Bu satırları Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimi olarak Galatasaray Kulübü Başkanı Sayın Adnan Polat'ı ziyaretimizin hemen ardından yazıyorum.
Elbette ki konuşulanların büyük bir bölümünün yazılmaması kuralına uyacağız. Ancak hemen yazılması gerekenler de az değil.
Öncelikle, hani şu pek kimseyi ilgilendirmeyen ama Polat'ın 'en az 5 şampiyonluk değerinde' diye nitelendirdiği iki şirketin birleşme işi dün resmen gerçekleşti.
Onun için 30 Temmuz'u tarihî bir gün olarak nitelendirdi Polat ve 'ayağınız uğurlu geldi' diye iltifat etti.
Hayır, bizim uğurumuz filan değil ama 4 yıllık zorlu bir çalışmanın ürünüydü bu. Rahmetli Özhan Canaydın da bu konuda büyük çaba göstermişti. Başkan Yardımcısı Prof. Mehmet Helvacı ile profesyonel yönetici Ebru Köksal'nın çabaları da sonucun alınmasında etkendi.
Sarı Kırmızılı kulübün bu işten dolayı uğradığı zarar 200 milyon dolar civarında hesaplanıyor. Peki, bu kadar zarara yol açabilecek bir işe baştan nasıl girişilmişti, sorusunu da yanıtlamak kolay olmuyor.
O dönemde bu işin profesörü olan, yakıştırma değil gerçekten bu unvanı taşıyan kişiler bunun çok hayırlı bir iş olduğunu ileri sürmüşlerdi. Aylar süren tartışmalar sonunda da imzalar atılıp bu yola girilmişti.
Üstelik iş o kadarla da kalmayıp Fenerbahçe ve Trabzonspor'un da benzer bir modele yönelmelerine neden olmuştu Galatasaray'ın seçimi. Sadece Beşiktaş kendini bu furyadan uzak tutmayı bilmişti. O da Hüsnü Güreli sayesinde olmuştu.
Polat'ın OFK Beograd maçında son dakikalarda yedikleri gollerle ilgili tavrı zaten fotoğraflarıyla birlikte basına yansımıştı. Ancak tur için umudunu hâlâ koruyor. Belgrad'da kazanmanın zor ama imkânsız olmadığını söylüyor. "Yeni stadımızda Avrupa maçları da oynamak istiyoruz" diye işin bir başka önemli yanına dikkat çekiyor.
Ocak 2011'de hizmete girmesi beklenen yeni stadın bütün koltuklarının kırmızı olacağı ve öteki özellikleriyle buranın rakipler için bir cehennem haline geleceği yolundaki haberi TSYD Yönetim Kurulu Üyesi ve Habertürk Spor Müdürü Halil Özer kardeşimizin çok ilgisini çekti. Bugünkü HaberTürk'te konuyu geniş biçimde işleyecektir sanırım.
Polat'ın medyadan yakınması da kaçınılmaz olarak gündeme geldi. Bu da katıldığımız her benzer toplantıda TSYD yönetimi olarak bizi en çok sıkıntıya sokan konu oluyor. Gerçekten basının bir bölümünün yaptıklarının savunulabilir yanı yok. Ancak yasal nitelikteki birtakım önlemlerin bile bu konuda yeterli olamadığı biliniyor. Polat da yaşadıkları sorunları bundan böyle mahkeme yoluyla çözmeye çalışacaklarını söyledi.
Özellikle taraftarın en büyük beklentisi olan transfer konusunda verdikleri sözü tam olarak tutacaklarını vurguladı Polat. Bu da demek oluyor ki önümüzdeki günlerde Sarı Kırmızılı takımın yeni yabancı oyuncuları gelecek.
Aslında bu da çelişkili bir duruma yol açıyor. Çünkü böylece o çok yakınılan medyanın bu transferlerle ilgili "zar atma" şansı doğuyor. Yani Sarı Kırmızılı kulüp 2 adam alacaksa en az 20 isim yazma olanağı bulunuyor. Dolayısıyla işin bu yanında olupbitenler için yapılabilecek fazla birşey de kalmıyor.
