hatası yaparak'mı serviste daha başarılı yoksa 2 ace atıp 1 veya 2 hata ile oynarsa daha başarılı. Bütün bu kriterlere bakılıp değerlendirildiğinde, servis karşılama ve dig dışında tam bir çöp hücumcu.
Tek dileğim, bu oyuncunun bir an önce THY'ye transferinin gerçekleşmesi ve Anthi'mi, Şeyma'mı yoksa Julia'mı kavgasını izlemek. Olursa, Türkiye Sultanlar liginde tam bir fiyasko yaşayacağından adım gibi eminim, tabii ki sadece alacağı sayılar üzerinden değerlendirilmezse. Hoş Anthi daha imzalamadı ama bakalım.
VNL'de eleme turlarının son etabı da tamamlanmış bulunuyor. Başta Santarelli olmak üzere, tüm ekibe ve oyunculara tebrikler ve teşekkürler.
Olabildiğince özetlemeye çalışarak şunları söyleyebilirim. Santarelli, oyuna ve oyunculara enerji veren bir hoca olduğu kadar, yerinde ve doğru dokunuşlar ve tercihlerle, kötüyü iyiye dönüştürebilecek kapasitede bir hoca olduğunu da, bu maçlar sonucunda bir kez daha kanıtladı. Önceki dönemlerde, ağzı ile kuş tutsa da, takım içerisinde kendisine yer bulamayan oyuncuların da, bu takım için ne anlama geldiği de ayan beyan ortaya çıkmış oldu. Galatasarayımız ile ilgili olarak da, son dönemdeki idari ve teknik kadro ile ilgili yapmış olduğum eleştiriler de, tam da buna benzer duruma yönelik olup, aslında psikoloji, enerji verme, doğru hamleleri doğru zamanda yapmanın ve motivasyonun ne kadar önemli olduğunu ve kötüyü iyiye çevirmedeki rolünü anlatmaya çalışmıştım. Geçen sezondaki başarısız tamamladığımız maçların birçoğunda da, ne yazık ki yukarıda saydığım bu temel öğeler, kadro kalitesinden daha fazla bir rol oynadı diye düşünüyorum.
Umalım ki, yeni dönemde, yeni başantrenörümüz, Santarelli çizgisinde, doğru planlama, doğru seçimler, doğru müdahaleler ve zamanında doğru bir motivasyonla, takımımıza son saniyeye kadar yüksek bir mücadele ruhu ve kazanma azmi aşılasın. İlkin'imizi sanırım artık kimse tartışabilecek durumda değil ve hatta açık ve net söylüyorum, 3 etap ve oynadığı 10 maç sonucunda tüm power smaçörler (OH) içerisinde, hem top öldürme (kill) hem de hücum etkinliğinde en iyi oyuncular içerisinde olması, tüm bu tartışmaları ortadan kaldıracak niteliktedir. Bunlarla ilgili istatistikleri de, önceden olduğu gibi, önümüzdeki günlerde eleme grubundaki toplam performanslar üzerinden bu forumda son kez paylaşacağım. İlgi duyanlar takip edebilir. İlkin'imizin, son Hırvatistan maçında dinlendirilmesi ise bence çok doğru ve yerinde bir karar oldu çünkü hem bizim, hem de milli takımın ilerleyen günlerde ona çok ihtiyacı olacak.
Rakamlar, sadece ve sadece gerçekleri verir, gerisi medya algısı, şov ve spekülasyondan ibarettir. Hande'yi de bugün görece zayıf ve neredeyse blok zaafiyeti olan bir takım karşısında göstermiş olduğu başarılı performans nedeni ile kutluyorum ama allah aşkına, maç sonunda VNL şampiyonluğu kazanmış gibi kucaklara atlayıp zıplamalar, belli bir kalitesi olduğunu iddia eden oyunculara hiç yakışmıyor. Tabii ki sevinin, sonuna kadar hakkınız, birbirinize sarılın ama şova yönelik bu abartı niye? Bazılarına göre normal gibi görünebilr ama sempatiden çok antipati topladığının farkına varılması gerekir. İlkin'i bir yana bırakarak, Egonu, Boskovic, Haak, Stysiak, Ana Cristina, Federovtseva, Gabi ve Voronkova gibi oyuncuların duruşlarına baktığında, farkı görebilmesi lazım ama ne diyelim, herkesin tavrı kendisine, takdir de izleyicilerin. Aynı şeyi Ebrar için de söyleyebilirim. Başarısını kimse yadsıyamaz ama ard arda alınan sayılardan sonra çıldırmış gibi bağırmalar ve akabinde çuvallayarak kenara alınmalar, sonrasında oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi somurtmalar ve küsmeler hiç ama hiç yakışmıyor. Neyse ki Santarelli gibi zeki bir başantrenör de bunları görüyor ve gerekli uyarılardan sonra yeniden motive edebiliyor. Öte yandan dışarıdan parlatma ve cilalamalar son hız devam ediyor. Gerek bunu kendine görev edinmiş twitter hesapları ve gerekse bazı yorumcular, 3. etabın ilk iki maçında kötü oynadığını sonradan kendisi itiraf eden oyuncu (Ebrar) için maçın hemen sonrasında methiyeler düzmesi tam bir fiyasko. Bari biraz bekleyin, çıkan istatistikleri bir gözden geçirin de daha sonra yorum yapınız. Voleybol maçını yaşamadan, dizi film izler gibi ve kendince fan'ı olduğu dizi film oyuncusuna methiyeler düzerek yorumlamak, saçmalıktan öte, kendi geçmiş kariyerlerine ve belli düzeydeki bilgilerine hiç yakışmıyor.
