Bir başbakanın bir işadamını arayıp bizim çocuklara 15-20 bin dolar gönder dediği ülke de ve bu lafa rağmen o'nu hala "İslam'ın kurtaracısı" olarak gören gafiller olduğu sürece bize her şey müstehak.
Şu konuşma bir batı ülkesinde olsa ülke yerinden oynar.
Devlet bakanlarının çocukları İran'ın kara para işlerini yapan birinden para alıyor ve kimse yahu bu ne demiyor.
O RTE denen BOP eşbaşkanı şahıs servetinin kaynağını açıklayamıyor.. Öyle Hz. Peygamber'in (sav) ve Halifelerin (r.a) ve Sahabelerin (r.a) adını anmakla olmaz o işler.
THY çalışanları grev yaptılar diye yeri göğü inleten RTE bakın ne yapmış?
Turkiye'nin Turizm Haber Sitesi [ THY'da grev 03.00'te başladı ]
Halife Hz. Ömer, bir gün toplumun karşısına çıkmış, konuşma yapmaya hazırlanmaktadır...
Tam bu sırada, kalabalık içinden biri çıkar ve Hz. Ömer’e, üzerine giydiği yeni elbiseyi nereden bulduğunu sorar... Çünkü o günlerde, herkese eşit kumaş dağıtılır ve bu kumaştan bir elbise de çıkmaz... Kalabalıktaki kişi, Hz. Ömer’e, “bize bir elbise çıkmadı, sen nasıl yeni elbise diktin? Hesabını vermeden konuşamazsın” der...
Hz. Ömer’in oğlu da kalabalığın içindedir... O sözü alır; “Kendi payımı babama verdim, elbise yapmasını sağladım” der...
Mehmet Akif Safahat
Sorunuz, şimdi, Japonlar da nasıl millettir?
Onu tasvire zafer-yâb olamam, hayrettir!
Şu kadar söyleyeyim: Din-i mübinin orada,
Ruh-u feyyazı yayılmış, yalınız şekli: Buda.
Siz gidin, saffet-i İslam’ı Japonlarda görün!
O küçük boylu, büyük milletin efradı bugün,
Müslümanlıktaki erkan-ı sıyanette ferid;
Müslüman denmek için eksiği ancak tevhid.
Doğruluk, ahde vefa, va’de sadakat, şefkat;
Acizin hakkını i’laya samimi gayret;
En ufak şeyle kanaat, çoğa kudret varken;
Yine ifrat ile vermek, veren eller darken;
Kimsenin ırzına, namusuna yan bakmayarak,
Yedi kat ellerin evladını kardeş tanımak;
“Öleceksin!” denilen noktada merdane sebat;
Yeri gelsin, gülerek, oynayarak terk-i hayat,
İhtirasat-ı hususiyye söyletmeyerek,
Nef-i şahsiyi umumunkine kurban etmek...
Daha bunlar gibi çok nadire gördüm orada.
Ademin en temiz ahfadına malik bir ada.
Medeniyyet girmiş yalınız fenniyle...
O da sahiplerinin lahik olan izniyle.
Dikilip sahile binlerce basiret, im’an;
Ne kadar maskaralık varsa kovulmuş kapıdan!
Garbın eşyası, eğer kıymeti haizse yürür;
Moda şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür !
Gece gündüz açık evler, kapılar mandalsız;
Herkesin sandığı meydanda, bilinmez hırsız.
Ya o mahviyyeti insan göremez bir yerde...
Togo’nun umduğumuz tavrı mı vardır? Nerde...
“Gidelim!” der, götürür! sonra gelip ta yanıma;
Çay boşaltırdı ben içtikçe hemen fincanıma.
Müslümanlık sanırım parlayacaktır orada;
Sâde, Osmanlı’ların gayreti lazım arada.
Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,
Ulema, vahy-i İlahiyi mi bilmem, bekler?
Şu konuşma bir batı ülkesinde olsa ülke yerinden oynar.
Devlet bakanlarının çocukları İran'ın kara para işlerini yapan birinden para alıyor ve kimse yahu bu ne demiyor.
O RTE denen BOP eşbaşkanı şahıs servetinin kaynağını açıklayamıyor.. Öyle Hz. Peygamber'in (sav) ve Halifelerin (r.a) ve Sahabelerin (r.a) adını anmakla olmaz o işler.
THY çalışanları grev yaptılar diye yeri göğü inleten RTE bakın ne yapmış?
Turkiye'nin Turizm Haber Sitesi [ THY'da grev 03.00'te başladı ]
Halife Hz. Ömer, bir gün toplumun karşısına çıkmış, konuşma yapmaya hazırlanmaktadır...
Tam bu sırada, kalabalık içinden biri çıkar ve Hz. Ömer’e, üzerine giydiği yeni elbiseyi nereden bulduğunu sorar... Çünkü o günlerde, herkese eşit kumaş dağıtılır ve bu kumaştan bir elbise de çıkmaz... Kalabalıktaki kişi, Hz. Ömer’e, “bize bir elbise çıkmadı, sen nasıl yeni elbise diktin? Hesabını vermeden konuşamazsın” der...
Hz. Ömer’in oğlu da kalabalığın içindedir... O sözü alır; “Kendi payımı babama verdim, elbise yapmasını sağladım” der...
Mehmet Akif Safahat
Sorunuz, şimdi, Japonlar da nasıl millettir?
Onu tasvire zafer-yâb olamam, hayrettir!
Şu kadar söyleyeyim: Din-i mübinin orada,
Ruh-u feyyazı yayılmış, yalınız şekli: Buda.
Siz gidin, saffet-i İslam’ı Japonlarda görün!
O küçük boylu, büyük milletin efradı bugün,
Müslümanlıktaki erkan-ı sıyanette ferid;
Müslüman denmek için eksiği ancak tevhid.
Doğruluk, ahde vefa, va’de sadakat, şefkat;
Acizin hakkını i’laya samimi gayret;
En ufak şeyle kanaat, çoğa kudret varken;
Yine ifrat ile vermek, veren eller darken;
Kimsenin ırzına, namusuna yan bakmayarak,
Yedi kat ellerin evladını kardeş tanımak;
“Öleceksin!” denilen noktada merdane sebat;
Yeri gelsin, gülerek, oynayarak terk-i hayat,
İhtirasat-ı hususiyye söyletmeyerek,
Nef-i şahsiyi umumunkine kurban etmek...
Daha bunlar gibi çok nadire gördüm orada.
Ademin en temiz ahfadına malik bir ada.
Medeniyyet girmiş yalınız fenniyle...
O da sahiplerinin lahik olan izniyle.
Dikilip sahile binlerce basiret, im’an;
Ne kadar maskaralık varsa kovulmuş kapıdan!
Garbın eşyası, eğer kıymeti haizse yürür;
Moda şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür !
Gece gündüz açık evler, kapılar mandalsız;
Herkesin sandığı meydanda, bilinmez hırsız.
Ya o mahviyyeti insan göremez bir yerde...
Togo’nun umduğumuz tavrı mı vardır? Nerde...
“Gidelim!” der, götürür! sonra gelip ta yanıma;
Çay boşaltırdı ben içtikçe hemen fincanıma.
Müslümanlık sanırım parlayacaktır orada;
Sâde, Osmanlı’ların gayreti lazım arada.
Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,
Ulema, vahy-i İlahiyi mi bilmem, bekler?