Bugün...

Bir başbakanın bir işadamını arayıp bizim çocuklara 15-20 bin dolar gönder dediği ülke de ve bu lafa rağmen o'nu hala "İslam'ın kurtaracısı" olarak gören gafiller olduğu sürece bize her şey müstehak.

Şu konuşma bir batı ülkesinde olsa ülke yerinden oynar.

Devlet bakanlarının çocukları İran'ın kara para işlerini yapan birinden para alıyor ve kimse yahu bu ne demiyor.

O RTE denen BOP eşbaşkanı şahıs servetinin kaynağını açıklayamıyor.. Öyle Hz. Peygamber'in (sav) ve Halifelerin (r.a) ve Sahabelerin (r.a) adını anmakla olmaz o işler.

THY çalışanları grev yaptılar diye yeri göğü inleten RTE bakın ne yapmış?

Turkiye'nin Turizm Haber Sitesi [ THY'da grev 03.00'te başladı ]

Halife Hz. Ömer, bir gün toplumun karşısına çıkmış, konuşma yapmaya hazırlanmaktadır...
Tam bu sırada, kalabalık içinden biri çıkar ve Hz. Ömer’e, üzerine giydiği yeni elbiseyi nereden bulduğunu sorar... Çünkü o günlerde, herkese eşit kumaş dağıtılır ve bu kumaştan bir elbise de çıkmaz... Kalabalıktaki kişi, Hz. Ömer’e, “bize bir elbise çıkmadı, sen nasıl yeni elbise diktin? Hesabını vermeden konuşamazsın” der...
Hz. Ömer’in oğlu da kalabalığın içindedir... O sözü alır; “Kendi payımı babama verdim, elbise yapmasını sağladım” der...

Mehmet Akif Safahat

Sorunuz, şimdi, Japonlar da nasıl millettir?
Onu tasvire zafer-yâb olamam, hayrettir!

Şu kadar söyleyeyim: Din-i mübinin orada,
Ruh-u feyyazı yayılmış, yalınız şekli: Buda.

Siz gidin, saffet-i İslam’ı Japonlarda görün!
O küçük boylu, büyük milletin efradı bugün,

Müslümanlıktaki erkan-ı sıyanette ferid;
Müslüman denmek için eksiği ancak tevhid.

Doğruluk, ahde vefa, va’de sadakat, şefkat;
Acizin hakkını i’laya samimi gayret;

En ufak şeyle kanaat, çoğa kudret varken;
Yine ifrat ile vermek, veren eller darken;

Kimsenin ırzına, namusuna yan bakmayarak,
Yedi kat ellerin evladını kardeş tanımak;

“Öleceksin!” denilen noktada merdane sebat;
Yeri gelsin, gülerek, oynayarak terk-i hayat,

İhtirasat-ı hususiyye söyletmeyerek,
Nef-i şahsiyi umumunkine kurban etmek...

Daha bunlar gibi çok nadire gördüm orada.
Ademin en temiz ahfadına malik bir ada.

Medeniyyet girmiş yalınız fenniyle...
O da sahiplerinin lahik olan izniyle.

Dikilip sahile binlerce basiret, im’an;
Ne kadar maskaralık varsa kovulmuş kapıdan!

Garbın eşyası, eğer kıymeti haizse yürür;
Moda şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür !

Gece gündüz açık evler, kapılar mandalsız;
Herkesin sandığı meydanda, bilinmez hırsız.

Ya o mahviyyeti insan göremez bir yerde...
Togo’nun umduğumuz tavrı mı vardır? Nerde...

“Gidelim!” der, götürür! sonra gelip ta yanıma;
Çay boşaltırdı ben içtikçe hemen fincanıma.

Müslümanlık sanırım parlayacaktır orada;
Sâde, Osmanlı’ların gayreti lazım arada.

Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,
Ulema, vahy-i İlahiyi mi bilmem, bekler?
 
Hz. Ömer'in, Valiyi sarsan adalet mesajı - Tarih ve Fikir Haberleri


Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.
Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Sızlanır. Bana zulmedildi, der. Müslüman vatandaş da kendisine, Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer vardır. Derdini anlat. Ömer,son derece adildir, elbette seni dinler, der. Şamlı Yahudi Medine’nin yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaşır. Halifeyi sorar. Vatandaşlar bir hurma ağacının gölgesinde dinlenen halifeyi gösterirler. İşte halife bu zattır, derler. Adam Hz. Ömer’in yanına gider. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler. Sonra bulduğu bir deri veya kemik parçasının üzerine şu cümleyi yazar: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.” Kısa ve özlü bir cümle.
Yahudi bu yazıyı alıp ayrılır. Ama yolda giderken de kendi kendine şöyle konuşur: “Şam’daki idarecilerin giyim,kuşam ve oturdukları yerdeki ihtişam ve debdebe nerde, Medine’deki halifede bulunan tevazu nerde.Şam’dakiler şu mütevazı halifeyi ciddiye alırlar mı? Hiç sanmıyorum.” Kendi kendine böyle konuşur.Sonunda Şam’a varır. Doğrusu valiye gitmek de istemez. Çünkü sonuç alamayacağı kanaatindedir. Bununla beraber, mademki yorulup da oralara kadar gittim, bari halifenin şu yazdığı cümleyi valiye vereyim, der. Valinin huzuruna çıkar ve deri parçasını uzatır.
Medine’deki halifenin size mesajıdır, der. Vali bu cümleyi okuyunca, sapsarı kesilir. Uzun müddet başını yerden kaldıramaz. Sonra endişe içinde, başını kaldırıp şöyle der; arsanız size geri verilmiştir.
Yahudi vatandaş hayret eder. Şaşırır. Bir tek cümlenin valiyi bu kadar sarsacağını hiç tahmin edememişti. Merak ve dehşet içinde sorar. Lütfen bana bu cümlenin neden sizi bu kadar dehşete düşürdüğünü anlatır mısınız der.
Şam valisi Hz. Sad, bak der, sana bu cümlenin hikayesini anlatayım. O zaman benim neden bu kadar ürperdiğimi anlarsın:
İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi.Bize yardım etti. Sonra da; gidip krala durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder, dedi. Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikayetimizi bir mütercim krala tercüme etti. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğinisöyledi. Bize de, memleketinize dönün, dedi.
Biz tekrar Han’a döndük. Ama doğrusu sonuçtan çok da memnun olmamıştık. Hancı sonucu öğrenince son derece üzüldü ve burada bir hata var, dedi. Gelin beraberce gidelim, ben size tercümanlık yapayım,teklifinde bulundu. Biz de gittik. Huzura çıktık.
Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetini, halini, olayın geçtiği yerianlattı. Dikkat ettik, Nuşirevan’ın yüzü sapsarı kesildi.
Bir gün önceki mütercimi çağırttı. Ona sorular sordu. Sonra ayağa kalktı, her birimize 2 şer kese altın verdi, akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin dedi. Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, talimatını verdi. Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.
Akşamleyin 200 devemiz kapıya geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor dedik. Hancı şöyle dedi: Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir.
Bunlar bir çete kurmuşlar. Garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış. Ama sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm.
Halk toplanmış seyrediyordu. Sordum kim bunlar ve suçları ne, diye. Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir. Nuşirevan kendi öz oğlunu idam etmişti.
Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bizim şikayetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin asılı olduğunu gördük.
İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim diyor.
Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?
Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslam’a girdi.
Fazla söze gerek var mı sizce? Bence hayır. Bir yerlere adam seçerken, birilerine yetki verirken, kul hakkı söz konusu olduğunda, ceza ve mükafat dağıtırken, acaba Hz. Ömer gibi kılı kırk yarabiliyor muyuz? Sözüm elbette sadece yetkililere değil, herkese ama başta kendi nefsim olmak üzere herkese.
 
