Savas Karadag Yazıları

Beş sene boyunca bu başlık altında duygularımı paylaşmama, hissettiklerimi anlatmama izin verdiniz. Okudunuz, paylaştınız, daha da önemlisi, fazlasını yapabileceğimize dair cesaret verdiniz.
Güzel organizasyonlar geldi peşinden, hatırlandığında her biri göz dolduran, çok güzel adamların altını doldurarak emekleriyle var ettiği zamanları paylaştık.
Gsbasket benim hayatımın mihenk taşlarındandır, umarım sizin için de öyle olur.

Her şey için teşekkürler,
Saygılarımla
 
Haziran'di sadece, ulkemizi sarsan, hepimizde ayri izler birakan, kisisel birikimlerimizi gelecek nesillere aktaracagimiz "gezi parki olaylari" daha dinmemisti, ulkede isyan havasi vardi, Galatasaray basketbolu yirmi kusur yil sonra sampiyonluk gordugunde. Bazi sevinclere sahit oldum, bazilarini geriye cekilip sadece izledim, daha iyi kaydedeyim diye, sanki bir gorevmiscesine, hem kendime hem sevdamizin en keyifli klasorune..

Aylardan Eylul, uc gun once, arenada yaklasik 30 dakika hareketsiz, kitlenmis bir vaziyette, anlamaya calisirken sevdamiz nasil bu hale geldi diye, tabii sikayetsiz, ayni kaderi bu guzel sube de yasamasin dilegi gecti zihnimden. Basariyi yonetmek ile ilgili bir sikintimiz var bizim, aslinda sadece Galatasaray'in degil, bu topraklarin, zira katlanilamiyor basarinin surekliligine, arkadan cekme ihtiyaci hissediliyor. Boyle tutkuyla severken, beni Eylul bitince uyandir diyemeyecegimize gore, bolunmeden, cozulmeden once isyan etmeli Eylul'e, sonra da rasyonel cozumler uretmeliyiz.

Nasil ki, konu futbol oldugunda, hocamizin milli duygularini somurerek isleyen duzene comak soktuysa bazi cevreler, ayni tehlike basketbol subemiz icin de var. Ustelik Galatasaray'in futbolu basari denilen olguyu yonetmek noktasinda cok daha tecrubeli, halbuki bu basketbolumuz icin oyle yeni ki, bir nesil eskitti o parke, basariya susamis, bazen yoksaymis.

Biz Ergin Ataman'i veremeyiz, milli davaysa Galatasaray'in Avrupa maclari da oyle, sonucta sariyla kirmizi yurtdisinda en buyuk marka. O sebep ayni hatayi yapmamali baskan, karar hocamizindir dememeli, kurtlar sofrasina atip mucadele ettirmemeli, Galatasaray bir butundur, herhangi parcasini da koparip almak, yurek ister demeli.

Beyler, Galatasaray Spor Kulubu, bu yuce ve saygin Cumhuriyetimizden daha eski, yeri geldiginde onu sirtinda tasiyacak kadar cefakar, fakat yeri geldiginde de Tevfik Fikret gibi cesur ve muhalif; mayasinda, kodlarinda var..

Ekim ayinin ilk haftasi hem sampiyonlugu, hem yeni bir sezona elinde kupayla girmenin gururunu kutlayacagiz, yillardan sonra. Hem subeye, hem de ele gune verecegiz mesaji; bizler basketbolda basarinin yonetilmesi icin elimizden geleni yapacagiz; dusturumuz Galatasaray'in bir spor kulubu oldugu yonunde, bunun da hakkini her daim verecegiz.

Not: Odeabank onemli bir yatirim yapti subemize, hatirli bir meblag karsiliginda kadin takimimizin sponsoru olacaklar, umarim biz de hem takim, hem de taraftar olarak minnet duygumuzu kendilerine gosterecegiz, iki tarafa da hayirli olsun.
 
Daha once, bizim adimiza bu sezonun en onemli sinavinin "basariyi yonetmek" ile ilgili surec olacagini belirtmistim. zira bizim nesilin gordugu ilk sampiyonluk olan ve 23 sene sonra gelen basarinin yonetilmesi hususu subemizin pek de alisik oldugu bir durum degil.

Takım planlamasi noktasinda, koc Ergın Ataman'ın neredeyse istedigi tum oyuncularin alindigini, ayrica sampiyon kadronun korundugunu biliyoruz. Hatta yonetim katinda Arroyo'ya verilecek paranin cok oldugunun ve daha genc bir oyuncuyla oranin doldurulabileceginin dusunulmesine ragmen, hocanin israriyla oyun kurucu mevkimiz tekrar kendisine emanet edildi.

Sezonun acilis maci olan ve sonucunda o sanli muzemize bir kupa daha goturme imkanimiz bulunan Fenerbahce derbisi, sezon oncesi yapilan tercihlerin isabeti noktasinda da onemli bir sinav olacak. Zannimca kurmus oldugu kadro ve yapmis oldugu koc tercihiyle 2013-2014 sezonunun son macini da Fenerbahce ile oynamamiz yuksek ihtimaldedir. dolayisiyla sampiyonluk kupasini tekrar kaldirmamiz noktasinda direkt rakibimiz olacak Fenerbahce karsi sezon basinda verilecek bir mesaj azami deger tasimaktadir.

Turkiye Kupasi eleme maclarinda, kazanmamiza ragmen takim pek de iyi bir goruntu cizmedi. Buna ragmen subeden gelen haberler takimdaki havanin gayet olumlu oldugu seklinde. Rakibin butcesi ve kariyerli kocuna ragmen, oturmus kadromuz ve sampiyon apoletimizle, parkeye favori olarak cikacagimizi dusunuyorum.

Zorlu lig maratonunun yaninda, oldukca yogun fiksturlu bir Euroleague macerasina baslayacak takimimizin hem kendi icinde yakalayacagi ivme, hem de iki sene once kitanin en guzel atmosferine sahip salonunu Abdi Ipekci haline getiren taraftarimizin inancini arttirmak adina cok onemli bir maca cikiyoruz.

Yasar Dogu kirmizinin rengiyle dolsun, tassin bu aksam, biz de zirveye dogru giden yolculugumuza Samsun'dan baslayalim, ilk adim niyetine;
Galatasaray ulan..
 
Galibiyetler bizi mutlu eder, sahip olduğumuz vefa duygusu ise yüceltir;
Galatasaray basketbolunu ayağa kaldıran adam için dün maç önünde tezahürat yaptık, sevgimizi ve şükran duygumuzu ilettik, tarafımca dünün en güzel sahnesiydi; bir kez daha teşekkürler Oktay Mahmuti..

Galatasaray her zaman başarılı olmalıdır, bayrağı ve arması en tepede dalgalanmalıdır, fakat aynı zamanda bize o gururu yaşatan insanlara gerektiği değeri göstermeyi de bilmelidir; bizi diğerlerinden ayıran da bu kültür ve birikimimizdir. Oktay Mahmuti'nin ayrılması sürecini yakinen yaşayan insanların tepkisi de bunun yöntem ve üslubunaydı sadece, yoksa yeni koçumuzla beraber ulaştığımız başarılara en önde sevinmeye devam ediyor aynı arma sevdalıları, bugunlerin moda tabiri olan "Aslolan Galatasaray'dır" düsturuyla.
Tek cümleyle, yaşayan isimler arasında Galatasaray tarihine en büyük hizmeti sunmuş Fatih Terim'den sonra gelen Roberto Mancini'ye verecekleri destek gibi, lakin yine benzer bir kırgınlıkla..

Takımımız maça, dolayısıyla da sezona çok güzel bir başlangıç yaptı. İlk periyodda kırdık Anadolu Efes'in direncini, attığımız yedi üçlükle, üstelik muhteşem bir yüzdeyle. İlerleyen çeyreklerde de durmadık, bir zamanların korkulu rüyası, her daim sıfır toplamlı maçlar yaptığımız Efes'e karşı artı 30 farkları gördük. Maçın son periyodunda yaşanan skorboard arızası olmasa, muhtemelen ilk haftayı liderlikle geçmemizi sağlayacak fark ile bitirecektik maçı, bir Eurolig takımına karşı.

Oyunculara gelince sıra, ilk pencereyi büyük usta Arroya ile açmak gerek gibi görünse de, oyununu her geçen gün olgunlaştıran Cenk Akyol'a da haksızlık yapacağını düşünüyor insan, bu muazzam formuyla. Bu isimlerin önderliğinde sezon boyu kısa rotasyonunda ve dış atış yüzdesinde bir sorun yaşamayacağımız ümidini taşıyoruz.