Örneğin, bir önceki Brezilya maçında, maç sonuna doğru Elif'in sürekli bir şekilde Ebrar üzerinde oynama ısrarı, Santarelli'nin de sabrını taşırdı ve mola aldırttı, Zavallı Ebrar'ın, ard arda attığı smaçlar sonrası artık takati kalmamış ve sen ısrarla onu oynatmaya çalışıyorsun. Düşüyor kalkıyor çabalıyor ama sayıya mal oluyor. Yerine Meliha'yı sahaya sürerken sert uyarısında topun daha dengeli dağıtılması talimatını veriyor ve Meliha ilk buluştuğu topu sayıya çeviriyor. Bravo Meliha. Bu dokunuş hem kenarda dinlenen Ebrar'ı rahatlatıyor hem de son sayılarda takıma motivasyon veriyor. Daha sonra Ebrar yeniden sahaya dönüyor ve maçı alıyoruz. İşte önemli sihirli bir dokunuş daha. Ama yorumculara göre Elif süper pas dağıtımı yapmış. Esas konu da bu zaten. Hata veya eksikleri göremeyenler, maç kaybedildiğinde veya zora girdiğinde, neden öyle olduğu konusunda boşuna zırvalıyorlar.
Sonuçta, iyisi ile kötüsü ile, üç etaplı eleme turları sona erdi ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Bu tuhaf cilalama çabaları, sadece bizim medya için geçerli değil ve bazı seçimleri de hala sorguluyorum. Bunlardan birisi Brook Nuneviller ki önceden de yazmıştım ve sonradan takımdan kesildi ve kuvvetle muhtemel ki yeniden takıma seçilmesi zor. Onun yerine bir Zoe Fleck olsaydı, başarılı olacağı konusunda zerre kadar şüphem olmazdı. Gerçek anlamda pire gibi bir libero ve defansif özellikleri top karşılama ile birlikte çok iyi bir oyuncu ama ben ileriki zamanda onun da kadroda olacağını tahmin ediyorum, tıpkı Logan'ın bu sezon Galatasaray forması altında başarılı bir sezon geçirmesi durumunda Amerikan Milli takımının as oyuncularından birisi olacağı konusundaki beklentimle birlikte.
En tuhafı ise Julia Bergman. Türkiye Brezilya maçı 2. set sonu VNL turnuva spikeri, oyuna dahil olmamış, VNL de gerçek anlamda bir hücumcu olarak tümden çuvallamış ve takıma sayısal anlamda negatif (-) katkı yapmış, defansif özelliği dışında bir etkisi olmayan 196lık bir smaçör ve NCAA'de kendi konferans ligi dışında AVCA 1. Takımında bile yer bulamamış bir oyuncunun, böylesi bir turnuvada bile bu kadar ilgiye mazhar olmasının sırrını bir türlü çözemedim. Onca, Brezilyalı gerçek kariyerli voleybolcu varken Neden Julia Bergman? Alman/Brezilya melezi olması'mı yoksa bazı büyük şirketlerin reklam yüzü olması'mı hala anlayamadım, anlamak da istemiyorum.
Aslında, daha da önemli bir yanıltıcı kriteri de tartışmak lazım. Birçok site ve hatta turnuva organizasyonlarında, örneğin en iyi hücumcu diye sıralama yapılırken, oyuncunun bir maçta veya toplamda (turnuva veya lig bütününde) almış olduğu sayı kriteri dikkate alınıp, sıralama buna göre yapılıyor. Peki basitce sorgularsak, Sizce 50 hücumda 25 sayı yapan'mı daha başarılı, yoksa 100 hücumda 30 sayı yapan'mı daha başarılı? Oyuncu 3 ace atıp 5 servis hatası yaparak'mı serviste daha başarılı yoksa 2 ace atıp 1 veya 2 hata ile oynarsa daha başarılı. Bütün bu kriterlere bakılıp değerlendirildiğinde, servis karşılama ve dig dışında tam bir çöp hücumcu.
Tek dileğim, bu oyuncunun bir an önce THY'ye transferinin gerçekleşmesi ve Anthi'mi, Şeyma'mı yoksa Julia'mı kavgasını izlemek. Olursa, Türkiye Sultanlar liginde tam bir fiyasko yaşayacağından adım gibi eminim, tabii ki sadece alacağı sayılar üzerinden değerlendirilmezse. Hoş Anthi daha imzalamadı ama bakalım.
Son düzenleme: