Galatasaray-Fenerbahçe basketbol derbisi hep 5-5 oynanan, Galatasaray'ın hep öne geçtiği ama hep kaybettiği bir oyundur.
Almanların futbol cümlesinin biraz bize uyarlaması.
Almanların futbol cümlesinin biraz bize uyarlaması.
Benim bildiğim bir takımın 2. yarıda 3 mola hakkı var.4.periyotun 3. dakikasında Fenerbahçe farkı 5'e indirince mola aldı hoca,tam zamanında diyebilirim bu mola için.Bu moladan sonra maalesef toparlanamadı oyuncularımız,top kayıpları vs. fark bire indi,bir mola daha aldı hoca bitime 5 dakika civarı bir süre vardı.Son molasını da maçın sonuna saklamak istedi herhalde hoca ki o molayı da alsa son 3-4 saniyeye molasız kalsa eminim ona daha fazla kızardık.Doruk Gölbaşı' Alıntı:Açıkcası bugün en çok bu mağlubiyete kahroldum. Bugün sahada resmen bir katliam yaşandı. Antrenörümüz Ceyhun Yıldızoğlu 10 sayıya yakın öndeyken Fenerbahçe'nin geriden gelip 4 sayı öne geçmesine müsaade etti. Mola almadı. Şimdi Ceyhun Hoca Galatasaray Kadın basketbol tarihinin en şanslı antrenörü belkide. Kendisine çok iyi bir bütçe ve imkanlar sunuldu ama sonuca baktığımızda, oyuna baktığımızda koskoca bir 0. Aldığı oyuncular geldikten sonra çok zayıflamış bilmiyordum dedi. Hatalarını kendi ifade etti. Kendisi çok hatalar yaptı göz yumduk fakat bugün yaptığı hatayı ben içime sindiremiyorum. Tam bir rezillik yaşandı. Resmen Fenerbahçe'nin seri yakalamasını sağladı. Oyuncular ne yapacağız diye kenara bakarken mola almamak ne demektir bunu bana bir açıklasın. Bu maçı Ceyhun Yıldızoğlu sayesinde kaybettik.
edit: Bahsettiğim olay 4.Periyotta yaşandı.
M.Furkan Şenbabaoğlu' Alıntı:Benim bildiğim bir takımın 2. yarıda 3 mola hakkı var.4.periyotun 3. dakikasında Fenerbahçe farkı 5'e indirince mola aldı hoca,tam zamanında diyebilirim bu mola için.Bu moladan sonra maalesef toparlanamadı oyuncularımız,top kayıpları vs. fark bire indi,bir mola daha aldı hoca bitime 5 dakika civarı bir süre vardı.Son molasını da maçın sonuna saklamak istedi herhalde hoca ki o molayı da alsa son 3-4 saniyeye molasız kalsa eminim ona daha fazla kızardık.
Doruk Gölbaşı' Alıntı:[quote="M.Furkan Şenbabaoğlu":n292vi6a]Benim bildiğim bir takımın 2. yarıda 3 mola hakkı var.4.periyotun 3. dakikasında Fenerbahçe farkı 5'e indirince mola aldı hoca,tam zamanında diyebilirim bu mola için.Bu moladan sonra maalesef toparlanamadı oyuncularımız,top kayıpları vs. fark bire indi,bir mola daha aldı hoca bitime 5 dakika civarı bir süre vardı.Son molasını da maçın sonuna saklamak istedi herhalde hoca ki o molayı da alsa son 3-4 saniyeye molasız kalsa eminim ona daha fazla kızardık.
Hüseyin Karaçil' Alıntı:Bu Mehmet Baturalp bunamış.Maçın sonlarını izledim.Emin oldum artık bundan.
Aras Kafkaslı' Alıntı:Önder Abi'nin dediklerine ek olarak bir şey eklemek istiyorum.
30 dakika boyunca sağımda solumda oturan Fenerbahçeliler'in Taurasi'ye, Birsel'e ana avrat sövüp, sen misin lan dünyanın en büyük basketçisi, iyi basketçi böyle olur (Seimone'dan bahsediyor) dediğini duydum. Yani onları o hale düşürdük ya sevinecektim ama bizim de onlardan farkımız kalmamış. Buna üzülmekten, onların o haline sevinemiyorum.