Uzun rotasyonu ise biraz daha sıkıntılı gibi. Dun mesela maça pivotsuz, iki uzun forvetli sistemle başladık. Maç içerisinde de Furkan için hiç bir set çizilmediğine şahit olduk. Jawai ise hala süreye ihtiyacı olduğunu gösterdi, umarım kısa zamanda takımdaki rolünü belirleyebilmek adına daha somut adımlar atarız, yoksa sezonun hayal kırıklığı olarak kayıtlara geçer.

Yelkenler fora, yenilmez armada bir sezona daha ümitlendirerek başladı bizleri, önümüzdeki maç Siena deplasmanı, dönüyoruz bir parçası olmaktan kıvanç duyduğumuz o çetin arenaya, kısacık bir aradan sonra;
yankılanıyor, sesimiz salonlarda yükseliyor !!
 
Ali Sami Bey'in dillere pelesenk sözünü tekrara ne hacet, amma velakin bu toprakların ötesinde başarılan her güzel işin altında Galatasaray'ın imzası var, bir asırdan fazladır, bizden olmayanları yenerek, ısrarla, inatla..

Yarın yeni bir serüvene başlıyoruz, bir öncekini çok sevmiştik, zira ilkti, bıraktığı izler bir ayrı değerliydi, üzerimizdeki etkisi ileride torunlarımıza anlatılacak cinstendi, yoğun, keyifli. Elemeleri dahi bir ömre bedel gibiydi, beraber hareket ettiğimiz, aynı anda heyecanlandığımız, ertesinde Nevizade'yi şölen yerine çevirdiğimiz, özlem dolu;
en nihayetinde bir spor kulübü gibi..

Şimdi ikincisi, artık daha tecrübeliyiz, bu seviyelere aşina, rakipler nezdinde saygın bir düzeydeyiz. İlk deplasman ise tanıdık, bize yıllar sonra şampiyonluğu getiren ismin yarattığı bir ekol, halen varlığını sürdüren, sistemine sadık, yaratıcısına belli aralıkla şükran duygularını gösteren, aynı zamanda da Galatasaray'a örnek, ders niteliğinde..

Bu ihtişamlı serüvende kendimize güvenmek için yeterli doneler kulübümüzün kültürel birikimimde ziyadesiyle mevcut, zaten top 16 semalarından katiyetle şüphemiz de yok. Sonrası için bizi yorucu bir fikstür beklese de, kaliteli ve derinlikli kadromuz, armamızın arkasında rahatlatıcı bir güvence.

Benchte başarıya giden kestirme yolu en hızlı var edebilenler familyasından Ergin Ataman, parkede ise kumandan Carlos Arroyo önderliğinde çıkacağımız bu yolculukta, hiç kuşkusuz en önemli rollerden bir tanesi de taraftarımıza düşmektedir. Özellikle yenilmez CSKA Moskova karşısında zirve noktasını gören destek gücüyle, bir kulübe dair aidiyetin nelere kadir olduğunu tüm kıta Avrupasına gösteren arma sevdalıları, daha iddialı başladığımız bu sezonda mutlaka ki şubenin itici gücü olacaktır.

Kişisel beklentimi, ilk defa basketbolda bir yurtdışı deplasmanına giderek, özellikle de Yunanistan'daki bir maçta bu güzel armayı desteklemek olarak belirlerken, kulübüm adına ise, herşeyin denk gitmesi durumunda, bir Eurolig çeyrek finali görmenin çok da uzak olmadığı kanaatindeyim. Türk sporunda her zaman ilkleri başarmasının yanında, aynı zamanda ülkenin Batı'ya açılan penceresi olan Galatasaray için, varlık sebebine en büyük hizmet, teker teker aşılacak turlardır.

Yarın sinerji, sonrasında ise Abdi İpekçi'de verilecek destek, ama daha değerlisi, her daim hep beraber,
nasıl ki bu milletin tacıdır yıldızla ay, yüksel taa arşa kadar şanlı Galatasaray;
Galatasaray ulan !!
 
II. Dünya Savaşına girmememiz, uygulamış olduğumuz denge stratejimiz, milli şef İsmet İnönü'nün ünlü Kahire görüşmelerinde gösterdiği dirayet ve savaş sonrasında yaşadığımız izolasyona rağmen başarı saydığım bir süreç, zira savaşmanın, barışmaktan üstün olduğu bir denklem yok, bu sebepten ötürü benim favori cumhurbaşkanlarım arasındadır İsmet İnönü, tamamiyle subjektif;
bugün günlerden Cumhurbaşkanlığı Kupası..

Uzunca yıllardır hemen her sezon başında kadın takımımızın artık daha başarılı olacağına dair inancımızla cıkıyoruz bu kupa finaline. Yaşadığımız istikrarlı hayal kırıklığı geri çeviremiyor bizi bu yoldan, sayımız düzenli aralıklarla azalıyor olmasına rağmen, aynı güruh umutlu gözlerle ilk adımı atıyor, Galatasaray'ın peşinde..

En nihayetinde, bugün kadın basketbol takımımızın peşinde, hem de güzel bir bayram gününde, İstanbul'dan kalkıp Mersin'e giden adamlar var içimizde, boyunlarında atkılar, üstlerinde formalar ile, sırf o güzel arma, bu vatanın hiçbir yerinde yalnız kalmasın diye, zira kendisinden gelen herşey kabulümdür düsturuyla, hafif vakur..

Bu sezon için, şubemizin kadın takımı ayağında moda tabir "kontrollü küçülme". Bu uğurda ismi büyük, maliyeti yüksek yabancılar yerine gelecek vaat ettiğine inanılan isimlere yöneldik. Kıta içi yabancılarımız ise formamızı terletmeye devam edecekler, ne mutlu ki bize. Yapılan operasyonun bu ayağı anlaşılabilir olsa da, yerli rotasyonumuz için bazı tercihlerin hatalı olduğu kanaatindeyim. Özellikle Şaziye İvegin'in takımda tutulması, skor potansiyelimizi çok daha yukarılara taşırdı.

Koç Ekrem Memnun, bize yıllar sonra mücadelesiyle gurur duyabileceğimiz bir takım yarattı, geçtiğimiz sezon. Yaşanan şanssızlıklar ve bazı idari hatalar, hocamızın kariyerine ekleyeceği bir şampiyonluk kupasının daha gelmesine mani oldu, lakin kendisine inancımız azami düzeyde devam etmektedir. Benzer bir savunma direncini takıma bu sezon da aşılayabilirse, gelecek başarının yanında, taraftarımızın ilgisi de doğru orantılı bir şekilde artacaktır.

Unutmadan, çuvaldızı kendimize batırırken, iğneyi de federasyonun kirli düzenine ve maşaları görevi gören hakemlere saplamak gerek. Özellikle son 3 senedir emeğimizi gasp için pusuda bekleyen hakemlerin yanlı kararları son final serisinde artık ayyuka çıktı. Temas dahi olmadan çalınan kritik fauller, iki adım içeriden atılan atışlara 3 sayı vermek gibi fahiş hatalara imza atan düdükler eminiz ki federasyon tarafından bu yaz ödüllendirilmiştir. Fakat zaten bu oyunun kendi kendisine bozulmasını beklemek bizlerin hatasıdır, önce yönetim, arkasında da tüm gücüyle taraftar, Galatasaray'dan kimsenin çalamayacağını cümle aleme öğretmelidir.

Fenerbahçe'den alınacak tek bir şilt dahi değerliyken, bugün günlerden cumbaba. Çıkıp aslan gibi savaşacak kızlar ve mesajı verip, kupayı alacak, Galatasaray müzesi bir adım daha büyüyecek, onurla, gururla.

Önce kızlar ezeli rakipten cumbabayı alacak,
sonra erkekler bu güzel armayı Avrupa basketboluna tekrar hatırlatacak.

Bugün bayram,
Bugün günlerden Galatasaray,
Galatasaray ulan !!
 
