Bu konuda yazmak için birkaç gündür bekliyorum. Ne kimseyi galeyana getirmek istiyorum, ne de kimseden saçma sapan lafazanlık dinlemek istiyorum. Çünkü hakikaten yoruldum bu saçma iklimden. O yüzden mümkün mertebe cımbızla çekerek üç beş kelime yazmak istiyorum. Umarım kimseyi kırmadan anlatabilirim anlatmak istediğimi...
Bu vedanın birinci, ikinci, üçüncü hatta belki beşinci sebebi ne saha içiyle alakalıdır, ne hocanın koçluğuyla ne de idari bir yapılanma vs. ile...
Hoca iyi/kötü ya da başarılı/başarısız konusu değil yani aslında ortada olan. Ben de iydir/kötüdür ya da başarılıdır/başarısızdır demiyorum.
2018 yazında hoca takımın başına geçerken de böyleydi, dört yıllık sürede "sallandığı" olaylarda da bu böyleydi, bugün veda edilirken de böyle.
Aslında 2018 yazında Maljkovic'in aniden "başı yendiği" zaman Nevriye Yılmaz - Özge Alev - Ceren Ateş koalisyonunun şubeye "çökmesi" idi hedef. Hatta Işıl'ın sözleşmesinin inatla yenilenmediği bir dönem vardı yine o yaz. Maljkovic de Eurocup sonrası kulüp tvsinde gelecek sezondan bahsederken bir ay sonra sessiz sedasız bir veda yayınlanmıştı. Efe hocanın göreve gelmesi bir "karşı darbe"ydi aslında. Hatta biraz "kulağı delik" olup o günleri hatırlayanlar Efe hoca için "torpille takımın başına geldi" laflarının bazı çevrelerce döndürüldüğünü de hatırlıyacaktır.
İlk sezonunda hem bu söylentiler, hem kariyerinin ilk a takım tecrübesi olması, hem de kadronun görece zayıf olmasıyla düşük beklentiyle girip beklentinin üzerinde bitince "ikinci bir sezonu hak ettiği" konusunda bir görüş birliği oldu taraflı tarafsız kamuoyunda. 2. sezona da öyle başladı, o sezon da yine beklenti üstü giderken pandemi sebebiyle yarım kaldı.
2020 yazında 2018 yazının rövanşı sahnedeydi artık. Hem pandemi, hem de rahmetli başkanın neredeyse gidip geldiği o dönemde yaşanan idari boşlukta Işıl'ın takımdan ayrılıp Yalçınkaya başta olmak üzere diğerlerinin de ipinin çekilmesiyle sonuçlanan hadiseler yaşandı. Hem bu olaylar, hem de takımın yine beklentinin üzerinde olmasıyla bir sene daha devam edildi hocayla.
2021 yazında da yine seçim arifesinde o dönemki yönetimin giderayak yaptığı bir hamleydi. Hem Ekrem hoca hem Efe hocaya sözleşme imzaladılar. Kağıt üzerinde amaç yetki devrinden önce kadro kurulabilmesine imkan vermekti. Ama o süreç de öyle bir kötü yönetildi ki imzalar atıldıktan 2 gün sonra falan yetki devri yaşandı. Hiçbir erken transfer yapılamadı. Üstelik yeni yönetimle değişen şube yönetimi de kucağında iyi kötü camia desteği olan iki koçla iki sözleşme buldu. İyi/kötü ya da başarılı/başarısız noktasında değilim hâla.
Ama iki tane ezbere imza atıldı. İki hoca için de, takımlar için de yıpratıcı ve zorlu bir sezon geçti. Ekrem hoca'yla sezon devam ederken yollar ayrıldı. Muhtemelen Rusya takımlarının çekilmesiyle şapkadan çıkan Eurocup olmasa Efe hoca ile benzer zamanlarda yollar ayrılacaktı. Eurocup f4'ünün hemen arkasından playoff gelince biraz ötelenmiş oldu süreç. 2021 yazında verilen sözleşme 1 sezonluktu zaten, sezon bizim için bittikten 2 gün sonra da veda haberi geldi.
Sezon sezon, kişi ve olay bazında yazıp daha da uzatacak değilim. Ancak uzun zamandır şöyle bir gerçek var ki en kibar tabirle şubede alınan kararların hiçbiri saha içiyle alakalı değil.
Şubede kağıt üzerinde yönetici ünvanına sahip olanlar, ünvanı olmayıp da söz hakkı olanlar, açıktan ya da dışardan şubeyi yönetme/yönlendirme iddiasında olanlar, bizim gibi beyhude olsa da sesini en azından hedef kitlesine duyurabilecek konumda olanlar... Yıllardır bu saçmalıkların içinde debelenip duruyoruz. Bunun kökü tamamen kazınmadan ne sağlılı bir yapı kurulabilir, ne düzgün bir kadro toplanabilir, ne de doğru dürüst bir kaynak yönetimi yapılabilir. Açıkçası bunun bir yolu var mı ondan da emin değilim artık..
En basiti taraftar dediğin adam sahadaki performansa, az biraz da "duruş" diyebileceğimi hal harekete göre takımın parçalarına karşı tavır alır. Bir üst paragrafta saydığım kitleye dahil olanlar olarak yıllar yıllardır neredeyse aklımıza bile gelemiyor bu konular. Hal böyle olunca hem realiteyle arası açılıyor takımın, hem de sadece bir taraftar olarak başarı ve düzen isteyen taraftarla. Çünkü gerçek doğrularla bzim içinde olduğumuz dünyanın doğruları birbirinden sapmış durumda.
Taraftar olarak Efe hocanın gidişine mi reaksiyon vermeliyim, yoksa insani açıdan "ya iyi oldu kurtuldu" mu demeliyim? Son yıllarda her dişe dokunur vedadan sonra bu ikilemi yaşıyoruz. Bu ikilem hem takıma zarar vermemize sebep oluyor, hem de daha realist ve sade taraftarla aranın açılmasına sebep oluyor. Çünkü bu anlamsız mücadelede her iki taraf da şubenin az sayıda olan sade taraftarını kendi lehine konsolide ediyor ya da kullanıyor.
Dilerim bir gün, bu şubeyi tüm bu saçmalıklardan kurtarmak mümkün olur. Ligde 3 takvim yılı maç kazanamayan Canik Belediye 9 sponsorla gezerken 3 avrupa kupalı bu şubenin 500 metre yakınına bile sponsor sokturmayan bu hastalıklı düşünceden kurtulup hak ettiği bir anlayışla yönetilip hak ettiği değeri görmesini sağlayabiliriz...