Benim maçla ilgili canımı sıkan tek şey tek pasla yediğimiz boş turnikeler oldu. Onun dışında üçlükler -birkaç nispeten boş ritm üçlüğü olsa da- CSKA'nın zaten muazzam yaptığı şeyler. Bizim için şanssız fikstür oldu onu da göz önüne almak lazım. Geçen sezonun tüm yorgunluğunda, 22 Mayıs'ın sıcağında, deplasman denebilecek bir ortamda, Fenerbahçe gibi bir savunma takımına 45 dakikada 101 sayı atan bir takımın tam da şut antrenmanına yakalandık. Evet, çok kolay yediğimiz basketler de oldu ama o kolayı yaratanın CSKA olduğunu da unutmamak lazım. Şu an Sergio Rodriguez'in de gitmesiyle Avrupa'nın en iyi 2 pasörünü 12 kişilik kadrolarının içinde muhafaza ediyor adamlar. Farkı 7'ye indirmişken Teo'nun full court pasını izlemenizi öneririm, bu sadece oyun aklıyla da değil, takımın birbirini tanıması ile alakalı da bir şey. Biz 12 kişilik rotasyonunun 8'ini baştan kurmuş, geçen yılın en önemli 2 oyuncusundan birini paraya, diğerini esrara kaptırmış bir takımız. Geçtim üstüne eklemeyi, geçen seneki kadroyu koruyup bugünkü başlangıcı yapsak ne desenin haklı olurdunuz ama şu durumlara düşmüş bir koç ve oyuncu grubuna bence daha anlayışlı yaklaşmak lazım.
Bunun yanında hücum ritmimiz de nasıl bir potansiyelde olduğumuzun göstergesi. Bilhassa 3. çeyreğin tamamıyla 4. çeyreğin ilk yarısında ciddi savunma yapmış CSKA'ya 84 sayı atmış bir Ekim takımı var ortada. Tabii ki Euroleague'de sadece atarak şampiyon olamazsınız; ama savunma ritmi oturana kadar bu yetenek çok maç kazandırır bize. Biz her hafta son Euroleague şampiyonuna karşı maç oynamayacağız. Yeter ki bugünkü taraftar arkamızda olsun, hakemler daha az sahne alsın. Emin olun hala çok takımdan çok daha iyi bir takım Galatasaray.