Fransız Devrimi ile ortaya çıkan milliyetçilik akımının, Sanayi Devrimi ile biriken kapital ile kesişmesisin ardından 19. yüzyılda ortaya çıkan ulus devletlerden bir tanesi de Yunanistan olmuştur. Hasta adam Osmanlı İmparatorluğu'ndan ilk kopan milletlerden bir tanesi olan Yunanlılar, hemen her millet gibi ulusal kimliklerini oluşturmak için bir "öteki" yaratmaya ihtiyaç duymuşlar, doğaldır ki Bağımsızlık Savaşını kazandıkları Türkler en uygun aday konumuna gelmiştir.

Diğer taraftan 1923 yılında kendi ulus devletlerini kuran Türkiye için de Yunanlılar, gerek politika üreticilerin arzuları gerekse Kıbrıs sorunu ile beraber düşman millet olarak uzun zaman algılanmıştır. Halbuki başta yemek ve müzik kültürü olmak üzere, bir denizin iki yakası olarak birbirimize öyle benziyoruz ki, bu ilişkinin asgari seviyesi dahi dostluktan az olamaz, olmamalı.

Rekabet, özellikle spordaki çekişme ise tabii ki farklı. Geçtiğimiz günlerde birisi yazmış, çok hoşuma gitti: "tribün sevdalısı bir taraftar için, yunanistan'da bir salonda deplasman yapmak hac görevi gibidir." Şiddetle katılıyor, hatta bunun arzusunu doyasıya yaşıyorum. İki sene önce ilk Eurolig deneyiminde tüm kıta Avrupasının salondaki performansını konuşmasını sağlayan Galatasaray taraftarının, bir sonraki hedefi Yunanlıları da geçip zirveye yerleşmek olacaktır, bunun da formülü sürekliliktir.

50 seneden uzun bir aradan sonra, Olympiakos ile yaptığı ilk maçta, Sloukas'ın neredeyse Pire'den attığı sinir bozucu baskete rağmen, o sezonu şampiyon kapatacak olan takımı Abdi İpekçi'ye gömen ekibimize yine güveniyoruz. Takımın performansı ile taraftarınkinin interaktif ve doğru orantılı bir şekilde olduğunu kabul edersek, Siena deplasmanında gördüklerimiz bizi Perşembe günü için ziyadesiyle ümitlendirdi. Arroyo'nun eksikliği sebebiyle çok zorlandığımız Beşiktaş karşılasmasından gerekli dersleri çıkardığına inandığımız teknik heyetimizin de başarılı idaresiyle, son iki Eurolig'in efendisi Kabasakal Spanoulis ve saz arkadaşlarına İpekçi'den çıkmanın mümkün olmadığını bir daha hatırlatacağız.

Romantik milliyetçi duyguların dışavurulacağı, "Gençlik Marşı" ile coşacağımız, "sesimizi yer gök su dinlesin" diye kendimizi daha fazla motive edeceğimiz, fakat milletlerin değil de takımların yarıştığını asla unutmayacağımız bir maç günü bizi bekliyor.

Hakettiği yere, en tepeye armamızın taşınması için, böyle maçları kazanmayı, böyle takımları yenmeyi bir alışkanlık haline getirmeliyiz. Biraz daha kırmızı, biraz daha yüksek sesle, biraz daha inatla, dopdolu bir salonda, ileride torunlarımıza anlatacağımız cinsten bir ambiansı yaratabilmek için perşembe hep beraber salona "yürüyoruz arkadaşlar";
Galatasaray ulan !!
 
Sene 2001, sevgililer gunu, kapalinin ortasinda kocaman bir pankart, "Sadece sen"
Bu askin betimlenmesi icin kronolojik olarak yapilan eylemleri bu yazi dahiline sigdirma sansim yok, ne yasim yeter zaten, ne de tecrubelerim, ancak Deportiva la Coruna karsisinda acilan o pankarti da bir omur unutamam..
Sene 2014, aylardan yine subat, bu sefer karsimizda Cska Moskova, bize buyuk heyecanlar yaratan Eurolig arenasinda.
Bir onceki eslesmemizde, yani Cska Moskova ilk defa o muhtesem arenada rakibimiz oldugunda, macin adinin guzelligine bak diye manset atmistik, daha sadece kuralar cekildiginde..

Mecidiyekoy'de dogdum ve buyudum ben, babam sagolsun erken yaslarda tanistim armayla, bolca Avrupa zaferine sahit oldum yani, genclik yillarimda..
Ancak bir basketbol maci, analizi ve aciklamasi zor, Ali Sami Yen'de yasadigim tum zaferlerin dahi onune gecti, Cska macinin bitiminde yarattigimiz kara delik essiz ve tarifsizdi..
Bana o takim, oncesinde yarattigimiz sinerji ile, elemelerde, ilk grup maclarinda ve top 16'da bir nebze bizim de payimiz olan o ekip, Galatasaray'in imkansizi basarmasinin sadece biraz zaman alacagini ogretti,
Galatasaray sanki bizim bu yorucu ve bazen anlamini yitiren adaletsiz duzen ile yaptigimiz mucadelenin tezahuru idi..

Nedendir bilinmez, bu sezonun basindan beri Eurolig'de, ayni sinerji yok o guzel tribunumuzde, mac heyecanlari haftalik olma ozelligini kaybetti, gununde yasiyoruz sanki "devotion" atesini, eksik, sureksiz.
Halbuki, geldigimiz nokta gosterilecek ekstra efor ile tarihimizin en buyuk basarisi olacak top 8'i gorebilmemiz icin gayet musait, yeter ki hepimiz biraz daha inanalim..
Subeden olumsuz haberler siziyor bu ara, aylardir odenmeyen paralar ozellikle yabanci oyuncular icin huzursuzluk kaynagi.
Tabii bu durumu gelen hesap disi sakatliklarin ardindan yapilan yeni yabanci oyuncularin maliyeti ile aciklanabiliriz, fakat yine de bu plansiz butcenin sezon ortasinda patlamayacagina dair bir garanti yok.
Ancak bu krizi yonetmek idarecilerin isi, bize dusen ise top 8 icin kararligimizi, Ipekc'de cumle aleme bir daha gostermek.

Gercekten de, tum benligim ile, hayatin beraberinde getirdigi butun tecrube ile sabit oldugu uzere; "bize her sevdadan geriye kalan sadece Galatasaray"
Sevgililer gununde, daha bir inancla, sevkle, inatla, basketbolun Avrupa'daki devine Ipekci'yi bir daha dar etmeye;
Haydi salona !!
 
Yeni formatiyla ilk defa tecrube ettigimiz Eurolig top16 gruplarinda, ilk yari maclarini bitirme arifesinde, 5. sirada kendimize yer bulduk. Grupta simdiye kadar olusan tablo, olagandisi olaylar yasanmamasi durumunda ilk 3 siranin simdiden belli oldugunu gosteriyor. Dorduncu sira icin ise 3 tane aday bulunuyor. Suphesiz bu adaylar icerisinde en sanslisi Ipekci deplasmanindan galibiyet ile donen Kuban olarak degerlendirilebilir. Futboldaki saygin markasini basketbola da tasiyarak bir 'spor kulubu' olarak anilma arzusunu ortaya koyan Bayern Munih ise top8'deki son pozisyon icin yarisan 3 takimdan sansi en dusuk olarak hesaplanabilir. Bu iki takim yarin birbiriyle oynayacak, Kuban bir direkt rakibinin deplasmanindan daha galibiyet cikartirsa yolu yarilar..

Bizim onumuzde ise iki adet secenek mevcut;
1) Son ana kadar mucadeleci kimligimizi ortaya koymak ve top8 hedefinden donmemek
2) Bu sene ilk defa tecrube ettigimiz bu ozel ortamin doyasiya keyfini cikarmak
Galatasaray'in yarismaci kimligi ve adinin varoldugu her yere umut kavramini tasimasi benim icin cok degerli, diger taraftan ise top8 yarisindan bagimsiz, bazi maclar sadece ismiyle dahi beni alabildigine heyecanlandiriyor..

Kisisel tarihimde, simdiye kadar gorme sansimin oldugu yerler arasinda beni en cok Belgrad sehri etkilemistir. Zira Kizilyildiz ve Partizan taraftalari arasinda resmen paylasilmis olan Slav baskenti, hemen her bir sokaginda bu rekabetin izlerini tasimaktadir. Duvar yazilari, sokaklara resmedilmis bayraklar, katiyetle ebedi bir dostluk icermeyen bu ezeli rekabetin gecmisleri uzerine betimlemeler, tum ogeleriyle sehre sanki buyukce bir tribunmus havasi katmaktadir. Herhangi bir renk topluluguna ve armaya gonul vermis insanlar icin bir hac vazifesi niteligine burunmuscesine farkli bir cografya Belgrad ve onun fanatikleri..