Herkes 10 farka razıydı, 30 sayı fark yeriz, gençler girince farkı hafifletiriz filan diyordu burada. Aslan gibi oynadık, sahaya karakter koyduk kimseden çıt çıkmıyor. Hani onu istiyorduk? Hala sallayacak adam arıyorsunuz, ben çıktım güvenemediğim Seimone'dan, son çeyrekte ortalarda olmamasına rağmen Galatasaray uğruna her şeyiyle oynadığı için özür diledim, sahiden aramızda takımdan veya hocadan özür dilemek isteyen yok mu? Benim bir şeyim eksilmedi, merak etmeyin.
Cumhurbaşkanlığı maçındaki Işıl ile dünkü Işıl'ın, o günkü Seimone ile dünkünün, o günkü Galatasaray ile dünkü Galatasaray'ın farkını görmüyor musunuz? Güvenin takımınıza artık, biz ne verirsek sene sonunda onu alacağız. Destek olmayan da bir zahmet köstek de olmasın. Tüm zorluğuna, çok zorluğuna, belki de imkansızlığına rağmen sonuna kadar savaşacağını dün gösteren takımın, ben de sonuna kadar arkasındayım.
Hadi bırakalım Ceyhun Yıldızoğlu'nun ceketini de, Ratgeber'in maçtan sonra çıkarıp salladığı, aklınca şov yaptığı ceketini GALATASARAY ona nasıl giydirir, onu konuşalım artık
Helal olsun, sadece 1er sayıyla yanılmışsınızVeysel Kaya' Alıntı:Bu maçın skoru voleybol maçı ile aynı olsun.. 69-75 yani..
Aykun Alan' Alıntı:Öncelikle dün sahada ellerinden geldiğince mücadele eden kızlarımıza helal olsun diyorum. O kafeste böyle mücadele edebilmek büyük başarı. Keşke sonunu getirebilseydik.
Evet maçtan önce ben dahil bir çok kişi bu maç hakkında umutsuzdu. Çünkü yaşanmış tecrübeler vardı. Şahsen dün akşam skor 22-6 olduğunda bile içimde en ufak bir ümit yoktu. Çünkü ben bu filmi daha önce görmüştüm. Hem de defalarca. Geçen senede aynı böyle oldu. Orada da ilk yarı öndeydik. İkinci yarı verdiğimiz ufak bir seri ile yıkıldık ve maçı kaybettik. Ondan önceki senede aynı şeyler oldu. Dolayısı ile bu senaryo bize çok tanıdık. Geçtiğimiz senelerden farklı olarak bu sene 3. periyotta değilde 4. periyotta maçı verdik. Farklı olarak söylenebilecek tek şey buydu.
Maç hakkında yazılan tüm yorumları okudum. Genel olarak Sylvia'nın erken faul problemine girmesinden sonra oyun dengemizin bozulduğuna ve maçın koptuğuna yönelik yorumlar var. Bu mağlubiyette bir etken olarak sayılabilir. Fakat 4 milyon dolarlık bir bütçesi olan takım sadece 2 oyuncunun eline bakmamalı. Seimone ve Sylvia oyunda yokken adeta amatör bir takım gibi oynuyoruz. Evet Sylvia oyunda kalmış olsaydı, o saçma hücum faul çalınmasaydı maç çok erken biterdi. Fakat bu kadar büyük bütçeli bir takımın Sylvia kadar olmasa da benzer özelliklere sahip yedek bir center oyuncusu bulunmak zorunda. Bu isim kesinlikle Gintare olamaz. Zaten bu oyunuyla nasıl geçen senenin en iyi genç oyuncusu seçildi hayret doğrusu. Eğer gönderilecekse bir an önce gönderilsin. Hem kızın kariyeri için hemde bizim için bir problem. Kullanamayacağın oyuncuyu neden tutuyorsun? Hiç kimseyi bulamıyorsan, ya kızı kazan ya da Melek ile oyna. En azından genç bir oyuncu kazanmış oluruz.