Tayyip efendi ergenekon'da komutanlar toplanırken "burası bir hukuk cumhuriyeti,bekleyip göreceğiz" diyordu.oğlunu almaya kalktıklarında ise o hukuk devletinin savcıları yüzkarası...
Arınç komutanların sözde ses kasetleri internete düştüğünde "aman allahım neler söylemişler neler" demişti mikrofonlara şimdi ise "nerden biliyorsunuz o kayıtların montaj olmadığını" diyor...
Yani başbuğ komutan "terörist" olabilir ama bilal efendiye dokunulamaz doğru ya onlar haram yemez...
Rte ilk gün "bakanlarımı kimseye yedirmem" dedi bikaç gün sonra o bakanlara istifa metinlerini zarfın içinde kendi gönderip sonra basına "kötüleri içimizden ayıkladık" dedi.yani yedirmediği bakanları iki günde"tükaka" olmuşlardı...
Başbakanın başyalakası pardon başdanışmanı yiğit bulut " her insan yolsuzluk yapabilir bizimkiler de yapmış gayet normal" dedi...
İnsanlar (onlara insan denir se tabi) sosyal medyada "başbakanım yemişse de helal olsun,yemişse de halkı için yemiştir" dedi...
Bu arada halkbankası'nın halka açık %49'unun ,%80'ninin rte'nin dışgüç dediği yabancılara ait olduğunu , 11yıllık iktidarda limanlar,fabrikalar,hastaneler,okullar,postaneler,pastaneler ve birçok millet malının tayyib'in dış güçlerine satıldığını ve satın almalarda ilk 3 devletin tayyibin baş düşmanları abd,israil ve almanya olduğunu biliyor musunuz???
Anadan,babadan bir horoz kalmadan tayyip efendinin dünyanın en zengin başbakanları arasına nasıl girdiğini , neden 11 yılda sayısız çağrıya rağmen neden mal varlığını hiç açıklamadığını , çocuklarının eğitimlerini remzi gür'ün haracı pardon bursu ile yurtdışında tamamlayıp mezun olur olmaz koca şirketlerin ortağı olacak kadar sermayeyi nasıl ve nerden bulduğunu hiç düşündünüz mü?
Batan adabank'ın lisansını avrupanın büyük bankaları alamaziken yıllar sonra banka lisansının takım elbiseci ramseyin sahibi remzi güre verilmesi bir tesadüf mü?...
17 aralıktan beri hiçbir akpartilinin ağzından "yemedik,çalmadık..." gibi bir savunma duydunuz mu? Bütün savunmalar "yedik ama yol yaptık,hastane,okul yaptık" veya "yedik ama bizden öncekiler de yemiş" veya "yedik ama bakın namaz kılıyoruz,içkiyi yasakladık e artık kızlı erkekli de kalamıyorlar" üzerine değil mi?yani bütün savunmalar din duygularına damardan girmek ve suçu chp,mhp,amerika,israil ve bilimum dış güçlere atmak üzerine değil mi??
Allah başbakandan razı olsun normalde maaşları ile havaalanına gidip uçakları görme şansı olmayan bütün belediye işçileri sırayla belediye otobüs ve kamyonları ile havaalanlarına taşınıp tayyibe yalakalık yaptırılıyor.tayyip sayesinde iki uçak görüyor garipler...
Aman susalım yeter ki ebru gündeşin çocuğu üzülmesin... Neticede devlete hayırlı işler yapan bir babası var...
 
Metehan senin bu kadar bu siyasi işlerin içinde olmana gerek var mı güzel kardeşim...Sadece senin için değil 18 yaşından küçük bütün kardeşlerimize söylüyorum... Gezme, oyun oynama, spor yapma ve geleceğinizi kurtarma adına müfredatlarınızı olabildiğince öğrenmeye çalışma çağlarınız...Bunların özel yaş gruplarına göre düzenlenmiş olmasının sebebi fiziksel ve psikolojik gelişiminizi henüz tamamlamamış olmanız..Cezai ve fiil ehliyetlerininde belli yaş gruplarında verilmesinin sebebide aynı; sizi korumak aslında... Nasıl yaş grubunuza göre ağır sporları yapmak fiziksel gelişiminizi uzun vadede bozuyorsa, bunu da aynı şekilde düşünün...Önünüzde siyaset yapmak için uzun bir zaman olacak inşallah ancak geri dönüp şimdi yapabileceğiniz şeyleri yapma şansınız olmayacak...Senin nezdinde bu başlığa yazan tüm 18 yaşından ufak arkadaşlara söylüyorum...
 