Galatasaray basketbolu bugun tarihinde ilk defa Pionir Arena'ya cikacak, armamizi o buyulu mabette onurlandirmaya..
Maalesef ki 1980 ile 2010 yillari arasinda 30 senelik bir fetret donemi yasadi Galatasaray basketbolu, isin uzucu tarafi ise Eurolig organizasyonunun tam olarak bu surecte varligini ortaya koymasiydi. Uzun bir donem kalbi bu arma ile carpan yurekler televizyon basinda yasadi 'devotion' tadini, arada Efes Pilsen ile sevindi, fakat agzinda aci, buruk bir tatla..
O sebeple, boyle isme sahip maclar, ayri bir keyif veriyor bana, buralari oynamaya basladik diye, basketbolun en doyasiya yasandigi mecralarda, bayragimizi sevkle dalgalandirarak..

Subede sorunlar oldugu asikar, lakin sadece 5 sezon icerisinde geldigimiz noktayi gozonune alirsak, umitvar olmamak icin hicbir sorun yok..
Cikacagiz ve sonuna kadar mucadale edecegiz, benim muhtemel en guzel senaryom, iddiamizi Rusya deplasmanina kadar tasiyip, hedef macimiz olan Kuban karsisinda yeni bir destan yazmak, tam da Galatasaray tarihine yakisacak cinsten;
sonrasi zaten top8 ve Katalan diyari Barcelona..

Aksam saat 21.45,
saat bile Galatasaray'in icini gidiklamaya, aklini kurcalamaya yarayacak cinsten,
zaferler sizin ruhunuzda var beyler, arkanizda da bu buyuk taraftar;
Haydi Galatasaray,
Galatasaray ulan !!
 
Futbolda muazzam bir hamle yaparak Avrupa kitasinin zirvesine oturan Bayern Munih, neden ayni zaman diliminde Almanya'da pek de populer olmayan basketbolda da boyle bir yatirim yapma ihtiyaci hissetti?
Son iki sezona kadar, var dahi olmayan bir sube fikri neden vucud buldu, Bayern Munih neyi hedefliyordu?

Benim sahsi yorumum, 21. yuzyil ile beraber, kuresellesmenin tavan yapmasinin da etkisiyle, "marka degeri" konseptinin geri kalan herseyden daha degerli hale gelmesi bunda belirleyici oldu. Artik bilinirlik, taninirlik yetmiyor buyuk kulupler icin, herhangi bir spor dali ile ilgilenen her bir kisinin mutemadiyen karsisina cikmak istiyorlar, buna ihtiyaclari var, zira kendilerini yasatan o musterinin ilgisi ve en tabii harcadiklari. Buyuk pastadan alabilecekleri en kucuk kirintiyi dahi kapmak istiyorlar, bunun icin de hicbir alani bos birakmamalari gerekiyor.
Sahip olduklari guce, daha sube kurulur kurulmaz once yerel federasyonlarindan aldigi imtiyazlar, sonra da Eurolig gibi uluslararasi organizasyonlarin sunduklari tesvikler sayesinde sahit oluyoruz zaten, ayrica bu anlasilabilir de bir durum, zira ortada kazan-kazan durumu mevcut, buyuk bir tarihe ve dolayisiyla isme sahip bu kulupler, atilim yaptiklari diger sporlari da bir cazibe merkezi haline getiriyor.

Dun oynadigimiz ve Ipekci'de dize getirdigimiz Bayern Munih ornegi ile baslamamin sebebi, bizim de paralel yollardan geciyor olusumuzdur, Turkiye'ye basketbolu Galatasaray'in getirdigi, sonra da kitlelere sevdirdigi dogrudur, ancak en nihayetinde 20 kusur yillik bir fetret donemi gecirdigimiz de ortadadir. Ustelik biz bu donemi yasarken Avrupa basketbolunun kurumsallasmasi ve etkileyici bir sisteme gecis yapmasi da bizim talihsizligim olmustur. Soyle ki, bu sistemin icine sonradan girmek icin muazzam bir caba harcamamiz gerekti, fakat sanirim altindan kalkabildik.
Boyle surecler tabii ki bir anda gerceklesmiyor, adim adim ilerleyebiliyorsunuz hedef olarak koydugunuz yere, zaman oluyor biriktirmeniz, fakat bir o kadar da keyifli. Hatirlayacagimiz uzere, ilk Eurolig maceramizda top 16'yi gormeyi basarmistik, ikincisinde ise Avrupa'nin diger marka takimlari karsisinda top8 mucadelesi veriyoruz ve ustelik artik ipler bizim elimizde.

Galatasaray basketbolunun sadece 10 sene onceki halini bilenler icin, geldigimiz nokta olagandisi, hatta gercekustu.
Bunu belirli araliklarla hatirlatmaya calismamin sebebi, mucadelemizi surdururken, ayni zamanda bu donemi keyif de almamiz gereken bir periyod olarak degerlendirmemiz gerektigi, cunku Galatasaray gozlerimizin onunde buyuyor..

Dun sahada degerli bir Galatasaray vardi, her top icin mucadele eden, salonu yine cehenneme cevirmeyi basaran taraftarinin hakkini veren, bu interaktif surecin bir sonucu olarak ise, daha guzel gunlerin habercisi gorevini goren, parcali sevdamiz. Top16 sertligini ve yogun fiksturu kaldiramayacagini dusundugumuz, fakat ortaya koydugu yuregi disinda, rakamsal katkilariyla da bizi bu mucadelenin icinde tutan Carlos Arroyo'nun ise ayri bir parantez icerisinde degerlendirilmesi farz. Gec yasinda geldigi Turk basketbolunun kaderini degistiren, hatta benim nazarimda Naumoski'den sonra bu cografyaya en buyuk imzayi atan yabanci basketbolcu olan Arroyo farkli bir organizasyonla da odullendirilebilir, bunun icin calismalar da yapilacak.

Yuruyoruz gururlu bir sekilde, Avrupa'da Galatasaray markasi futbolun disinda bir bransta daha her hafta konusulur hale geldi. Bunda payi olan herkese ayri ayri tesekkur ederim. Diliyorum ki, bu basariyi Top8 ile de odullendirir ve ilerleyen sezonlar icin daha yuksek sesle Final Four ruyamizi dillendirmeye baslariz. Galatasaray'in bunu basaracak gucu ve tarihsel birikimi mevcut, ustelik daha once, ruya tadinda hedefler olarak belirledigimiz noktalara kosar adim giden bu arma bizi her daim umitvar kilabiliyor.
Uc mac kaldi sadece, sonrasi Blaugrana, ve boynumazda atkilarla, ustumuzde formalarla;
Galatasaray ulan !!
 
Ucuncu periyod bitti, son saniyede can sikan bir basket yemisiz, takim benche dondu, koc Ataman konusurken bir enstantane dikkati cekti;
Arroyo once alkislamaya basladi, sonra da teker teker oturan arkadaslarini motive edici hareketler yapti, bence geldigimiz noktayi nasil hazmettigimizi o sahnede okuyabiliriz..

Ankaragucu maci olmasi lazim, Nevizade girisindeki Vera adli mekanda konuslanan Galatasaray taraftarini bir duvar ayiriyordu, sayica daha az olan bizim tarafta Eurolig'e tarihi adim heyecani varken, diger ekip ise futbol takimimizi takipteydi. Hic kimsenin Galatasaray sevgisi bir digerinden fazla degil, ancak basketbol takimimizin gelmis oldugu muthis noktada duvarin bu yanindaki insanlarin heyecani, inanci, sinerjisi kritik bir oneme haiz. 2011 yilindaki ilk tecrubemizden bugune, ustelik bir sezon da ara vermemize ragmen, top8 kovalayan bir takim haline evrilmemiz gercekten de takdire sayan. Hepimizin bildigi ve kabullendigi uzere Galatasaray'in her daim buyuk bir potansiyeli mevcuttu, lakin o gucu atil durumdan isler hale getiren de bizim sarsilmaz irademizdir.