Seimone ve Sylvia bu takımın bütün yükünü çeken iki adet oyuncu ve bu oyuncuların ne yazık ki yedekleri yok. Sezon başında guard olarak Dooneka Hodges alındı ki ben anadolu takımlarından transfer edilen oyunculara oldum olası karşıyım. Oralar farklıdır, büyük takımlar farklıdır. Sayı kraliçesi de olsan Galatasaray'a geldiğin zaman sorumlulukların artar, eskisi gibi rahat oynayamazsın. Nitekim Dooneka takımdaki guard sorununa çözüm getirmesi için transfer edildi. Eğer sezonun en önemli maçında, rakip kısaların kapasitesi ortadayken sahada yer almayacaksa o zaman kadroda bulunmasının ne anlamı var? Diyecekler ki Gintare var yabancı hakkımız doldu. Gintare'a bakıyorum oynadığı süre 4 dakika. Düşünüyorum acaba Fenerbahçe'nin seri yakaladığı dönemleri Hodges ile oynasak daha mı az hata yapardık? Bilinmez. Fakat bu kadar bütçeli bir takımın sadece 2 oyuncu üzerinden oynaması beni üzüyor. Rakibe baktığımız zaman skora doğrudan etki edecek oyuncu sayısı 5-6. Birsel, Esmeral, Penny, Diana, Nevriye. Onların yanısıra Matovic ve Nevlin'de skoru değiştirebilecek isimler. Bizim takıma baktığımızda ise iki oyuncu dışında skora doğrudan katkı yapacak oyuncu yok. Bu isimlerin dışında en skorer isim 6 sayı ile Currie. İşte farkta buradan kaynaklanıyor.
Monique, yapı olarak bu takıma belirli bir standardın dışında katkı verebilecek bir oyuncu değil. Skor gücü kısıtlı, asistçi bir oyuncuda değil. İyi yapabildiği tek şey savunma. Seimone sıkıştığında, baskı geldiğinde topu eline alıp oyunu sürükleyebilecek kapasitede değil. Bunları zaman zaman yapmaya çalışıyor fakat çoğunlukla bize zarar olarak geri dönüyor. Zaten yalnızca ligde oynayabilen bir oyuncu, maliyetinin de çok az olduğunu sanmıyorum. Eğer bu tarz bir görev oyuncusu alınacaksa, Türkiye liginde de bu işleri yapabilecek oyuncular var. Bizim ihtiyacımız olan bize gerektiği anlarda skor olarak katkı sağlayabilecek bir oyuncu.
Melisa Can, dün çok kritik anlarda çok kritik ve boş şutlar kaçırdı. Eğer kaçırdığı 7 şuttan 1-2 tanesini soksa belki de maçı alıp götürecektik. Sanırım kendisini hala Ceyhan'da oynuyormuş gibi hissediyor. Bu görevdeki bir oyuncunun, özellikle de Sophia Young'ı izlemiş bir taraftarın, Sophia'dan sonra Melisa'yı izlemesi gerçekten hayal kırıklığı. İçeride bir çok pozisyonda miss match-up'ta kalıyor. Arkasındaki oyunculara göre undersize olmasına rağmen aldığı topları sürekli zorluyor ve şimdiye kadar bunun bize herhangi bir şey kazandırdığını göremedim.
Dikkatimi çeken bir diğer unsurda sanki deplasmanda değilde kendi sahamızda oynuyormuşcasına rüzgarı arkamızda hissettiğimiz anda hızımızı hiçbir şey'in kesemiyor olması. 10-12 sayı civarı ile önde olduğumuz dakikalarda Fenerbahçe'nin yaptığı top kayıplarının tamamını fast-break olarak değerlendirme çabası, bizim hanemize top kaybı ve sayı olarak geri döndü. Bir çok kez Currie'nin, Melisa'nın ve Tuğba'nın topu kapar kapmaz rakip potaya gitme arzuları, saçma atışlar ve top kayıpları olarak geri döndü. Üstüne üstlük bizim yaptığımız bu anlamsız hataların tamamını potamızda sayı olarak gördük. Deplasmanda +10 öndeyken, süre bizim lehimize işlerken bu saçma hataları yapmanın amatörlükten başka açıklaması yok
Tuğba'ya özellikle dikkat ediyorum, sonradan oyuna girdiği tüm maçları faul problemi ile sürdürüyor ve genelde 5 faul ile kenarda tamamlıyor. Bu takımın şu anda ikinci guard'ı durumundasın ve sezonun en önemli maçına çıkıyorsun, takımı yönlendirmesi gereken bir oyuncu amatörce faullerle takımının hızını kesiyor. Maalesef bu 1 değil 2 değil. Her maç böyle. Tuğba'nın Galatasaray'a geldiğinden beri en büyük problemi "kontrolsüzlük". Ne zaman nerede ne yapacağı belli değil. Dış şutları istikrarsız. Dün bir tane stop jump-shot yaptı, eminim o şutun girdiğine kendisi bile inanamamıştır. İlk yarıda Diana'nın yanından bir turnike bıraktı. Blok korkusu yüzünden çok saçma bir yere attı. İkinci yarı o turnike'nin aynısını atmaya kalkınca da blok yedi. İyi bir oyuncu o pozisyonda faul almasını bilirdi. İlk yarıda turnikeye giderken yaptığı stepsi hakemler sezemedi. Kısacası ben Tuğba'yı izlerken korkuyorum. Aynı korkuyu geçen sene Yasemin'de hissediyordum.