Metehan senin bu
kadar bu siyasi işlerin içinde olmana gerek var mı güzel kardeşim...Sadece senin için değil 18 yaşından küçük bütün kardeşlerimize söylüyorum... Gezme, oyun oynama, spor yapma ve geleceğinizi kurtarma adına müfredatlarınızı olabildiğince öğrenmeye çalışma çağlarınız...Bunların özel yaş gruplarına göre düzenlenmiş olmasının sebebi fiziksel ve psikolojik gelişiminizi henüz tamamlamamış olmanız..Cezai ve fiil ehliyetlerininde belli yaş gruplarında verilmesinin sebebide aynı; sizi korumak aslında... Nasıl yaş grubunuza göre ağır sporları yapmak fiziksel gelişiminizi uzun vadede bozuyorsa, bunu da aynı şekilde düşünün...Önünüzde siyaset yapmak için uzun bir zaman olacak inşallah ancak geri dönüp şimdi yapabileceğiniz şeyleri yapma şansınız olmayacak...Senin nezdinde bu başlığa yazan tüm 18 yaşından ufak arkadaşlara söylüyorum...

Teşekkürler ağabey yapıcı eleştirileriniz için.
Dikkate alacağım ender yazılardan birisi.
Allah razı olsun...
 
64 yaşındaki Elif Çermik Kent Mitingi'nden bu yana yoğun bakımda.İleride bürokrasinin tepesinde bir savaş daha çıkarsa kendisinin korkarım hayatına mal olacak o müdahale biçimiyle alakalı da pişkin bir itiraf gelir.
Hükümetin ve polisin öldürdüğü,yaraladığı,zarar verdiği insan sayısı korkunç boyutlara vardı.İleride bunlarla,kendilerine yaraşır destanlarıyla anılacaklar.Elif Çermik'in kurduğu ''iyi bir mahallede yaşamak istiyorum,güzel bir ülke istiyorum''cümlesini içlerinde kuran,ideal edinen var mı acaba?
 
Dünya'da ve ülkemizde adaletin herkeze eşit olduğu ,
Para-pul,şan-şöhret,mevki-makam için değil onur,gurur ve kişilik işin yaşanan ,
Milletimizin dini ve milli duygularının sömürülmediği ,
Toplumumuzda okuyan,dinleyen,izleyen ama aynı zamanda anlayan,yorumlayabilen ve doğru ile yanlışı ayırt edebilen kişi sayısının arttığı ,
Empatinin artıp saygı duygusunun tavan yaptığı ,
Tüm sevdiklerimiz ile beraber MUTLU,HUZURLU,SAĞLIKLI VE BEREKETLİ bir yıl diliyorum sizlere ...

Unutmadan ;
Ankara'da Ocak'ta kupa finalinde ; cappy ve angel'ın başı önde salonu terkettiğini , Şubat'ta da Mirsad salondan çıkarken arkasından "Tabelaya bak Mirsad..." diye bağırmayı Allah bize nasip eder İnşallah ... :)
 
Parası var ya da yok, Akbil´i var ya da yok ne fark eder ki? Başbakan´ı karşılamak için havaalanına giden vatandaş tekbir getirip metroya ücretsiz binerken müdahale yok ama iki kardeş Akbil bitti diyerek metroya ücretsiz binmeye çalışınca dayağın babası var. Güvenlik görevlisinin insani yaklaşımını bir kenara bıraktım, yasal olarak da vurma hakkı da yok. Neler oluyor bize!..

2014´de insancıl bir Türkiye, insancıl bir Dünya hayal ediyorum... Birileri milyonluk kol saati takarken şehrin öteki tarafındaki vatandaşın 4 aylık bebeğinin soğuktan ölmemesini, bir bakanın sabah kahvaltısında 101 çeşit yiyecek bulunurken vatandaş aç aç uyanmasın istiyorum, şehircilik adı altında yaşama alanlarının ranta dönüştürülmediği, adil gelir dağılımının olduğu bir Türkiye, bir Dünya hayal ediyorum.