Dun Maccabi'nin yenilmesinin ardindan, gruptaki durum gectigimiz haftaya gore daha da karmasik bir hale geldi. Maalesef ki bu sefer de Maccabi, Kuban ve bizim dahil olacagimiz bir uclu averaj ihtimali belirdi ve bu denklemden zararli cikan biz olabiliriz. Yani diger opsiyon da 7 galibiyetle gruptan cikabilecekken, bu sekilde 8 galibiyet bile bizi top8 disinda birakabilir. Ancak benim nazarimda, bu komplike hesaplari bir tarafa birakip, tamamen onumuzdeki iki mactan en iyi skoru almaya odaklanmak daha faydali olacak gibi gorunuyor. Zaten son mac olan Partizan karsilasmasinda, Ipekci'nin yanmiyor olusu gibi bir ihtimal yok, o gun dugun yerine donecek cehennemimiz, Dante'nin dahi kiskanacagi cinsten.

Bu surecte Bonsu'nun sakatlanmasi tabii ki buyuk bir sanssizlik, hatta Eurolig sitesinde dahi bizimle ilgili bir cok haber, sanssiz sakatliklarla bogustumuz hatirlatilarak servis ediliyor, ancak simdiye kadar makus talihimizi kabullenmeyip savasmaya devam ettigimiz ortada. Ustelik Furkan Aldemir, suresinin artmasiyla beraber ortaya buyuk bir yurek koyabilecegini bizlere gosterdi, bunun otesinde ise takim savunmamizin daha da sertlesecegine dair dun sinyaller aldik. Eger Ersin'den bu donemde faydalanmaya baslayabilseydik, belki Bonsu'nun yoklugunu hic hissetmezdik, umarim saglik sponsorumuz ustune dusen gorevi hakkiyla yerine getiriyordur.

Itinayla ve inatla yurumeye devam ediyoruz, tum engellere ragmen; o buyuk hedefe ise sadece iki hafta kaldi. Barcelona tarafindan supurulsek bile top8'de, gelecegimiz noktanin, sonraki seneler icin koyacagimiz hedeflerde bir vizyon devrimi yaratacagi inancindayim. Cunku top8 hayalini bize iki sene onceki top16 kurdurtmaya baslamisti, ondan oncesi ise sayin Hakan Ustunberk ve ekibi, saygi ve sukranla hatirladigimiz..

Bu seneki top8 ise, daha yuksek sesle final four ruyasini dillendirmemizi saglayacak, sonrasi zaten Avrupa'nin zirvesi.
Biriktirerek buyuyor Galatasaray, biz ise yaninda, arkasinda yuruyeduruz, ne mutlu bize; bu arma hep yuregimizde, hep dilimizde;
Galatasaray ulan !!
 
Sadece 2 sene once, ilk Eurolig deneyimimizde top16 kuralari cekildiginde, su sekilde dusunmustum Cska Moskova'nin rakip olmasi ile ilgili; macin adinin guzelligine bak..
Avrupa'nin en buyuk butceli takimina karsi, tarihimizde ilk defa mucadele edecektik. O sezon daha hic yenilmeyen, belki de tum Eurolig tarihinin en guclu kadrosunu kurmus Cska ile oynayacak olmak beni tedirgin etmemis, aksine boyle bir macin parcasi olabilmek dahi guzel hisler uyandirmisti. Zira biliyorum ki, hicbir kalici basari bir anda elde edilmez, basamaklar adim adim cikilir, ve hatta en tepeyi hedefliyorsaniz birikim sureciniz daha da zorlu gececektir.

Biraz iddiali olacak ama, biz dun Cska'ya, hem onlar da ciddi bir averaj hesabi yaparken kok sokturebildiysek eger, bunda iki sezon once Ipekci'de aldigimiz destansi galibiyetin payi buyuktur. Cunku oyuncular degisse dahi, takimimizin edinmeye basladigi kimlik, birikerek ilerleyen bir mucadelenin toplamidir. Takim da sagolsun, dun bu hesaba layik, temsil ettigi formanin bilinciyle muazzam bir savasim koydular ortaya. Ozellikle Rusya'da gecirdigi atil sezonun ardindan, nasil bir oyuncu oldugunu Messina ve Cska taraftarina gosteren Erceg ozel bir alkisi haketti. Dar bir rotasyonla uzatma cikartmak durumunda kaldigimiz ve psikolojik savasin da ust raddede yasandigi bir donemde, bizi oyunda tutmasi yillarca hatirlanacak cinstendi, sagolsun..

Top16'nin ikinci yarisi baslarken, her hafta icin yaptigimiz ayri ayri hesaplarin hepsi tuttu diyebiliriz. Kuban'dan cikardigimiz altin degerindeki galibiyetin de etkisiyle su an icin ceyrek final son biletinin en buyuk adayiyiz. Eger ki Maccabi deplasmanindan da muzaffer bir sekilde donebilseydik, an itibariyle Milano sokaklarini nasil sari kirmiziya boyayacagimizin detaylariyla ilgileniyorduk. Ancak buralari oynamaya cok da alisik olmayan bir takimin, tum hedef maclarini kazanmasi, deplasmanda ise grubun digerlerinden ayrilan iki takimina eksik rotasyonla kok sokturmesi, bizi zaten yeteri kadar tatmin etti. Simdi geriye kalan tek engel iceride oynayacagimiz Partizan maci olarak gorunuyor. Ipekci cehenneminde, simdiye kadar hicbir deplasman macindan galibiyet cikartamayan Partizan'a bir ilk yasatmayacagimiza inaniyorum. Fakat mumkun olan maksimum farka ulasmamiz, kulaklarimizi Rusya'da oynanacak Kuban ve Bayern arasindaki mactan cekip, kendi evimizde, "bu gece barda, gonlum hovarda" moduna girmemize yardimci olacaktir, sonrasi ise zaten genclik marsi..

Bu sezon ligde bazen uzuldugumuz dogrudur, hatta son Fenerbahce macinda bu uzuntunun kizginliga dahi donustugunu saklamanin anlami yok. Fakat tum konsantrasyonunu, Ali Sami Yen'in gosterdigi yolda, "bizden olmayanlari yenmek" icin kullanan ve bu dogrultuda Avrupa'da kendisine hedef olarak koydugu tum maclari kazanma basarisi gosteren takimimiz, playoff'lar icin de bizi umutlandiriyor. Umutlu olmak istiyoruz, zira gelecek sezon yine bu mecralarda mucadele edip, destanlar yazmak istiyorsak, bunun yolunun Turkiye liginde basarili olmaktan gectigini her birimiz biliyoruz. Umitvariz, cunku bize en guzel sevinclerini yasatan bu takima inaniyoruz..

Galatasaray erkek basketbol takimi, tarihinin en buyuk basarisina kosar adim gidiyor. Gelecek hafta once ismimizi Avrupa'nin en buyuk sekiz takimi arasina yazdirip, sonra ise hemen ardindan herkesin mucize olarak gordugu final four icin hesaplarimizi yapmaya baslayacagiz. Biliyoruz ki, gorduk ki, yasadik ki, tecrube ettik ki; "Galatasaray adinin oldugu yerde her zaman umut vardir."

Haftaya Partizan oyunculari 'taraftar' gorecek,
haydi salona;
Galatasaray ulan !!
 
Orjinal bahanelere acigiz, mesela Sukru Ergun cikip derse ki; "Beyler, yalan dunya dizisi sezon finaline yaklasiyor, bu bolum cok kritik, o yuzden aksam maca gelemiyorum." ben bunu kabul ederim, zira kendisinin en dogal hakki.
Candan Ercetin'in de konser programi olabilir, cunku bugun gunlerden cuma, eglence zamani guzel mekanlarda, en nihayetinde ekmek parasi, onun da bahanesi kabulumdur yani.
Ardindan Sedat Dogan ve Emir Sarigul girerse soze, deseler ki Galatasaray baskaninin tetikciligini yapmak kolay degil, bizim mesaimiz 7 gun 24 saat suruyor, kim ne diyebilir; ben bunu da anlarim, saygi duymam ancak anlarim.
Sayin Ozkan Olcay amcamiz icin ise saat cok gec zaten, aksamin bi korune konulmus maca gidip Mahmut Uslu performansi vermesini beklemiyoruz herhalde..