Yıllardır Bahar için ısrarla üstüne gidilsin, üstüne gidilsin dendi. Dün yeterince şans verildi sahada neler yapabileceğini ben gördüm, artık kim ne derse desin. Neler yapabileceği belli bir oyuncu, her an top kaybı riski var, şutu istikrarsız, korkarak oynuyor. Bu takımın oyuncusu değil. İlk yarıda bir tuğla attı ki evlere şenlik.
Seimone ve Sylvia bu takımın her şeyi. Seimone için biraz sabır diyordum, hala sabır diyorum. Çok çok daha iyi olacak, inanıyorum. Dün akşamki 24 sayısı ve savunmadaki gayreti iyi bir sinyaldi. Sylvia bu ligin en iyi 3 oyuncusundan biri. Her maç aynı istikrar. 30 sayı fark yeriz aynı, fark atarız aynı. Belli bir standardı var onu hiç bozmuyor, her maç üzerine çıkmaya gayret gösteriyor. Gençlere örnek olsun.
Bu forumda Işıl'a laf söyleyeni 9 köyden kovuyorlar ama bu Işıl'ın şu anda bu takıma verebileceklerini göz ardı etmemizi sağlamıyor. Işıl iyi bir guard ama şampiyonluğa yürüyen bir takımın 1. guard'ı kesinlikle olamaz. Sakat, formsuz, takım kötü, yardıma gelmiyorlar diyenler elbette olacaktır. Bunları bende sizin gibi iyi biliyorum ama gerçek şu ki şu anki takım kimyasında bu kız bu yükü kaldıramaz. Sen sezon başında Işıl'la beraber oynasınlar diye aldığın oyuncuyu hiç bir maçta oynatmazsan bütün yükü Işıl'ın omuzlarına bırakırsan bu kız o yükü kaldıramaz. Işıl'ın en iyi zamanını da biliyoruz, yapabileceklerini biliyoruz. İyi performans Eurocup'ta Aris'e attığı sayılar, yaptığı asistler değil. Eğer bizim tek rakibimiz Fener ise o maçtaki performansı benim için kıstastır ki Işıl'ın Fener maçlarındaki performanslarını da hepimiz biliyoruz. Dün yine kötüydü. Elindeki bir topu rakibe kendi elleriyle verdi, bir kez daha aynı hatayı yapacaktı ki Seimone araya girdi. Bu takıma kaliteli bir guard alırsın Hammon ayarında, Işılı da koyarsın arkasına, rahat rahat izlersin maçını. Kafan rahattır çünkü 1 numaran kalitelidir. Ama şu an görünen o ki bu sezon 1 numarada daha çok eziliriz.
Nihan geçtiğimiz sezon çok başarılıydı, ama dün gördüm ki o Nihan gitmiş, yerine ürkek, çekingen, savaşmaktan korkan bir Nihan gelmiş. Bu haliyle bize bir katkı veremez.
Takım her an patlamaya hazır bir bomba gibi. Çok dengesiz bir kadromuz var. Oyuncular bulunduğu yerin farkında değiller. Öne geçtik, farkı açtık, tam maçı kazanma hamlelerini yapmaya geldiğinde 1-2 kişi hariç herkesin eli titremeye başladı, saçma sapan hatalar peşi sıra geldi. Maç esnasında oyun durduğu anda bir araya gelip neleri konuşuyorlar. Birisi çıkıp "hücumda telaş yapmayın, top çevirin, yardımlaşın" demiyor mu? Fener farkı eritti, her hücum iki pas yapamadan ellerimizde eridi. Hiç bir varyasyon yok, kimse taşın altına elini sokmuyor. Işıl'da öyle savunmayı delip sayı atacak, faul alacak bir performansta olmadığı için maç sonlarında her geçen hücumda başarısız olduk. 35 dakika iyi oynayıp son 5 dakikada maçı 16 sayılardan vermek çok can yakıcı. Hatalardan ders çıkartmaktan bahsediliyor ama bu hatalar orada yıllardır yapılıyor.