Ama biliyorum ki mevcut düzende bu hayalden öteye geçmeyecek istek bunlar. Sözün kısası mutsuz bir yıl beni bekliyor...
 
Hepinizin yeni yılı gönlünce sorunsuz tasasız geçer inşallah. Farkında olmadan veya bilerek kırdığım herkesten özür diliyorum. Yeni yıl mutluluk getirsin ortak paydalarımızdan başlayarak:))
 
2013 çok zıkkımdı kişisel olarak ama geçti bitti. 2014'e de elektrik kesintisiyle girdim. Böyle pek bi şakalar şakalar geldi ama umarım iyi olur 2014. Ama böyle elektrikler kesik gelip baştan mesaj verme tavrını sevmedim 2014'ün. Smirnoff North alıp o güzel rengi görmeden içmek de ayrı bi gariplik oldu. Sağlık olsun ve yeni yıl herkese ne istiyorsa onu getirsin :) He bir de kişisel olarak euro daha fazla çıkmasın arkadaş. Yoksa interrail hayali tarihe gömülecek.
 
Zulme karşı tarafsız kalmadın,zalim olmadın zalimin yanında da yer almadın.Yalan söylemedin,iftira atmadın,hak-hukuk yemedin...
Haksızlığa karşı susup "İBLİS" olmadın...
Ligtv'nin sahibi TMSF,CEO'su RTE...
KRAL'ı da gönderdiler , ama neye yarar ...
Gün olur devran söner , onlar da kaçacak yer arar buna eminiz ...
Ama senin koca bir ailen var
 
By Bilgin Gökberk ;

Biz de bi kutu’yu yazalım.

Kara kutu’yu...

Futbolun kara kutusu’nu...


* * *


Top medyası girmez bu toplara.

Biz girelim.

Bulunsun.


RIDVAN

RIDVAN, Ntvspor‘da dedi ki;

3 Temmuz sürecinde, sayın başbakanımız herkesten fazla ve farklı Fenerbahçelilik gösterdi, bildiğim için söylüyorum, bu konuları başkan da biliyor, bu konularda açıklama yapmasını bekliyorum.


* * *


Rıdvan Dilmen başbakanı sevebilir, politikasını beğenebilir.

Bunu tv’de, programında söyleyebilir.

Problem yok.

* * *


Problem şurda;

1- Başka bi yorumcu da başbakanı sevmeyebilir, politikasını beğenmeyebilir.

O yorumcu da görüşlerini o kanal’da, o program’da veya o kanalın başka bi programında söyleyebilir mi?

Kanalın yöneticileri bu arkadaşa da aynı toleransı gösterir mi?

Kollar mı?

Yoksa şipşak evine mi yollar?


* * *


2- Türkçesi...

İktidar yanlısı bi yorumcuya gösterilen hoşgörü iktidar muhalifi bi yorumcuya da gösterilir mi?


* * *


3- Tüm ülkeyi tüm kulüpleri sarsan önemli bi süreçte ciddi ve önemli bi spor kanalının 1 no’lu yorumcusu bu kadar önemli bi konuda bildiklerini niye anlatmaz, niye saklar?

Bu etik bişey midir?


* * *


4- Kanal sıradan, sürüden herhangi bi kanal değil.

Ntvspor...

Ülkenin sevilen, takip edilen ve spora yön veren kanallarından...

Patronu da ülkenin en önde gelen değerli-önemli iş adamlarından...

Fb’nin de potansiyel başkan adaylarından...

Rıdvan’ın söyledikleri kanalı, yöneticilerini ve patronunu da zor durumda bırakmaz mı?

* * *


5- Yarın Gs’lı, Bjk’li, Trabzon’lu medya patronları da kendi kulüplerini kollamaya başlarsa...

Onlarda işine geleni yayınlayıp, gelmeyeni yayınlamazsa...

Bunun adı medya mı olur?

Başka şey mi?


* * *


6- Şunları da düşünebiliriz.

Bu seviyedeki bi kanalda ve programda bile böyle şeyler oluyorsa diğerlerinde kimbilir neler oluyordur.


