Olayın Özbek'le alakası yok zaten. İpekçi'ye geçtiğimiz yıl olan 2010'da ilk kombine satışlarında (saha içi) başlamıştı bu tarz dernek, cemiyet, eş dost mevzuları. O dönem Mahmuti'nin ilk senesi, EL falan olmadığı ve basketbolda henüz parlamadığımız yıl olduğu için ayyuka çıkmamıştı. Polat dönemiydi. Sonra Aysal döneminde de aynısı oldu. Kombine fiyatları özellikle saha içi olanlara çok yüksek oranda zam geldi. Bunu protesto için almayan bir çok kişi olduğunu biliyorum ve o kombineler genel satışa çıkmadı. Bu konuda Özbek yönetimine gömmek yersiz, daha doğrusu sorunlu olan bu yönetimin de içinde bulunduğu bir zihniyet.
Kapı önündeki salon görevlilerinden alınan saha içi biletlere yıllardır şahidim. Daha önce de bahsettik, salon görevlilerinden 3 bilet alıp 5 kişi girenleri de gördüm.
6 yıldır, İpekçi'ye geçtiğimizden beri aynı yerde maç izliyorum. Hiç olmazsa bir yüz aşinalığı var en azından. Ama her 3 maçın birinde salon içindeki görevliler kombinemi görmek isterken 4 kişilik yerde nasıl 6-7 kişi maç izleyebildiğimizi de anlayabilmiş değilim. Göstermelik biz dikkat ediyoruz tavırları aslında yine bize işliyor, o "bir şekilde" bilet alanlara değil.
Taraftar grubunun olayına girmeyeceğim bile. "Onlar kalır, onlar Galatasaraylı". Yersen... Nefretimizi kazanan Aziz Yıldırım kadar bu konuda duruş sahibi çıkmadı bizden.
Son yıllarda salonda daha önce görmediğimiz sevinçler yaşadık. EL maçı gördük, CSKA galibiyeti gördük, EL top 8 maçı gördük, şampiyonluk gördük. 1990-2010 arasında yanına bile yaklaşamadığımız şeyleri canlı canlı yaşadık.
Ama bu sefer bunların üstünde bir maç avucumuzun içine düştü ama aslında daha düşmeden aldılar. Kombinesi olanlar, bilet alabilenler maçı izleyebilecekleri için şanslı ama olayın tadı tuzu kaçtı. Bir final organizasyonu nasıl rezil edilir bunu gösterdik dünyaya. Kesin geçeriz diyerek küçük gördüğümüz Strasbourg'un yaptığı organizasyon bu anlamda ne kadar büyük olduklarının bir göstergesi.
Kutay'ın da dediği gibi zihniyet olarak bir arpa boyu yol alamadık. Hem para kaybımız oluyor hem de prestij. Şube zerre kadar önemsenmiyor, herkes kendi prestijinin derdinde. Özbek gitse de bu böyle devam edecek. Çünkü bunu değiştirmek için elini taşın altına koymak isteyecek tek kişi yok. Adaya bile çökmek isteyen, ucuza çay içmek isteyen zihniyetten bahsediliyordu bir ara. İşte bu zihniyetin salondaki tezahürü bu olanlar. Özbek'in değil bu zihniyetin defolması lazım. Galatasaray kulübü, Galatasaray'ı değil çıkarlarını düşünen ve dert edinen kişilerin elinde yıllardır, kulüpteki zihniyet gereği de bu daha uzun süre böyle devam edecek. Biz de bu konulara değinip olası şampiyonluk sonrası hiç bunlar yaşanmamış gibi kutlamalarımızı yapıp, basketbol ilgimizi göstermeye devam edeceğiz.