Polat, şu günlerde her bakımdan Galatasaray'ın tarihini değiştirdiklerini belirtirken masasının üzerinde 200'ün üzerinde proje olduğunu söyledi. Bunlarla ilgili olarak harcanan mesainin hiç umursanmayışı onu en çok üzen nokta. "Top çizgiyi geçmedikten sonra ne yapsanız boş. Böyle bir anlayışla nereye varılabilir?" diye soruyor.
Elbette ki Haldun Üstünel de konuşuldu. Bu konuda Polat, kesin ve mutlak bir tavır içinde şunu söylüyor: Haldun'a hiçbir şekilde laf söyletmem! Çok iyi bir Galatasaraylıdır, büyük hizmetlerde bulunmuştur. Ne yazık ki biraz duygusal davranıp istifa durumunun geri dönülmez hale gelmesine yol açtı. Hizmetleri kesinlikle unutulmayacaktır. Taraftarın ona vefasını da normal karşılıyorum. Onu içlerinden biri olarak görüyorlar.
'Fener'le dost kalacağız'
-Adnan Polat'ın en çok tepki gösterdiği konulardan biri de Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'la aralarındaki olumlu ilişkinin başka yönlere çekilmesi olmuş. Bu konudaki yakınmasını şöyle aktarıyor:
"Benim bildiğim, yıllardır bu iki kulüp arasındaki gergin ilişkilerden sözedilir ve böyle bir dostluk ortamının özlendiği söylenir. Ben de bunun böyle olması gerektiğine inanıyor ve öyle de yapıyorum. Fakat bu kez öyle şeyler yazılıp söyleniyor ki insan ne diyeceğini bilemiyor. Bu insanların ne istediklerini anlayabilmek mümkün değil. İlle kavga-dövüşle mi başarılı olunur?"
Türkiye'nin hemen her alanda kavgadan çok yorulduğunu ve bunların da ülkeye zarar verdiğini belirten Polat, "Örneğin Kulüpler Birliği'nin daha verimli çalışabilmesi, Türk futbolunun ve kulüplerin daha iyi noktalara gelebilmesi için Aziz Bey'le birlikte çalışmamız gerekiyor. Ben de bu konuda ona destek veriyorum. İşbirliği yapmamızın şart olduğu başka noktalar da var ve yapmaya çalışıyoruz." diye konuşuyor.
Kişisel olarak da Aziz Yıldırım'la iyi ilişkiler içinde olduğunu belirten Polat, son olarak Almanya'daki maç sırasında yaşanan durumlara sürekli olumsuz anlamlar yüklenmeye çalışılmasının saçmalık olduğunu söyledi.
Son sözü de şu oldu: Evet, birileri illa ki birşeyler söyleyip duracak ama biz doğru bildiğimiz yolda yüremeye devam edeceğiz.
Bütün kötülükler Sezgin'den mi?
-Başkan Polat'ın en çok tepki gösterdiği noktalardan biri de Adnan Sezgin'le ilgili yayınlar... Sezgin'in Türkiye'de kendi alanında en donanımlı ve nitelikli kişilerden biri olduğunu belirten Polat, ona dönük eleştirileri şaşkınlıkla karşıladığını anlattı. Sezgin'in Sarı Kırmızılı kulübe, son çalıştığı yerden aldığı ücretin yarısına geldiğini ve önemli hizmetlerde bulunduğunu belirten Adnan Polat, "Hakkındaki suçlamalar sürekli gündeme getiriliyor ama bunlardan aklandığı neredeyse hiç söylenmiyor... Yıllarca profesyonel futbol oynamış. ABD'de yöneticilik yapmış. Türkiye'de yaptıkları ortada. İşini son derece iyi yapıyor. Mevzuatı, yasaları, yönetmelikleri iyi biliyor. Federasyondan ve hatta başka kulüplerden bile bazı konuları ona soruyorlar... Kulübün bir kuruşunun bile boşa harcanmasına izin vermiyor. Ayrıca çok ketum ve ciddi bir adam. Daha ne isteniyor?" diye konuşuyor. Bazılarının Sezgin'i Galatasaray'daki bütün kötülüklerin kaynağı olarak göstermeye çalışmalarının kendisini etkilemeyeceğini belirten Polat, "Başkan olarak kimlerle çalışacağıma ben karar veririm." diye bu konuda noktayı koyuyor.
Ahmet ÇAKIR / Zaman