* * *


7- Rıdvan, ”Aziz bey de biliyor bildiklerimi başkandan da bi açıklama bekliyorım” dedi.

Bizim Aziz bey’in anlattıklarından bildiğimiz, olan bitenin Rıdvan’ın anlattıklarının tam tersi olduğu şeklinde.

* * *


8- Kime inanalım?

Rıdvan’a mı...

Fb başkanı’na mı...


* * *


Hans mantığıyla...

Birisi milleti yanılıtıyor ama hangisi?


* * *


Ve...

Rıdvan’a şunları da soralım.

Bulunsun.

1- Herkesten fazla ve farklı Fb’lilik nedir, nasıl bişeydir?

2- Bi başbakanın tüm ülkeyi tüm kulüpleri etkileyen ve ilgilendiren bi konuda herkesten fazla ve farklı bi Fb’lilik (veya Gs’lilik, Bjk’lilik, Trabzon’luluk) yapması gerekir mi?

Yaparsa bu iyi bişey midir, kötü bişey midir?

Başbakanın artı hanesine mi yazılır, eksi hanesine mi?

3- Sen ve yöneticilerin zırt pırt “spor kanalıyız siyaset bizim işimiz değil, sahada kalalım girmeyelim” dersiniz.

Niye girdin aniden.

Biri “gir” mi dedi?

ACUN NİYE YOK?

BİTMEDİ.

Sonrası da var...

Rıdvan’ın söyledikleri daha manşetdeyken..

Fb’li bi yönetici 2-3 gün sonra başbakanla buluştu.

Yanlarında kim var?

Rıdvan.

* * *


Hürriyet yazdı gerçi.

Randevu çok önceden istenmiş.

Başbakan da vermiş.

Mahmut Uslu ve başbakan böylece buluşmuşlar.

* * *


Ki.

Normal.

Çok normal.

Fb’li bi yönetici başbakandan her zaman randevu isteyebilir

Başbakan da her zaman verebilir

Her zaman buluşabilirler.


* * *


Normal olmayan yanlarında Rıdvan’ın olması...

3 Temmuz’dan sonra içinde olayın taraflarının olduğu her gizli toplantıda Rıdvan’ın olması...

Dışarıya hiç bilgi sızmaması...

Ve Rıdvan’ın gördükleriyle, yaşadıklarıya ilgili hiç bişey yazmaması...

Konuşmaması...

Normal olmayan bu.

* * *


Gözlerimiz o son toplantı da Acun’u da aramadı diil.

Aradık.

Göremedik.

Hasta filan mı...

Merak da ettik.


NEYSE BİŞEY’E GİRDİK

NE çıkar bütün bunlardan?

Şunlar;

1- Başbakanın futbol danışmanlarından biri de Rıdvan herhalde.

Ve bu danışmanlarla nerelere geldiğimiz de ortada..


* * *


2- Şöyle bi özet çekersek...

2013 biterken...

Hakan Şükür çıkınca...

Ankara hemen oyuncu değiştirdi.

Kulübede Acun, Rıdvan gibi golcü yıldız’lar vardı.

Bu kez Rıdvan girdi.

Girer girmez de.

90’a çaktı.

* * *


3- Seçim öncesi..

Hele milyonlarca Fb’linin yaşadığı İstanbul’un seçiminin öncesi...

Tam da kutu manyağı olmuşken..

Şükür’den sonra Rıdvan, tabi Ankara’ya da ilaç gibi geldi.


* * *


Son 1 şey...

1 yıldır ilk defa bişey’e direkt girdik.

Üstelik Japonla, maponla, Almanla, Obama’yla Merkel’le beraber aynı şey’e girdik...


* * *


Ab’ye giremedik.

Ama ab’yle bile beraber girdik.


* * *


2014’e girdik.


* * *


Gerçi ‘o dünya’yla beraber sadece yeni yıl’a girebiliyoruz ama...

Olsun...

Bu da bişey...

Buna bile sevinecek hale geldik.


* * *


2014’te yeni bi İstanbul, yeni bi Türkiye inşallah.

Hadi inşallah.

Amin.


* * *


Nokta.
 

Üst