Yani gunun sonunda, bugun yine sari ile kirmizi forma, o kutsal arma harcandiginda Atasehir semalarinda, kadin takimi oyuncularimizin, teknik kadronun hic de sizlanmaya hakki yok, yukarida da goruldugu uzere, tum yonetim kurulumuzun gayet de gecerli sebepleri var, Avrupa Sampiyonu kadroyu itin kopugun arasinda yalniz birakmak icin.
Sonra daha da onemlisi, kendileri mi dedi gidin Avrupa'daki en buyuk kupayi kazanin, hem de bizim birkac kat buyuk butcemize sahip ezeli rakibimizi finalde devirerek. En nihayetinde hersey hazirdi subeyi kucultmek icin, yeter artik bu basarisizlik diyerekten, bu kamburu da atacaklardi sirtlarindan, ondan sonra gelsin keyfekeder cuma, cumartesi geceleri..

Hicbir gerekce yetmiyorsa yuzleri kizartmaya, tek bir oge var ki elde, yillardir final serilerinde ezilip bicilen bu takim, hakemler ecnebi yani tarafsiz olunca, taa Rusya'nin en dibinden getirdi bize o en buyuk kupayi, yani cok fazla birsey gerektirmiyor bize "yonetici" olanlara, sadece "aziz terorune" karsi dimdik takimin arkasinda durarak, esit yarisma kosullarini yaratmak, fakat nerede oyle bir ortam, bize her yer diktatorun ciftligi..
Yahu takimin emegi falan degilse umrunuzda, en azindan bu sekilde sokaga atilmis olan Galatasaray'in parasini dert edin kendinize, yazik gunah..

Bu takim en zirveyi gordu, utancimdan yazamadim ben, emek koymamisken ustune, ne hak bulacaktim kendimde, o buyuk gururu kelimelere dokmeye. Cemiyette sovdan sova kosan, kupayi havaya atip sag omzunda sektirenler bu dusunceye sahip degildi en tabii, ve hatta uvey kizlarimiz lig sampiyonlugunu da kazanirsa, ayni sahnelerin yasanacagi asikar, arti bir seklindeki yaldizli davetiyeleriyle gidecekleri gecede..
Simdi aklima geldi de, belki de o yuzden yalniz birakiyorlar sultanlari o rezil ortamda, amaclari seriyi son mac tasiyip, sampiyonluk apoletini Abdi Ipekci'de elde etmek, yok hayir, tabii ki taraftarlarimizla beraber bu coskuyu yasayalim diye degil, bilakis saha ici davetiyeleri kimlere peskes cekeriz de, sonra isimiz dustugunde o kartvizitlere ihtiyac duyariz diye;
adamlar hakli beyler..

Bugun yine o salonda munferit arma sevdalilari olacak tabii, dudaklarini isiran, her bir sayida kendini zor tutan, hakemin her tarafli dudugunde sahaya girmemek icin cildiran o guzel yurekler,
bir tek onlar icin oynayin kizlar, cunku siz de biliyorsunuz ki, arma nerede arma sevdalilari orada;
10 kusur yil sonra sampiyonluga,
haydi Galatasaray,
Galatasaray ulan !!
 
Aziz Yildirim Turk sporu icin buyuk bir sanssizliktir, yarattigi teror ortami, illegal yollardan kazanma aliskanligi ile birlesince, yillarca onarilamayacak nefret tohumlari ekilmistir bu ulkenin sporseverleri arasinda.
Ayni Aziz Yildirim, baskiyi ve nefreti kendi uzerine cekebilmek, biraz da olsun takiminin stresini azaltabilmek icin, Abdi Ipekci'ye geliyor bugun, belki de dunyada kendisinden en cok nefret eden 12.000 kisinin arasina.
Su durum gercekten agrima gidiyor benim, bir tarafta mac gecesi yonetim kurulunu arayip, yarin Atasehir'e gitmeyi unutmayin cagrisi yapan, buna ragmen ciddiye alinmayan, ustune ustluk kendi de ortalarda olmayan bir baskan, diger tarafta ise ugruna para ve emek harcadigi takimini hicbir ortamda yalniz birakmayan, tum simsekleri kendi ustune alan bir baskan. Halbuki, "Galatasaray sahipsiz degil" mesajini ele gune gururla vermeyi oyle cok istedik ki..

Bugunun birincil gundem maddesi olarak bu yonetilmeme krizini belirlemek, o guzel kizlarimizin emegine saygizlik en nihayetinde..
Yari sayida yabanci oyuncu, yaridan az bir butceyle, haramilerin saltanatini yikmaya bu kadar yaklasan oyuncu grubumuz, son donemlerin benim nazarimda bu armayi en guzel sekilde temsil edenleri. Once uluslararasi camianin gozleri onunde kaldirilan kupa 1, en tabii Galatasaray'in kurulus felsefesiyle birebir uyusan da o buyulu unvan, ancak lokal ligde Fenerbahce'yi onumuze almamak, iste bundan buyuk de bir hedef yok..
Turkiye Kadin Basketbol liginin tarihinde, hicbir donem organizasyonun en cok sampiyonluk tacini takan takimi Fenerbahce olamamis, her daim Galatasaray onun adimlarca onundeymis. Son yillarda adim adim yaklasti karsi yaka, son bir adim kaldiginda ise, son sozu her zaman Galatasaray'in soyleyecegini gosterme sansi gecti elimize..

Benim Abdi Ipekci'nin tum hasmetini ustumde hissettigim iki musabaka oldu simdiye kadar, CSKA ve Banvit maclari; bugun onun dahi ustune cikmali arma sevdalilari, Hatta gonlumun bir tarafi "istenmeyen olaylar" dahi istiyor, ancak oyle bir luksumuz yok. Aziz Yildirim'in maca gelisinin bir diger sebebi de, bizleri provoke edip salonun bosaltilmasini saglamak, bu sinsice plana musaade edemeyiz. Bizler sadece, tribunde yakacagimiz atesle, tum misafirlerimize cehennemi yasattirip, sarayin sultanlarinin isini kolaylastiracagiz..

Senelerdir yasadigimiz fetret devri artik bitiyor, yasadigimiz hayal kirikliklari, kizginliklar, uzuntuler son buluyor; bugun sampiyonluk geliyor.
Bizi bu devirden cekip cikartan buyuk lider Ekrem Memnun'un da dedigi gibi, bugun tek bir ihtimal var,
o da Galatasaray..

Haydi Sarayin Sultanlari, bu sefer Galatasaray'dan calamayacaklar, caldirmayacagiz!
Yuregimizde buyuk askinla, yanindayiz, yaninda olacagiz.

Bugun gunlerden Galatasaray;
Galatasaray ulan !!
 
Bundan tam uc sene once bugunlerde yazmisim, yillardan sonra, yollardan sonra gelen ilk final icin:

--- alıntı ---

"bu başlık ise akşam ki maç için, şampiyon olacaklar diye değil, şampiyon olacaklarına inanıyoruz diye, böyle bir yazı yazabilmek için imkan doğurmuş olmaları bile sezon başına kıyasla, hayal gücümüzün dahi ötesinde..
bu sefer davete ne hacet, tıklım tıklım olacağız orada, herbirimiz hazır kıta bekliyoruz, aslında çok uzun bir zamandır bekliyoruz, ve bu sefer daha anlamlı bir sebeple geliyor fenerbahçe, finalde evsahibi olacağımız bir maça..
ermal ile tutku bizi buraya nasıl getirdiklerini unuttuk sanmasınlar, ve tabii şampırt reyiz, unutmadık çünkü, anlık kızgınlıklarımızı anında geride bırakabilecek kadar akil seviyoruz çünkü, ve katılmıyoruz arada büyük bir güç farkı olduğuna, rancik'in yokluğuna üzülüyoruz o kadar. biliyoruz ki bugün luksa çıkar, jj devam ettirir, ermal ittirir, tutku ve şampırt da imzayı çakar..
2'de 2 istiyoruz, 5'te nasıl tutuştuklarını görmek için, bizi bir hatırlasınlar diye, sesimiz kısılana kadar, yüreğimiz atmayana kadar, gücümüz tükenene kadar yanında olmaya geliyoruz, sonra da fenerbahçeyi bekliyoruz;
galatasaray ulan, final ulan !!"

--- alıntı ---

O kadar ulasilmaz bir hedef gibiydi ki bizim icin o noktalar, dusunun bir final serisinde Fenerbahce'ye kaybedince uzulmeyecektik, ben bunun tarihte bir daha tasavvur edecegine inanmiyorum, namumkun. Ancak tam olarak boyle hissediyorduk, o yillarca suren acligin ardindan, final serisine giden yolda yasadigimiz yogun yoksunlugun uzerine..
O seriyi biz uzun forvetsiz oynadik, sahip oldugumuz buyuk kadro dezavantajina bir de Rancik'in sakatligi eklenince. yirmi yil sonra gelen finalde, emeklilikten dondurdugumuz Haluk Yildirim'i dort numara oynatarak savastik ezeli rakibe karsi ve inanin cok yaklastik, cok..

Sonra hayatimin tum branslarinda en ozel uc macindan birini o seride izledim ben. Belli bir sayidaki heyecanli Fenerbahceli takimimizi onlar icin sampiyonluk macinda, "Bildiginiz baska bir oyun varsa onu oynayalim" diye karsiladiginda salonlarinda, oyle bir cevap verdi ki Galatasaray, basketbol tarihimizde bir daha zor bulunacak oyle bir ayar;
ne mutlu size ey Galatasaraylilar !

Belki gezi olaylari, belki de o cok beklenen sampiyonlugun Banvit gibi nispeten direkt rakibimiz olmayan bir takimdan alinmasi, dusuk yogunluklu bir cosku yasatmisti bize gectigimiz sezon, simdi ise hesap kesme zamani.
Cok degisti artik dengeler, o final serisinin uzerine iki Eurolig epik performansi gordu bu camia, zor deplasmanlari oynamayi ogrendi, her salonundan basi dik cikti kita Avrupasi'nin ve artik daha fazlasini istiyor.
Yapabiliriz, evsahibi dezavantajina sahibiz, fakat kazanmasini bilen bir koc, sazi eline almasini seven bir lider ve savasmaktan hic vazgecmeyen bir takima sahibiz..

Uc sene once bugunlerde, altinci macin son dakikalarinda verince sampiyonlugu Fenerbahce'ye, Abdi Ipekci alkislarla veda etmisti takimina, bu Galatasaray taraftarinin kendi takimina hissedebilecegi sukran duygusunun belki de en tepe noktasiydi. Simdi ise yine altinci macin sonunda, bu sefer gururun yaninda, cosku ve sevinc gozleriyle kapatmak istiyoruz sezonu, tek yapmamiz gereken ise karsi yakadan bir mac calmak; gorevin adi belli..

Bak iste yaklasiyor firtina, bak yine yukseliyor dalgalar,
oyle coskuluyum ki bu seriye dair, sampiyonluk sayisi esit olan iki takim futbolda karsilacakken gelecek sezon, simdi ise basketbolda,
ve hepimiz biliyoruz ki cimbom hep basi dik, fakat en onde yurur,
yani kazanmak durumundayiz, kazanacagiz..

Galatasaray ulan;
bir de Ali Ismail Korkmaz !!
 
Basliyoruz,
'I feel devotion' tezahuratlarina inanarak eslik etmemizin ustunden yaklasik 4 sene gecti. Bir donem oncesinde hayal olarak nitelendirilebilecek bir temenninin gercege donustugu bu surece genelde hakkini vererek eslik ettik, hatta taraftar olarak camianin inanmadigi bazi noktalarda direksiyonun basina gecerek yola devam etmemiz icin elimizden geleni yaptik.

Subenin pek de tecrubeli olmadigi ilk iki deneyiminde, once Top 16, ardindan ise Top 8 yaparak, Galatasaray basketbolu kulubun kurulurken ortaya koydugu 'bizden olmayan takimlari yenmek' dusturuna ve vizyonuna kendisinin de sahip oldugunu kisa surede tum kita Avrupasina gosterdi. Parkede gosterilen bu basarinin yaninda, tribunde takima verilen yogun destek ve belli aralikli gorsel sovlar saha disinda da buralari coktan hakettigimizi ispatlamak acisindan degerliydi. Ozellikle internet ortaminda Galatasaray sempatizanlarina yapilan ovguler dahi basli basina geldigimiz noktayi ozetliyor.

Bu noktada, ozellikle yakin zamanda gerceklestirilecek baskanlik secimlerini de goz onune alirsak, Galatasaray basketbolunun en kritik Eurolig sezonuna basladigi dusuncesindeyim. birincil olarak, tarihimizde ilk defa ust uste Eurolig oynayacagiz ve en ust seviyedeki istikrarimiz noktasinda verecegimiz mesaj, buralarda her daim olmamiz gerektigini ve basta A Lisans dagitimi olmak uzere Eurolig ile ilgili tum major kararlarda hesaba katilmamiz zorunlulugunun altini cizecek.
Ikinci ve daha onemlisi ise, Galatasaray kulubunun sahip oldugu borc yukunun altindan kalkabilmek adina, 'amator branslarda' kuculerek buyume seklindeki basit ve kacak bir yontemin uygulanabilmesi muhtemel. Iki baskan adayi da salon sporlarinin butcesinde degisiklik yapabileceklerini deklare etti. Fakat takimimizin ortaya koyacagi performans ve elde edecegi basari bu carpik zihniyetin alan kazanmasi ihtimalini de ortadan kaldiracaktir.

Son tahlilde, gectigimiz yaz oynanan Dunya Sampiyonasi'nda ABD'nin diger takimlara kurdugu carpici ustunlugune ragmen, Avrupa basketbolu ve onun en degerli markasi Eurolig istikrarli bir sekilde yukselmeye devam ediyor. Turkiye'nin en buyuk kulubu ve ulkeye basketbolu getirme vizyonuna sahip Galatasaray'in bu seviyelerde devam etmesi kacinilmaz. Kisa sureli ortaya cikmasi muhtemel krizlere ragmen kulturel kodlarimiz bizi buralarda tutmaya devam edecektir. Lakin biz taraftar olarak tadina varmaya basladigimiz ust duzey rekabetin kucuk kesintilere dahi ugramasina izin veremeyiz, zira biriktirerek ilerlememiz en tepe noktaya dogru atacagimiz adimlari daha da kuvvetlendirecek.

Bugun Galatasaray basketbolu, Avrupa'nin en atesli, bulunmasi en zor, fakat takip etmesi de en keyifli deplasmanlarindan biriyle sezona basliyor, ustumuzde keyifli bir heyecan, garip bir umut, sonsuz bir inanc var.
Yolumuz Final Four yolu olsun insallah, ilk adimi da Belgrad'dan atilmisti diye ileride torunlarimiza anlatalim.

Bizim icin bundan buyuk gurur yok, Cimbomlu olmak kadar,
haydi beyler, gazaniz mubarek olsun;
Galatasaray ulan !!
 
Aslan kukremis geliyor, ustunde formasi..
Kotu bir deplasman karnen var, ustelik simdiye kadar kaybettigin tum deplasmanlarin toplamindan daha zor bir atmosfere gidiyorsun. Lokal ligde dahi sorunlarin var, sezon basi yaptigin planlamanin yarisi takimdan ayrilmis, gidenler arasinda turk rotasyonunun en degerli ismi de mevcut. Sponsorun yetersiz, ayni zamanda destegi de sureksiz, basa yaristigin diger iki takim kisa rotasyonuna, yunan ve fransiz milli takimlarinin guardini alirken son hafta, sen ise 3 senedir insanlarin haritada yerini bile bilmedigi bir sehirde basketbol hayatini surduren carter'a ikna oluyorsun. Nikola Tesla havalimanina iniyorsun, seni kontra-teror timi karsiliyor, yuzleri maskeli adamlarin eskortluk ettigi bir otobusun en on koltugunda ilerliyorsun sehre dogru, yanlis bir anlasilmanin veyahut eksik bilgilendirmenin getirdigi bir nefret var koca ulkede sana karsi, tarihsel bir dusmanligi, guncelin olumu ile birlestirip atesi harlayan insanlarla dolu her yer..


Kisiseldir, benim dunku mactan hic umudum yoktu. Mactan onceki senaryom, hizli baslayacak Kizilyildiz takiminin, tribunleri de arkasina almasiyla beraber ikinci ceyrekte maci bitirecegi seklindeydi. Ozellikle deplasmanlarda alabildigine kirilgan olan, isin savunma kisminda bir hayli yetersiz kalabilen, mucadele gucu dusuk bir takim profilimizdi bana bunlari dusundurten. Oyle ki, grupta sonuncu olmasi kesinlesen Valencia takiminin, son mac sahaya karakter koyarak Neptunas'a celme takmasiydi bizi buralara getiren, belki de haketmememize ragmen. Ustelik Ipekci tribunu bu sahneye adimini atana kadar, Yunanlar ile beraber Avrupa'nin en atesli taraftari kabul edilen guruh bilenmis bir sekilde bizi bekliyordu.


Ergin Ataman boyle bir maci kazandi.
Tarihi dakikalari hep beraber yasadik, uzerine pek soylenebilecek birsey de yok. Muhtemelen 1911 yilinda kuruldugundan beri, en degerli, en ozel deplasman galibiyetini aldi Galatasaray basketbolu. Murat Kosova'nin tabiriyle "en yeni Galatasarayli" Justin Carter'in dahi, Ali Sami Bey'in "bizden olmayan takimlari yenmek" dusturunu dibine kadar sindirdigini gorduk icine. Kimligini olusturan ogelere hizmet etti dun Galatasaray basketbolu, biraz daha buyudu, kendisini "kucuk olsun, bizim olsun" dusturuyla yonetmeye calisanlara inat hem de, bunun onune gecme sanslari olmadigini kendilerine bir daha hatirlatarak.


Bunlari konusmak dahi uzucu olsa da, sezon sonuna kadar yonetimin en onemli gorevi bu cocuklarin parasini zamaninda odemek olmali. Zira dun Ergin Ataman ve ogrencileri gosterdi ki, ben dahil kendisine inanmayanlara inat, bu takim bu sezon yine top8'e aday, hem de boylesine dev takimlarin yer aldigi bir grupta. Bu muhtemel basariyi daha ozel kilacak husus ise, sezon sonunda Eurolig'in katilim sartlarini yeniden duzenleyecek olmasidir. Muhtesem tribun performansi ve parkede gelen ust uste basarilariyla, Galatasaray'siz bir Eurolig basketbolu olamayacagini yetkililere gostermek acisindan bundan daha iyi bir zamanlama olmayacak.


Sesimiz salonlarda, kavgamız omuzlarda,
Sen sevdamızın adı, hayatın tek anlamı..


Bu dunyada bizden daha kirmizisi veya kizili yok,
Oylesine mutlu ve gururluyum ki, sagol varol Ergin Ataman,
Galatasaray ulan !!
 
Bir gun Turkiye’ye donme hesaplari yapiyorsam, sanirim tek sebebi Galatasaray’dir. Hayata tutunabilmek icin istedigimiz cizgide, surekli hikayelere ihtiyac duyuyoruz, motivasyonumuzu arttiracak, inancimizi tazeleyecek, romantizm beklentimizi doyuracak, gercek manasiyla yasadigimizi hissettirebilecek..

Galatasaray’in normal sezonda kendi evinde Fenerbahce’yi yenmesi bir hikaye konusu degildir, fakat bunu 6 kisilik rotasyonuyla, Avrupa’nin en formda takimina karsi basarmasi, tum hatlariyla doyurucu bir oyku cikartir karsimiza. Ustelik ayni takimin, bir hafta sonra gidip bu sefer deplasmanda bir derbi galibiyeti daha cikarmasi, daracik uzun rotasyonundan mac sirasinda verdigi bir kayba daha ve surekli hakaretlerle demotive edilmeye calisan kocuna ragmen bunu basarmasi, kahramanlarini surekli buyuten bir uzun soluklu masal gibi duruyor onumuzde..

Tum hatlariyla ele aldigimizda, Galatasaray gibi bir markanin boyle eksik ve yarali derbiler oynamasi ust uste, daha cok tradegyaya benziyor tabii. Yonetenlerin sorumlu oldugu, plansizlik uzerine insa edilmis, savruk, irrasyonel kararlarla beraber parke disinda surdurulebilir acziyet yasamasi Galatasaray’in ve bu durumun hikayenin sosu olarak sunulmaya calisilmasi acziyetin yaraticilari tarafindan, kabulumuz degildir tabii ki, olmayacaktir.

Paralari odenecek, lakin haklari odenemeyecek bir takim var elimizde, parkede armayi buyuk bir sevkle temsil eden, gururla takip ettigimiz, daha fazlasini yapmak icin arayis icinde oldugumuz, fakat ayni azmi en tepede goremedigimiz, sureksiz vaatlerde bulunan, guvenemedigimiz, saygi duyamadigimiz bir yonetici guruhu var karsimizda..

Sivil bir itaatsizlikle onlari duzeltecek halimiz yok. Zira mutemadiyen Galatasaray’a kufur edilen bir stadyuma konuk olarak gidip, ertesi gun ayni takimi kendi evimizde, kendi salonumuzda agirladigimizda, ev sahipligi gorevinden dahi kacan bir baskan tarafindan yonetiliyor bu kulup aylardir. Baligin basi boyleyken, sonunun nasil koktugu zaten defalarca gozumuzun icine sokuldu malumunuz. O yuzden ise, sesimiz ciktigi kadar bagirmaliyiz, bu subenin, bu takimin sahipsiz olmadigini..

Ezeli rakibimizin, bizim hayal olarak her daim onumuze koydugumuz Final Four hedefine dogru yurudugu bir senede, Galatasaray’i boyle sahipsiz, boyle daginik, boyle yorgun birakanlari tarihimiz mutlaka ki yargilayacaktir. Lakin basimizda koc Ataman, parkede bu cocuklar, tribunde ise biz, guzel hikayeler yazmaya devam edecegiz Galatasaray’a dair..

Cunku sen sahadaki biz, biz tribundeki sen,
Bizim ne Galatasaray’dan baska tutunacak dalimiz, ne de her sevdadan geriye ondan baska kalanimiz var..

Yuruyedurun cocuklar,
Galatasaray ulan !
 
Önder Çiçekoğlu'nu dün uğurladık, kadın basketbol takımını İtalya'da yalnız bırakmasın diye.
Ekrem Memnun görünce sarılmış, halbuki soğuk adamdır, o dahi duygulanmış, koca Galatasaray işte.

Zaragoza farklı bir şehir, tam Barcelona ile Madrid arasına konuşlanmış, Eurocup oynamaları belli olduğundan beri, 2. turda hayalini kurduğum takım aynı zamanda.
Bugün iş seyahati için Madrid'den koştura koştura geldim Barcelona'ya, önde olan takım son 3 dakikada kaybetti maçı.
Ben de sözler hazırladım tüm takıma, 2. olduğumuz için düşeceğimizi kabullendiğim diğer gruba göz atarak.
O ara 13 sayı öndeydi Neptunas, bileğinin hakkıyla grup lideri olmaya hak kazanarak.

Sırf kadın takımımızın maçına link bulabilir miyim umuduyla girdiğim forumumuzda görünce AEK'nın çılgın dönüşünü, ki onlar da bizim gibi Beyoğlu çocuğu,
Yani 'son topa kadar' onların da genlerinde var,
Yaşadığım coşku tarifsiz..

Aramakmış ya oysa sevmek;
Ne varsa aradığım Galatasaray'a dair, ben hep bu şubede buldum,
Çok şükür..

Galatasaray, İspanya'ya geliyor.
Boynumuzda atkılarla, üstümüzde formalarla,
Hem de İberya'nın liman kenti Alicante'den aldığımız GsStore ürünleriyle, sırf Galatasaray çok büyük diye,
İnadına peşindeyiz,
Galatasaray ulan !!
 
bunun yolu uzun,
öncelikle şah ismail'den girmek lazım, tek bir derdi olması mümkün mü koskoca lider adamın diye.

beşiktaş tribünün gerçekten güzel besteleri var, bunun sebepleri arasında bizimkine göre daha demokratik bir ortam olması gösterilebilir mesela, veyahut sol tandansın hakim jargon kabul edilmesi de bir başka etken muhtemelen.
ben de belli aralıklarla melodi ve söz ahengine kaptırabiliyorum kendimi, başarıları tartışmaya açık değil.

bunun istisnası ise: 'bir derdim var bin dermana değişmem'.
zira beşiktaş'ın ve takipçilerinin tek bir derdi yok,
onların derdi çok, saymakla bitmez, iç geçirdikçe tükenmez.

ideolojik sapmaların yeri olmasa da sözlük,
bir kere bu derdin rengi kızıl,
kan ve yasın birlikteliğinde, gittikçe büyüyen, yüreği kaplayan,
coğrafyanın alengirini tekdüze hale getiren.

tek dert, değişilmeyecek derman galatasaray !
geç kaldık tabii, anlatması, iknası zor,
tartışması yersiz,
ve fakat tribün bütünlüğüne sızamayacak olsa dahi,
bireysel düzlemde,
değişilmeyecek dert de, tuzum diyen yara da hep galatasaray !

iyi ki var,
iyi ki ulan !

 

Üst